FAS KRALLIĞI
Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Ülkenin adı; İslam Dünyası’nın en batısındaki ülke anlamına gelen "el Magribu'l-Aksa”, İngilizce 'Morocco' ya da “Maroc”, ülkemizde “Fas’tır”.
Fas tarih öncesi çağlara dayanan uzun bir geçmişe sahiptir. Rabat, Casablanca ve diğer şehirlerde bulunan arkeolojik bulgular ülke topraklarında çok eski çağlardan bu yana yaşam olduğunu göstermiştir. M.Ö. 2000 yıllarından itibaren Berberiler ülkeye yerleşmişler. M.Ö. 1000 yılında Fenikeliler, M.Ö V. yüzyılda da Kartacalı’lar ticari koloniler kurmuş ve geliştirmişlerdir. Kartacalı’lara karşı M.Ö. 400 yılında Berberi kavimler güçlerini birleştirerek “Mauretania Krallığı’nı” kurmuşlardır. M.Ö. 146 yılında Roma İmparatorluğu egemenlik alanını bu bölgeye genişletmiştir. Romalılar Mauretania Krallığı’nı ikiye bölerek zayıflatmışlar. Ülke toprakları üzerinde yeni şehirler kurmuşlardır. Bu topraklarda III. yüzyılda Hırıstiyanlık yayılmaya başlamış ve İspanya’dan gelen Vandallar zayıflayan Roma İmparatorluğu’nu yenerek ülkeyi ele geçirmişlerdir. VI. yüzyılda da Bizanslılar Akdeniz sahilleri boyunca bazı bölgeleri almışlardır.
VII. yüzyılın sonunda Araplar İslamiyeti yaygınlaştırmak amacıyla bu bölgeye saldırılara başlamışlar. 681 yılındaki ilk saldırının ardından, 705 yılında “Moussa Ibn Nosaïr” tarafından, Tangier şehrinden Draa Vadisi’ne kadar olan bölüm, “Ummayyad Halifesi’nin” denetimi altına alınmıştır. 711 yılında da “Moussa Ibn Nosair’in” komutanı “Tarıq Ibna Ziyad” komutasındaki ordu İspanya topraklarına girmiştir. Direnişe rağmen Berberiler arasında İslamiyet kısa sürede yayılmıştır. Magrip Berberileri Arap yöneticilerin davranışlarına karşı isyan başlatmış, doğudan gönderilen birliklerle Berberiler arasındaki mücadele otuz yıldan fazla sürmüştür. 739-772 yılları arasında küçük devletler oluşturulmuş, Batı Magrip, halifelerin gücünü kabul etmiştir.
İslam dünyasının Suni ve Şii olarak bölünmesi ve 786 yılında Ummayad Halifesi’nin Şii’leri ezmesi üzerine Fas’a kaçan “Idriss Ibn Abdallah- I. Idris ”, 789 yılında “Idrissid Devleti’ni” ve Fés şehrini kurmuştur. Oğlu “II. Idriss ” Fés’i başkent yapmıştır. II. Idriss’in ölümünden sonra devlet onun oğulları arasında bölüşülmüş, daha sonra parçalanmıştır.
1062- 1147 yılları arasında güneyde “Al Mourabitoun” veya “Almoravid” olarak bilinen devlet güç kazanmıştır. Başkenti Marrakech olan devletin sınırları, “Youssef Ibn Tachfin” döneminde tüm Kuzey Afrika ve Endülüs’ü içine alacak şekilde genişlemiştir. “Ali Ben Youssef” döneminde de Endülüs Kültürü’nün Fas’ta yaygınlaşması sağlanmıştır. Zamanla devlet gücünü yitirmiştir.
1125 yılında “Ibn Toumart”, bir dini doktrin oluşturarak kendini mehdi ilan etmiş, Almoravid Devleti’ne karşı, halkı etkileyen vaazler vermeye başlamıştır. Ölümü üzerine yerine geçen “Abd el- Moumen”, güvenilir lider kabul edilmiş, 1146-1147 yılları arasında Almoravid Devleti’nin önemli şehirlerini ele geçirmiştir. Almoravid Devleti 1147 yılında, “Abd el- Moumen’in “kurduğu, 1269 yılında sona eren “Almohad Devleti’nin” egemenliği altına girmiştir. Almohad Abd el- Moumen iktidarda kaldığı süre içinde her alanda birçok reform yapmış, Arapların desteğini kazanmıştır. Oğlu “Yacoub el- Mansour” da bunları devam ettirmiştir. Zamanla Almohad Devleti zayıflamış, 1212-1269 arasında İspanya’daki Endülüs Bölgesi’nin önemli bölümü ve birçok yer kaybedilmiştir. Almohad Devleti’nin dağılmasından sonra bölgeye küçük devletler, emirlikler hakim olmuşlardır. Almohad topraklarının bir bölümünü, 1248 yılında kurulan “Merinid Devleti” ele geçirmiştir. Merinid Devleti’nin en parlak dönemi 1331-1349 yılları arasında iktidarda olan “Abou el- Hassan” Dönemi olmuştur. 1415 yılında Portekiz’ler Fas topraklarındaki Ceuta şehrini almış, 1420 yılında Merinid Devleti, “Wattasid Devleti’nin” egemenliği altına girmiş, 1465 yılında tümüyle ortadan kaldırılmıştır. Wattasid Devleti ise 1420 yılında itibaren güçlenmeye başlamış, 1465–1549 yılları arasında tek hakim güç haline gelmiştir. Wattasid Devleti döneminde 1492 yılında Endülüs Bölgesi’ndeki Grana’da kaybedilmiştir. Portekiz ve İspanya Fas topraklarına saldırılar düzenlemiş, Bu saldırılar sonucunda Portekiz Fas’ın Atlantik Okyanusu kıyılarını ele geçirmiştir.
XVI. yüzyılın başında Hıristiyan ordularının Fas topraklarına yönelmesi üzerine 1509 yılında Avrupalılara karşı direniş hareketinin başına “Beni Saad Şerifi” lider olarak geçirilmiştir. 1526 yılında Marrakech “Saadian Devleti’nin” başkenti olmuştur. Saadian Devleti döneminde Portekiz’e karşı mücadele verilmiş, Portekiz’in işgal ettiği topraklardan bir bölümü geri alınmış, 1578 yılında yapılan savaş sonrasında Portekiz’in “Fas Rüyası” sona erdirilmiştir. 1578-1603 yılları arasındaki Ahmed el- Mansour Dönemi Saadian Devleti’nin en güçlü dönemi olmuştur. Saadian Devleti 1659 yılında “Alaouıte Devleti” tarafından sona erdirilmiş, Alaouite Devleti kısa sürede tüm Fas topraklarını ele geçirmiştir. Alaouite döneminde ise en parlak dönem “Moulay Ismaïl” dönemidir. Moulay Ismaïl başkenti Meknés yapmış, merkezi yönetimi güçlendirmiş, Tangier, Mehdya, Larache şehirlerini Avrupalılardan geri almıştır. Alaouite Devleti de zaman içinde gücünü yitirmiştir.
1800’lü yıllarda Cezayir ve Tunus’u işgal eden Fransa, zayıf yöneticilerin elinde bulunan Fas’ı da işgal etmek için çeşitli girişimlerde bulunmuş, Almanya çıkarları nedeniyle buna engel olmuştur. Ancak 1912 yılında imzalanan “Fés Anlaşması’na” dayanarak Fransa, Fas topraklarının büyük bölümünü işgal etmiş, Rabat’ı başkent yapmıştır. Aynı yıl ülkenin kuzeyi İspanya’nın eline geçmiş, Tangier uluslararası bağımsız bir şehir olmuştur. Fransız işgali sırasında ülke Fransızların tayin ettiği genel vali tarafından yönetilmiş, kral dini lider olarak kalmıştır. Fransızlar ulusal bütünlüğü bozmak amacıyla Berberilere kısmi özerklik tanımışlardır.
II. Dünya Savaşı Fas halkının bağımsızlık isteğini ortaya çıkarmış, 1942 yılında müteffikler Fas’a gelmiş, ABD başkanı bağımsızlık için sultana destek sözü vermiştir. Bu dönemde bağımsızlık mücadelesine öncülük etmek amacıyla “İstiklal Partisi” kurulmuştur. Ancak partinin ileri gelenleri, faaliyetlerinden dolayı, kısa sürede tutuklanmışlardır. Bu durum halkın bağımsızlık mücadelesine desteğini arttırmış, mücadeleyi destekleyen “V.Mohammed” sürgüne gönderilmiştir. Sürgün, bağımsızlık hareketine yeni bir ivme kazandırmıştır.
Uluslararası alanda Fransa’nın desteklenmemesi ve Birleşmiş Milletler’in konuyu gündeme almasının ardından, V.Mohammed ülkeye geri dönmüş, ülke 1956 yılında bağımsızlığına kavuşmuştur. Aynı yıl İspanya, kuzeyde işgal ettiği bölgelerin bir bölümünden çekilmiştir. Ancak Ceuta ve Melilla İspanya’nın elinde kalmıştır. Fransızların çekilmesinden sonra Kral V.Mohammed ülke yönetimiyle ilgili yetkileri ele almış, 1961 yılında ölümü üzerine oğlu “II. Hassan ”, onun 1999 yılında ölümü üzerine “VI.Mohammed” kral olmuştur.
