İSVİÇRE
“İsviçre Konfederasyonu”, Latince “Helvetler Konfederasyonu (Confoederatio Helvetica)” veya “Helvetia” 41.235 km² yüzölçümüne sahiptir. Kuzeyde Almanya, doğuda Avusturya ve Liechtenstein, güneyde İtalya, batı ve kuzeybatıda Fransa ile komşudur.
İsviçre’nin tarihi geçmişi çok eskidir. İsviçre topraklarına ilk yerleşim günümüzden 150.000 yıl önce gerçekleşmiştir. “Hallstatt “ve “La Tene” bu topraklarda yaşadığı bilinen en eski kabilelerdir. M.Ö. 400 civarında Helveti kabilesi bölgeye yerleşmiştir. Helvetiler M.Ö. 58 yılında kendilerine yeni bir ülke aramak amacıyla tüm mallarını yakarak güneybatıya göç etmiş ancak “Bibracte Savaşı’nda” Romalılara yenilmiş, ülkelerine geri dönmek zorunda kalmışlardır. Daha sonra bu topraklar Romalıların eline geçmiştir. Roma İmparatorluğu’nun çöküşü sırasında İsviçre topraklarının batısı “Burgonya” , doğusu “Alamanlar” tarafından işgal edilmiştir. VI. yüzyılda bu topraklar “Frankların” hakimiyeti altına girmiştir. Franklar 843 yılında “Verdun Anlaşması” ile ikiye bölünmüş, İsviçre toprakları “Orta Francia” ve “Doğu Francia” krallıkları arasında bölünmüştür. 1200’lü yıllarda İsviçre platosu dört hanedanlık tarafından yönetilmiştir. Bazı bölgeler ise Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun denetimi altında kalmıştır. 1254 yılında bu hanedanlıklardan biri çökünce Habsburglar bu toprakları da ele geçirmişlerdir.
Giderek genişleyen Habsburg Hanedanlığı’na karşı 1291 yılında üç kanton “Federal Beyanname” imzalamıştır. Bu kantonlar 1315 yılında “Morgaten Savaşı’nda” “Habsburgları” yenerek “Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu” içinde konfederasyonun varlığını güvence altına almışlardır. 1353 yılında üç kantona 2 kanton ve 3 şehir devleti daha eklenmiş, bunun sonucunda XV. yüzyıla kadar varlığını sürdüren “Eski Federasyon” oluşmuştur. Federasyon 1470’li yıllarda “Burgonya Dükü’ne” karşı kazanılan zafer ve İsviçreli paralı askerlerin başarıları sonucu güçlenmiştir. 1499 yılında İsviçreliler Kutsal Roma Cermen İmparatoru’na karşı “Svabya Savaşı’nda” zafer kazanmış İsviçre bu imparatorluktan ayrılarak, “de facto” olarak bağımsızlığını kazanmıştır.
Federasyonun genişlemesi ve ilk savaşlarda elde edilen başarının ünü 1515 yılında “Marignano Savaşı’ndaki” İsviçre yenilgisi ile olumsuz etkilenmiştir. Bazı kantonlarda “Ulrich Zwingli’nin “ dini reformunun başarılı olması, 1529 yılında kantonlar arasında din savaşlarının çıkmasına yol açmıştır. İsviçre; Katolik ve Protestan kantonlar olarak ikiye bölünmüştür. Ancak Katolikler birçok kantonda denetimi sağlamışlardır. 1531 yılında da bir barış anlaşması imzalanmıştır. 1648 yılında “Westphalia Barış Anlaşması” ile Avrupa ülkeleri İsviçre’nin Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’ndan ayrılmasını ve tarafsızlığını tanımışlardır. İsviçre’de dini çatışmalar XVII. yüzyıl boyunca şiddetini sürdürmüş, 1656 ve 1712 yıllarındaki çatışmalar her iki dini eşit kabul eden “Aarau Anlaşması” ile sona ermiştir.
1798 yılında Fransız Devrim orduları İsviçre topraklarını işgal etmiş, İsviçreliler kanton sistemini ortadan kaldıran yeni bir anayasa uygulamaya zorlanmışlardır. Ülkenin gelenekleri ortadan kaldırılmış, ülke Fransa’nın uydusu haline getirilmiştir. Fransa ile diğer ülkeler arasında savaşın çıkmasından sonra ülke toprakları Avusturya, Rusya gibi ülkeler tarafından da işgal edilmiştir. Bu dönemde İsviçreliler; merkezi hükümeti destekleyenler, kantonların özerkliğinin yeniden verilmesini isteyenler olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. 1803 yılında “Napolyon Bonapart” iki tarafın politikacıları arasında uzlaşma sağlamış, yapılan toplantı sonucu İsviçre’nin özerkliğini büyük oranda geri veren, 19 kantondan oluşan bir Konfederasyon kuran “Aracılık Yasası” çıkarılmıştır. 1815 yılında Viyana Kongresi ile İsviçre’nin bağımsızlığı ve tarafsızlığı tüm Avrupa devletleri tarafından tanınmıştır. Bu tarihte, 3 kanton daha konfederasyona katılmıştır.
1845 yılında Katolik ve Protestan kantonlar arasında iç savaş çıkmış ancak savaş kısa sürmüştür. Bazı çatışmalar dışında bu savaş İsviçre topraklarında yaşanan son silahlı çatışma olmuştur. İç savaştan sonra İsviçre’de referandum uygulaması, 1848 yılında da “İsviçre Federal Anayasası” kabul edilmiştir. Nüfus artışı, Sanayi Devrimi ve tek para biriminin kullanılması gibi nedenlerle Anayasa’da 1872 yılında değişiklik yapılmış, 1893 yılında Anayasa doğrudan demokrasinin uygulanmasına yönelik olarak düzenlenmiştir.
