GEZİ KÖŞESİ

PROF. DR. AYSEN TOKOL

  • ANA SAYFA
  • ÜLKELERŞEHİRLERGALERİ
  • LİNKLER

 

HIRVATİSTAN

Hırvatistan Cumhuriyeti, Güneydoğu Avrupa'da, Balkan Yarımadası'nın kuzeybatısında yer alan 56,542 km² yüzölçümüne sahip bir ülkedir. Kuzeyde Slovenya, kuzeydoğuda Macaristan, doğuda Sırbistan, güneydoğuda Bosna-Hersek ve güneyde Karadağ (Montenegro) ile komşudur. Batıda Adriyatik Denizi’nde kıyısı bulunur.  Ayrıca İtalya ile denizden komşudur.

Hırvatistan uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. XIX. yüzyılda ülkenin güneyinde “Krapina” bulunan insan fosilleri,  Hırvatistan topraklarında tarih öncesi çağlardan bu yana yerleşim olduğunu göstermektedir.  Bölgeye MÖ.1200 civarında  Iliryalı’lar (Illyrians) gelmiş, Grek’ler Dalmaçya Sahilleri’nin bir bölümünde koloniler kurmuşlardır. MÖ 279 yılında  Grekleri yenen Keltler Balkanlara yerleşmişlerdir. M.Ö II. yüzyılda da İliryalılar  ve Keltler, Romalılar  tarafından yenilgiye uğratılmışlardır. Bölgeyi ele geçiren Roma İmparatorluğu’nun yüzyıllar süren egemenliğinin ardından,  Ostrogotlar; günümüzdeki “Osipek Bölgesi’ni”, Hunlar;  “Slavonia Bölgesi’ni”, Bizanslılar; Dalmaçya’nın bir bölümünü ele geçirmişlerdir. 500 yılında “Slavlar” “Slavonia Bölgesi’ni, 614 yılında Slavlar ve “Avarlar” Roma Şehri “Salona’yı” işgal  etmişlerdir. VII. yüzyılın başında “Hırvatlar”, Slavonia’nın üst tarafları ve Dalmaçya sahillerine yerleşmişlerdir. VIII. yüzyılın sonuna doğru “Franklar” bazı bölgeleri ele geçirmiş, VIII ve IX. yüzyıl boyunca, Bizans İmparatorluğu egemenliği altındaki  şehirlerin yakınında, “Biograd”, “Šibenik”, “Osijek” gibi ilk Hırvat şehirleri kurulmaya başlanmıştır. Hırvatlar  IX. yüzyılda  Hıristiyan olmuşlardır. Macarlar’ın Hırvat şehirlerine saldırılarının ardından Hırvatlar bu defa Dalmaçya’ya yönelmişlerdir. 901 yılında “Prens Tomislav” Macarlara karşı savaşmış onları işgal ettikleri bölgelerin bir bölümünden geri çekilmeye zorlamış, Dalmaçya şehirlerinin yönetimi için Bizans İmparatorluğu’ndan yetki almıştır. 1925 yılında da taç giyerek ilk Hırvat Kralı olmuştur. Hırvat Krallığı,   “Krešimir” zamanında en geniş sınırlara ulaşmıştır.

1091 yılında “Ladislaus”, Hırvat topraklarını ele geçirmiş, Hırvatistan ve Macar Krallığı’nı birleştirmiştir. Macar-Hırvat  birlikteliği yüzyıllar boyunca devam etmiştir. Bu dönemde kendi meclisine sahip olan Hırvatistan'ın idaresinden “Ban” adı verilen kralın yerel temsilcisi sorumlu olmuştur. Ayrıca dönem boyunca “Venedik Cumhuriyeti” önce bazı Dalmaçya ada ve şehirlerini ele geçirmiş, daha sonra Dalmaçya’yı satın almıştır.

Varna  ve II. Kosova Savaşları sonunda Osmanlı İmparatorluğu, Hırvatistan'ın güney bölümünü egemenliği altına almıştır. “1526 Mohaç Savaşı” sonrasında Hırvat topraklarının büyük bölümü Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir. XVI. yüzyılın sonuna kadar Hırvatistan sancak beyleri tarafından idare edilmiş, 1583 yılında eyalet haline getirilerek beylerbeylerinin idaresine verilmiştir. II. Viyana Kuşatması sonrası, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa'da gerilemesinden faydalanan Avusturya,  Hırvatistan topraklarının bir bölümünü işgal etmiştir. 1718 “Pasarofça Antlaşması” ile Osmanlı İmparatorluğu Sava Nehri’nin güneyinde kalan toprakları kaybetmiştir.

“Napoleon Bonaparte”, 1805 yılında Hırvat ve Sloven topraklarını Illirya Eyaleti’ne dahil etmiş ancak bu toprakları daha sonra kaybetmiştir. Ardından Avusturya Macaristan İmparoturluğu’nun egemenliği  altına giren  Hırvatistan, I.Dünya Savaşı'ndan sonra  “Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı’nın” bir parçası olmuş, 1929 yılında  bu krallığın  adı  “Yugoslavya Krallığı”  olarak değiştirilmiştir.

1940’ların başında  Yunanistan dışında tüm komşu ülkeler Almanya ve İtalya ile ittifak anlaşması imzalamış, Hitler itilaf güçlere bağlanması için Yugoslavya’ya baskı uygulamaya başlamıştır. Yönetimin olumlu tavıra rağmen halk bu tür bir anlaşmaya razı olmamış, 1941 yılında Belgrad ve diğer şehirler bombalanmış, itilaf devletleri Yugoslavya’yı işgal etmiş ve ülkeyi bölmüşlerdir. Bu işgalden sonra 10 Nisan 1941 tarihinde Zagreb'de bir “Bağımsız Hırvatistan Devleti’nin” kurulduğu ilan edilmiştir. Slovenya, Bosna-Hersek ve Dalmaçya'nın bir bölümünü içine alan bu  devletin başına getirilen, Ustaše  lideri “Ante Pavelič” şiddete dayalı bir diktatörlük rejimi kurmuştur. Savaş sırasında Nazilere ve Ustaše yönetimine karşı savaşan “Josip Broz Tito” yönetimindeki komünist Partizanlar Kızıl Ordu’nun yardımıyla    1944 yılı ekim ayında   Belgrad'ı ele geçirmişler ve yönetime el koymuşlardır.  Zagreb 1945 yılında Partizanların eline geçmiş, Hırvatistan  önce “Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti”, daha sonra adı “Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti” olan devletin,  altı federe cumhuriyetinden biri olmuştur.

Tito,  Moskova'dan bağımsız bir siyaset izlemiş, Tito ve Stalin arasındaki anlaşmazlık sonucunda Yugoslavya, bir süre sonra Kominform’dan ihraç edilmiştir.  35 yıl iktidarda kalan Tito  savaşın izlerini çabuk silmiş, izlediği başarılı siyasetle yüzyıllardır mücadele içinde olan çeşitli dinlerin ve etnik grupların birlikte barış içinde yaşamalarını sağlamıştır.


Tito’nun 1980 yılında  ölümünden sonra ülkede belirgin biçimde ortaya çıkan ekonomik ve siyasi istikrarsızlık barış ortamının zedelenmesine neden olmuş, cumhuriyetler arasındaki gelişmişlik farklılıklarından kaynaklanan huzursuzluklar   Hırvatistan’ın  Kosova ve Slovenya ile birlikte daha fazla otonomi taleplerine yol açmıştır. 


1986 yılında Sırbistan Komünist Partisi Lideri “Slobodan Milošević” tarafından ortaya atılan  “Büyük  Sırbistan” doktrini Sırp milliyetçiler tarafından benimsenmiş, bu durum cumhuriyetler arasında korku yaratmış, Hırvatistan’ın bağımsızlık isteklerini arttırmıştır.


