ALMANYA
Almanya (Almanca Deutschland) veya resmi adı ile “Almanya Federal Cumhuriyeti (Almanca Bundesrepublik Deutschland)” 357.021 km² yüzölçümüne sahip, bir Orta Avrupa ülkesidir. Kuzeyde Kuzey Denizi, Danimarka ve Baltık Denizi, doğuda Polonya ve Çek Cumhuriyeti, güneyde Avusturya ve İsviçre, batıda Fransa, Lüksemburg, Belçika ve Hollanda ile komşudur.
Günümüz Almanya topraklarına ilk olarak M.Ö. II. yüzyılda “Keltler” yerleşmiş, M.Ö. I. yüzyılda bölgeye Germen kabileleri gelmiştir. M.Ö. I. yüzyılda Roma İmparatorluğu Germenlerle savaşarak Ren (Rhİne) Nehri’nin batı bölümünü işgal etmiş, yeni şehirler kurmuştur. Roma İmparatorluğu Ren ile Elbe Nehirleri arasındaki doğu bölgelerini ele geçirmek için sürekli bölgeye saldırılarda bulunmuş, I.yüzyılın sonunda Elbe Nehri’ne kadar ulaşmıştır. Ancak Germenler M.S. 9 yılında Romalıları yenmiş, Roma İmparatorluğu’nun genişlemesini durdurmuş, bölge “Germania Romana” ve “Germania Libra” olarak ikiye ayrılmıştır. M.S.100 yılı civarında Germen kabileleri Tuna ve Ren Nehri arasındaki bölgeye yerleşmişlerdir. III. yüzyılda “Frank”, “Sakson”, “Frisian” gibi büyük Germen kabileleri ortaya çıkmış, 260 yılı civarında Germen kabileler Roma İmparatorluğu’nun denetimi altındaki bölgelere girmeye başlamışlardır.
Dönemin büyük kabilelerinden Frankların yönetiminde önce “Merovenj Hanedanlığı” sonra “Karolenj (Carolingian) Hanedanlığı” güç kazanmış, “Charlemagne (Almanca Karl I.der Große)” döneminde 785 yılında Doğu Hollanda ve Frisianlar Frank Karolenj Hanedanlığı’nın egemenliği altına girmiştir. Charlemagne İtalyan Lombardları ve Kuzey Saksonları yenerek büyük bir imparatorluk kurmuş (Günümüzdeki Fransa, Almanya, Kuzey İtalya, Hollanda, Belçika, İsviçre dahil Batı ve Orta Avrupa topraklarının büyük bölümünü içerir), Hıristiyanlığın tüm Avrupa’ya yayılmasını sağlamış, 800 yılında Papa tarafından ilk Kutsal Roma German İmparatoru olarak ilan edilmiştir. Ancak onun ölümünden sonra 843 yılında “Verdun Anlaşması” ile imparatorluk Batı Frank (Fransa), Doğu Frank (Almanya, İtalya, Burgonya) ve Orta Frank (Alçak Ülkeler) olarak üçe bölünmüştür.
Bunlardan Doğu Frank Krallığı “Otto Hanedanlığı” döneminde topraklarını genişletmiş, Kral I. Otto 962 yılında Papa tarafından Kutsal Roma German İmparatoru ilan edilince krallık “Kutsal Roma German İmparatorluğu’na (I.Reich)” dönüşmüştür. İmparatorluk; “Sulian Hanedanlığı” (1024-1125) ve “Hohenstaufen Hanedanlığı” (1138-1254) dönemlerinde büyümeyi sürdürmüş, yüzlerce küçük krallık, prenslik, dükalık, kontluk ve şehir devletini içine almış, imparatorluğun merkezi Alman toprakları olmuştur. XIII. yüzyılda bazı Kuzey Alman şehirleri ile diğer ülkelerde yaşayan Alman tüccarları ekonomik ve siyasi amaçlı “Hanse Birliği” oluşturmuş, XVI. yüzyılda gücünü kaybeden birlik Baltık’tan Birleşik Krallığa kadar olan ticareti denetimi altına almış, birliğe üye şehirler zenginleşmiştir.
Hohenstaufen Hanedanlığı’nın çöküşü eski imparatorluk sisteminin sonunu getirmiş, 1356 yılında ilan edilen bir fermanla imparator seçiminde değişiklik yapılmış, imparatorun başpiskoposlardan ve güçlü devletlerin prenslerinden oluşan yedi kişilik bir kurul tarafından seçilmesi öngörülmüştür. Kralların ve feodal devletlerin yönetimindeki yarı bağımsız devletlerden oluşan İmparatorlukta; imparatorlar XV. yüzyıldan itibaren “Habsburg Hanedanlığı’na” mensup kişilerden seçilmeye başlanmıştır. Habsburg Hanedanlığı evlilik yoluyla imparatorluk topraklarını daha da genişletmiştir.
1517 yılında “Martin Luther” Roma Katolik Kilisesi’ne karşı 95 maddeden oluşan bir bildiri hazırlamış, böylece dinde reform hareketini başlatmıştır. Ancak bu hareket Katoliklerle Protestanlar arasında savaşlara neden olmuş, 1530 yılından sonra birçok Alman prensi Protestanlığı kabul etmiş, Katolik imparator ile Protestan Alman prenslikler arasındaki uyuşmazlık ve 1546-1547 Savaşı Almanya’nın Protestan kuzey ve Katolik Güney olarak bölünmesine yol açmıştır. 1555 yılında “Augsburg Barışı” ile bir barış ortamı oluşturulmaya çalışılmış ancak XVII. yüzyılın başında bu barış ortamı bozulmuştur. 1618- 1648 yılları arasındaki “Otuz Yıl Savaşları” sırasında tüm Avrupa özellikle Almanya’nın kuzeyi büyük zarar görmüştür.
“Westphalia Anlaşması” ile sona eren Otuz Yıl Savaşları sonunda Kutsal Roma Germen İmparatorluğu yarı bağımsız devletlerin oluşturduğu güçsüz bir birliğe dönüşmüştür. 1740 yılından sonra Prusya Krallığı (1701-1918) ve Habsburg Hanedanlığı küçük Alman devletlerini kendi taraflarına çekmeye çalışmıştır. Güçlü olduğu dönemde Almanya, İsviçre, Liechtenstein, Belçika, Lüksemburg, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Avusturya, Hırvatistan, Hollanda’nın tümüne, Polonya, Fransa ve İtalya’nın bir bölümüne sahip olan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu; 1806 yılında “Napoleon Savaşları” ile yıkılmıştır.
Napolyon’un “Waterloo Savaşı” yenilgisinden sonra 1815 yılında yapılan ve Avrupa’yı yeniden şekillendiren “Viyana Kongresi’nde” Avusturya’nın denetimi altında, 39 küçük Alman devletini içine alan “Alman Konfederasyonu” kurulmuştur. 1848 yılında konfederasyon dağılmış ancak 1850 yılında yeniden oluşturulmuştur. Avusturya ve Prusya Krallığı’nın küçük Alman devletlerine lider olma mücadelesi 1866 Prusya- Almanya Savaşı’na yol açmış, konfederasyon dağılmıştır. 1866 yılında Kuzey Almanya’da Kuzey Almanya Konfederasyonu ve birçok küçük devlet kurulmuş, bunlar 1871 yılına kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.
1871 yılında Fransa- Prusya Savaşı’ndan sonra Prusya Krallığı’nın önderliğinde Prusya Başbakanı “Otto von Bismarck” katkıları ile 25 devletten oluşan “Alman İmparatorluğu (II. Reich)” kurulmuştur. Birleşme sonrası sanayileşme hızlanmış, “Karl Marx’ın” düşüncelerinden etkilenen işçilerin yoğun şekilde greve gitmeleri üzerine ülkede işçilerin refah düzeyini arttırmaya yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Almanya 1884 yılından sonra Avrupa dışında sömürgeler kurmaya başlamıştır. Ülke XX. yüzyılın başında denizaşırı sömürgeleri ile birlikte güçlü bir devlet olmuş, emperyalist eğilimleri artmış, Avrupa politikalarında özellikle Balkanlarda artan gerilim I.Dünya Savaşı’na yol açmıştır. I.Dünya Savaşı’nda Almanya’nın içinde bulunduğu İttifak Devletleri, İtilaf Devletlerine karşı başarısız olmuşlardır. Ülkede 1918 yılında ihtilal olmuş, cumhuriyet ilan edilmiş, 11 Ağustos 1919 tarihinde “Weimar Cumhuriyeti” kurulmuştur.
29 Haziran 1919 tarihinde imzalanan “Versailles Barış Anlaşması’nın ” getirdiği ağır koşullar, 1929 Ekonomik Bunalımı, siyasi istikrarsızlık ülkede huzursuzlukları arttırmış, Adolf Hitler’in ve partisinin ileri sürdüğü aşırı sağ görüşler halk tarafından desteklenmeye başlamıştır. Bunun sonucunda 30 Ocak 1933 tarihinde “Adolf Hitler” Almanya başbakanı olarak atanmıştır. 27 Şubat 1933 tarihinde Almanya Parlamentosu’nun kundaklanması gerekçe gösterilerek hemen ardından demokratik haklar kaldırılmış, tüm yetkiler Hitler’in elinde toplanmış, anayasada yapılan değişiklikler tek parti sisteminin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
1933-1945 yılları arasındaki III. İmparatorluk dönemi ( III.Reich) ülkenin en karanlık dönemini oluşturmuştur. Bu dönemde Almanya ilk olarak 1936 yılında Versailles Anlaşması’na göre silahsız bölge olan Ren-Ruhr bölgesine girmiş, 1938 yılından itibaren yayılma politikası uygulamaya başlamış, 1939 yılında Polonya’yı işgal etmiş, bunun üzerine Birleşik Krallık ve Fransa Almanya’ya karşı savaş ilan etmişlerdir. Avrupa’da yaklaşık 35 milyon insanın ölümüne ve büyük bir Yahudi katliamına neden olan II.Dünya Savaşı sonunda Almanya büyük bir yenilgiye uğramıştır.
Savaş sonrasında, Almanya, topraklarının büyük bölümünü kaybetmiş, kaybettiği topraklardaki Almanlar bu ülkelerden sınır dışı edilmiş, Alman şehirlerinin büyük bölümü harabeye dönmüştür. Ülkenin kalan toprakları ve Berlin dört işgal bölgesine ayrılmıştır. Ülkenin batı bölgeleri A.B.D, Fransa ve Birleşik Krallık, doğu bölgeleri Polonya ve Sovyetler Birliği’nin yönetimi altına girmiştir. Batı bölgelerini kontrol eden ülkeler bölgelerini birleştirmiş, 23 Mayıs 1949 tarihinde “Federal Almanya Cumhuriyeti (Bundesrepublik Deutschland-Batı Almanya)” kurulmuştur. 7 Ekim 1949 tarihinde de Sovyet kontrolü altındaki bölgede “Alman Demokratik Cumhuriyeti (Deutsche Demokratische Republik) / Doğu Almanya)” oluşturulmuştur. Başkenti “Bonn” olan F.Almanya Cumhuriyeti A.B.D, Fransa ve Birleşik Krallık’la işbirliğine girerek kısa sürede gelişmiştir. Başkenti “Doğu Berlin” olan Alman Demokratik Cumhuriyeti Sovyetler Birliği’nin güdümünde kalmış, ülkedeki yoğun baskılar nedeniyle büyük bir nüfus kitlesi ülkeyi terk etmiştir. Batıyı kaçışı önlemek amacıyla 13 Ekim 1961 tarihinde “Berlin Duvarı” inşa edilmiştir. Ancak İki Almanya arasındaki gerilim “Willy Brandt” izlediği başarılı politika ile azalmıştır. Ayrıca Doğu Bloğu’nda yaşanan gelişmeler Alman Demokratik Cumhuriyeti’ni etkilemiş, 9 Kasım 1989 tarihinde Berlin Duvarı yıkılmış, ülke resmi olarak 3 Ekim 1990 tarihinde birleşmiş, başkenti Berlin olmuştur. Avrupa Birliği’nin kurucu üyelerinden biri olan, birlik içinde lider konumunda olan Almanya; halen dünyanın üçüncü büyük ekonomisine sahiptir.
Almanya federal parlamenter cumhuriyet sistemi ile yönetilir. 16 eyaletten oluşur. Bunlar: Baden-Württemberg (başkenti Stuttgart), Bavyera (başkenti Münih), Berlin (başkenti Berlin), Brandenburg (başkenti Potsdam), Bremen (başkenti Bremen), Hamburg (başkenti Hamburg), Hesse (başkenti Wiesbaden), Mecklenburg-Vorpommern (başkenti Schewerin), Aşağı Saxony (başkenti Hannover), Kuzey Rhine- Westphalia (başkenti Düsseldolf), Rhineland- Pfalz (başkenti Mainz), Saarland (başkenti Saarbrücken), Saxony (başkenti Dresden), Saxony-Anhalt (başkenti Magdeburg), Schleswig-Holstein (başkenti Kiel) ve Thuringia (başkenti Erfurt) şeklinde belirtilebilir.
Nüfus bakımından eyaletlerin en küçüğü Bremen, en büyüğü Kuzey Rhine Westphalia eyaletidir. Yüzölçümü bakımından en büyük eyalet Bavyera eyaletidir. Berlin, Bremen ve Hamburg şehir eyaletlerdir. Ülkenin büyük şehirleri arasında Berlin, Hamburg, Münih, Köln (Cologne), Frankfurt am Main, Stuttgart, Düsseldorf, Dortmund, Essen ve Bremen sayılabilir.
Almanya yaklaşık 82 milyon nüfusa sahiptir. Avrupa Birliği ülkeleri içinde en fazla nüfusa sahip ülkedir. Nüfusunun %91.5’ini Almanlar, %2.4’ünü Türkler, %6.1’ini İtalyanlar, Sırplar, Yunanlılar, Hırvatlar, Polonyalılar ve diğerleri oluşturur. Bir göçmen ülkesidir. Dünyada en fazla göçmene sahip 3. ülkedir. Ülkede ikamet edenlerin %19’u yabancı veya yabancı kökenlidir. Hamburg, Münih, Frankfurt am Main, Düsseldorf, Dortmund, Stuttgart ve Berlin göçmenlerin en fazla yaşadığı şehirlerdir. Nüfusunun %64’ü Hıristiyan, %4’ü Müslüman, diğerleri Budist, Musevi, Hindu ve Ateistir.
Resmi dili Almanca’dır. Ancak İngilizce bilen kişi sayısı fazladır. Ülkede 3.5 milyonun üzerinde Türk yaşadığından özellikle Türklerin yoğun olduğu şehirlerde sokaklarda gezerken Türkçe konuşan çok sayıda Türk’le karşılaşabilirsiniz.
Almanya farklı yüzey şekillerine sahiptir. Kuzeyinde geniş ovalar, orta bölümünde platolar, güneyinde Bavyera çevresinde ise Alp Dağları bulunur. Önemli nehirleri arasında “Erns”, “Weser”, Ren ve “Elbe” Nehri yer alır. Yüzey şekillerine göre iklim bölgelere göre farklılık gösterir. Bu nedenle gideceğiniz bölgeye göre önceden internet üzerinden hava durumunu öğrenmenizde yarar vardır. Ancak ülkede genelde kışlar soğuk, yazlar kuzeyde ılık, doğuda sıcak geçer. En fazla yağmur ve en düşük sıcaklık Alp bölgesindedir. Ülkeye gitmek için en uygun zaman gidiş amacınıza göre değişir. Ancak kültür turizmi için en uygun zaman ilkbahar ile sonbahar aylarıdır.
Almanya’nın farklı şehirlerine Türkiye’den uçakla veya çevresindeki ülkelerden uçak, otobüs veya trenle gidebilirsiniz. Ülkenin önemli şehirlerinde uluslararası uçuşa açık çok sayıda havaalanı bulunur. Son yıllarda Almanya’nın farklı şehirlerine Türkiye’deki tur acentaları tarafından çeşitli turlar düzenlenmektedir.
Bireysel olarak Almanya’ya seyahat edecekseniz otobüs, tren veya uçakla ülke içinde rahatlıkla dolaşarak kendi seyahat programınızı oluşturabilirsiniz. Tren; tren istasyonlarının şehir merkezinde olması ve Almanya’da düzenli çalışan bir demiryolu ağının bulunması nedeniyle en fazla tercih edilen araçtır. Trenlerden “Intercity Express(ICE)” hızlı, konforlu ancak çok pahalıdır. Büyük şehirler arasında çalışır. “Intercity (IC)” daha ucuz ancak daha yavaştır. Sınırlı sayıda istasyonda durur. Yakın mesafeler için “Bölgesel Express Trenleri (RE)” bulunur. Almanya’da tren biletleri pahalıdır. Ancak yaz sezonunda özel indirimli biletler bulunur. Hafta sonu, aile, numarasız ve ikinci sınıf biletler fiyat olarak daha uygundur (ikinci sınıf biletlerde koltuklar çok konforludur). Biletler tren istasyonlarındaki “DB (Deutsche Bahn)” bürolarında satılır. Tren seferleri sık aralıklarla olduğu için tatil gibi yoğun sezonlar dışında önceden bilet ayırtmanıza gerek yoktur. Trenler tam zamanında belirtilen peronlardan kalkar. Bu nedenle zamana ve peron numarasına dikkat etmenizde yarar vardır. Otobüs Almanya’da şehirler arası yolculuklarda daha az tercih edilir. Otobüs istasyonları “Zentraler Omnibus Bahhof” genelde tren istasyonlarının yakınında yer alır.
Almanya’da şehir içi ulaşım sistemi çok iyi düzenlenmiştir. Şehirlere göre değişmekle birlikte şehir içi ulaşımda çok sayıda seçenek söz konusudur. Taksi kullanımı genelde sınırlıdır. Taksilere yoldan, taksi durağından veya bulunduğunuz yere telefonla çağırarak binebilirsiniz. Fiyatları genelde uygundur.
Almanya’nın resmi para birimi Euro’dur. Alışverişinizde kredi kartını da kullanabilirsiniz. Hediyelik eşya olarak cam, porselen veya seramikten yapılmış küçük her şehrin önemli yerlerini simgeleyen objeler, büyük bira kupaları, yerel giysiler ve yerel yiyecekler satın alabilirsiniz.
Almanya Mutfağı farklı ülkelerin mutfaklarından etkilenmiştir. Seyahat ettiğiniz bölgelere ve eyaletlere göre değişiklik gösterir. Ülkede domuz eti kullanımı yaygındır. Farklı şekillerde yapılan sosis her öğün tüketilir. “Schnitzel” Alman mutfağında da yer alır. Balık olarak “Ringa filetosu” veya kızartılmış tatlı su levreğini “Zanderfilet” deneyebilirsiniz. Av hayvanlarının etlerinden yapılan yemekler oldukça fazladır. Bunlar arasında ördekten yapılan “Brandenburger Landente” oldukça güzeldir. Sebzeler arasında patates ve lahana kullanımı yaygındır. Patates tek başına veya yemeklerin yanında garnitür olarak kullanılır. Koyu kıvamlı patates çorbası oldukça lezzetlidir. Tatlandırılmış kırmızı lahana genelde garnitür olarak yemeklerin yanında yer alır. Alman makarnaları görünüm ve lezzet olarak İtalyan makarnalarından oldukça farklıdır. Kurutulmuş veya taze meyveler farklı lezzetler elde etmek için yemeklerin içine konur. Yemeklerde tatlı ve ekşi malzemeler bir arada kullanılabilir. Alman pasta ve tatlıları çok çeşitli ve lezzetlidir. Berlin’de lokmaya benzeyen “Berliner” deneyebilirsiniz.
Almanya birası ile tanınır. Her bölgenin, her şehrin hatta her köyün kendine özgü birası bulunur. Ayrıca biranın içine farklı içecekler eklenerek farklı tatlar elde edilir. Örneğin Berlin’de buğday birası “Berliner Weisse mit Scbuss” tek başına veya içine çeşitli likörler konularak sunulmaktadır. Ülkede kişi başına yıllık bira tüketimi 140 litrenin üzerindedir. Bavyera eyaletinde bu rakam 240 litreye ulaşmaktadır. Münih gibi bazı şehirlerde binlerce kişinin bira içtiği büyük bira evleri görebilirsiniz. Burada bir litrelik bardaklarla ardı ardına bira içen ancak sarhoş olmayan insanları seyretmek ilginçtir.
Almanya oldukça güvenli bir ülkedir. Bununla birlikte kalabalık yer ve saatlerde dikkatli olmanızda yarar vardır.
Aşağıda Almanya’da gezme olanağı bulduğum Berlin, Potsdam, Dresden, Hamburg, Bremen, Köln, Aachen, Koblenz, Stuttgart, Frankfurt am Main, Heidelberg, Romantik Yol güzergahı üzerindeki Würzburg, Weikersheim, Rothenburg ob der Tauber, Dinkelsbühl, Nördlingen, Ausburg, Hohen-Schawangau, Füssen; Münih, Bodensee çevresindeki Lindau, Friderichschafen, Meersburg, Mainau, Konstanz hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
BERLIN
Berlin yaklaşık dört milyon nüfusu sahiptir. Ülkenin en büyük şehri ve başkentidir. Aynı zamanda bir eyalet şehirdir. Şehirde 460.000’den fazla göçmen bulunur. Bunların 200.000’den fazlası Türk’tür.
Berlin’in yazılı tarihi XIII. yüzyılda günümüzdeki “Nikolaiviertel” civarında kurulan “Berlin” ve “Köln” yerleşimleri ile başlar. Şehir kuruluşundan günümüze kadar geçen sürede defalarca başkent olmuştur. Berlin Almanya’nın en güzel aynı zamanda tarihi geçmişi en fazla acılarla dolu şehridir. Berlin’de gezerken gördüğünüz tarihi binaların çoğu II.Dünya Savaşı sırasında yıkılmış veya büyük ölçüde tahrip olmuştur. Bu binaların büyük bölümü daha sonra aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiştir. II.Dünya Savaşı sonrası önce dört, 1949 sonrası iki bölgeye ayrılan şehir, 1961-1989 yılları arasında Berlin Duvarı ile kuşatılmıştır. Bölündüğü dönem süresinde şehrin günümüzde gördüğünüz tüm tarihi yerleri eski Doğu Berlin tarafında kalmıştır.
İstanbul’dan Berlin’e uçakla veya çevre ülkelerden tren veya otobüsle gidebilirsiniz. Berlin’den otobüs, tren veya uçakla ülkenin diğer şehirlerine ulaşabilirsiniz. “Berlin Hauptbahnhof” ülke içi ve ülkelerarası yolculuklar için kullanılan ana tren istasyonudur. Bu istasyon dışında uluslararası yolculuklar için başka tren istasyonları da bulunur.
Berlin’de şehir içi ulaşım sistemi çok iyi düzenlenmiştir. “U Bahn (yer altı)” ve “S Bahn” ana ulaşım araçlarıdır. Bunlara ek olarak otobüs ve eski doğu Berlin tarafında çalışan tramvayları kullanabilirsiniz. M harfi ve ardında sayı bulunan araçlar “metrobus” veya “metrotram” olarak bilinir. Tüm kamu ulaşım araçları şehir merkezinde çok sık aralıklarla çalışır. Bu nedenle duraklarda fazla beklemezsiniz. Bir aracı kaçırdığınızda ardından hemen diğeri gelir. Cuma, cumartesi akşamları U Bahn ve S Bahn birçok hatta tüm gece çalışır. N harfi ve ardında sayı bulunan araçlar gece 12.30 sonrası, 30 dakika aralıklarla çalışan otobüslerdir. Bunların çalışma saatleri günlere göre değişir.
U Bahn ve S Bahn istasyonlarındaki durakların panolarında trenin son varış yeri, hat numarası ve kaç dakika sonra geleceği belirtilir. Bu nedenle gideceğiniz yerin hat numarasını ve son varış noktasını bilmeniz gerekir. Benzer şekilde otobüs ve tramvay duraklarında, duraktan geçen otobüslerin numaraları ve bazı duraklarda kaç dakika sonra durakta olacağı belirtilir. Duraklarda ayrıca duraktan geçen otobüs hatlarının güzergahlarını gösteren levhalar bulunur. U ve S Bahn güzergahları ile ilgili bilgileri http://subway.umka.org/map-berlin.html ; U Bahn, metrobus, metrotram, otobüs, tramvay, gece güzergahları ve havayollarından şehre ulaşım ile ilgili bilgileri http://www.bvg.de/index.php/en/index.html web adresinden öğrenebilirsiniz. Ayrıca Tegel Havaalanı’nda BVG ofisinden, Hauptbahnhof, Postdamer Platz, Friedrichstraße, Alexanderplatz ve Ostbahnhof bulunan “Kundenzentrum” ofislerinden ulaşım haritası ve bilgi alabilirsiniz.
100 ve 200 numaralı çift katlı otobüsler şehrin tüm önemli tarihi yerlerinden geçer (güzergahları için http://www.bvg.de/index.php/en/index.html web adresine bakabilirsiniz). Bu otobüslerle, günlük bilet kullanarak, istediğiniz yerde inip, binerek şehrin tarihi yerlerinin büyük bölümünü çok ucuza dolaşabilirsiniz.
Berlin üç ulaşım bölgesine ayrılmıştır. A merkez, B şehir sınırına kadar olan bölge, C Potsdam ve şehir sınırının 10-15 kilometre uzağındaki bölgeyi içerir. Her bölge ve bölge kombinasyonları için bilet bulunur (AB, BC, ABC). “Tek bilet” tüm kamu araçlarında 120 dakika süre ile geçerlidir. Bileti bu süre içinde gideceğiniz güzergaha göre “tek yönlü” olarak birden fazla araçta kullanabilirsiniz. Tek biletleri bilet makinelerinden veya şoförden alabilirsiniz. Günlük bilet “Tageskarte” ilk bileti damgalattığınız andan itibaren gece 3.00 kadar geçerlidir. Ayrıca 7 günlük biletler de bulunur (Bilet türleri ve fiyatları için http://www.s-bahn-berlin.de/englisch/tickets-fares/tickets.html web adresine bakabilirsiniz). 48, 72 saatlik veya 5 günlük “Berlin Welcome Card” size sınırsız ulaşım ve bazı etkinliklerde indirim olanağı sağlar.
Biletleri, bilet makineleri, satış noktaları, otobüs veya tramvayların içinden, otellerden satın alabilirsiniz. Bilet makinelerinin kullanımı kolaydır. Sağ kenardaki yazının üzerine tıkladığınızda ülke bayrakları çıkar. Bunlar arasından Türk Bayrağı’na tıkladığınızda Türkçe menü karşınıza gelir. Bu menüye göre istediğiniz bileti satın alabilirsiniz. Aldığınız bileti; tren istasyonundaki duraklarda, bilet makineleri yakınında veya otobüsün içinde ön tarafta bulunan kırmızı makinelerde mutlaka damgalatmanız gerekir.
Kamu ulaşım araçları dışında şehri gezmek için “Hop on-Hop off” ile yerel tur şirketlerinin farklı seçenekli turlarından yararlanabilirsiniz. Ayrıca tur şirketleri Potsdam, Dresden gibi diğer Alman şehirleri ile şehrin civarındaki bazı önemli yerlere yarım veya tam günlük turlar düzenler.
Berlin seyahatiniz sırasında zamanınız ölçüsünde farklı şirketlerin düzenledikleri tekne turlarına katılabilirsiniz. Berlin “Spree” ve “Havel” Nehirleri’nin arasındaki bölgede yer alır. Spree Nehri doğudan batıya doğru akar. Daha sonra batıdaki “Spandau” ilçesinde Havel Nehri ile birleşir. Havel Nehri ise güneyden kuzeye “Tegeler See” ve “Großer Wannsee” göllerinden geçerek akışını sürdürür. Nehir ve göllerin fazlalığı ve ulaşıma uygun olması nedeniyle tur şirketleri çok sayıda uzun veya kısa süreli farklı seçenekli tur programı düzenlemektedir. Ancak 1 saatlik ve 4 saatlik tekne turları en fazla tercih edilen turlardır. Teknelere bulunduğunuz yere göre farklı duraklardan binebilirsiniz. Müzeler Adası’nın kenarındaki duraklarla Eski Berlin Limanı’nın bulunduğu alandaki “Jannowitzbrücke” en fazla tercih edilen duraklardır. Zamanınız yeterli ise Berlin’i nehirden tanımak için 4 saatlik tura katılabilirsiniz. Bu tur Spree Nehri ile “Landwehrkanalı’nı” dolaştırır. Bu gezi sırasında şehri nehirden tanır. Nehir kıyısındaki ağaçlık alanlarda oturan, mayoları ile güneşlenen, şezonglarda kitap okuyan, köprülerin üzerinden size el sallayan Berlinlileri görürsünüz. Nehir ve kanal kenarlarındaki yeşillik alanların bir bölümü adeta plaj yeri havasındadır.
Berlin’de çok sayıda “Berlin Bilgi Merkezi (Berlin Tourist Infos)” bulunur. Bulunduğunuz yere göre Tegel Havaalanı, Hauptbahnhof, Brandenburger Tor, Neues Kranzler Eck (Kürfürstendamm 21) ve ALEXA alışveriş merkezinde (Alexandarplatz) bulunan bürolardan yararlanabilirsiniz.
Berlin geniş bir alana yayılmıştır. Mesafeler uzundur. Bu nedenle şehri gezerken kamu ulaşım araçlarından yararlanarak yürümek en iyi yöntemdir. 100 ve 200 numaralı otobüsler tarihi yerleri gezmek için en iyi seçeneklerdir. Berlin’i gezerken “Brandenburger Kapısı’nı (Brandenburger Tor)” ana merkez olarak alabilirsiniz.
“Brandenburger Tor”; “Straße Des 17 Juni” ile “Unter Den Linden” arasında “Pariser Platz” üzerinde yer alır. Kapı 1795 yılında, Neo-Klasik tarzda yapılmıştır. Şehrin simgesi ve ülke tarihindeki önemli olayların tanığıdır. Kapının yanında geçmişte muhafız ve gümrük görevlilerinin kullandıkları iki kanat, üzerinde “Quadriga Heykeli” bulunur. Geçmişte Doğu Berlin tarafında bulunan kapı çok görkemli bir görünüme sahiptir. Kapının bulunduğu “Pariser Platz” gece gündüz her zaman kalabalıktır. Meydanın tüm etrafı binalarla çevrilidir.
Ortası ve iki yanı dört sıra Ihlamur ağaçları ile süslü, “Under den Linden” Pariser Platz ile ““Schlossbrücke” arasında uzanan geniş bir caddedir ( 1,3, 5, 7,9, 75 numaralı S Bahn, 6, 9 numaralı U Bahn, 100, 200, 348 numaralı otobüslerle ulaşabilirsiniz). Kilometrelerce devam eden bu caddenin üzerinde tarihi binalar, cafeler, restaurantlar ve mağazalar yer alır. Caddenin Branderburg Tor tarafına yakın, ona paralel uzanan “Behrenstraße” üzerinde ise 1892 yılında yapılan, dışından farklı olarak içi Neo-Barok tarzda döşenmiş “Komishe Oper” bulunur.
Tarihi eserlerin büyük bölümü caddenin Müzeler Adası yakınındaki bölümünde toplanmıştır. Bu bölümde caddenin kenarında yer alan “Bebelplatz” ve civarında çok sayıda tarihi bina görebilirsiniz. Bunlar arasında 1834-1837 yılları arasında İmparator I.Wilhelm için yapılan, halen Humboldt Üniversitesi tarafından kullanılan Neo-Klasik “Eski Saray (Altes Palais)”, halen üniversite binası olarak kullanılan, Barok, kavisli ön cephesi ile dikkat çeken, “Eski Kütüphane- Kraliyet Kütüphanesi (Alte Bibliothek-KönichlicheBibliothek)”, ön cephesi rölyeflerle süslü, yeşil kubbeli, “St-Hedwigs-Kathedrale”, erken Neo- Klasik ön cephesi ile 1741-1743 yılları arasında yapılan, “Devlet Operası (Staatsoper Unter den Linden)”, geç “Neo-Klasik saray “Kronprinzenpalais” sayılabilir. Kronprinzenpalais monarşinin sonuna kadar kraliyet ailesi, Alman Demokratik Cumhuriyeti döneminde devlet konukları tarafından kullanılmıştır. Sarayın yan tarafında eski şehir garnizon komutanının resmi konutu “Kommandantur”, bu binaların arka tarafında Neo-Gotik kırmızı renkli kilise “Friedrichswerdersche Kirche” yer alır. 1824-1830 yılları arasında yapılan kilise halen XVI. yüzyıl sonu ile XIX. yüzyıl ortaları arasındaki döneme ait heykellere ev sahipliği yapar. Bebelplatz önünde cadde üzerinde yer alan heykel “Büyük Friedrich ” anısına 1851 yılında yapılmıştır.