Halen monarşi ile yönetilen ülkede, kral her türlü yetkiyi elinde tutmakta, başbakanı, hükümet üyelerini, ordu komutanlarını ve üst düzey yetkilileri atamaktadır. Parlamentonun yetkileri sınırlıdır. Ülkenin yasal sistemi Fransız ve İslami kurallara dayalıdır.
Fas’ın başkenti Rabat’tır. Ülke 37 bölge ve 2 vilayetten oluşur. Bunlar; “Agadir”, “Al Hoceima”, “Azilal”, “Beni Melal”, “Ben Slimane”, “Boulemane”, “Casablanca”, “Chaouen”, “El Jadida”, “El Kelaa Des Srarhna”, “Er Rachidia”, “Essaouira”, “Fés”, “Figuig”, “Guelmim”, “Ifrane”, “Kenitra”, “Khemisset”, “Khenifra”, “Khouribga”, “Laayoune”, “Larache”, “Marrakech”, “Meknés”, “Nador”, “Ouarzazate”, “Oujda”, “Rabat-Sale”, “Safi”, “Settat”, “Sidi Kacem”, “Tanger”, “TanTan”, “Taounate”, “Taroudannt”, “Tata”, “Taza”, “Tetouan” ve “Tiznit” olarak sıralanabilir.
Ülke 33 milyon nüfusa sahiptir. Bu nüfusun % 55'ini Araplar, %34’ü Berberiler, %10’nu Moritanya kökenli Moorlar, kalan nüfusu da İspanyollar başta olmak üzere diğer Avrupalılar oluşturmaktadır. Resmi dini İslam olan ülke halkının % 98.7'si Müslüman, %1.1’i Hıristiyan, %0.2’si Musevi ’dir.
Ülkenin resmi dili Arapçadır. Dağlık yörelerde birçok lehçeden oluşan Berberice konuşulur. Ancak bu lehçelerden sadece “Tuareg Lehçesi’nin” yazı dili bulunmaktadır. Fransızca, başta devlet daireleri olmak üzere ülkede yaygın biçimde kullanılmakta, ayrıca İspanyolca ve İngilizce de konuşulmaktadır.
Ülkenin Atlantik Okyanusu kıyısında verimli ovalar bulunur. “Rif Dağları” kuzeyde Akdeniz kıyısı boyunca devam eder “Atlas Dağları” Fas topraklarından başlamakta, bu dağ sırasının Fas'taki yüksekliği 4165 metreye ulaşmaktadır. Ülke topraklarını boydan boya geçen Atlas Dağları arasında verimli vadiler, yaylalar yer alır. Fas her bölgesi kurak, bir çöl ülkesi değildir. Ülkenin güneyi ve Batı Sahra dışında kalan yerleri yeşilliklerle, palmiye, mantar ağaçlarıyla kaplıdır. Dolayısıyla ülkeye gittiğiniz zaman çöl bölgesine gitmedikçe tanıtım afişlerinde gördüğünüz çöl manzaralarıyla karşılaşma olanağınız söz konusu değildir.
Fas dünyanın en büyük fosfat ve ürünleri üreticisidir. Hizmet sektörü, bunun içinde turizm gelişmiştir. İmalat sektöründe tekstil ve hazır giyim önemlidir. Tarım sektörü işgücünün büyük bölümünü istihdam etmektedir. Tangier, Fés, Agadir üçgeni ülkenin önemli tarım alanlarını oluşturur. Ülkede arpa, buğday, keten tohumu, zeytin, portakal, limon, badem ve hurma ve üzüm yetiştirilir. Turunçgillerin satışında dünyada üçüncü sıradadır.
Fas’a Türkiye’den uçakla yaklaşık 4- 4.5 saatte gidebilirsiniz.. Ülkenin çeşitli şehirlerinde dış bağlantılı havaalanları bulunmasına karşılık; THY ve Fas Kraliyet Havayolları sadece Casablanca şehrine uçmaktadır. Ancak bu şehirden tren, uçak veya otobüsle ülkenin diğer şehirlerine ulaşım kolaydır.
Tüm büyük şehirlerde şehir içi ulaşımda taksi iyi bir seçenektir. İki çeşit taksi söz konusudur. Bunlardan üzerinde “Petit” yazan taksiler, “Grand” mercedes marka taksilere göre daha ucuzdur. Ancak bu taksilerin çoğu, küçük ve oldukça eski model arabalardan oluşur. Taksilerin bir bölümünde eşyalar taksinin üzerindeki bölümde açıkta taşınır. Taksiler; ana caddelerde, turistlerin yoğun olduğu bölgelerde bulunur. Taksiye binecekseniz, otelinizden, gitmeyi düşündüğünüz yerin yaklaşık fiyatını sormanızda yarar vardır. Buna olanağınız yoksa mutlaka taksiye binmeden önce pazarlık yapmanız gerekir. Bazı şehirlerde yakın mesafeler için fayton da iyi bir seçenektir. Ancak faytona binmeden önce de pazarlık yapmanız şarttır.
Ülkede iklim bölgelere göre çeşitlilik gösterir. Denize, Rif ve Atlas Dağları’na yakınlık iklimi etkiler. Deniz kıyısına yakın bölgelerde ılıman bir iklim, Atlas Dağlarının eteklerinde yer alan iç bölgelerde çöl iklimi görülür. Ülke genelinde yaz aylarında hava çok sıcaktır.
Fas deniz, dağ, kara sporlarının çoğunun yapılabildiği ender ülkelerden biridir. Ülkeye gidiş amacınız bu sporlardan birini yapmak ise o durumda ülkeye gidiş mevsiminiz yapacağınız spor türüne göre değişecektir. Ancak seyahat amaçlı gidiyorsanız Fas’a gitmek için en uygun zaman kış aylarıdır. Kasım, aralık, ocak, şubat, ve mart ideal aylardır. Ancak bu aylarda da giyim konusunda dikkatli olmanız gerekir. Zira hava gündüz oldukça ılık ancak geceleri soğuktur. Gece ve gündüz arasında önemli ısı faklılıkları söz konusudur. Bu nedenle seyahat öncesi hava durumunu öğrenmeniz gerekir. Ayrıca Fas’ta bölgelere göre iklim farklılık gösterdiğinden, ülkenin farklı bölgelerini aynı anda ziyaret edecekseniz, gideceğiniz yerlerin tümünün gece ve gündüz hava sıcaklıklarını önceden belirlemenizde yarar vardır.
Ülkede hem kadın hem de erkekler için tam bir giyim kargaşası söz konusudur. Özellikle şehirlerin eski bölümlerinde kısmen de yeni bölümlerinde peçeli, örtülü veya “celleba” giyen kadınlarla, örtülü olmayan kadınlar yan yana birlikte yürüyebilmekte, peçeli veya sıkı sıkıya örtülü bir kadın bisiklet veya motorsikletle dolaşabilmekte, bu konuda bir hoşgörü olduğu görülmektedir. Ancak sokaklarda örtülü dolaşmayan kadınların fazla dikkat çekmeyecek tarzda giyindikleri de gözden kaçmamaktadır.
Fas’ta her bütçeye uygun farklı konaklama seçenekleri söz konusudur. Ancak hijyen koşullarını dikkate alarak otel seçimi yapmak, istenilmeyen sağlık koşullarıyla karşılaşmanızı engelleyecektir. Bu nedenle özellikle seyahat acentalarının düzenlediği turlarla, kış mevsiminde bu ülkeye giderseniz, çok sayıda, iyi hizmet sunan beş yıldızlı otellerden birinde uygun fiyatla kalabilirsiniz. Bireysel seyahat etmeniz halinde konaklayacağınız otelin üç yıldızın altına düşmemesine ve önceden rezervasyon yaptırmaya özen göstermelisiniz. Ayrıca otel seçerken büyük şehirlerde genelde oteller yeni, gezilecek yerler eski şehirde yer aldığından, şehrin yeni tarafında eski şehre en yakın otellerden birini seçmelisiniz.
Fas’ın para birimi Dirhem’dir. Ancak bazı yerlerde Euro da kabul edilmektedir. Kredi kartını ise sadece büyük otel, restaurant ve mağazalarda kullanmaya özen göstermelisiniz. Ayrıca yanınızda bol miktarda bir, beş ve on dirhemden oluşan madeni para bulundurmanızda yarar vardır. Zira sunulan her hizmet karşılığında, bazı yerlerde fotoğraf çekme bedeli olarak sizden para istenmekte, küçük değerli madeni paralar sorununuzu çözmektedir.