SSCB'nin ve Doğu Bloğu'nun parçalanmasının da etkisiyle;   1991 yılında  Hırvatistan  bağımsızlığını ilan etmiştir.. Bunun üzerine Sırbistanın güdümündeki  Yugoslavya Ordusu Hırvatistan’a saldırmış, Hırvatistan nüfusunun sekizde birini oluşturan Sırpların bir bölümünden oluşan, Yugoslavya kuvvetlerinin kışkırttığı Sırp paramiliter güçler de ;  ülke içinde kitle imha hareketine başlamışlardır. BM önderliğinde 1992 Ocak ayında Hırvatistan ile Yugoslavya arasında  bir “Ateşkes Anlaşması” imzalanmıştır. Ancak bu anlaşmaya rağmen barış sağlanamamış,  Sırplar ve Hırvatların karşılıklı misilleme hareketleriyle,  savaş, ülkenin farklı yerlerinde,  1995 yılına kadar sürmüş, binlerce Hırvat ve Sırp ölmüş, binlerce Sırp ülke dışına çıkarılmıştır. Kalıcı barış;  Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Sırbistan arasında 14 Aralık 1995 tarihinde  gözlemci ülkelerin   katıldığı  “Dayton Barış Anlaşması” ile sağlanmıştır.  Bu anlaşmayla “Doğu  Slavonia” Hırvatistan’ın kontrolüne verilmiştir.


Halen cumhuriyetle yönetilen Hırvatistan yaklaşık 5 milyon nüfusa  sahiptir. Nüfusun  %89.6 ‘sı Hırvat, %4.5’i Sırp, %5.9’u diğerleridir (Boşnak, Macar, Sloven, Çek ve Rumen). Nüfusun % 87.8’i Katolik, %4.4’ü Ortodoks, %1.3’ü Müslüman, %04.’ü  Protestan ve  %6.1’i diğerleridir.


Ülkenin resmi dili Hırvatça’dır. Ülkede nüfusun %96.1’i  Hırvatça; %1’i Sırpça;%2.9’u İtalyanca, Macarca, Çekçe ve Almanca  gibi diğer dilleri konuşur.  İngilizce bilen sayısı özellikle kıyı bölgelerde oldukça fazladır. 

Ülkenin başkenti Zagreb’tir. .Hırvatistan beş bölgeden oluşmaktadır. Turistik özellik taşımayan kuzey bölgesi bağlarla, geniş ormanlık alanlarla kaplıdır. Termal suların, çok sayıda ortaçağ kalelerinin bulunduğu bölgede yaşayan nüfusun büyük bir bölümü Macar asıllıdır. Bu nedenle  Macar gelenekleri hala sürdürülmektedir. “Varaždin” ve “Koprivnica” bölgenin en önemli  şehirleridir.

Slavonia  ve Baranja Bölgesi verimli tarım arazilerine sahiptir. Doğal güzelliklere sahip bu bölgede, XIX. yüzyıl Viyana tarzı yapıları ve katedraliyle  ünlü “Osijek”, “Ðakovo”, “Slovonski” ve “Brad” önemli şehirlerdir.

Merkezi Hırvatistan, nehirleri, ormanlık alanları, antik kaleleriyle ülkeye gelen turistlerin en fazla ziyaret ettiği bölgelerden biridir. “Zagrep”, “Karlovac” ve “Sisak” bölgenin önemli şehirleridir.

Istria ve Kvarner Bölgesi Adriyatik Denizi’nin kuzey kıyılarında yer alır. Üçgen şeklindeki  Istria Yarımadası’ndaki  önemli yerler arasında “Poreč”, “Rovinj”, günümüzde var alan en büyük altı Roma anfi tiyatrosundan birine sahip  “Pula şehri” ile “Brıjuni Ulusal  Parkı” sayılabilir.

Rijeka şehrinden sahil boyunca Jablanac şehrine kadar uzanan Kvaner Bölgesi’nde  ise Risnjak Ulusal Parkı, Plitvice Gölleri Ulusal Parkı, Krk, Cres, Lošinj  Adaları görülmesi gereken yerlerdir. Bu bölgedeki sahil yerleşimlerinde  İtalyan tarzı hakimdir.

Dalmaçya (Dalmatia) ülkenin en fazla ziyaret edilen  bölgesidir. Kayalık sahilleri, taşlı plajları, adaları, koyu mavi muhteşem denizi, tarihi şehirleri, Adriyatik kültürüyle kendine özgü bir bölgedir. Zadar şehri ve takımadaları, Šibenik, Trogir, Salona, Split, Dubrovnik şehirleri Paklenica, Kornati, Krka, Mljet ve diğer ulusal parkları, Pelješac Yarımadası, Hvar, Korčula Adaları bölgenin görülmesi gereken yerleridir.

Ülke coğrafik açıdan çeşitlilik göstermektedir. Macaristan sınırı boyunca düz ovalar, Adriyatik kıyısında yüksek olmayan dağlar  yer alır. Bu kıyılarda; %60’ında yerleşim olan 718 ada, 389 kayalık, 78 taşlık, sayısız koy, kanal, burun, iki büyük, birçok küçük yarımada vardır. En büyük adalar Krk ve Cres Adaları’dır. Karadeniz’e dökülen Sava en uzun nehridir. Ayrıca Bosut ve Avrupa’nın ikinci uzun nehri olan Tuna Nehri’nin  bir bölümü Hırvatistan topraklarından geçer. Ülke az sayıda ancak çok güzel göllere sahiptir. Göller içinde en tanınmış olanları Plitvice Gölleri’dir. Ülkede sekiz ulusal park,  on doğal park, sayısız koruma altına alınmış alan bulunmaktadır. Ülkenin büyük bölümü ormanlarla kaplıdır.

 Ülkede kıyı bölgelerde Akdeniz, iç kısımlarda kara iklimi hüküm sürmektedir. Ülke kış ve yaz turizmine uygundur. Bu nedenle yapmayı düşündüğünüz deniz ve dağ sporlarının türüne göre, farklı mevsimlerde Hırvatistan’ı seyahat edebilirsiniz. Ancak kültür turizmi yapmayı düşünüyorsanız en uygun mevsim ilkbahar ve sonbahar aylarıdır. Temmuz ve ağustos aylarında ülkenin özellikle Dalmaçya kıyıları aşırı  kalabalık olmakta, sahil yolları dar olduğu için kıyı şehirleri arasında ulaşım tam bir çileye dönüşmektedir. 

Hırvatistan’ın başkenti  Zagreb’e  THY ile  gidebilir. Buradan Split, Dubrovnik ve diğer önemli şehirlere Croatia Hava Yolu’nun iç hat seferleryile   ulaşabilirsiniz. Bazı şehirlerde de küçük havaalanları bulunmaktadır. Ayrıca şehirler arasındaki seyahatlerinizde  otobüs, bazı önemli şehirler arasında treni kullanabilirsiniz. Ülke çok güzel bir doğaya sahip olduğu için araba kiralamak en iyi yöntemlerden biridir. Adriyatik kıyılarında da Rijeka şehrinden başlayarak  Dubrovnik şehrine kadar  sahil şeridindeki önemli şehirlere ve büyük adalara uğrayan feribotları kullanabilir. Adalar ile anakara, adalarla adalar arasında özellikle yazın  sefer yapan ada feribotlarından yararlanabilirsiniz. Tekne, yat gezilerine katılabileceğiniz gibi gemi seyahatiyle Adriyatik kıyısındaki bazı önemli şehirleri görebilirsiniz. Şehir içi ulaşımda ise, şehir merkezlerinde yürüyerek dolaşmak  en iyi yoldur. Daha uzak mesafeler için taksi, otobüs bazı büyük şehirlerde tramvay kullanabilirsiniz.