Bebelplatz karşı tarafında, Unter den Linden diğer yanında; değerli kitap ve dergi koleksiyonunu barındıran Neo-Barok “Devlet Kütüphanesi (Staatsbibliothek)”, Karl Marx, Frederich Engels gibi birçok ünlünün okuduğu, Albert Einstein gibi birçok ünlünün akademisyen olarak çalıştığı, 1810 yılında kurulan “Humboldt Üniversitesi (Humboldt Universität)”, 1817-1818 arasında inşa edilen “Yeni Gardiyan Evi (Neue Wache)” yer alır. Neue Wache içinde faşizm ve militarizm kurbanlarının anısına bir anıt yapılmıştır. 1696-1706 yılları arasında Barok tarzda yapılan, bir dönem cephanelik (Arsenal- Zeughaus) olarak kullanılan “Alman Tarih Müzesi (Deutsches Historisches Museum)” nehrin kenarındadır. Bu binaların arka tarafında ise 1827 yılında yapılan, Neo-Klasik “Maksim Gorki Tiyatrosu (Maxim Gorki Theater)” yer alır.
Bebelplatz yakınında, iç taraftaki diğer önemli meydan; XVII. yüzyılın sonunda düzenlenen, burada bulunan Jandarma ahırları nedeniyle “Jandarma Meydanı (Gendarman Market)” olarak bilinen meydandır. Bu şık meydanın ortasında 1818-1821 yılları arasında, geç Neo-Klasik tarzda inşa edilen, Berlin Senfoni Orkestrası’nın merkezi olan “Konser Salonu (Konzerthaus)” bulunur. İçi çok ferah ve şık olan bu konser salonunu görmek için en iyi yöntem burada güzel bir konser izlemektir. Konzerthaus önündeki heykel Alman şair “Friedrich Schiller” anısına yapılmıştır. Meydanın iki tarafında yer alan katedrallerden biri 1701-1705 yılları arasında yapılan “Fransız Katedrali ( Französischer Dom)”, kulesi ona benzeyen diğeri ise 1708 yılında yapılan “Alman Katedrali’dir (Deutscher Dom)”. Meydanda bulunan cafe ve restaurantlar bu güzel meydanı seyretmek için idealdir.
“Friedrichstraße” şehrin en önemli alışveriş caddelerinden biridir. Bu cadde Unter den Linden Caddesi’ni Bebelplatz yakınından keser. Unter den Linden Caddesi’nin her iki tarafında kuzey güney yönünde kilometrelerce uzanır. “Friedrichstraße” üzerinde lüks mağazalar, bürolar, konutlar, “Galeries Lafayette”, “Quartier 205” ve “Quartier 206” gibi modern mimariye sahip, lüks mağazaların yer aldığı alışveriş merkezleri yer alır.
Friedrichstraße kuzey tarafında çok sayıda tarihi bina bulunur. Bunlardan “S-Bahnhof Friedrichstraße”, geçmişte doğu ile batı arasındaki sınır tren istasyonu olarak işlev görmüştür. Bina halen tiyatro olarak kullanılmaktadır. Friedrichstraße kuzeyde “Oranienburger Straße” kadar devam eder.
“Oranienburger Straße” eski Yahudi yerleşim merkezi olan bölgenin önemli caddelerinden birini oluşturur. Cafe, bar ve restaurantlarla dolu cadde özellikle gece hareketlidir. Caddedeki en görkemli yapı “Yeni Sinagog’dur (Neue Synagoge)”. Oranienburger Straße bağlandığı “Hackescher Markt” küçük bir meydandır (1,6,13 numaralı otobüs, S Bahn Hackescher Markt istasyonu ile ulaşabilirsiniz ). Bu meydana kuzeyden bağlanan “Rosenthaller Straße” üzerinde şehrin en ilginç yapı komplekslerinden biri olan “Hackesche Höfe” yer alır. Bu yapı kompleksi labirent şeklinde etrafı yüksek binalarla çevrili, birbirine bağlanan 9 avludan oluşmuştur. Avlular Alman Sezession tarzına göre inşa edilmiştir. Avlulardaki binaların zemin katları cafe, restaurant, sanat galerileri, üst katları ofis ve konut olarak kullanılmaktadır. Meydana kuzeyden bağlanan diğer sokak “Grosse Hamburger Straße” üzerinde bir parkın içinde “Sophienkirsche” ve Berlinli Yahudiler anısına şehrin ilk Yahudi huzurevinin yerine yapılan heykeli görebilirsiniz. “Sophienstraße”, “Alte Schönhuser Straße” ve Neue Schönhuser Straße” zamanınız ölçüsünde bu bölgede gezebileceğiniz tarihi binaların bulunduğu diğer önemli sokaklardır. Hackescher Market güneyden bağlanan “Spandauer Straße” ise sizi Fernsehturm (TV Kulesi) ulaştırır.
Friedrichstraße Galeries Lafayette bulunduğu güney tarafı kuzey tarafına göre daha canlıdır. Caddenin güney tarafı sizi şehrin “Kreuzberg” bölgesinde bulunan “Checkpoint Charlie” ve “Mehring Platz” kadar götürür.
“Checkpoint Charlie” (U6 Kochstraße istasyonu ve 129 numaralı otobüsle ulaşabilirsiniz) geçmişte ABD ve Sovyet bölgeleri arasında yer alan sınır kapısının adıdır. Kapı 1961-1989 yılları arasında Doğu ve Batı Berlin arasında tek geçiş noktası olmuş, 1990 yılında törenle kapatılmıştır. Halen kapıdan geriye; caddenin ortasında kapıyı temsilen duran bir kulübe, kum torbaları, caddenin kenarında “İngilizce Amerikan bölgesinden çıkmaktasınız yazısı” bulunan bir tabela kalmıştır. Ayrıca caddenin üzerine bir ABD ve bir Sovyet askerinin iki büyük fotoğrafı asılmıştır.
Turistlerin resim çektirdikleri kulübenin hemen yan tarafında “Checkpoint Charlie Müzesi (Haus am Checkpoint Charlie)” yer alır. Bu küçük müze ülkenin ve şehrin acı ve ıztırapla dolu geçmişini fotoğraflar, video filmleri, belgeler ve çeşitli objelerle gözler önüne serer. Berlin Duvarı’nın (Utanç Duvarı) yapılışı, sınırdan kaçmak isteyenlerin araba içinde yaptıkları gizli bölmeler, özel yapılmış bavullar müzede göreceğiniz acı dolu belgelerden bazılarıdır. Müzenin dış cephe duvarlarının üzerinde ise çeşitli renklerde boyanmış Berlin Duvarı’nın küçük parçalarını görebilirsiniz.
Müzeden sonra Friedrichstraße üzerinden Jüdisches Museum yönlendirmelerini izleyerek ulaşacağınız (143, 240, 248 numaralı otobüslerle de ulaşabilirsiniz), Lindenstraße üzerindeki “Yahudi Müzesi (Jüdisches Museum)” çinko kaplı, zikzaklı ilginç mimarisi ile dikkat çekicidir. Binanın dış ve iç düzenlemesi Almanya’daki Yahudi toplumunun tarihini, kültürünü ve soykırımın etkilerini anlatacak şekilde tasarlanmıştır. Müzeye yanındaki binanın içinden başlayan, merdivenlerden inilerek girilmektedir. Eğimli uzun bir yer altı tünelinde bir süre yüründükten sonra bir dağın tepesine çıkar gibi ardı ardına yükselen merdivenlerle farklı katlarda bulunan ve bu dik merdivenlere açılan kapı boşluklarından çeşitli galerilere girilmektedir. Eğimli zemine, keskin dönüşlere sahip, karmaşık galerilerde Alman Yahudilerinin geçmişten günümüze tarihleri ilginç bir iç düzenlemesi ile belgelerle ve objelerle anlatılmaktadır. Binanın kendi kadar ilginç olan bahçesinde de simgesel anlamlar taşıyan eğik sütunlar yer almaktadır.
Checkpoint Charlie ve Yahudi Müzesi’nin bulunduğu alan Türklerin yoğun biçimde yaşadığı “Kreuzberg” bölgesinin bir parçasıdır. Bu bölgede lüks apartmanlarla, eski binalar yan yanadır. Bölgedeki sokaklarda yürürken sık sık Türkçe konuşan insanlar ve çok sayıda Türkçe tabela karşınıza çıkar. Zamanınız ölçüsünde arzu ederseniz bu geniş bölgeyi daha ayrıntılı şekilde gezebilir. Türk restaurantların yemek yiyebilir. Türk marketlerinde alışveriş yapabilir. Türklerle konuşabilirsiniz.
Spree Nehri’nin kolları arasında yer alan, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan “Müzeler Adası” ( S Bahn Hackescher Markt istasyonu ve 100, 200, 348, 157 numaralı otobüslerle ulaşabilirsiniz) Berlin tarihi bölgesinin en güzel yerlerinden biridir. Ada; Unter den Linden’e 1824 yılında yapılan “Schlossbrücke” ile bağlanır. Köprünün granit sütunları üzerinde Yunan mitolojisinden heykeller, ferforje korkuluklarında deniz hayvanlarının motifleri bulunur. Adanın üç kara parçasına bağlantısı bu köprü gibi çok sayıda köprü ile sağlanır.
Unter den Linden ile köprüde birleşen “Karl Liebknecht Caddesi’nin (Karl Liebknecht Straße)” ada üzerinde kuzey tarafında; “Lustgarten”, “Berliner Dom”, “Altes Museum”, “Neues Museum”, “Alte Nationalgalerie”, “Pergamonmuseum” ve “Bodemuseum” yer alır.
Caddenin kenarında bulunan, çimenleri üzerinde insanların uzandığı, büyük park alanı “Lustgarten” olarak bilinir. Parkın ortasında bir çeşme ve Yunan tapınağı şeklindeki büyük Altes Museum önünde 70 ton ağırlığında dev bir çeşme çanağı bulunur. Parkın bir tarafında Berliner Dom, diğer tarafında Altes Museum yer alır.
“Berliner Dom” ilk olarak 1747-1750 yılları arasında yapılmış, 1894-1905 yılında yenilenmiştir. II.Dünya Savaşı’nda büyük zarar görmüştür. 98 metre yüksekliğindeki kubbesi ve XX. yüzyılın başında düzenlenen içi ile çok görkemlidir. Katedralin içinde I. Friedrich ve eşinin mezarları yanında katedralin mahzeninde Hohenzollern Hanedanlığı’na ait çok sayıda mezar yer alır.
“Altes Museum” Ion tarzında sütunların taşıdığı görkemli portikosu ile dikkat çekici bir binadır. Kraliyet koleksiyonunu sergilemek üzere 1830 yılında müze olarak açılmıştır. Muhteşem bir görünüme sahip olan Neo-Klasik binada 1998 yılından beri Antik Roma ve Yunan eserleri koleksiyonunun bir bölümü sergilenmektedir.
Parkın yakınındaki “Neues Museum” 1841-1855 yılları arasında inşa edilen ve daha sonra restore edilen binadadır. Müzede Antik Mısır sanatı ile ilgili eserler sergilenir.
“Alte National Galerie” 1866-1876 yılları arasında yapılan bir binada yer alır. Galeride iki Almanya’nın birleşmesinden sonra bir araya getiren zengin modern sanat koleksiyonu ile ünlü ustalara ait heykelleri görebilirsiniz.
“Pergamonmuseum” Berlin seyahatiniz sırasında mutlaka görmeniz gereken bir müzedir. Müze pazartesi dışında saat 10.00 - 18.00 saatleri arasında, perşembe günü 10.00-22.00 saatleri arasında açıktır. Müzeye giriş bileti binanın içinde satılmaktadır. Müze adanın en fazla ziyaret edilen müzesidir. Pazar günü saat 10.00’da bile önünde uzun bir kuyruk oluşmaktadır. Müze Klasik Eserler Koleksiyonu, Antik Yakın Doğu Müzesi ile İslam Sanatı Müzesi’ne ev sahipliği yapar. Müzede XIX. yüzyılın sonu ile XX. yüzyılın başı arasındaki dönemde Alman arkeologlarının yaptıkları kazılar sonucu bulunan ve ülkeye getirilen eserlerle, bağışlanan eserler sergilenmektedir. Bu muhteşem eserler hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz her eserin önüne geldiğinizde girişte size verilen cihazın üzerindeki rakamları kullanarak o eserin numarasını yazmanız gerekir.
Müzenin ana katında Klasik Eserler Koleksiyonu’nun yer aldığı bölümde; baş yapıt antik Pergamon şehrinin (Bergama) Akropolis’inden getirilmiş “Pergamon Sunağı’dır”. Bu muhteşem dev yapı büyük salonun içinde inanılmaz güzel görülmektedir. Sunağın ait olduğu büyük yapının ve Pergamon şehrinin maketleri sunağın her iki tarafında yer alan camekanların içinde sergilenmektedir. Önce bu maketleri inceleyerek daha sonra sunağa, salonun duvarlarını çevreleyen restore edilmiş büyük frizlere, heykellere ve merdivenlerle çıkılan “Telephos Holü’ne” bakmanızda yarar vardır. Bergama’dan getirilen bu muhteşem yapıyı salondaki kanapelere oturup seyrederken bir Türk olarak hüzünlenmemek elde değildir.
Bu muhteşem eseri gördükten sonra yüzünüzü sunağa döndüğünüzde sol taraftaki galeride Helenistik döneme ait, sağ tarafınızdaki galeride ise Roma dönemine ait çeşitli eserleri görebilirsiniz. Roma dönemine ait eserler arasında yer alan “Miletos” şehrinden getirilmiş muhteşem güzellikteki devasa “Roma Pazaryeri Kapısı’nı” yine içinizi yanarak seyredersiniz. Bu eserlerden sonra müzenin Antik Yakın Doğu Müzesi bölümünde İran, Suriye ve Filistin’den getirilen, Asur, Babil ve Sümer uygarlıklarına ait eserleri görebilirsiniz. Bu eserler arasında “Babil İştar Kapısı” ve “Asur Sarayı” görülmeye değer güzelliktedir. Müzenin üst katındaki İslam Sanatı Müzesi bölümünde Emevi, Fatimi, Selçuk, Abbasi ve Osmanlı sanatı ile ilgili eserler, İran, Türkiye, Mısır ve Kafkasya’dan getirilen halılar, 1903 yılında Abdülhamit tarafından II. Wilhelm’e hediye edilen Ürdün’deki “Mşatta Sarayı’nın” ön cephesinden bir bölüm, XIII. yüzyıldan kalma Çinilerle süslü İran’daki bir camiden getirilen mihrap, Suriye Halep’ten getirilen bir evin misafir odası gibi çok sayıda eser yer alır.
“Bode Museum” adanın tam kuzey ucundadır. Bina adanın bulunduğu bölümünün şekline göre 1897-1904 yılları arasında yapılmıştır. İçinde sikke, para koleksiyonu, heykel gibi farklı objeler sergilenmektedir.
Müzeler Adası’nı seyretmenin en iyi yolu nehir kenarına sıralanmış cafelerde oturmaktır. Burada otururken ayrıca nehirden sürekli geçen gezi teknelerini de seyredebilirsiniz.
Unter den Linden ile köprüde birleşen “Karl Liebknecht Caddesi’nin (Karl Liebknecht Straße)” ada üzerinde güney tarafında; “Schlossplatz”, “Palast der Republik”, “Marstall” ve bazı tarihi evler ile “Eski Berlin Limanı” yer alır.
“Schlossplatz” boş yeşil bir alandır. Geçmişte meydanın bulunduğu yerde büyük bir kraliyet sarayı yer almıştır. Saray yaklaşık 500 yıl boyunca ana kraliyet konutu olarak kullanılmış, II. Dünya Savaşı sırasında kısmen yanmış, daha sonra restore edilerek müzeye dönüştürülmüştür. Ancak protestolar üzerine Alman Demokratik Cumhuriyeti hükümeti tarafından 1950-1951 yılları arasında yıkılmış, burada büyük bir yeşil alan oluşturulmuştur. Sarayın kuzey cephesinden bulunan taçkapı ise meydanın güney tarafına yapılan devlet binasının duvarına eklenmiştir.
“Palast der Republik” 1976 yılında yapılmış, Alman Demokratik Cumhuriyeti tarafından parlamento binası olarak, bu binanın yanında yer alan büyük bir yapı kompleksi “Marstall” ise geçmişte kraliyet ahırları olarak kullanılmıştır. Halen Şehir Arşivleri ve Kütüphane binasıdır. Adanın güney ucunda “Fischerinsel” olarak bilinen bölgede “Eski Berlin Limanı” bulunur.
Müzeler Adası’nın güney ucunda bulunan “Spreekanal” üzerindeki köprülerle, karşı kıyıda bulunan “Märkisches Ufer” Sokağı’na geçebilirsiniz. Bu sokakta yan yana sıralanmış XVIII. ve XIX. yüzyıldan kalma az sayıda ev bulunur. Kıyıda görülen kırmızı tuğla bina “Märkisches Müzesi’ne” ev sahipliği yapmaktadır.
Karl Liebknecht Caddesi’nin Müzeler Adası ile Alexandar Platz arasındaki bölümünde caddenin kenarında büyük bir park yer alır. Bu parkın caddeye yakın bölümünde göreceğiniz oturan ve ayakta duran iki kişiye ait heykel “Karl Marx ile Friederich Engels” anısına yapılmıştır. Parkın kenarındaki kilise “Marien Kilisesi’dir” (Marienkirche)”. Kilisenin yan tarafındaki “Neptün Çeşmesi” 1866 yılında yapılmıştır. Şehrin her yerinden görülen “Fernsehturm” kilisenin arkasında yükselir.
“Fernsehturm (TV Kulesi)” (100, 200, 348, 157 numaralı otobüs ve S ve U Bahn Alexanderplatz istasyonu ile ulaşabilirsiniz) 1969 yılında inşa edilmiştir. 365 metre yüksekliğindeki kule; ince uzun bir beton gövde, çelik levhalarla kaplı metal küre ve anten bölümünden oluşur. Beton gövdesi içindeki asansörle, 203 metrede yer alan tüm şehri görebileceğiniz “Gözlem Platformu’na” çıkabilirsiniz. Platform kasım, şubat ayları arasında 10.00-24.00 diğer aylarda 9.00-01.00 arasında açıktır. Gözlem platformuna giriş bileti zemin katında satılmakta ancak uzun bir kuyruk beklemeniz gerekmektedir. Satın aldığınız biletlerin üzerinde bir numara bulunmakta, köşedeki panoda hangi numaraların hangi saat aralığında platforma çıkacağı belirtilmektedir. Bu nedenle biletinizi aldıktan sonra bu panoya bakmanızda, vaktiniz varsa çevreyi dolaşmanızda yarar vardır. Platforma çıkan asansör birinci kattadır. Bilet kuyruğu beklemek istemezseniz zemin katta ayrı bir bölümde yer alan bankoda platforma çıkmak için önceden rezervasyon yaptırabilirsiniz. Gözlem platformuna çıkmak için en uygun zaman yazın 20.30 sonrasıdır. Gözlem Platformu’ndan Berlin’in her köşesi muhteşem görülmektedir. Buradan şehrin çok güzel fotoğraflarını çekebilir. Şehri daha iyi anlayabilirsiniz. Platformda ayrıca küçük bir bar da bulunur.
Kuleye yakın mesafede S Bahn İstasyonunun kenarında bulunan “Alexanderplatz” gece gündüz kalabalık bir meydandır. Bira içen gençler meydandan eksik olmaz. Çevresi alışveriş merkezleri ile dolu olan meydanın bir köşesinde yer alan “Dünya Saati” ilgi çekicidir (100, 200, 348, 143, 148 numaralı otobüslerle U ve S Bahn Alexanderplatz istasyonu ile ulaşabilirsiniz). Meydanda bulunan “Hotel Park Inn” oldukça uygun fiyata kalabileceğiniz, şehrin tarihi bölgesinin yakınında, çok büyük ve konforlu bir oteldir.
Fernsehturm yakınında görülen kırmızı renkli büyük bina kompleksi “Belediye Binası’dır “Rotes Rathaus”. Üzeri süslemeli bu görkemli bina 1861-1869 yılları arasında yapılmış, savaş sonrasında onarılmıştır. Belediye binasının yakınındaki gri renkli “Stadthaus” ise belediyenin bazı bölümlerine ev sahipliği yapar.
Karl Marx ile Friederich Engels heykelinin bulunduğu parkın yan tarafındaki bölge; “Aziz Nicolas Bölgesi (Nikolaiviertel)” olarak bilinir. Bölge adını Berlin’in en eski kiliselerinden biri olan halen müze olarak kullanılan kiliseden “Nikolaikirche” alır. Şehrin eski evlerinin bulunduğu bu bölge Alman Demokratik Cumhuriyeti döneminde aslına uygun şekilde yeniden düzenlenmeye çalışılmıştır. Bölge dar sokakları, sokak çeşmeleri, heykelleri, küçük hediyelik eşya dükkanları, cafeleri, restaurantları, barları, küçük müzeleri ve sarayları ile oldukça güzel bir yerdir. “Mühlendamm Straße ” diğer tarafında kalan bölgede ise kiliseler, eski saraylar ve eski şehir duvarlarından kalan küçük bir bölüm bulunur. “Grunerstraße” üzerinde şehrin en büyük alışveriş merkezi “ALEXA” yer alır.
“Postdamer Platz” şehrin bir başka köşesidir ( S ve U Bahn Postdamerplatz istasyonu, 129, 148, 200, 348 numaralı otobüslerle ulaşabilirsiniz) Meydan; Brandenburger Kapısı’nın arkasından geçen “Ebertstraße” güney sonunda yer alır. Bu yol üzerinde ayrıca 1933-1945 yılları arasında öldürülen Yahudiler anısına yapılmış “Soykırım Anıtı (Holocaust Denkmal)” bulunur. Anıt 19.000 m² alanda, farklı boyutlarda 2700 beton bloklardan oluşmuştur. Arzu ederseniz farklı eğime sahip bir yüzey üzerine sıralanmış, bu beton bloklar arasında dolaşabilir. Yeraltındaki bilgilendirme merkezinden bilgi alabilirsiniz.
Postdamer Platz modern binalarla dolu bir meydandır. Meydandaki binalar II.Dünya Savaşı sırasında yıkılmış, daha sonra burası temizlenmiş, duvarın kenarında boş bir alan olarak bırakılmıştır. Birleşme sonrası uluslararası şirketler burada modern mimariye uygun çok sayıda büyük bina inşa etmişlerdir. Halen cam ve çelikten yapılmış bu binalar içinde en ilginç olanı çadıra benzeyen çatısı ile “Sony Binası’dır”. Çadır çatı; binanın merkezinde yer almakta, altındaki meydanda ve çevresindeki bloklarda dükkanlar, mağazalar, restaurantlar, cafeler ve bürolar bulunmaktadır. Sony Meydanı’na başta Postdamer Straße olmak üzere S ve U Bahn merkez istasyonu ve farklı yerlerden giriş yapılabilirsiniz. S ve U Bahn merkezi girişinde duvarda meydanın savaş sonrası hali ve Sony Binası’nın inşaatı resimlerle anlatılmaktadır. Sony Meydanı’nda ayrıca daha önce bu alanda bulunan, savaş sırasında yıkılan şehrin en ünlü otellerinden birinin bazı bölümleri cam cemakanlar arkasında sergilenmektedir. “Filmmuseum” Sony Binası’nın Postdamer Straße üzerindeki bölümündedir. Müzenin karşı tarafındaki ara sokaktan “Alte Postdamer Straße” üzerindeki “Arkaden” alışveriş merkezi ile sokak cafelerine ulaşabilirsiniz. Postdamer Platz U ve S Bahn İstasyonu’nun önünde Berlin Duvarı’ndan kalan parçaları görebilir. Önünde resim çektirebilirsiniz.
Postdamer Meydanı’na bağlanan “Postdamer Straße” üzerinde, Sony Binası’nın hemen yakınında, “St Mathäus Kilisesi’nin” bulunduğu alanda, şehrin kültür merkezi “Kulturform” yer alır. 1961-1987 yılları arasında oluşturulan bu bölgede “Devlet Kütüphanesi (Staatsbibliothek)”, “Müzik Aletleri Müzesi (Musikinstumenten Museum)”, ilginç binası ile “ Filarmoni ve Oda Müziği Binası (Philharmonie und Kamer Musiksaal”, “Yeni Ulusal Galeri (Neue Nationalgalerie)” ve aynı bina kompleksi içinde “El Sanatları Müzesi (Kunstwerbe Museum)”, “Sanat Kütüphanesi (Kunstbibliothek)” ve “Resim Galerisi (Gemäldegalerie) bulunur. Bunlardan özellikle “El Sanatları Müzesi (Kunstwerbe Museum)” ile “Resim Galerisi (Gemäldegalerie) görülmeye değer güzelliktedir. Resimden hoşlanıyorsanız yüzlerce resmin yer aldığı iki katlı galeride saatlerce dolaşabilir. Sonunda dolaşmaktan yorulabilirsiniz. Galeride ülkelere ve dönemlere göre gruplanmış odalarda Alman, Hollandalı, Flemenk, İngiliz, Fransız, İtalyan ve İspanyol ressamlara ait muhteşem eserler sergilenir. İtalyan ressamlara geniş bir bölüm ayrılan galeride Boticelli, Raffael, Rubens, Rembrant, Bruegel, Van Vermeer, Van Eyck, Dürer gibi ünlü ressamlara ait eserler de bulunur.
“Tiergarten” şehrin ortasında, 200 hektardan daha büyük bir alanı kaplayan çok güzel bir parktır. Parkın içinde heykeller, çeşmeler, yürüyüş yolları, çok iyi düzenlenmiş oturma alanları, farklı amaçlarla yapılmış binalar yer alır. Bu binalar içinde en ilginci farklı çatısı ile dikkat çeken “Dünya Kültür Evi’dir (Haus der Kulturen der Welt)” Parkın ortasından geçen “Straße Des 17 Juni” Brandenburger Kapısı’na kadar uzanır. Bu caddenin ortasında, beş yolun birleştiği kavşakta “Zafer Anıtı (Siegessäule)” ( 100, 187, 341 numaralı otobüslerle ve S Bahn Bellevue istasyonu ile ulaşabilirsiniz) tüm görkemi ile yükselir. Zafer Anıtı 1864 yılında Danimarka Savaşı’nda kazanılan zaferin anısına yapılmış, ilk olarak Reichstag önüne dikilmiş, 1938 yılında buraya taşınmıştır. Anıtın üzerinde bulunan gözlem terasından şehri seyredebilirsiniz.
Tiergarten Parkı’nın Brandenburger Kapısı’na yakın kuzey tarafı hükümet binaları ve resmi konutlarının yer aldığı bölümdür. Branderburger Kapısı’nın arkasından geçen “Ebert Caddesi’nin (Ebertstraße)” kuzeyi sizi “Alman Parlamentosu’na (Reichtag)” (S Bahn Unter den Linden istasyonu ile 100, 248 numaralı otobüslerle ulaşabilirsiniz) ulaştırır. Alman Parlamentosu Fransa’dan alınan savaş tazminatı ile 1894 yılında yapılmıştır. Daha sonra defalarca yenilenen bina Alman tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu görkemli binanın üzerinde modern bir cam kubbe bulunur. Parlamento binasının ilerisinde ise yapımı 2003 yılında tamamlanan hükümet binalarının bulunduğu bölge yer alır. Almanya başbakanının modern tasarımlı konutu da “Bundeskanzleramt” Parlamento Binası’nın karşı tarafındadır. “Cumhurbaşkanlığı Konutu” Zafer Anıtı’nın bulunduğu kavşağa nehir tarafından bağlanan “Spreeweg” üzerinde, 1786 yılında yapılan, beyaz renkli Neo- Klasik “Bellevue Sarayı’ndadır (Schloss Bellevue)” (S Bahn Bellevue istasyonu, 100, 187 numaralı otobüslerle ulaşabilirsiniz).
“Kurfürstendamm” (3,5,7,9,75 numaralı S Bahn ile Zoologischer Garten ve Savingnplatz istasyonları ve 2, 9, 15 numaralı U Bahn ile ulaşabilirsiniz) şehrin alışveriş caddesidir. Ku’damm olarak da bilinen caddenin üzeri lüks konutlar, oteller, mağazalar, cafeler, restaurantlar ve ilginç dizaynlı binalarla doludur. Ku’damm genelde turistlerin konaklamak için seçtikleri yerdir. Ancak tarihi mekanları gezmek istiyorsanız konaklamak için en uygun yer Unter den Linden ve çevresidir. Ku’damm ve ona bağlanan sokaklar sürekli kalabalıktır. Bu sokaklarda modern mimari örneği çok sayıda ilginç bina bulunur. Ayrıca hayvanat bahçesi de caddenin yakınında yer alır.
Çok uzun bir cadde olan Kurfürstendamm en kalabalık bölümü “Breitscheidplatz” ve civarıdır. Bu meydanda “Kaise Wilhelm Gedächtnis Kirche” (100, 200, 119, 129, 146, 219 nolu otobüslerle ulaşabilirsiniz) ile bir grup binadan oluşan “Europa Center” yer alır. Bu binaların içinde restaurant, cafe ve iş merkezleri bulunur. Meydandaki dünyayı simgeleyen çeşme ise oldukça ilginçtir. Europa Center yakınında “Tauentzien Straße” üzerinde yer alan “KaDeWe” şehrin en ünlü alışveriş merkezidir. Yüzlerce mağazanın bulunduğu alışveriş merkezinin içinde güzel yemek yerleri de bulunur. Kentin bölündüğü dönemi yansıtan dört borudan oluşan ilginç “Berlin Heykeli” Tauentzien Straße bağlanan “Marburger Straße” üzerindedir.
“Eski Kraliyet Yazlık Sarayı (Schloss Charlottenburg)” şehrin en güzel bölgelerinden biri olan “Charlottenburg” bölgesindedir. Saray ( U7 Wagner Platz, U2, U12 Sophie Charlotte Platz istasyonları ile ulaşabilirsiniz) 1695 yılında yapılmış, daha sonra farklı tarihlerde yapılan eklemelerle büyütülmüştür. Çok büyük bir alanı kaplayan sarayın içi görülmeye değer güzelliktedir. Önünde “Büyük Elektörün Anıtı” bulunan sarayın ana binasının iki tarafında yol boyunca uzanan kanatları ve park içine yayılmış köşkleri halen müze olarak kullanılmaktadır. Sarayın arka tarafındaki saray bahçeleri çok güzel düzenlenmiştir. Sarayın köşklerinden en güzeli saraydan oldukça uzakta bulunan “Belvedere Köşkü’dür”. Parkın içinde yer alan Yunan Tapınaklarına benzeyen “Mausoleum” içinde ise kraliyet ailesinin bazı üyeleri gömülüdür.
Berlin bir kültür şehridir. Tiyatro, sinema, konser salonları, her zevke uygun seçenekler bulunur. Bu seçenekleri görmek için Turizm Bürosu’ndan, otelinizden, yollardaki tanıtım afişlerinden, http://www.berlinonline.de veya http://www.berlin.de web adreslerinden yararlanabilirsiniz. Philharmonie und Kamer Musiksaal Avrupa’nın en önemli konser salonlarından biridir. http://www.berliner-philharmoniker.de/en/ web adresinden önceden bilet alarak burada Berlin Filarmoni Orkestrası’nın bir konserini izleyebilirsiniz. “Konzerthaus” klasik müzik izleyebileceğiniz önemli yerlerden bir diğeridir. Opera için “Komische Oper” tercih edebilirsiniz.
POTSDAM
Potsdam Branderburg eyaletinin merkezidir. Yaklaşık 150.000 nüfusa sahip olan bu küçük şehir Berlin’e çok yakındır. Şehir adeta bir göl ve nehirler şehridir. “Jungfern See”, “Heiliger See”, “Tiefer See”, “Templiner See” ve Havel Nehri şehre çok güzel bir görünüm kazandırır (şehre karayolu ile Berlin’den giderseniz şehir girişindeki demir köprünün sağ tarafında Jungfern See, sol tarafında Tiefer See yer alır). Sakin, bakımlı, çok güzel villa ve evlerin bulunduğu şehrin adına tarihte ilk olarak 993 yılında rastlanmaktadır. Şehir 1600’lü yıllarda Büyük Freidrich döneminde ve XVIII. yüzyılda önem kazanmış, II.Dünya Savaşı sırasında bombalanmış, bu bombardımandan büyük hasar görmüştür.
Potsdam’a Berlin’den yerel tur şirketlerinin düzenledikleri 4 saatlik tur programı ile gidebilirsiniz. Bu tur programı kapsamında; “Neuer Parkı’n” panoramik olarak görülmesi, “Sanssouci Parkı’nın” bir bölümü ile “Schloß Sanssouci” içinin ziyaret edilmesi yer alır. Zamanınız yeterli ise ve şehri ve sarayların yer aldığı parkları daha iyi görmek isterseniz en iyi yöntem Berlin’den “1 numaralı S Bahn” ile Potsdam’a bireysel olarak gitmektir. Berlin’den aldığınız Welcome Card ile tam günlük biletiniz bu şehir için de geçerlidir. Potsdam İstasyonu’ndan kalkan 606 numaralı otobüs sizi Sanssouci Parkı içindeki “Neues Palais”; 94, 96 ve X98 numaralı tramvaylar şehir merkezine ulaştırır. Sanssouci Parkı ile “Neue Garten” arasında 605 numaralı otobüs çalışır. Şehir ve park alanlarını gezmek için en az bir tam gün, şehirdeki tüm saray ve köşklerin içine girmeniz halinde en az iki tam gün Postdam’a ayırmanız gerekir.