Fas’ta fotoğraf çekerken dikkatli olmanızda yarar vardır. Resmi ve askeri yerlerin fotoğrafını çekmemeye dikkat etmelisiniz. Ayrıca bazı şehirlerde, halk, kendi fotoğraflarının veya size ilginç gelen ancak onların çekilmesini arzu etmediği yerlerin, davranışların fotoğrafının çekilmesine, turistik yerlerde de fotoğraf çektikten sonra para ödenmemesine tepki gösterebilmektedir. Fés, Marrakech gibi bazı şehirlerde ise tarihi yerleri gezerken sokaklarda sizin fotoğrafınızı çeken kişilerle karşılaşabilirsiniz. Bunlar yerel fotoğrafçılar olup, sizden veya rehberinizden otelinizin adresini almakta ertesi gün çektiği fotoğrafları otelinize getirmektedirler.
Fas’ta, Casablanca şehrindeki II. Hassan Cami dışındaki camilere Müslüman olmayanların girmeleri yasaktır. Müslüman olanların ise ibadet amacıyla camiye girip bu arada camiyi görmesi söz konusudur.
Fas alışveriş yapmayı sevenler için adeta bir cennettir. Her şehirde büyük bir geleneksel çarşı bulunur. Marrakech ve Fés'teki çarşılar ülkenin en güzel çarşılarıdır. Ayrıca, Fas'ta geleneksel çarşıların dışında, şehrin modern bölgelerinde sınırlı sayıda lüks mağazalar bulabilirsiniz..
Fas’tan alınabilecek hatıra ve hediyelik eşyalar arasında; Fés porselenleri, deriden yapılmış giyim eşyaları, uzun, kadın ve erkeklerin her yerde giydiği, farklı renklerde ve farklı kalınlıktaki kumaşlardan yapılan kapişonlu, tüm vücudu örten entari şeklindeki yerel giysi “Celleba” ve altına giyilen renkli “Babuş” adı verilen terlikler, berberi takıları, gümüş objeler, kilim, dokuma halılar, çeşitli tekstil ürünleri, çeşitli baharatlar, hem yemeklerde hem de güzellik malzemesi olarak kullanılan argan ağacından elde edilen “Argan Yağı”, hançerler, çeşitli bakır objeler, dekoratif “Tajine Kapları” sayılabilir.
Fas, adeta bir “kapılar” ülkesidir. Eski evler İslam geleneği gereği kalın duvarlar arkasındaki bahçeler içine yerleştirildiğinden kapılar ön plana çıkmış, evlerin, sarayların, medreselerin giriş kapılarına büyük bir özen gösterilmiştir. Ahşap işçiliğinin muhteşem örneklerini görebileceğiniz kapılardaki tokmaklar da en az kapılar kadar şık ve anlamlıdır. Eski evlerin kapılarında genelde iki farklı büyüklükte tokmak yer almakta, ev sahibi gelen kişinin kadın mı?, erkek mi? olduğunu çalınan tokmağın sesine göre belirleyebilmektedir. Bu nedenle Fas’tan alınabilecek hediyelik eşyalar arasına içlerinde ayna bulunan kapıları ve tokmakları da eklemenizde de yarar vardır.
Fas’ta alışveriş yaparken dikkat edilecek en önemli konu iyi bir pazarlık yapmaktır. Ancak bu ülkede diğer doğu ülkelerinde olduğu gibi ne kadar iyi pazarlık yaparsanız yapın aldığınız malı aynısını mutlaka daha ucuza alan bir kişi ile karşılaşmanız kaçınılmazdır. Bir malı beğendiğinizde satıcının verdiği fiyatı dikkate almadan asla vermeyeceğini düşündüğünüz bir fiyatı söylerseniz satıcının tepkisi, size fiyat hakkında belli bir fikir verebilecek, kısmen fazla fiyat ödemenizi engelleyebilecektir. Ayrıca alışveriş yapmayı düşünmüyorsanız asla tezgahlara yaklaşıp fiyat sormayın. Bir malı elinize alıp incelemeyin. Zira artık satıcının ısrarından, hatta sokak satıcılarının sizi sürekli izlemesinden kurtulamazsınız. Sadece ufak bir hatıra eşya alacaksanız en iyi yöntem geleneksel çarşıları sadece görmek için dolaşmanız, alışverişinizi kaldığınız otel veya havaalanından strese girmeden yapmanızdır.
Fas güvenlik açısından fazla sorun yaşanacak bir ülke olmamakla birlikte, halkın gelir düzeyi çok düşük olduğundan dikkatli olmanızda yarar vardır. Pasaportunuzu ve fazla paranızı otelde bırakmanız, çarşı ve kalabalık mekanlarda, dar ve karanlık ara sokaklarda dikkatli olmanız, bir seyahat acentasıyla gitmişseniz özellikle Casablanca şehir merkezindeki otellerde bavullarınız otobüse yerleştirilirken yanında bulunmanız iyi olacaktır.
Sağlık koşulları açısından Fas’ta gidilecek yöreye göre hareket edilmesi önemlidir. Ülkenin güney bölgeleri ve Batı Sahra Bölgesi’ne gidecekseniz gerekli sağlık malzemelerini yanınızda götürmenizde hatta bazı hastalıklara karşı aşı olmanızda yarar vardır. Ancak kuzey bölgesine ve Fas kraliyet şehirlerine bir seyahat düşünüyorsanız bu durumda sadece çeşme suyu yerine şişe suyu kullanmanız, temizliğine emin olmadığınız yerlerde çiğ sebze ve meyve yememeye, açıkta satılan ürünler almamaya özen göstermeniz yeterli olacaktır.
Fas mutfağı çok zengin ve lezzetlidir. Fas mutfağında Fransız, İspanyol, Berberi ve Doğu mutfağının etkileri görülür. Fas’ta genellikle yemekler et ürünleri ağırlıklıdır. Bol miktarda baharat ve değişik aromalar, farklı sebze ve meyveler yemeklerde kullanılır. Ülkenin geleneksel yemeklerinin başında farklı et ve sebzelerle yapılan güvece benzeyen "tajine" gelir. İnce bulgura benzeyen 300’e yakın çeşidi bulunan “kuskus” Fas mutfağının vazgeçilmezidir. Ayrıca kebap, deniz ürünleri çok tüketilen besinler arasındadır.
Fas’ta yemek yiyebileceğiniz yerleri belirlerken fiyatı yanında hijyen koşullarına dikkat etmenizde yarar vardır. Açık alanlarda kurulan tezgahlardaki yemekler lezzetli ancak biraz riskli olabilir. Bu nedenle daha hijyenik koşullara sahip mekanları tercih etmeniz gerekir.
Fas’ta büyük şehirlerde her çeşit restaurant bulunur. Fast food yiyecek yerleri şehirlerin yeni bölümündedir. Küçük şehirlerde seçenekler daha sınırlıdır. Deniz kenarlarında ise balık lokantaları zengin çeşitler sunar.
Fas mutfağını sunan restaurantlardan bir bölümü turistlere yönelik olarak düzenlenmiş, bir çoğu dışarıdan bakılınca fazla bir özelliği olmayan ancak içine girilince inanılmaz güzellikte çinilerle ve oymalarla süslenmiş, yöresel yemeklerin sunulduğu yerlerdir. Bu yerlerin bir bölümünde de yemek sırasında yerel müzik gösterileri yapılır. Bu mekanlarda yemekler çok şık renkli porselenler içinde sunulur. Yemekte ilk olarak sebze ve meyvelerden yapılmış mezeler ikram edilir. Daha sonra huni şeklinde kapağı olan terracotta tajine kabı içinde ana yemek getirilir. Tatlı veya meyve ile yemek tamamlanır. Üzerine mutlaka nane çayı ikram edilir. Yemeklerin sunumu ve görüntüleri sizde sürekli fotoğraf çekme arzusu uyandırır. Turistik restaurantlar dışında yöresel yemek yenilebilecek daha pahallı ve daha şık restaurantlar büyük şehirlerde bulunur.
Fas’ın ulusal içeceği “Nane Çayı’dır (Mint Tea)”. Bu çay hemen her yerde içilir. Bazı mekanlarda size nasıl hazırlandığı özel bir seremoniyle gösterilir. Çayın yapılışı sırasında içine şeker eklendiğinden içerken içine şeker koymanıza gerek kalmamaktadır. Ayrıca lezzetli portakallardan yapılan portakal suyu ve elma suyu en çok içilen içecekler arasındadır. Biralar arasında “Casablanca Beer” ile “Flag Spéciale” en çok tercih edilen biralardır. 3 önemli şarap üretim alanına sahip olan Fas’ta; en iyi kırmızı şaraplar arasında “Amazir”, “Siroua”, “Guerrouane”, ve “L’Oustalet” sayılabilir.
Fas’ta Fransızların etkisiyle cafe kültürü yaygındır. Ancak şehrin modern bölgelerindeki bazı cafeler dışında, cafeler genelde erkeklerin toplanma alanıdır. Cafelerdeki oturma düzeni de caddeyi veya yolu görecek, çevreyi izleyecek şekildedir.