Hırvatistan’da kişisel güvenliğiniz açısından dikkatli olmanızda yarar vardır. Hırsızlığa karşı pasaportunuzu  otelde bırakmanız, fazla para taşımamanız, çantanızı güvenliğe almanız yerinde olur.

Ülkenin para birimi Kuna’dır. Ancak bazı büyük  yerlerde Euro da kabul edilmektedir. Hediyelik  eşya olarak alabileceğiniz eşyaların başında kravat ile ilk defa bir Hırvat mühendis tarafından üretilen dolma kalem  gelir. Kravat Hırvatistan’ın simgesi olup, tüm dünyaya buradan yayılmıştır. Yerel giysiler giymiş bebekler, dantel işleri, şans takıları, seramik objeler diğer hediyelik eşyalar arasında sayılabilir.

Hırvatistan mutfağı karma bir mutfaktır. Ülkenin farklı bölgelerinde farklı ülkelerin mutfakları ağırlık kazanır. İtalya, Avusturya, Macaristan ve Osmanlı mutfağına özgü yemekler Hırvat mutfağında yer alır. Ayrıca balık ve çeşitli deniz ürünlerinden yapılan yemekler bulunur. Ülkenin özel yemekleri arasında  tütsülenmiş et, sebze ve makarnadan yapılan çorba “Menestra”, şarap ile marine edilmiş “Dalmaçya Bifteği (Pačticada)” ve “Hindili Makarna” sayılabilir.

İçecek olarak bira, konyak, likör çeşitleri ve şarap tüketilir. Ülkenin her  bölgesinde kaliteli şaraplar üretilmektedir. Bunlar arasında “Žlahtina”, “Teran”, “Cabernet”, “Pošip” ve “Dingač” sayılabilir. En önemli biraları arasında “Ožujska”, “Karlovačko”, “Pan” ve  “Stella” yer alır.  

Aşağıda Hırvatistan’da gezme olanağı bulduğum Zagreb, Plitvice, Trogir, Split ve Dubrovnik hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir. 

ZAGREB

Zagreb, Hırvatistan’ın başkenti ve ülkenin en büyük şehridir. Kuzeyde Medvednica Dağı’nın etekleri ile güneyde Sava Nehri arasında yer alır. Şehir,  “Eski Şehir- Üst Şehir (Gornji Grad)” ve “Yeni Şehir- Alt Şehir (Donji Grad)” olmak üzere iki bölüme ayrılır. Üst Şehir, birbirine bakan iki ayrı tepede kurulmuş, surlarla çevrili, geçmişte aralarından bir nehrin geçtiği, günümüzde nehrin  sokağa dönüştüğü, geçmişte iki ortaçağ şehri olan “Gradec” ve “Kaprol” bölgelerinden oluşur. Bu bölgeler dar sokakları, tarihi binaları,  kiliseleriyle şehrin dini, siyasi ve idari merkezdir. Alt şehir; 1830’lardan sonra gelişmiş,  geniş caddeleri, çok iyi düzenlenmiş parkları, şehrin büyük bölümünü kaplayan ormanlık alanları, tarihi binaları ve  müzeleriye şehrin yeni bölümüdür. Bu iki bölüm “Ban J. Jelačić Maydanı (Trg Bana J Jelačića)” ile birbirine bağlanır.   

Zagreb, çok kısa sürede keşfedebileceğiniz bir şehirdir. Şehirde tüm  tarihi yerler birbirine yakın mesafededir. Bu nedenle şehri yürüyerek keyifle dolaşabilirsiniz.  Yürümek istemezseniz  tramvay veya otobüsten yararlanabilirsiniz. Bulunduğunuz bölgeden farklı hatlara giden tramvaylara binerseniz yeni şehrin birçok bölgesini görebilirsiniz. Ancak eski şehri görebilmeniz için mutlaka  yürümeniz gerekir. Otelinizden, seyahat acentalarından veya turizm ofisinden alacağınız biletle, katedral yakınındaki “Bakačeva Sokağı’ndan”,  her gün saat 10.00’da kalkan, otobüs ve yürüyüş turunu içeren üç saat süreli turla  şehrin önemli yerlerini  kısa sürede görebilirsiniz.

Zagrep’in merkezi “Ban J. Jelačic Meydanı’dır”.  Meydanın ortasında üzerinde “1533 yılında Türk İstilası’na Direnen Kişi” yazısı yer alan ülkenin ulusal  kahramanı “Jelačić  Heykeli” bulunur. Heykelin yakınında da XVI. yüzyıl yapımı   “Manduševac Çeşmesi “yer alır. Meydan günün her saati inanılmaz kalabalık ve sokak sanatçılarının gösterileriyle renklidir.

Meydandan, Manduševac Çeşmesi yönündeki  sokaktan, yukarı doğru  yürürseniz ortasında bir havuz üzerinde devasa altın “Meryem Ana Heykeli” bulunan “Kaptol Bölgesi’ndeki” diğer  meydana, şehrin her yerinden görülen  “St. Stephen Katedrali’ne (Katedrale Sv. Stjepana)” ulaşabilirisiniz. Katedral’in üç tarafı,  üçü bağlantıyı sağlayan beş yuvarlak, bir düz kuleyle birbirine bağlanmış “Başpiskoposluk Sarayı (Nadbiskupska Plača)” ile çevrilmiştir. İki sivri kulesiyle ihtişamlı bir görüntüye sahip olan gotik katedralin içinde dini objelerin yer aldığı bir hazine bölümü   yer alır.

Katedral’in karşısındaki dar, tarihi evlerin bulunduğu sokağın iç tarafına doğru yürürseniz şehrin meyve ve hediyelik eşya pazarı olan “Dolac Pazarı’na (Tržnica Dolac)” ulaşabilirsiniz. Aynı yere Bana J.  Jelačic Meydanı’ndaki  çiçekçilerin arka tarafında bulunan merdivenlerden de gelebilirsiniz.  Dolac Pazarı ve ona bağlanan ara sokaklardaki küçük dükkanlarda başta kravat olmak üzere ucuz fiyatlı çeşitli hediyelik eşyalar satılır. Dolac Pazar’ında gördüğünüz kilise ise “St Mary  Kilisesi’dir (Sv. Marija )”. Pazar, katedral ve ilerdeki “St Francis Kilisesi (Sv.Franjo)” civarındaki binaların tümü tarihi değere sahiptir.  Bu bölgede yapacağınız kısa bir gezintiden sonra Dolac Pazarı’na yakın bir ara sokaktan “Radićeva Sokağı’na” inerseniz burada karşınıza çıkacak olan heykel Taş Kapı’nın  önündeki “St George Heykeli’dir (Sv.Juraj)”. Bu bölgeye arzu ederseniz  Bana J.  Jelačic Meydanı’ndan şehrin eski bölgesine giden çiçekçilerin bulunduğu sokağın yanındaki Radićeva Sokağı’ndan  yukarı doğru yürüyerek veya J.  Jelačic Meydanı’nın önünden geçen şehrin en önemli alışveriş caddelerinden biri olan “Ilıca Caddesi’nden” kalkan birkaç dakika içinde  Gradec Bölgesi’ne ulaşan “Funiküler  (ulspinjaća)” ile de gelebilirsiniz.