Şehrin turistler tarafından en fazla ziyaret edilen yeri “Sanssouci Parkı’dır”. Park çok sayıda kraliyet konutuna ev sahipliği yapar. 287 hektar alanı kaplayan muhteşem park, farklı dönemlerde, farklı tarzlarda yapılmış bahçelerden oluşur. Parkın içinde çok sayıda heykel, sütun ve dikilitaş bulunur. Bu güzel parkın içinde gezmek çok keyiflidir. Parktaki en büyük saray “Neues Palais” 1763-1769 yılları arasında Büyük Frederich tarafından yaptırılmış, muhteşem bir Barok binadır (606, 695 numaralı otobüsle ulaşabilirsiniz). 200’den fazla odası olan sarayın içi de dışı kadar muhteşemdir. Sarayın arka tarafında; birbirine yarım daire şeklinde bir revakla bağlanmış, 1766-1769 yılları arasında mutfak ve hizmetliler için yapılmış iki şık bina “Communs” bulunur. Binalar halen Potsdam Üniversitesi tarafından kullanılmaktadır.
Sarayın ön tarafından ağaçlıklar arasından uzanan uzun yol sizi ortasında bir havuz bulunan çevresi heykellerle süslenmiş “Lustgarten” ve bağlarla süslü sekiler üzerine kurulmuş parkın ilk sarayı olan “Schloß Sanssouci” götürür (612, 614, 650, 695 otobüs, 94, 96, X98 numaralı tramvayla ulaşabilirsiniz) . Bağların arasından merdivenlerle ulaşılan tepe üzerindeki bu tek katlı, yeşil kubbeli, sarı renkli, Rokoko saray 1745 yılında, Büyük Frederich’in çizimlerine dayanılarak yapılmıştır. Büyük Friedrich’in çok sevdiği bu sarayın ön tarafında şık kamelyaların bulunduğu bağlara bakan bir teras, arka tarafında yarım daire şeklinde iki revak bulunan bir avlu bulunur (tur ile giderseniz tur arabalarının park yeri sarayın arka tarafındadır. Bu nedenle parkın gezilmesine revaklı avludan başlanmaktadır). Sarayın içine revaklı avludan girilmektedir. İçi Rokoko tarzında muhteşem şekilde döşenmiş sarayda odalar gezilirken rehber tarafından sürekli Büyük Friedrich’in hayatı anlatılmaktadır. Sarayın ön terasından sarayın arka tarafında kalan, 1993 yılında yapılan “Yel Değirmeni’ni” görebilirsiniz (Yel değirmeninin biraz ilerisinde tur arabalarının park yeri ve hediyelik eşya satıcıları bulunur). Sarayın hemen yan tarafında bulunan, 1755-1763 yılları arasında resim galerisi olarak inşa edilen “Bildergalerie” Büyük Friedrich’in resim ve heykel koleksiyonuna ev sahipliği yapar. Schloß Sanssouci yakınında küçük bir kilise “Friedenskirche” bulunur. Kilisenin yanında üç imparatorun mezarlarının bulunduğu bir mozole yer alır.
Neues Palais ön tarafından Lustgarten kadar uzanan yolun üst tarafında Schloß Sanssouci kadar olan bölümde çok sayıda zarif köşk ve çok iyi düzenlenmiş bahçeler bulunur. Bunlar arasında; 1747 yılında sera olarak yapılan daha sonra konuk evine dönüştürülen “Neue Kammern”, İtalyan tarzı, çift kuleli, 1851-1860 yılları arasında tropik bitkiler için yapılan, daha sonra konuk evine dönüştürülen “Orangery Palace” , Çin kulesine benzeyen 1772 yılında yapılan “Drachenhaus”, aynı yıl yapılan “Belvedere” sayılabilir.
Neues Palais ön tarafından Lustgarten kadar uzanan yolun alt tarafında ise çok iyi düzenlenmiş parklar, nehir ve küçük göller yer alır. Ayrıca bu bölümde zarif, yuvarlak bir bina olan, 1754-1757 yılları arasında yapılan, halen Çin porselenlerinin sergilendiği “Çin Çay Evi (Chinesisches Haus)”, 1834-1836 yılları arasında yapılan “Roma Hamamı (Römische Bäder)”, Neo-Klasik, küçük saray “Schloss Charlottenhof” bulunur.
Potsdam Şehir Merkezi küçük ancak sevimlidir. Şehir merkezindeki önemli eserler arasında; “Alter Meydanı’nda (Alter Markt)” yer alan 1830-1837 yılları arasında yapılan geç Neo-Klasik kilise “Nikolaikirche”; aynı meydanda bulunan, 1753 yılında yapılan, Barok “Eski Belediye Sarayı (Altes Rathaus)” ; meydanın yakınında kırmızı tuğlalı, iki- üç katlı, Felemenk tarzı, 1737-1742 yılları arasında imparatorun davet ettiği Felemenk işçiler için yapılan, halen dükkan ve galeri olarak kullanılan çok sayıda evin bulunduğu “Felemenk Mahallesi (Holländ Viertel)”; şehir merkezinin farklı sokaklarında karşınıza çıkan 3 şehir kapısı (Branderburger Tor, Jägertor, Nauener Tor); halen “Film Müzesi” olarak kullanılan, Barok eski kraliyet ahırları binası “Marstall”, cami görünümde ancak cami olmayan Sanssouci parkındaki çeşmelere su sağlayan özel buhar pompasını gizlemek için 1842 yılında yapılan, halen müze olarak kullanılan “Museum Wasserpumpwerk” sayılabilir.
Tiefer See kenarında ise ortaçağ şatosu görünümünde 1834-1835 yılları arasında yapılan, daha sonra genişletilen “Schloß Babelsberg” görebilirsiniz. Bu şatonun yer aldığı park alanı içinde çok sayıda farklı tarihlerde inşa edilmiş bina bulunur.
Potsdam şehir merkezinin kuzeydoğusunda “Neuer Garten” yer alır. Çok büyük bir alanı kaplayan bu parkın içinde Heiliger See ile çok sayıda tarihi köşk, anıt ve binayı görebilirsiniz (Şehirden 692, 695, Sanssouci Park’ından 695 numaralı otobüsle ulaşabilirsiniz). Bu köşkler içinde Heiliger See kenarında bulunan “Marmorpalais” ile parkın kuzeyinde Jungfer See kenarında yer alan “Schloß Cecilienhof” görülmeye değer güzelliktedir. Neo-klasik Marmorpalais 1791 yılında yazlık saray olarak yapılmış, daha sonra yapılan eklemelerle büyütülmüştür. “Schloß Cecilienhof” 1945 yılında “Potsdam Konferansı’nın” yapıldığı saraydır. 1914-1917 yılları arasında yapılmış, son Prusya sarayıdır. Halen otel olarak kullanılan sarayda konferansın yapıldığı salon korunmuştur.
Yeşillikler arasında 12 geleneksel ahşap Rus evi ile bir Rus Ortodoks kilisesinin yer aldığı “Russische Kolonie” şehrin ilginç köşelerinden bir diğeridir. Evler Rus askerler için 1826 yılında yapılmıştır.
DRESDEN
Dresden Sakson (Saxony) eyaletinin başkentini oluşturur. Yaklaşık 500.000 nüfusa sahiptir. Eski bir şehirdir. Tarihte adına ilk olarak 1206 yılında, şehir olarak 1216 yılında rastlanmaktadır. Elbe Nehri kenarında yer alır.
Geçmişte Alman Demokratik Cumhuriyeti topraklarında yer alan şehir “13-14 Şubat 1945 Bombardımanı” ile yerle bir olmuştur. Bu bombardıman savaşın sona ermesi ve Almanya’nın teslim olması için müteffik devletler tarafından gerçekleştirilmiş, bombardımanda 135.000 kişi ölmüştür. Bombardıman sırasında yıkılan tarihi binaların bir bölümü aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiştir. Bu nedenle sınırlı bir alanı kaplayan Eski Şehir’i gezerken sokak satıcılarından şehrin bombalanmış halini gösteren kartpostal veya kitapçıklardan almanızda, bunları inceledikten sonra muhteşem tarihi binalara bakmanızda yarar vardır.
Dresden’e Berlin’den yerel tur şirketlerinin düzenledikleri turla veya trenle gidebilirsiniz. Ayrıca şehre ülkenin başka şehirlerinden tren, otobüs veya uçakla ulaşabilirsiniz. Tren istasyonu Eski Şehir merkezine yürüyüş mesafesindedir. Türkiye’deki seyahat acentalarının düzenledikleri Çek Cumhuriyeti turu içinde de ekstra tur kapsamında Dresden’i görebilirsiniz. Prag’dan, Dresden’i ziyaret ederseniz Prag ve Dresden’den savaşın iki farklı taraf üzerindeki tahrip edici etkilerini aynı anda görmek iyi bir deneyimdir.
Dresden yürüyerek dolaşabileceğiniz bir şehirdir. Şehrinin onarılmış tarihi binaları Eski Şehir bölgesinde belli bir alanda toplandığı için şehrin bu bölümünü yürüyerek kısa sürede keşfedebilirsiniz. Şehri daha ayrıntılı şekilde tanımak isterseniz kamu ulaşım araçlarından veya Hop- on Hop of otobüslerinden yararlanabilirsiniz.
Dresden Eski Şehrinin ana meydanını Elbe Nehri kenarında yer alan ve büyük bir alanı kaplayan “Theaterplatz” oluşturur. Etrafı tarihi binalarla çevrili meydanda dikkati çeken ilk bina Neo- Klasik “Sakson Devlet Operası’dır ( Semperoper-Sächsishe Staatsoper)”. Bina 1838-1841 yılları arasında yapılmış, 1869 yılında yanmış, ikinci defa 1878 yılında tamamlanmış,13-14 Şubat Bombardımanı ile yıkılmış 1985 yılında onarılmıştır.
Semperoper önünde yer alan büyük heykel “Sakson Kralı Johann” anısına yapılmıştır. Meydanın nehir tarafında yer alan Neo-Klasik bina “Italienisches Dörfchen” XVIII.yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Halen lüks bir restauranttır.
Meydanın diğer tarafında yer alan Yunan tapınağı görünümündeki “Altstädter Wache-Schinkelwache” Berlin klasik yapı tarzının Saksonya’daki önemli örneklerinden biridir. 1830-1832 yılları arasında yapılan bu küçük Neo- Klasik bina halen tiyatro bilet satış ofisi ve cafe olarak kullanılmaktadır.
Meydanda Altstädter Wache tarafında Barok tarzının güzel örneklerinden biri olan saray kompleksi “Zwinger” bulunur. Şehrin en önemli binası olan Zwinger 1709-1719 yılları arasında “Kral Güçlü August” tarafından yaptırılmıştır. Bombardıman sırasında yıkılmış, 20 yılda onarılabilmiştir. Zwinger ana giriş kapısı “Sophienstraße” üzerinden bir köprü ile girilen, kubbesinin üzerinde muhteşem bir taç bulunan “Taç Kapısı’dır (Kronentor)”. Bu kapı Theterplatz tarafından girilen kapının tam karşı tarafında büyük iç avlunun diğer yanındadır (Turla giderseniz genelde bu kapıdan giriş yapılmaktadır). Zwinger plan olarak; ortasında bir havuz bulunan çok güzel düzenlenmiş büyük bir avlu ve bu avlunun çevresine yerleştirilmiş heykellerle süslü muhteşem görünüme sahip binalardan oluşur. Bu binalar halen farklı kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır. Zamanınız yeterli ise Çin, Japon ve Meissen porselenlerinin sergilendiği “Porzellansammlung” bölümünü, Şövalye zırhları ve silahları koleksiyonunun sergilendiği “Rüstkammer” bölümünü, onun karşı tarafındaki alanda bulunan büyük ustaların resimlerinin, duvar halılarının ve minyatürlerin sergilendiği “Galerie Alte Meister” ziyaret edebilirsiniz. Galeride XV- XVIII. yüzyıl arası İngiliz, Fransız, İtalyan, Avusturyalı, Çek, İspanyol, Felemenk, Hollandalı ünlü ressamlara ait resimler sergilenir. Bu resimler arasında İtalyan ressam “Raffaello Santi” ait 1512-1513 tarihli “Madonna ve Çocuk” ile “Bernardo Bellotto” ait Eski Şehrin karşı kıyıdan görüntüsünü gösteren “Canaletto” en fazla ilgi çeken resimlerdir. Zwinger’de bir başka güzel köşe avlunun resim galerisi arkasında bölümünde bulunan binanın arka tarafında kaldığı için fazla dikkat çekmeyen heykellerle süslü çeşme’dir “Nymphenbad”. Farklı dönemlerden saat, dünya gibi bilimsel araçların yer aldığı sergi ise Taç Kapı tarafındaki “Mathematisch- Physikalist Salonu’nda” sergilenmektedir.
“Hofkirche” Theterplatz ile “Schlossplatz” köşesinde nehir tarafında yer alır. 1738-1751 yılların arasında yapılan Barok Katolik kilise, 1980 yılından beri katedral olarak hizmet vermektedir. Kiliseye giriş Schossplatz tarafındadır.
Kilisenin arka tarafında kalan kulelerle süslü büyük bina “Eski Kraliyet Sarayı Rezidenzschloss” “Wettin Hanedanlığı’nın” önceki konutudur. XV- XVII. yüzyıllar arasında yapılmıştır. Sürekli genişletilen saray bu nedenle farklı mimari tarzları bir arada barındırır. Sarayın 100 metre yüksekliğindeki kulesi güzel bir görünüme sahiptir. Kuleden şehir seyredilebilmektedir. Eski Kraliyet Sarayı halen farklı sergilerin yer aldığı müze olarak kullanılmaktadır.
Eski Şehrin en ilginç köşesi “Fürstenzug” adı ile bilinen muhteşem duvar panosudur. Pano; “Langer Gang” olarak bilinen binanın 102 metre uzunluğundaki arka duvarı üzerine yapılmıştır. Langer Gang Eski Kraliyet Sarayı ile diğer şehir sarayı “Johanneum” arasında yer alır. Panoda Sakson Krallığı’nın tarihi geçmişi resimlerle anlatılmaktadır. Duvardaki resimler 1872 -1876 yılları arasında “sgraffito” tekniği ile yapılmış, bunlar 1907 yılında 24.000 Meisse Porseleni ile değiştirilmiştir. Bir meydana bakan Langer Gang’ın ön tarafı da sütun ve aynı teknikle yapılan süslemelerle bezelidir. Panonun yer aldığı sokakta ilgi çeken bir ayrıntı; Alman Demokratik Cumhuriyeti döneminden kalan kırmızı borulardır. Bu borular şehrin farklı yerlerinde de sürekli karşınıza çıkar.
Eski şehrin diğer önemli meydanı “Neumarkt” cafe ve restaurantla dolu bir meydandır. Etrafı tarihi binalarla çevrili meydana bağlanan sokaklarda da çok sayıda cafe ve restaurant bulunur. Meydandaki baş yapıt meydana hakim konumdaki büyük kilisedir. “Frauenkirche” 1726-1743 yılları arasında yapılmış, 13-14 Şubat 1945 Bombardımanı’nda tahrip olmuş, 1993 yılında yeniden yapılmıştır. Kilisenin arka tarafında girişi bulunan kulesinden muhteşem bir şehir manzarası görülmektedir.
Eski Şehrin bir diğer ilginç köşesi de; Eski Şehrin farklı noktalarından merdivenlerle çıkılan muhteşem bir Elbe Nehri ve şehir manzarası görülen terastır “BrühlscheTerasse”. Üzeri heykellerle süslü, oturma bankları, cafeler bulunan bu teras şehir surları üzerine yapılmıştır. Terasta çok sayıda tarihi bina yer alır. Bunlar; Neo- Rönesans “Parlamento Binası (Lantag)”, hemen yanında yer alan halen cafe olarak kullanılan küçük eski Barok kütüphane “Secundogenitur”, limon sıkacağına benzeyen cam kubbesi ve bunun üzerindeki altın heykel ile dikkat çeken “Sanat Akademisi’dir (Kunstakademia)”.
Terasın doğu tarafında yer alan “Albertinum” Neo-Rönesans tarzında 1860’larda yapılmıştır. Halen bina XIX. ve XX. yüzyıla ait “Vincent Van Gogh”, “Paul Gauguin”, “Claude Monet” gibi yeni ustaların resimlerinin sergilendiği “Galerie Neue Meister” ile heykellerin, kraliyet mücevheri koleksiyonu gibi farklı objelerin sergilendiği “Skulpturensammlung” ev sahipliği yapar.
Eski Şehirde görmeniz gereken diğer önemli binalar; Neue Markt yürüyüş mesafesinde yer alan, 1764-1792 yılları arasında yapılan “Kreuzkirche” ile onun arka tarafında kalan Neo-Rönesans tarzda 1905-1910 yılları arasında yapılan “Yeni Belediye Binası’dır (Neues Rathaus)”. Yeni Belediye Binası avlularla birbirine bağlanmış binalardan ve üzerinde saat bulunan 70 metre yüksekliğindeki bir kuleden oluşur. Kuleden şehir seyredilebilmektedir.
Şehir merkezinde yer alan “Großer Garten” ilk olarak XVII. yüzyılın sonunda, daha sonra farklı yüzyıllarda yeniden düzenlenmiş büyük bir parktır. Heykellerle süslü bu park içinde müze, hayvanat bahçesi, botanik bahçesi, göl, 1678-1683 yılları arasında yapılmış bir Barok Saray yer alır.
Elbe Nehri’nin sağ tarafı “Yeni Şehir (Neustadt)” tarafıdır. Şehrin; Eski ve Yeni tarafı birbirine çok sayıda köprü ile bağlanmıştır. Bu köprülerden Theaterplatz önünden karşı kıyıya bağlanan “Augustusbrücke” uzun bir taş köprüdür. Köprüye karşı kıyıdan bağlanan cadde “Hauptstraße” çok sayıda caddenin birleştiği yıldız şeklinde bir meydan olan “Albert Meydanı’na (Albertplatz)” kadar uzanır. Bu yoğun meydanın ortasında güzel bir çeşme bulunur. Meydana bağlanan caddelerden bir diğeri “Königstraße”, “Palaisplatz” ile Albertplatz arasında uzanır. Şehrin yeni caddelerinden biridir. “Göttessegen” üzerinde ise eski orta sınıf evleri bulunur. Şehrin bu bölümünde büyük devlet binaları ve çok sayıda müze yer alır.
Yeni Şehir tarafındaki ilginç eserler arasında Eski Şehir’den taş köprüden geçerek kısa sürede ulaşabileceğiniz “Neustädter Markt” ortasında yer alan “Altın Heykel’dir (Goldener Reiter)”. Heykel Güçlü August anısına dikilmiştir. Palaisplatz yer alan “Japanisches Palais” ise 1715 yılında yapılmış, daha sonra genişletilmiştir. Saray halen “Etnoğrafya ve Arkeoloji Müzesi” olarak kullanılmaktadır. Saray ile Belleuve Hotel arasındaki kıyıdaki yeşillik alandan Eski Şehir “Bernardo Bellotto” ait Canaletto tablosundaki gibi görülmektedir.
Şehri ve çevresini Elbe Nehri’nden keşfetmek için Eski Şehir’den kalkan tekne turlarına katılmanız gerekir. Bu tekne turları sırasında nehir çevresindeki tablo görünümündeki yemyeşil alanlardan geçerek Elbe kıyısında yer alan sarayları, köprüleri görebilirsiniz. Dresden yakınındaki su sarayları içinde en güzeli şehrin 10 kilometre kuzeyinde yer alan “Moritzburg Sarayı’dır”. Dresden’in güneyinde 30 kilometre uzaklıktaki kum taşı kayaları ve dağ geçitleri turistlerin Dresden civarında en fazla ziyaret ettikleri yerlerden biridir.
HAMBURG
Hamburg Almanya’nın kuzeyinde yer alır. Yaklaşık 2 milyon nüfusu ile Almanya’nın ikinci büyük şehridir. Nüfusunun yaklaşık %10’nunu yabancılar oluşturur. Hamburg eyaletinin başkentidir. Kuzey Denizi’ne akan Elbe Nehri kenarında kurulmuştur. Elbe Nehri genişletilerek liman haline getirilmiştir. Halen Avrupa’nın ikinci büyük limanına sahiptir.
Adını 808 yılında burada bulunan kaleden alan şehir, 1842 Yangını ile II.Dünya Savaşı sırasında büyük ölçüde tahrip olmuştur. Bu nedenle Eski Şehir bölgesinden çok az sayıda tarihi eser günümüze kalabilmiştir. Şehir; limanı, şehir merkezinde yer alan iki iç gölü, kanalları, büyük park alanları ile tanınır. Göl, kanallar ve liman şehre farklı bir güzellik kazandırır.
Hamburg’a Türkiye’den uçakla, Almanya’nın diğer şehirlerinden veya çevre ülkelerden uçak, otobüs veya trenle gidebilirsiniz. Ayrıca bazı ülkelerden feribot seferleri bulunur. Berlin’de kalıyorsanız Intercity Express Treni ile 1.49 dakikada “Hamburg Hauptbahnof” istasyonuna ulaşabilirsiniz.
Hamburg’a bir günlük bir gezi için giderseniz şehri en kısa zamanda gezmenin yolu Hop on- Hop off otobüslerine binmektir. Trenle giderseniz bu otobüslerin kalkış yeri Tren İstasyonu’nun “Kirchenallee” tarafındaki çıkışındadır. Hop on- Hop off otobüsleri size farklı şehir turu seçenekleri sunar. En fazla tercih edilen seçenek hiç inmediğiniz taktirde 90 dakika süren “Hamburg Classical- Top Tour Hamburg “ turudur. Bu tur ilk olarak sabah 9.30’da Tren İstasyonu’ndan kalkar. 30 dakikada bir indiğiniz yere gelir. 17.00 kadar şehir içinde turuna devam eder. Altona ve limanın her iki tarafını da görmek isterseniz günde iki defa 10.10 ve 14.10 saatlerinde kalkan “Gala Tour Hamburg” tercih edebilirsiniz. Şehre tren dışında bir araçla giderseniz Hop- on Hop- off otobüslerine “Rathaus Markt”, “St. Pauli Landungbrücken” duraklarından veya Sightseeing Tour işareti bulunan duraklardan binebilirsiniz.
Hop on- Hop off binmek istemezseniz St.Pauli Landungsbrücken, Havaalanı, Tren İstasyonundaki (Tren İstasyonu’nun Kirchenallee çıkışı tarafındadır) turizm büroları veya otelinizden alacağınız harita ile kamu ulaşım sisteminden yararlanarak ve yürüyerek şehri kısa sürede keşfedebilirsiniz. Turizm Bürosu’nun hazırladığı Hamburg şehir haritası gereksinim duyacağınız her türlü bilgiyi içerir. “Hamburg Card” size kamu ulaşım araçları ve müzelerde kolaylık ve indirim sağlar.
Şehre trenle giderseniz Tren İstasyonu’nun “Steintorwall Caddesi ” yönündeki çıkışının karşı çaprazında yer alan yaklaşık bir kilometre uzunluğundaki “Mönckebergstraße” sizi on dakikalık bir yürüyüşle şehrin merkezindeki “Rathaus Markt” götürür. Mönckeberstraße, ona paralel uzanan “Steinstraße” ve çevresindeki sokaklar şehrin kalabalık alışveriş sokaklarıdır. Steinstraße yakınında küçük bir meydanda yer alan “St.Jacobi Kirche” XII. yüzyılda yapılmış, II.Dünya Savaşı’nda tahrip olmuş, daha sonra yeniden yapılmış bir kilisedir. Mönckebergstraße üzerinde Rathaus Markt yakınında bulunan “St.Petri Kirche” ise şehrin en eski kilisesidir. Arzu ederseniz XI. yüzyılda yapılan kilisenin kulesine 544 basamakla çıkabilirsiniz. Ayrıca bu sokak üzerinde Dorik tapınağa benzeyen küçük bir kütüphane binası ile onun önünde yer alan bir çeşme bulunur.
“Rathaus Markt” şehrin kalbidir. Etrafında çeşitli tarihi binaların bulunduğu bu meydandaki en görkemli bina “Belediye Binası’dır (Rathaus)”. Rathaus 1886-1897 tarihleri arasında Neo- Rönesans tarzda yapılmıştır. Binanın ön cephesinin ortasında 112 metre yükseklikte bir kule bulunur. 647 odaya ve güzel bir avluya sahip olan bu muhteşem binanın bir bölümü günün belli saatlerinde farklı dillerde düzenlenen rehberli turla gezilebilmektedir. Rathaus Markt kamu ulaşım araçları, Hop on- Hop off durakları, sokak sanatçıları ile çok kalabalıktır. Meydanın kenarında, Rathaus karşısında yer alan küçük sokak cafelerinde veya kanalın kıyısındaki Neo- Rönesans Geçit’te yer alan cafede bir kahve veya bira içerek Rathaus’u ve meydandaki kalabalığı seyretmek çok keyiflidir. Rathaus arka tarafında “Adolpheplatz” üzerinde şehrin klasik yapılarından biri olan “Borsa Binası” yer alır.
Rathaus çevresindeki sokaklar özellikle göl kenarına açılan sokaklar şehrin kalabalık alışveriş sokaklarıdır. Kanallar nedeniyle köprülerle birbirine bağlanan bu sokaklar şık dükkanlarla, pasajlarla, büyük alışveriş merkezleri ile doludur. Kanallar; kanal cafeleri ve kanal çevresindeki evlerle çok güzel bir görünüme sahiptir. Bu sokaklardan en hareketli olanlar “Neuer Wall”, “Alter Wall” ve “Grobe Bleichen” sokaklarıdır. Her üç sokak da şık dükkanların bulunduğu “Jungfernstieg Caddesi’ne” açılır. Küçük bir göl olan “Binnenalster” kenarındaki bu caddede bulunan “Alsterpavillon” göl manzarası eşliğinde güzel bir kahve içmek için ideal bir yerdir. Binnenalster Gölü’nün üç tarafı yollar ve şık binalarla çevrilmiştir. Bu göl; birbirine paralel uzanan, gölün her iki tarafını birbirine bağlayan, “Lombarsbrücke” ve “Kennedybrücke” ile daha büyük olan ikinci gölden “Außenalster” ayrılır. Außenalster çevresinde ise çok güzel villalar ve parklar bulunur. Göl çevresi yürüyenler, bisiklet binenler, spor yapanlar, gölde kano ve yelkenli kullananlar ve küçük cafelerde oturanlarla doludur.
Arzu ederseniz Alsterpavillon yan tarafındaki alandan kalkan farklı şirketlere ait teknelerle bu iki güzel gölü gezebilirsiniz. Ayrıca Hop on- Hop off otobüsleri her iki gölün çevresini dolaşır.
Şehir merkezini yürüyerek dolaşırsanız alışveriş sokaklarından güneye doğru yürüdüğünüzde ulaşacağınız “Ludwig Erhard Straße” ve ona batı ve doğu yönünden farklı adlarla bağlanan caddeler sizi şehrin diğer görülmesi gereken önemli yerlerine ulaştırır.
“St. Michaelis Kirche” Ludwig Erhard Straße üzerinde yer alan Kuzey Almanya’nın en güzel Barok kiliselerinden biridir (U3 Baumwall ve 1,2,3 numaralı S Bahn Stadthausbrücke istasyonları ile ulaşabilirsiniz). Kısaca “Michel” olarak adlandırılan kilise 1751-1762 yılları arasında yapılmıştır. 132 metre yüksekliğindeki kulesinden şehir çok güzel görülür. Kilisede ayrıca belli saatlerde 1000 yıllık Hamburg tarihi ile ilgili multivision gösterisi yapılır. Kilisenin Kriptası ünlü Hamburgluların mezarlarını içerir.
Kilisenin yakınında, 1676 yılında küçük tüccarların dul eşleri için Tüccarlar Loncası tarafından yapılmış evlerinden oluşan “Krameramtswohnungen” yer alır. Halen bu evler restaurant, hediyelik eşya dükkanı ve cafe olarak kullanılmaktadır.
St. Michaelis Kirche yakınındaki “Elb-Park” içindeki bir tepenin üzerinde ise Prens Otto Von Bismarck anısına yapılmış “Bismarck Memorial” bulunur. “Hamburg Tarih Müzesi” ise bu parkın karşı tarafındaki diğer park alanındadır.
Ludwig Erhard Straße batı tarafından bağlanan “Reeperbahn Caddesi” Hamburg gece hayatının merkezidir. “St.Pauli” Bölgesinde yer alan bu cadde ve bu caddenin liman yönündeki sokakları casino, bar, cafe, gece kulübü, kabare, tiyatro, seks sinemaları, seks şovların yapıldığı yerler, seks malzemeleri satan dükkanlarla doludur. Ayrıca erotik müzenin de bulunduğu St. Pauli bölgesindeki sokaklardan “Herbertstraße” kadınların müşteri bekledikleri “Red Light Sokağı” olarak bilinir. Bu sokağa kadınların ve 18 yaşın altındakilerin girmesine izin verilmemektedir.
“Hamburg Limanı” Elbe Nehri kenarındadır. 104 kilometre uzunluğunda büyük bir alanı kaplayan liman yüzlerce gemi ile doludur.
Hamburg’un en eski pazarı St. Pauli bölgesindeki “Balık Pazarı’dır (St. Pauli Fischmarkt)”. Bu pazar sadece pazar günü yazın 5.00, kışın 7.00’den itibaren 10.00’a kadar açık kalır. Pazar civarında çok sayıda restaurant yer alır. 100 yıllık “Balık Mezat Binası’nda” ise her şey bulunur ( 1,2,3 numaralı S Bahn Reeperbahn istasyonu ile ulaşabilirsiniz). Balık pazarının batı tarafında kalan bölge şehrin “Altona Bölgesi’dir”
Liman bölgesindeki bir başka ilginç yer “Elbe Tüneli’dir (Alter Elbtunnel)” . Eski tünelin kubbeli girişi 1907-1909 yılları arasında yapılmıştır. Buradan bir asansörle 23.5 metre aşağıdaki tünelin başlangıcına ulaşabilirsiniz. 426 metre uzunluğundaki tünel Elbe’nin 12 metre altından geçmekte, nehrin diğer tarafındaki şehrin “Steinwerder” bölgesine bağlanmaktadır. Burada yaya asansörleri dışında araba iniş ve çıkış asansörü de bulunmaktadır.
Tünelle aynı yerde bulunan Elbe Nehri boyunca uzanan 200 metre uzunluğundaki “St.Pauli Landungsbrücken liman turlarının kalkış yeridir (U3, 1,2,3 numaralı S Bahn Landungsbrücken istasyonu ile ulaşabilirsiniz). Burada farklı tur şirketleri tarafından bir veya iki saatlik liman turları düzenlenmektedir. Bu tura katılmak isterseniz tur biletinizi Turizm Bürosu’ndan alabilirsiniz. Ayrıca kıyıda sıralanan küçük dükkanlardan çeşitli hediyelik eşyalar bulabilir. Müze gemilerden biri olan “Rickmer Rickmers” adını taşıyan gemiyi 10.00-18.00 saatleri arasında gezebilirsiniz. Diğer müze gemi “Cap San Diego” buraya yakın “Überseebrücke” üzerinde durur (U3 Baaumwall, U3 Landungsbrücken, 1,3 numaralı S Bahn Landungsbrücken istasyonları ile ulaşabilirsiniz). St.Pauli Landungsbrücken’den gemilerle dolu Elbe Nehri’ni ve şehri seyrederek Hafen bölgesine kadar yürüyebilirsiniz.
Liman bölgesinin diğer ilginç köşesi; ana karadan ayrılmış, Elbe Nehri’ne bağlanan kanallar nedeniyle birbirine ve ana karaya köprülerle bağlanan farklı büyüklükteki kara parçalarından oluşan bölgedir. Bu bölgeye ana kara tarafından bağlanan “Nikolai Fleet” kenarında yer alan “Deichstraße” Eski Şehir’den kalan önemli yerlerden biridir. Buradaki güzel birkaç katlı, renkli evler; eski tipik tüccar evleridir ( Ludwig Erhard Straße doğu devamındaki Willy Brandt Straße/ Ost West Straße üzerinden de ulaşabilirsiniz). Deichstraße yakınında yer alan yeşil üç kat kuleli kilise “St. Katharinen Kilisesi’dir (St.Katharinen Kirche)”. II.Dünya Savaşı sırasında yıkılan Eski “St.Nikolai Kilisesi’nden” geriye sadece bir kule kalmıştır.
Limanın bu bölgesinde kanalların kenarında yer alan “Eski Depo Bölgesi (Speicherstadt)” 1871 yılında kazıklar üzerine inşa edilmiş, yan yana sıralanmış çok sayıda Neo- Gotik tuğla binadan oluşur. Halen bu binalar çay, kahve, halı depoları, müze, acenta ve restaurant olarak kullanılmaktadır.
Limanın bu bölümünde halen “Hafen City” adı ile 155 hektar alanı kaplayan modern bir şehir inşa edilmektedir (U3 Baumwall, U1 Meßberg istasyonları ve 6 numaralı Hafencity otobüsü ile ulaşabilirsiniz). “Hamburg Denizcilik Müzesi” de limanın bu bölümünde yer alır.