İsviçre 1920 yılında Milletler Cemiyeti, 1963 yılında Avrupa Konseyi’ne katılmıştır. I.Dünya Savaşı’nda ülke tarafsızlığını belirtmiş, askeri güç olarak savaşa katılmamıştır. II. Dünya Savaşı’nda da tarafsızlığını ilan etmiştir. Ancak savaş sırasında ülke ittilaf ve ittifak devletleri tarafından ticari ablukaya alınmış, Almanya ve Fransa ile ilişkiler; savaş konjonktürüne bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Günümüzde ele geçen belgeler ülkenin gerçekte tarafsız olmadığını, verilen tavizler karşılığında savaşın dışında kaldığını göstermektedir. Ülkede 1959 yılından itibaren bazı kantonlarda, 1971 yılında da federal düzeyde kadınlara oy hakkı tanınmıştır. Bir kantonda ise kadınlara oy hakkı ancak 1990 yılında verilmiştir. 1979 yılında “Bern Kantonu’nun” bazı bölümleri bağımsızlıklarını ilan ederek “Jura Kantonu’nu” oluşturmuşlardır. 1999 yılında İsviçre halkı ve kantonlar yeni federal anayasanın kabulü yönünde oy kullanmışlardır.
İsviçre yaklaşık 8 milyon nüfusa sahiptir. Ülke nüfusunun %23’ünü göçmenler oluşturur. İsviçre göçmenlere hoşgörü ile yaklaşan ülkelerin başında gelir. Ülke farklı yüzölçümü ve nüfusta 26 kantona sahiptir. Bu kantonlar; Jura, Neuchâtel, Vaud, Fribourg, Geneva, Solothurn, Bern, Valais, Basel- Stadt, Basel-Landschaft, Aargau, Zürich, Schaffhausen, Thurgau, Appenzell-Ausserrhoden, St Gallen, Appenzell- Innerrhoden, St. Glarus, Graubünden, Zug, Luzern, Schwyz, Uri, Ticino, Nidwalden ve Obwalden olarak sıralanabilir. Kantonlar içinde en fazla nüfusa sahip olan Aargau kantonudur. Kantonların ayrı anayasa, yasa ve bütçeleri bulunur. 1999 Anayasası’na göre; Federasyona özel olarak verilmiş yetkiler dışında tüm yetkiler kantonlara aittir. Ayrıca yarı kantonlar, şehir ve kır komünleri de belli bir otonomiye sahiptir. Ülkenin en büyük şehirleri sırasıyla Zürih, Cenevre, Lozan, Basel ve Bern’dir. İsviçre nüfusunun %38.8’i Katolik, %30.9’u Protestan, kalanı diğerleridir.
İsviçre Parlamentosu; Federal Meclis ve Federal Hükümet’ten ayrı temel iktidar merkezidir. Federal Meclis; Eyaletler Konseyi ve Ulusal Konsey’’den oluşur. İsviçre’de yürütme yetkisi ve devlet başkanlığı görevi yedi kişiden oluşan Federal hükümette toplanır. Yedi kişi sırasıyla bir yıl süre ile Konfederasyon başkanlığını yürütmektedir. Bu sistem kantonlar ve siyasi partiler arasındaki güç dengesini sağlamayı amaçlamaktadır. İsviçre dünyada “doğrudan demokrasinin” uygulandığı tek ülkedir. Doğrudan demokrasinin federal düzeydeki araçları; anayasal girişim ve referandumdur. Kanton ve belediye düzeyinde de bu araçlar daha geniş ve farklı olarak uygulanır.
İsviçre dil ve kültür açısından dört ana bölgeye ayrılır. Bunlar; Almanca, Fransızca, İtalyanca ve “Romansh” dilidir. Nüfusun %64’ü Almanca, %20.4’ü Fransızca, %6.5’i İtalyanca, %1’i Romansh dili konuşur. İsviçre’de; İsviçre Almancası, İsviçre Fransızcası ve Ticino diyalekti kullanılır. Ayrıca bu dillerde olmayan bazı terimlere de yer verilir. Bu nedenle örneğin bir Almanın Almanca konuşan bir İsviçreliyi anlamasının oldukça güç olduğu söylenir. Ülkede eğitim düzeyi yüksek ve herkesin kendi dilinden başka bir resmi dil öğrenmesi zorunlu olduğu için seyahatiniz sırasında dil konusunda hiçbir zorlukla karşılaşmazsınız. Ayrıca büyük şehirlerde özellikle gıda sektöründe çok sayıda Türk çalıştığı için bu kişilerle Türkçe de konuşabilirsiniz.
İsviçre siyasi açıdan tarafsız bir ülke olarak tanınır. Birleşmiş Milletler’in Avrupa Merkezi Cenevre’de olmasına rağmen İsviçre Örgüte ancak 2002 yılında üye olmuştur. Birleşmiş Milletler ailesi içinde yer alan birçok uluslararası örgütün merkezi halen Cenevre’de bulunur. İsviçre Kızılhaç’ın doğduğu ülke, uluslararası spor organizasyonlarının merkezidir. Avrupa Birliği’ne üye olmamış ancak 2005 yılında “Schegen Antlaşması’na” katılmayı kabul etmiştir.
İsviçre bir refah ülkesidir. Kişi başına milli gelir ortalaması Avrupa Birliği ortalamasından çok yüksektir. Temel sektör hizmetler sektörüdür. Bankacılık, sigortacılık, turizm ve ticaret ekonominin temelini oluşturur. Bankacılık sektörü gizlilik ilkesine sıkı bağlılığı nedeniyle tüm dünyadan çok sayıda müşteri çeker. Ancak son yıllarda bu ilkeden ABD ve AB’nin baskısı ile bir ölçüde uzaklaşılmıştır. Ülkede sanayi gelişmiştir. Özellikle kimya, sağlık, ilaç, bilimsel ve hassas ölçüm aletleri alanında büyük gelişme sağlanmıştır. Ülkede çok sayıda Çok Uluslu Şirket faaliyet gösterir.
İsviçre Alplerin kuzey ve güney yamaçlarında yer alır. Ülke topraklarının üçte ikisi dağlarla kaplıdır. Aynı zamanda göller ülkesidir. Ülkede birbirinden güzel 1500’den fazla göl bulunur.