“Taş Kapı (Kamenita Vrata)”; Grade Bölgesi’ni çevreleyen surların bir parçası olarak, XIII. yüzyılda yapılmıştır. Kapının önünde dua eden, adak adayan çok sayıda insan hemen dikkatinizi çeker. Küçük bir şapelin bulunduğu, duvarında yüzlerce küçük plaketin asılı olduğu bu alanın Hıristiyanlar tarafından kutsal kabul edilmesinin nedeni  1731 Zagrep Yangını sırasında kapının çevresindeki tüm binaların yanmış ancak kapının üzerinde bulunan Meryem Ana ve İsa Tablosu’nun  zarar görmemiş olmasıdır.

Taş Kapı, Funiküler veya  Ban J. Jelačic Meydanı’nın yakınındaki dik ara yoldan  ulaşacağınız “Gradec Bölgesi”, şehrin en güzel bölgelerinden biridir. Bu bölgedeki en göz alıcı yapı  “Markov Meydanı’nda” yer alan, çatısı renkli mozaiklerle kaplı,  iki armanın yer aldığı,  XIII. yüzyıl yapımı  “ St.Mark Kilisesi’dir (Crka Sv. Marka)”.      

Kilisenin arka tarafındaki sokakta ülkenin en ünlü heykeltıraşı “Ivan  Mečtrović’in” yaşadığı, XVII. yüzyıl yapımı, halen “Mečtrović Vakfı”na ait, sanatçının eserlerinin ve diğer eşyalarının sergilendiği  “Mečtrović Galerisi” yer alır. Galeriye gitme olanağını bulamazsanız yeni şehrin sokaklarında, parklarında onun ve öğrencilerinin yaptığı çok sayıda heykeli görebilirsiniz. St Mark Kilisesi’nin bulunduğu meydanda  1910 yılında yapılan “Parlamento  Binası (Sabor)”, XVII. yüzyılda yapılan “Eski Şehir Meclisi”, günümüzde de devlet başkanının evi olan “Banski Dvori” yer alır. Bunun arka tarafındaki sokakta “Tarih Müzesi (Prirodoslovni Muzej)”, Parlamento Binası’nın yan tarafındaki Taş Kapı’ya giden sokakta 1350 yılından beri faaliyet gösteren şehrin en eski  eczanesi  bulunur.       

St Mark Kilisesi ile   Lotršćak Kulesi arasındaki sokakta, küçük bir  kilise “Sv. Ćiril i Metod”  ile tarihi bir bina içinde  “Resim Müzesi  (Hrvatski Muzej Naive Umjetnosti)”  yer alır. XIII. yüzyıl yapımı  beyaz renkli “Lotriščak Kulesi (Kula  Lotriščak)” ise  mutlaka içine girmeniz gereken bir yerdir. Dik merdivenlerle çıkılan kulenin en üst katından yeşillikler içindeki şehir muhteşem görülür. Kuleye çıkamazsanız  kule girişinin biraz ilerisindeki  terastan Alt Şehrin bir bölümünü seyredebilirsiniz.  Kulenin yan tarafında ise şehrin en güzel barok yapılarından biri olan beyaz renkli ön cephesi ile “St Catherine’s Kilisesi (Crkva Sv Katarine)” ve eski bir Yahudi ibadet yeri olan, 1982 yılından beri sergilere ev sahipliği yapan “Klovićevi Dvori Galerisi (Galerija Klovićevi Dvori)” yer alır.

Zagrep bir kültür şehridir. Üst Şehir’deki galeri ve müzelerle birlikte  halen  şehirde 20 müze, 16 tiyatro, 350 kütüphane ve bir üniversite bulunur. Alt Şehir’deki en önemli müzelerden biri “Westin Otel’in” karşısında, önünde çok güzel bir park bulunan, Ban J. Jelačic Meydanı’ndan geçen alışveriş caddesi Ilıca Caddesi ile birleşen “Frankopanska Caddesi” üzerindeki “Roosevelt  Meydanı’nda” yer alan “Mimara Müzesi’dir (Muzej Mimara)”. 1895 yılında yapılan, sarı renkli, her kanatı farklı bir amaç için kullanılan büyük bir yapının içinde yer alan bu müzedeki eserler, 1972 yılında “Ante Topić Mimara” tarafından Zagreb şehrine bağışlanmıştır. Müzede  tarih öncesi çağlar da dahil olmak üzere farklı yüzyıllara ait    dünyanın farklı bölgelerindeki uygarlıklara ait  binlerce  obje, “Rembrandt”, “Jan Van Goyen” gibi birçok ünlü ressamın tablolarıyla birlikte sergilenmektedir.

Aynı caddenin üzerinde müzeye yakın bir mesafede, “Mareşal Tito Meydanı’nda  (Trg Maršala Tita)”  geniş bir parkın içinde,   Neo-Barok tarzda, sarı renkte “Hırvatistan  Tiyatrosu (Hrvatsko Narodno Kazalište)” yer alır. Tiyatronun  önündeki alanda  “Mečtrovic tarafından yapılan “Hayat Çeşmesi Heykeli” hemen dikkatinizi çeker.

Sadece gösteri zamanında içine girilebilen bu  muhteşem  tiyatro binasının içini  görebilmenin, drama, opera veya bale gösterilerinden birini  izleyebilmenin en iyi yolu Zagreb’e gelmeden önce  http://www. Hnk.hr  web adresine girerek bir  bilet almaktır.

Tiyatro dışında bu bölgede tiyatro ile aynı hizada  çatısında baykuş heykelleri olan “Eski Üniversite Binası” yer alır. Tiyatronun karşısındaki sarı renkli tarihi bina ise “El Sanatları Müzesi’dir (Muzej za unjetnost i obrt)”.

Şehrin diğer önemli parkları ve müzeleri; Ban J. Jelačic Meydanı’ndaki havuzun karşısından başlayan şık Tren İstasyonu’na kadar uzanan “Praska Caddesi” üzerindedir. Bu cadde   “Frankopanska Caddesi’ne” paralel uzanmakta, bir bölümü çarşı olan  ara sokaklarla  birbirine bağlanmaktadır.   Praska Caddesi’nin bir tarafında, “Arkeoloji Müzesi (Arheološki Muzej)” ve “Modern Galeri’nin (Moderna Galerija)” yer aldığı tarihi binalar, diğer tarafında  çok iyi düzenlenmiş parklar bulunur. Parkların içinde ise heykeller, havuzlar, dinlenme, yürüyüş yolları, “Hırvatistan Bilim ve Sanatlar Akademisi  (Hrvatska Akademija Znanosti i Umjetnosti)”, “Sanat Pavyonu (Umjetnički Paviljon)” gibi önemli binalar yer aır.  Sarı renkli Sanat Pavyonu ile Tren İstasyonu arasındaki büyük yeşillik alanda   “Kral Tomislav” ait heykeli görebilirsiniz.  Bu bölgeye yakın mesafede bulunan “Botanik Parkı (Botanički Vrt)”  çok geniş bir alanı kaplar.

Şehrin en büyük parkı ise şehrin biraz dışında kalan, içinde Hayvanat Bahçesi bulunan “Maksimir Parkı’dır (Maksimirski Perivoj)”.      

 PLITVICE GÖLLERİ ULUSAL PARKI

“Plitvice Gölleri Ulusal Parkı (Nacionalni Park Plitvička Jezera)”,   300 km² yüzölçümüne sahip, 16 gölün yer aldığı ormanlarla kaplı, civarında küçük oteller bulunan, Zagreb’e oldukça yakın mesafede ülkenin en güzel ulusal parklarından biridir.