Hamburg’da çok sayıda müze bulunur. Bunlar arasında resimden hoşlanıyorsanız Haupbanhof, Kirchenallee çıkışı tarafında, ona yakın mesafede yer alan “Hamburger Kunsthalle” ziyaret edebilirsiniz. Bu müzede Rönesans’tan çağdaş sanatta kadar yüzlerce tablo yer alır.
BREMEN
Bremen Almanya’nın kuzeyinde yer alır. Bremen eyaletinin başkentidir. Bremen eyaleti; yaklaşık 550 bin nüfuslu Bremen ve Bremen’in 60 kilometre kuzeyindeki 120 nüfuslu “Bremenheaven” ile birlikte Almanya’nın en küçük eyaletini oluşturur. Bremen “Weser Nehri” kenarında kurulmuştur. 1200 yıllık bir tarihi geçmişe sahiptir.
Bremen’e Türkiye’den uçakla, Almanya’nın diğer şehirlerinden veya çevre ülkelerden uçak, otobüs veya trenle gidebilirsiniz. Uçak ile giderseniz havaalanı’ndan “Tren İstasyonu’na (Hauptbahnhof)” 6 numaralı tramvay ile ulaşabilirsiniz. Zamanınız sınırlı ise ve Hamburg gibi Bremen’e yakın şehirlerden birinde konaklıyorsanız aynı gün içinde Bremen’e gidip, geri dönebilirsiniz. Tren istasyonu veya Eski Şehir merkezinde bulunan Turizm Bürosu’ndan alacağınız harita ile yürüyerek veya Tren İstasyonu önündeki meydandan otobüs veya tramvaya binerek “Eski Şehri (Alstadt)” kısa sürede keşfedebilirsiniz. Turizm Bürosu’nun hazırladığı şehir haritası gereksinim duyacağınız her türlü bilgiyi içerir.
Tren İstasyonu “Eski Şehir’e” kısa bir yürüyüş mesafesindedir. Tren İstasyonu’nun önündeki meydandan yolun karşısına geçerek “Bahnhofsrtaẞe” boyunca kısa bir süre yürüdüğünüzde karşınıza bir kanal çıkar. Bu kanalın üzerindeki köprüden karşıya geçtiğinizde Eski Şehri üç taraftan çevreleyen “Şehir Parkı’na (Wallanlagen)” girmiş olursunuz. Park; Ortaçağ’da yapılan kale duvarlarının yerine XIX. yüzyılın başında yapılmıştır. Kanalın üzerindeki köprüden Parkın içinde bulunan, halen cafe ve bira bahçesi olarak kullanılan “Eski Değirmeni “(Mühle am Wall- Wallmühle)” görebilir. Arzu ederseniz burada bir kahve içebilirsiniz. Kanaldan sonra tarihi tuğla binaların yer aldığı, ilginç domuz heykellerinin bulunduğu “Sögestraẞe” boyunca yürüdüğünüzde Eski Şehir’in birbirine bağlanan üç meydanından biri olan “Unser Lieben Frauen Kirchhof” ulaşırsınız. Bu meydanda pazar günü dışında her gün sabah saatlerinde çiçek pazarı kurulur. Meydanın ortasında XIII. yüzyılda yapılan şehrin en eski kilisesi “Unser Lieben Frauen Kirche” bulunur.
Ünlü “Bremen Mızıkacılarının Heykeli ( Die Bremer Stadtmusikanten)” ise kilise ile Marktplatz üzerinde ana kapısı bulunan Rathaus arasında Rathaus’un köşesinde yer alır. Ancak heykeli son derece küçük olduğu ve sürekli etrafı turistlerle dolu olduğu için fark edemeyebilir. Turistlerin yoğun olduğu alana merakla yöneldiğinizde görebilirsiniz. “Grimm Kardeşler” tarafından yazılan, çocukken okuduğunuz masalın kahramanları, eşek, köpek, kedi ve horozun birbirinin sırtına binmiş heykelini gördüğünüzde ise büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Heykelin önünde hemen her turist heykelin resimi çektirdikten sonra eşeğin bacaklarını iki elleri ile birden hafifçe okşar ve bir dilek tutar. İnanışa göre eşeğin bacağının tek elle okşamanız halinde dileğiniz yerine gelmeyecektir. Heykeli gördüğünüzde hayal kırıklığına uğrasanız da sizde arzu ederseniz diğer turistler gibi eşeğin bacaklarını iki elinizle birden hafifçe okşayarak bir dilek tutabilirsiniz.
Bremen Eski Şehri’nin kalbini Unser Lieben Frauen Kirchhof hemen yanındaki “Marktplatz” oluşturur. Bu meydan ve yanındaki “Domshof’a” Eski Şehrin tüm önemli sokakları bağlanır. Marplatz çevresinde Eski Şehrin en güzel ve görkemli Barok ve Rönesans binaları yer alır. Sürekli kalabalık olan meydan ve ona bağlanan sokaklar; cafeler, restaurantlar, alışveriş yerleri ile doludur. Meydanın en eski binası, iki dev kulesi ile meydana hakim olan, 789 tarihli eski kilisenin yerine XI. yüzyılda inşa edilen “ Katedral’dir (St. Petri Dom)”. Arzu ederseniz Romanesk ve Gotik tarzlarda yapılan Katedral ve Katedral Müzesi’ni gezdikten sonra Katedralin Güney Kulesi’nden şehrin muhteşem görünümünü tepeden seyredebilirsiniz. Meydandaki diğer görkemli bina “Belediye Binası (Rathaus)” 1405-1409 yılları arasında Gotik tarzda yapılmış, XVII. yüzyılın başında Weser Rönesans tarzında yenilenmiştir. UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde yer alan bu güzel binanın içi günün belli saatlerinde düzenlenen rehberli turlarla gezilebilmektedir. Bu konuda meydandaki Turizm Bürosu’ndan bilgi alabilirsiniz. Şarap seviyorsanız Rathaus altındaki “Şarap Mahzeni (Ratskeller)” 650’den fazla şarap çeşidi ile tanınmaktadır. Meydanda yer alan “Şövalye Roland Heykeli” Bremen’in özgürlük ve bağımsızlığının sembölü olarak kabul edilir. Roland 600 yıl önce Fransa’da savaşa katılan Charles’n Şövalyelerinden biridir. Roland elinde adaletin kılıcı anlamına gelen “Durendart” ve kartal motifli kalkanı ile turistlerin ilgi odağını oluşturur. UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde yer alan heykele büyük önem veren Bremenliler; Roland Heykeli meydanda kaldığı sürece şehrin özgür kalacağına inanmaktadırlar. Meydandaki diğer önemli bina; Rathaus karşısında yer alan, XVI. yüzyılda yapılmış, halen Ticaret odası olarak kullanılan, “Tüccarlar Evi’dir (Schütting)”. Meydanda yer alan, modern bina ise “Eyalet Parlementosu’dur (Landtag)”. Meydanın keyfini çıkarmak için en iyi yol bir cafede oturarak şehrin geleneksel tatlısı olan “Kluten’i denemektir.
Schütting yan tarafından nehre doğru uzanan dar, şık sokak “Böttcherstraẞe” Eski Şehrin sanat sokağıdır. Art Nouveau sokaktaki kırmızı tuğlalı binaların ve avluların her biri görülmeye değer güzelliktedir. Ortaçağda fıçıcıların yaşadığı bu sokak XIX. yüzyılda mesleğin önemini kaybetmesi üzerine bakımsız kalmış, “Ludwig Rosalius” adına zengin bir tüccar tarafından Kuzey Almanya’dan getirilen mimarlar ve sanatçılar tarafından yeniden düzenlenmiştir. Sokağın girişine de “St. Michael” teslim eden bir rölief yapılmıştır. Şık restaurant ve dükkanların yer aldığı bu Ortaçağ sokağında “Roselius Haus” ve “Paula Modersohn- Becker Müzesi” şehrin görülmesi gereken önemli müzeleri arasında yer alır. XVI. yüzyılda yapılan Roselius Haus içinde antika eşyalar, değerli halılar ve tablolar sergilenir. Müzenin en ilginç yerlerinden biri üst kata çıkan dolambaçlı merdivenlerdir. Paula Modersohn- Becker Müzesi ise gerek binası, gerek içindeki tablolar ile görülmeye değer güzelliktedir.
Wesser Nehri kenarındaki “Sclachte” Bremen Eski Şehir bölgesinin gece ve gündüz en canlı yeridir. Nehir kenarındaki bu yeşillik alanda yer alan sayısız cafe, restaurant ve bira bahçesi sürekli insanlarla doludur. Arzu ederseniz sizde bu cafelerden birine oturarak, Almanya’nın ünlü Beck’s birasını içebilir. Bölgeye özgü dumanda pişirilmiş yılan balığı “Räucherfisch” yiyebilir veya bir kahve eşliğinde nehirdeki gemileri ve karşı kıyıyı seyredebilirsiniz. “Beck’s Bira Fabrikası’nı” görmek isterseniz karşı kıyıda Yeni Şehir’de yer alan fabrikaya gitmeniz gerekir. Zamanınız ölçüsünde dilerseniz yürüyerek Eski Şehrin kıyısından köprülerle ortadaki kara parçasına oradan köprülerle “Yeni Şehre” geçebilir. Yeni Şehri dolaşabilirsiniz. Uçak ile gelmişseniz havaalanı Yeni Şehir tarafındadır. Bremen çok sayıda Türkün yaşadığı bir şehirdir. Kıyıdaki küçük büfelerden alışveriş yaparken veya Eski Şehrin sokaklarında yürürken Türkçe konuşan çok sayıda kişiye rastlayabilirsiniz.
Eski Şehrin en eski bölgesini “ Schnoor” oluşturur. Bu küçük bölge farklı renklerde boyanmış XV –XIX yüzyıllar arasında yapılmış küçük evleri, çok sayıda hediyelik eşya dükkanları, küçük restaurant, cafe, butik otel, daracık sokakları ile son derece sevimli bir yerdir. Şehrin en küçük oteli de bölgede yer alır. Bu bölgede gezerken “Trifel” satan dükkanlara uğramanızda yarar vardır.
Schnoor bölgesinin doğusunda, onun hemen yakınında yer alan “Ostertor- Viertel” (2 veya 3 numaralı tramvayla da gidebilirsiniz) Eski Şehrin en renkli bölgesini oluşturur. Çok sayıda cafe ve restaurantın yer aldığı bu bölgede ringa, mercan ve yılan balığı yanında geleneksel Bremen yemeklerini yiyebilirsiniz. Resimden hoşlanıyorsanız bölgede yer alan Kuzey Almanya’nın en önemli sanat galerilerinden biri olan “Bremer Kunsthalle” ziyaret edebilirsiniz.
KÖLN- COLOGNE- COLONIA
Köln yaklaşık bir milyon nüfusa sahiptir. Kuzey Rhine Westphalia Eyaleti’nin en büyük şehridir. Köln eyaletinin merkezidir. XII. yüzyıldan sonra Kudüs, İstanbul ve Roma ile birlikte Hıristiyan dünyasının kutsal şehirlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Göçmenlerin Berlin’den sonra en yoğun olarak bulundukları şehirdir. Şehirde çok sayıda Türk yaşadığından sokaklarda Türkçe konuşan kişilerle sık sık karşılaşırsınız.
Köln Almanya’nın en eski şehirlerinden biridir. Şehrin bulunduğu alanda yerleşim ilk olarak M.Ö. 38 yılında başlamış, M.Ö.50 yılında Roma İmparatorluğu tarafından “Colonia Agrippina” adı ile kurulmuştur. Şehrin adı 25 yılından sonra Latince koloni anlamına gelen “Colonia” olarak değiştirilmiştir. Şehir halen Köln, Cologne (İngilizce) ve Colonia (İtalyanca) gibi farklı adlarla tanınmaktadır.
Türkiye’den Köln şehrine Düsseldorf üzerinden, düşük maliyetli havayolları ile Köln/Bonn havaalanı üzerinden veya Almanya’nın diğer şehirlerinden trenle gidebilirsiniz.
Köln, Rhine (Ren) Nehri’nin iki tarafına kurulmuştur. Nehrin üzerinde ikisi demiryolu köprüsü olmak üzere 8 köprü bulunur. Şehrin her tarafı yemyeşil ormanlarla kaplıdır. II.Dünya Savaşı’ndan sonra şehrin %90’ı yıkıldığından şehre halen ağırlıklı olarak 1950 sonrası mimari hakimdir.
Şehri; bulunduğunuz yere göre S ve U Bahn veya otobüs kullanarak veya yürüyerek kısa sürede gezebilirsiniz. Şehir düz bir alan üzerine kurulu olduğu için yürüyerek şehri gezmek yorucu değildir. Ayrıca arzu ederseniz bisiklet kiralayabilir. Yerel şirketlerin düzenledikleri tur programlarından yararlanabilirsiniz. Hop on- Hop off arabaları hiç inmeden sizi 1.5 saatte şehrin her iki kıyısını dolaştırır. Bu otobüslerin kalkış yeri Katedralin ana girişi karşısında, Turizm Bürosu’nun yanındadır. “Mini Tren” diğer bir seçenektir. Trenin iki hattı bulunur. “Kırmız hat (Schoko-Express- Chocolate Express)” 9.30’dan itibaren her 15 dakikada bir Katedralin karşısındaki Turizm Bürosu’nun yanından ve 10.10’dan itibaren her yarım saatte bir kıyıdaki Çikolata Müzesi’nin önünden kalkar. “Yeşil Hat’ın (Zoo Express)” kalkış yeri de aynıdır. Bu hat şehrin Hayvanat Bahçesi tarafına gider. Eski şehrin kıyısındaki iskelelerden kalkan gezi tekneleri ise size farklı süre ve seçenekli tekne gezileri olanağı sağlar.
Ayrıca Köln’de kalarak 40 kilometre uzaklıktaki Düsseldorf ve 25 kilometre uzaklıktaki Bonn şehrine aynı gün içinde gidip dönebilirsiniz.
Köhn Eski Şehir bölgesi sınırlı bir alanı kaplar. “Hohenzollernbrücke” ile “Deutzer Brücke” arasında kalan kıyıya açılan ve kıyıya paralel uzanan sokaklar Eski şehrin görülmesi gereken önemli sokaklarıdır.
Köln’ün simgesi; şehrin her yerinden 157 metre yüksekliğindeki iki kulesi görülen, Gotik “Köln Katedrali’dir (Kölner Dom- Dom St.Peter and Santa Maria)”. Dünyanın 2. büyük Katedrali olan Katedralin yapımına 1248 yılında başlanmış, 632 yıl sonra ancak 1880 yılında tamamlanabilmiştir. Katedral 7000 m² kaplar. Katedralin içindeki muhteşem vitraylar İncil’den bölümler içerir. Katedral 1164 yılında İmparator I. Friderich tarafından getirilen üç kralın kemikleri gibi önemli hazineleri içerir. Yan tarafındaki “Roncalli Platz” üzerinden girişi bulunan “Katedralin Güney Kulesi” muhteşem bir şehir manzarasına sahiptir. Ancak kuleye çıkmak için 509 basamaklı yorucu bir merdiveni tırmanmanız gerekir.
Katedrali merkez kabul ederseniz Katedralin kuzey tarafında “Merkez Tren İstasyonu (Köln Hauptbahnof)” yer alır. İstasyonun önünden, nehrin üzerinden geçen, yaklaşık 410 metre uzunluğundaki, “Hohenzollernbrücke” şehrin en görkemli köprüsüdür. Köprü Hauptbahnof ile diğer tren istasyonunun bulunduğu “Köln Messe/Deutz” birbirine bağlar. Yayaların da kullanabildiği köprünün üzerinden şehrin her iki tarafını seyredebilir. Şehrin karşı kıyısına geçebilirsiniz.
Katedralin yan tarafındaki meydan “Roncalli Platz” sokak sanatçıları ile dolu şehrin en kalabalık meydanıdır. Bu meydanda bulunan, Roma ve ilk Roma dönemi bulgularının sergilendiği “Römisch Germanisches Museum” şehrin en önemli müzelerinden biridir. Müzede Ren Vadisi ve Köln’den çıkarılan “Dionysus Mozaiği” ve “Poblicius Anıtı” gibi önemli eserler yer alır. Müzenin yan tarafında ise geniş bir alanı kaplayan Ludwig Ailesi’nin özel koleksiyonunun sergilendiği “Ludwig Museum” bulunur. Müzede XX. yüzyıl sanatı ve modern eserler sergilenir. Müzede “Salvador Dali” ve “Pablo Picasso” gibi ünlü ressamların bazı resimlerini de görebilirsiniz.
Katedralin önünden ve yan tarafındaki meydandan güneye doğru uzanan sokaklar Eski Şehrin önemli sokaklarıdır. Bu sokaklarda II. Dünya Savaşı’nda yıkılan, daha sonra yenilenen çok sayıda tarihi bina bulunur. Bunlardan “Altermarkt” üzerinde yer alan “Belediye Binası (Rathaus)” ilk olarak 1330 yılında yapılmış, farklı yüzyıllarda yapılan eklemelerle genişletilmiştir. Bu binanın önündeki cam piramidin altında da XII. yüzyıldan kalan Musevi banyo kalıntılarını görebilirsiniz. Rathaus hemen yakınında “Obenmarspforten” üzerinde yer alan “Wallraf-Richartz Museum” şehrin en önemli resim müzelerinden biridir. Müzede Ortaçağdan XX. yüzyıl başına kadar olan dönemi kapsayan resimler sergilenir.
Rathaus karşısında, Obenmarspforten üzerinde yer alan “The Farina Fragrance Museum” parfüm ve kolonya müzesidir. “Kolonya 1690 yılında “Jean Paul Feminis” adını taşıyan bir seyyar satıcı tarafından yapılmış, Feminis bunun formülünü “Giovanni Antonio Farina”, o da yeğeni “Giovanni Maria Farina” vermiştir. Maria Farina formülü geliştirerek “hoş lavanta suyu” adı ile kolonyayı üretmiş, izleyen yıllarda şehirde kolonya yapımı yaygınlaşmıştır”. Kolonyanın geçmişi hakkında bilgi almak, bir şişe “Eau de Cologne” satın almak isterseniz bu ilginç müzeyi de ziyaret edebilirsiniz.
Köln Eski Şehir bölgesinde Romaneks tarzda yapılmış, Ortaçağ mimarisi örneği 12 muhteşem kilise (Groß St. Martin, St. Maria Lyskirchen, St. Kunibert, St. Apostein, Maria im Capitol, St. Ursula, St. Pantaleon, St. Gereon, St. Severin, St. Georg, St. Caecilia ve St. Kolumba ) bulunur. II. Dünya Savaşı’nda yıkılan bu kiliseler St. Kolumba dışında savaş sonrası yenilenmiştir. Halen bu kiliseler Eski Şehrin farklı sokaklarında tüm görkemleri ile karşınıza çıkar. Bunlar arasında Rathaus yakınında, nehir tarafında yer alan, “Groß St. Martin” muhteşem bir görünüme sahiptir. Nehirde bir tekne gezisi yaparsanız birbirine yakın mesafede bulunan Katedralin, Groß St. Martin ve Rathaus’un muhteşem kulelerini bir arada görebilirsiniz.
Eski Şehrin en önemli alışveriş caddelerini Katedralin önüne bağlanan “Hohe straße” ile ona bağlanan “Schildergasse” oluşturur. Büyük mağazaların, cafe, “Kölsch” birasını içebileceğiniz bar ve restaurantların yer aldığı bu alışveriş caddeleri sürekli kalabalıktır.
Ren Nehri kıyısı boyunca yürümek Köln’den keyif almanızı sağlar. Yürümeyi seviyorsanız Hohenzollernbrücke- Deutzer Brücke- “Severinbrücke” arasındaki kıyı boyunca yürüyebilirsiniz. “Fischmarkt” Ren kıyısındaki en güzel yerdir. Burada II. Dünya Savaşı’nda yıkılan tarihi evlerin yerine yapılmış, tablo görünümüne sahip az sayıda renkli, birkaç katlı bina yan yana sıralanmıştır. Binaların arka tarafından ise tüm heybetiyle Groß St.Martin yükselir.
Çikolatadan hoşlanıyorsanız Severinbrücke hemen yakınında “Rheinauhafen Yarımadası” üzerinde yer alan “Çikolata Müzesi (Imhoff- Schokoladen Museum )” mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Müzenin bulunduğu alandaki “Rheinauhafen (Ren Limanı)” şehrin kalbini oluşturur.
Eski şehrin güneyinde “Alster Sud” bölgesinde şehrin en güzel Romanesk kilisele-rinden biri “Severinkirsche” yer alır. Kilise yakınında ise Ortaçağ şehir duvarlarından kalan üç şehir kapısından biri olan “Severinstorburg” bulunur. Severinkirsche çevresi şehrin en eski bölgesidir. Bu bölgede yapılan kazılarda Roma dönemine ait çok sayıda buluntu ele geçirilmiştir.
Eski Şehrin kuzey tarafındaki “Hayvanat Bahçesi”, karşı kıyıda yer alan “Rheinpark” şehirde zamanınız ölçüsünde görebileceğiniz diğer yerlerdir. Hayvanat Bahçesi ile Rheinpark arasında bir teleferik hattı oluşturulmuştur.
AACHEN
Aachen Kuzey Rhine- Westfalia eyaletinde yer alan, 260.000 nüfuslu, küçük bir şehirdir. Belçika, Hollanda sınırındadır. Termal suları ile tanınır. I. ve II. yüzyıllarda Romalılar tarafından şehrin bulunduğu alanda büyük termal banyolar inşa edilmiştir. Aachen; Frank Karolenj Hanedanlığı döneminde, 768 yılında, Karl Charlamagne tarafından merkez olarak kabul edilince önem kazanmış, Charlemagne şehirde büyük bir saray inşa ettirmiştir. 800 yılında Kral Charlemagne taç giymesi ile Aachen Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun başkenti olmuş, X. ve XIV. yüzyıllar arasında tüm Alman krallar, kraliyet sarayının şapelinde Kutsal Roma Germen Kralı olarak taç giymişlerdir. Daha sonra önemini yitiren şehir XVIII. ve XIX. yüzyıllarda termal suları ile ün kazanmıştır. Şehir II.Dünya Savaşı’nda önemli ölçüde tahrip olmuştur.
Aachen şehrine Almanya’nın farklı şehirlerinden tren, otobüs veya uçakla gidebilirsiniz. Bazı düşük maliyetli havayolu şirketleri Hollanda ve Almanya sınırında yer alan “Maastricht/Aachen Havaalanı’na” düzenli seferler düzenler. Ayrıca Hollanda’nın Maastricht şehrindeki Merkez Tren İstasyonu’nun önünden Aachen’e sürekli otobüsler kalkar. Bu otobüslerle güne birlik Aachen’e gidebilirsiniz.
Aachen çok kısa süre içinde gezebileceğiniz bir şehirdir. Şehirdeki az sayıdaki tarihi eser küçük Eski Şehir merkezinde birbirine yakın mesafededir. Şehrin Eski Şehir dışındaki bölgelerini de görmek isterseniz düzenli çalışan kamu ulaşım araçlarından yararlanabilirsiniz.
Eski Şehirdeki en önemli tarihi bina; yıkılan büyük Charlemagne sarayından kalan saray şapelidir “Pfalzkapelle (Palatine Chapel)”. Şapel 786-800 yılları arasında yapılmış, XIV. yüzyılın ortalarında şapele bir ön kule, XV. ve XVI. yüzyıllarda Gotik presbytery ve yan şapeller, XVII. yüzyılda merkez bölümünün üzerine kubbe eklenmiştir. Pfalzkapelle içinde daha sonra aziz ilan edilen Charlamagne kemiklerinin bulunduğu muhteşem bir altın lahit bulunur. Karolenj dönemi mimarisinin örneği Pfalzkapelle UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır.
Eski kraliyet sarayından kalan “Council Hall”, “Rathaus” olarak yeniden inşa edilmiştir. Rathaus bulunduğu “Marktplatz” Eski Şehrin ana meydanıdır. Meydanın çevresi çok sayıda tarihi bina ile çevrilmiştir. Eski Şehirde çok sayıda kilise bulunur. Bunlar arasında yer alan “St.Folian Kilisesi” şehrin önemli kiliselerinden biridir. Kilisenin güneyinde ise 1822-1827 yılları arasında yapılan termal su çeşmesi “Elisenbrunnen” bulunur. Termal su çeşmesi ile aynı cadde üzerinde yer alan Yunan tapınağı tarzındaki Tiyatro binası, 1822 yılında yapılan,1943 yılında yıkılan eski tiyatro binasının yerine 1951 yılında inşa edilmiştir.
Şehrin farklı bölgelerinde ise Eski Şehir duvarlarından geri kalan birkaç şehir kapısı görebilirsiniz. Eski Şehrin kuzeydoğusunda “Spa Parkı” ve park içinde büyük bir “Casino” yer alır.
KOBLENZ
Koblenz; Rhineland- Pfalz eyaletinde, Orta Rhine vadisinde yer alır. Yaklaşık 100.000 nüfusa sahiptir. Şehrin coğrafik yapısı oldukça farklıdır. Şehrin bir bölümü Ren (Rhine), bir bölümü “Mosel Nehri (Moselle)” kıyısındadır. Şehrin önemli bir bölümü iki nehir arasında kalan vadide bulunur. Vadi çok sayıda köprü ile karşı kıyılara bağlanır. Şehir konumu nedeniyle geçmişten bu yana birçok ulaşım ağının merkezi olmuştur. Geçmişte nehirler askeri açısından büyük önem taşımış, bu nedenle nehirlerin her iki tarafına çok sayıda kale inşa edilmiştir. Halen Alman ordusunun önemli bir bölümü bu şehirdedir. Şehirde çok sayıda resmi kurum bulunur. Ayrıca Koblenz; Ren üzerinden yapılan şarp ticaretinin önemli noktalarından biridir.
Koblenz’e en yakın havaalanları Köln ve Frankfurt am Main Havaalanları’dır. Bu şehirlerden Koblenz’e sık aralıklarla tren seferleri bulunur. Tren istasyonu ile şehir merkezi arasında da otobüs çalışır.
Koblenz “Eski Şehir” bölgesi iki nehir arasındaki alanın uç tarafında yer alır. Eski Şehir oldukça küçük bir alanı kapladığı için Tren İstasyonu, Jesuitenplatz veya Ren Kıyısı’ndaki Turizm Bürosu’ndan alacağınız harita ile kısa sürede yürüyerek Eski Şehri dolaşabilirsiniz. Fazla yürümek istemezseniz Alman Köşesi’nden kalkan mini trene binebilirsiniz.
Eski Şehrin merkezini “Jesuitenplatz” oluşturur. Meydanda yer alan “Rathaus” eski bir Cizvit kilisesidir. Rönesans ön cepheli Rathaus 1700 yılında yenilenmiştir. Meydanda ayrıca “Cizvit Kilisesi” ile eski tarihi evleri görebilirsiniz. Bu meydanın yakınındaki “Am Plan” eski Koblenz’den kalan tarihi binaların, cafe ve restaurantların bulunduğu şehrin en canlı meydanlarından biridir. “Münzplatz” şehrin cafe ve restaurantlarla dolu diğer önemli meydanıdır. Tüm bu meydanlar birbirlerine hareketli alışveriş sokakları ile bağlanır.
Eski Şehir sokaklarında çok sayıda çeşme, kilise ve heykel dikkat çeker. Çeşmeler içinde fazla ilgi çeken ise Rathaus avlusunda yer alan “Schangelbrunnen” olarak bilinen, bronzdan yapılmış, bir gencin heykelinin yer aldığı çeşmedir. 1940 yılında yapılan çeşme Koblenz’li şair “Josef Cornelius” ithaf edilmiştir. Bu çeşmedeki heykelin 2-3 adım önünde yaklaşık 2-3 dakika durmanız halinde ilginç bir süprizle karşılaşabilirsiniz.
Eski Şehrin meydanlarına kısa bir yürüyüş mesafesindeki “Mosel Nehri Kıyısı” köprüler, nehri çevreleyen kıyılar, bu kıyılardaki binalarla size adeta görsel bir şölen sunar. Bu köprülerden taş köprü “Balduinbrücke” XIV. yüzyılda yapılmış, daha sonra farklı tarihlerde yenilenmiştir. En son yenileme 1975 yılında yapılmıştır. Köprünün ortasında köprüye yaptıran “Prens – Elector Balduin’in Heykeli” yer alır. Köprünün hemen yan tarafında kıyıda yer alan halen Devlet Arşivi ve Şehir Kütüphanesi olarak kullanılan “Eski Kale’nin (Alte Burg)” inşasına 1276 yılında başlanmış ancak tamamlanması çok uzun zaman almıştır. Köprü tamamlandıktan sonra da farklı yüzyıllarda defalarca yenilenmiştir.
Eski Şehrin en ilgi çekici yeri Mosel ile Ren Nehirleri’nin birleştiği “Alman Köşesi (Deutsches Erck)” olarak adlandırılan alandır. Bu alan tıpkı büyük bir geminin güvertesini andırır. Alanın iki tarafında bayraklar dalgalanır. Alanda devasa büyüklükte bir kaide üzerinde “Kaiser Wilhelm’in Heykeli” yükselir. Heykelin kaidesindeki merdivenleri tırmandığınızda her iki nehri, Mosel Nehri üzerindeki köprüleri, yeşillikler içindeki dört kıyıyı, Ren Nehri tarafında, karşı kıyıda dik bir kayanın üzerinde yer alan “Ehrenbreitstein Kalesi’ni (Festung Ehrenbreitstein)” görebilirsiniz. Kale 1816-1832 yılları arasında eski kalenin yerine yapılmıştır. Halen müze olarak kullanılmaktadır. Şehri tepeden görmek isterseniz Ren kıyısından kalkan teleferikle Kale’nin bulunduğu tepeye çıkabilirsiniz. Kalenin alt tarafında kıyıda görülen Rokoko ön cepheli bina “Dikasterialgebáudeise” 1739-1749 yılları arasında Prens-Elector için yapılmıştır. Halen resmi bina olarak kullanılmaktadır. Nehir üzerindeki diğer kaleleri ve üzüm bağlarını görmek isterseniz Ren Nehri kıyısından kalkan teknelere binebilirsiniz.
Ren Nehri kıyısı tıpkı Mosel Nehri kıyısı gibi keyifli bir yürüyüş alanıdır. Buradaki geniş park alanı içinde şehrin önemli kiliselerinden biri olan “St. Kastor Kilisesi’ni” görebilirsiniz. Nehir kıyısındaki önemli binalar arasında köprüye yakın mesafede geniş bir park alanın içinde yer alan “Kurfürstliches Schloss” bulunur. Bu büyük klasik, beyaz renkli saray 1777-1786 yılları arasında inşa edilmiştir. Fransız Devrimi’nden önce Orta Ren bölgesinde inşa edilen son saraydır. Savaş sırasında yanan saray, 1951 yılında yeniden yapılmıştır. Halen kamu binası olarak kullanılmaktadır.
STUTTGART
Stuttgart Baden-Württemberg eyaletinin başkentidir. Yaklaşık 600.000 nüfusa sahiptir. Almanya’nın altıncı büyük şehridir. Türklerin en fazla bulunduğu Alman şehirlerinden biridir. Gezerken her yerde Türkçe konuşan insanlara rastlayabilirsiniz. Geçmişi X. yüzyıla kadar uzanan şehir Alman otomotiv sektörü açısından büyük önem taşır. Mercedes- Benz ve Porsche ana merkezleri burada bulunur. Ayrıca Bosh ve Siemens de Stuttgart merkezli diğer büyük şirketlerdir.
Stutgart’a Türkiye’den uçakla Almanya’nın diğer şehirleri ile çevre ülkelerden trenle gidebilirsiniz. Havaalanından (Flughafen) şehir merkezindeki “Tren İstasyonu’na (Hauptbahnhof)” S-Bahn S2 ve S3 hatları ile 27 dakikada ulaşabilirsiniz. Tren biletlerini makinelerden aldıktan sonra mutlaka platformdaki kutularda damgalatmanız gerekir.
Oteliniz Tren İstasyonu veya Schossplatz civarında ise yürüyerek şehrin merkezini keşfedebilirsiniz. Kamu ulaşım aracına birkaç yer dışında gereksinim duymazsınız. Eğer oteliniz şehir merkezinin dışında ise U-Bahn ve S- Bahn ve otobüslerden yararlanabilirsiniz. Biletleri platformlardaki makinelerden alabilirsiniz. Ancak şehir ulaşımı bölgelere ayrıldığından bilet alırken bunu dikkate alarak bilet almanız gerekir. Ayrıca gün içinde çok araç kullanacaksanız bir günlük, şehirde bir günden fazla kalacaksanız üç günlük bilet veya 4’lü bilet almanızda yarar vardır. Biletlerle ilgili ayrıntılı bilgi için http://wikitravel.org/en/Stuttgart web adresinden yararlanabilirsiniz. Biletlerinizi mutlaka araç içinde veya platformlarda bulunan kutularda damgalatmanız gerekir. Damgalatmadığınız taktirde kontrol esnasında yakalanırsanız yüksek para cezası ödemek zorunda kalırsınız.
Stuttgart turistik bir şehir değildir. Şehirde gezilecek yerler sınırlı ve şehir merkezinde küçük bir alanda toplanmıştır. Şehir II. Dünya Savaşı sırasındaki bombardımandan büyük zarar görmüş, yıkılan binaların bir bölümü daha sonra aslına uygun şekilde restore edilmiştir. Bu nedenle şehir merkezindeki tüm binalar tarihi özellik göstermemektedir.