İsviçre her mevsim farklı amaçlarla gidebileceğiniz bir ülkedir. Kayak, yürüyüş veya kültür turizmi için gidebilirsiniz. Ancak hava koşulları mevsimlere ve gittiğiniz yöreye göre değişeceğinden giyim konusunda sorun yaşamamak için ülkeye gitmeden önce hava durumuna bakmanızda yarar vardır. Hava Türkiye ile karşılaştırıldığında genelde daha serindir.
Türkiye’den İsviçre’nin farklı şehirlerine uçakla veya çevresindeki ülkelerden uçak, otobüs veya trenle gidebilirsiniz. Ülkenin önemli şehirlerinde uluslararası uçuşa açık çok sayıda havaalanı bulunur. Türkiye’den sadece Zürih ve Cenevre’ye uçak seferleri yapılmaktadır.
Bireysel olarak İsviçre’ye seyahat edecekseniz tren, kiralık araba, tekne veya otobüs ile ülke içinde rahatlıkla dolaşarak kendi seyahat programınızı oluşturabilirsiniz. Tren; tren istasyonlarının şehir merkezinde olması ve mükemmel bir demiryolu ağının bulunması nedeniyle en fazla tercih edilen araçtır. Ancak tren biletleri pahalıdır. İkinci sınıf biletler fiyat olarak birinci sınıfa göre biraz daha uygundur. Tren seferleri sık aralıklarla olduğu için önceden bilet ayırtmanıza gerek yoktur. Trenler tam zamanında belirtilen peronlardan kalkar. Bu nedenle zamana ve peron numarasına dikkat etmenizde yarar vardır. Ülke küçük olduğu için aynı gün içinde birkaç şehir veya kasabayı görebilirsiniz.
İsviçre’de şehir içi ulaşım sistemi mükemmeldir. Şehirlere göre değişmekle birlikte şehir içi ulaşımda çok sayıda seçenek söz konusudur. Ulaşım araçlarının biletlerini duraklardaki makinelerden alabilirsiniz. Ancak bilet fiyatları oldukça pahallıdır. Şehir içinde kamu araçları ile fazla seyahat edecekseniz en iyi yöntem “günlük bilet” almaktır. Farklı şehirlere gidecekseniz ilk anda fiyatı pahallı gelse de tüm İsviçre hatta Liechtenstein’da geçerli olan “Swisspass” kullanmanızda yarar vardır. Swisspass ve sağladığı olanakları Turizm bürolarından öğrenebilirsiniz. Ayrıca her şehre özgü günlük kartlardan alırsanız bu kartı tüm ulaşım araçlarında kullanabilir. Müzelerden ücretsiz veya indirimli olarak yararlanabilirsiniz. Taksi pahallıdır.
İsviçre’nin resmi para birimi “İsviçre Frankı’dır”. Euro kullanılmamaktadır. Ülkeye giderken Türkiye’den İsviçre Frankı alabilirsiniz. İsviçre pahalı bir ülkedir. Bu nedenle diğer ülkelere göre daha fazla harcama yapabileceğinizi unutmamalısınız. Ülkede diğer ülkelerden farklı olarak şehirlerde döviz büroları hiç bulunmamakta veya az sayıda bulunmaktadır. Bu nedenle gereksinim duyduğunuz dövizi havaalanından, otelden veya bankalardan alabilirsiniz. Alışverişlerinizde rahatlıkla kredi kartı kullanabilirsiniz. İsviçre hediyelik eşya çeşidi açısından çok zengindir. Ülkeye özgü çok sayıda hediyelik eşya bulabilirsiniz. Ancak İsviçre denince hemen akla saat, çikolata, çakı ve peynir gelir. İsviçre’nin her şehrinde bütçenize göre çeşit çeşit kol ve duvar saati satın alabilirsiniz. Hediyelik eşya fiyatları arasında şehirler arasında büyük farklılıklar söz konusu değildir. Ancak Cenevre’de fiyatlar diğer şehirlere göre biraz daha pahallıdır.
İsviçre Mutfağı diğer ülke mutfakları kadar zengin değildir. Ancak tüm şehirlerde çeşitli ülkelerin mutfağını bulabilirsiniz. Türk yemekleri yemek isterseniz şehirlerin tümünde başta döner olmak üzere Türk yemekleri yapan Türklerin işlettiği çok sayıda restaurant bulunur. İsviçre mutfağının mutlaka tatmanız gereken lezzetleri “peynir veya et fondüsü” ile eritilmiş peynir ile yapılan “raclette’dir”. Peynir seviyorsanız her markette birbirinden lezzetli peynirler bulabilirsiniz. İçecek olarak içinde süt bulunan “Rivella’yı” deneyebilirsiniz.
İsviçre son derece güvenli bir ülkedir. Bununla birlikte kalabalık yerlerde dikkatli olmanızda yarar vardır. Cenevre ve kısmen Zürih dışında tüm şehir ve kasabalar çok sakin ve sessizdir. Gündüz birçok kasaba adeta terk edilmiş gibidir. Gece hayatı Cenevre ve kısmen Zürih dışında sınırlıdır. Gece belli bir saatten sonra sokaklar boşalır. Cafeler kapanır. Sokaklarda turistlerden başkasını göremezsiniz. İstanbul gibi büyük bir şehirden ülkeye gidiyorsanız şehirlerin bu sessizliği ve sakinliği sizi şaşırtır. İsviçreliler genelde sade, hoşgörülü ve düzenli insanlardır.
İsviçre her mevsim inanılmaz bir doğal güzelliğe sahiptir. Ülkeyi gezerken gördüğünüz manzaralar karşısında adeta büyülenir. Sürekli fotoğraf çekme arzusu duyarsınız. Ülke son derece temiz ve düzenlidir. Şehirler, kasabalar, köyler tertemiz, pırıl pırıl bir görünüme sahiptir. Sokaklarda çöplere, moloz yığınlarına, çevreyi kirleten hiçbir şeye rastlamazsınız. Ülkenin hemen her köşesi cennet gibi bir görünüme sahiptir. Çektiğiniz her fotoğraf adeta bir kartpostal niteliğindedir.
