AVUSTURYA
Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.
Avusturya tarihi oldukça eskidir. Ülke toprakları coğrafi konumu nedeniyle M.Ö. VII.yüzyıldan itibaren İskit, Kelt ve Germen kavimlerin istilasına uğramış, M.Ö. I.yüzyılın sonunda Doğu Alplerden “Tuna’ya (Danube)” kadar olan bölge Romalılar tarafından işgal edilmiştir. Romalılar bu bölgede “Carnunutum (Hainburg yakınında)” ve “Vindobona (Viyana)” adıyla bilinen iki askeri karargah kurmuşlardır.
Roma İmparatorluğu’nun Kavimler Göçü ile 395 yılında bölünmesi, 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Avusturya toprakları Hun, Got, Avar, Slav, Macar ve Bavyera kavimlerinin saldırısına uğramıştır. Bavyera Devleti’nin kurulması ve VII. VIII. yüzyılda genişlemesinin ardından, 787 yılında Avrupa’da düzeni sağlayan, “Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun” kurucusu “Frank Kralı Charlemange”, Bavyera devletinin topraklarını eline geçirmiş, 803 yılında Avarlara karşı mücadele ederek Enns Nehri ile Viyana Ormanları arasında Avusturya’nın temelini oluşturan bir bölge “Ostmark” oluşturmuştur. Ostmark; X.yüzyılın başında Macarlar tarafından alınmıştır. Macarların 995 yılında yenilmesinden sonra, Augsburg yakınındaki Lech Nehri kıyılarında, Alman Kralı daha sonra Kutsal Roma Germen İmparatoru olan I. Otto tarafından yeni bir bölge “ Ostarrichi” oluşturulmuştur. II. Otto döneminde bu bölge Babenberg Hanedanlığı’na verilmiş, hanedanlığın merkezi Melk olmuştur. I.Leopord Macarlardan elde ettiği topraklarla daha sonra sınırı Viyana Ormanları’na kadar genişletmiştir. 1156 yılında Babenberglere Kutsal Roma Germen İmparatoru tarafından Avusturya Dukalığı unvanı verilmiş, böylece Viyana başkent olarak tarihte yerini almaya başlamıştır. Babenbergler döneminde Hofburg Sarayı’nın bulunduğu yere kale, “Innere Stadt” etrafına günümüzdeki “Ringstraβe” boyunca şehir surları inşa edilmiştir. Tuna Nehri’nde yapılan taşımacılık, şartlı depolama hakkı ve Venedik Cumhuriyeti ile yapılan ticari anlaşmalarla şehir kısa sürede zenginleşmiştir.
1246 yılında Babenberglerin varisinin bulunmaması nedeniyle; Bohemya Krallığı; bu bölgeyi ve Carinthia, Carniola ele geçirmiş, imparatorluk içinde güçlük bir dukalık haline gelmiştir. Yukarı Alsace Prensi Rudolf Von Habsburg Alman İmparatoru, ardından Kutsal Roma Germen İmparatoru olunca, 1278 yılında Bohemya Krallığı’nın elindeki bölgeyi ele geçirmiş, böylece 640 yıllık “Habsburg Hanedanlığı” dönemi başlamıştır. XIV. yüzyılda Habsburglar tarafından Avusturya, Styria, Carinthia, Carniola, Tyrol ve Trieste bölgeleri ele geçirilmiş, XV. yüzyılda hanedan evlilikleri ve diğer krallıklarla yapılan anlaşmalarla Habsburg Hanedanlığı’nın egemenlik alanı Avrupa hatta İspanya’nın sömürgeleri nedeniyle Güney Amerika’ya kadar uzanmıştır. Macarlar 1485-1490 yılları arasında Viyana’yı kuşatmışlar. Bunu 1529 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun başarısız kuşatması izlemiştir.
1618 ile 1648 yılları arasında yapılan ve Avrupa devletlerinin çoğunun katıldığı, temelde Protestan Katolik mücadelesi gibi görülse de siyasi yönü bulunan Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'na bağlı kralların farklı taraflarda savaşması nedeniyle bir iç savaş niteliği taşıyan “Otuz Yıl Savaşları” sırasında Habsburglar Katoliklerin yanında yer almış, bu savaşlardan Avusturya büyük zarar görmüştür. 1679 yılında çıkan büyük Veba Salgını ve 1683 II. Osmanlı Kuşatması da ülkeyi olumsuz yönde etkilemiştir.
Habsburgların İspanya tahtındaki hakkının sona ermesinin ardından İspanya’da 1701-1714 yılları arasında ortaya çıkan taht mücadeleleri sırasında; Habsburglar Milano, Belçika, Napoli ve Sardunya’yı ele geçirmiştir. İspanya’daki taht mücadelesinin Habsburglarda da yaşanmaması için VI. Karl tek oğlunun ölmesi üzerine Avusturya tacına kızının sahip olması için “Pratik Yaptırım” yayınlamış, Avrupa’daki diğer krallarla anlaşmıştır. VI. Karl’ın ölümünden sonra yaptırımı imzalamayan; Prusya Kralı; Maria Theresa’ya karşı Taht Savaşı başlatmış, Theresa; Prusya, Fransa, Bavyera ve İspanya ile savaşmıştır. Bu savaştan, toprak kaybına karşılık, Maria Theresa başarılı çıkmıştır. Habsburglar 1772 ve 1775 yıllarında Polonya’nın güney bölgelerini ele geçirerek ülkenin bölünmesinde önemli rol oynamıştır. Maria Theresa ve oğlu döneminde ülkede köklü değişiklikler gündeme gelmiştir. Bu dönemde kilisenin yetkileri sınırlandırılmış, yeni yönetimi sistemi oluşturulmuş, merkezi yapı güçlendirilmiş, Almanca resmi dil olarak kabul edilmiş, müzik desteklenmiştir.
XIX. yüzyılın başında Avusturya, Fransız Devrimi’nin ortaya çıkardığı sosyal ve siyasi değişikliklerden etkilenmiştir. Kutsal Roma Germen İmparatoru olarak 1792 yılında tahta çıkan II. Franz, reformist fikirlere karşı çıkarak Fransa karşıtı güçlere katılmış, bunun sonucunda ülke Belçika, Lombardini, Güney Polonya gibi önemli bölgelerini kaybetmiştir. 1804 yılında kendini Avusturya İmparatoru ilan eden II. Franz Napolyon’un Viyana’yı istila etmesini engelleyememiştir. Ancak Napolyon’un yenilmesinin ardından 1815 yılında yapılan ve Avrupa’yı yeniden şekillendiren “Viyana Kongresi’nden” Avusturya Dış işleri Bakanı “Klemens Metternich” sayesinde Habsburg İmparatorluğu güç kazanarak çıkmıştır.
1848-1849 yılları arasında Sanayi Devrimi’nin ortaya çıkardığı koşullar, Karl Marx ve Friedrich Engels’in “Komünist Manifestosu’nun” da etkisiyle imparatorluğa bağlı topraklarda çıkan ayaklanma, devrim ve özgürlük hareketleri İmparatorluğu olumsuz etkilemiş, Rusya’nın yardımıyla ayaklanmalar bastırılmıştır. Bu dönemde 4 hükümet değişikliği yapılmış, yeni bir anayasa kabul edilmiş, yeni imparator Franz Joseph olmuştur. İzleyen yıllarda Fransa, Sardunya, İtalya, Prusya ile yapılan savaşlarda alınan yenilgiler, Almanya’nın güçlenmesi Avusturya İmparatorluğu’nun gücünü zayıflatmış, imparatorluk 1867 yılında Macaristan’la uzlaşma yaparak ikili monarşi sistemini kabul etmiş, “Avusturya Macaristan İmparatorluğu” adını almıştır. İçişlerinde bağımsız iki ayrı ülkeden oluşan yeni imparatorluk dış işlerinde tek bir Habsburg İmparatoru tarafından yönetilmiştir. Bu dönemde Viyana; müzik, Sigmund Freud ile bilim ve yeni sanat akımlarıyla ön plana çıkmış, görkemli binalar, yollar ve kanallar yapılmıştır.
Ancak çeşitli etnik azınlıklardan oluşan imparatorluk, Balkanlarda ve Doğu Avrupa’da genişlemeyi amaçlayan Rusya’nın, etnik azınlıklara destek vermesinden olumsuz yönde etkilenmiştir. Batı tarafını Almanya ve İtalya ile kurduğu üçlü ittifakla sağlamlaştıran imparatorluk, Rusya’nın Balkanlar’da genişlemesini önlemek amacıyla 1908 yılında Bosna Hersek’i resmi ilhak kararı almış, bunun üzerine imparatorluğun Rusya ve Sırbistan’la ilişkileri bozulmuş, 28 Haziran 1914 tarihinde bir Sırp öğrencinin Saraybosna’da Avusturya Macaristan tahtının varisini öldürmesinin ardından, ekonomik ve siyasi nedenlerle I. Dünya Savaşı başlamıştır. 1918 yılında Avusturya Macaristan İmparatorluğu sona ermiş, İmparatorluk Çekoslavakya, Macaristan, Polonya’nın bazı bölgeleri ile Romanya’yı ve daha sonra Yugoslavya olan topraklarını kaybetmiştir.
1918 yılında “Avusturya Cumhuriyeti” kurulmuş, 1920’li yıllarda ülke büyük ekonomik bunalıma içine girmiş, iç sorunlar Avusturya’nın Almanya ile ilhakı düşüncesinin 1933 yılına kadar desteklenmesine neden olmuştur. Ancak Almanya’da Nazi Partisi’nin işbaşına gelmesinden sonra bu düşünceye soğuk bakılmaya başlanmış, Adolf Hitler Avusturya’nın ilhakını gerçekleştirmek için 1934 yılında Avusturya’da Nazilerin iktidarı ele geçirmesine yardım etmiş, ancak başarısız olmuştur. 1937 yılında İtalya ile Almanya’nın anlaşmasından sonra Hitler Avusturya üzerinde baskı kurmuş, Alman birlikleri Avusturya’yı işgal etmiş, Avusturya ordusu direniş göstermemiş, işgal Avusturya Halkı tarafından onaylanmıştır. Aynı yıl Yahudilere yönelik saldırılar gerçekleştirilmiştir. Almanya’nın bir parçası haline gelen ülke; II. Dünya Savaş sırasında Rus ordularının işgaline uğramış, Viyana’ya atılan bombalarla şehir büyük ölçüde tahrip olmuştur.
“1943 Moskova Konferansı” sırasında Müttefikler bağımsız Avusturya Devleti kurmaya karar vermiş, 1945 yılında ilk geçici İkinci Cumhuriyet hükümeti kurulmuş, aynı yıl Avusturya, müttefik ülkeler tarafından dört bölgeye ayrılmıştır. Süper güçler arasında yapılan görüşmeler sonucu imzalanan anlaşma ile Avusturya 15 Mayıs 1955 tarihinde bağımsızlık kazanmıştır. Avusturya 1995 yılından beri AB üyesidir.
Federal bir cumhuriyet olan Avusturya 9 eyaletten oluşur. Bunlar; “Burgerland (başkenti Eisenstadt)”; “Carinthia (başkenti Klagenfurt)”; “Aşağı Avusturya-Niederösterreich- (başkenti St. Pölten)”; “Yukarı Avusturya -Oberösterreich-(başkenti Linz)”; “Salzburg (başkenti Salzburg)”; “Steiermark- Styria (başkenti Graz)”; Tyrol (başkenti Innsbruck)”; Vorarlberg (başkenti Bregenz)”; Viyana-Wien (başkenti Viyana- Wien)” şeklinde sıralanabilir.