Aşağıda Fas Krallığı’nda görme olanağı bulduğum Casablanca, Rabat, Meknés, Fés, Marrakech ve Essaouira hakkında bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
CASABLANCA
Casablanca şehrinin geçmişi konusunda bilgiler yetersizdir. Ancak “Antik Anfa” şehrinin Casablanca’nın bulunduğu alanda kurulduğu bilinmektedir. Bu şehir; Fas tarihinde XVII. yüzyılın sonu ile XVIII. başında önemli rol oynamış, XII ve XIII. yüzyılda yeniden önem kazanmıştır. Şehir; 1468 ve 1515 yıllarında Portekizlilerin saldırılarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu saldırılardan 60 yıl sonra Portekizliler buraya yerleşmişler. Eski şehrin bulunduğu yerde kurdukları şehre “Casa Blanca- Beyaz Ev” adını vermişlerdir. Şehir daha sonra çevre kabilelerin saldırılarına uğramış, 1755 Depremi’nden etkilenmiştir. Portekizlilerin şehri terk etmesinden sonra şehir “Sidi Mohammed ben Abdallah” tarafından ele geçirilmiş, adı Arapça aynı anlama gelen “Dar el-Beida” olarak değiştirilmiştir. XVIII. yüzyılda şehir önemli bir ticaret merkezi olmuş, XIX. yüzyıl ortalarında önemi daha da artmıştır. XX. yüzyılın başında modern bir liman yapılmış, iyi bir şehir planı ile şehrin çehresi değişmiştir. Halen Fas’ın en büyük şehri olan Casablanca ülkenin ticaret ve sanayi merkezidir.
Casablanca, Fas’ın diğer şehirlerinden tamamen farklı adıyla uyumlu şekilde beyaz rengin hakim olduğu modern bir şehirdir. Fransız sömürge döneminde yapılan şehir planı nedeniyle şehir merkezi geniş caddeler, yüksek binalarla kaplıdır. İkiz kuleler şehrin en yüksek binalardır. Palmiye ağaçlarıyla süslenmiş olan şehirde liman şehrin can damarını oluşturmaktadır.
Tarihi eserlerin bulunmadığı şehirde, görülmesi gereken en önemli yapı, Mekke şehrindeki “Mescid-i Haram’dan” sonra dünyanın ikinci büyük cami özelliğini taşıyan “II.Hassan Cami’dir (Hassan II Mosque)”. Cami Fransız mimar “Michel Pinseau” tarafından tasarlanmış, Atlantik Okyanusu kıyısında deniz doldurularak kazanılan dokuz hektarlık alanda inşa edilmiştir. İçinde 25.000 erkek, 5000 kadın, avlusunda ise 80.000 kişi aynı anda namaz kılabilmektedir. İçi bej ve kahve rengi tonlarında dizayn edilmiş camide mermerler, ağaç oymalar inanılmaz güzelliktedir. Ağaç oyma tavanlardan sarkan avizeler muhteşemdir. Caminin tabanındaki cam bölümlerden alt kattaki mantar şeklinde yapılmış abdest alma yerlerinin bulunduğu bölüm görülmektedir. Cami alanı içinde; hamam, konferanslar için medrese odaları, kütüphane, müze gibi bölümler bulunmaktadır. Üçte ikisi suyun altında inşa edilmiş olan caminin çatısı sıcak havalarda açılabilmektedir. 200 metre yüksekliğinde, dört köşeli, üst tarafı iki kademeli, üstü süslemeli, dünyanın en yüksek minaresi olan minaresi ise çok görkemlidir. Cami günde iki defa 11.00 ve 14.00’de gruplar halinde ziyaret edilebilmekte, bunun dışındaki zamanlarda sadece Müslümanlar ibadet amacıyla camiye girebilmektedirler.
II.Hassan Cami’nin batısında yer alan “Corniche d’Aïn Diab”, 8 km uzunluğundaki plajı, balık restaurantları ve otelleriyle şehrin en canlı bölgesini oluşturur. Atlantik Okyanusu’nun dev dalgalarının sahilleri dövdüğü bu alan; sörf yapanlar için ideal bir yerdir. Sahilde dalgalı denize giremeyenler için özel deniz suyu ile doldurulmuş havuzlar bulunur.
Şehrin önemli meydanları şehrin merkezinde birbirine yakın mesafede olan “V.Mohammed (Place Mohammed V)” ve Des Nations Unies (Place Des Nations Unies)”, önemli bulvarı “ V.Mohammed (Boulevard Mohammed V)”, önemli caddeleri “Des Forces Armées Royales (Avenue Des Forces Armées Royales)” ve “II. Hassan’dır (Avenue Hassan II)’”.
Alışveriş yapmak isteyenler için şehirde iki medina bulunur. Bunlardan şehir merkezinde olan eski, merkezden oldukça uzak olan “Quartier Habous” yenidir. Ancak bu çarşılar Marrakech ve Fés şehirlerindekilere göre sönüktür. Bu nedenle bu şehirleri de ziyaret etmeyi düşünüyorsanız alışverişi daha sonraya bırakmanız daha uygun olacaktır.
Casablanca, “Ingrid Bergman” ve” Humphrey Bogart’ın” oynadığı filmle tanınmıştır. Filimde yer alan barın orjinali şehirde olmamasına karşılık halen 50′nin üzerinde “Sam’in Barı”olarak çalışan bar bulunmaktadır.
Casablanca çok tanınmış bir şehir olmasına karşılık en fazla bir gün kalınabilecek,, diğer Fas şehirleri yanında fazla bir özelliği olmayan, Avrupa şehri havasında bir şehirdir.
RABAT
Atlantik Okyanusu’nun kıyısında “Bou Regreg Nehri’nin” kenarında yer alır. Nehir, Rabat ve Sala şehirlerini birbirinden ayırır. Arkeolojik bulgulara göre şehrin geçmişi Roma Dönemine kadar uzanmaktadır. 1150 yılı civarında Almohad döneminde, şehrin imarına başlanmış, şehrin duvar ve kapıları tamamlanmış ancak II.Hassan Cami ve minaresi bitirilememiştir. Almohad Devleti’nin zayıflaması üzerine şehir önemini yitirmiştir. 1610 yılında İspanya kralı kendi ülkesindeki Moorları ülkeden sürmüş, bunların arasındaki Endülüs’ten gelen büyük bir göçmen kabilesi Rabat’a yerleşmiş, Rabat azınlıkların merkezi, nispeten otonom bir cumhuriyet olmuştur. Göçmenlerin getirdiği fonlar Avrupa gemilerine saldıran korsan filolarının kurulmasında kullanılmıştır. “Bou Regreg Cumhuriyeti” 1666 yılında Saadian Devleti’ne bağlanmış ancak XIX. yüzyılın ortalarına kadar korsanlık devam etmiştir. 1912 yılında Rabat Fas’ın başkenti olmuştur.
Rabat, Casablanca şehrine bir saat uzaklıktadır. Tren veya otobüsle Casablanca şehrinden sabah gidip, akşam geri dönebilirsiniz. Şehri yürüyerek, belli bölgelerini taksiyle kısa sürede gezebilirsiniz.
Şehirdeki en önemli yapı Bou Regreg Nehri’ne bir tepeden bakan, şehrin kuzeydoğusundaki “V.Mohammed Anıt Mezarı’dır (Mausoleum of Mohammed V)”. Girişinde atlı askerlerin nöbet tuttuğu, merdivenlerle çıkılan, yeşil çatılı anıt mezarın, dışı ve içindeki mermer ve ahşap elemanlar ince el işçiliğiyle son derece görkemlidir. Anıt mezarın içine girince, altta, 3.5 metrelik bir platform üzerinde duran beyaz mermer mezar; V.Mohammed’in mezarıdır. Bu mezarın yanında kraliyet ailesine ait diğer mezarlar bulunur. Vietnamlı bir mimarın yaptığı anıt mezarın yanında küçük bir cami ve Almoid Devleti’nin tarihi ile ilgili eserlerin yer aldığı küçük bir müze yer alır. Anıt mezarın yanındaki geniş alanda İspanya’daki Cordoba Cami’ne rakip olarak dünyanın en büyük cami olarak inşa edilmek istenen “II.Hassan Cami’nin (Hassan II Mosque)” 354 sütunun alt bölümleri ve tamamlanmamış minaresi yer alır. 1755 depremi sonucu tahrip olan sütunlar ve minare bu haliyle bile günümüzde şehrin simgesidir.
“Oudaïa Kasbah” eski yerleşim bölgesi; II Hassan Kulesi’ne yakın, etrafı tümüyle surlarla çevrili bir bölgedir. Burada; kale, bir bölümü XII, bir bölümü XVII ve XVIIII. yüzyılda yapılmış, mavi ve beyaz boyalı evler, halen müze olarak kullanılan “Moulay İsmaïl Sarayı”,Rabat şehrinin en eski cami olan “El Atika Cami (El Atika Mosque)” ve “Endülüs Bahçesi (Andalusian Garden)” bulunur. Surlarla çevrili bölgenin XII. yüzyılda yapılan “Oudaïa Kapısı (Bab Oudaïa)”, Almohad askeri mimarisinin güzel bir örneğini oluşturur. Kaleden; II.Hassan Kulesi, nehir, okyanus ve Sala Bölgesi çok güzel görünür.