Aşağıda İsviçre’de gezme olanağı bulduğum şehir ve kasabalar hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
CENEVRE
Cenevre (Geneva); Cenevre Kantonu’nun merkezidir. İsviçre’nin ve “Leman Gölü’nün (Lake Léman- Lake Geneva)” batısında yer alır. Ülkenin ikinci büyük şehridir. Fransızca konuşulur. Fransa sınırındadır. Şehrin kuzey tarafındaki Otobüs İstasyonu’ndan otobüsle Fransa’nın Leman Gölü kenarındaki “Yvoire” Köyü’ne ve Fransa’nın güzel bir kasabası olan “Evian’a” güne birlik gidebilirsiniz. Cenevre havaalanından şehir merkezine trenle yaklaşık 6-7; otobüs ile trafiğin durumuna göre 15 dakikada ulaşabilirsiniz. Cenevre Tren istasyonu, Otobüs İstasyonu yakınında şehrin kuzey tarafındadır. Cenevre’de çok iyi düzenlenmiş tren ve otobüs sistemi bulunur. Bu nedenle şehrin her yerine kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Şehrin önemli yerlerini yürüyerek dolaşabilirsiniz. Cenevre’de yürümek çok keyiflidir. Arzu ederseniz gitmeden önce “Key Tours Şirketi’nin” http://www.keytours.ch/en/geneva.html web adresine girerek şirketin düzenlediği şehir içi veya şehir dışı turlara bakabilirsiniz. Şirketin düzenlediği turların kalkış yeri şehrin kuzey tarafındaki Otobüs İstasyonu’dur.
Cenevre diğer İsviçre şehirlerinden farklı olarak gece ve gündüz yaşayan bir şehirdir. Şehrin sokakları kalabalıktır. Uluslararası örgütlerin merkezlerinin bulunmasının da etkisi ile neredeyse her ülkeden, her dilden konuşan insanları sokaklarda görebilirsiniz. Özellikle Japon ve Arap turistler çok fazladır.
Leman Gölü’nün her iki kıyısına yayılmış olan Cenevre; Gölün batı tarafından bağlanan “Rhône Nehri” ile ikiye bölünür. Nehrin her iki tarafı köprülerle birbirine bağlanır. Bu köprüler içinde en güzeli nehrin gölle birleştiği yerde bulunan “Mont Blanc Köprüsü’dür”. Nehrin göle yakın bölümünde köprülerle iki tarafa bağlanan, nehri iki kola ayıran uzun bir Ada bulunur. Bu adanın üzerindeki Turizm bürosundan şehir haritası alabilirsiniz. Adanın üzerindeki gözetleme kulesi geçmişte burada bulunan bir şatodan kalmıştır. Adanın kenarında bulunan küçük meydan “Place Bel- Air” şehir içi tren ulaşımının merkezidir. Buradan şehrin farklı yönlerine giden trenlere binebilirsiniz. Yapay küçük bir ada olan “Rousseau Adası’na (Íle Rousseau)” i “Bergues Köprüsü (Pont des Bergues)” üzerinden gidebilirsiniz. Bu köprüden Eski Şehir bölgesine giden “mini tren” kalkar. Yürümekten hoşlanmıyorsanız mini tren Eski Şehri görmek için iyi bir seçenektir.
Şehrin Kuzey tarafında; nehir ve göl kenarı boyunca kilometrelerce devam eden keyifli bir sahil yolu bulunur. Bu sahil yolunun özellikle Mont Blanc Köprüsü’nden sonraki bölümü cafeleri, şehrin güney tarafını gören manzarası, şık otel ve binaları, kıyıda yer alan iyi düzenlemiş heykelli parkları ve rıhtımı ile yürüyüş yapmak için çok güzeldir. Bu sahil yolu üzerinde yürürken caddenin kenarında küçük bir park alanı içinde yer alan “Anıt Mezar (Monument Brunschwick)” hemen dikkatinizi çeker. Mezar tüm mal varlığını Cenevre’ye bağışlayan, karşılığında öldüğü zaman kendisine bir anıt mezar yapılmasını isteyen bir düke aittir. Karadan göl kenarına açılan sokaklarda ise alışveriş merkezleri, lüks konutlar, ticaret merkezleri yer alır. Ayrıca “Tren istasyonu (Gare de Cornavin)” ile “Otobüs istasyonu (Gare de Routire )” ve “Turizm bürosu” Mont Blanc Köprüsü’’nden devam eden “Rue de Mont Blanc” üzerinde veya yakınında bulunur. Şehrin kuzey tarafında göl kıyısı boyunca gölü ve karşı kıyıyı seyrederek yürüyebilir. Yürümekten hoşlanmıyorsanız “mini trene” binerek sahili görebilir. Cafelerde oturabilir. Rıhtımda kuğularla yüzen insanları seyredebilirsiniz.
Şehrin Kuzey tarafının daha iç kısımlarında “Aveneu de la Paix” ve civarında, başta “Birleşmiş Milletler Avrupa Merkezi (Palais des Nations)” olmak üzere Birleşmiş Milletler ailesinden “Uluslararası Çalışma Örgütü”, “Dünya Sağlık Örgütü”, “Kızılhaç ve Kızılay” gibi birçok uluslararası örgütün merkezinin yer aldığı geniş bir bölge bulunur. Bu bölgeye geldiğinizde dilerseniz başta bronz dünya heykeli olmak üzere çeşitli heykellerle süslü geniş bir park alanı içinde yer alan Birleşmiş Milletler binasının bazı bölümlerini günün belli saatlerinde düzenlenen rehberli turla gezebilirsiniz. Bu tur için yanınızda pasaportunuzu bulundurmanızda yarar vardır.