Halen 8 milyonun üzerinde olan ülke nüfusunun % 93'ü Avusturyalı'dır. Kalanını Türkler, Almanlar, Slavlar, Hırvatlar (Burgenland'da), Slovenler (Carinthia), Çekler, Macarlar (Viyana'da), İtalyanlar, Sırplar ve Romenler oluşturur. Nüfusun %80’i Katolik, % 5’i Protestan, kalanı diğer dinlerdendir.
Ülkenin resmi dili Almanca’dır. Nüfusun %95’i Almanca konuşur. Ancak Avusturyalı’ların çoğu yerel lehçe kullandığından Almanca bilseniz bile Avusturyalı’larla anlaşmakta zorluk çekebilirsiniz.
“Avusturya ekonomisi, sanayi, turizm ve tarıma dayanır. Tarıma elverişli toprakları sınırlıdır. Modern tarım II.Dünya Savaşı’ndan sonra hızla gelişmiştir. Ülkenin çayırlık alanlarında hayvancılık yapılır. Pik demir, ham çelik ve alimünyum üretimi sanayi alanında ön sıralarda yer alır. Kağıt, kimyasal madde ve plastik diğer sanayi ürünleridir. Avusturya, dünyanın önde gelen magnezit üreticisidir. Schwechat’taki petrol rafinerisi, ülkenin toplam petrol ve petrol ürünleri tüketiminin dörtte üçünü karşılar. Geniş ormanlardan elde edilen kerestenin sadece bir bölümü ülkede işlenir. İşlenmemiş kereste ülkenin başlıca ihraç ürünleri arasında yer alır. En önemli ihraç ürünlerini; makinalar, elektronik araçlar, maden ürünleri, kâğıt, elektrik enerjisi ve gıda maddeleri oluşturur”. Turizm çok gelişmiştir.
Avusturya’nın yaklaşık dörtte üçü dağlarla kaplıdır. Alpler; ülkeyi batıdan doğuya doğru üç sıra halinde geçer. 3798 metre yüksekliğindeki "Grossglockner” ülkenin en yüksek dağıdır. Ülkeyi batıdan doğuya geçen Tuna Nehri'nin Avusturya’daki uzunluğu 350 kilometredir. Ülke çok sayıda küçük göle sahiptir. En büyük gölü 320 km² yüzölçümü ile “ Neusiedl Gölü’dür”. Gölün bir bölümü Macaristan sınırı içindedir.
Avusturya'nın büyük bölümü, kara ve okyanus etkileri gösteren, Orta-Avrupa geçiş ikliminin etkisi altındadır. Alp bölgesinde yazlar serin, kışlar kar yağışlıdır. Ülkenin kuzey ve batısında yağışlar daha az ve yıl içinde sıcaklık farklılıkları daha dengelidir. Kışlar bu bölgelerde nispeten yumuşak, yazlar sıcak geçer. Ülkenin doğusunda kara iklimi hakimdir. Bu bölgede kışlar çok sert ve kar yağışlıdır. Tuna Nehri kış aylarında donar. Buna karşılık yaz ayları sıcak geçer ve yağış görülür. Avusturya farklı iklim özellikleri nedeniyle her mevsim gidilebileceğiniz bir ülkedir. Alp Dağları, kayak, snowboard, dağcılık, yürüyüş, küçük gölleri ise su sporları için tercih edilir.
Avusturya’ya bireysel olarak veya seyahat acentalarının düzenledikleri turlarla vize almak koşuluyla gidebilirsiniz. Bireysel giderseniz; tren, kiralık araç, otobüs veya yerel acentaların düzenledikleri turlarla ülkeyi ve çevresindeki ülkeleri rahatlıkla dolaşabilirsiniz. Özellikle Slovakya’nın başkenti Bratislava; Viyana’ya çok yakın olduğundan tur programları veya çeşitli ulaşım araçlarıyla Bratislava’yı aynı gün ziyaret ederek Viyana’ya geri dönebilirsiniz. Türkiye’de seyahat acentaları sadece Viyana veya “Viyana, Budapeşte, Prag ve Bratislava’yı” içeren paket turlar düzenlemektedirler. Avusturya’da Viyana, Linz, Graz, Innsbruck, Salzburg ve Klagenfurt’ta havaalanı bulunur. Başta THY olmak üzere çeşitli uçak şirketleri bu şehirlerin bir bölümüne Türkiye’den düzenli uçak seferleri düzenler.
Avusturya’nın resmi para birimi Euro’dur. Ayrıca kredi kartınızı her yerde rahatlıkla kullanabilirsiniz. Avusturya hediyelik eşya bakımından zengindir. Buradan ülke tarihini yansıtan küçük hediyelik eşyalar, antika eşyalar, “Augarten Porseleni’nden” yapılmış çeşitli objeler , Avusturya yerel kadın ve erkek kostümleri “Trachten” ve şapkaları ”Wanderhut”, kristal objeler, Avusturya Şarapları, el işi örtüler, Mozart amblemli çikolatalar satın alabilirsiniz.
Avusturya tarihi geçmişinin etkisiyle birçok ülkenin mutfağından oluşan karma bir mutfağa sahiptir. İtalya, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti mutfaklarına özgü yiyecekler Avusturya mutfağında da yer alır. Yerel yemekleri “Wirtshaus” ve “Gasthaus” adını taşıyan küçük restaurantlarda, her çeşit sosisi “Würstelstand” adını taşıyan büfelerde yiyebilirsiniz. “Heuriger” adını taşıyan “Şarap Evleri’nde” uygun fiyata beyaz şarap eşliğinde hafif yiyeceklerle karnınızı doyurabilirsiniz. Şarap köylerinde, şarap üreticilerinin, taze şaraplarını Heuriger Kapısı’na astıkları çam dallarıyla halka duyurmaları geleneği günümüzde de devam etmektedir. Ayrıca birçok cafe size lezzetli yiyecekler sunar. Çok şık restaurantlar ise genelde büyük otellerin içinde yer alır. Avusturya’ya seyahatiniz sırasında mutlaka tatmanız gereken yerel lezzet; dana veya domuz etinin küçük ekmek parçaları ve yumurtaya bulanarak kızartılması ile yapılan “Wiener Schnitzel” ile aynı şekilde tavuk etinden yapılan “Backhendl” dir.
Osmanlıların II.Viyana Kuşatması sırasında geri çekilirken bıraktıkları çuvallar dolusu kahve çekirdeği ile başladığı belirtilen Avusturya kahve kültürünün keyfini Viyana başta olmak üzere diğer şehirlerde birbirinden şık ve kendine özgü atmosfere sahip, bazıları ünlü yazar ve sanatçıların buluşma yeri olan cafelerde çıkarabilirsiniz. Avusturya sayısız kahve çeşidi ile yenilen tatlı, pasta ve kekleri ile tanınır. Tatlılar arasında “Apfelstrudel”, “Palatshinken”, “Reisauflauf mit Äpfeln”,”Topfenknödel”; pasta ve kekler arasında “Sachertorte”, “Linzentorte”, “Guglhupf”, “Rehrücken”, ve “Mohnstrudel” sayılabilir. Avusturya’da “Weizengold”, “Kaiser” tanınmış bira markalarıdır. “Null Koma Josef” alkolsüz biradır.
Avusturya oldukça güvenli bir ülkedir. Ancak her zaman dikkatli olmanızda da yarar vardır.
Aşağıda Avusturya’da gezme olanağı bulduğum Viyana ve Salzburg hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
VİYANA-WIEN
Viyana Avusturya'nın başkenti 414,65 km² yüzölçümüyle ülkenin en küçük ancak en fazla nüfusa sahip eyaletidir. Ülkenin müzik, güzel sanatlar ve önemli tarihi eserlerinin merkezidir. “Tuna Nehri (Donau /Danube)” kıyısında kurulmuştur. Nehrin verdiği zararları engellemek amacıyla; nehir; ilki 1870-1875, ikincisi 1972 ile 1987 yılları arasında yapılan kanallarla düzenlenmiştir. Nehrin ortasında oluşturulan ağaçlık suni ada “Donauinsel” olarak bilinir.
Viyana’ya hava koşullarına göre değişmekle birlikte yaklaşık 3 saat süren bir uçuşla ulaşabilirsiniz. Viyana'nın uluslararası “Wien Schwechat Havaalanı” şehir merkezinden 20 km uzaklıktadır. Şehir merkezine ulaşım için pahalı ancak hızlı olan “City Airport Train (CAT)”; veya daha ucuz olan “S-Bahn” kullanabilirsiniz. Schwedenplatz veya UNO- City bölgesine ulaşım için 30 dakikada bir kalkan otobüsten yararlanabilirsiniz.
Şehir içi ulaşım için taksi, tramvay (strassenbahn), U Bahn (metro) ve otobüs kullanabilirsiniz. Ulaşım için gerekli bilgileri ana duraklardan, Karlsplatz ile Stephanplatz istasyonlarındaki bilgi bürolarından alabilirsiniz. Ayrıca ayrıntılı şekilde düzenlenmiş, tarihi yerlerle ilgili her türlü bilgiyi bulabileceğiniz Viyana şehir haritasından yararlanabilirsiniz. Otobüs ve tramvay biletlerini, gazete bayileri, büfe veya araçların içinden, U- Bahn biletlerini otomatik makine veya bilet gişelerinden satın alabilirsiniz.
Viyana idari bakımdan 23 bölgeden oluşur. Her bölge adı ve numarası ile belirtilir. Bu nedenle gezmek istediğiniz yerleri bulmakta fazla zorluk çekmezsiniz.
Şehirdeki tarihi yerler büyük ölçüde “Innere Stadt”, “Ringstraβe”, “Ringstraβe Çevresi’nde” toplanmıştır. Az sayıda tarihi yer şehrin farklı bölgelerinde yer alır. Innere Stadt, Ringstraβe ve Ringstraβe çevresini gezmenin en iyi yolu yürümektir. Ancak yürümekten yorulursanız Ringstraβe üzerindeki tarihi yerleri görebilmek için 1 ve 2 numaralı tramvaya binebilir. “Hop on Hop off” sistemi ile veya 30 dakika süren bir turla aynı cadde üzerinde 10.00-18.00 saatleri arasında çalışan tur trenini “Vienna Ring Tram” kullanabilir. Fiyatı konusunda önceden anlaşmak koşuluyla Innere Stadt bölgesindeki önemli tarihi yerleri şık faytonlarla “Fiaker” gezebilirsiniz.