Şehrin kuzeybatısında “Dar el Makhzen” yer almakta, kralın yaşadığı sarayın bahçesi ve meydan gezilebilmektedir. Saray; XIX. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. Kraliyet Sarayı’na yakın mesafede, bir tepe üzerinde, etrafı surlarla çevrili “Chellah Necropolis” alanı bulunur.
Eski şehir “Medina Bölgesi”; batıda “Almohad Duvarı (Almohad Wall)”, güneyde XVII. yüzyılda yapılmış “Endülüs Duvarı (Andalusian Wall)” ile çevrilmiştir. Medina bölgesinin içindeki çarşı, çarşıda “Souk es Sebat (Rue Souk es Sebat)”, “Souika (Rue Souika)” görülmesi gereken önemli sokaklardır.
“Had Kapısı (Bab el- Had)” ile “Sidi Maklouf Meydanı (Place Sidi Maklouf)” arasında Medina bölgesini çevreleyen Endülüs Duvarları’nın önünden geçen “II.Hassan Bulvarı (Boulevard Hassan II)” ile, yeni şehir tarafındaki “V.Mohammed Bulvarı (Boulevard Mohammed V)” şehrin önemli bulvarlarıdır. V.Mohammed Bulvarı; Medina bölgesinden XVIII. yüzyılda yapılan “el- Souna Cami’ne (el- Souna Mosque)” kadar uzanmakta, üzerinde Fransız döneminde yapılan şık apartmanlar, parlamento, postane binası gibi önemli yapılar yer almaktadır.
Büyük bölümü surlarla çevrili olan şehirde, “Arkeoloji Müzesi”, özellikle Roma antik “Volubilis”, “Banasa”, “Tharmusida” şehirlerinden getirilen önemli tarihi eserlerle doludur.
MEKNÈS
Meknés, kurulduğu X. yüzyıldan, XVII. yüzyıldaki Alaouite dönemine kadar küçük bir şehir olmaktan öteye gidememiştir. XVII. yüzyılda Moulay İsmaïl döneminde başkent olmuştur. Daha sonraki dönemlerde önemini yeniden kaybetmiştir. Halen Fas’ın beşinci büyük şehridir.
Şehir, Fés şehrine yaklaşık 50 uzaklıktadır. Fas’ın “Versalles Sarayı” olarak adlandırılan şehir, “Yeni Şehir (Ville Nouvelle)”, “Medina” ve “Kraliyet Şehri (Imperial City)” olmak üzere üç bölgeden oluşmaktadır. Şehrin tarihi bölümü 1996 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır.
Yeni Şehir, “Wadi Boufekrane’nın” doğu tarafında, XX. yüzyıl Fransız sömürge döneminde kurulan, tepelik bir alanda yer alan bir bölgedir. Belediye binası ve mahkemenin bulunduğu meydan Yeni Şehrin ana meydanıdır. Bu bölgeden eski şehir tarafı muhteşem görülmektedir.
Wadi Boufekrane’nin batı tarafında iki bölge bulunur. Bunlardan ilki, etrafı surlarla çevrili olan kuzeydeki “Medina Bölgesi’dir”. “Berrima” ve “Eski Mellah’ı” içine alan surlardan içeriye, surların çeşitli yerlerinde yer alan kapılardan girilir. Bu kapılar arasında “Berdaïne Kapısı (Bab el- Berdaïne)”, “Jedid Kapısı (Bab el- Jedid)”, “Berrima Kapısı (Bab Berrima)” ve “Khemis Kapısı (Bab el- Khemis)” önemli kapılardır. Ortaçağ labirenti olan Medina’da tam bir karmaşa hakimdir. Bu bölgedeki önemli sokaklar arasında “Karmouni (Rue Karmouni)” ve “Souika (Rue Souika)” sayılabilir. XVII ve XVIII. yüzyılı yansıtan geleneksel çarşılar, XII. yüzyılda Almoravid döneminde yapılan, XIV. yüzyılda yeniden inşa edilen, XVIII. yüzyılda minaresi yenilenen “Büyük Cami (Grand Mosque)”, XIV. Yüzyılda Merinid döneminde yapılan “Bou Inania Medresesi (Bou Inania Medersa)”, 1882 yılında yapılan muhteşem bir sarayın içinde yer alan, seramik, halı, ağaç, mücevher, metal ve Fas odalarının yer aldığı “Dar Jamaï Müzesi (Musée Dar Jamaï)” Medina içinde birbirine yakın mesafede yer alan önemli yerlerdir. Medina’nın güneyinde yer alan “Mansaour el- Aleuj Kapısı (Bab Mansour el-Aleuj)” ve “el- Hedime Meydanı (Place el- Hedime)” şehrin en önemli yerleridir. Mansaour el- Aleuj Kapısı muhteşem işçiliğiyle Meknés şehrinin en büyük, Kuzey Afrika’nın en tanınmış kapısıdır.16 metre yüksekliğinde, 8 metre genişliğinde olan kapının yapımına, 1672 yılında başlanmış, 1732 yılında tamamlanmıştır.
Medina Bölgesi’nin güneyinde, ondan dört kat büyük bir alanı kaplayan “Kraliyet Şehri” veya “Moulay İsmaïl’in Kasbahı”, Moulay İsmaïl tarafından yaptırılmıştır. Etrafı surlarla çevrilidir. Bahçelerle birbirinden ayrılan bina bloklarından oluşur. Kuzey doğusunda “Dar Kebira”, güneyinde Molay İsmaïl’in yaptırdığı kraliyet sarayı “Dar El Makhzen” bulunur. Sarayın çevresi kalın surlarla çevrilidir. “Lalla Aouda Meydanı’nda” bulunan “Lalla Aouda Cami (Lalla Aouda Mosque)” , “Moulay İsmaïl’in Anıt Mezarı (Mausoleum of Moulay Ismaïl)”, saray ve kraliyet şehrinin su gereksinimini karşılamak için yaptırılan suni göl “Bassin de I’Aguedal” bu bölgenin önemli yerleridir.
Şehrin kuzey batısında, yaklaşık 31 km uzaklıkta, geçmişte zeytin işiyle uğraşan zengin Romalıların yaşadığı, eski Roma şehir kalıntılarının yer aldığı, mozaikleriyle dikkat çeken, UNESCO dünya Kültür Mirası listesinde yer alan “Volubilis” ile yaklaşık 27 km uzaklıkta “Moulay Idriss’in Anıt Mezarı’nın” bulunduğu, tepelik alanda kurulu “Moulay Idriss” yer alır.
FÈS
Ülkenin İlk başkenttidir. Fés Nehri’nin sağ tarafı I.Idriss tarafından 789 yılında, sol tarafı oğlu II.Idriss tarafından 808 yılında kurulmuştur. 818 yılında İspanya’nın Cordoba şehrinden, ayrıca Tunus Kairouan şehrinden mülteci aileler şehre gelmiş, bu iki topluluk sayesinde şehir birkaç yıl içinde İslami Fas’ın önemli bir merkezi olmuştur. XI. yüzyılın ortalarında Almoravid Dönemi’nde iki şehri birleştirilmiş etrafı surlarla çevrilmiştir. 1145 yılında şehir Almohad Devleti’nin eline geçmiş, kültür ve ticaret merkezi haline gelmiştir. 1250 yılında Merinid Devleti Fés’i başkent yapmış, eski şehrin batısında “Yeni Kraliyet Şehri (Fés el Jedid)” kurulmuştur. 1666 yılında şehir Alaouit Devleti tarafından alınmış, Moulay İsmaïl Meknés’i başkent yapınca, şehir XX. yüzyılın başına kadar önemini yitirmiştir. 1912 yılında Fransa sömürge döneminde “Yeni Şehir (Ville Nouvelle)” kurulmuştur.
Şehir, “Ville Nouville”, “Fés el- Jedid” ve “Fés el –Bali” olmak üzere üç bölgeden oluşmaktadır. Şehrin tarihi bölümü UNESCO dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır.
Ville Nouvelle; şehrin modern bölümünü oluşturur. Başta “II.Hassan Bulvarı (Boulevard Hassan II)” olmak üzere, şık bulvarlar, havuzlarla süslü meydanlar, caddeler, modern binalar, restaurantlar ve yeşil alanlarla şehrin diğer bölümlerinden farklılık gösterir. 15 kilometrelik bir alanı kapsayan bu bölgeyi görebilmek için taksiye veya bulvardan kalkan turistlere yönelik küçük trene binmeniz gerekir. Turistik tren şehrin bu bölümünü ve Fés el Jedid Bölümü’nü yorulmadan kısa sürede gezmanizi sağlar. Şehirdeki büyük otellerin çoğu Ville Nouvelle Bölgesi’ndedir.