Şehrin Güney Tarafı şehrin daha canlı olan bölümüdür. Nehir ve Mont Blanc Köprüsü’nden itibaren göl boyunca kilometrelerce uzanan liman manzaralı, ağaçlık sahil yolu, kuzey tarafında olduğu gibi, yürüyüş için idealdir. Mont Blanc Köprüsü’nün kenarında, hemen göl kenarında, yürüyüş yolu üzerinde “İngiliz Bahçeleri (Jardin Anglais)” yer alır. Bahçelerin kara tarafından girişinde şehrin sembollerinden biri olan, İsviçre saat endüstrisini simgeleyen farklı renkte çiçeklerden yapılmış İsviçre saatini “Horloge Fleurie” ve Cenevre’nin 1814 yılında İsviçre Konfederasyonu’na girişini simgeleyen “Ulusal Anıtı” görebilirsiniz. Parkın deniz tarafında yer alan seyyar kabinler, İsviçre’ye özgü çeşitli hediyelik eşyalar satar. Sahil boyunca çok sayıda cafe bulunur. Şehrin sembolü olan, göl içindeki “Fıskiye (Jet d’Eau)” dakikada 500 litre suyu, 140 metre yüksekliğe, saatte 200 kilometre hızla püskürtmektedir. Fıskiyeyi yakından görmek isterseniz göl içinde yakınına kadar uzanan bir beton yoldan yürümeniz gerekir. Gölün farklı noktalarında çok miktarda kuğu sakin sakin yüzer. Sahil uzun olduğu için yürümekte zorlanırsanız “mini tren” ile göl kenarını görebilirsiniz.
Sahilde yürümekten sıkılırsanız şehrin alışveriş caddelerinde gezebilirsiniz. Şehrin güney tarafında çok şık mağazaların bulunduğu ara sokaklarla birbirine bağlanan alışveriş caddeleri bulunur. Dünyanın en ünlü markalarını bu caddelerde görebilir. Caddelerin kenarında bulunan küçük meydanlarda veya sokak aralarındaki cafe ve restaurantlara oturabilirsiniz. Havanın iyi olduğu günlerde bu küçük meydanlardaki cafeler havanın tadını çıkaran insanlarla doludur.
Şehrin “Eski Şehir” bölümü tepededir. Eski şehrin ana meydanını “Place du Bourg de Four” oluşturur. Meydanın ortasında XVIII. yüzyıldan kalma çeşme, çevresinde XVI. yüzyıldan kalma altlarında galeriler ve antikacılar olan binalar bulunur. Meydandaki cafeler ve restaurantlar güzel havalarda çok kalabalıktır. Meydanda yer alan “Adalet Sarayı (Palais de Justice)” 1702-1717 yılları arasında yapılmıştır. Meydanın hemen yakınında “St. Pierre Katedrali (Cathédrale St. Pierre)” yer alır. Katedral XII. yüzyılda yapılmış, daha sonra binaya farklı tarzlarda eklemeler ilave edilmiştir. Katedralin ön cephesinde klasik tarzda sütunlar yer alır. Meydana batı tarafından bağlanan “Rue de L’ Hôtel de Ville” üzerinde iki sıra halinde tarihi evler sıralanır. Sokağın köşesindeki yer alan ve Cenevre’nin en eski binası olan bina, halen “Cenevre Tarih Müzesi” olarak hizmet vermektedir. Müzenin yanındaki “Grand Rue” üzerindeki “40 numaralı” ev “Jan Jack Rousseau’nun” doğduğu evdir. Evin duvarında bununla ilgili küçük bir levha yer alır. Bu caddeye paralel uzanan “Rue des Grandes” üzerinde çok güzel tarihi evler bulunur. Bu sokakların köşelerinde yer alan cafe ve restaurantlar şık ve oldukça pahalıdır. Cenevre Tarih Müzesi’nin çapraz karşı köşesindeki sokakta kemerlerin altındaki alanda XVII. ve XVIII. yüzyıldan kalma topları görebilirsiniz. Topların arkasındaki duvarda üç adet şehir tarihi ile ilgili mozaik pano bulunur. Topların hemen yanındaki sokakta halen Kanton yönetiminin merkezi olan “Belediye Sarayı (Hotel de Ville)” yer alır. Belediye Sarayı’nın ön tarafındaki ağaçlık alandan aşağıdaki parkı ve Cenevre Üniversitesi’ni görebilirsiniz. Buradaki yokuştan inerek “Neuve Meydanı’’na (Place du Neuve)” ulaşabilirsiniz. Şehrin farklı cadde ve sokaklarından da ulaşabileceğiniz Neuve Meydanı çevresinde “Opera Binası”, müze, çeşitli binalar ve “Parc des Bastions” yer alır. Meydandan ferforje bir kapı ile girilen park şehrin görülmesi gereken önemli parklarından biridir. Park içinde yer alan, 1909 yılında yapılan, “Reformasyon Anıtı” çok görkemlidir. Anıt birkaç bölümden oluşur. 100 metre uzunluğundaki bir duvarın üzerinde dini yazılar bulunur. Bu duvarın ön tarafında Cenevre‘de Reformasyon’un liderleri olan başta “Jean Calvin” olmak üzere dört kişinin 5 metre yüksekliğindeki heykelleri ve diğer bazı küçük heykeller yer alır. Anıtın karşısındaki beyaz bina ise “Cenevre Üniversitesi” merkez binasıdır.
Cenevre’de çok sayıda müze bulunur. Zamanınız ve ilginiz ölçüsünde bu müzeleri gezebilirsiniz. İsviçre tarihi ilginizi çekerse; Eski Şehir’deki Place du Bourg de Four doğu tarafından kısa bir yürüyüşle veya ana alışveriş caddesi “Rue de Rive” üzerindeki kavşaktan tepeye çıkan yokuştan yürüyerek “Tarih ve Sanat Müzesi’ne (Musée d’Art et d’Historie)” ulaşabilirsiniz. Bu müzenin yakınında soğan başlı altın kubbesi ile çok güzel bir görünüme sahip “Rus kilisesi” yer alır.