Şehrin hem bu bölümünü hem diğer bölümleriyle çevresini gezebilmek için; havaalanından, Viyana Devlet Opera Binası’nın arka tarafında yer alan Turizm Danışma Bürosu’ndan, otelinizden yerel turları öğrenebilir veya gitmeden önce bilgi sahibi olabilmek için http://www.wienguide.at veya http://www.wien.info web adreslerinden yararlanabilirsiniz. Otobüs turları için http://www.wien.info/en/sightseeing/tours-guides/bus-tours web adresine; bot, tramvay, bisiklet turları için http://www.wien.info/en/sightseeing/tours-guides/sightseeing-boat-tram-bicycle web adresine başvurabilirsiniz. Viyana Opera Binası’nın önünden kalkan 15 ayrı noktada duran “Hop on Hop off” dışında; Vienna Sightseeing Tours ( http://www.viennasightseeing.at ); “Cityrama (http://www.cityrama.at ); Red Bus City Tours ( http://www.redbuscitytours.at ) gibi şirketlerin düzenledikleri turlarla tüm şehri, çevresini hatta Salzburg, Prag, Budapeşte ve Bratislava şehirlerini gezebilirsiniz.
“Eski Şehir” (Innere Stadt)” bir tarafı “Tuna Kanalı (Donaukanal)”, üç tarafı XIX. yüzyılda şehir surları yerini yapılan “Ringstraβe” olarak bilinen ana cadde ile çevrilmiştir. Ringstraβe ile halka şeklinde kuşatılan Inner Stadt içindeki sokaklar; birbiriyle bağlantılı ve iç içedir. Otelinizden veya Turizm Bürosu’ndan alacağınız haritaya ilk baktığınızda bu bölge size biraz karışık gelse de; mesafeler birbirine yakın olduğundan; aynı yere birkaç farklı güzergahtan ulaşabilirsiniz.
Şehrin simgesi olan “Stephansdom (Saint Stephen’s Catedral)”; Viyana Devlet Operası’nın (Staatsoper)” yanından geçen “Kärntnerstraβe” ile “Tuna Kanalı (Donaukanal)” tarafına uzanan “Rotenturmstraβe” caddelerinin birleştiği eski şehrin en önemli meydanlarından biri olan “St. Stephansplatz’” üzerinde yer alır. 800 yıllık bir geçmişe sahip olan katedral, XIV. yüzyılda Gotik tarzda yeniden inşa edildiğinden, halen ağırlıklı olarak geç Gotik mimari tarzının özelliklerini gösterir. Ancak uzun tarihi geçmişinin etkisiyle katedralde Romanesk ve Barok mimari tarzının örnekleri de görülür. XIII. yüzyıl Romanesk Kilisesi’nden kalanları; “Dev Geçidi” adı ile bilinen “Ana Kapı” ve kapının iki yanındaki kulelerde görebilirsiniz. Katedral; geometrik desenler ve imparatorluğu’nun simgesi taç ve çift başlı kartal motifleriyle süslü sırlı çinilerle kaplanmış çatısı ile çok görkemlidir. Katedralin en dikkat çekici yeri; XV. yüzyılda inşa edilen 137 metre yüksekliğindeki, “Steffi” olarak bilinen “Güney Kulesi’dir”. Kulenin en üst noktasında çift başlı kartal yer alır. Güney Kulesi’nden muhteşem bir manzara seyretmek isterseniz; kuleye çıkış yeri katedralin dışındadır. Katedralin “Kuzey Kulesi” tamamlanamadığından 1578 yılında yapılan Rönesans bir kubbe ile kapatılmıştır. Güney Kulesi’ne göre çok kısa olan bu kuleye katedralin içinden asansörle çıkabilirsiniz. Güzel bir şehir manzarasına sahip olan Kuzey Kulesi’nde; 20 tonluk “Pummerin Çanı” olarak bilinen dev bir çan bulunur. Osmanlı İmparatorluğu’nun Viyana kuşatması sırasında bıraktığı toplardan yapılan çan Avusturya’nın en büyük çanıdır. Önemli günlerde kullanılan çan II. Dünya Savaşı sırasında tahrip olmuş, 7 yıl süren bir çalışma ile yeniden yerine konmuştur. Benzer şekilde II. Dünya Savaşı’nda büyük ölçüde tahrip olan katedral halkın desteği ile bugünkü haline getirilmiştir. Katedralin içi de dışı kadar ihtişamlıdır. Farklı dönemlerden kalan eserlerle adeta bir müzeyi andıran katedralde en ilginç köşe; “Kilise Babaları” olarak bilinen dört azizin heykelleriyle süslenmiş inanılmaz güzel taş işçiliğe sahip sarmal merdivendir. Merdivenin alt tarafında da merdiveni ve katedralin içindeki birçok eseri yapan heykeltıraşın “Pilgram” pencereden bakan bir heykeli yer alır. Ayrıca “Barok Yüksek Altar’ın” solunda yer alan oyma ahşaptan yapılmış “Wiener Neustädter Altar” muhteşem bir işçiliğe sahiptir. Habsburg Krallarından bazılarının iç organlarının gömülü olduğu katedralin alt katında belli saatler arasında her 15 dakika veya yarım saatte bir düzenlenen turlarla gezilebileceğiniz Katakomb’lar yer alır. Katedralin içini arzu ederseniz pazar günü dışında her gün 10.30 ve 15.00 saatlerinde, pazar günü 15.00’de düzenlenen rehberli turla gezebilirsiniz. Çatı yürüyüşünü de içeren rehberli akşam turu ise saat 19.00’dadır. Katedralde klasik müzik konserleri de düzenlenmektedir.
Kateralin arka tarafında; “Domgasse 5” numaralı apartmanın ilk katında ünlü besteci “Wolfgang Amadeus Mozart’ın” Viyana’da 1784-1787 yılları arasında yaşadığı ve “Figaro’nun Düğünü’nü” de bestelediği ev yer alır. “Figarohaus” olarak bilinen ev halen müze olarak kullanılmakta, akşamları konserler düzenlenmektedir. Bu ev dışında Mozart ve diğer ünlü bestecilerin doğdukları, yaşadıkları veya öldükleri sayısız ev Viyana’nın her tarafında karşınıza çıkar. Müzenin hemen yakınında Katedralin arka tarafında kalan “Blutgasse” ile katedralin yan tarafından geçen “Singerstraβe” köşesindeki; “Fähnrichshof”; galeri, butik, apartman ve bahçelerden oluşan büyük güzel bir bina kompleksidir.
Katedralin önünden geçen “Rotenturmstraβe” üzerinde katedralden sonra biraz ilerlediğinizde; şık cafelerin yer aldığı küçük meydana “Lugeck’” ulaşabilirsiniz. Buradan gireceğiniz dar sokak “Bäckerstraβe” boyunca çok sayıda cafe ve restaurant bulunur. Bäckerstraβe sizi “Dr.Ignaz Seipel Platz” olarak bilinen meydana ulaştırır. Aynı meydana katedralin Kuzey Kulesi’nin bulunduğu taraftaki sokak aralarından girerek de gelebilirsiniz. Bu meydanda karşınıza eski üniversitenin bir bölümü olarak inşa edilen, halen “Avusturya Bilimler Akademisi (Österreichische Akademie der Wissenschaften)” olarak kullanılan Roccoco tarzı bina ile Barok “Yahudi Sinagogu” çıkar. Az ileride ise “Robert Schumann Evi” yer alır. Bu bölgedeki sokaklar şık, görkemli binalarla doludur.
Güzel bir “Wiener Schnitzel” veya “Backhendl” yemek isterseniz Bäckerstraβe öncesi “Wollzeile” üzerinden girilen Bäckerstraβe bağlanan bir ara sokakta ana merkezi ve Bäckerstraβe üzerinde şubesi bulunan “Figlmüller” ideal bir seçimdir.
Lugeck Meydanı’nın karşı tarafındaki sokağa “Lichtenstaβe” girdiğinizde ise Roma döneminde forum olarak kullanılan Viyana’nın en eski meydanına “Hoher Markt” ulaşabilirsiniz. Meydanda 1911 yılında bir sigorta şirketi tarafından yaptırılan, Avusturya tarihinin önemli kişilerinin figürlerinden oluşan müzikli saat “Ankeruhr” yer alır. Saat 12.00’de meydana gelirseniz güzel bir saat gösterisi izleyebilirsiniz. “Yahudi Meydanı’na (Judenplatz)” yakın olan bu meydanda ayrıca 1728-1732 yılları arasında yapılan “Joseph Çeşmesi” olarak bilinen şık bir çeşme ile meydanın altında “Roma Kalıntıları (Römische Ruinen)” yer alır. Hoher Markt ile Donaukanal arasında kalan halen bar, restaurant ve diskoların yer aldığı eski “Yahudi Bölgesi’nde” ise “ Stadtempel” Sinagogu ile Roma Vindobona bölgesinde 740 yılında inşa edilen, sarmaşıklarla sarılmış şehrin en eski kilisesini “Ruprenchtskirche” görebilirsiniz. Bu bölgede ayrıca “Eski Belediye Sarayı (Altes Rathaus)” ile Roma döneminde inşa edilen, 1262 yılında tahrip olan XIV ve XV. yüzyılda yeniden yapılan, Donaukanal kıyısına bakan “Maria am Gestade Kilisesi” bulunur.
“Eski şehrin ((Innere Stadt)” Donaukanal kıyısında yer alan “İsveç Meydanı’nda (Schewenderplatz)” eski şehir duvarı kalıntılarını görebilirsiniz. Kilometrelerce uzunluğundaki Donaukanal boyunca şehrin 1. ve 2. bölgelerini birbirine bağlayan çok sayıda köprü bulunur. Bu köprülerden “Swedenbrücke” altındaki alandan; “Blue Danube Şirketi’nin” gezi tekneleri kalkar. Arzu ederseniz tur şirketinin sunduğu farklı nehir turu seçenekleri arasından birini seçerek teknelerle kısa veya uzun süreli kanal veya Tuna Nehri turu yapabilirsiniz. Tur seçeneklerini gitmeden önce görebilmek amacıyla http://www.ddsg-blue-danube.at web adresinden yararlanabilirsiniz.
Kısa kanal turunuz esnasında; 17 kilometre uzunluğundaki “Tuna Kanalı (Donaukanal)” boyunca tekneniz köprüler arasında ilerlerken şehrin farklı bölgelerini ve bölgelerdeki önemli binaları görebilirsiniz. Bunlar arasında; Windsor tarzı tuğla yapı kompleksi “Rossau Barracks”, “Wien Ring Tower”, “Kaisebad”, “Urania Gözlemevi”, “KunstHausWien”, 1896-1899 yılları arasında yapılan dört gaz deposunun düzenlenmesi ile oluşturulan alışveriş merkezi kompleksi “Gasometer” ve “Power Plant Freudenau” sayılabilir.
Tekneniz “ Tuna Nehri’ne (Donau)” ulaştıktan sonra bu defa daha önce gördüğünüz 2. ve 20. bölgenin Donau kıyısında yer alan bölümünü görebilirsiniz. Bu bölümde göreceğiniz yerler arasında “Budist Pagoda”, “Ernst Happel Stadion”, “Mexicoplatz”, “Francis of Asisi Church”, 170 metre yüksekliğinde “Milenyum Kulesi (Millennium Tower)” yer alır. Donau ile “Yeni Tuna (Neue Donau)” arasındaki bölgede nehrin ortasında gördüğünüz kumsal, spor ve piknik alanlarına sahip 21 kilometre uzunluğundaki suni ada “Donauinsel” olarak bilinir.