Etrafı surlarla çevrili “Fés el-Jedid Bölgesi’nin” batısında “Kraliyet Sarayı- Dar el Makhzen” ve onunla bağlantılı binalar ve “Moulay Abdallah” bölgesi bulunur. Yüksek duvarlarla çevrili yaklaşık 80 hektar alanı kaplayan sarayın muhteşem “Ana Giriş Kapısı” “Alaouite Meydanı’ndadır”. İki giriş kapısı olan Moulay Abdallah Bölgesi batıdan saray ve Fés el- Jedid duvarlarıyla çevrilidir. Sarayın hemen yan tarafında yer alan sokak diğer kraliyet şehirlerinde de bulunan “Mellah- Yahudi Mahallesi’ne” uzanmaktadır. XIV. yüzyılda İspanya’dan gelen Yahudilerin yaşadığı bu mahallede Endülüs etkisini görebilirsiniz. Sinagog ve bir mezarlığın bulunduğu mahallede cumbalı ve balkonlu evlerin altında dükkanlar yer alr. Yahudiler Fas’ta tuz ticareti ile uğraşmışlar. Bu nedenle onların yaşadığı bölgelere “Mellah” adı verilmiştir. Bölgenin doğusunda ise yine iki giriş kapısı bulunan “Müslüman Bölgesi” yer alır. Bu bölgedeki binalar genelde harap durumdadır.
Şehrin kuzeyinde tepelik alanda yer alan “Cherarda Kasbah Bölgesi’nin” etrafı da surlarla çevrilidir. Doğuda ve batıda iki anıtsal giriş kapısı olan bu bölgede diğer binaların yanında halen üniversite ve hastane bulunur.
Şehrin en önemli bölgesi etrafı surlarla çevrili “Eski Şehir (Fés el Bali- Medina)” bölgesidir. Bölgeyi tanımanın en iyi yolu şehrin farklı tepelerinden kuşbaşı olarak bu bölgeyi seyretmektedir. XVI. yüzyılda Saadian döneminde inşa edilen “Borj Sud Kalesi’nden” “Merinid Mezarları’nın (Merinid Tombs)” bulunduğu bölgenin kuzeyindeki tepeden ve XVI. yüzyıldan kalma “Borj Nord Kalesi’nden” Medina çatısız, eski, sarı renkli, bir kaç katlı binaları ve merkezinde yer alan yeşil çatılı dini yapılarıyla muhteşem görülmektedir.
Eski şehrin en önemli kapılarından biri “Boujeloud Kapısı’dır (Bab Boujeloud)”. Kapının bir yüzü yeşil bir yüzü mavi renkli mozaik süslemelerle kaplıdır. 1913 yılında yapılan Fas mimarisinin güzel bir örneği olan anıtsal kapıdan; yakınındaki “Bou Inania Medresesi’ne (Bou Inania Medersa)” kısa sürede ulaşabilirsiniz. Medrese 1350-1355 yılları arasında Merinid döneminde yapılmış, Müslüman olmayanların da girebildiği tek medresedir. İlahiyat Fakültesi olarak yapılan bina günümüzde müze olarak kullanılır. Medresenin duvarlarındaki tahta oymalar Arap kültürünün özelliklerini yansıtır.
Medresenin karşısında “Saat Kulesi (Magana)” ve “Dar el- Bahta Müzesi (Musée Dar el- Bahta)” yer alır. 1873-1897 yılları arasında yapılan bir sarayda yer alan müze; çok sayıda önemli tarihi esere ev sahipliği yapmaktadır.
Boujeloud Kapısı’ndan başlayan “Talaa Kebira Sokağı (Rue Talaa Kebira)” üzerinde binlerce küçük dükkan yan yana sıralanmıştır. Çok sayıda önemli yapının yer aldığı, önemli geleneksel çarşılarla devam eden bu sokak Karaouiyine Cami kadar devam etmektedir. Bu sokağa paralel uzanan onunla birleşen ikinci önemli sokak “Talaa Seghira (Rue Talaa Seghira) Sokağı’dır”.
“Karaoiyine Cami (Karaoiyine Mosque)”, Tunus Kairouan şehrinden gelen “Fatima Bint Mohammed el- Fihri” tarafından 859 yılında yaptırılmıştır. Caminin 14 giriş kapısı bulunmakta, 20.000 kişi aynı anda namaz kılabilmektedir. Caminin ana giriş kapısının üzerinde bir kubbe yer almakta, bu kapıdan caminin avlusu ve abdest alma yeri görülmektedir. Kuleye benzeyen minaresi Almoravid tarzıdır. İslam dünyasının en büyük kütüphanelerinden birine sahip olan caminin çatısı tipik yeşil kiremitlerle kaplıdır. Camiye ibadet amaçlı girilebilmektedir. Caminin karşısında “El Attarine Medresesi (El Atarine Medersa)” ile yakınında “El- Cherratine Medresesi (El-Cherratine Medarsa)” yer alır. Ayrıca XVIII. yüzyılda yapılan XIX. yüzyıl ortalarında restore edilen “Moulay II.Idriss Anıt Mezarı (Zaouia of Moulay Idriss II)” ve muhteşem çeşmesiyle XVIII. yüzyılda yapılan, Kervansaray “Fondouk el-Nejjarine” bu bölgededir. Kervansaray UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer almaktadır.
Fés’in geleneksel çarşısı 300 hektarlık geniş bir alana yayılır. Her el sanatı kendi çarşısına sahiptir. Son derece karmaşık olan çarşıda ve eski şehirde rehbersiz gezme olanağınız bulunmamaktadır. Medina bölgesindeki tüm sokaklar bu arada çarşı sokakları çok dar, pis, dükkanların çoğu bakımsız ve perişan ı haldedir. Sokakların dar olmasından dolayı mal taşımacılığı eşekler ve atlar yoluyla yapılmakta, kimi sokaklarda eşeklerle insanların aynı anda yürüme olanağı bulunmamaktadır. Kargaşa, kalabalık tüm sokaklara ve her türlü malın satıldığı çarşıya hakimdir. Renkli, labirenti andıran sokakların bir bölümü ise insanı ürkütmektedir. Hırsızlık olasılığına karşı bu sokaklarda dikkatli olmanızda, sürekli etrafınızı kontrol etmenizde yarar vardır. Fés’in geleneksel çarşısı, Fas’ın en ucuz ve en büyük çarşıdır. Çarşının en ilginç bölümü tabakhanelerin yer aldığı bölümdür. Bu bölgeye inanılmaz kötü bir koku hakimdir. Bu kokuya rağmen yüzyıllardır kullanılan tekneler içinde renkli kök boyalarıyla tabaklanan derileri seyretmek, tekneler içindeki boyalı sular içinde yürüyen insanları izlemek, tabaklanmış, kuruması için teknelerin etrafındaki binaların çatıları üzerine serilmiş derileri görmek, daha sonra o derilerle yapılmış başta Babuş olmak üzere çanta, kemer, ceketlere bakmak, almanız için ısrar eden satıcılarla boğuşmak yaşanması gereken ilginç bir deneyimdir. Ayrıca yünlerin kök boyalarla boyandığı atölyelerle dünyaca ünlü Fés porselenlerinin yapıldığı atölyeler mutlaka görmeniz gereken yerlerdir.
Medina bölgesinin en önemli kapılarından biri bölgenin güneydoğusunda yer alan “Ftouh Kapısı’dır (Bab el-Ftouh)”. “Zafer Kapısı” olarak bilinen bu kapı X. yüzyılda yapılmış, XVIII. yüzyılda değiştirilmiştir. Medina içindeki Endülüs Bölgesi ile burada yer alan “Endülüs Cami (Andalusian Mosque)” görülmesi gereken diğer önemli yerlerdir.
MARRAKECH
Marrakech, Atlas Dağları’nın eteğinde verimli bir vahada 1062 yılında Almoravid Devleti’nin başkenti olarak kurulmuş, bu dönemde şehir Endülüs Mimarisi’nin en güzel örnekleriyle süslenmiştir. 1147 yılında şehir Almohad egemenliğinin altına girerek büyük bir İslam başkenti olmuş, Afrika mimarisinin örneği olan “Koutoubia Cami” ve şehrin Kasbah Bölgesi bu dönemde inşa edilmiştir. 1269 yılında şehir Merinid Devleti tarafından fethedilmiş ve başkentin Fés olması üzerine 200 yıldan fazla süre önemini yitirmiştir. Marrakech daha sonra Saadian Devleti’nin eline geçmiş ve eski zengin günlerine tekrar geri dönmüştür. Ancak 1668 yılında Alaouite egemenliğine girdikten sonra önce Fés, daha sonra Meknés şehrinin başkent olmasıyla tekrar eski önemini yitirmiştir. 1912 yılında Fransız işgali sonrasında şehrin modern Gueliz Bölgesi kurulmuştur.