LOZAN
Lozan (Lausanne) Vaud Kantonu’nun merkezidir. Fransızca konuşulur. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin merkezinin bulunduğu bu güzel şehre; Cenevre’den tren, otobüs, yerel tur veya Ouchy kasabasına tekne ile gelip M2 metrosu yoluyla veya Hôtel du Château d’Ouchy kuzey yönündeki sokaklardan tepeye doğru biraz yorucu da olsa yürüyerek ulaşabilirsiniz.
Lozan tarihi binalarla dolu yamaçta yer alan, yokuşlu, bazı yerlerine merdivenlerle veya köprülerle ulaşılan birkaç kademeli bir şehirdir. “Eski Şehir” bölgesi Tren istasyonuna yakındır. Tren istasyonunda Turizm bürosu bulunur. Eski Şehir bölgesi; kiliseler, küçük meydanlar, dar alışveriş sokakları, meydanların ortasındaki küçük çeşmeleri ile görülmeye değer güzelliktedir. Eski Şehrin önemli alışveriş meydanlarından biri “St François Meydanı’dır (Place St- François)” Meydanın ortasında meydanla aynı adı taşıyan küçük bir kilise bulunur. Kilise XIII. ve XIV. yüzyıllarda burada bulunan bir manastırın kilisesi olarak inşa edilmiş daha sonra farklı tarihlerde dışı yenilenmiştir. Meydanın civarındaki dar küçük sokaklar özellikle “Rue de Bourg” butik, galeri, hediyelik eşya dükkanı, bar ve cafe olarak kullanılan çok sayıda tarihi bina ile doludur. Bu yolun devamında ise köprüden geçtikten sonra Katedral’e ulaşabilirsiniz. Eski Şehrin diğer meydanı “Place de la Palud” olarak bilinen meydandır. Bu meydanın ortasında tarihi “Adalet Çeşmesi (Fontaine de la Justice)” yer alır. Meydanın bir tarafında da süslü cephesi ile “Belediye Sarayı’nı (Rathaus)” görebilirsiniz. Sürekli hareketli olan meydandan merdivenlerle bir üst sokağa çıktıktan sonra buradan Katedral’e ulaşabilirsiniz. “Place de la Riponne” üzerinde ise 1896-1906 yılları arasında inşa edilen Rönesans “Palais de Rumine” yer alır. Daha önceleri Lozan Üniversitesi’nin bulunduğu bina halen çok sayıda müzeye ve üniversite kütüphanesine ev sahipliği yapmaktadır. Rumine Sarayı’nın odalarından birinde Lozan Antlaşması görüşmeleri yapılmıştır. Meydanın çevresinde saray dışında çeşitli tarihi binalar görebilirsiniz.
Eski şehrin her yerinden görülen Gotik “Notre Dame Katedrali” Eski Şehrin üst tarafında yer alır. Farklı yolları kullanarak çıkabileceğiniz bu görkemli Katedral’in yapımına XII. yüzyılın ortalarında başlanmış, XIII. yüzyılda tamamlanmıştır. Merdivenleri çıkmaktan yorulmazsanız Katedral’in güneybatı kulesinden Lozan, Ouchy ve göl manzarası seyredebilirsiniz. Ayrıca Katedral’in önündeki meydanın terasından alt şehri ve Lozan’ın tarihi binalarının bir bölümünü görebilirsiniz. Katedralin yanında yer alan eski psikoposluk konutu halen “Lozan Tarih Müzesi” olarak kullanılmaktadır. Üst şehirde Katedral yakınında yer alan, 1397-1427 yılları arasında yapılan eski piskoposluk sarayı “Château St Mare” halen Kantonun resmi binalarından biridir. Bu şatonun önünde Lozan ve Valud Kantonu’nun bağımsızlığı için savaşan “Jean Davel’in” bir heykelini görebilirsiniz. Şatonun yan tarafındaki terastan alt şehri seyredebilirsiniz. Şato yakınındaki yokuş ve merdivenler sizi alt şehrin farklı bölümlerine götürür. Şehirde “İsviçre Federal Anayasa Mahkemesi” binasının yer aldığı “Mon-Repos Park” gibi çok sayıda park ve müze bulunur. Lozan’ı keşfetmenin en iyi yolu sokaklarında dolaşmak, Ouchy kadar yürümektir.
OUCHY
Ouchy Lozan’ın iki kilometre güneyinde Leman Gölü kenarındadır. Zaman içinde Lozan ile bütünleşmiştir. Ouchy Kasabası’na Lozan’dan M2 metro hattı ile, yürüyerek veya Cenevre’den tekne veya yerel turla gidebilirsiniz. Ouchy kasabasının simgesini göl kenarında yer alan otele dönüştürülmüş şato “Hôtel du Château d’Ouchy” oluşturur. 1890’larda yapılan Neo-Gotik Şato’nun kulesi XII. yüzyılda burada bulunan kaleden kalmıştır. Otelin yan taraftaki kapısından içine girdiğinizde; geçmişte avlu olan, halen kış bahçesine dönüştürmüş ilk kattaki cafenin duvarında Lozan Antlaşması’nın bu şatoda yapıldığı ile ilgili bir küçük levha görebilirsiniz.
Turizm bürosu, liman, metro girişi şatonun yakınındadır. Şatodan; 10 dakika doğuya doğru, XIX. ve XX. yüzyılda yapılmış halen otele dönüştürülmüş binaları ve gölü seyrederek, ağaçlık sahil boyunca yürürseniz; içinde sporcu heykelleri bulunan geniş bir park alanı içinde, tepede kurulmuş “Olimpiyat Müzesi’ne” ulaşabilirsiniz. Müzeyi gezdikten sonra müzedeki restaurantta Leman Gölü manzarası eşliğinde güzel bir yemek yiyebilirsiniz.