Bu adanın arka tarafında kalan “Yeni Tuna (Neue Donau)” ile “Eski Tuna (Obere Alte Donau”/ Intere Alte Donau)” arasında kalan 22. bölgede; 1973-1979 yılları arasında yapılan, dört yarım daire şeklindeki bina ile bir kongre merkezinden oluşan, Birleşmiş Milletler’in üç merkezinden biri olan “UNO-City” yer alır. UNO-City’i pazartesi perşembe günleri arasında 11.00 ve 14.00 saatlerinde düzenlenen rehberli turlarla gezilebilirsiniz. UNO-City 600.000 m² büyüklüğünde “Donau Park” ile çevrilidir. Parkın içindeki 252 metre yüksekliğindeki “Tuna Kulesi (Danube Tower- Donauturm)” gözlem terası ve döner restaurantı ile şehrin en güzel köşelerinden biridir. 21 ve 22. bölgenin arasında yer alan “Eski Tuna’nın (Obere Alte Donau”/ Intere Alte Donau)” kıyıları kumsal, marina ve bahçelerle çevrilidir.
Arzu ederseniz bir bölümünü tekne turu ile gördüğünüz şehrin bu bölgelerini kara yolunu kullanarak daha sonra tekrar dolaşabilirsiniz.
Geziniz sırasında; Katedral ve önündeki meydan; Innere Stadt merkezinde yer aldığından farklı yollardan gitseniz bile sürekli karşınıza çıkar. Katedralin yer aldığı, şehrin ana caddelerinin birleştiği “St Stephensplatz” şehrin en canlı yeridir. Sokak müzisyenleri, sivil toplum örgütleri standları ve göstericilerile dolu olan bu meydanda, tarihi mekanla uyumlu olmayan, 1990 yılında cam ve çelikten yapılmış, katedralin görüntüsü camlarına yansıyan “Haas Haus” adını taşıyan bir ticaret merkezi bulunur.
Binanın yan tarafından başlayan, şehrin en ünlü alışveriş caddelerinden biri olan “Graben”, Roma döneminden XII. yüzyılın ikinci yarısına kadar şehrin batı sınırını oluşturmuştur. Viyana Porseleni ve kristal eşyalar da satın alabileceğiniz çok sayıda dükkanın yer aldığı bu cadde son derece şıktır. Caddenin ortasında; 1679 yılında vebada ölenlerin anısına yapılan, yapımında farklı sanatçıların yer aldığı “Kutsal Teslis Anıtı (Pestsaule)” bulunur. Sadece yaya trafiğine açık olan bu güzel caddede, yeşil kubbesi ile Barok tarzının güzel bir örneği olan Viyana’nın ikinci en eski kilisesini “Peterskirche” görebilirsiniz.
Kiliseyi geçtikten sonra üç farklı yöne giden sokağın birleştiği alana geldiğinizde; dar “Naglergasse” veya ona paralel uzanan trafiğe açık “Bognergasse” takip ederseniz “Freyung Meydanı’na” ulaşabilirsiniz. Freyung Meydanı’ndan önce Bognergasse üzerinde “Platz am Hof” yer alır. Babenberglerin ilk saraylarını inşa ettikleri bu meydanın ortasında 1667 yılında 30 yıl Savaşları anısına yapılan bir “Meryem Ana Sütunu” bulunur. Meydanda ayrıca “Am Hof Kilisesi” ile itfaiye binası olarak kullanılan “Civil Arsenal” gibi tarihi binalar gözünüze çarpar. Am Hof Meydanı’nın hemen yakınında ise eski Yahudi Mahallesi’nin merkezi olan küçük meydanı “Judenplatz” görebilirsiniz. Bu meydanın altında eski sinagogtan kalan kalıntılar ve ortasında “Soykırım Anıtı” bulunur. Yahudiler XII. yüzyılda Viyana’ya gelmiş, 1421 yılında ve Nazi döneminde büyük sıkıntılar çekmişlerdir.
Freyung Meydanı’nın köşesinde ise karşınıza, Babenbergler döneminde haçlılar için önemli bir konaklama merkezi olan şehirde; Kudüs’e giden İskoç ve İrlandalı Benedikten Rahiplerinin 1155 yılında yaptırdıkları “Schottenstift Manastırı” ile bir kilise “Scohottenkirche” çıkar. Meydanın diğer tarafında kilisenin karşısında XVIII. yüzyılda yapılmış “Freyung Pasajı” ile “Troçki” ve “Sigmund Freud’un” sık sık ziyaret ettikleri Neo-Rönesans cafeyi “Cafe Central” birleştiren “Palais Fertsel” yer alır. Freyung civarı birbirinden güzel saraylarla doludur. Buradan yolunuza devam ederseniz Ringstraβe üzerindeki Viyana Üniversitesi’ne ulaşabilirsiniz. İsterseniz yolunuza devam etmeden “Palais Fertsel” yanından “Naglergasse” ve “Bognergasse” sokaklarına paralel şekilde uzanan, halen hükümet binaları olarak kullanılan saraylarla dolu “Herrengasse” üzerinden diğer meydana “Michaeler Platz” geri dönebilirsiniz. Bu meydandan önce Herrengasse üzerindeki dar sokaklardan birine girdiğinizde eski bir kilisenin yer aldığı küçük meydana “Minoritenplatz” ulaşabilirsiniz.
Graben Caddesi’nde üç yolun birleştiği noktada “Peterskirche” yönünde devam eden “Tuchlauben ” boyunca ilerlerseniz “Rotenturmstraβe” üzerinden de ulaşabileceğiniz “Hoher Markt” karşınıza çıkar.
Graben Caddesi ile Michaeler Platz arasında yer alan “Kohlmarkt “ şehrin en şık dükkanlarının yer aldığı caddelerinden biridir. Caddeden Hofburg Sarayı’nın muhteşem yeşil kubbesi görünür. Bu caddede 14 numarada yer alan “Café Demel- Der Demmel” Viyana'nın en şık cafelerinden biridir.
Innere Stadt içinde, birçok sokaktan ulaşabileceğiniz “Hofburg Sarayı’nın” ana giriş kapısı “Michaelerkirche Kilisesi’nin” yer aldığı “Michaeler Platz” üzerindedir. Farklı dönemlerde yapılan binalarla geniş bir alanı kaplayan saray ve bahçeleri görülmeye değer güzelliktedir.
Ön tarafında eski şehir kalıntılarının yer aldığı sarayın giriş kapısının “Michaelertor” iki tarafında dört büyük heykel bulunur. Sarayın XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılan “St. Michael Kanadı’nın (St. Michael Wing) ” yer aldığı bu bölümde ihtişamlı giriş kapının üzerinden yükselen yeşil büyük kubbe (Michealerkuppel) çok hoş görülür. Giriş kapısı sizi sarayın iç avlusuna “In der Burg” götürür. Avlunun ortasında “İmparator I.Franz’ın Heykeli” karşınıza çıkar. Avlunun etrafı dört farklı dönemde yapılmış binalarla çevrilmiştir. Bu binalar 1723-1730 yılları arasında geç Barok tarzında inşa edilen, Franz Joseph’in dairelerinin yer aldığı “Reichsanzleitrakt (Chancellory Wing )” ; 1575-1611 yılları arasında erken Barok tarzında inşa edilen daha sonra “İmparatoriçe Elisabeth’in (Sisi) yaşadığı “Amelienburg”, 1660-1666 yılları arasında Barok tarzda inşa edilen halen cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan “Leopoldinischer Trakt (Leopold Wing); ve Ortaçağda yapılmış, avlunun en eski sarayı “Alte Burg” şeklinde sıralanabilir.
Sarayın ana giriş kapısının iç tarafında “Sisi Müzesi (Sisi Museum)”, “İmparatorluk Daireleri (Kaiserappartements)” ve “Kraliyet Gümüş Koleksiyonu (Silberkammer)” girişi bulunur. Bu bölümün tümünü tek bir biletle saat 9.00-17.00; temmuz, ağustos aylarında 17.30’a kadar gezebilirsiniz. Bu geziniz sırasında Avusturya İmparatorluğu’nun en tanınmış imparatoriçelerinden biri olan Sisi ve saray yaşamı konusunda fikir sahibi olabilir. Aynı zamanda iç avluda gördüğünüz binaların bir bölümünün içini görmüş olursunuz. Ana giriş kapısının iç tarafından girişi bulunan diğer bölüm İspanyol Binicilik Okulu’dur.
İç avluda Alte Burg tarafında; XV. yüzyıl yapımı; Viyana’daki en önemli Rönesans çalışmalardan biri olan “İsveç Kapısı (Schweizertor)”; sizi, “İsveç Avlusu’na” ve saray şapeline “Burgkapelle” götürür. 1449 yılında tamamlanan Gotik Kraliyet Şapeli’nde ocak ayından haziran ayına, eylül ayının ortasından aralık ayı sonuna kadar ve 25 aralıkta her pazar sabahı saat 9.15 de, 1498 yılında kurulan “Viyana Çocuk Korosu’nun (Vienna Boys’ Choir) ” konseri gerçekleştirilir. Bu konseri önceden internet üzerinden bilet alarak veya kiliseden bilet alarak izleyebilirsiniz. Koro şapel dışında şehirdeki farklı mekanlarda da diğer orkestralarla birlikte konserler vermektedir. Koronun konser programını internetten öğrenerek önceden bilet alabilirsiniz. Avluda ayrıca kraliyet hazinelerinin sergilendiği muhteşem bir müze olan “Schatzkammer” yer alır. Salı dışında her gün 10.00- 18.00 saatleri arasında açık olan bu müzede Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun nişanları, değerli taşlardan ve som altından yapılmış imparatorluk tacı, Hz. İsa’yı yaraladığına inanılan kutsal kılıç, “Charlemagne Kılıcı” gibi değerli eserler sergilenir.
İç avlunun “Leopold Kanadı’nda (Leopoldinischer Trakt )” yer alan hediyelik eşya dükkanlarının bulunduğu bir geçiş yolu sizi; sarayın I.Dünya Savaşı’ndan önce monarşinin son döneminde inşa edilen yeni bölümüne ve onun önündeki “Kahramanlar Meydanı’na (Heldenplatz)” götürür. Ringstraβe kenarında yer alan bu meydan şehrin en büyük, en kalabalık meydanıdır. Meydanda; 1938 yılı Mart ayında Adolf Hitler, Avusturya ile Almanya’nın birlikteliğini ilan etmiştir. Meydanın Ringstraβe tarafındaki girişinde “Napoleon Zaferi” anısına 1824 yılında inşa edilen “Saray Kapısı (Burgtor)” yer alır. Kapı daha sonra “Bilinmeyen Asker Anıtı ” adını almıştır. Meydanda gördüğünüz heykeller Prens Eugene ve Arşidük Charles aittir. Meydanda yer alan muhteşem binasıyla “Neue Burg” halen Türkiye’deki Efes Antik şehrinden götürülen eserlerin sergilendiği salı dışında her gün 10.00-18.00 saatleri arasında açık olan “Efes Müzesi (Ephesus Museum)” ile birçok ünlü müzik ustasının müzik aletlerinin sergilendiği “Antik Müzik Aletleri Müzesi’ne (Sammlungalter Musikinstrumente)” ev sahipliği yapar. Viyana seyahatiniz sırasında hüzünlü bir şekilde içini dolaşsanız da Efes Müzesi’ni görmek için mutlaka özel bir zaman ayırmalısınız.