Stuttgart şehir merkezi yemyeşil tepeler arasında yer alır. Şehri çevreleyen tepelerde yeşillikler arasında “TV kulesi (Fernsehturm Stuttgart)” ile az sayıda yüksek bina dışında genelde birkaç katlı binalar yer alır. Şehirdeki lüks villalar bu tepelerde bulunur.
Tren İstasyonu şehrin güzel binalarından biridir. İstasyonu’nun kulesinin üzerinde Mercedes- Benz armasını görebilirsiniz. Arzu ederseniz 10.00-18.00 saatleri arasında Tren İstasyonu’nun Kulesi’ne ücretsiz çıkabilir. Buradan Königstraẞe ve şehri seyredebilirsiniz.
“Köningstraẞe” Tren İstasyonu’nun Kulesi’nin karşı tarafından başlayan, 1.1 kilometre uzunluğundaki şehrin ana caddesidir. Turizm Bürosu’nun bulunduğu bu cadde ile ona paralel uzanan veya ona bağlanan cadde ve sokaklar aynı zamanda şehrin alışveriş bölgesini olıuşturur. Bu cadde ve sokaklarda dükkanlar, alışveriş merkezleri, cafeler, bira salonları bulunur. Köningstaẞe ile ona paralel uzanan “Kronprinzstraẞe” ile “Calwerstraẞe” üzerinde markalı mallar satan dükkanlar bulabilirsiniz. Königstraẞe paralel uzanan diğer cadde “Theodor Heuss Straẞe” üzerinde gece gidebileceğiniz şehrin popüler barları ve kulüpleri yer alır.
Şehrin önemli tarihi binaları Köningstraẞe üzerindedir. Caddenin kenarındaki yeşillik “Saray Meydanı’nda (Schlossplatz)” yer alan devasa heykelin arka tarafında kalan üç kanatlı bina 1700-1800 yılları arasında yapılan “Yeni Saray’dır (Neues Schloss)”. Heykelin Tren İstasyonu tarafındaki alanda “St. Eberhard Kilisesi” ve “Çağdaş Sanatlar Müzesi (Kunstgebäude)” bulunur. Heykelin diğer tarafındaki alanda ise küçük bir meydan olan “Schillerplatz” çevresinde 1300-1500 yılları arasında yapılan “Eski Saray (Altes Schloss)”, XVI. yüzyılda yapılan “Alte Kanzlei” ile 1175 yılında yapılan daha sonra farklı iki tarihte restore edilen küçük kilise “Stiftskirche” yer alır. Eski Saray halen “ Sanat Tarihi Müzesi’ne (Landesmuseum Wüerttemberg)” ev sahipliği yapmaktadır. Kilisenin hemen yakınındaki küçük bir meydan olan “Marktplatz” üzerinde de “Belediye Sarayı’nı (Rathaus)” ve “Pazar Yeri’ni (Markthalle)” görebilirsiniz.
Yeni Saray’ın “Saray Bahçeleri’ndeki (Schlossgarten)” küçük havuzun kenarındaki bina ise 1912 tarihli “Opera ve Tiyatro Binası’dır (Staatstheater)”. “Eyalet Parlementosu (Landtag)”, modern tarzda yapılmış binası ile “Devlet Resim Galerisi (Staatsgaleria)” Yeni Saray’ın arka tarafından geçen caddenin iki kenarında yer alır.
Saray Bahçeleri’nden başlayan park alanı Tren İstasyonu’nun yan tarafından kilometrelerce devam ederek “Killesberg Parkı’nda sona erer. Bu büyük park alanında “Carl Zeiss Planetarium’u”, bira bahçeleri, restaurantlar, “Doğal Tarih Müzesi”, “Killesberg Kulesi” bulunur. Tümünü yaklaşık iki saatte yürüyebileceğiniz park alanında yürüyüş yaparken zaman zaman çimlere oturmuş piknik yapan, Türkçe konuşan kadınlara ve çocuklara rastlayabilirsiniz.
Stutgart “Neckar Nehri” kenarında kurulmasına rağmen nehir şehir merkezinden geçmediği için bunu fark edemezsiniz. Nehir kenarına ve nehrin karşı kıyısında yer alan, yeni yerleşim bölgesi “Bad Cannstatt” ulaşmak için S-Bahn, S1 hattına binerek “Bad Cannstatt” İstasyonu’nda inmeniz gerekir.
Arabalardan hoşlanıyorsanız nehrin karşı kıyısında yer alan “Mercedes- Benz Müzesi’ne”; S-Bahn, S1 hattına binerek, “Neckarpark (Mercedes- Benz)” İstasyonu’ndan; Şehir merkezinin bulunduğu tarafta yer alan “Porsche Müzesi’ne” ise S-Bahn, S6 hattına binerek “Neuwirtshaus (Porscheplatz)” İstasyonu’ndan ulaşabilirsiniz.
Stuttgart konumu itibariyle Almanya’daki ve çevre ülkelerdeki bazı şehirlere günebirlik gezi yapmak için uygun bir şehirdir. Trenle Kara Ormanlar’ın merkezinde yer alan tarihi şehir “Triberg” bir saat, tarihi bir şehir olan “Tübingen” yarım saat, İsviçre sınırı ve Zürih ile Fransa’daki Strasburg 1.5 saat mesafededir.
FRANKFURT AM MAIN
Frankfurt am Main yaklaşık 652.000 nüfusa sahip, Almanya Hesse Eyaleti’nin en büyük şehridir. Nüfusunun %25’ini yabancılar oluşturur. Almanya’nın iş, finans ve fuar merkezidir. Kara ve hava ulaşım ağlarının kesişim noktasında yer alır. Almanya’da birden fazla Frankfurt adını taşıyan şehir bulunduğundan karışıklık olmaması için Main Nehri kıyısındaki Frankfurt anlamına gelen “Frankfurt an Main” adı kullanılır.
Frankfurt am Main şehrine Türkiye’den uçakla, Almanya’nın diğer şehirlerinden tren, otobüs veya uçakla gidebilirsiniz. Frankfurt Havaalanı Avrupa ve kıtalararası uçuşlar açısından önemli bir havaalanı olduğu için inanılmaz derecede kalabalık ve oldukça karmaşıktır. Bu nedenle bu şehirden yapacağınız uçuşlar için oldukça erken saatte havaalanına gitmenizde yarar vardır.
Havaalanından şehrin farklı yerlerine gitmek için taksi, otobüs, S-Bahn kullanabilirsiniz. 61 numaralı otobüs “Frankfurt Güney Tren İstasyonu’na (Frankfurt Südbanhof)” gider. Hauptbahnof (Frankfurt Merkez Tren İstasyonu), Hauptbahnof aktarmalı Frankfurt Güney Tren İstasyonu (Südbahnof) ve şehir merkezine gitmek için Terminal 1’deki “Bölgesel Tren İstasyonu’ndan (Regionalbahnhof)” “Offenbach Ost” veya “Hanau” yönüne giden S8 ve S9 numaralı hatlara binmeniz gerekir. Şehir merkezine gitmek için ise Hauptbahnof’dan sonraki “Frankfurt Taunusanlage”, “Frankfurt Hauptwache” veya “Konstablerwache” duraklarından birinde inmelisiniz. S-Bahn biletlerini ise makinelerden alabilirsiniz. Ancak aldıktan sonra mutlaka kutularda damgalatmayı unutmamalısınız.
Frankfurt Havaalanı şehirlerarası tren bağlantılarına sahiptir. Mainz, Wiesbaden ve Hanau bölgesel trenleri şehre giden S-Bahn gibi Terminal 1’deki Bölgesel Tren İstasyonu’nunda durur. Frankfurt bölgesi dışındaki yerler için havaalanındaki uzun mesafe tren istasyonu’na “Flughafen Fernbahnhof” gitmeniz gerekir.
Frankfurt’ta Hauptbahnhof, Südbahnof ve “Havaalanı (Flughafen Fernbahnhof)” Tren İstasyonu olmak üzere üç tren İstasyonu bulunur. Birkaç istisna dışında şehirlerarası tüm trenler havalanında durur. Son derece yoğun ve karmaşık olan Hauptbahnof’tan ülke içine ve diğer ülkelere sayısız tren kalkar. Bu nedenle bineceğiniz treni kaçırmamak için oldukça erken saatte tren istasyonuna gitmenizde yarar vardır. Ulaşım konusunda ayrıntılı bilgi almak için http://wikitravel.org/en/Frankfurt web adresine bakabilirsiniz.
Frankfurt şehir içi ulaşımında U- Bahn, otobüs ve tramvay; havaalanı ve banliyöler için S-Bahn kullanabilirsiniz. Güzergahlar için Turizm Bürosu’ndan alacağınız şehir haritası üzerindeki şehir içi ulaşım ile ilgili haritadan yararlanabilirsiniz. Uluşım için gerekli biletleri bilet makinelerinden satın alabilirsiniz. Ancak farklı bölgeler ve farklı bilet türleri için farklı biletler kullanıldığından biletlerle ilgili ayrıntılı bilgi için http://wikitravel.org/en/Frankfurt web adresinden yararlanabilir. Bilet makinelerindeki açıklamaları okuyabilir. Çevrenizdeki kişilerden yardım alabilirsiniz. Ulaşımda rahat etmek, sağladığı çeşitli olanaklardan yararlanmak için en iyi seçenek “Frankfurt Card” almaktır. Bu kart; havaalanı ile şehir arasındaki ulaşımda da indirim sağladığı için uçakla gitmişseniz kartı Terminal 1’deki varış kapısı B’den, trenle gitmişseniz Hauptbahnof’dan almanızda yarar vardır. Kartı alabileceğiniz diğer yerler için şehir haritası üzerindeki bilgilerden yararlanabilirsiniz.
Frankfurt am Main “Main Nehri” kenarında kurulmuştur. Main Nehri şehri kuzey ve güney olarak ikiye böler. Gezilecek yerlerin hemen hemen tümü nehrin kuzeyindeki şehir merkezinde ve birbirine yakın mesafede yer alır. Bu nedenle şehir merkezine ulaştıktan sonra yürüyerek kısa sürede gezilmesi gereken tüm önemli yerlere gidebilirsiniz. Şehir II.Dünya Savaşı sırasında büyük ölçüde tahrip olduğundan şehirdeki tarihi bina sayısı sınırlı olup, bu binaların tümü savaş sonrasında orjinaline uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
Frankfurt am Main Şehir Merkezi’nde Almanya’nın genelinden farklı olarak çok sayıda gökdelen bulunur. Bu gökdelenlerle tarihi binalar yanyanadır. Bir tarafta devasa bir gökdelen, hemen yanında tarihi bir kilise görebilirsiniz. Merkezde belli bir alanda toplanan gökdelenlerin büyük bölümünü banka binaları oluşturur. En yüksek gökdelen 258.7 metre ile “Commerzbank” binasıdır. Bina Avrupa’nın en yüksek ikinci işyeri binası özelliğine sahiptir. 148.5 metre yüksekliğinde, önünde Euro işareti bulunan “Avrupa Merkez Bankası (U-Bahn Willy- Brand- Platz İstasyonu’ndan ulaşabilirsiniz) şehrin en fazla dikkat çeken gökdelenlerinden biridir. Şehir merkezindeki gökdelenlerden sadece “Neue Maizer Straẞe” üzerindeki “Main Tower” binasındaki “gözlem platformundan” ( U-Bahn Willy- Brand- Platz veya S-Bahn Taunusanlage İstasyonu’ndan ulaşabilirsiniz) Frankfurt şehrini tepeden seyredebilirsiniz. Gece çok güzel ışıklandırılan gökdelenleri şehrin farklı noktalarından görebilirsiniz. Ancak gökdelenler en güzel nehrin üzerindeki köprülerden görülür.
Frankfurt “Eski Şehir” bölgesinin merkezini “Eiserner Steg Köprüsü’nün” hemen yakınındaki “Römerberg” oluşturur (U4 Dom/Römer İstasyonu ile ulaşabilirsiniz) . Tablo gibi bir görünüme sahip olan meydandaki binalar II.Dünya Savaşı sırasında büyük ölçüde tahrip olmuş daha sonra orjinaline uygun olarak yeniden inşa edilmiştir. Meydan geçmişte ticari fuar merkezi olarak kullanılmıştır. “İmparator II. Frederich” 1240 yılında şehre ticari fuar düzenleme imtiyazı tanımıştır. Bu doğrultuda meydandaki binaların bir bölümü düzenlenen fuarlara katılanlar için konaklama yeri, meydan ve meydanın çevresindeki binaların giriş katları mallarını depolanmaları için depo olarak kullanılmıştır. Meydanın etrafını çevreleyen basamaklı veya sivri çatılı, renkli binalar içinde en güzeli; basamaklı çatısı, arma, saat ve heykellerle süslü ön cephesi ve kulesi ile hemen dikkat çeken “Belediye Sarayı’dır (Römer)”. Belediye Sarayı’nın ön tarafında 1611 yılında yapılan, etrafı çiçeklerle süslü, “Adalet Çeşmesi” bulunur. Meydanın kenarında yer alan kilise “Alte Nicolaikirche” 1290 yılında inşa edilmiş, günümüzdeki görünümüne XV. yüzyılda kavuşmuştur. Turizm Bürosu’nun yer aldığı Römerberg Meydanı ve meydana bağlanan sokaklarda çok sayıda cafe, hediyelik eşya dükkanı bulabilir. Bu cafelerden birinde oturarak kahve, dondurma veya bira eşliğinde meydanı ve meydandaki kalabalığı seyredebilirsiniz.
Meydandaki kilisenin yanındaki küçük dar sokak sizi Main Nehri kıyısına ulaştırır. Kıyıda caddenin kenarında göreceğiniz kuleli bina, XII. yüzyılda burada bulunan kale “Saalhof” yerine daha sonra yeniden inşa edilmiştir. Halen “Tarih Müzesi” olarak kullanılmaktadır. Nehrin üzerindeki demir, yaya köprü “Eiserner Steg” şehrin en turistik köprüsüdür. Üzeri sürekli turistlerle dolu köprünün üzerinden gökdelenlerin, şehrin her iki tarafının ve Main Nehri’ninin güzel görüntüsünü seyredebilir. Nehrin her iki kıyısında yürüyenleri, oturanları görebilirsiniz. Siz de nehrin her iki kıyısı boyunca yürüyebilir. Buradaki cafe ve restaurantlarda oturabilir. Köprünün üzerinden yürüyerek nehrin güney tarafındaki “Sachsenhausen” geçebilirsiniz.
“İmparatorluk Katedrali (KaiserDom)” ise Römerberg hemen yakınındadır. XIV. yüzyılda yapılan Katedral 1152 yılından sonra Alman kral ve imparatorlarının seçildiği, 1562- 1712 yılları arasında taç giydikleri katedral olduğu için İmparatorluk Katedrali olarak adlandırılmıştır. Arzu ederseniz katedralin içini gezdikten sonra 300’den fazla basamağa sahip Katedral Kulesi’ne çıkarak şehri tepeden görebilirsiniz. Katedral ile modern “Kültür Merkezi’nin (Schirn)” bulunduğu alanda göreceğiniz kalıntılar 1970’li yıllarda yapılan kazılar sonucunda bulunmuştur. Kalıntılar üç farklı döneme aittir.
Römerberg kara tarafından girişinde yer alan “Paulkirsche” 1846 yılında Almanya’da demokratik olarak seçilmiş ilk parlemontonun toplantığı yer olarak “Ulusal Anıt” kabul edilmiştir. II.Dünya Savaşı’nda tahrip olan kilise savaş sonrası yeniden inşa edilmiştir. Halen kilise olarak kullanılmayan binanın üzerinde binanın tarihsel önemini belirten bazı plaketler bulunur. Paulkirsche sağ yan tarafında yer alan büyük bina ise “Eski Belediye Binası’dır (Altes Rathaus)”.
Frankfurt am Main ana alışveriş merkezini “Zeil” oluşturur. Zeil ve ona bağlanan sokaklar modern alışveriş merkezleri, küçük dükkanlar, cafe ve restaurantlarla dolu ve çok kalabalıktır. Özellikle Zeil ile Römerberg arasındaki ince uzun alışveriş sokağı “Liebfrauen Straẞe - Neue Kräme” ; Römerberg ile Zeil arasında yürüyen turistler nedeniyle çok yoğundur. Bu sokak üzerinde bazı sokak tezgahlarında Frankfurt‘a özgü içecek, yiyecekler ve hediyelikler satılır. Farklı lezzetler tatmak isterseniz bu tezgahlardan veya bu alandaki yiyecek satan dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz. “Bethmännchen” ve “Franfurter Kranz” şehre özgü deneyebileceğiniz lezzetlerdir.
“Hauptwache” şehrin önemli alanlarından biridir. S ve U Bahn İstasyonu, Zeil ve çevredeki sokak ve meydanlarla bağlantısı nedeniyle sürekli kalabalıktır. Buradaki kilisenin yan tarafında göreceğiniz “Hauptwache Cafe’nin ” bulunduğu şık Barok bina geçmişte bugünkü yerinden biraz daha uzakta hapishane ve polis binası olarak kullanılmıştır. Hauphwache merkez alarak çevresindeki sokaklarda yapacağınız kısa yürüyüşle; şehrin önemli binaları arasında yer alan Rönesans “Eski Opera Binası’nı (Alte Oper)”, 1428 tarihli Gotik Eschenheimer Kulesi’ni ( Eschenheimer Turm)” ve 1879 tarihli “Borsa Binası’nı (Börse)” görebilirsiniz.
Şehir merkezindeki gezerken meydan ve sokaklarda çok sayıda heykel karşınıza çıkar. Bu heykellerden biri Almanya’nın en büyük yazarları arasında yer alan “Johann Wolfgang Goethe” için yapılan heykelidir. Heykelini gördüğünüz bu ünlü yazarın doğduğu ve bir süre yaşadığı evi “Goethe Haus” görmek isterseniz “Goethe Platz” ile “Berliner Straẞe” arasında kalan küçük dar sokak “Groẞer Hirscgraben” gitmeniz gerekir.
Main Nehri’nin güney tarafında yer alan “Sachsenhausen” ise Müze Bölgesi ve Eski Şehrin bir parçası olan “Alt- Sachsenhausen” bölümünde yer alan pubları ile tanınır. Bu bölgeye Römerberg yakınındaki Eiserner Steg Köprüsü veya şehir merkezindeki diğer köprülerden yürüyerek veya U-Bahn U1,U2,U3,U8 hatları ile “Scheweizer Platz İstasyonu’ndan” ulaşabilirsiniz. “Müze Bölgesi (Museumsufer)” Eiserner Steg Köprüsü ile “Friedens-Brücke” arasındaki nehir kıyısı boyunca devam eden cadde “Schumainkai” üzerindedir. Bu cadde üzerinde ardı ardına sıralanmış şehrin önemli müzeleri ve XIX. yüzyılda yapılmış şehrin güzel konutları yer alır. Müze ziyareti yapmasanız da Schumainkai şehrin kuzeyini ve Main Nehri’ni seyrederek yüreyebileceğiniz çok güzel manzaraya sahip bir caddedir. Bu caddeye bağlanan Untermainbrücke güney tarafında devam eden “Scheweizer Straẞe” küçük dükkanların yer aldığı şehrin bir diğer alışveriş caddesidir. Sachsenhausen bölgesinde “Alte Brücke” ile “Ignatz bubis Brücke” arasındaki bölgede yer alan “Alt-Sachsenhausen” ise son derece keyifli bir bölgedir. Bu bölgenin tarihi dar sokaklarında, birkaç katlı tarihi evlerin alt katlarında küçük salaş, pub ve tavernalar yer alır. Bunların sokaklara yayılmış tahta banklarında oturan insanlar genelde bira içerek, sohbet ederler. Bu bölgede yer alan “Affentorplatz” geleneksel “Ebbelwei (cider) barları” ile tanınır. XVIII. yüzyılda Güney Batı Almanya’da tarım işçilerinin içeceği olan Ebbelwei (Cider) Frankfurt’un geleneksel içeceği kabul edilir. İçecek “Bembel” olarak adlandırılan gri- mavi renkte üzerinde mavi çiçek motifleri bulunan farklı büyükteki seramik sürahilerle sunulur. Bölgedeki Ebbelwei (cider) barları; barların dışına asılan “yeşil çelenk içinde gri-mavi sürahi (Bembel)” sembollerinden tanıyabilirsiniz. Ebbelwei; başta ünlü “Frankfurt Sosisi” olmak üzere Frankfurt’a özgü çeşitli yiyeceklerle birlikte içilir.
HEİDELBERG
Heidelberg Almanya’nın en güzel şehirlerinden biridir. “Neckar Nehri’nin” kenarında yer alır. Türkiye’den uçakla gitmek için Heidelberg şehrine en yakın havaalanları Frankfurt am Main ve Stuttgart havaalanlarıdır. Bu havaalanları ile Münih, Hamburg ve Köln şehirlerinden trenle Heidelberg’e gidebilirsiniz. Ayrıca Luftansa ile gelmemiş olsanız bile Frankfurt am Main Havaalanı’ndan “Luftansa shuttle bus” servisi ile Heidelberg’e ulaşabilirsiniz.
Trenle şehre giderseniz Tren İstasyonu şehrin batısında yer alır. Buradan tramvay veya şehir otobüsü ile Eski Şehre ulaşabilirsiniz. Şehir içi ulaşımda da otobüs veya tramvayı kullanabilirsiniz. Eski Şehir’de konaklayacaksanız bu durumda kamu ulaşım aracı kullanmanıza gerek kalmaz. Hemen her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Heidelberg Eski Şehir bölgesinde isteseniz de kaybolamazsınız. Tren İstasyonu, Marktplatz veya otobüslerin park ettiği “Neckarmünzplatz” Turizm Bürosu’ndan alacağınız bir harita ile hatta haritaya bile gerek olmadan Eski Şehri kısa sürede keşfedebilirsiniz.
Şehrin ana caddesini nehre paralel iç tarafta uzanan, bir mil uzunluğundaki “Hauptstraẞe” oluşturur. Bu cadde “Karlstor” ile “Bismarcplatz” arasında tüm Eski Şehir boyunca uzanır. Almanya’nın en uzun caddesi olarak bilinir. Araç trafiğine kapalı olan caddeye nehir kıyısı ve dağ tarafındaki tüm sokaklar bağlanır. Cadde üzerinde ve ara sokaklarda Eski Şehrin tüm tarihi binaları ve meydanları yer alır. Cadde gece ve gündüz inanılmaz kalabalıktır. Restaurantlar, cafeler, hediyelik eşya ve giyim dükkanları cadde üzerinde ve ara sokaklarda yan yana sıralanmıştır. Caddenin en güzel ve kalabalık yeri Eski Şehrin ana meydanı olan “Marktplatz” ve çevresidir. Bu meydana; devasa boyutlardaki Gotik kilise “Church of the Holy Spirit” hakimdir. “Rathaus” kilisenin karşısında yer alır. Günümüzdeki görünümüne 1701 ylında kavuşmuştur. Meydandaki “Herkül Çeşmesi’nin” etrafındaki cafe ise her zaman doludur. Burada turistler keyifli bir şekilde ortamın tadını çıkarır.
Meydanın çevresini tarihi binalar çevreler. Caddenin kenarındaki tarihi binalar özellikle dikkat çekicidir. Bunlardan halen otel olarak kullanılan 1592 tarihli “Şövalyeler Evi’nin (Haus Zum Ritter)” Rönesans ön cephesi çok güzeldir. Eski Şehrin ana cadde ve sokaklarında binalara dikkatle bakarsanız hepsinin birbirinden güzel ve bakımlı olduğunu görebilirsiniz. Binaların bir bölümünün köşesinde dini simgeler göze çarpar.
Marktplatz’a bağlanan “Steingasse” sizi 1786-1788 yılları arasında yapılan “Eski Taş Köprü’ye” götürür. Taş köprünün girişindeki kapı ve iki kule Ortaçağ şehir duvarlarının bir parçasını oluşturur. Köprüdeki heykeller “Prens -Elector Karl Theodor” ve “Pallas Athena’yı” temsil eder. Köprünün üzerinden; nehir, yemyeşil karşı kıyı, tepeler ve kale adeta bir tablo gibi bir görünüme sahiptir. Kıyı boyunca uzanan caddeden yürüdüğünüzde nehir ve çevresinin güzelliğine doyamazsınız.
Rathaus tarafında Haupstaẞe üzerinde yer alan diğer meydan “Korn-markt” bazı tarihi binalar ile 1718 yılında yapılan Barok “Madonna Heykeli’ne” ev sahipliği yapar. “Karlsplatz” ise eski bir manastır alanı üzerinde kurulmuştur. Bu meydana tepedeki kale hakimdir. Ortasında modern bir heykel bulunan meydanı Barok “Grandüklük Sarayı”, Mittermaier Evi, “Palais Boisseree” gibi tarihi binalar çevreler. Bu iki meydana yakın mesafede Eski Şehrin doğusunda yer alan Neo-klasik zafer takı “Karlstor” 1775-1781 yılları arasında Prens- Elector Karl Theodor onuruna yapılmış görkemli bir kapıdır.
Marktplatz batısında “Universitätsplatz” üzerinde ise “Eski ve Yeni Üniversite ile Aslan Çeşmesi’ni” görebilirsiniz. Üç katlı barok, üzerinde küçük çan ve saat kulesi bulunan bina Eski Üniversite binasıdır. Yeni Üniversite’nin iç avlusunda Ortaçağ’dan kalma şehir duvarlarının bir parçası olan küçük bir “kule” yer alır. Şehrin en eski kilisesi olan XII. yüzyıldan kalma “St.Peter Kilisesi” de bu alandadır. Üniversite bölgesinin yakınındaki diğer kilise Barok “Jesuit Church” 150 yılda tamamlanmıştır.
Eski Şehir’e hakim olan “Heidelberg Kalesi (Heidelberger Schloss)” şehirde mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Kaleye Eski Şehir’den 10 dakikalık bir tırmanma ile veya Korn-markt kalkan “funikular (bergbahn)” ile çıkabilirsiniz. Otobüs durağı veya funikular’dan kısa bir yürüyüşle kale iç avlusuna ulaşabilirsiniz. Kale 400 yıl boyunca Wittelsbach Hanedanlığı’nın Prens- Electorları tarafından kullanılmış, farklı dönemlerde sürekli farklı mimari tarzdaki eklemelerle genişletilmiştir. Kalenin en eski korunmuş bölümü 1400 yılında yapılan konut bölümüdür. Kale duvarları ve kuleleri 1693 yılında savaş sırasında tahrip olmuştur. Kalenin bazı bölümleri biletsiz, bazı bölümleri biletle gezilebilmektedir. Kalenin ilginç yerleri arasında; mahzende yer alan dünyanın en büyük tahta şarap fıçıları, çok iyi şekilde düzenlenmiş “Alman Eczane Müzesi” yer alır. Kaleden ve “Kale Bahçeleri’nden inanılmaz güzellikte Eski Şehir manzarası görülür. Kale ve şair Goethe’nin büstünün bulunduğu kale bahçeleri için iki- üç saat zaman ayırmanız gerekir. Zamanınız varsa ve şehri daha geniş açıdan görmek isterseniz kaleye çıkan funikularla, kale durağından sonra da yolculuğa devam ederek 568 metre yüksekliğindeki “Königstuhl” çıkabilirsiniz.
ROMANTİK YOL
Romantik Yol; kuzeyde Würzburg, güneyde Füssen arasında kalan yola verilen addır. Bu yol ortaçağda ticari amaçla kullanılmıştır. Günümüzde ise Almanya’nın en güzel seyahat rotasını oluşturur. 410 kilometre uzunluğundaki yol güzergahı üzerinde birbirine çok yakın mesafede aynı gün içinde birkaç tanesini gezebileceğiniz 28 tane köy, kasaba ve şehir yer alır.
Türkiye’de son yıllarda tur acentalarının tümü “Almanya Romantik Yol” adı altında tur programları düzenlemektedir. Bu tur programlarının kapsamı ve süresi tur acentalarına göre değişmektedir. Tur programını belirlerken bu bölge gerçekten çok güzel olduğundan zamanınız ölçüsünde en geniş kapsamlı tur programlarını seçmenizde yarar vardır. Bireysel olarak veya yaz aylarında bölgeye gidecekseniz bölgedeki oteller genelde küçük ve az sayıda olduğundan ve bölge çok turistik bir bölge olduğundan araba kiralama ile otel rezervasyonlarınızı kış aylarından yapmanız gerekir. Ayrıca bireysel gidecekseniz günde iki, en fazla üç yere gideceğinizi düşünerek konaklama yerlerini de önceden belirlemenizde yarar vardır. Nisan ile Ağustos ayları arasında Romantik Yol boyunca sürekli otobüsler çalışır. Otobüsler hakkında bilgi almak için http://www.romanticroadcoach.de web adresine bakabilirsiniz. Ayrıca Romantik Yol üzerindeki birçok yere trenle ulaşabilirsiniz. Ancak istediğiniz gibi gezebilmek için en iyi yol araba kiralamaktır.
Bireysel gidecekseniz Romantik Yol programını Frankfurt am Main veya Münih’ten başlatabilirsiniz. Hangi yönden başlarsanız başlayın Romantik Yol güzergahı içinde yer almayan ancak mutlaka görülmesi gereken Heidelberg, Nümberg gibi bu güzergaha yakın yerleri de programınız dahil etmenizde yarar vardır. Geniş bir zamana sahip iseniz Bodensee ve çevresini de programınıza alabilirsiniz. Bu durumda Frederichschafen ve Stuttgart Havaalanlarını da seyahat başlangıcı veya sonu olarak kullanabilirsiniz. Bireysel gezecekseniz ilk iş olarak bir Romantik Yol haritası ve Romantik Yol’la ilgili turistlere yönelik olarak hazırlanan bir kitabı ilk durağınızda Turizm Bürosu veya hediyelik eşya satan dükkanlardan satın almanız gerekir. Harita size yol güzergahı hakkında gereksinim duyacağınız tüm önemli bilgileri sağlar.
Romantik Yol turuna Frankfurt am Main yönünden başlarsanız tur güzergahında sırasıyla; Würzburg (0 km), Tauberbischofsheim (31 km ), Lauda- Königshofen ( 42 km ), Bad Mergentheim (51 km), Weikersheim (63 km), Röttingen (71 km), Creglingen (79 km), Rothenburg ob der Tauber(98 km), Schillingsfürst (115 km), Feuchtwangen (131 km), Dinkelsbühl (143 km), Wallerstein (165), Nördlingen (172 km), Harburg (195 km), Donauwörth (212 km), Rain (234 km), Augsburg (275 km), Friedberg (281 km), Landsberg am Lech (321 km), Hohenfürch (358 km), Schongau (361 km), Peiting (364 km), Rottenbuch (374 km), Wildsteig (380 km), Steingaden (387 km), Halblech (395 km), Schwangau (405 km) son olarak Fussen (430 km) yer alır.
Romantik Yolu nisan ayı ile ekim ayı sonuna kadar gezebilirsiniz. Temmuz, ağustos ayları en kalabalık aylardır.
Aşağıda Romantik Yol güzergahı üzerinde gezme olanağı bulduğum bazı yerler hakkında kısa bilgiler verilmektedir.
WÜRZBURG
Romantik Yol Würzburg’dan başlar. Würzburg yaklaşık 135.000 nüfusa sahip küçük bir şehirdir. Bavyera Eyaleti Unterfraken bölgesinin başkentidir. Geçmişi M.Ö. 1000 yılına kadar uzanır. Yüzyıllar boyunca güçlü prens- psikoposlar tarafından yönetilmiştir. Main Franconian düklerinin merkezi olmuştur. 1802-1803 yılında Baveria ile birleşmiştir. 16 Mart 1945 tarihinde 17 dakika süren bir bombardımanla şehrin %90’ı yıkılmış, daha sonra şehirdeki tüm tarihi binalar aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiştir.
Würzburg’a Türkiye’den Frankfurt am Main veya Münih üzerinden gidebilirsiniz. Würzburg Frankfurt am Main’e 119 kilometre uzaklıktadır. Frankfurt am Main’den araba kiralayarak, ICE treni veya otobüsle ulaşabilirsiniz. Frankfurt am Main havaalanından Würzburg’’a trenle gitmek için http://www.frankfurtairport.com/content/frankfurt_airport/en/directions/arriving_by_bus_ortrain/airport_railway_stations.html ve onunla bağlantılı web adreslerine bakabilirsiniz. Würzburg tren ve otobüs istasyonu eski şehir merkezine yürüyüş mesafesinde ve yan yanadır.
Würzburg “Main Nehri’nin” kenarına kurulmuştur. Nehrin iki tarafı köprülerle birbirine bağlanmıştır. Bu köprülerden “Alte Mainbrücke ” 1473-1543 yılları arasında eski köprünün yerine yapılmıştır. 1730 yılında taş köprünün iki kenarlarına 12 aziz ve yöneticinin heykeli eklenmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında zarar gören köprünün Eski Şehir tarafında, sağ köşede bir şarap evi bulunur. Bu şarap evinin içine girip bu bölgenin şaraplarını -özellikle çok ünlü olan beyaz şarabını içebileceğiniz gibi- geri getirdiğinizde almak üzere şarap bardağının depozitosunu ödeyerek bir kadeh şarap alıp, köprünün üzerinde etrafınızı seyrederek yürüyebilirsiniz. Köprünün üzerinden şehrin her iki tarafını, nehrin köpürerek akan sularını seyretmek son derece keyiflidir.