VEVEY
Vevey Leman Gölü’nün kenarında, Montrö ile Lozan arasındadır. Küçük, güzel, şık ve bu bölgede çok ünlü bir sahil kasabasıdır. Güzelliği nedeniyle birçok ünlü sanatçı burada yaşamıştır. Bunlar arasında yazar “Ernest Hemingway”, komedyen “Charlie Chaplin”, Avusturyalı ressam “Oskar Kokoschka” sayılabilir. Vevey’e tren, otobüs, yerel tur veya tekne ile gidebilirsiniz. Tren İstasyonu yamaçta Eski Şehir bölgesine yakındır.
Vevey’in merkezini göl kenarında büyük bir meydan olan “Grande Place” oluşturur. Meydanda Turizm bürosu ve meydanın batı tarafında küçük bir şato bulunur. Şatonun ön tarafında küçük bir liman yer alır. Diğer liman göl kenarının doğusundadır. “Eski Şehir” meydanın doğusunda uzanır. Oldukça küçük olan Eski Şehir aynı zamanda kasabanın alışveriş bölgesidir. Bu bölgede XVIII ve XIX. yüzyıldan kalma tarihi binaları, küçük meydanları, çeşmeleri, galerileri, kasabada yaşayan ünlü kişilerin heykellerini ve evlerini, “Belediye Sarayı’nı (Rathaus)” ve müzeleri görebilir. Küçük sokak cafelerinde oturabilirsiniz. Vevey şarapları, meyveleri ve çikolataları ile tanınır. Çok Uluslu Gıda üreticisi Nestle’nin dünya merkezini kasabanın Lozan tarafından girişinde görebilirsiniz. Çok sayıda küçük otelin bulunduğu kasabanın ağaçlık göl kıyısında, masmavi göl sularına bakarak yürüyebilir. Sahilde Charlie Chaplin’in (Fransızca Charlot) bronz siyah heykeli önünde resim çektirebilirsiniz. Sanatçının mezarı kasabanın yamaç bölümünde yer alır.
MONTRÖ
Montrö (Montreux) Leman Gölü’nün kenarındadır. Yamaç ve göl kenarında kurulmuştur. Küçük, güzel ve şık bir sahil kasabasıdır. Montrö kasabasına tren, otobüs, yerel tur veya tekne ile gidebilirsiniz. Tren İstasyonu yamaçta Eski Şehir bölgesine yakındır. Montrö Tren istasyonundan; çok lüks, konforlu ve pahallı tren “Goldenpass” ile Montrö-Zweisimmen; Zweisimmen- Interlaken; Interlaken- Luzern hatlarında muhteşem bir tren yolculuğu yapabilirsiniz. Bu trenler hakkında bilgi almak için http://www.goldenpass.ch/default.asp?OrgID=6 web adresine bakmanızda yarar vardır.
Kasabanın ana caddesini “Grand Rue” oluşturur. Cadde üzerinde çok şık oteller yer alır. Bu otellerden “Fairmont le Montreux Palace” içinde üst kattaki bir odada “Montrö Antlaşması” yapılmıştır. Bu odayı otel resepsiyonundan izin alarak görebilirsiniz. Odanın giriş kapısının yanındaki duvarda bu konu ile ilgili küçük bir levha bulunur.
Caddenin alt tarafında yer alan göl kıyısı boyunca kilometrelerce devam eden ağaçlık yürüyüş yolu ilginç heykelleri, cafeleri, restaurantları, sokak pazarı, göl manzarası ile çok keyiflidir. Kapalı Pazar yeri, Turizm bürosu bu yürüyüş yolu üzerindedir. Farklı zamanlarda çeşitli festivallerin düzenlendiği kasabada yürüyüş yolu üzerinde kasabanın sembolü haline gelmiş “Freddie Mercury” ait bronz heykeli görebilirsiniz. Heykelin etrafı sürekli resim çektiren turistlerle doludur. Kıyının iki farklı yerinde teknelerin kalktığı küçük limanlar yer alır.
“Eski Şehir” ise yamaçtadır. Kıyıda Turizm bürosunun arka tarafındaki caddeden karşıya geçtikten sonra elinizdeki şehir haritasındaki kırmızı işaretleri takip ederek yamacı tırmanırsanız en kısa yoldan Eski Şehre ulaşabilirsiniz. Eski Şehir XVIII. yüzyıldan kalma taş evleri, küçük galerileri, antikacıları ve manzarası ile çok güzel bir yerdir.
Montrö’den 45 dakika boyunca sahilden yürüyerek, trenle, otobüsle veya tekne ile İsviçre’nin en ünlü şatolarından biri olan “Château de Chillon ” ulaşabilirsiniz. Şato göl kenarında kayalık bir alan üzerine kurulmuştur. Farklı yüzyıllarda yapılan yapılardan oluşmuştur. Şato tarihinde üç farklı dönem; Savoy, Bernese ve Vaudois dönemleri söz konusudur. Şair “Lord Byron” şatonun ünlü mahkumlarından biridir. Yaklaşık iki saatte gezebileceğiniz şatonun özellikle “Büyük “Dükler Salonu” ile “Hapishanesi” etkileyicidir. Şatodan ve şatonun etrafındaki bahçelik alandan muhteşem bir göl manzarası seyredebilirsiniz.
GRUYĖRES
Gruyères bireysel olarak gidilmesi biraz zaman alan ancak görülmesi gereken küçük, iyi korunmuş bir Ortaçağ köyüdür. Bireysel gelecekseniz önce trenle “Pringy”’, oradan otobüsle köye gitmeniz gerekir. Köye kısa sürede ve daha kolay ulaşmak isterseniz Cenevre’den Key Tours Şirketi’nin Gruyères turuna katılabilir. Montrö Tren İstasyonu’ndan kalkan Goldenpass “Çikolata Treni” turu için http://www.goldenpass.ch/CMS/default.asp?ID=414 web adresine bakabilirsiniz.
Köy yüksek bir tepede yer alır. İnanılmaz güzellikte göl, yemyeşil ova ve dağ manzaralıdır. İsviçre’nin en güzel peynirleri burada üretilir. Bu nedenle Fondü ve Rachelett yemek için en uygun yerdir. Açık havada beyaz şarap veya çay eşliğinde küçük sevimli restaurantlarda Fondü yemek son derece keyiflidir.