Volksgarten, Ringstraβe üzerinde Heldenplatz yanında yer alır. Park Napoleon tarafından şehir duvarlarının bir bölümünün yıkılması üzerine, 1820 yılında Fransız tarzında yapılmıştır. Günün her saati kalabalık olan park; çeşme, heykeller ve “Theseus Tapınağı (Theseustempel)” ile süslenmiştir.
“Michaeler Meydanı’nda (Michaelerplatz)” sarayın ana giriş kapısının “Michaelertor” yanında sarayın bir parçası olarak 1729-1735 tarihleri arasında inşa edilen Barok “Kış Binicilik Okulu (Winterreitschule)” yer alır. Bina 1572 yılında kurulan “İspanyol Binicilik Okulu’na (Spanische Reitschule)” ev sahipliği yapar. Bu okulda beyaz muhteşem güzellikteki “Lipizzaner Atları’na” XVII. yüzyıldan bu yana zarif bir şekilde yürümeleri ve dans etmeleri öğretilmektedir. Atların ve İmparatorluk dönemine ait giysilerle atları üzerinde dimdik duran binicilerin özel gösterilerini, sabah antremanlarını (10.00-12.00 arası), rehberli turları (14.00, 15.00, 16.00 saatlerinde) şubat ayından haziran ayı sonuna kadar ve ağustos ayı sonundan kasım ayı başına kadar izlemek isterseniz detaylı program için http://www.srs.at web adresine bakmanız gerekir.
Kış Binicilik Okulu’nun yan tarafında 1565 yılında Arşidük Maximilian için konut olarak yaptırılan 1558 yılında yeniden düzenlenen “Stallburg” bulunur. Üç katlı kemerli avlusu ile Viyana’nın en önemli Rönesans binalarından biri olan bu bina; halen İspanyol Binicilik Okulu tarafından kullanılmaktadır. 1967 yılından bu yana binanın 2.katında “Lipizzaner Museum” bulunmaktadır.
Biraz ilerideki ortasında II. Joseph’in Heykeli’nin bulunduğu “Josefsplatz” olarak bilinen meydan Barok binalarla çevrilidir. Bunlardan en güzeli “Ulusal Kütüphane’dir (Nationalbibliothek)”. Kütüphane geçmişte imparatorluk kütüphanesi olarak hizmet vermiştir. Kütüphane; halen iki milyondan fazla el yazması kitap ve diğer dokümanlarla Avrupa’nın en büyük kütüphanesidir. Şık kütüphane binasının en görkemli yeri Barok tarzı “Büyük Salon’dur (Prunksaal)”. Salonun tavanında kütüphanenin kurucusu İmparator IV. Karl için yapılan freskler görülmeye değer güzelliktedir.
Avusturya Ulusal Kütüphanesi’nin yan tarafında; “Augustinerstraβe” üzerinde; Habsburg’ların evlendikleri ve öldükten sonra kalplerinin saklandığı Barok tarzı “Augustinerkirche”, ve “Augustine Monastery” bulunur. Kilisenin pazar ayininde ünlü bestecilerin ayin müzikleri seslendirilmektedir.
“Savaş ve Faşizm Karşıtı Anıt’ın” yer aldığı “Albertinaplatz” üzerinde bulunan “Albertina Sarayı” klasik mimarinin önemli örneklerinden biridir. Saray halen dünyanın en iyi grafik koleksiyonlarından biri olan “Albertina Grafik Koleksiyonu’na (Grapische Sammlung Albertina)” ev sahipliği yapmaktadır.
Ringstraβe üzerinde ve Neue Burg arkasında, yer alan “Burggarten” XIX. yüzyılda imparatorluk ailesi için düzenlenmiş bir parktır. Parkta “Mozart” ve “İmparator I.Franz Joseph Heykeli” ve içinde palmiyelerin altında güzel bir yemek yiyebileceğiniz“Cam Ev (Glashaus)” bulunur.
“Ringstraβe” şehrin tarihi ve en güzel caddesidir. İki ucu kanalın farklı bölümlerinde sona eren caddenin; “Parkring” bölümünde; 1862 yılında halka açılan, 1920’li yıllarda Neo-Romantik tarzda yenilenen, önemli bestecilerin, sanatçıların heykellerinin ve cafelerin yer aldığı, içinden “Wien Nehri” geçen “Stadt Park” ve şehrin önemli konser salonlarından biri olan “Kursalon” yer alır. Toplam alanının % 28,4'ü yeşil alan olan şehirde bu güzel park dışında farklı büyüklükte yüzlerce park bulunur.
Ringstraβe “OpernRing” bölümünde; 1861-1869 yılları arasında yapılan, 1945 bombardımanı sırasında %80’i tahrip olan, daha sonra bazı değişikliklerle yeniden inşa edilen, dört etrafı caddelerle kuşatılmış, muhteşem “Viyana Devlet Operası (Staatsoper)” yer alır. Her yıl “Opera Balosu’na” ev sahipliği yapan, sahip olduğu teknoloji nedeniyle yılda 10-15 farklı oyun sahnelenebilen Viyana Devlet Operası’nın içini düzenlenen rehberli turlarla veya gece bir opera gösterisine katılarak görebilirsiniz. Programı öğrenebilmek için http://www.wiener-staatsoper.at web adresine bakabilirsiniz.
Ringstraβe “BurgRing” bölümünde; “Hofburg Sarayı’na ait “Burggarten”,“Neue Burg”, “Heldenplatz” yer alır. Caddenin diğer tarafında; ortasında “Maria Theresa Heykeli” bulunan “Maria Theresien Platz”, bunun iki tarafında simetrik muhteşem iki bina bulunur. Bu binalardan biri “Doğa Tarihi Müzesi (Naturhistorisches Museum)”, diğeri “Sanat Tarihi Müzesi’dir (Kunsthistorisches Museum)”. 1890 yılında yapılan iki müze binasının içi çeşitli sanatçılar tarafından muhteşem şekilde düzenlenmiştir. Habsburg Hanedanlığı’na ait eserlerin sergilendiği Sanat Tarihi Müzesi’nin, giriş katının sağ tarafında, Mısır, Yunan, Roma ve Yakın Doğu medeniyetlerine ait antik uygarlıklarla ilgili eserleri, sol tarafında heykel galerilerini görebilirsiniz. Şık merdivenlerle çıkılan 1.kat ünlü ressamların resimleri ile dolu, dünyanın 4. büyük resim galerisidir. Binanın 2.katında ise para koleksiyonları ile geçici sergiler yer almaktadır.
Ringstraβe “Dr. Karl Lueger Ring” bölümünde; Hofbourg Sarayı bahçesi “Volksgarten”, parkın biraz ilerisinde “Burgtheater” bulunur. Tiyatro Almanca konuşulan ülkelerdeki en önemli tiyatrolardan biridir. İlk tiyatronun İtalyan Rönesans tarzı yenilenmesinin ardından, 1945 Bombardımanı’ndan kalan bölümü üzerine 1951-1955 yılları arasında yeniden inşa edilmiştir. Her gün saat 15.00, Pazar 11.00, temmuz ve ağustos aylarında 14.00 ve 15.00 saatlerinde rehberli turlarla tiyatroyu gezebilirsiniz. Caddenin diğer tarafındaki tarihi binalardan 1874- 1883 yılları arasında yapılan Grek tapınağına benzeyen “Parlamento” ve önündeki “Athena Heykeli” dikkat çekicidir. Parlamento’nun içini gezmek için toplantı günleri dışında belli gün ve saatlerde rehberli tur düzenlenmektedir. Parlamento’nun yan tarafındaki parkın arkasında 1872-1883 tarihleri arasında yapılan kuleli “Belediye Sarayı’nı” görebilirsiniz. Belediye Sarayı’nın üç kulesinden en uzun olanı 98 metre yüksekliğindedir. İçini toplantılar dışında belli gün ve saatlerde rehberli turla gezebileceğiniz Belediye Sarayı’nın önündeki parkta belediye başkanlarının heykelleri yer alır. 1365 yılında kurulan, 1873-1883 yılları arasında, İtalyan Rönesans tarzında inşa edilen Üniversite binaları da son derece görkemlidir. Üniversite binalarının yakınında yer alan Neo-Gotik “Adak Kilisesi (Votivkirche)” 99 metre yüksekliğindeki iki kulesiyle hemen dikkatinizi çeker. Caddenin “Schottenring” adını taşıyan bölümünde ise dünyanın en eski borsalarından biri olan “Viyana Borsası’nın (Wiener Börse)” tarihi binasını görebilirsiniz. Arzu ederseniz caddenin civarında yer alan “Sigmund Freud”, “Anton Bruckner” ve” Beethoven” evlerini ziyaret edebilirsiniz.
Ringstaβe üzerindeki en güzel binalardan biri olan “Viyana Devlet Operası’nın çevresi” tarihi binalarla doludur. Operanın yanından Katedrale kadar uzanan cadde “Kärtnerstraβe” araç trafiğine kapalı şehrin en önemli alışveriş caddelerinden biridir. Cadde boyunca şık dükkanlar birbiri ardına sıralanmıştır. Viyana Devlet Operası’nın arka tarafından “Hofburg Sarayı’nın Albertina bölümüne doğru ilerlediğinizde “Neuer Markt” üzerinde, “Kapuzinerkirche” ve onun alt katında Habsburglara ait 140 mezarı görebilirsiniz. Opera binasının hemen arasındaki “Philharmoniker straβe” üzerindeki “Hotel Sacher” ve altındaki cafe ise şehrin en tanınmış mekanlarından biridir. Halen Viyana’da her cafede bulabileceğiniz “sachertorte” ilk defa burada üretilmiştir. Bu nedenle cafe Viyana’ya gelen her turistin uğradığı bir yerdir. Cadde üzerinde XIII. yüzyılda Malta Şövalyeleri’nin yaptırdığı “Malta kilisesi (Malteserkirche)” duvarlarındaki şövalye armalarıyla ilginizi çekebilir. Tarihi bina sayısı XIX. yüzyıldaki düzenleme nedeniyle diğer caddelere göre sınırlı olsa da tiyatro, konser bileti satan Mozart veya Beethoven kıyafeti giymiş gençlerle, her köşesinde ünlü bestecilerin eserlerini yorumlayan sokak müzisyenleriyle dolu bu caddede yürümek son derece keyiflidir.
Viyana Devlet Operası’nın karşısındaki bölgede yer alan “Operngasse” boyunca ilerlediğinizde ise; karşınıza şehrin tanınmış cafelerinden biri olan “Cafe Museum” ile “Secession” çıkar. Secession; küp şeklinde, dört kule arasına yerleştirilmiş yaldızlı defne yapraklarından bir kubbesi olan üç duvarı işlemeli ilginç bir binadır. Bina; 1898 yılında dönemin akademik sanat anlayışına karşı çıkan “Secession Akımı’nın (ayrılıkçı)” sanatçılarının galerisi olarak Otto Wagner’in öğrencisi tarafından yapılmıştır. Halen binada çağdaş sanatçıların eserlerini ve akımın kurucusu “Gustav Klimt’in” 1902 yılında binanın duvarı için yaptığı “Beethovenfries” çalışmasını görebilirsiniz. Bu binanın karşı tarafında “Schillerplatz” üzerinde okul ve galeri olarak 1872-1876 yılları arasında yapılan, XIV. yüzyıldan günümüze Avrupa resim sanatının en güzel örneklerini görebileceğiniz “Güzel Sanatlar Akademisi (Akademie der Bildenden Künste)” yer alır. Secession yakınında “Linke Wienzeile” üzerinde Viyana’nın en eski tiyatrolarından biri olan “Theater an der Wien”, şehrin ünlü yiyecek pazarlarından “Nasch Markt” ile Viyana'da mimarinin modernleşmesi hareketine öncülük eden "Secession Akımı’nın” kurucu üyesi ünlü mimar “Otto Wagner” ait iki apartmanı görebilirsiniz.