Nehrin her iki kıyısındaki özellikle Eski Şehir tarafındaki caddeler keyifli bir yürüyüş yapmak için idealdir. Bu kıyı şeridinde nehir manzaralı cafe ve restaurantlar yer alır. Kıyıdaki eski liman vinci “Alter Kranen ” 1771-1772 yılları arasında inşa edilmiştir. Şehrin simgelerinden biridir. Bu bölgeden kalkan tekneler ile dilerseniz tek yön (yaklaşık 40 dk) veya gidiş dönüş “Veitshöchheim” kasabasına tekne turu yapabilirsiniz. Würtzburg şehrinin 8- 10 kilometre kuzeyinde yer alan bu küçük kasabaya tekne dışında ayrıca araba, otobüs istasyonundan 11 ve 19 numaralı otobüs veya trenle gidebilirsiniz. Kasaba “Yazlık Saray” ve “Rococo Saray Bahçeleri” ile tanınmıştır.
Main Nehri’nin batı kıyısı; tarihi binaları, tarihi şehir kapıları, bağları, ağaçlık alanları, Marienberg Tepesi’nde üzüm bağlarının üzerinde tüm haşmeti ile yükselen Marienberg Kalesi, başta Käpella olmak üzere çok sayıda kilisesi ile tablo gibi bir görünüme sahiptir.
Alte Mainbrücke üzerinden yürüyerek, arabanızla veya nisan kasım ayları arasında Kraliyet Sarayı’nın bulunduğu yerden kalkan 9 numaralı otobüs ile gidebileceğiniz “Marienberg Kalesi”; 1253-1719 yılları arasında Würzburg prens-piskoposlarının ikametgahı olarak kullanılmıştır. Bronz çağında şehrin ilk kurulduğu yer olan Marienberg Tepesi’nde ilk olarak kelt prensleri tarafından bir kale yapılmış, 706 yılında Mary Kilisesi ile birlikte Main Franconian Dükleri tarafından küçük bir kale inşa edilmiştir. 1200 yılında ise kilisenin etrafına büyük bir kale yapılmış, daha sonraki dönemlerde kale genişletilmiştir. Muhteşem bir şehir manzarasına sahip olan Kale; Kale Bahçeleri, Mary Kilisesi, Well House, Prens Konutları, Main Franconian Müzesi ile görülmeye değer güzelliktedir.
Kalenin yan tarafındaki tepede, nehrin üzerindeki diğer köprü olan “Ludwigsbrücke” üst tarafında, ağaçlar arasında soğan başı kubbeleri ile çok güzel görünüme sahip olan kutsal haç kilisesi “Käpella” yer alır. Kilise 1748-1752 yılları arasında “Balthasar Neumann” tarafından yapılmıştır. Kiliseye “Nikolausstraẞe” üzerinden birçok dinlenme istasyonu olan 256 basamakla çıkılmaktadır. Dinlenme istasyonlarındaki dini heykeller 1767-1778 yılları arasında “P.Wagner” tarafından yapılmıştır. Rivayete göre üçüncü dinlenme istasyonunda Meryem Ana’nın ayak izi bulunmaktadır.
Würzburg “Eski Şehir bölgesi” küçük ve son derece sevimlidir. Alte Mainbrücke ile
Dom St. Kilian arasında yer alan “Domstraẞe” Eski Şehrin ana caddesini oluşturur. Caddenin üzerinde birbiri ardına tarihi binalar, çeşmeler, dükkanlar sıralanmıştır. Tren İstasyonu’ndan gelen ana cadde Dom St. Kilian önünde bu caddeye bağlanır. Bu caddeye her iki yandan bağlanan sokaklar tarihi binalarla, kiliselerle ve meydanlarla doludur. Eski Şehri keşfetmenin en iyi yolu Domstraẞe ve çevresindeki tüm cadde ve sokakları kaybolma endişesi olmadan dolaşmaktır. Caddenin kara tarafında yer alan “Dom St. Kilian” Almanya’daki dördüncü büyük Romanesk katedraldir. Yapımına 1040 yılında başlanmış, farklı yüzyıllarda Katedral’e eklemeler yapılmıştır. 1945 yılında yıkılmış, daha sonra yeniden yapılmıştır. Katedralin bazı bölümleri orjinaldir. Katedralin hemen yan tarafında yer alan “Neumünster” farklı yüzyıllarda ve farklı mimari tarzlarda yapılmıştır. Neumünster Barok ön cephesi, kubbesi ve kulesi ile hemen dikkat çeken güzel bir kilisedir. Şehirde Hıristiyanlığı yayan üç azizden biri olan St. Kilian ve ona inananlarının mezarları üzerine yapılmıştır. Kilisenin arka tarafında, “Martinstraẞe” üzerinden girebileceğiniz, “Lusarngärtchen” yer alır. Domstraẞe üzerinde saat kulesi ile dikkat çeken “Rathaus” farklı tarihlerde ve tarzlarda binaların birleşmesi ile oluşan büyük bir bina kompleksidir. Binanın en eski bölümü “Grafenechart” Würzburg’da kalan tek Romanesk secular yapıdır. Rathaus içini görmek isterseniz binanın avlusunda saat 11.00’de bulunmanız gerekir. Mayıs- ekim ayları arasında her gün, ücretsiz olarak, 1.5 saat süre ile bir rehber eşliğinde binanın içi gezilebilmektedir. Rathaus ön tarafında yer alan “Vierröhren Fountain” şehrin en güzel çeşmelerinden biridir. Çeşme 1766 yılında Barok tarzda yapılmıştır. Çeşmedeki dört kadın heykeli akıl, cesaret, adalet ve ılımlılığı sembolize eder. Ortadaki obelisk üzerindeki heykel ise Franconian azizine aittir. Romantik Yol’un hemen her şehrinde, geceleri önceden ilan edilen bir saatte Ortaçağ kıyafeti giymiş bir “Gece Bekçisi” elinde gaz lambası ile o dönemi yansıtan konuşma ve teatral bir hava ile Almanca veya İngilizce çeşitli hikayeler anlatarak sizi Eski Şehrin sokaklarında gezdirir. Arzu eden turistler gece bekçisinin peşine takılarak şehri onunla dolaşabilirler. Würzburg’da bu etkinlik Vierröhren Çeşmesi’nden başlamaktadır.
Eski Şehrin en önemli meydanı “Marketplatz” Domstraẞe kuzeyindedir. Buraya Rathaus yan tarafındaki sokaktan ulaşabilirsiniz. Meydanda bulunan “Andreas Gärtner’s Obeliski” 1805 tarihlidir. Üzerinde yer alan dört kadın heykeli dört mevsimi simgelemektedir. Marketplatz batı tarafında Eski Şehrin karakteristik tarihi evlerini ve avlularını görebileceğiniz küçük sokaklar bulunur. Bu sokaklardan “Gressengasse” üzerinde yer alan “Stachel Wine Inn” ilginç bir şarap evidir. Market Place hemen yan tarafındaki “Marienplatz” üzerinde 1377-1480 yılları arasında inşa edilen Geç Gotik kiliselerden “Marienkapelle” yer alır. Kilise renkli dış görünümü ile tüm meydana hakimdir. Geçmişte misafirhane olarak kullanılan, ön cephesi Rococo Stucco işlemelerin yer aldığı “Falkenhaus” meydandaki en güzel binadır. Binanın alt katında “Turizm Bürosu ve Bilet Gişesi” bulunur. Turizm Bürosu’ndan şehirde gezerken gereksinim duyacağınız her türlü bilginin yer aldığı bir şehir haritasını ücretsiz olarak alabilirsiniz.
Marienplatz’dan tren istasyonu yönüne-kuzeye doğru- yürürseniz büyük şık bir bina olan “Juliusspital” ulaşırsınız. “Juliuspromenada” üzerinde yer alan bina; 1576 yılında dönemin prens- piskoposu tarafından hayır kurumu olarak faaliyete geçmiştir. 1699 yılındaki yangın sonrasında bina yeniden düzenlenmiştir. Bu dönemde bahçesine Franconian nehirlerini temsil eden heykellerin yer aldığı “Dört Mevsim Çeşmesi” ile şık bir kamelya eklenmiştir. Kurum gelir elde etmek amacıyla kurulduğundan bu yana yüksek kalitede Franconian şarapları üretmektedir. Bir kraliyet sarayı görünümündeki şık binanın bodrum katında büyük şarap mahzenleri bulunmaktadır. Şehirde en iyi şarap tadımı burada bulunan “Juliusspital Wine Inn” içinde yapılmaktadır.
Würzburg bir üniversite şehridir. Her yerde gençleri görürsünüz. Eski Şehrin hemen her köşesindeki cafeler, birahaneler, şarap evleri gençlerle doludur. Şehir aynı zamanda kiliseler şehridir. Adeta her sokakta tarihi bir kilise karşınıza çıkar.
Şehrin en muhteşem binası UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde yer alan “Kraliyet Sarayı’dır (Residenz)”. Saray 1720-1760 yılları arasında inşa edilmiştir. Almanya’nın en önemli Barok saraylarından biridir. Prens- psikopos Schönborn tarafından Mimar “Balthasar Neumann” yaptırılmıştır. Heykeller, ağaç ve çiçeklerle dizayn edilmiş arka ve yan tarafındaki saray bahçeleri, ön tarafında ortasında “Franconian Çeşmesi’nin yer aldığı meydanı ile büyük bir alanı kaplayan Saray; Dom St. Kilian ile Eski Şehir merkezine yürüyüş mesafesindedir. Savaş sırasında zarar gören daha sonra onarılan sarayın tüm ihtişamı dışından çok içerisindedir. Bu nedenle Würtzburg seyahatiniz sırasında mutlaka sarayı gezmek için zaman ayırmanız gerekir. Saraya girişte her boyuttaki çantanın emanet dolaplarına konulması zorunludur. Emanet dolapları çıkışta geri alınmak üzere bir euro ile kilitlenebildiğinden, sorun yaşamamak için yanınızda mutlaka bir euro bulundurmanızda yarar vardır. Sarayın içinde resim çekilmesi yasaktır. Saray 18X30 metrelik dünyada tavana çizilmiş en büyük tavan freski ile tanınır. Tavan freski İtalyan ressam “Giovanni Battita Tiepolo” tarafından 1752-1753 yıllarında görkemli çift taraflı büyük saray merdivenlerinin tavanına yapılmıştır. Fresk dört kıtayı anlatmaktadır. Amerika kıtası kızılderililerle, Afrika kıtası yamyamlarla, Asya savaş alanında Osmanlı kıyafetli yeniçeri ve padişahlarla, Avrupa zengin sofralarda yemek yiyen asil soylularla tasvir edilmiştir. Sarayın ziyarete açık 40’ın üzerinde odası bulunur. Her oda tıpkı seyrederken başınızın döndüğü tavan freski kadar muhteşem güzelliktedir. Odalar; mobilyalar, duvar halıları, tablolar, değerli eşyalarla doludur. “Beyaz Salon”, “Kraliyet Salonu”, belli saatlerde yapılan rehberli İngilizce ve Almanca turlarla gezilebilen sarayın güney kanadında birbirine açılan odaların yer aldığı “Kraliyet Daireleri”, bunların içinde özellikle aynalarla yapılmış “Aynalı Salon”; sarayın kuzey kanadında rehbersiz gezilen “Kuzey Odaları”, bunlar arasında Napeleon’un kaldığı “Yeşil Salon”, değerli tabloların sergilendiği “Bavyera Devlet Galerisi”, “Devlet Odaları”, “Prensler Salonu” muhteşem bir güzelliğe sahiptir. Saray ayrıca rehberli turla gezilen şarap mahzenlerine sahiptir.
WEIKERSHEIM
Weikersheim yeşillikler içinde, küçük bir nehre sahip, yaklaşık 7500 nüfuslu bir yerleşimdir. Ana meydanını masalsı bir görünüme sahip olan “Marketplatz” oluşturur. Meydanın ortasında küçük bir heykelli çeşme bulunur. Meydana 1419 tarihli “St.George Kilisesi” hakimdir. Meydanda; bazıları cafe, resmi bina, Turizm Bürosu, müze ve dükkanlara dönüştürülmüş çok sayıda Barok bina yer alır. Meydana bağlanan dar, küçük sessiz sokaklarda konut olarak kullanılan çiçeklerle süslü küçük evler, küçük cafeler göze çarpar. Meydanın kilisenin karşısında kalan bölümünde Weikersheim turistlerin gelmesine neden olan saray “Schloss Weikersheim” yer alır. Sarayın ana giriş kapısı meydana küçük bir köprü ile bağlanır. Schloss Weikersheim, 1587 yılında, “Kont Wolfgang Hohenlohe” tarafından yaptırılmış daha sonra farklı tarihlerde genişletilmiştir. Yüzyıllar boyunca soyluların ikametgahı olarak kullanılmıştır. Sadece belli saatlerde rehberli tur ile gezilmesine izin verilen sarayın odaları muhteşem stucco işlemelerle süslüdür. Odaların genellikle av sahneleri ile süslü tavan işlemeleri çok güzeldir. Odaların duvarlarında değerli tablolar, av sahneleri, doldurulmuş av hayvanlarının başları asılıdır. Değerli mobilyalar, süs eşyaları her odada göze çarpar. Sarayın en görkemli odası olan “Şövalyeler Odası (Riteeersaal)” 1600’lü yıllarda yapılmıştır. Bu odanın tavanı ve şömine çevresindeki süslemeler dikkat çekicidir. Sarayın geniş bir alanı kaplayan yemyeşil tepelere bakan bahçesi; çeşmeler, heykeller, çiçekler, simetrik yürüyüş yoları ile mükemmel şekilde düzenlenmiştir. Barok tarzda yapılmış Portakal bahçesi düğünlerde kullanılmıştır. Sarayın Şövalyeler Odası’nda gece konserleri yapılmaktadır. Sarayda temmuz ayı başında müzik, sonunda opera festivali, eylül başında Patronal Festival ve yılbaşı şenliği kutlamaları gerçekleştirilmektedir. Üzüm bağları ve şarap mahzenleri ile ünlü olan sarayda şarap tadımı da söz konusudur. Weikersheim’de konaklamak isterseniz çok az sayıda küçük butik otel bulunmaktadır.
ROTHENBURG OB DER TAUBER
Rothenburg ob der Tauber 11.000 nüfuslu küçük bir kasabasıdır. Kasabaya; Eski Şehir merkezine 15 dakika yürüyüş mesafesinde olan tren veya araba ile gidebilirsiniz. Tren bileti alırken Almanya’da birden fazla Rothenburg olduğundan tam adını söylemeniz gerekir. Araba ile giderseniz arabanızı Eski Şehrin dışındaki park alanlarında park ederek, Eski Şehri yürüyerek dolaşmanız gerekir.
Rothenburg ob der Tauber yılın her mevsimi farklı etkinlikleri ve kartpostal görünümündeki güzelliği ile Romantik Yol’un en güzel ve en fazla turist çeken kasabasıdır. Yeşillikler içindeki kasaba “Tauber Nehri’ne” bakan bir platoda kurulmuştur. Kasabanın adı “Tauber Nehri Üzerindeki Kırmızı Kale” anlamına gelir. Kasabadaki evlerin çatılarına bakarsanız çatıların genellikle kasabanın adı ile uyumlu şekilde kırmızı renkte olduğunu görebilirsiniz.
Kasabanın tarihi 960 yılına kadar uzanmaktadır. Ortaçağ’da özgür kraliyet şehri olan kasaba 1802 yılında 500 yıldan sonra bağımsızlığını kaybetmiş ve Bavyera Krallığı’na bağlanmıştır. Kasaba Otuz Yıl Savaşları’ndan diğer kasabalara göre daha az etkilenmiştir. Bunun nedeni rivayete göre; Otuz Yıl Savaşları’nda Protestan olan kasaba 1631 yılında Katolik General Tilly tarafından ele geçirilmiş, general yedi litre (bazı kaynaklara göre 3.5) Franconian şarabının tek dikişte içilmesi halinde kasabayı tahrip etmeyeceğini söylemiştir. Bunun üzerine kasabanın Belediye Başkanı olan Nusch şarabı içmiş ve şehri yıkılmaktan kurtarmıştır. Bu olay 1881 yılından bu yana “Meistertrunk (Master Draught)” adı ile kasaba halkı tarafından her yıl canlandırılmaktadır. II. Dünya Savaşı’nda kasabanın doğu bölümü bombalanmış, tarihi binaların %40’ından fazlası tahrip olmuş ancak daha sonra tüm dünyadan gelen desteklerle kasaba tekrar eski haline kavuşturulmuştur.
Kasabanın masalsı “Eski Şehir Bölgesi” 2.5 kilometre uzunluğunda XIV. yüzyılda yapılan masif taş duvarlarla çevrilidir. Duvarlar II.Dünya Savaşı sırasında kısmen zarar görmüş, daha sonra onarılmıştır. Kale duvarları arasında her biri birbirinden güzel 42 kule ve görkemli kale giriş kapıları bulunur. Kale duvarları üzerinde; üstü örtülü, farklı yerlerden girip, sıkıldığınız zaman çıkabileceğiniz uzun bir yürüyüş yolu yer alır. Bu yürüyüş yolundan Eski Şehri tepeden seyrederek yürüyebilirsiniz. Bu muhteşem Ortaçağ kasabasının gündüzü kadar gecesi de muhteşemdir. Bu nedenle kasabada mutlaka bir gece konaklamalısınız.
Eski Şehir’deki her sokak görülmeye değer güzelliktedir. Dar, Arnavut kaldırımlı her sokakta bir veya birkaç katlı, bahçeleri veya balkonları mevsimine göre çiçeklerle süslenmiş, fotoğraf çekmekten yorulacağınız evler, çeşmeler, küçük kiliseler, kuleler karşınıza çıkar. Her sokak temiz, bakımlı ve güvenlidir. Gözünüzü rahatsız edecek tek bir çöp ve atık malzemeye rastlayamazsınız.
Kasabanın merkezini “ Marktplatz” oluşturur. Meydanın çevresi tarihi binalar, cafe ve restaurantlarla doludur. Meydanda sürekli bir etkinlik söz konusudur. Meydandaki cafe ve restaurantlardan birine oturarak meydandaki hareketliliği seyretmek son derece keyiflidir. Meydandaki ana bina farklı tarihlerde Gotik ve Rönesans tarzlarda yapılan “Belediye Sarayı’dır (Rathaus)”. Bu tarihi binanın bazı bölümlerini zamanınız ölçüsünde gezebilir. 241 basamakla çıkılan, 50 metre yüksekliğindeki, XIII. yüzyılda yapılan “Belediye Sarayı Kulesi’nden (Rathausturn)” muhteşem bir kasaba manzarası seyredebilir. Bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Meydandaki sarı, kuleli, cephesinde saat bulunan bina “Ratsherrntrinkstube/ Councillors Tavern” olarak tanınır. Binanın üzerindeki saatin yan tarafındaki iki kapak her gün sabah 10.00- gece 10.00 saatleri arasında açılır. 1631 yılındaki olay canlandırılır. Kapakların birinin içinden general, diğerinden şehri şarap içerek kurtaran belediye başkanı çıkar. Saat başında meydanda bulunursanız bu gösteriyi tüm turistlerle birlikte seyredebilirsiniz. Ayrıca bu ilginç binadaki “Turizm Bürosu’ndan” şehirle ilgili her türlü belgeyi alabilirsiniz. Özellikle kasabadaki görmeniz gereken önemli yerleri gösteren haritalı- broşür sizin kasabayı dolaşmanızı sağlar. Belediye Sarayı’nın karşı köşesinde sivri çatılı muhteşem iki bina – “XIII.yüzyılda yapılan eski Fleisch und Tanzhaus / Meat and Dance House” ve 1488 yılında yapılan “Jugstheim House”- önünde kasabanın en güzel çeşmesi “ Herterichsbrunnen –St. George’s Fountain- Herterichs Well” yer alır. Çeşme 8 metre derinlikte olup, 100.000 litre kapasitedir. Geçmişte suyundan yangın söndürme amacıyla yararlanılmıştır. Çeşmenin ortasındaki sütun 1608 yılında Geç Rönesans tarzında yapılmıştır. Sütunun üstündeki heykel St. George ile bir canavarın mücadelesini anlatmaktadır. Bu güzel binaların hemen ilerisinde “Herrngasse” üzerinde, ön cephesinde “Käthe Wohlfahrt Weihnacttsdorf” yazan bina, hangi yaşta olursanız olun mutlaka içine girmeniz gereken bir yerdir. İçinde “Käthe Wohlfahrt Noel Köyü” düzenlemesi ve “Alman Noel Müzesi’nin (German Christmas Museum)” yer aldığı bu şirin binada Alman Noel gelenekleri mükemmel bir şekilde sergilenmiştir. Noel ile ilgili her şeyin bulunduğu bu binadan çıkmak son derece zordur. Müze hakkında önceden bilgi almak isterseniz www.weihnachtsmuseum.de web adresine girebilir. İnternetten müzenin resimlerine bakabilirsiniz. Herrngasse yolunun devamında geçmişteki bir depremde yıkılan eski kalenin armalarla süslü “Kale Kapısı (The Burgtor- Castle Gate)” ve kalenin sit alanında oluşturulan “Kale Bahçeleri” yer alır. Kale Bahçeleri; heykeller, çiçekler, ağaçlar ve eski kalenin kalıntıları ile çok güzel düzenlenmiştir. Bahçelerin teraslarından Eski Şehri ve yemyeşil Tauber Vadisi’ni seyretmek son derece keyiflidir.
1311-1474 yılları arasında yapılan, kasabanın en önemli kilisesi “St.Jakobskirche”, Rathaus arka tarafındaki sokaktadır. Kilisenin içindeki ahşap dini süslemeler, tablolar, heykeller ve vitraylar son derece dikkat çekicidir. Kilisenin hemen arka tarafındaki bölgede yer alan, XIII. yüzyılda yapılmış Dominican Manastırı “Reichstadtmuseum/Imperial City Museum” ev sahipliği yapar. Müzede eski imparatorluk şehrinin tarihi ve yaşamı ile ilgili her türlü objeyi görebilirsiniz. Kilisenin yan tarafındaki “Kilingengasse” ise sizi XIII. yüzyılda yapılmış kasabanın çok güzel kulelerinden biri olan “Klingentor” ve “St. Wolfgang Kilisesi’ne” götürür.
Kasabanın en popüler caddesi olan “Schimiedgasse” Marktplatz ile Spitalbastei/ Spital Bation arasında uzanır. Cadde üzerinde hediyelik eşya dükkanları, büyük bir top şeklinde olan kasabanın ünlü gurabiyesi “sneeball” satan dükkanlar, kiliseler, birbirinden güzel evler sıralanır. Bu cadde ve diğer caddelerde dükkan adlarını yazan perforje her biri birbirinden güzel süslemeler dikkat çekici güzelliktedir. Caddenin sol tarafından bağlanan küçük sokakların sonunda vadinin güzel manzarasını seyredebilirsiniz Ancak bu caddenin en güzel köşesi “Plönlein” kasaba ile ilgili tüm resimlerde yer alan, kasabanın ortaçağ görüntüsünü en iyi yansıtan yerdir. Burada cadde farklı seviyelerde iki sokağa ayrılmakta, sokakların her iki yanında canlı renkli tarihi evler sıralanmakta, her iki sokakta birer kule yer almaktadır. İki sokağın ortasında kalan sivri çatılı, çiçeklerle süslü, ahşap çıtalı binalar inanılmaz güzel bir görüntü oluşturmaktadır. Bu alandaki kulelerden sağ tarafta olan “Kobolzell Kulesi” Tauber Vadisi’nden şehre girişi güvenlik altına almak, sol tarafta yer alan, üzerinde saat bulunan “Siebers Kulesi” şehrin güney kapılarını güvenlik altına almak için yapılmıştır. Cadde Siebers Kulesi altından geçerek, iç içe geçmiş iki halka şeklindeki kale hurcuna “Spitalbastei” kadar devam eder. Burası Eski Şehrin vadiye açılan kapılarından biridir. Kobelzell Kulesi’nden de etrafı evlerle çevrili bir avlunun ortasında yer alan kuleli, ilginç sivri çatılı ev olan XVI. yüzyılda yapılan “Hegereiterhaus” ile tarihi “Reichstadthalle/ imperial City Festival Hall” ulaşabilirsiniz.
Marktplatz’a çeşmenin karşı yönünden bağlanan “Haffengasse” üzerinde de şık bir kule olan “Markusturm”, tarihi kemer “Röderboden”, güzel bir çeşme olan “Röder Çeşmesi, sokağın sonunda Eski Şehrin kapılarından biri olan kule “Rödertor” yer alır. Şehrin 1270 yılında yapılan en eski evi “Craftmen House” ise Marksturm hemen yakınındadır. 11 odalı bu evde ortaçağ yaşantısı ve el sanatları sergilenmektedir.
Marktplatz Turizm Bürosu yönünden batıdan bağlanan “Georgengasse” ve “Galgengasse” üzerinde “Weiẞer Turm” ve şehir kapılarından biri olan “Galgengate” bulunur.
Bu sokaklar dışında Eski Şehri keşfetmenin en iyi yolu zamanınız ölçüsünde Eski Şehirdeki tüm sokakları gezmek, her biri birbirinden güzel sokaklarda keyifle yürümektir. Gece ışıklar altında muhteşem görülen Eski Şehir’de; Marktplatz başlayan “Gece Bekçisi” etkinliği Eski Şehir sokaklarını gezmek için iyi bir seçenektir.
DINKELSBÜHL
Dinkelsbühl geçmişi VIII. yüzyıla dayanan küçük bir kasabadır. Kasabaya otobüs, araba veya trenle gidebilirsiniz. Araba ile giderseniz arabanızı şehir duvarları dışındaki çok sayıda park yerinden birine park etmeniz gerekir. Yaklaşık 12.000 nüfuslu kasabanın “Eski Şehir” bölgesi kalın şehir duvarları ile çevrilidir. Duvarlar çok sayıda sivri çatılı, kare veya yuvarlak şekilde yapılmış kuleler ve giriş kapıları ile birbirine bağlanmıştır. Kulelerin ve giriş kapılarının tümü birbirinden farklı mimari özelliklere sahiptir. Eski Şehir duvarlarının tüm çevresini yemyeşil bir park çevreler. Park; küçük gölü, kuğuların yüzdüğü “Wörnitz Nehri”, küçük köprüleri ile çok güzel bir görünüme sahiptir. Eski Şehir duvarlarını, kulelerini ve kapılarını dışarıdan görmek isterseniz parkın içinde duvarlar boyunca yürümeniz gerekir.
Dinkelsbühl “Eski Şehir Bölgesi” küçük bir alanı kaplar. Yönlendirmeleri izleyerek St. George’s Münster arka tarafındaki sokakta yer alan Turizm Bürosu’ndan alacağınız harita ile birkaç saat süren bir yürüyüşle Eski Şehri gezebilirsiniz. Eski Şehri keşfetmenin en iyi yolu Eski Şehir içinden şehir duvarlarının kenarından geçen yolu yürümektir. Zira bu şekilde tüm kuleleri, kapıları ve bu yola yakın tarihi binaları görebilirsiniz.
Farklı giriş kapılarından girebileceğiniz Eski Şehrin merkezini “Marktplatz” oluşturur. Bu meydanın kenarında yer alan Gotik “St. George’s Münster” 1448-1499 yılları arasında inşa edilmiştir. Kilisesini yan tarafındaki Rönesans kule ise 1225 tarihlidir. Kule bu alanda daha önce bulunan eski kilisenin bir bölümünü oluşturur. Kilisenin kulesi maddi olanakların yetersiz olması nedeniyle yapılamayınca bu kule kilisenin bir parçası olmuştur. Kilisenin çevresinde kasabanın en güzel binaları yer alır. Kilise kapısının sağ tarafındaki cadde “Weinmarkt” birbirinden güzel binaları, süslü perforje dükkan tabelaları, cafeleri ile kasabanın en canlı caddesidir. Bu caddede Kilisenin karşı yönünde yan yana dizilmiş sivri çatılı, farklı renklerde boyalanmış beş bina 1600’lü yıllarda yapılmış, kasabanın en güzel binalarıdır. Weinmarkt devamındaki caddenin sağ tarafında yer alan “Spital” ise ilk olarak 1280 yılında yapılmış (günümüzdeki yapı XV ve XVI. yüzyıla aittir) avlulu bir bina kompleksidir. Halen huzurevi ve müze olarak kullanılmaktadır. Kompleks içinde yer alan kilise ise 1380 tarihlidir. Weinmarkt sonundaki “Rothenburg Kapısı” da aynı tarihlerde yapılmıştır. Kulenin ikinci katı geçmişte işkence odası ve hapishane olarak kullanılmıştır.
Rothenburg Kapısı’na arkanızı döndüğünüzde sağ tarafınızda kalan, bulunduğunuz caddeden kale duvarlarına kadar uzanan, St. George’s Münster kadar olan bölgedeki tüm sokaklar birbirinden güzel tarihi binalar ve kulelerle doludur. Bunlar arasında; Rothenburg Kapısı’nın hemen yakınında yer alan, duvarları çevreleyen parktaki küçük göl kenarındaki konumları ile kasabanın en güzel görüntüsünü oluşturan “Faulturm” sayılabilir. Ayrıca XVI. yüzyılın başında yapılan eski mısır deposu “Kornhaus”, halen hostel olarak kullanılan diğer bir mısır deposu “kornhaus jugendherberge”, tek katlı, konik çatısı ve pencereleri ile ilginç bir şapel olan “Dreiköningskapella” bu bölgede yer alır.
Kasabanın diğer önemli caddesi “Segringer Straẞe” St. George’s Münster giriş kapısının karşı tarafından “Segringer Tor” kadar uzanır. Bu caddenin üzerinde hemen kilise kapısının karşı tarafında yer alan sivri çatılı, renkli yan yana sıralanmış, halen otel olarak kullanılan bir binanın içinde eski kasaba evlerine özgü çiçeklerle dolu üç katlı ahşap galerilerden oluşan iç avlu düzenlemesini görebilirsiniz. Cadde üzerinde ayrıca “Yeni Belediye Binası (Neues Rathaus)” yer alır. “Eski Rathaus (Altes Rathaus)” ise diğer giriş kapısı “Wörnitz Tor” tarafındadır.
NÖRDLINGEN
Nördlingen geçmişi çok eskiye dayanan küçük bir kasabadır. Kasabanın bulunduğu alanda Roma ve Allemanic yerleşimler kurulmuş, “Nodlinga” adı ilk olarak 898 yılında Carolinian monarşisinin kraliyet alanlarından biri olarak geçmiştir.
Kasabaya tren, otobüs veya araba ile gidebilirsiniz. Araba ile giderseniz Eski Şehir bölgesinin şehir duvarları dışında yer alan çok sayıda park yerinden birine park etmeniz gerekir.
Nördlingen “Eski Şehir” çevresi; çok sayıda farklı tarzda ve zamanda yapılmış kule ve kapılara sahip şehir duvarları ile çevrilmiştir. Şehir duvarları daire şeklinde yapılmıştır. Şehir duvarlarının üzerinde bir yürüyüş yolu bulunur. Dilerseniz şehir duvarları üzerinde yürüyebilir. Şehrin tepeden çok güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz. Şehir duvarlarının dış tarafında yemyeşil bir park alanı bulunur. Eski Şehre bulunduğunuz yere göre; her biri farklı güzellikte olan şehir kapılarının birinden girebilirsiniz.
Eski Şehrin merkezinde “St. George’s Church” yer alır. Bu devasa kilise 1427-1505 yılları arasında Gotik tarzda yapılmıştır. Kilisenin “Daniel” olarak bilinen 90 metre yüksekliğindek kulesine çıkarsanız buradan Eski Şehri tepeden görebilirsiniz. Kilisenin bir tarafında Eski Şehrin ana meydanı “Marktplatz” diğer tarafında 1902 tarihli çeşme “Kriegerbrunnen” yer aldığı “Rubenmarkt” bulunur. Bu bölge cafelerle dolu ve her zaman kalabalıktır. Bu cafelerden birinde oturarak güzel bir kahve eşliğinde çevrenizi seyredebilirsiniz. Marktplatz üzerinde kasabanın önemli binaları yer alır. Köşede bulunan sivri çatılı çok sayıda süslü penceresi olan güzel bina “Tanzhaus” 1442-1444 yılları arasında yapılmıştır. Yan cephesinde İmparator I. Maximillian’ın küçük bir heykeli yer alır. Ticari fuar alanı ve dans salonu olarak kullanılmıştır. Onun arkasında yer alan dokuz katlı “Hohes Haus” 1304 yılında depo olarak yapılmıştır. Meydandaki diğer önemli bina “Rathaus” 1382 yılından beri Belediye binası olarak kullanılmaktadır. Sarı renkli, basamaklı çatılı bina; kulesi ve Rönesans dış merdivenleri ile hemen dikkat çeker. Turizm Bürosu Rathaus karşısındaki “1522 tarihli bina “Leihhaus” içinde hizmet verir. Bürodan Eski Şehri kolayca gezmenizi sağlayacak arkasında önemli yerlerle ilgili kısa bilgiler yer alan bir harita alabilirsiniz.