Park, 1979 yılında “UNESCO Dünya Doğa Mirası” listesine alınmıştır.. Parkın İki ayrı giriş kapısı bulunmakta, parkla  oteller arasındaki ulaşım elektrikli otobüslerle sağlanmaktadır. Parkın belli bölgelerine motorlu taşıtların girmesine izin verilmemektedir. Parkı rahat bir yürüyüş ayakkabısıyla,   kapıdan alacağınız broşür veya yönlendirmeleri izleyerek  saatlerce dolaşabilirsiniz. Yürüyüşünüz sırasında göreceğiniz; sayısız büyüklü küçüklü şelale; içinde kuğuların yüzdüğü göler; küçük patika yollar; tahta köprüler; binbir çeşit bitki ve ağaç sizi adeta büyüler. Parkın içindeki  büyük gölde elektrikli küçük  tekne ile yapacağınız kısa gezinti   sizi dinlendirir.  Hiçbir yerleşimin bulunmadığı parkta, az sayıda mola yeri olduğundan, parka girmeden önce  yanınıza  su ve bisküvi almanızda yarar vardır. Doğa severler için tam bir cennet  olan park,  yürüyüşü sevmeyenler veya yürüme zorluğu çekenler için çok yorucudur.  

 TROGIR

Dalmaçya sahillerinin en güzel şehirlerinden biridir.  M.Ö II. yüzyılın başı veya III. yüzyılın  sonunda  Grekler tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. 

Tarihi Trogir şehri 1997 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. Şehir   bir taş köprüyle anakaraya,   oradan da   “Čiovo  Adası’na”  bağlanan,  bir adanın üzerinde yer alır.  Adanın etrafı; farklı  zaman  ve  yapı tarzlarıyla yapılmış  surlarla çevrilmiş ancak bu surların çok azı  günümüze gelebilmiştir.   Şehrin iki girişi kapısı bulunmaktadır. Bunlardan . “Kuzey Giriş  Kapısı (Sjeverna Gradska  Vrata)” adanın, anakaraya  bağlandığı taş  köprünün yakınındadır.  Kapı  XVI. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir.  Üzerinde  şehrin koruyucu azizinin  heykeli bulunur. Bu giriş kapısına yakın mesafede bir “Roma Evi” ile “Şehir Müzesi (Musej Grada)”  yer alır.  İkinci kapı olan “Güney Kapısı (Južna Gradska Vrata)”  XVI. yüzyılın sonunda yapılmış olup, liman tarafındadır. Bu kapının yanında geçmişte şehir kapısı kapandıktan sonra şehre gelenlerin konaklaması için yapılan  üzeri çatıyla kapalı sütunlarla desteklenen küçük bir “Konaklama Alanı” ile bir  “Manastır   (Samostan Sv. Nikole)” bulunur. Adanın üç tarafı yeşil alanlarla, liman tarafı palmiyelerle süslenmiştir.

Şehir; taş binaları, küçük sarayları, taşıt araçlarının giremediği dar sokakları, birkaç sokakta bir karşınıza çıkan kiliseleri, her tarafa yayılmış, cafe, restaurant ve hediyelik eşya dükkanları, küçük butik otelleriyle kısa sürede büyük bir keyifle gezebileceğiniz bir yerdir. Adanın  en hareketli bölgesi kuzey ve güney kapısının ortasında yer alan “Ivana Pavla II Meydanı’dır “Trg Ivana Pavla II)”. Meydandaki ana yapı 1193 yılında tahrip edilen antik kilise üzerine inşasına başlanan, iki giriş kapısı ve Venedik- Gotik Kulesiyle hemen dikkat çeken  “Sv.Lovre  Katedrali’dir (Katedrala Sv. Lovre). Katedral dışında, ana meydanda, 1657 yılında zengin bir aile tarafından yaptırılan “Yeni Ćipiko Sarayı  (Nova Palača Ćipiko)”, “Meclis Binası”, küçük kilise,  XIV. yüzyılda yapılan, altı kolonla desteklenen bir çatısı ve duvarında bir rölyef bulunan “Roma Terası”, “Saat Kulesi”,  “Eski Ćipiko Sarayı  (Stara Palača Ćipiko)”, cafe ve restaurantlar  yer alır..    

Adanın liman bölümü gece ve gündüz çok hareketlidir. Bu bölgeden karşıdaki “Čiovo Adası”; köprü üzerinden yürüyerek geçilen ada kıyısında da liman bölgesi muhteşem görülmektedir. Liman tarafında sahil boyunca aralarında saray “Palača Lucić”, kilise “Crkva i Samostan Sv. Dominika” gibi tarihi yapıların, cafelerin bulunduğu bir sahil yolu geçmektedir. Bu yolun sonunda  1430 yılında Venedikliler tarafından inşa edilen    “Kamerlengo    Kalesi (Kula Kamerlengo)” bulunur. Kalenin yanındaki açık alan yazın çeşitli gösteriler için kullanılmaktadır. Kalenin biraz ilerisinde anakara tarafında,  Venedikler tarafından kaleden sonra XV. yüzyılda inşa edilen “St. Mark  Kulesi’ni  (Kula Sv. Marka) “ görebilirsiniz.

Deniz ürünlerini çok uygun fiyatta, keyifle yiyebileceğiniz Trogir özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında son derece güzel, hoş bir ortama sahiptir.

Trogir şehri’nin karşısında yer alan Čiovo, bölgedeki en büyük adalardan biridir. Bu adanın dışında “Veliki Drvenik”, “Mali Drvenik”  ve çok sayıda küçük ada bulunmaktadır.  

 SPLIT

Split, Kaštela Koyu ile Split Kanalı arasında küçük bir yarımada üzerine kurulmuştur. Kozjak ve Mosor Dağı şehri kuzey ve kuzey doğudan korumakta, batısında 178 metre yüksekliğindeki Marjan Tepesi bulunmaktadır.

Şehrin en eski bölümü, liman bölgesinde, M.S. III. yüzyılın sonunda, “İmparator Diocletius” tarafından yaptırılan “Diocletian Sarayı’nın” surları içinde yer alır. Tarihi Split şehri ve Dicocletian Sarayı 1979 yılında  UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. İmparatorun yaşamının bir bölümünü  sürdürdüğü saray, onun ölümünden sonra yönetim ofisi ve  yöneticilerin konutları olarak kullanılmıştır .615 yılında saraya  “Salona” şehrinden gelen mülteciler yerleşmişlerdir. Saray dört köşesinde  kare kuleler, üç tarafında da bunların dışında dörder adet  kule bulunan yüksek surlarla çevrilmiş, deniz tarafı ise kemerlerle süslenmiştir. Sarayın dört giriş kapısı bulunmaktadır. Bunlardan  Altın Kapı kuzeyde,   Gümüş Kapı doğuda, Bronz Kapı güneyde ve Demir Kapı surların batı tarafında yer almaktadır. Kapıların en görkemlisi  olan Altın Kapı, geçmişte  kompleksin  ana girişini  oluşturmuştur.

Surların içindeki en güzel bölüm Roma dönemine ait binalarla çevrili Sarayın merkezi olan   küçük “Peristyle Meydanı’dır”. Bu meydanın doğu tarafında  “İmparator Diocletius’un Mozelesi” bulunur. Mozole, XIII. yüzyılda yapılan  “St Domnius Katedrali (Katedrale Sv. Duje)”  ile bütünleştirilmiş,  eski mozolenin orijinal görüntüsü  korunmuştur. Katedralin içinde farklı dönemlere ait eserler bulunur. Bunlar arasında en eski olanlar  tahta kapı, XIII. yüzyılda yapılan taş kürsü ve koro sıralarıdır. Katedralin altındaki bölüm daha sonra “St Lucija Şapeli’ne” dönüştürülmüştür. Şehrin  en güzel manzarasına sahip yerlerden biri olan katedralin Romanesk “Çan Kulesi” ise  XIII ile XVII. yüzyıl arasında yapılmıştır. Kulenin önünde iki adet taş aslan heykel bulunur.