Teknik Üniversite’nin çeşitli binalarının bulunduğu 4.bölgede yer alan “Karlsplatz” çok sayıda tarihi eserin yer aldığı önemli bir meydandır. Bu eserlerden 1713 yılında yapılan “Karlskirche” yeşil kubbesi, “St. Charles Borromeo’nun” yaşamından sahneler içeren iki kolonu ve kubbesinin tavan freskleriyle ünlüdür. Farklı karakterde sanat eserlerinin yer aldığı meydanın çevresinde “Viyana Şehir Tarihi Müzesi (Historsches Museum der Stadt Wien)”; “Viyana Filarmoni Orkestrası’na” ev sahipliği yapan, Müzik Dostları Topluluğu’nun merkezi, her yıl tüm dünya televizyon ve radyolarında yayınlanan geleneksel yeni yıl konserlerinin düzenlendiği, 1867 yılında yapılan Neo-Klasik “Musikverein”; sanat sergilerinin düzenlendiği “Künstlerhaus”; Otto Wagner tarafından yapılan yeşil çatılı, ayçiçeği motifleriyle süslü “Karlsplatz Demiryolu İstasyonları (Karlsplatz Pavillons)” yer alır. Kalsplatz yakınında bulunan “Schwarzenbergplatz” “Çeşmesi”, “Rus Anıtı”, “Schwarzenberg Sarayı” ile Viyana’nın şık meydanlarından biridir.
3. bölgede şehirdeki en güzel saraylardan biri olan “Belvedere Sarayı” bulunur. Barok saray; 1700-1725 tarihleri arasında, Osmanlı Kuşatması sırasındaki başarısından dolayı, “Savoy Prensi Eugene” için yazlık saray olarak yapılmıştır. Saray; çeşmeler, göller, şelaleler ve heykellerle süslü büyük muhteşem bahçelerle birbirinden ayrılan iki saraydan oluşur. Her iki sarayın çatısı Osmanlı çadırları şeklinde planlanmıştır. Karlsplatz 10 dakikalık yürüyüş mesafesinde olan Belvedere Sarayı’nın Yukarı Belvedere bölümüne “Prinz Eugen Straβe” üzerinden, Aşağı Belvedere bölümüne “Rennweg” üzerinden ulaşabilirsiniz. Prens döneminde davetler için kullanılan “Yukarı Belvedere (Oberes Belvedere)” halen “XIX. XX. Yüzyıl Avusturya ve Uluslararası Sanat Galerisi” olarak kullanılmaktadır. Galeride Gustav Klimt başta olmak üzere birçok ünlü ressam ve heykeltıraşın eserleri muhteşem güzellikteki salonlarda sergilenmektedir. Gustav Klimt’in “Öpücük” adını taşıyan ünlü çalışmasını burada görebilirsiniz. Sarayın özellikle heykellerle süslü salonu “Sala Terrena” görülmeye değer güzelliktedir. Halen “Avusturya Barok Müzesi’ne” ev sahipliği yapan “Aşağı Belvedere (Unteres Belvedere)” prensin gerçek yazlık sarayı olmuştur. Duvarları aynalarla süslü şık bir salonun ortasında Prensin heykeli yer alır. Aşağı Belvedere tarafında bulunan “Limonluk (Orangerie)” “Ortaçağ Avusturya Sanat Müzesi” olarak kullanılmaktadır. II. Dünya Savaşı’ndan büyük zarar gören her iki saray daha sonra aslına uygun olarak onarılmıştır. Her iki sarayın içi muhteşem bir güzelliğe sahiptir.
“Tarih Müzesi’nin (Kunsthistorisches Museum)”. arka tarafında, Ringstraβe paralel uzanan “Museumplatz” boyunca büyük bir “Müzeler Bölgesi (Museumsquartier Wien)” yer alır. İmparatorun emriyle eski şehir duvarlarının arkasına inşa edilen Barok binalar 1920’li yıllarda önce fuar amacıyla kullanılmış 1980’li yıllarda bazı düzenlemeler yapılarak büyük bir müze kompleksine dönüştürülmüştür. Halen Müzeler Bölgesi’nde; “Leopold Müzesi”, “Ludwig Vakfı Modern Sanat Müzesi” “Çocuk Müzesi”, “Viyana Dans Stüdyoları”, “Viyana Mimarlık Merkezi Tasarım Forumu”, “Çocuk Tiyatrosu” gibi bir çok kültür ve sanat merkezi bulunmaktadır. Müze kompleksinden sonra biraz ilerlediğinizde şehrin tanınmış tiyatrolarından biri olan 1889 yapımı “Volkstheater” karşınıza çıkar.
Viyana; Innere Stadt, Ringstraβe ve çevresinden ibaret değildir. Şehrin çeşitli bölgelerinde çeşitli ulaşım araçları ile gidebileceğiniz çok sayıda yer bulunur.
“Tuna Kanalı’nın (Donaukanal) karşı kıyısında Tuna Nehri ile Donaukanal arasında kalan bölgede en keyifli yer; 2. bölgede yer alan; “Prater Park” olarak bilinen lunaparktır. Donaukanal üzerindeki “Aspernbrücke Köprüsü” üzerinden ulaşabileceğiniz lunaparkta; 1897 yılında yapılan, 65 metre yüksekliğinde, dünyanın en eski ve büyük “Dönme Dolabı (Riesenrad)” yer alır. Dönme dolaba inerek buradan şehrin güzel manzarasını seyredebilir. Parktaki çeşitli etkinliklere katılıp, bar ve restaurantlarda mola vererek keyifli saatler geçirebilirsiniz.
3. bölgede “Löwengasse” üzerinde, Avusturyalı bir mimar-ressam olan “Friedensreich Hundertwasser” tarafından 1983-1985 yılları arasında yapılan “Hundertwasser Evi (Hundertwasser Haus )” Viyana’nın en sıra dışı yapılarından biridir. Binanın dış cephesi engebeli şekilde tasarlanmış, renkli mozaiklerle kaplanmış ve renkli boyalarla boyanmıştır. Binanın pencerelerin her biri diğerinden farklı olup, binanın her köşesinden farklı bitkiler çıkmaktadır. Halen konut olarak kullanılan bu bina kompleksinin içine ziyaretçilerin girmelerine izin verilmemektedir. Bu ilginç binanın karşısında, onun gibi ilginç, aynı mimar tarafından tasarlanan çeşitli hediyelik eşyaların satıldığı, bir küçük cafe ve mozaiklerle kaplı, asimetrik çizgilere sahip tuvaleti olan “Hundertwasser Village” yer alır. Şehrin başka bir bölümünde de aynı mimara ait arıtma tesisi olarak kullanılan ilginç bir yapı daha bulunmaktadır.
Şehrin önemli saraylarından biri 13. bölgede bulunan “Schönbrunn Sarayı’dır” Saraya U4 metro hattı ile kısa bir yürüyüş sonrası ulaşabilirsiniz. Saat 8.30’dan itibaren ziyaret edebileceğiniz sarayın kapanış saati aylara göre değişmektedir. Adını burada bulunan su kaynağından alan saray; 1695 yılında, yıkılan eski yazlık köşkün yerine yapılmış ancak Maria Theresa döneminde tamamlanabilmiştir. Birçok önemli tarihi olaya tanıklık eden sarayın içi Maria Theresa tarafından Rokoko tarzında döşenmiştir. Saray 1441 odaya, 139 mutfağa, şapel ve sarayın giriş kapısının yan tarafında yer alan bir tiyatroya sahiptir. 1.76 km² alanı kaplayan sarayın içi ve bahçeleri çok görkemlidir. Sarayın her biri birbirinden güzel odalarını; fiyatı gezeceğiniz bölüme göre değişen farklı tur seçeneklerinden biriyle kendiniz gezebilir veya rehberli bir tura katılabilirsiniz. Sarayın içindeki oda ve salonlar içinde özellikle “Mirrors Room”, “Rosa Room”, “Breakfast Room”, “Great Gallery”, “Blue Chinese Salon”, “Napoleon Room”, “Millions Room”, “Red Salon”, “Gobelin Room”, görülmeye değer güzelliktedir. 10-12 kişi alabilen, uygun fiyatlı atlı arabalarla yorulmadan dolaşabileceğiniz sarayın bahçeleri ise inanılmaz güzelliktedir. “Neptün Çeşmesi”, “Obelisk ve Roma Kalıntıları”, sarayın arka cephesinin tam karşısında tepelik bir alanda yer alan Maria Theresa’nın en sevdiği yerlerden biri olan, çok güzel bir şehir manzarasına sahip, “Gloriette” saray bahçelerinin en güzel köşeleridir. “Palmiye Evi (Palmenhaus)”, “Hayvanat Bahçesi (Tiergarten)”, “Maze ve Labirent (Irgarten- Labyinth)”, “Crown Prince Garden (Kronprinzengarten)”, “Otto Wagner Kraliyet Pavilionu (Otto Wagner Hofpavillion Hietzing)” gibi çeşitli bina ve bahçelerin yer aldığı sarayın bahçelerinde yürümek veya atlı arabalarla gezmek son derece keyiflidir. Sarayın “Kış Binicilik Okulu’nda (Wagenburg)” halen kraliyet arabaları koleksiyonu sergilenmektedir.
Şehrin 19. bölgesinde yer alan “Döbling” Tuna Kanalı’ndan Wienerwald Etekleri’ne kadar uzanır. Döbling; “Sievering”, “Grinzing”, “Heligenstadt”, “Nussdorf” ve “Kahlenberg” gibi küçük, sevimli, yemyeşil, üzüm bağlarının yer aldığı köylerden oluşur. Bunlar arasında; ünlü Alman bestecinin “Ludwig van Beethoven” hayatının bir bölümünü yaşadığı evin bulunduğu “Heiligenstadt” ; ile bahçeler, üzüm bağları arasında yer alan geleneksel evleri, kilisesi, şarap yapımının tarihçesinin sergilendiği küçük şarap müzesi ve Şarap Evleri (Heuriger) ile ünlü “Grinzing” köyü en çok ziyaret edilen köylerdir. 300 yıl önce üzüm yetiştiren çiftçilere, şarap satma izninin verildiği yer olan Grinzing, taze şarap sunulan Heuriger tavernaları geleneğinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Yerel turlarla veya kamu ulaşım araçları ile gidebileceğiniz köydeki küçük sevimli tavernalarda; Avusturya’ya özgü mezeler eşliğinde, şarap ve Viyana şarkılarıyla güzel bir gece geçirebilirsiniz.