Eski Şehri keşfetmenin en iyi yolu gördüğünüz tüm sokaklara girmektir. Eski Şehir içinde hemen her sokakta çok farklı mimari tarzda yapılmış çok güzel binalar bulunur. Sokakları gezdikçe karşınıza farklı bir bina çıkar. Rathaus arka tarafına- kuzeyine- düşen bölgedeki “Hafenmarkt”, “Tändelmarkt”, “Vordere Gerbergasse”, bu sokağın devamı olan “Herrengasse” farklı özelliklere sahip tarihi binaların yer aldığı meydanlar ve sokaklardır. Eski Şehrin kuzey tarafından geçen “Eger Kanalı” kenarında da bazı güzel tarihi binalar görebilirsiniz. Tändelmarkt bulunan basamaklı çatılı, farklı pencere dizaynlı, önünde ilginç bir heykel bulunan, geçmişte kilise ve depo olarak kullanılan halen müzik evi olan “Klösterie” bunlardan biridir.
Kasabanın önemli müzelerinden biri, birçok turistin mutlaka ziyaret ettiği “Ries Krater Müzesi” “Baldinger Kapısı” ile Voldere Gerbergasse yakınındadır. Müzede 15 milyon yıl önce düşen meteorun oluşturduğu “Ries Krateri” ile ilgili her türlü doküman sergilenir. Şehir bu kraterin içine kurulmuştur.
Şehrin güneydeki kapılarından biri olan “Deininger Tor” yakın mesafede “Vienmarkt’da” yer alan, “Kornschranne” geçmişte kasabanın ve Ries bölgesinin mısır deposu olarak kullanılmıştır. Kırmızı renkli, sivri çatılı binanın ön cephesinde bir “güneş saati” yer alır. Binanın önünde sebze ve hayvanları ile birlikte iki çiftçinin heykeli olan modern çeşme hemen dikkat çeker. Bu meydandan kilisenin kulesi ve tarihi evler çok güzel görülür. “Reimlinger Tor” hemen yanındaki 1554 tarihli burç “Alte Bastei” ise halen açık hava tiyatrosu olarak kullanılmaktadır.
AUGSBURG
Augsburg ikibin yıllık bir geçmişe sahiptir. M.Ö.XV. yüzyılda Roma İmparatoru Augustus tarafından askeri üs olarak kurulmuştur. XV. ve XVI. yüzyıllarda Fugger ve Weiser ailesi şehrin ekonomik gelişiminde önemli rol oynamıştır. Ticaret yollarının üzerinde bulunduğu için Ortaçağ’dan bu yana ülkenin önemli şehirlerden biridir. Yaklaşık 300.000 kişilik nüfusu ile Bavyera’nın üçüncü büyük şehri, öğrenci merkezi ve Swabia bölge yönetiminin merkezidir.
Şehre tren, otobüs ve araba ile gidebilirsiniz. Tren istasyonu şehir merkezine yakın mesafededir. Ayrıca tren istasyonu önünden şehir merkezine düzenli şehir otobüsleri çalışır.
Augsburg Romantik Yol güzergahında olmasına rağmen Romantik Yol’un özelliklerini fazla yansıtmaz. Almanya’nın diğer büyük şehirlerinin özelliklerini gösterir. Şehirde iyi işleyen bir ulaşım sistemi söz konusudur. Tramvay ve otobüslerle her yere rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Hatta bölgenin ruhuna uygun olarak şehir havasından uzaklaşmak için şehir civarındaki küçük köylerde konaklamak isterseniz bu köylerden düzenli işleyen otobüslerle şehre gelebilirsiniz.
Augsburg şehir merkezini yürüyerek dolaşabilirsiniz. Görmeniz gereken tüm yerler; Rathaus önünden geçen bir tarafında Dom (katedral), diğer tarafında St. Ulrich und Afra Kilisesi’nin yer aldığı uzun ana cadde ve bu caddenin civarındadır. Şehrin alışveriş bölgesi de Rathaus civarında yer alır.
Şehrin ana binasını çift kuleli şık bir bina olan “Rathaus” oluşturur. Bina 1616-1620 yılları arasında inşa edilmiştir. Binanın zemin katında şehrin tarihini anlatan bronz figürler bulunur. Ancak binanın görülmesi gereken en önemli yeri zemin katından alacağınız bir biletle saat 10.00- 18.00 arasında girebileceğiniz muhteşem “Altın Salon’dur (Goldener Saal ) ”. Altın Salon’un özellikle altın işlemeler ve resimlerle süslü tavanı, heykelli kapı süslemeleri inanılmaz güzelliktedir. Altın Salon II.Dünya Savaşı sırasında tahrip olmuş, şehrin 2000. yıl kutlamalarında yeniden açılmıştır. Rathaus yan tarafında yer alan mahzen “Ratskeller” ev yapımı birası ile tanınır. Rathaus yan tarafında ayrıca şehrin diğer simgesi, 70 metre yükseklikteki, XII. yüzyılda yapılmış “Perlachturm” bulunur. Bu saat kulesinin en üst katına çıkmak için merdivenleri tırmanırken şehrin II. Dünya Savaşı sırasında bombalanmış halini gösteren resimleri görür. Şehrin küllerinden nasıl yeniden doğduğuna şahit olursunuz. En üst kattaki küçük gişede ödeyeceğiniz kule ücreti için yanınızda küçük rakamlı euro bulundurmanızda yarar vardır. Aksi taktirde tekrar aynı yolu inmeniz gerekebilir. Kuleden şehri ve Alp Dağları’nı seyretmek keyiflidir.
Binanın ön tarafındaki cafelerle dolu kalabalık meydanın ortasında yer alan “Augustusbrunnen” şehrin sokaklarında yer alan çok sayıdaki güzel çeşmelerden biridir. Çeşmenin ortasındaki kaidede şehrin kurucusu Augustus’un heykeli bulunur. Diğer dört figür dört nehri simgeler. Meydanda muhteşem bir binada “Turizm Bürosu” yer alır. Bu kalabalık meydandaki cafelerden birinde oturarak Rathaus’u ve meydandaki canlılığı seyretmek keyiflidir.
Meydana bağlanan çarşı sokaklarında tarihi evler ardı ardına sıralanır. Çarşı içinde çeşmeler, anıtlar, kiliseler, müzeler, yöreye özgü yiyeceklerin ve içeceklerin satıldığı “Pazar Yeri” yer alır. “Jacob Függer Anıtı”, “Maximilian Müzesi”, “St. Anna Kilisesi” çarşı içindeki önemli yerlerdir. St. Anna kilisesi “Fugger Şapeli” ve bir dönem çok kısa bir süre burada kalan “Martin Luther’e” ev sahipliği yapması ile tanınır.
Perlachturm yan tarafındaki sokaktan yönlendirmeleri takip ederseniz bu yönlendirmeler sizi “Jakoberstraẞe” üzerinde bulunan şehirde mutlaka görmeniz gereken “dünyada en eski sosyal konut kompleksi “Fuggerei” götürür. Fuggerei şehrin her yerinde karşınıza çıkacak olan şehrin zenginlerinden “Jakob Fugger” tarafından yoksullar için 1521 yılında yaptırılmıştır. Günümüzde de düşük gelirli ailelere yöneliktir. Bir evin yıllık kirası ısınma dışında bir Euro’nun altındadır. Ancak kiracılardan her gün Fugger ve ailesi için kilisede üç defa dua etmesi istenir. Halen 67 bina içinde 140 evde yoksul aileler oturmaktadır. En ünlü kiracısı Mozart’ın büyük büyük babası “Franz Mozart’dır”. Onun 14 numaralı evi küçük müzenin girişidir. Fuggerei küçük bir şehir gibidir. Şehir duvarları, şehir kapıları bulunur. Girişten sonra uzanan bir ana yolun iki kenarında ve ona bağlanan ara sokaklarda bitişik nizam iki katlı evlerin dışında müze, örnek ev, alışveriş yeri ( bira bahçesi, cafe ), kilise, II. Dünya Savaşı sırasında Fuggerei ve şehrin yıkılması ve yeniden onarımı ile ilgili belgelerin sergilendiği Bunker of WWII, çeşme, Jacob Fugger’in heykelinin olduğu küçük park gibi yerler bulunur. Fuggerei size artık unutulmaya başlanan insani duyguları yeniden hatırlatır. Yüzyıllar öncesinde bu sosyal konutları düşünenleri saygı ile anmanızı sağlar. Fuggerei ile ilgili ayrıntılı bilgi için www.fugger.de web adresine bakmanız gerekir.
“Dom” farklı yüzyıllarda Romanesk ve Gotik tarzda yapılmış büyük bir bina kompleksidir. Rathaus önünden geçen caddenin Perlachturm yönünde yer alır. Katedralin içi büyük ve farklı bölümlerden oluşmuştur. Dom ön ve yan tarafında Roma döneminden kalan “Eski Şehir Kalıntıları” bulunur. Tarihi kalıntıların arka tarafındaki ağaçlık alanda yer alan “Eski Piskoposluk İkametgahı” halen bölgesel yönetim merkezi olarak kullanılmaktadır. Bu bina merdivenleri ve Rococo Salonu ile tanınır. “Mozart’ın Evi (Mozarthaus)” ise Dom’un yanından yukarı doğru giden caddenin üzerindedir. Evde; besteci “Wolfgang Amadeus Mozart” ve babası “Leopold Mozart'ın” hayatı ve eserleri sergilenir.
Şehrin en görkemli caddesini ise “Maximillian Straẞe” oluşturur. Rathaus önünden geçen caddenin devamı olan caddenin üzerinde eski zengin tüccarların şık konutları yer alır. Caddenin ortasındaki heykellerle süslü çeşmeler caddeye ayrı bir güzellik katar. “Merkurbrunnen” ile St. Ulrich und Afra arasında uzanan cadde üzerinde şık cafeler, restaurantlar bulunur. Maximillian Caddesi’nin en önemli binalarından “Fuggerhäuser” 1512-1515 yılları arasında konut ve işyeri kompleksi olarak yapılmıştır. Halen bir bölümünde banka bulunan binanın banka kapısından önce gelen kapısından girerseniz konutun iç avlusuna ulaşabilirsiniz. Buradan arka taraftaki sokağa çıktığınızda karşınıza 1607 yılında yapılan “Zeughaus” çıkar. Fuggerhäuser hemen yakınında köşede yer alan, ön tarafında “Herkulesbrunnnen” bulunan Rococo tarzı saray “Schaezler Palais” halen “Alman Barok Resim Galerisi’ne” ev sahipliği yapmaktadır. Galerinin odalarında Alman Barok ressamların tablolarını- “Rubens”, “Canaletto” tablolarını- görebilirsiniz. Sarayın en güzel yeri; aynalar, stucco ve frescolarla süslü “Balo Salonu’dur”.
Caddenin Schaezler Palais karşı tarafında kalan bir alt sokak “Dominikanergasse” üzerindeki eski Dominik kilisesi halen “Roma Müzesi (Römisches Museum)” olarak işlev görür. Bu binada şehrin kuruluş döneminden kalan arkelojik bulgular sergilenir. Müzeye yakın alt sokaktaki kanal boyunca sıralanmış tarihi evler ve bu evlerin ilk katındaki sanat galerileri ve cafeler ilginizi çekebilir.
Şehrin önemli kilisesi ve manastırı olan “St. Ulrich und St. Afra’nın” soğan başı kulesini Rathaus’dan itibaren tüm cadde boyunca görebilirsiniz. Büyük bir alanı kaplayan kilise içinde “St. Ulrich Haçı” ve “St. Afra Mezarı” en fazla dikkat çeken yerler arasındadır.
Kilisenin yan tarafından Rotes Tor yönlendirmelerini izlerseniz; tarihi evlerin olduğu küçük, sevimli sokaklar sizi 1622 tarihli eski şehir kulesi “Rotes Tor” ve eski hurç alanına yapılan küçük, güzel bir park alanına ulaştırır. Duyacağınız su ve neşeli çocuk seslerinden parka geldiğinizi anlarsınız.
Şehirdeki diğer önemli yapı Rathaus yakınında “Kennedy Platz” üzerinde yer alan, önünde ilginç bir heykel bulunan “Tiyatro Binası’dır”.
HOHEN-SCHWANGAU
Hohen-Schwangau Romantik Yol’un en güzel köşelerinden biridir. Romantik Yol’un iki kalesi “Castle Neuschwanstein” ve “Castle Hohenschwangau” ile ünlüdür. İki ayrı tepede yer alan kaleler ve müze için Hohen-Schwangau içindeki Bilet Ofisi’nden bilet almanız gerekir. Kaleleri görmeye dünyanın her yerinden her gün yüzlerce turist geldiğinden Bilet Ofisi’nin önünde uzun kuyruklar oluşur. Bu nedenle özellikle yaz aylarında sabah erken saatlerde buraya gelmenizde yarar vardır. Zamanınız ölçüsünde kalelerin birine/ikisine veya kaleler ile Bavyera Kralları Müzesi’ne kombine bilet alabilirsiniz. Sadece müzeye girecekseniz müze giriş biletini müze girişinden de temin edebilirsiniz. Ancak tek bir kaleye girecek kadar zamanınız varsa tercihinizi “Castle Neuschwanstein” için kullanmanızda yarar vardır. İki kaleye birden girecekseniz size iki kale için giriş numarası ve giriş saati verilir. Biletleriniz üzerindeki saat ve numara doğrultusunda kalelere giriş yapabileceğiniz için mutlaka belirtilen saatte kale giriş kapısının önünde bulunmanız gerekir. Numaranızı kaçırırsanız kaleye giremezsiniz. Kalelerin giriş kapısındaki panolardan numaranızı gördükten sonra kalelerin içine girerek rehberli tura katılabilirsiniz. Size bilet verilirken dil tercihiniz de sorulur. Dil tercihiniz çerçevesinde numaralar verilir. Kale içindeki turlar 30-35 dakika civarında sürer.
Kalelerden “Castle Hohenschwangau” araba park yerinin üzerindeki ağaçlık tepede yer alır. Sarı renkli bu kaleye araba park yerinden 15-20 dakikalık bir yürüyüşle erişebilirsiniz. Kale duvarlarla çevrili birkaç bloktan ve bahçeden oluşur. Kaleden ve küçük bahçeden; göl ve diğer kale çok güzel görünür. Kale XII. yüzyılda yapılmış,1535 yılına kadar Schwangau Şövalyeleri’nin kalesi olarak kullanılmıştır. Savaşlar sonucunda kale harabeye dönmüş, 1832 yılında Bavyera Kralı II. Ludwig babası II. Maximillian tarafından Neo- Gotik Tudor tarzında yeniden eski haline uygun şekilde inşa edilmiş, kraliyet konutu olarak kullanılmıştır. Kralın ölümünden sonra Kral II. Ludwig annesi ile birlikte kalede yaşamış, kendi kalesinin yapımını bu kaleden izlemiştir. Kalenin içi diğerine göre daha mütevazidir. Kalenin kraliyet yemek odası, kraliçenin özel odaları, balo salonu gibi bölümlerinin hepsi son derece güzel döşenmiştir. II. Ludwig’in odasında ise “Richard Wagner” büstü hemen dikkatinizi çeker. Rehber eşliğinde yapılan tur sonrası kalenin çıkışındaki yol sizi araba park yerinin yanında yer alan kuğuların yüzdüğü “Alpsee” kenarına getirir. İstersiniz bu yolu yürümek yerine kale çıkış kapısında bekleyen faytona binebilirsiniz.
“Castle Neuschwanstein” ise diğerine göre daha yüksek ve dik bir tepede yer alır. Bu nedenle kaleye ulaşmak için yaklaşık 40 dakika yürümeniz gerekir. Yürümek yerine faytonlara veya küçük minibüse binmek daha iyi bir seçenektir. Ancak faytonların aldığı kişi sayısı sınırlı olduğu ve özellikle yaz aylarında çok uzun kuyruklar oluştuğu için biletinizi alır almaz hemen kuyruğa girmenizde yarar vardır. Minibüs sizi şatonun yakınına kadar götürür. Buradan şatoya yaklaşık 15 dakika yürümeniz gerekir. Giriş saatinizi kaçırmamak için bu yürüyüş süresini dikkate almalısınız. Zamanınıza göre şato gezisinden önce veya sonra gitmeniz gereken minibüs durağı yakınındaki “Marienbrücke” size şatonun en iyi görüntüsünü sağlar. Bu köprünün üzerinden; yemyeşil vadileri, dağları, masmavi suları ile “Swansee”, 45 metre yükseklikten dökülen şelaleyi, sivri kuleleri ile peri masallarındaki şatoya benzeyen Castle Neuschwanstein seyretmek son derece keyiflidir.
Castle Neuschwanstein içi en az dışı kadar güzeldir. Şatonun tüm odaları canlı renklerle dekore edilmiştir. Tüm odalar kristal avizeler, duvar resimleri, heykeller ve çok şık mobilyalarla süslüdür. Taç odası, dinlenme odası, yatak odası, şapel, giyim odası, oturma odası, kış bahçesi, grotto, Şarkıcılar Salonu, çalışma odası kalenin en güzel yerleridir. Bu güzel kale 1864 yılında 18 yaşında kral olan Kral II. Ludwig tarafından 17 yılda yaptırılmıştır. Hassas, hayalperest bir kişiliğe sahip, “Richard Wagner” hayranı olan kral bunu kaleye yansıtmış, kalenin odalarında Wagner’in ünlü operalarından sahneler resmedilmiştir. Bu kalede de diğer kalede olduğu gibi en çok kuğu motifine yer verilmiştir. Ancak kral kalesinde üç hafta kalabilmiştir. Aşırı harcamaları ile krallığı büyük borç altına soktuğu için Kraliyet ailesi ve hükümetin müdahelesi ile krallık görevlerini yerine getiremeyeceği doktorlar tarafından belirtilmiş, başka bir kaleye götürülmüştür. Hemen ardından da doktoru ile birlikte gölde ölüsü bulunmuştur. Genç kralın trajik ölümü hàla aydınlanamamıştır.
Hohen-Schwangau’da kaleleri gördükten ve bu hüzünlü hikayeyi dinledikten sonra zamanınız ölçüsünde keyifli birkaç saat geçirebilirsiniz. Alpsee içinde sandal turu yapabilir. Gölün kenarındaki otelin bahçesinde oturarak bir kahve içebilir. Bavyera Kralları Müzesi’ni ziyaret edebilir. Hediyelik eşya satan dükkanlardan alışveriş yapabilir. Restaurantlarında yemek yiyebilir. Lüks otellerin bulunduğu bu güzel yerde yürüyüş yapabilirsiniz. Konaklamak için çok şık, küçük oteller bulunur. Ancak otellerin fiyatları oldukça pahallıdır. Sokaklarda günün her saatinde göl kenarında veya yemyeşil tepelerde yürüyüş yapmaya giden veya yürüyüşten dönen her yaştan insana raslayabilirsiniz.
FUSSEN
Füssen yaklaşık 15.000 nüfusa sahip küçük bir kasabadır. “Lech Nehri” kenarında yemyeşil bir alanda kurulmuştur. Castle Neuschwanstein ve Castle Hohenschwangau görmeye gelenler otel fiyatları daha uygun olduğu için genelde Füssen’de konaklarlar. Füssen’in tarihi geçmişi Roma dönemine kadar uzanır. Kasaba 1313 yılında Augsburg prens- piskoposu’nun yönetimine girmiş, 1802 yılında Bavyera Krallığı’na bağlanmıştır.
Kasabanın “Eski Şehir” bölgesi küçük, her yere yürüyüş mesafesindedir. Haritaya dahi gerek duymadan Eski Şehrin sokaklarını dilediğiniz gibi dolaşarak Eski Şehri birkaç saat içinde keşfedebilirsiniz. İtalyan kasabalarına benzeyen kasabanın küçük sokak kahveleri ve restaurantlarında oturarak keyifli saatler geçirebilirsiniz.
Eski Şehrin ana caddesini “Reichenstraẞe” oluşturur. Caddenin üzerinde birkaç katlı tarihi binalar yanyana sıralanır. Sokak cafelerle doludur. Caddenin üst tarafında tüm görkemi ile caddeye tepeden bakan “Hohes Schloss” yükselir. 1291 ve 1503 yıllarında yapılan kale Augsburg prens- piskoposu’nun yazlık konutu olarak kullanılmıştır. Kalenin bir parçasını oluşturan saat kulesi oldukça görkemlidir. Meydandaki “St. Magnus Çeşmesi’nin” bulunduğu alan kasabanın buluşma noktasıdır. Eski Şehrin diğer sokaklarında da çok sayıda çeşme bulunur. Kalenin yan tarafındaki eski “Benedictine Monastery of St. Mang” büyük bir alanı kaplar. Manastırın bir bölümünü oluşturan “St. Mang Kilisesi” üzerinde saat bulunan kulesi ile hemen dikkatinizi çeker. Kilisenin içi ise görülmeye değer güzelliktedir. Kilisenin Barok tarzı İtalyan etkisini yansıtır. Frescolar; St. Mang ile ilgili olayları anlatır. Kilisenin kulesi tarafından yukarıya doğru çıkan yokuş sizi kale bahçelerine ve kaleye götürür. Manastırın nehre kadar uzanan diğer bölümleri halen farklı amaçlar için kulanılmakta, manastırın avlusunda yaz konserleri düzenlenmektedir. “Rathaus” da manastır kompleksinin içindedir. Manastırın avlusunun bulunduğu taraffaki sokakta ön cephesi renkli ve dini içerikli freskolarla süslü küçük bir kilise hemen dikkat çeker. Küçük kasabanın sokaklarında gezdikten sonra Lech Nehri’nin kenarındaki yeşillik, tarihi binalarla dolu kıyı şeridinde kısa bir yürüyüş yapabilirsiniz. Turizm Bürosu’na uğramak isterseniz Büro Reichenstraẞe kara tarafındaki küçük meydan “Kaiser Maximillian Platz” üzerindedir.
MÜNİH-MUNICH
Münih Bavyera eyaletinin başkentidir. Yaklaşık 1.3 milyon nüfusa sahiptir. Güneydoğu Almanya’da, Bavyera Alpleri’nin kuzeyinde yer alır. İtalya, Avusturya ve İsviçre’ye yakındır. 1158 yılında kurulan şehrin içinden “Isar Nehri” geçer. Şehir nüfusunun önemli bir bölümünü Türkler ve Balkan ülkelerinden gelen göçmenler oluşturur.
Münih’e Türkiye’den uçakla veya Almanya’nın diğer şehirlerden trenle gidebilir. Münih Havaalanı’ndan şehre trenle ulaşabilirsiniz. “Merkez Tren İstasyonu (Haupbahnof)” şehir merkezindedir (Tren istasyonundan kısa bir yürüyüşle Karlsplatz oradan Eski Şehre ulaşabilir. “Bahnhof Meydanı’nda (Bahnofsplatz)” yer alan Turizm Bürosu’ndan bilgi, harita ve broşür alabilirsiniz).
Şehir içi ulaşımda U ve S Bahn metro hatları, tramvay ile otobüsü kullanabilirsiniz. Şehirde ulaşım sistemi çok iyi düzenlendiğinden ulaşım konusunda hiçbir zorlukla karşılaşmazsınız. Kamu ulaşım araçlarını fazla kullanacaksanız günlük bilet, müzelere gidecekseniz “Munichcard” almanızda yarar vardır. Ancak otelinizi Haupbahnof civarında seçerseniz şehrin birçok önemli yerini yürüyerek rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Sightseeing/Hop on-Hop off otobüsleri “İstasyon Meydanı’ndan (Bahnhofplatz)” yazın 10.00-17.00 arasında 20 dakikada bir, kışın 30 dakikada bir kalkar. Yaklaşık bir saatte turunu tamamlar. Ayrıca şehir ve civarını dolaşmak için “Grayline Munich Sightseeing (Arnulfstraße 8, http://www.garyline.com/Munich )” ve Munich Walking Tours (http://www.munichwalktours.de) şirketlerinin farklı tur programlarından yararlanabilirsiniz. Yerel şirketler Avusturya’nın “Salzburg” ve “Innsbruck” şehirlerine günlük tur programları da düzenler. Yerel tura katılmak istemezseniz kendiniz de trenle bu şehirlere güne birlik gidebilirsiniz.
Münih “Eski Şehir Bölgesi” şehrin en güzel bölümüdür. Eski Şehir Merkez Tren İstasyonu’na yürüyüş mesafesindedir. Geniş bir alanı kaplayan Eski Şehrin merkezini ve ana meydanını “Marienplatz (3, 6 numaralı U ve 1, 2, 3, 4, 6, 7, 8 Marienplatz istasyonu ile ulaşabilirsiniz) ” oluşturur.
Meydanın ortasında meydana adını veren, 1638 tarihli “Mary Sütunu (Mariensâule)” bulunur. Meydandaki muhteşem bina “Yeni Şehir Binası ( Neues Rathaus)” şehrin simgesini oluşturur. Neo-Gotik Neues Rathaus, 1867-1909 tarihleri arasında 42 senede yapılmıştır. Binanın 85 metre yüksekliğindeki kulesi üzerinde her gün saat 11.00 ve 17.00 saatlerinde 43 çanla, 32 figürün sergilediği bir gösteriyi izleyebilirsiniz. Ayrıca kuleden çok güzel bir Eski Şehir manzarası seyredebilir. Binanın içindeki Turizm Bürosu’ndan yararlanabilirsiniz. Meydanın doğu tarafında, yolun ortasında, Neo- Gotik tarzda 1470-1474 yılları arasında yapılan, defalarca yenilenen, “Eski Şehir Binası (Altes Rathaus)” bulunur. Binanın yanındaki Gotik “Kule” 1975 yılında orijinal şekline uygun olarak yeniden yapılmıştır. Kule halen “Oyuncak Müzesi’ne” ev sahipliği yapmaktadır.
Kalabalık meydana her yönden Eski Şehrin sokakları bağlanır. Meydana batı yönünden; Merkez Tren İstasyonu’na yakın mesafedeki “Karlsplatz (1, 2, 3, 4, 6, 7, 8 numaralı S Bahn ve 4, 5 numaralı U Bahn Karlsplatz istasyonu ile ulaşabilirsiniz) üzerinde bulunan Eski Şehir kapısı “Karlstor” ile meydan arasında uzanan “Neuhauser Straße- Kaufinger Straße” bağlanır. Meydanın hemen yakınında, Kaufinger Straße üzerinden ara sokakla ulaşılan “Frauenkirche/ Cathedral of Our Lady” soğan başı kubbeleri ile Eski Şehrin hemen her yerinden görülür. Şehrin en büyük kilisesi olan bu Gotik, tuğla kilise, 1488 ile 1494 yılları arasında yapılmış, 99 metre yüksekliğindeki kulelerine soğan başı kubbeler 1524 yılında eklenmiştir. Kilisede “Wittelsbach Hanedanlığı’nın” en eski mezarları bulunur. Bu kalabalık alışveriş caddesi üzerinde 1583-1597 yılları arasında yapılan, Rönesans tarzının en güzel örneklerinden biri olan “Michaelskirche”, Av ve Balık Müzesi (Deutsches Jagdund Fischereirmuseum), “Eski Akademi” ve “Burgersaalkirche” yer alır. Cadde üzerinde çok sayıda çeşme, cafe, restaurant, bar, şehrin en şık dükkanları ve alışveriş merkezleri yer alır. Sokak sanatçıları caddenin üzerinde sürekli karşınıza çıkar.
Meydana doğu yönünden, “Eski Şehir Binası (Altes Rathaus)” arkasından “Im Tal” bağlanır. Bu sokak Eski Şehir kapısı’nın “Isartor” bulunduğu “Isartor Meydanı’na (Isartor Platz)” (1, 2, 3, 4, 6, 7, 8 numaralı S Bahn Isartor istasyonu veya Marien Meydanı’ndan yürüyerek ulaşabilirsiniz) ” kadar uzanır.
Altes Rathaus yan tarafındaki iki kiliseden biri olan, meydana bağlanan “Rindermarkt” üzerindeki “Peterskirche” Münih’in en eski mahalle kilisesidir. Bu alana ilk kilise XI. yüzyılda yapılmış, XIII. yüzyılda yeni bir kilise inşa edilmiş, kilise farklı tarihlerde yenilenmiştir. Kilisenin 91 metre yüksekliğindeki kulesinin, 306 basamakla çıkılan 56 metre yüksekliğindeki seyir terasından, Eski Şehir manzarası muhteşem görülmektedir. Rindermarkt ise sizi “St.Jakobs Platz” üzerindeki “Şehir Müzesi’ne (Stadtmuseum)” ve devamındaki “Oberanger” XIV. yüzyıldan kalan diğer şehir kapısı’na “Sendlinger Tor” (1, 2, 3, 6 numaralı U Bahn Sendlinger Tor istasyonu ile” ulaşabilirsiniz)” ulaştırır.
Altes Rathaus yan tarafındaki diğer kilise “Heiliggeistkirche” ilk olarak XIV. yüzyılda yapılmış, daha sonra farklı yüzyıllarda yenilenmiştir. Bu kilise ile Peterskirche arasındaki sokak “Viktualienmarkt” sizi şehrin en kalabalık ve büyük Pazar yerine “Viktualienmarkt” ulaştırır. Bu büyük pazarda her türlü yerel yiyecekleri bulabilirsiniz. Burada bulunan kapalı cam ve çelikten yapılmış bina “Schrannenhalle” yerel dükkanları, restaurantları ile her yaşta insanın toplandığı kalabalık, canlı bir yerdir. Viktualienmarkt çok sayıda cafe, bar, büyük bira bahçesi ve çeşmeleri ile adeta bir şölen yeri gibidir.
Marien Meydanı’na (Marienplatz) kuzeyden, Yeni Şehir Binası’nın (Neues Rathaus) iki tarafından “Diener Straße-Residenz Straße” ile “Wein Straße-Theatiner Straße” bağlanır. Bu sokaklar “Odeon Meydanı’nda (Odeonplatz)” birleşir. Her iki sokak da diğerleri gibi önemli tarihi binalarla doludur. Bu sokaklardan “Diener Straße” üzerinde; Wittelsbach ailesinin ilk dükalık sarayı olan, daha sonra kraliyet konutu ve yönetim binası olarak kullanılan, Ortaçağ kalesi görünümündeki “Alter Hof” bulunur. Bu binanın hemen yakınındaki “Max- Joseph Platz” üzerinde “Residenz” yer alır. Çok büyük bir saray olan “Residenz” 1918 yılına kadar konut ve yönetim merkezi olarak kullanılmıştır. Sarayın ilk bölümü XIV. yüzyılda yapılmış, daha sonra farklı yüzyıllarda saraya yeni bölümler eklenmiştir. Yedi iç avlusu bulunan saray içinde halen üç tiyatro, hazine bölümünü de içeren müze ve kilise bulunur. Bu tiyatrolardan “Nationaltheater” Yunan tapınağına benzeyen görünümü ile meydandaki heykelin hemen arkasında tüm görkemi ile yer alır.
Eski Şehrin en kalabalık yerlerinden biri dünyaca ünlü bir bira evidir. “Platzl” üzerinde yer alan “Hofbräuhaus” bira evine Alter Hof veya Altes Rathaus tarafından Im Tal bağlanan ara sokaklardan ulaşabilirsiniz. Arzu ederseniz Hitler’in propaganda konuşmaları yaptığı bu Neo- Klasik bira evinde, Bavyera müziği eşliğinde, Bavyera kostümleri giymiş kadınların yaptıkları servis eşliğinde, binanın avlusunda veya binlerce kişi alan büyük salonlarında siz de bir bira içebilir. Kısa bir dinlenme molası verebilirsiniz.
Eski Şehrin önemli meydanlarından biri olan “Odeonplatz” ( Neues Rathaus iki tarafındaki sokaklardan yürüyerek veya 4, 5, 3, 6 numaralı U Bahn Odeonsplatz istasyonu ile ulaşabilirsiniz) üzerinde 20 metre yüksekliğinde, XIX. yüzyılda Floransa tarzı yapılan, üzeri kapalı, üç tarafı kemerli bir yapı olan “Feldherrnhalle” bulunur. Yapının merdivenlerinin iki yanında aslan heykelleri ile içinde üç büyük heykel yer alır. 1841-1844 yılları arasında yapılan bu yapının hemen yan tarafında, 1690-1766 yılları arasında yapılan, sarı renkli kilise “Theatherkirche” tüm görkemi ile yükselir.
Odeonplatz önünde gösterilerin eksik olmadığı büyük bir meydandır. Meydanda; Residenz hemen yanında, yer alan eski kraliyet bahçesi “Hofgarten” çok güzel bir park alanıdır. Park alanının ortasında “Diana Tapınağı”, parkın doğusunda “Bavyera Başbakanlık Binası”, kuzeydoğusunda yeşillikler arasında 1803-1811 yılları arasında inşa edilen “Prinz Carl Palais” bulunur.