Günümüzde Marrakech, çöl ile kuzey Fas arasında geçit oluşturan, ülkenin üçüncü büyük şehridir. Şehirde doğal toprak rengi olan kızıl, mimariye de yansıtıldığından binalardan yollara, duvarlardan toprağa kadar her yer kızıl renktedir. Bu nedenle şehir ‘Kızıl Şehir’ olarak tanınır. Şehir; bu özelliğiyle Ağa Han Mimarlık Ödülü almıştır.
Marrakech, Fas’ın diğer şehirleri gibi “Eski Şehir” ve “Yeni Şehir” bölümlerinden oluşur. Eski şehir UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindedir.
Eski Şehir, çok sayıda giriş kapısı bulunan, kırmız toprak ve kirecin karışımıyla yapılmış, sağlam olması için üzerine hava boşlukları bırakılmış, surlarla çevrilidir. Almoravid döneminde yapımına başlanan Almohad döneminde güneye, Saadian döneminde kuzeye doğru genişletilen surlar; yaklaşık 19 km uzunluğunda, yaklaşık 2 metre genişliğinde, 9 metre yüksekliğindedir. Şehrin tüm önemli görülecek yerleri bu surların içinde yer alır.
Surların içindeki en önemli yapı, şehrin her yerinden görülen şehrin simgesi “Koutoubia Cami’dir”. 1147 yılında Almoravid Devleti’ne karşı kazanılan zaferin anısına Almohad Sultan Abd el- Moumen tarafından, Müslüman dünyasının en büyük cami olarak yaptırılmıştır. Adını yapıldığı dönemde çevresinde yer alan kitapçılardan almıştır. Minaresi İslam sanatının önemli eserlerinden biri olup, İspanya Seville şehrindeki “Giralda” ve Rabat şehrindeki “Hassan II Kulesi’ne” model olmuştur.70 metre yüksekliğinde, dört köşeli, üst tarafında ikinci bir kat eklemesi, minare üzerinde yer alan pencere açıklıklarının çevresinde Gotik süslemeler, her iki katının da üst tarafında birkaç sıra turkuaz renkli çini kuşak bulunan minare; görülmeye değer güzelliktedir. Çevresi yeşil alanlarla kaplı olan caminin, arka bölümünde, yürüyüş mesafesinde, surların hemen kenarında, şehrin ünlü otellerinden biri olan “Mamounia Otel yer alır. “Bab el- Jedid Caddesi (Avenue Bab el- Jedid)” üzerinde bulunan bu otel, muhteşem bir bahçenin içinde, XVIII. yüzyılda yapılmış bir saray alanında, 1929 yılında hizmete girmiştir.
Koutoubia Cami’nin önünden karşıya geçtiğinizde ise şehrin aynı zamanda Afrika’nın en canlı meydanı olan “Jemaa el-Fna Meydanı’na (Place Jemaa el-Fna)” ulaşabilirsiniz. Gündüz özellikle gösterilerin başladığı ve seyyar yemek tezgahlarının kurulduğu akşam saatlerinde, aşırı derecede kalabalık olan bu meydan, bir açık hava tiyatrosu- bir ortaçağ panayırı- görünümündedir. Bu meydanı; çantanızı güvenliğe alarak, cebinize bol madeni para koyarak ve etrafınızı dikkatlice izleyerek dolaşmalısınız. Zira meydanda bir maymun gösterisini izlerken ansızın maymunu üzerinizde görebilirsiniz. Siz bağırırken birkaç dirhem karşılığı maymunu üzerinizden alır veya resim çekmenize izin verirler. Bir köşede müzikle kıvrılarak danseden bir yılan görürseniz sakın fazla yaklaşmayın. Yılan bir süre sonra o soğuk vücudu ile sizin boynunuzda olabilir.
Meydan; kağıt, el falı bakan veya kına yapan, hediyelik eşya satan peçeli kadınlarıyla; beyaz giysiler içinde dans eden şarkı söyleyen geleneksel dansçılarıyla; etrafına toplanmış kalabalığa heyecanla hikaye anlatan hikaye anlatıcılarıyla; Meksikalıları hatırlatan renkli şapkaları ve kırmızı renkli süslü geleneksel kıyafetli su satıcılarıyla; renkli külah şeklinde başlıkları olan kaplarda baharat satan satıcılarıyla bambaşka bir dünyayı gözlerinizin önüne serer. Meydanın ortasında kurulan 200’e yakın yemek tezgahının yer aldığı bölümde ise; Fas mutfağının tüm yemekleri çok kısa sürede hazırlanmakta, binlerce kişi burada bulunan tahta masa ve sandalyelere oturarak kısa sürede karnını doyurmaktadır. Yemek tezgahlarının bulunduğu bölgenin üzerinde, pişirilen yemeklerden çıkan dumanların oluşturduğu yoğun bir sis tabakası bulunmaktadır. Gezmekten veya kalabalıktan sıkılırsanız meydandaki şenliği izlemenin en iyi yolu, meydanın çevresindeki kahvelerden birinin üstündeki çatı katına çıkmaktır.
Şehrin “Geleneksel Çarşısı ( Souk)” meydanla iç içe geçmiş, çok büyük bir alana yayılmıştır. Çarşının sokakları çok dar, bakımsız, pis ve inanılmaz kalabalıktır. Çarşının labirente benzeyen sokaklarında kaybolmamak için çarşıyı rehberle gezmek veya her yerden görülen Koutoubia Cami’nin Minaresi’nin bulunduğu yöne yönelmek en iyi yöntemdir. Üretilen ürünün cinsine göre düzenlenen çarşıda; geleneksel her türlü ürünün üretildiği atölye ve satış yerlerinde; her çeşit kalite ve fiyatta yiyecek ve eşya bulabilirsiniz.
Medina Bölgesi’nin güneyinde yer alan, XII. yüzyılda kurulan “Kasbah Bölgesi ise şık minaresiyle, 1184-1199 yılları arasında yapılan “Kasbah Cami (Kasbah Mosque)” ve “Saadian Türbeleri (Saadian Tombs)” ile tanınır.
Saadian Türbeleri, büyük bitkilerle kaplı cennet olarak tasvir edilen geniş bir bahçeye açılan iki türbe ve içinde başta “Ahmed el- Mansour” olmak üzere onun annesi ve sultanların yattığı mezarların bulunduğu bir yerdir. İki türbenin içi çok ince işlenmiş mozaik, alçı ve ahşap süslemelerle kaplıdır. Türbeler; Saadian Devleti’nin izlerini ortadan kaldırmaya çalışan Alaouite Sultan Moulay Ismaïl tarafından duvarlarla örülüp dünyaya kapatılmış, 1917 yılında yeniden açılarak restore edilmiştir.
Oldukça bakımsız olan Kasbah Bölgesi’nde türbeye yakın mesafede XVI. yüzyılın son çeyreğinde, 1578 yılındaki zaferin anısına, Ahmed el-Mansour tarafından yaptırılan, 360 odalı “El Badi Sarayı (Palais el- Badi) Kalıntıları” yer alır. Saray XVII. yüzyılda yine Alaouite Sultan Moulay Ismaïl tarafından tahrip edilmiş, sarayın büyük bölümü sultanın Meknés şehrindeki sarayının inşa edilmesi için kullanılmıştır. Saray kalıntılarının yanında Kraliyet Sarayı “Dar El Makhzen” bulunur.
Görülmesi gereken diğer önemli saray; meydana oldukça yakın mesafede olan “Riad Zitoun Jedid Caddesi’nin” köşesindeki “Bahai Sarayı’dır (Palais Bahai)”. Geniş bir bahçeden sonra ulaşılan saray; XIX. yüzyılın sonunda yapılmıştır. Farklı zamanlarda farklı mimarlar tarafından yapılan, farklı mimari özelliklere sahip olan saray, iki bölümden oluşur. Sarayda farklı renk ve motiflerle süslü mozaikler ve ahşap kaplamalarla süslenmiş çok sayıda oda, mermer ve bitkilerle kaplanmış, havuzların bulunduğu avlular yer alır. İçinde eşyanın bulunmadığı sarayın mozaikleri zaman içinde oldukça tahrip olmuş, bakımsız kalmıştır.
Bahai Sarayı’nın yakınında yer alan “Dar Si Saïd Müzesi (Dar Si Saïd Museum)” kalın duvarların içinde yer alan XIX. yüzyılda yapılmış bir sarayda hizmet vermektedir. Müzede Fas kültürü ile ilgili mücevher, kapı, halı, ağaç çok sayıda farklı ve değerli obje sergilenmektedir.
Eski şehrin sokaklarını gezerken yüzyıllar öncesine gider. Renk cümbüşü, sefalet, farklı insan manzaraları ile karşılaşırsınız. Kimi zaman pislik, kimi zaman ağır kokular sizi etkiler. Sağlam görkemli tarihi binaların yanında yer alan, kimi kaderine terk edilmiş, kimi hala kullanılan birçok bina sizi ortaçağ manzaralarıyla karşı karşıya bırakır.