Viyana; Avusturya’nın ve dünyanın en önemli müzik ve kültür merkezlerinden biridir. Viyana’nın müzik ve kültür merkezi olmasında; Habsburg Hanedanlığı, soylular, Almanya’nın desteği, XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren güçlenen burjuvazinin ilgisi, önemli müzik okullarının bulunması ve devlet desteği önemli rol oynamıştır. “Franz Joseph Haydn”, “Gustav Mahler”, “Wolfgang Amadeus Mozart”, “Franz Schubert”, baba oğul “Johann Strauss I” ve “Johann Strauss II”, “Anton Bruckner” gibi Viyana’da veya Avusturya topraklarında doğmuş veya “Christoph Gluck”, “Ludwig van Beethoven”, “Johannes Brahms” gibi bu topraklarda doğmamakla birlikte burada yaşamış birçok ünlü besteci ve müzisyen şehre ve ülkeye farklı bir kimlik kazandırmıştır. Bu nedenle Viyana seyahatiniz sırasında mutlaka opera, konser veya tiyatro gösterisi için zaman ayırmalısınız. Opera, konser, tiyatro seçimi yaparken turistik amaçlı gösterilerden kaçınmalı, eğer bir seyahat acentasıyla seyahat ediyorsanız acentanın sunduğu seçeneği araştırmalısınız. En iyi yöntem; gideceğiniz tarihe göre http://www.vienna-opera.com web adresine girerek buradan opera, konser veya akşam yemeği/konser seçeneklerine veya diğerinden daha geniş kapsamlı olan http://www.viennaclassic.com web adresine girerek konser, tiyatro, müzikal seçeneklerine bakmaktır. Riske girmemek için gitmeyi düşündüğünüz etkinliklerin biletlerini http://www.viennaticketoffice.com web adresinden veya gösteri yapılan yerin web adresinden önceden almanızda yarar vardır. Gösterileri ayakta izlemek isterseniz gösteriden önce gişelerde bilet bulunabilirsiniz.
Opera izlemek isterseniz Staatsoper ve Volksoper; tiyatro izlemek isterseniz Burgtheater, Volkstheater ve Theater an der Wien, konser için; Musikverein, Konzerthaus, Mozarthaus ve Kursalon seçeneklerini değerlendirebilirsiniz. Prömiyer veya gala gösterisi için bilet almışsanız kadınların siyah uzun gece elbisesi, erkeklerin siyah takım elbise giymeleri gerekir. Diğer gösteriler için kıyafet zorunluluğu söz konusu değildir.
SALZBUG
Salzburg, Salzburg Eyaleti’nin merkezi Avusturya’nın en güzel şehirlerinden biridir. Kuzey Alp Dağları ve tepeleri tarafından kuşatılmış büyük bir havzada, “Salzach Nehri” kenarında yer alır. “Başpiskopos Gebhard” tarafından kurulan şehir,1587-1653 yılları arasında üç başpiskopos döneminde günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur. Avusturya Barok mimarisinin yaratıcısı mimar “Johann Bernhard Fischer von Erlach” şehrin mimari açıdan düzenlenmesinde önemli rol oynamıştır. Şehir; Wolfgang Amateus Mozart’ın doğum yeri olduğu için “Mozart Şehri”; çok sayıda kiliseye sahip olduğu için “Kuzeyin Roma’sı” olarak adlandırılır.
Salzburg şehrine Viyana’dan otobüs, tren veya uçakla, Almanya’nın Münih şehrinden trenle gelebilirsiniz. “Salzburg W.A.Mozart Uluslararası Havaalanı” şehir merkezine 4 kilometre uzaklıktadır. Eski şehre taksi veya otobüsle 15 dakikada ulaşabilirsiniz. Ulusal ve uluslararası tren bağlantıları bulunan Salzburg Tren İstasyonu, Yeni Şehir tarafında, Eski Şehre 15 dakika yürüyüş mesafesindedir. Yürümek istemezseniz tren istasyonunun önündeki meydandan kalkan troleybüsle Eski Şehre gelebilir. Salzburg çevresine giden otobüslere binebilirsiniz. Ayrıca Münih veya Viyana’dan yerel tur şirketlerinin düzenledikleri günlük tur programlarıyla Salzburg’a gidebilirsiniz.
Ancak Salzburg en az bir gece konaklanması gereken çok güzel bir şehirdir. Şehrin önemli tarihi yerlerini Tren İstasyonu ve Eski Şehir’de Mozart Meydanı’nda yer alan turizm bürosundan alacağınız bir haritayla kendiniz yürüyerek dolaşabilirsiniz. Şehrin banliyölerini dolaşmak için otobüs ve troleybüslerden yararlanabilirsiniz. Otobüs ve troleybüs biletlerini gazete bayilerinden satın alabilirsiniz. Şehirde bir gün kalacaksanız turizm bürosundan alacağınız 24 saat geçerli “Salzburg Kartı” size ulaşım ve tarihi yerlerin ziyaretinde kolaylık sağlar.
Salzburg Salzach Nehri’nin iki kenarında kurulmuştur. “Eski Şehir” nehrin sol tarafında kalenin altındaki bölümde, “Yeni Şehir” sağ tarafında yer alır. Şehrin her iki tarafı köprülerle birbirine bağlanır. Nehrin iki tarafında yürümek, köprülerin ortasında durarak nehri, şehrin her iki tarafını ve nehir kıyısında yürüyen, bisiklete binen her yaşta insanı seyretmek son derece keyiflidir.
Şehirdeki tüm tarihi yerler; Eski Şehir tarafında ve ana köprü “Staatsbücke” yakınında yer alır (Trenle şehre geldiyseniz Tren İstasyonunu’ndan Eski Şehre gelen yol güzergahı üzerinde köprü yakınında Yeni Şehir’deki birçok tarihi eseri görebilirsiniz).
Şehrin en güzel bölümü “Eski Şehir” bölgesidir. Eski Şehir; birbirlerine bina veya sokak aralarında yer alan geçitlerle bağlanan, kıvrımlı, dar, taş kaplı dar sokakları; bakımlı tarihi binaları, bu binaların bir bölümde bulunan çok güzel düzenlenmiş iç avluları, tarihi binalarda hizmet veren şık dükkanları, ferforje, Ortaçağı yansıtan şık dükkan tabelaları, cafeleri, restaurantları, her sokakta karşınıza çıkan kiliseleri ve manastırlarıyla adeta bir masal şehri görünümündedir.
Eski Şehrin ticari merkezi ve ana sokağı, köprünün “Staatsbücke” hemen yakınında, iç tarafta yer alan uzun sokaktır “Getreidegasse”. Bu sokak ve bu sokakla bağlantılı tüm sokaklardan tüm önemli yerlere ulaşabilir. Dilediğiniz gibi keyifle alışveriş yapabilir. Farklı köşelerde klasik müzik konseri veren sokak sanatçılarını dinleyebilir. Dil öğrenmek için şehre gelen Türk öğrencilerle karşılaşabilirsiniz. Evlerin avlularında, pasajlarda, sokak kenarlarında yer alan cafe ve restaurantlarda yemek yiyebilirsiniz. Sokak aralarında dolaşırken sürekli karşınıza çıkan Mozart tabelalarından Mozart ile şehrin ne kadar bütünleştiğine tanık olabilirsiniz.
Köprüye yakın konumda, Getreidegasse üzerinde, 1427 tarihli “Belediye Binası (Altes Rathaus)” kuleli mimarisiyle hemen dikkatinizi çeker. Belediye Binası’nın karşısındaki sokaktan “Sigmund-Haffner-Gasse” girerseniz VIII.yüzyılın başında inşa edilen daha sonra defalarca farklı mimari tarzlarda yenilenen, “Fransisken Kilisesi’ne (Franziskanerkirche)” ulaşabilirsiniz. Kiliseden dağa doğru biraz yürüdüğünüzde göreceğiniz geçitin arkasındaki küçük “Toscanini Avlusu” sizi şehrin önemli manastırlarından biri olan “St. Peter Manastırı’na (Stiff St.Peter)” ulaştırır. Buradan gireceğiniz ilk avlunun ortasında XVII. yüzyıl yapımı “Rupert Çeşmesi” ile “St Benedict Koleji’” bulunur. İkinci avlu Manastır Avlusu’dur. Avluda; 1673 tarihli “St. Peter Çeşmesi” ile 1130-1143 yılları arasında yapılmış Romanesk “St. Peter Kilisesi” şık kuleleriyle hemen dikkatinizi çeker. Burada bulunan, geçmişi 1627 yılına uzanan, büyük “St.Peter Mezarlığı” bir bölümü dağa oyulmuş mezarları, farklı mezar taşlarıyla ilginçtir. Heykellerle ve çiçeklerle süslü bu mezarlıkta şehrin önemli kişilerinin mezarları yer alır.
Fransisken Kilisesi’nden sonra dağın eteğinde, “Hofstallgasse” üzerinde “Büyük Konser Salonu” ve “Mozart Anı Salonu” gibi binalardan oluşan Festival Kompleksi bulunur. Salzburg’da 1920 yılından beri, Mozart’ın anısına, her yıl 26 Temmuz tarihinde başlayan Avrupa’nın en büyük opera ve tiyatro festivali düzenlenmektedir. Bu binalar “Salzburg Festivali” sırasında ve diğer festivallerde kullanılmak amacıyla son yıllarda yapılmıştır. Festival Kompleksi’ni arzu ederseniz günün belli saatlerinde düzenlenen rehberli turla gezebilirsiniz.
Dağın eteğinde, Festival Kompleksi’nin yanında, Salzburg’da doğan “Herbert Von Karajan” adını taşıyan meydan; at heykeli ve at resimleriyle süslü çok güzel bir meydandır. Geçmişte bu alanda Başpiskoposun atlarının ahırları yer almıştır. Bu meydanın karşısındaki sokaktan girerseniz şehir pazarının kurulduğu “Üniversite Meydanı’na (Universitätsplatz)” ulaşabilirsiniz. Meydanı kuşatan Barok yapılar içinde en güzeli; 1696 tarihli, halen üniversite tarafından kullanılan “Kollegien Kilisesi’dir (Kollegienkirche)”. (Aynı meydana ve bölgeye Getreidegasse üzerinden de ulaşabilirsiniz).
Herbert Von Karajan Meydanı’nın yanında dağ eteğinde gördüğünüz kilise 1350 yapımı, Gotik “St. Blaise Kilisesi’dir”. Kilisenin yanında yer alan 1848 yılına kadar hastane olarak kullanılan binanın “Bürgerspital” iç avlusu; şehirdeki Rönesans tarzının en güzel örneklerinden biridir. Kilisenin karşısında göreceğiniz sokak Getreide Sokağı’nın batı ucudur ( Belediye Binasının önünden hiçbir sokağa girmeden Getreidegasse boyunca batı tarafına doğru yürürseniz buraya ulaşabilirsiniz).
Kilisenin hemen yakınında sokak arasında yer alan asansör sizi dağın tepesinde yeni yapılan, “Modern Müze’ye” ulaştırır. Müzede başta “Gustav Klimt”, “Alfred Kubin” olmak üzere birçok çağdaş sanatçının çalışmalarını görebilir. Müzenin terasından muhteşem bir manzara seyredebilirsiniz.
Mozart’ın 1751 yılında doğduğu, 17 yaşına kadar yaşadığı evi görmek isterseniz Getreidegasse üzerinde, Belediye Binası yakınında yer alan XVI. yüzyıl yapımı, sarı renkli 9 numaralı apartmanın 3.katındaki “Mozart Evi’ni (Mozart Geburtshaus)” ziyaret etmeniz gerekir. Bu evde Mozart ve ailesine ait eşyaları, sanatçının piyanosunu ve aile resimlerini görebilirsiniz.