Odeonplatz kuzeyden bağlanan “Ludwig Straße” , her iki tarafı tarihi binalarla dolu uzun bir caddedir. Caddenin üzerindeki tarihi binalar halen bakanlık binaları, kütüphane ve “Ludwig Maximillans Universität” binaları olarak kullanılmaktadır. Ludwig Straße ile “Leopold Straße” birleştiği yerde, dört caddenin birleşim noktasında ise anıtsal bir kapı olan “Zafer Kapısı’nı (Siegestor /Triumphal Arch)” görebilirsiniz (3, 6 numaralı U Bahn Universität istasyonu ile ulaşabilirsiniz). Kapının bulunduğu meydana bağlanan “Leopold Straße” geçmişte ünlü yazarların, sanatçıların yaşadığı bohem “Schwabing (3, 6 numaralı U Bahn Gisela Straße ve Müncher Freiheit istasyonlarından ulaşabilirsiniz) ” bölgesinin ana bulvarıdır. Bulvarın üzerinde cafeler, şık butikler, resturantlar ve tiyatrolar yer alır.
Ludwig Straße yanında bu caddeye bağlanan diğer caddeler de tarihi binalarla doludur. Bu binaların bir bölümünde şehrin önemli müzeleri yer alır. Bu müzeler arasında; Ludwig Straße doğu tarafından, Hofgarten kenarından bağlanan, “Prinzregerten Straße” üzerindeki “Çağdaş Sanat Galerisi (Haus der Kunt)”, “ Bavyera Ulusal Müzesi (Bayerischies National Museum)” ve “Schack Galerie ” sayılabilir. Prinzregerten Straße üzerinde ayrıca nehrin diğer tarafında yer alan, şehrin en güzel anıtlarından biri olan, “Barış Meleği’ni (Friedensengel)” görebilirsiniz. Anıt; 1896 yılında Fransa-Almanya arasındaki savaşın sonunda imzalanan Versailles Anlaşması’nın anısına yapılmıştır.
Ludwig Straße batıdan, cadde üzerindeki “Bavyera Devlet Kütüphanesi’nin (Bayerische Staatsbibliotek )” karşı tarafından “Theresien Straße” bağlanır. Bu cadde üzerinden ulaşılan ve onu kesen “Barer Straße” üzerinde ise şehrin üç önemli müzesi “Alte Pinakothek”, “Neue Pinakothek” ve “Pinakothek der Moderne” bulunur ( U2 Theresien Straße veya Königsplatz istasyonları ile ulaşabilirsiniz). Bunlardan 1826-1836 tarihleri arasında yapılan, geniş bir park alanı içindeki muhteşem bir Neo-Klasik binada yer alan, “Alte Pinakothek” Avrupa’nın en büyük resim müzelerinden biridir. Müzede XIV ile XVIII. yüzyıl arasındaki dönemi kapsayan 800’den fazla resim sergilenir. Resimden hoşlanıyorsanız bu muhteşem müzeyi yoruluncaya kadar saatlerce gezebilirsiniz. “Neue Pinakothek” ise XIX. yüzyıl sonrası Empresyonist ve Art Nouveau resimlerin sergilendiği modern bir müzedir.
Barer Straße boyunca Alte Pinakothek tarafından güneye doğru yürürseniz ortasında bir obelisk bulunan “Kardinen Meydanı’na (Kardinenplatz)” ulaşabilirsiniz. Bu meydana batıdan bağlanan “Briener Straße” üzerindeki diğer meydan “Köningsplatz (U2 Köningplatz metro istasyonu ile ulaşabilirsiniz)” Yunan mimarisinin farklı örneklerini görebileceğiniz binalarla süslüdür. Bunlar; meydanın ortasında bulunan “Propläen-Propylaea”, meydanın iki tarafında yer alan “Heykel Galerisi (Glytothek)” ve “Devlet Antik Sanat Koleksiyonu Binası’dır (Antikensammlungen)”. Propläen arka tarafında ise “Sanat Galerisi (Lenbachhaus)” bulunur.
“Englisher Garten” (3 ve 6 numaralı U Bahn Gisela Straße ve Ludwig Straße istasyonları ile ulaşabilirsiniz) 373 hektar alanı kaplayan, 1808 yılında halka açılan çok büyük bir parktır. Bu yemyeşil parkın içinde “Japon Çay Evi”, “Çin Kulesi”, “Neo-klasik Tapınak” gibi bazı binalar bulunur. Parkın Çin Kulesi ve suni göl kenarındaki “Seehaus” bira bahçesi günün her saati bira içenlerle doludur. Park çok büyük bir alanı kapladığından parkı gezmek için en iyi yöntem faytonla dolaşmaktır.
1972 Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapan Münih’te bu amaçla inşa edilmiş, 3 km² alanı kaplayan büyük bir “Olimpiyat Parkı” kurulmuştur. Çeşitli spor tesislerinin bulunduğu park alanı içinde şehrin farklı yerlerinden görülen 290 metre yüksekliğinde “Olimpiyat Kulesi” bulunur. Bu kuleden şehri seyredilebilir. Şehir manzaralı restaurantında yemek yiyebilirsiniz. Spordan hoşlanıyorsanız modern mimari örneği, halka şeklinde inşa edilmiş, 66.000 kişilik, muhteşem bir şekilde ışıklandırılan dev “Alianz Arena Stadium” ilginizi çekebilir.
Münih çevresinde yerel turlarla veya bireysel olarak gidebileceğiniz şatolar, göller ve yazlık saraylar bulunur. Bu yazlık saraylar içinde en tanınmış olanı şehrin batısında büyük bir park alanı içinde yer alan “Nymphenburg Sarayı’dır (Schloß Nymphenburg)”. Saray 1664-1674 yılları arasında yapılmış, daha sonra büyütülmüştür. Wittelsbach Hanedanlığı’nın yazlık konutu olan sarayın içi muhteşem odalarla doludur.
Münih şehrinin dünyaca ünlü festivali “Oktoberfest” olarak bilinen “Ekim Festivali’dir”. Festival her yıl eylül ayının son günleri ile ekim ayının ilk günleri arasında yapılır. 16 gün süren festivalin geçmişi 1810 yılında yapılan “Prens I.Louis’in” evlilik törenine kadar uzanır. Festival her yıl Merkez Tren İstasyonu yakınındaki sabit festival alanında “Theresienwise” yapılır. Festival sırasında festival için özel olarak mayalanan bira, büyük özel bardaklarda, binlerce kişi alan dev çadırlarda, canlı müzik eşliğinde içilir. Festival alanında büyük bir lunapark yer alır. Bu dönemde birçok Münih’li yerel kıyafetleri ile festivale katıldığından, şehrin sokaklarında yerel kıyafetli Münihli’lerle karşılaşmak son derece keyiflidir. Ancak festival zamanı Münih’e gitmek isterseniz bu dönemde Münih çok kalabalık ve otel fiyatları çok yüksek olduğundan mutlaka birkaç ay önceden bir otelde yer ayırtmanız gerekir.
BODENSEE (CONSTANCE- KONSTANZ) VE ÇEVRESİ
Bodensee Orta Avrupa’nın üçüncü büyük gölüdür. Almanya, Avusturya, İsviçre sınırları içindedir. Bu nedenle aynı gün içinde bu üç farklı ülkeyi ziyaret edebilirsiniz. Göl; “Obersee”, “Überlinger See”, “Untersee”, “Zeller See /Gnadensee” olmak üzere dört bölümden oluşur.
Göl kenarında Avusturya “Vorarlberg Eyaleti” sınırları içinde Gaiẞau, Höchst, Fuẞach, Hard, Bregenz, Lochau ve Hörbranz yer alır. Bunlar içinde en çok ziyaret edilen Bregenz’dir.
İsviçre “St Galen”, “Thurgau” ve “Schaffhausen” Kantonları sınırları içinde; Altenrhein, Rorschach, Horn, Steinach, Arbon, Frasnacht, Egnach, Salmsach, Romanshorn, Uttwil, Kesswil, Güttingen, Altnau, Landsschlacht, Münsterlingen, Botighofen, Konstanz, Kreuzlingen, Gottlieben, Ermatingen, Mannenbach, Berlingen, Steckborn, Mammern, Eschenz, Stein am Rhein yer alır. Bunlardan Arbon ve Romanshorn gezilmesi gereken önemli yerleşimlerdir.
Almanya “Bavyera” ve “Baden Württemberg” Eyaletleri sınırları içinde ise Lindau, Wasserburg, Nonnenhorn, Kressbronn, Langenargen, Eriskirch, Friedrichshafen, Immenstaad, Hagnau, Stetten, Meersburg, Uhldingen- Mühlkofen, Überlingen, Sipplingen, Bodman-Ludwigshafen, Wallhausen, Dingesdorf, Litzelstetten, Reichenau, Allensbach, Radolfzell, Moos, Gaienhofen, Ölmingen ve Kontanz bulunur. Bunlar arasında; Lindau, Friedrichshafen, Meersburg, Überlingen ve Konstanz gezilmesi gereken önemli yerleşimlerdir.
Göl içinde üç ada bulunur. Bunlar “Mainau”, “Reichenau” ve “Lindau Adası’dır”. Ren Nehri göle dökülen en büyük nehirdir. Sularının üçte birini Ren Nehri oluşturur.
Türkiye’den Bodensee bölgesine THY ile Friedrichshafen üzerinden gidebilirsiniz. Ayrıca Stuttgart ve İsviçre Zürih’den bölgeye tren ve araba ile ulaşabilirsiniz. Türkiye’den gidecekseniz en iyi yöntem Friedrichshafen’e uçakla gitmek burada veya Konstanz’da konaklayarak çevreyi dolaşmaktır.
Göl çevresinde dolaşmak için araba, tren, otobüs ve deniz ulaşımından yararlanabilirsiniz. Gemi veya trenle gidilemeyen bazı yerleşimler için otobüsleri kullanabilirsiniz.
LINDAU
Lindau, Bavyera Eyaleti’nde, Bodensee Gölü’nün doğusunda yer alan, 25.000 nüfuslu küçük bir kasabadır. Kasabanın turistik bölgesi kıyıya iki köprü (biri demiryolu, diğeri araç ve yaya yolu) ile bağlanan “ Lindau Adası’dır (Insel Lindau)”. Adanın en canlı yeri olan “Maximillian Straẞe” Tren İstasyonu yanındaki otobüs duraklarının karşısından başlar. Turizm Bürosu ise Tren İstasyonu’nun karşısındadır. Tren İstasyonu’nun yan tarafında liman ve sahil şeridi uzanır. Limandan; Avusturya Bregenz, İsviçre Rorschach, Almanya Friedrichshafen ve Konstanz’a deniz ulaşımı bulunur. Avusturya’da yer alan “Bregenz” teleferik ile çıkabileceğiniz muhteşem bir dağ ve göl manzarası sunan “Pfänder Dağı” ile tanınır. Lindau- Bregenz arası 7 kilometre olduğu için birçok kişi bisikletle sahil şeridinden göl manzarası eşliğinde Bregenz’e gider.
Lindau Adası’nın ana caddesi “Maximillian Straẞe” farklı yüzyıllarda yapılan Gotik ve Rönesans binalarla doludur. Caddede yürürken binaların birbirinden farklı pencereleri, çatıları ve kapıları hemen dikkatinizi çeker. Caddenin en güzel binalarından biri olan “Altes Rathaus” basamaklı çatısı, önündeki üzeri kapalı süslü merdiveni, süslü saati, bina üzerindeki frescoları ile çok güzel bir görünüme sahiptir. Altes Rathaus 1422-1436 yılları arasında yapılmış, 1536-1576 yılları arasında Rönesans tarzda yenilenmiştir. Maximillian Caddesi cafe ve alışveriş yerleri açısından zengindir. Bu caddeye paralel uzanan diğer caddeler ve caddeleri birbirine bağlayan ara sokaklar çok güzel binalar ve küçük kiliselerle doludur. Bu binalar arasında “Marktplatz” yer alan, 1727 tarihli, halen şehir müze olarak kullanılan “Cavazzen” sayılabilir. Şehir sokaklarında çok sayıda sokak çeşmesi bulunur. Sokak çeşmeleri arasında “Lindavia Fountain” güzel bir çeşmedir. Çeşmenin üzerinde yer alan dört figür şehir için önemli olan şarap, mısır, gemicilik ve balığı temsil eder.
Adanın limanı küçüktür. Limanda ilk dikkati çeken liman girişinde 33 metre yüksekliğindeki “Deniz Feneri” ile 6 metre yüksekliğindeki “Bavyera Aslanı’dır”. Bavyera Aslanı’nın yanına kadar yürüyerek, Deniz Feneri ve Bavyera Aslanı’nı içine alan çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Limandaki eski deniz feneri, sivri çatılı, “Mangturm” kıyıya güzel bir görünüm verir. Liman kıyısındaki cafelerde oturarak limanı ve kıyıda gezenleri seyrederek güzel birkaç saat geçirebilirsiniz. Zamanınız varsa, ada sahillerini yürürseniz, eski şehir duvarlarından kalan kuleleri, balıkçı barınakları ve tekneleri görebilirsiniz. Ada küçük olduğu için yarım günlük bir süre Lindau Adası’nı görmeniz için yeterli olacaktır.
FRIEDRICHSHAFEN
Friedrichshafen 58.000 nüfuslu Konstanz’dan sonra göl çevresindeki ikinci büyük şehirdir. Şehre bulunduğunuz yere göre tren veya uçakla ulaşabilirsiniz. Havaalanı olması nedeniyle Bodensee seyahatinde önemli bir konuma sahiptir. Şehre ulaşım ile ilgili ayrıntılı bilgi için http://wikitravel.org/en/Friedrichshafen web adresine bakabilirsiniz.
Friedrichshafen ulaşım olanakları açısından önemli bir konuma sahip olmasına karşılık göl kenarındaki diğer şehir, kasaba ve köylere göre daha az gezilecek yere sahiptir. Tüm gezilecek yerler sahil boyunca sıralandığından yürüyerek çok kısa süre içinde şehrin önemli yerlerini dolaşabilirsiniz. Şehir geniş bir alana yayıldığı için şehir içinde otobüs ve taksiye binebilirsiniz. Şehir Zeplin ile tanınır. Şehrin çevresinde havacılık alanında bazı önemli tesisler bulunur. Şehirde ve Göl çevresinde gezerken gökyüzünde gezinen Zeplinler sürekli dikkatinizi çeker. Sizde isterseniz göl üzerinde oldukça pahallı olan Zeplin gezisi yapabilirsiniz.
“Friedrichschafen Merkez Tren istasyonu (Stadtbahnhof), bazı küçük kasabalara ulaşımı sağlayan otobüslerin durakları ve Turizm Bürosu “İstasyon Meydanı’nda (Bahnhofplatz)” yer alır. Bahnhofplatz şehir merkezine yürüyüş mesafesindedir. Buradan sahile paralel uzanan cadde boyunca yürüyerek veya bu caddenin önünde yer alan park ve park içindeki yürüyüş yolunu kullanarak şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Parkın içindeki sahildeki yürüyüş yolu daha uzun ancak daha keyiflidir. Bu yürüyüş yolundan; sahildeki burunların biri üzerinde yer alan 55 metre yüksekliğindeki iki kulesi ile “Schlosskirche” ve yanındaki sarayı “Schloss” görebilirsiniz. Schlosskirche şehrin simgesini oluşturur. Kilise 1695-1701 yılları arasında yapılmış, 1944 yılında kısmen yıkılmış, daha sonra onarılmıştır. 1812 yılından beri Protestan kilisesidir. Saray ise bir dükün özel konutu olduğundan ziyarete kapalıdır. Kültür ve Kongre Merkezi “Graf Zeppelin Haus” park içindeki “Yat Limanı (Yacthafen)” ile Schlosskirche arasındaki alanda yer alır. Yat Limanı’nın önünden, denizin içinden “Zeplin Deniz Fıskiyesi (Zeppelin Seefontäne)” fışkırır. Bu alanda gördüğünüz 13 metre yüksekliğindeki anıt “Zeppelin Denmark” olarak bilinir. Park içindeki “Zeppelin Brunnen” Zeppelin 100.yıl kutlamalarında orijinal çeşmeye uygun olarak yeniden inşa edilmiştir.
Şehrin merkezi park alanının bitişinde, bir burunun üzerindedir. Burunun park tarafındaki köşesinde yer alan dört metrelik platform gölün masmavi sularını ve karşı kıyıdaki Alpleri seyretmek için ideal bir yerdir. Burunda, kıyı boyunca uzanan sahil şeridinde çok sayıda restaurant, cafe ve dükkan yer alır. Bu cafelerden dilediğinize oturarak gölü seyredebilir. Cafelerde İsviçre’ye göre daha ucuz olduğu için hafta sonu alışveriş için şehre gelen İsviçrelilerle sohbet edebilirsiniz. Ayrıca Limanı’ndan kalkan gemileri izleyebilirsiniz. Limandan yıl boyunca İsviçre Romanshorn’a feribot, Almanya Konstanz’a katamaran çalışır. Ayrıca bazı önemli yerleşimlere gemiler gider. Limandaki panolardan ve bilet satış ofisinden gölde gitmek istediğiniz yönle ilgili ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz. Dilerseniz limanın yanındaki 22 metre yüksekliğindeki kuleden karşı kıyıdaki Alpleri ve gölü seyredebilirsiniz. Burunun iç tarafında birkaç sokaktan oluşan çarşı bölgesinde alışveriş yerleri, kilise, “Rathaus”, çeşmeler, “Zeppelin Müzesi” yer alır. Ayrıca şehirdeki diğer tren istasyonu “Hafenbahnhof” ve otobüs istasyonu “Busbahnhof” burada bulunur. Havaalanından trenle şehre giderseniz bu tren istasyonunda inersiniz.
MEERSBURG
Meersburg Bodensee kıyısında yaklaşık 6000 kişilik nüfusu ile en güzel yerleşimlerden biridir. Tren İstasyonu olmadığı için şehre araba, otobüs veya bazı yerleşimlerden gemi ile gidebilirsiniz. Friedrichshafen’den gidecekseniz otobüs merkez tren istasyonunun önündeki duraktan kalkar. Kıyı boyunca çeşitli yerleşimlere uğrayarak gider. Böylece diğer yerleşimleri de yakından görebilirsiniz. Otobüs Meersburg içinde birçok durakta durur. Sizin merkezde, sol tarafınızda kalacak olan kilisesinin önündeki durakta inmeniz gerekir. Otobüs biletinizi şöförden alabilirsiniz. Sefer saatleri için duraklardaki panoya bakabilirsiniz.
Meersburg; Mainau Adası’na da gidecekseniz, bir tam gün zaman harcayabileceğiniz çok güzel bir Ortaçağ şehridir. Şehir coğrafi konumu nedeniyle adeta iki kattan oluşur. Otobüsle gitti iseniz kilisenin yanındaki sokak sizi Üst Şehrin merkezine götürür. Turizm Bürosu da bu sokak üzerindedir. Gemi ile Friedrichshafen, Konstanz veya diğer yerleşimlerden gitti iseniz Alt Şehrin merkezine ulaşırsınız. Feribot ile Konstanz şehrinden gitti iseniz feribot iskelesi Alt Şehir merkezine biraz daha uzaktır.
Üst şehrin merkezini “Marktplatz” oluşturur. Bu meydanda ve meydana bağlanan sokaklarda çok güzel çiçeklerle süslü masalsı bir görünüme sahip tarihi binalar yer alır. Meydana bağlanan küçük yokuşta 1300’lü yıllarda yapılan bir “Üst Kapı (Obertortrum )” bulunur. Bu sokağın karşısından meydana bağlanan üzerinde birbirinden güzel evlerin bulunduğu “Steigstraẞe” Alt Şehir’de “Bismarckplatz” bağlanır. Bu meydanda ise “Alt Şehir Kapısı” yer alır. Yanındaki iki eski manastırla bütünleşmiş 1551 tarihli “Rathaus” altındaki kapı Marktplatz ile “Schossplatz” birbirine bağlar. Schossplatz’a tümü ile hakim olan pembe- beyaz renkli “Yeni Saray” 1710-1760 yılları arasında Konstanz Prens-Piskoposu’nun konutu olarak yapılmıştır. Halen müze olarak kullanılmaktadır. Saray ile bütünleşmiş “Piskoposluk Kilisesi” 1741-1743 yılları arasında yapılmıştır. 1864 yılından beri kilise Protestan Şehir Kilisesi olarak kullanılmaktadır.
“Eski Saray/Kale’ye” ise Yeni Saray’’ın yanındaki sokaktan ulaşabilirsiniz. Bir küçük köprü ile sokağa bağlanan Eski Saray/Kale diğerinden çok daha büyüktür. 1526 tarihli bu görkemli Ortaçağ kalesi Konstanz Prens- Piskoposunun konutu olarak kullanılmıştır.
Schossplatz bağlanan kısa sokak ile ulaşılan muhteşem göl manzaralı 1760 tarihli “Reithof Staatsweingut” ve yan tarafında yer alan 1725-1735 yılları arasında yapılan “Seminar/Droste –Hülshoff- Gymnasium” geçmişte sarayın çeşitli amaçlarla kullanılan binalarını oluşturmuşlardır. Üst Şehir ile Alt Şehri birbirine bağlayan merdivenlerden biri Reithof Staatsweingut yan tarafındadır. Bu merdiven dışında Turizm Bürosu’ndan aldığınız haritaya dikkatle bakarsanız iki şehri birbirine bağlayan diğer yol ve merdivenleri görebilirsiniz.
Alt Şehir’de tarihi bina sayısı sınırlıdır. Bu bölgenin ana caddesini “Unterstadtstraẞe” oluşturur. Cadde Bismarckplatz yer alan Alt Şehir Kapısı ile Reithof Staatsweingut yanından inen merdivenler arasında uzanır. Cadde; tarihi binalar, alışveriş yerleri, cafeler ve çeşmelerle çok sevimlidir. Cadde ile kıyıdaki cadde küçük ara sokaklarla birbirine bağlanır. Bu caddeler turistlerle doludur. Kıyıdaki caddenin köşesindeki tarihi bina gemi bilet satış ofisidir. Buradan başta Konstanz, Mainau ve Friedrichschafen giden gemiler olmak üzere farklı yerleşimlere giden gemiler için bilet satın alabilirsiniz. Kıyıdaki panolar gemilerin kalkış saatlerini ve yanaştığı iskeleleri gösterir. Bu iskeleler arabasız yolcular içindir. Konstanz’a gidecek arabalı yolcuların Alt Şehir dışındaki Feribot İskelesi’ne gitmeleri gerekir. Ayrıca kıyının Alt Şehir Kapısı tarafındaki diğer ucunda belli saatlerde Mainau Adası’na küçük özel tekneler kalkar. Gemi, feribot veya tekneden tepedeki Eski ve Yeni Saray ile diğer binalar çok ihtişamlı görülür.
MAINAU
Mainau bir çiçek adasıdır. Adada hayal dahi edemeyeceğiniz kadar çok çeşit ve renkte çiçek ve ağacı bir arada görebilirsiniz. Adaya Meersburg, Konstanz veya diğer yerleşimlerden gemi veya teknelerle gidebilirsiniz. Mainau Adası’nda kalkış sürenizi bilmiyorsanız veya geldiğiniz yerden farklı bir yere dönecekseniz tek yönlü bilet almanız uygun olur. Dönüşte adada bilet satılmadığı için biletinizi bindiğiniz gemiden almanız gerekir. Adaya giriş ücreti aldığınız gemi biletinin içinde olabilir. Değil ise ada girişinde giriş ücreti ödemeniz gerekir. Bilet fiyatı oldukça yüksektir. Ancak adayı gezdiğinizde bu fiyata değdiğini göreceksiniz. Araba ile karadan giderseniz arabanızı ada girişinin dışındaki park yerinde bırakmanız gerekir. Konstanz şehrinden 4 numaralı otobüsle giderseniz otobüs durağı araba park yerindeki durakta sizi bırakır. Buradaki bilet gişesinden giriş bileti aldıktan sonra adayı karaya bağlayan yoldan adaya girebilirsiniz. Ada adeta bir çiçek cennetidir. Adını bildiğiniz veya bilmediğiniz binlerce çiçek ve ağaç çeşidi muhteşem bir düzenleme ile adayı süsler. Çiçekler o kadar güzel düzenlenmiştir ki fotoğraf çekmeye doyamazsınız. Çiçeklerin güzel görünümünden çektiğiniz fotoğrafların her biri adeta bir sanat eseri haline gelir. Adada restaurantlar, cafeler, hediyelik eşya dükkanları, birahaneler, basamakları binbir renkte çiçeklerle süslü bir şelale, saray, kilise, kelebek evi, böcek evi, midilli alanı, çocuk bahçesi, çeşmeler, tavus kuşu, ördek gibi çiçek heykeller, küçük köprüler, İtalyan gül bahçesi, tropik bitkiler bahçesi, kule gibi çok sayıda görülecek yer bulunur. Adanın ağaçları arasından göl çok güzel görünür. Kıyıdaki banklara oturarak gölü ve karşı kıyıları huzur dolu bir ortamda seyredebilirsiniz. Çiçekleri seviyorsanız, çocuklarınız varsa bu adayı gezmeden kesinlikle Bodensee gezisinden dönmemelisiniz.
KONSTANZ- CONSTANCE
Konstanz; Almanya - İsviçre sınırında, 80.000 nüfuslu, Bodensee Gölü’nün kenarındaki en büyük şehirdir. Şehre; Friedrichshafen, Meersburg, Mainau, Uberlingen, Lindau, Bregenz, Stein am Rhein ve Schaffhausen’den deniz yolu ile gidebilirsiniz. Meersbug ile Konstanz arasında feribot çalışır. Ancak feribot iskelesi şehrin dışında “Staat’dadır”. Buradan otobüsle şehre gelmeniz gerekir. Friedrichshafen ile Konstanz arasında katamaran seferi bulunur. Feribot, katamaran veya gemi ile ulaşımı hakkında ayrıntılı bilgi için Turizm Bürosu veya limandaki bilet satış yeri ile görüşmeniz gerekir. Göl kenarındaki çeşitli yerleşimlerden şehre tren veya araba ile gitmek de bir diğer seçenektir. Şehre en yakın havaalanları Stuttgart, Friedrichshafen ve Zürih Havaalanları’dır. Bu havaalanlarından şehre ulaşım için http://wikitravel.org/en/Konstanz web adresine bakabilirsiniz.
Konstanz’’ın geçmişi Roma dönemine kadar uzanır. Bu tarihi şehir Ren Nehri ile kuzey ve güney olmak üzere ikiye bölünür. Şehrin her iki tarafı birkaç köprü ile birbirine bağlanır.
Şehrin “Eski Şehir” bölümü güneyde yer alır. Eski Şehir; Ren Nehri ile kıyıdaki Turizm Bürosu’nun bulunduğu Tren İstasyonu arasında kalan bölgede, liman ile kıyıya açılan çok sayıda sokaktan oluşur. Eski Şehir küçük bir alanı kaplar. Bu nedenle Eski Şehri çok kısa sürede rahatlıkla dolaşabilirsiniz.
Konstanz güzel bir “Liman Bölgesi’ne” sahiptir. Limandan İsviçre ve Avusturya Alpleri’ni ve şehrin kuzey tarafının güney görüntüsünü seyredebilirsiniz. Liman girişinde yer alan, sürekli dönen kadın heykeli “Imperia” şehrin simgesidir. 1995 yılında yapılan heykeldeki kadının bir elinde “Papa V. Martin”, diğerinde “İmparator Sigismund” yer almakta, her ikisi de çıplak olan heykellerin sadece başlarında taç bulunmaktadır. Limanda ayrıca “Zeplin Denkmal ” ile “Hafenzoll” da dikkat çeker. Limandaki sarı renkli, dik çatılı bina “Konzil”; 1388 yılında yapılmış, depo olarak kullanılmıştır. 1414-1417 yılları arasında “Konstanz Konseyi” burada toplanarak yeri papayı belirlemiştir. Halen restaurant ve konser salonu olarak kullanılmaktadır. Gölü keyifle seyretmek isterseniz kıyıdaki çiçeklerle süslü “Stadt- Garten ” içinde kısa bir mola verebilirsiniz. Parkın yan tarafında göreceğiniz otel eski bir Dominican Manastırı’dır.
Kaybolma endişesi olmadan gezebileceğiniz Eski Şehrin; kalabalık dar sokakları, küçük sevimli meydanları cafe ve restaurantlarla doludur. Çok sayıda kilise, bir bölümü 700 yıllık tarihi binalar, çeşmeler, heykeller meydanları ve sokakları süsler. Gezmesi keyifli olan bu sokak ve meydanlardaki önemli tarihi binalar ve kiliseler arasında 1100-1854 yılları arasında farklı tarzlarda inşa edilen “Katedral (Basilika Unserer Lieben Frau)” ; “St Stephan Kilisesi”, “Triumphal Arc”, XIV. yüzyıl şehir kapısı ve kulesi “Schnetztor” sayılabilir. Şehri ve gölü tepeden seyretmek için ise Katedral’in Kulesi’ne çıkmanız gerekir. Şehrin meydan ve sokaklarında cepheleri inanılmaz güzel süslemelerle bezenmiş çok sayıda eski lonca evini görebilirsiniz. 1904 tarihli Neo-Rönesans cephesi ile “Hotel Zeppelin”, ön cephesi ve avlusu ile “Rathaus” görülmeye değer güzelliktedir. Şehrin en kalabalık yeri olan “Marktstätte” üzerinde yer alan tarihi binalar da birbirinden güzeldir. İki sevimli kule “Rheintorturm” ve “Pulverturm” ise şehrin güneyini ve kuzeyine bağlayan tren yolunun geçtiği “Ren Köprüsü’nün” hemen yanındadır.
Şehrin kuzey bölümü güneyin aksine fazla turistik özellik taşımaz. Daha çok konut alanıdır. Kuzeyin en güzel bölgesini; dilerseniz Ren Köprüsü’nden geçerek ulaşabileceğiniz “Seestrasse” üzerinde, kıyı boyunca sıralanmış, XIX ve XX. yüzyılda yapılmış, Art Nouveau binaların bulunduğu sahil şeridi oluşturur.
----------------------
Bu yazı Almanya’nın farklı şehirlerine, farklı zamanlarda yaptığım seyahatler sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberlerin verdiği bilgiler ve aşağıda yer alan kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Bremer Drucksachen Service, Bremen in Your Pocket, 2011.
Dk, Eyewitnesss Travel Guides, Germany, Dorling Kindersley Limited, Great Britain, 2007, ISBN: 978 1 40531 970 6.
Dost Kitabevi, Berlin, Görsel Gezi Rehberleri, Ankara, 2007, ISBN: 978-975-298-285-7.
Elmar Hahn Verlag, Würzburg City Guide: Würzburg at a Glance, ISBN:978-3-928645-61-4.
Escudo de Oro, Guide to Munich, ISBN: 3-930705-77-X.
Escudo de Oro, All Berlin and Potsdam, ISBN:978-84-378-1532-9.
Königsschloss Hohenschwangau, Broşür.
Kraichgau Verlag, The Free and Hanseatic City of Hamburg, 2006, ISBN: 3-929228-36-X.
Kraichgau Verlag,Nördlingen, ISBN: 3-929228-48-3.
Kraichgau Verlag,Frankfurt.
Llethen Vertag, Cathedral and City Guide Cologne, ISBN: 3-928503-04-4.
Rahmelverlag, Koblenz Deutshes Eck, ISBN:978-3-926526- 97-7.
Romantic Road, Route Plan.
Splash Guides, Munich City Map and City Guide for Pedestrians, ISBN: 3-933830-77-X.
Schöning Verlag, Potsdam Sanssouci, ISBN:978-3-89917-085-6.
Schöning Verlag, Dresden Cultural Centre on The Elbe, ISBN: 978-3-89917-243-2.
Schöning Verlag, Dinkelsbühl, ISBN:978-3-89917-433-5.
Schöning Verlag, Lake Constance, ISBN: 978-3-89917-143-3.
Schöning Verlag, Constance on lake Constance , ISBN: 978-3-89917-304-8.
Schöning Verlag, Heidelberg am Neckar, ISBN: 978-3-89917-271-3.
The Fuggerei, Broşür.
Visitor’s Guide, Stadt Würzburg.
Willi Souer Verlog, Tour Guide Romantic Road:From the Main to the Alps, ISBN: 978-3-940391-25-4.
Willi Souer Verlog, Rothenburg ob der Tauber, ISBN 978-3-940391-0-94.
Wiẞner Verlag, Augsburg, ISBN 978-3-89639-601-3.
Würzburg Broşür.
Wiẞner Verlag,Füssen, ISBN 978-3-89639-760-7.
http://wikitravel.org/en/Lake_Constance
http://en.wikipedia.org/wiki/Lake_Constance
http://www.wikitravel.org/en/Rotenburg_ob_der_Tauber
http://tr.wikipedia.org/wiki/Almanya
http://www.turkce.visitberlin.de/node/81
http://www.turkcebilgi.com/kutsal_roma_germen_imparatorluğu/ansiklopedi#ansiklopedi
http://www.tarih.gen.tr/ulkeler-tarihi-almanya.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokratik_Almanya_Cumhuriyeti
http://www.kolonya.info/tarihce.html
http://www.wikitravel.org/en/heidelberg
http://wikitravel.org/en/Stuttgart
http://wikitravel.org/en/Frankfurt.
SEYAHATLER

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS
Design by MEHMET KEREM PALA
>