Saray kompleksinin içinde biri Peristyle Meydanı’nda, diğeri Jüpiter Tapınağı’nın içinde  Mısır’dan getirilen iki  sfenksi görebilirsiniz.. 

Katedralin karşı tarafında yer alan “St. John  Kilisesi (Sv. Ivan Kristitelj)”, VI. yüzyılda yapılan antik Roma tapınağı  “Jüpiter Tapınağı’dır. Gümüş Kapının bulunduğu bölgede ise “St Dominic Kilisesi (Srebrna Vrata i Sv.Dominik )” yer alır. Altın Kapı’nın yakınında halen “Şehir Müzesi” olarak kullanılan XV. yüzyıl yapımı gotik  “Papalić Sarayı” bulunur. Demir Kapı tarafında bulunan kilise ise şehrin en eski çan kulesine sahiptir.

Altın kapının  dışında ise  karşınıza 1929 yılında Meštrović tarafından  yapılan “Bronz Heykel” çıkar. Heykelin biraz ilerisinde “Kutsanmış Amir Kilisesi Kulesi’”, XV. yüzyılda yapılan “Kutsanmış Amir Şapeli”, Ortaçağ kilisesi St Benedict’ Kalıntıları ve “Şehir Parkı” yer alır.

Bu bölgede yer alan Bronz Heykel’in yanı sıra şehrin farklı bölgelerinde Meštrović tarafından  yapılan  çok sayıda heykeli görebilir. Ayrıca  Meštrović’in  bir süre yaşadığı içinde ve bahçesinde sanatçının eserlerinin sergilendiği “Müze Evi”   ziyaret edebilirsiniz.

Demir Kapı’nın dışında yer alan bölgede ise iki meydan dikkatinizi çeker. Bunlardan “Halk Meydanı (Trg Narodni )” eski ortaçağ şehir meydanıdır. Meydanın dört tarafında çeşitli dönemlerde yapılmış, tarihi binalar bulunur. Bunlardan eski “Şehir Binası” 1910 yılından beri “Etnografya Müzesi” olarak kullanılmaktadır. Bu binanın karşısında yer alan Rönesans tarzı “Karepić Sarayı” XVI. yüzyılda yapılmıştır. Meydanın süsü olan “Saat Kulesi”  XV. yüzyıl; Rönesans tarzı “Pavlović Sarayı”  XIV. yüzyıl;  “Nakić Evi” ise 1902 yılında inşa edilmiştir. Cafe ve dükkanların yer aldığı bu meydana açılan sokaklar da  tarihi binalarla doludur. 

İkinci meydan deniz tarafına yakın olan “Braće Radić Meydanı’dır (Trg Braće Radić)”. Meydana Halk Meydanı’na açılan iki ayrı sokaktan ulaşabilirsiniz. Bu meydanda  Meštrović tarafından yapılan bronz heykel hemen dikkatinizi çeker. Heykelin arkasında halen “Bilim ve Sanatlar Akademisi” olarak kullanılan XVIII. yüzyıl yapımı Barok  “Milesi Sarayı” bulunur. Meydanın güney tarafındaki “Kule” ise 1453 yılında yapılmıştır.       

Tarihi bölgede, Diocletian Sarayı’nın batı tarafında ye alan  cadde  “Marmontova Caddesi’dir (Marmontova Ulica)”. Sahil yoluna açılan bu caddedeki en önemli yapı kompleksi, caddenin sahil yoluyla   kesiştiği yerin batı tarafında yer alan ve “Prokurative” olarak bilinen yerdir. Denize açılan U şeklindeki bu yapı kompleksinin her üç kanadı da farklı tarihlerde yapılmıştır. Bu şık binanın önündeki meydan müzik ve açık hava gösterileri için kullanılmakta, meydanda tarihi havuzun yerine II. Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan bir havuz bulunmaktadır. Marmontova Caddesi üzerinde ve caddenin kara tarafındaki bitiminde  çok sayıda tarihi bina görebilirsiniz..       

Şehrin tarihi bölgesinin  ön tarafındaki cadde;  cafelerin yer aldığı, palmiyelerle süslü,  liman, koy, marina, adalar ve Marjan Tepesi manzarasına sahip  çok güzel bir yürüyüş yoludur. Limanda seyahat acentaları, döviz büroları ve   diğer binalar  yer alır. Split Limanı’ndan” isterseniz Adriyatik sahillerinin kuzey ve güneyine, İtalya’ya, Yunanistan’a feribotla gidebilirsiniz.

Sahil yolundan yürüyerek ulaşabileceğiniz “Marjan Tepesi’nden ” ise şehrin en güzel fotorağraflarını çekebilirsiniz. Tepeden  şehrin eski ve yeni bölümü, liman, sahil yolu ve yarımada muhteşem görülür. Büyük bölümü  park ve ormanlık alanla kaplı tepe ve yarımadaya;  küçük kiliselerde mola vererek, yol kenarına konulmuş banklarda  dinlenerek  çıkabilirsiniz. 

Şehrin tarihi bölüm dışında farklı köşelerinde de çok sayıda tarihi eser bulunur. Marjan tepesi ve yarımadasının kuzeyinde kalan şehrin “Poljud Bölgesi’’nde” önemli sanat eserlerinin yer aldığı “Franciscan Manastırı (Gospa od Poljuda)”  bunlardan biridir. Bu bölgede ayrıca  1979 Akdeniz Olimpiyatları’nın düzenlendiği ilginç mimarisiyle  dikkati çeken  “Stadyum” ile havuzların yer aldığı bir bina kompleksi   bulunur. Roma, erken hıristiyan ve ortaçağa ait eserlerin dönüşümlü olarak sergilendiği “Zrinsko Frankopanska Caddesi’nde” bulunan “Arkeoloji Müzesi ( Arheološki Muzej)” şehre gelen turistiklerin uğradığı önemli yerlerinden biridir. Müzede; Roma şehirleri  “Salona” ve “Narona’dan” getirilen tarihi eserler dikkat çekicidir. Bu müzenin dışında  Marjan Tepesi’nin güney eteklerinde deniz tarafındaki “Meje Bölgesi’nde” “Hırvatistan Arkeolojik Anıtlar Müzesi (Muzej Hrvatskih Arheoloskih)”  bulunmaktadır.

Ferbotlarla ulaşılan “Hvar Adası” ile “Brač Adası”, Split şehrine 5 kilometre uzaklıkta bulunan Roma kalıntılarının yer aldığı “Salona” Split çevresinde  görülmesi gereken yerlerdir. 

DUBROVNIK

Dubrovnik veya eski adıyla “Ragusa”, Dalmaçya Bölgesi’nin güneyinde, Karadağ (Montenegro) ve Bosna Hersek Devleti’nin topraklarının arasında  yer alır. Hırvatistan’ı araba veya otobüsle seyahat ederseniz Dubrovnik şehrine ulaşabilmeniz için Hırvatistan topraklarından,  Bosna Hersek topraklarına (Bosna Hersek’in denize açıldığı tek yer olan Neum), daha sonra tekrar  Hırvatistan topraklarına geçmeniz gerekir.