Belediye Binası’nın hemen yakınında Getreidegasse ile birleşen “Judengasse” sizi eski şehrin önemli meydanlarına ulaştırır. Belediye Binası’nın diğer tarafında, Judengasse bağlanan meydan “Alter Markt” şehrin ortaçağdaki merkezidir. (Fransisken Kilisesi’ne giderken ara sokaktan da ulaşabilirsiniz) Ortasında “St. Florian Çeşmesi” bulunan meydan tarihi binalarla çevrilmiştir. Meydanda yer alan Avusturya’nın en eski cafesinde “Cafe Tomaselli” kısa bir kahve molası vererek meydanı seyretmek çok keyiflidir. Bu meydandan birbiri içine geçmiş farklı büyüklükteki çok sayıda meydana ulaşabilirsiniz.
Meydanın bütünleştiği “Residenzplatz” şehrin en büyük meydanıdır. Meydanda 1658-1661 yılları arasında yapılan İtalya dışındaki en büyük mermer Barok tarzı çeşmeyi görebilirsiniz. Meydanın batı tarafında 1595-1619 yılları arasında başpiskopos için yapılan, daha sonra genişletilen, halen bazı bölümleri üniversite ve merkezi hükümet birimlerine ev sahipliği yapan “Eski Saray” yer alır. Ana kapıyı geçerek sarayın iç avlusuna ulaşabilir. Buradaki “Herkül Çeşmesi’ni” gördükten sonra sarayın 3.katındaki odaları ve 4.katındaki galeriyi gezebilirsiniz. Eski Saray’ın karşı tarafında yer alan, çan kulesiyle tanınan, yapımı Eski Saray’dan birkaç yıl sonra tamamlandığı için “Yeni Saray” olarak adlandırılan saray ise halen “Salzburg Müzesi” olarak kullanılmaktadır. Meydanda yer alan, küçük “St. Michael Kilisesi”, Katedral’den daha önce yapılmış, 1776 yılında Rokoko tarzında yenilenmiştir. Katedralin yan cephesi meydanın üzerindedir. Residenzplatz ile Judengasse arasında yer alan küçük sokaklarda şehrin ortaçağ havasını tam anlamıyla hissedebilirsiniz. Meydandaki süslü faytonları Eski Şehri gezebilmek için kiralayabilirsiniz. Ancak fiyatları oldukça yüksek olduğundan faytona binmeden önce fiyatını sormanızda yarar vardır. Residenzplatz kuzeybatısında, Yeni Saray’ın yanında yer alan ortasında Mozart’ın heykeli bulunan meydan ise “Mozart Meydanı (Mozartplatz)” olarak tanınır.
Mozart Meydanı’ndan “Kaigasse” boyunca ilerlerseniz başta Eski Şehrin her tarafından görülen kırmızı soğan başı kubbeli, 700 yılında yapılmış, “Nonnberg Manastırı (Stiff Nonnberg)” olmak üzere, şehrin güneydoğusunda yer alan kiliseleri ve önemli kamu binalarını görebilirsiniz.
Eski Sarayın yanından Katedral kemerlerini geçerek ulaşacağınız Kateral’in önündeki meydan ise “Domplatz” olarak bilinir. Meydanın ortasında 1771 yılında yapılan büyük bir “Meryem Ana Heykeli” bulunur. Residenceplatz, Domplatz ve Kapitelplatz olmak üzere üç ana meydanın çevrelediği “Katedral (Dom)” ilk olarak “Piskopos Virgil” tarafından yapılmış daha sonra çeşitli nedenlerle yıkılmış, defalarca yenilenmiş veya yeniden inşa edilmiştir. Ön cephesi dini açıdan önem taşıyan heykellerle süslü Katedral’in üç bronz kapısı güven, merhamet ve ümiti temsil etmektedir. Katedralin içindeki altar, tavan ve 1321 tarihli Vaftiz Teknesi görülmeye değer güzelliktedir.”Katedral girişinin sağında yer alan “Katedral Müzesi”nde” ise katedralin geçmişiyle ilgili dini objeler sergilenir.
Katedralin güneyinde, Dom Meydanı’ndan katedral kemerlerini geçerek veya Katedralin arkasından ulaşabileceğiniz “Kapitelplatz” şehrin en güzel meydanlarından biridir. Fünikülerin yer aldığı meydanda; 1732 tarihli “Neptün Çeşmesi” ve çağdaş sanatı temsil eden bir heykel bulunur. Meydanda bir süre mola vererek yere çizilmiş satrançta heyecanla satranç oynayan insanları seyredebilirsiniz.
Şehrin simgesi; şehrin her yerinden görebileceğiniz, şehre hakim konumdaki bir tepede “Festungsberg” kurulmuş, beyaz renkli büyük kaledir “Hohensalzburg”. Kaleye Kapitelplatz, “Festungsgasse” üzerinden yukarı doğru yürüyerek veya Festungsgasse başında sağda yer alan fünikülerle muhteşem şehir manzarasını seyrederek çok kısa sürede ulaşabilirsiniz. Kale; XI. yüzyılda Kutsal Roma Germen İmparatoru ile Papa arasındaki savaş sırasında kendisini tehlikede gören “Salzburg Başpiskoloposu Gebhard” tarafından inşa ettirilmiştir. Kale bu dönemde başpiskoposluk alanı içinde yapılan üç kaleden en büyüğüdür. 600 yıl boyunca yenilenen ve genişletilen kale günümüzdeki görünümüne “Başpiskopos Leonhard von Keutschach” döneminde XVI. yüzyılda kavuşmuştur. Başpiskopos “Paris Lodron” daha sonra kalede önemli mimari değişiklikler yapmış, XIX. yüzyılın sonunda kale askeri kışla olarak kullanılmıştır. Geniş bir alanı kaplayan kalede, konut bölümde yer alan “Altın Oda (Goldene Stube)” muhteşem renkli ağaç işçiliği, işlemeli kapısı, 1501 tarihli seramik sobasıyla kaledeki en güzel odalardan biridir. “Altın Hol’de” yer alan dört mermer spiral kolon da büyüleyici güzelliktedir. “Reckturm”, köşe kule, geçmişte hapishane ve işkence odası olarak kullanılmıştır. Kalenin küçük bir bölümünde yer alan “Kale Müzesi’nde”; kalede yapılan kazılarda ele geçen bulguları, kalenin tarihi, kaledeki günlük yaşam ve kalenin şehir savunmasındaki rolüyle ilgili belgeleri ve objeleri görebilirsiniz. Kalenin büyük avlusunda; 1502 tarihli, Gotik “St.George Şapeli” bulunur. Şapelin giriş kapısının üzerindeki mermer rölyef Başpiskopos Leonhard von Keutschach aittir. Kaleden şehri ve çevresini seyretmeye doyamazsınız.
Yeni Şehir tarafında görmeniz gereken tarihi yerler daha sınırlıdır. Ana köprünün “Staatsbrücke” hemen yakınında yer alan “Stein Otel’in” çatısındaki cafe Eski Şehir manzarası seyretmek için ideal bir yerdir. Ancak yürümeyi ve dik merdivenleri çıkmayı seviyorsanız köprünün yanındaki küçük meydana “Platzl” bağlanan iki sokaktan “Linzergasse”, “Steingasse” “Kapuzinerberg” tepesinde bulunan “Franziskischlössl” gidebilir. Tepedeki küçük kaledeki cafeden muhteşem bir Eski Şehir manzarası seyredebilirsiniz. Kale yolunda; 1319 yılında yapılan Romanesk “St John on Imberg” ile 1599-1622 yılları arasında yapılan Capuchin Manastırı’nı da ziyaret edebilirsiniz.
“Platzl” bağlanan “Dreifaltigkeitsgasse” üzerinde 1694-1703 tarihleri arasında yapılan “Holy Trinity Kilisesi’ni”; karşısındaki “Makartplatz” üzerinde Mozart’ın 1773-1782 yılları arasında Salzburg’a geldiği zaman kaldığı “Mozart Evi’ni” görebilirsiniz. II.Dünya Savaşı’nda tahrip olan bu ev daha sonra yeniden inşa edilmiş, kurulan küçük müze sanatçıya adanmıştır. Avrupa’nın en iyi konservatuvarlarından biri olan Mozart anısına yapılmış “Mozarteum Binaları” da bu alandadır. Kilisenin yakınında “Mirabellplatz” üzerinde bulunan “Mirabel Sarayı (Schloss Mirabell)” 1626 yılında “Başpiskopos Wolf Dietrich” tarafından sevgilisi “Salome Art” ve çocukları için yaptırılmış, 1721-1727 yılları arasında yenilenmiş, 1818 yılında yanmış ancak fazla zarar görmeyen melekli merdivenle, mermer salon dikkate alınarak saray daha sonra yeniden inşa edilmiştir. Saray halen yerel yönetim binası olarak kullanılmaktadır. Sarayın kale manzaralı “Mirabel Bahçeleri” heykellerle ve çeşmelerle süslüdür. Bahçede yer alan küçük bir bina “Barok Müzesi” olarak kullanılmaktadır.
Salzburg banliyöleri de en az şehrin içi kadar güzeldir. Bu nedenle şehir otobüslerine binerek şehrin banliyölerini görebilirsiniz. Ayrıca farklı seçenekli bot turlarıyla gündüz veya gece şehri ve çevresindeki bazı yerleri gezebilir. Konserlere katılabilirsiniz. Bot turları için http://www.salzburghighlights.at/en-salzburg_shipping-excursions_trips.htm web adresine bakabilirsiniz. Turlar dışında farklı mekanlarda düzenlenen Mozart konserine gidebilir. Keyifli bir gece geçirebilirsiniz.
Salzburg civarında yerel tur şirketleriyle yarım veya tam günlük turlarla gidebileceğiniz çok güzel yerler bulunur. Turlar için Turizm Bürosundan veya http://www.salzburg.info/en/sights/guided_tours/ web adresinden yararlanabilirsiniz. Salzburg civarında görebileceğiniz yerler arasında; Almanya sınırına yakın “Berchtesgaden Kasabası”; Dünyanın en büyük buz mağaralarından biri olan “Büyük Buz Mağaraları”, Gölleri, dağları, köy ve kasabalarıyla güzel bir bölge olan “Salzkammergut Göl Bölgesi” gelir.
----------------------------------------------------------------------------------------------
*Bu yazı Avusturya’ya üç farklı zamanda yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberlerin verdiği bilgiler ve aşağıda yer alan kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Dk, Eyewitnesss Travel Guides, Austria, Dorling Kindersley Limited, Great Britain, 2006, ISBN: 1-4053-1199-1.
Dost Kitabevi, Viyana, Berlitz Cep Rehberi, 2005,ISBN: 975-298-076-7.
Editorial Escudo de Oro S.A., ISBN: 84-378-1636-X.
Salzburg Official Guide, ed: Bernhard Helminger, 2008, ISBN: 978-3-901988-04-2.
Salzburg, Bernhard Helminger, 2008, ISBN: 978-3-901988-11-0.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Avusturya
http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Dünya Savaşı
http://www.salzburg.info/en/
SEYAHATLER

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS
Design by MEHMET KEREM PALA
>