Koutoubia Cami’nin önünden geçen “ V.Mohammmed Caddesinden (Avenue Mohammed V)” yukarıya doğru yürürseniz eski şehirden ve sur içinden çıkarak şehrin yeni bölümü olan “Gueliz Bölgesi’ne” ulaşabilirsiniz. Portakal ağaçlarıyla süslü bu geniş şık caddeyi yürüdükçe insan manzaraları, refah seviyesi, binalar değişmeye başlar. Gueliz Bölgesi yeni ve modern binaların yer aldığı bir bölgedir. Tarihi değeri olmayan bu bölgede ana merkez “Zara” ve “Mcdonald’ın” bulunduğu meydan ve civarıdır.
Bu bölgenin oldukça yakınında “Majorelle Bahçesi (Majorelle Garden)” yer aır. Bahçe, Fransız ressam “Jacques Majorelle” tarafından, ressamın villa ve çalışma atölyesinin yer aldığı bir alan üzerine, dünyanın farklı ülkelerinden getirilen bitkilerle oluşturulmuş, 1940 yılında halka açılmıştır. Ressamın 1962 yılında ölümünden sonra bahçe tahrip olmuş, 1980 yılında, bahçe, Fransız modacı “Yves Saint-Laurent” tarafından satın alınarak yeniden düzenlenmiş ve dünyanın farklı yerlerinden getirilen bitki türleriyle zenginleştirilmiştir. Halen 300 türün üzerinde bitkinin yer aldığı bahçeye küçük bir giriş ücreti karşılığında girebilir. İlk girişte yer alan küçük avludan sonra binlerce bitkinin çevrelediği, renkli saksıların ve oturma yerlerinin bulunduğu bir yürüyüş yoluyla halen müze ve satış yeri olarak kullanılan ressamın villası ile çalışma atölyesine ulaşabilirsiniz. Turkuaz rengi ve mavi tonların hakim olduğu bina ve şık havuzları geçtikten sonra yine canlı renkteki saksılarla etrafı dev bitkilerle çevrili küçük şık dinlenme köşeleri bulunan, yürüyüş yolunu izlenerek girişe ulaşabilirsiniz. Bahçede ayrıca Yves Saint Laurent adına yapılmış küçük köşeyi görebilirsiniz.
“VI.Mohammed Caddesi (Avenue Muhammed VI)” Marrakech şehrinin önemli caddesidir. Kilometrelerce devam eden, bu geniş, ortasında küçük havuzlar, çeşitli bitkiler, yürüyüş yolları ve dinlenme alanları bulunan cadde, şık tren istasyonuna, kraliyet tiyatrosuna ve şehrin en büyük otellerine ev sahipliği yapmaktadır.
Menara, şehirde Medina dışında kalan çok sayıda büyük bahçeden biridir. Zeytin ağaçlarının yer aldığı, 88 hektarlık bu bahçede; XII. yüzyılda Atlas Dağları’ndan getirilen sulama sistemiyle yapılmış içinde balıkların yer aldığı büyük bir “Havuz” ile XIX. yüzyılın ikinci yarısında havuz kenarında inşa edilmiş küçük bir “Yazlık Ev” bulunur.
Medina’nın güneyinde kraliyet sarayının yakınında XII. yüzyılda yapılmış, 3 km uzunluğunda, 1.5 km genişliğinde içinde 2 büyük havuz bulunan, zeytin ve palmiye ağaçlarıyla süslü, Atlas Dağları’ndan gelen sularla sulanan şehrin en eski bahçesi olan “Aguedal Bahçeleri (Aguedal Gardens)” yer alır.
Şehrin güneydoğusunda 68 km uzaklıkta “Ourika Vadisi (Ourika Valley)” bulunur. Vadiyi görmek için taksiyle Atlas Dağları’nın eteklerine gidebilir. Dağın eteklerinde kurulan “Berberi Köyleri” ile vadi manzarası seyredebilir. Konuk olacağınız bir Berberi Evi’nde belli bir bahşiş karşılığında nane çayının yapılışını izleyebilir. Yerel kıyafetler içindeki Berberi ailelerin yoksulluk içindeki ilkel ev yaşantılarını görebilirsiniz.
Şehirde gece gidebileceğiniz en ilginç eğlence “Chez Ali” adını taşıyan turistik bir mekandaki özel gecedir. Şehrin bir hayli dışında kurulan bu eğlence mekanında sizi atlı Berberiler karşılamakta, birkaç dirhem karşılığında sizinle fotoğraf çektirmektedirler. Daha sonra Fas Mimarisi’ne göre yapılmış binalardan oluşan büyük bir alana girilmekte, ortada yer alan geniş alanın etrafında yemek için hazırlanmış büyük süslü çadırlar yer almaktadır. Kapıdan girişten itibaren yöresel müzikler eşliğinde, yöresel kıyafetler giymiş dans eden sanatçıların, arasından geçilerek, yemek yenilecek çadırlara ulaşılmaktadır. Şık döşenmiş çadırlarda siz, Fas mutfağının çeşitli örneklerini tadarken, kapıdan girişte gördüğünüz sanatçılar sırayla çadırlara gelerek, dans etmekte, bahşiş toplamaktadırlar. Yemekler bittikten sonra çadırlar boşaltılmakta, meydanın ortasında bulunan geniş alanda ışık ve ses gösterileri eşliğinde dans ve atlarla silah gösterisi yapılmaktadır.
ESSAOUIRA
Marrakech’e 2.5 saat uzaklığında bir sahil şehridir. M.Ö VII. yüzyılda Fenikeliler şehrin bulunduğu alanda bir üs kurmuşlar. XV. yüzyılda Portekizliler burada “Mogador” adını verdikleri ticari ve askeri merkez oluşturmuşlardır. Ancak 1760 yılına kadar bu bölgede bir şehir kurulamamıştır. Alouite Sultanı II.Mohammed bölgede bir deniz üssü oluşturmaya karar verince Avrupa tarzında bir liman ve kale yapılmış, şehir kurulmuştur.
Şehir; halen otellerin, restaurantların, modern binaların bulunduğu, geniş sahillerinin yer aldığı Yeni Şehir ile etrafı surlarla çevrili Eski Şehir bölümlerinden oluşur.
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde olan “Eski Şehir’in” deniz tarafındaki dış surları, kale ile birlikte Avrupa tarzında; iç surları Marrakech şehrindekine benzer şekilde İslami tarzda yapılmıştır. Surların içine, surların farklı yönlerinde yer alan kapıların birinden girebilirsiniz. Burada; karşınıza bakımsız tarihi yapılar, geleneksel sanatlarla uğraşan sanatkarların atölyelerinin bulunduğu dar sokaklar, yoğun bir karmaşa çıkar. Ancak diğer şehirlerden farklı olarak şehrin bu bölümünde geniş caddeler de bulunur. Surların içinde ayrıca Yahudilerin yaşadığı eski “Mellah Bölgesi” de yer alır.
Şehirde iki kale bulunur. İlk kaleye çarşının içinden veya limana yakın cafelerin yer aldığı meydanın deniz tarafındaki bir ara sokaktan ulaşabilirsiniz. Deniz tarafındaki kale, üzerinde topların sıralandığı, bir tarafında mavi kapı ve pencereli eski beyaz binaların yer aldığı, diğer tarafında okyanusun dev dalgalarının köpürerek sahile vurduğu surların üzerindeki platformla, çok hoş bir görüntüye sahiptir. Liman bölgesinde yer alan ikinci kale ise limana giden şık bir kapıyla muhteşem bir bütünlük oluşturur. Limanda küçük, çoğunlukla mavi renkte çok sayıda gemi ve balıkçı teknesi ve yüzlerce martı sizi karşılar.
1970’li yıllarda hippilerin, günümüzde sanatçıların merkezi olan şehirde, ünlü ressam ve heykeltıraşların yaptığı resim ve heykellerin sergilendiği çok sayıda galeri bulunur. Galerilerde sergilenen, şehirde yaşayan Fas’lı ressamların yaptıkları tablolar, genelde Afrika sanatı ile Arap Berberi sanatının özelliklerini yansıtmaktadır. Ayrıca şehirdeki atölyelerde özel bir ağaçtan ahşap objeler üretilmekte ve satılmaktadır.
Şehrin güneyinde yer alan plajlar özellikle rüzgar sörfü yapmak isteyenler için mükemmel bir seçenektir. Şehirde uygun fiyata lezzetli deniz ürünlerini yiyebileceğiniz çok sayıda küçük restaurant bulunur.
*Bu yazı Fas Krallığı’na 2009 yılında yaptığım gezi sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberlerden edindiğim bilgiler ve aşağıda belirtilen kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Dk, Eyewitness Travel Guides, Morocco, Doorling Kindersley Limited, Great Britain, 2006, ISBN: 978-1-4053-1648-9.
Escudo de Oro , All Marrakech.
Escudo de Oro , All Morrocco.
Bonechi, The Golden Book, Fes- Meknes, 2007.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Fas
http://www.enfal.de/fas.htm
http://kobi.mynet.com/pdf/Fas.pdf
SEYAHATLER

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS
Design by MEHMET KEREM PALA
>