Dubrovnik uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Arkeolojik bulgular bugünkü şehir alanında M.Ö XVI. yüzyılda yaşam olduğunu belirlemiştir. Şehir; bölgeye Hırvatların gelmesinden sonra  genişlemiş,   önce Bizans İmparatorluğu’nun, ardından 1358 yılına kadar Venedik Cumhuriyeti’nin egemenliğinde kalmıştır. 1358-1526 yılları arasında   Macar Krallığı’nın daha sonra  Osmanlı İmparatorluğu’nun vergi karşılığı korumasını kabul etmiş,   böylece  alanını genişletmiştir. XVI. yüzyılda “Dubrovnik Cumhuriyeti” devlet olarak tanınmış, ancak deniz ticaret yollarının değişmesi, depremler ve yangın şehir devletin zenginliğini  büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. 1808 yılında Napolyon cumhuriyet idaresini kaldırmış, Dubrovnik Devleti’nin toprakları Dalmaçya’nın diğer topraklarıyla  birleştirilmiştir. 1815 yılından sonra Avusturya’nın, 1918 yılından sonra Yugoslavya Krallığı’nın, 1945 yılında Yugoslavya  Federal Cumhuriyeti’nin en son Hırvatistan Cumhuriyeti’nin bir parçası olmuştur.

Hırvatistan'ın, 1991'de Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nden  ayrılışı sırasında çıkan iç savaşta, Sırp saldırıları nedeniyle şehirdeki tarihi eserler önemli ölçüde zarar görmüş ancak UNESCO'nun başlattığı restorasyon çalışmaları sonucunda 2005 yılında şehir eski görünümünü kavuşmuştur. Halen tarihi Dubrovnik şehri UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindedir. 

Dubrovnik, Hırvatistan’ın en güzel şehridir. Şehre, Rijeka Dubrovačka’nın iki tarafını bağlayan şık görünümlü “Dr. Franjo Tuđman Köprüsü’’nden” görülen muhteşem bir manzara eşliğinde girilmektedir. Bir bölümü yarımada üzerine kurulu,  geniş bir alana yayılan, yeşillikler içinde, her bölgesinden Adriyatik Denizi’nin farklı bir köşesine ulaşılan şehir; “Gruž”, “Dubrava”, “Lapad”, “Pile” ve “Ploče” bölgelerinden oluşmaktadır. Gruž bölgesi ticari  ve gezi gemilerinin uğradığı yeni liman bölgesiyle yoğun bir trafiğe sahiptir. Karşısındaki büyük bölümü yeşilliklerle kaplı yarımadada, otel ve evlerin yer aldığı Lapad ile Dubrava bölgesini içermektedir. Şehrin diğer bölgeleri Pile ve Ploče bölgeleridir. Her iki bölge, eski şehre yakın mesafede olduğundan, şehir içi ulaşım gece geç saatler dışında önemli bir sorun olmamakla birlikte, otel ve pansiyon  seçiminde öncelik vermeniz gereken bölgelerdir.

Şehrin en güzel bölümü Pile ile Ploče bölgelerinin arasında yer alan Eski Şehir bölümüdür.  Surlarla çevrili Eski Şehrin ikisi kara tarafında, ikisi deniz tarafında  dört kapısı bulunur.

Pile tarafındaki, “Pile Kapısı’ndan (Gradska Vrata Pile)” Eski Şehre  girmeden önce sağ tarafta  XIX. yüzyılda yapılmış  “Amerling Çeşmesi’ni”, çeşmenin arka tarafında denizi seyredebileceğiniz bir terası ve  “Lovrijenac Kulesi’ni ( Tvrđava Lovrijenac)” görebilirsiniz. Kule 37 metre yüksekliğindeki kaya üzerine inşa edilmiş, her dönem farklı amaçlar için kullanılmıştır. Günümüzde 10 Temmuz- 25 ağustos tarihleri arasında, 1950 yılından bu yana yapılan, drama, müzik ve folklor festivaline “Yaz Festivali”, ev sahipliği yapmaktadır. Kulenin girişinde Latince  “Dünyanın Bütün Altınları İçin Bile Özgürlük Feda Edilemez “ yazısı yer almakta, bu yazı Dubrovnik Halkı’nın özgürlüğe düşkünlüğünü ifade etmektedir.

 Eski şehri çevreleyen surlar XIII- XVII. yüzyıllar arasında  yapılmıştır. Açık sarı renkteki bu taş suların kalınlığı bölgelere göre değişmektedir. Surların üzerinde kara tarafında, kuzeybatıda, XV. yüzyılda yapılmış yuvarlak anıtsal “Minčeta Kulesi (Kula Minčeta)”,  yine kara tarafında Lovrijenas Kulesi’ne bakan “Bokar Kalesi (Utvrda Bokar )”, deniz tarafında XV. yüzyılda “Ploče Kapısı’nı (Vrata od Ploče )” ve limanı korumak için yapılan, üzerinde Dubrovnik şehrinin en güzel terası olan “Revelin Kulesi (Tvrđava Revelin )”, halen “Denizcilik Müzesi” olan XVI. yüzyılda limanın korunması için kurulan “St. John Kulesi (Tvrđava Sv.Ivana)” bulunmaktadır.

1940 metre boyunca şehri çevreleyen şehir surlarının üzerine; üstünde şehrin koruyucusu  “St..Blaise” heykelinin bulunduğu Pile Kapısı’ndan şehre girdikten sonra veya deniz tarafındaki kapıların yakından  çıkılabilir. Küçük bir ücret karşılığında kiliseler, dar sokaklar, taş merdivenler, evler, saraylarla ve meydanlarla  süslü eski şehri yüksekten tüm güzelliğiyle seyredilebilirsiniz. Ayrıca her kaleden denizin, adaların, yeni şehrin farklı bölgelerinin, taştan yapılmış dev bir “Haç” ve Napolyon tarafından yaptırılan bir “Kale” bulunan 413 metre yüksekliğindeki, “Srđ Dağı’’nın” muhteşem manzarasını dakikalarca  izleyebilir. Her an fotoğraf çekmek istersiniz. Yürüyüş hızınıza, farklı noktalardaki dinlenme molalarınıza göre, şehir duvarları üzerindeki yürüyüş süresiniz değişse de  en az iki saat sürer. Ancak bu iki saat süresince gördüğünüz manzaralar ömür boyu hafızanızdan silinmeyecek derin izler bırakır.

Eski şehrin ana caddesi, “Placa veya Stradun Caddesi’dir”. Cadde Pile Kapısı’ndan  Luža Meydanı’na kadar   uzanır.  292 metre uzunluğundaki caddenin üzerinde  alt katlarında hediyelik eşya satan dükkanlar bulunan, 1667 Depremi’nden sonra inşa edilmiş  şık Barok evler yer alır. Caddenin her iki tarafında da bir meydan bulunur.

Pile Kapısı tarafındaki  meydanın tam ortasında kubbeli çatısıyla    XV. yüzyılda yapılmış, yuvarlak, tüm çevresinde  16 küçük çeşme bulunan “Büyük Onophrian Çeşmesi (Velika Onofrijeva Fontana)” yer alır. Çeşmenin karşısında 1520 yılında yapılan “St.Saviour Kilisesi”, arkasında XIII ve XIV. yüzyıllarda yapılmış, “ St Claire Manastırı”  bulunur.

Stradun Caddesi üzerinde, çeşmeye yakın mesafede yer alan “Franciscan Manastırı (Franjevački Samostan)” mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Bu mekanda; antsal üstü kapalı kare şeklindeki kemerli yol ve  duvarlardaki süslemeler, 1317 yılında açılan Avrupa’nın en eski eczanelerinden biri, el yazması eserlerle dolu kütüphane gezmeniz gereken yerlerdir.           
.
Eski şehrin ikinci önemli caddesi; Stradun Caddesi’ne paralel olarak uzanan, Stradun Caddesi’nden dar ve dik basamaklarla  çıkılan birbirine paralel 14 sokak tarafından kesilen, “Prijeko Caddesi’dir”. Bu cadde üzerinde yer alan evlerin altında restaurantlar ve eğlence yerleri yer alır. Alttaki sokakların devamı olan caddenin üst tarafında yer alan basamaklı daha dik ara sokaklar  ise kale duvarlarına kadar devam eder.  Stradun Caddesi’nden Prijeko Caddesi’ne tırmanan ara sokaklardan Luža Meydanı’na yakın, “Žudioska Sokağı”; Dubrovnik Cumhuriyeti döneminde, XV. yüzyılın sonu ile XVI. yüzyılın başında, İspanya’dan gelen  eski Yahudilerin yaşadığı bir sokaktır. Bu sokakta bir “Sinagog” bulunur.

Stradun Caddesi’nin limana yakın bölümde yer alan “Luža Meydanı”nın ortasında, bağımsızlık ve özgürlük sembolü, ticaretin koruyucusu, elinde bir kılıç tutan şövalye heykeli “Orlando Sütunu (Orlondov Stup)” bulunur.  Sütunun karşısındaki   köşede Gotik  mimarisinin örneği XVI. yüzyılda yapılmış avlusuyla ile dikkat çeken “Sponza Sarayı (Plača Sponza)” yer alır. Sarayda  Dubrovnik’in tarihi  arşivleri sergilenmektedir. “Saat Kulesi’nin” karşısında bulunan Barok tarzı “St Blaise Kilisesi (Crkva sv.Vlaha)”, XIV. yüzyılda yapılmış, 1667 Depremi ve yangından zarar görmüş, 1715 yılında  yeniden inşa edilmiştir. İçinde şehrin koruyucusu St.  Blaise ait  hazinelerin yer aldığı kilisenin özellikle  sunak bölümü son derece güzeldir. Şehrin koruyucu azizi için XV. yüzyıldan beri her yıl 3 Şubatta “St. Blaise Festivali” düzenlenmektedir. Altında güzel bir pasta yiyebileceğiniz “City Cafe”’nin bulunduğu tarihi “Şehir Meclisi Binası”; “Küçük Onophrian Çeşmesi (Mala Onofrijeva Cesma )”; XV. yüzyılda  Gotik  tarzda yapılan iki kere zarar gören, iki katlı Dubrovnik  yönetim  merkezi “Rektör Sarayı (Knežev Dvor)”;  muhteşem görüntüsüyle tepede duran 1713 yılında daha önceki katedrallerin yerine inşa edilen Romanesk Barok tarzı, dış yüzü azizlerin heykelleriyle süslü, “Dubrovnik Katedrali (Katadrale)”;  Luža  Meydanı’nın  yakınındaki   önemli tarihi eserlerdir.       

Sponza Sarayı ile üzerinde, St Blaise’nin taş heykeli bulunan  Ploče Kapısı arasında,  “Dominican Manastırı  (Dominikanski Samostan)” yer alır. Manastır; geç dönem Gotik  dehlizleri,  kemerleri ve müzesiyle ünlüdür.

“Liman bölgesi”  eski şehrin en güzel köşelerinden biridir. Limanda;  gemilerin onarıldığı “Büyük Cephanelik- Askeri Depo”, cephaneliğin doğusunda 1381 yılında yapılan “Balık Pazarı Kapısı”; batısında 1746 yılında yapılan  “Ponta Kapısı (Gate od Ponta)” ve “St. John Kulesi”, onun  yanında 1873 yılında inşa edilen romantik “Porporela” ile bir “Dalgakıran” bulunur. Limanda Eski Şehrin içindeki restaurantlara göre fiyatları biraz daha pahallı ancak güzel manzaralı balık restaurantlarında deniz ürünleri yiyebilir. Eski limanın hemen yakınında “Eski Karantina Binaları’nın” alt tarafındaki çakıllı plajda denize girebilirsiniz. 

Liman gezi tekneleriyle doludur. Limandan yarım saatte bir kalkan teknelerle, on dakikada, botanik bahçeleri, gölü, çıplaklar plajı, manastır ve kulesiyle ünlü  “Lokrum Adası’na” ulaşabilir. Şehrin kuzeyinde yedi adadan oluşan  “Elaphite Adaları’na” gidebilirsiniz.

Eski şehri keşfetmek için en iyi yol Stradun Caddesi’ne  açılan, kale duvarlarına yaklaştıkça dikleşen ve basamaklarla çıkılan sokakları  gezmektir. Böylece her köşede karşınıza çıkacak,  tarihin farklı dönemine şahitlik eden binaları, daha yakından görebilme olanağına kavuşabilirsiniz. Büyük bölümü İtalyan mimarların eseri olan bu yapılar, eski şehri gezerken, kendinizi  İtalya’da  hissetmenize neden olur.

Ayrıca kaldığınız otelin resepsiyonuna başvurarak veya eski şehre yakın bölgede ofisleri bulunan  Elite Travel ( http://www.elite.hr ) , Adriatic Explore ( http://adriatic-explore.com ) veya Atlas Travel ( http://www.atlas-croatia.com ) seyahat acentalarına giderek, bu acentaların düzenlediği “Korčula Adası”, “Mljet Ulusal Parkı” turlarına veya diğer ilginizi çeken turlara katılabilirsiniz. Dubrovnik konumu itibariyle Bosna Hersek ve Karadağ Devleti topraklarına yakın olduğundan aynı acentalarla yanınıza pasaportunuzu alarak, Türk vatandaşlarından vize istemeyen  Karadağ’ın “Kotor” ve “Budva” şehirlerine, Bosna Hersek’te;  “Mostar”, “Neretva Nehri Deltası’na”, Meryem Ana’nın  görüldüğüne inanılan, Hıristiyanlar tarafından kutsal bir yer olarak kabul edilen “Međugorje” gidebilirsiniz. Tur  dışında yeni limandan kalkan feribotları kullanarak  Korčula Adası ve Split’i görebilir. Otobüslerle istediğiniz yere ulaşabilirsiniz.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
*Bu yazı 2008 yılında Hırvatistan Cumhuriyeti’ne yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler,   rehberimiz Reyhan Fevzioğlu Poşiç’in verdiği bilgiler ve aşağıda yer alan kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.

Dk, Eyewitness Travel Guides, Croatia, Dorling Kindersley Limited, Great Britain, 2007, ISBN: 978-1-4053-1974-4.
Forum, Zadar, Split, History, Culture, Art Heritage, 2007.
Lonely Planet, Western Balkans (ed: Richard Plunkett, Vesna Maric, Jeanne Oliver), 2006, ISBN  1-74104-610-6.
Turistička Naklada d.o.o, The Croatian Adriatic, Zagreb, 2007.
Turistička Naklada d.o.o, Trogir, Zagreb, 2006.
Turistička Naklada d.o.o, Zagreb, Zagreb, 2006.
Turistička Naklada d.o.o, Croatia,  Zagreb, 2006.
Turistička Naklada d.o.o, Dubrovnik, Zagreb, 2007.
http://ansiklopedi.turkcebilgi.com/Hırvatistan_tarihi
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hırvatistan

 

SEYAHATLER

AVUSTURYA

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km²   yüzölçümüne sahiptir.  Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde  Almanya ve Çek Cumhuriyeti  ile komşudur.

daha fazlası
BOSNA HERSEK

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan,  güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

daha fazlası
SİNGAPUR

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde  Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

daha fazlası
FAS KRALLIĞI

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da  yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan  Cebelitarık Boğazı ile ayrılır.  Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14  km uzaklıktadır.  Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a,  Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.

daha fazlası

Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS

Design by MEHMET KEREM PALA

>