Köye; köyün içi araç trafiğine kapalı olduğundan araba ve otobüsten otoparkta indikten ve ardından kısa bir yokuş tırmandıktan sonra ulaşabilirsiniz. Köyün girişinde hemen sağ tarafta yer alan Turizm bürosuna uğrarsanız oradan köyün bir şemasını alabilirsiniz. Köyün tek meydanı; XV ve XVII. yüzyıllarda yapılmış tarihi ve çok güzel görünümlü evlerle çevrilmiştir. Bu evler halen otel, hediyelik eşya dükkanı, restaurant ve cafe olarak kullanılmaktadır. Bu dükkanların bazılarında peynir yapımı gösterilmektedir. Köy meydanından tepeye doğru yürüdüğünüzde sağ tarafta “Tibet Müzesi” ile ilginç metal objelerin sergilendiği “Musée HR Giger” yer alır. Yolun sonunda, tepede “Gruyéres Şatosu” bulunur. Şato XI. yüzyılda yapılmış, halen müze olarak kullanılmaktadır. Bu küçük şatonun içini kısa sürede gezebilir. Şatonun pencerelerinden inanılmaz güzellikteki manzarayı seyredebilirsiniz. Şatoya çıkan yol yerine meydandan aşağı tarafa doğru giden yola yönelirseniz “köy kilisesi”ne ulaşabilirsiniz. Köyün hemen girişinde sağ tarafta yukarıda duran binaya çıkan yokuştan çıkar, biraz ilerlerseniz buradan da şatonun, kilisenin ve dağların inanılmaz güzellikteki görüntüsünü fotoğraflayabilirsiniz. Gruyéres fotoğraf tutkunlarının saatlerce fotoğraf çekeceği çok güzel bir köydür.
FRIBOURG
Fribourg, Fribourg Kantonu’nun merkezidir. İsviçre’nin batısında yer alır. Şehrin içinden geçen “Sarine Nehri’nin” bir tarafında Fransızca bir tarafında Almanca konuşulur. Fribourg, 1157 yılında bir Zähringen dükü tarafından kurulmuştur.
Şehre tren veya otobüsle gidebilirsiniz. Turizm bürosu Tren İstasyonunun yakınında “Place Jean Tinguely” bulunan “Equilibre Theatre” lobisindedir. Buradan alacağınız bir harita ile şehri Tren ve Otobüs istasyonu’ndan yürüyerek kısa sürede dolaşabilirsiniz.
Fribourg, Bern gibi ilginç bir coğrafi konuma sahip, üç boyutlu bir şehirdir. Kıvrılarak akan Sarine Nehri şehri ikiye ayırır. Şehir; nehir kıyısına, kıyıdan yükselen uçurum üzerine ve kayalıkların tepesine kurulmuştur.
Şehrin “Basse Ville” olarak bilinen “Eski Şehir bölgesi” şehrin üst tarafındadır. Dar sokakları, kiliseleri, çeşmeleri, köprüleri, XV. yüzyıldan kalma 200’den fazla Ortaçağ Gotik tarzlı binaları ile çok güzeldir. Eski Şehrin dar sokaklarında çok sayıda dükkan restaurant ve cafe bulunur.
Eski Şehrin güzel binalarından biri kapalı tören merdivenleri, çatısı ve üzerinde saat bulunan kulesi ile “Belediye Sarayı’dır (Hotel de Ville)”. Belediye Sarayı 1522 yılında yapılmıştır. Binanın önündeki küçük meydanda 1525 yılında yapılan şık bir çeşme görebilirsiniz. “ Şehrin alışveriş bölgesi” Hotel de Ville tam karşı tarafında daha tepelik bir alanda yer alan, tarihi binalarla dolu birbirine paralel ara sokaklardır. Bu sokaklar Tren İstasyonu yakınındaki şehir otobüs duraklarının bulunduğu meydana kadar uzanır.
Hotel de Ville yakınında, “Place de Notre Dame” üzerinde, XVIII. yüzyılda yapılan küçük kilise “Basilique Notre Dame” yer alır. Kilisenin hemen yan tarafında “Rue de Morat” üzerinde “Escape Jean Tinguely-Niki dè Saint Phalle” bulunur. Bu küçük galeride Fribourg’lu iki ünlü sanatçının eserlerini görebilirsiniz. Aynı yerde bulunan kilise “Église des Cordeliers” XIII. yüzyılda Franciscan rahipler tarafından kurulmuştur. Bu bölgede yer alan, Rönesans bir binanın içindeki, “Tarih ve Sanat Müzesi (Musee d’Art et d’Histoire)” Ortaçağdan günümüze Fribourg tarihi ile ilgili eserleri görebileceğiniz bir müzedir.
Hotel de Ville hizasından yokuş aşağıya doğru uzanan Gotik tarihi binaların sıralandığı “Grand Rue” veya Basilique Notre Dame önünden aşağıya doğru uzanan “Rue des Chanoines” üzerinden ulaşacağınız “Cathédrale St. Nicholas” şehrin simgesidir. Katedral 1283-1430 yılları arasında yapılmıştır. Katedralin 76 metre yüksekliğindeki kulesini Eski Şehrin birçok yerinden görebilirsiniz. Katedralin içinden alacağınız bir bilet ile kulenin 368 merdivenini tırmanarak şehrin muhteşem manzarasını seyredebilirsiniz.
Katedralin önündeki caddeden ulaşacağınız “Zähringen Köprüsü’nden”; nehri, alt ve üst şehrin her iki tarafını hayranlıkla seyredebilirsiniz. Zähringen Köprüsü 1834 yılında yapılmış daha sonra yenilenmiştir. Uzunluğu 165 metredir. Köprüden karşıya geçer. Yol kıyısı boyunca yürürseniz, ağaçlıklar arasından Katedral tarafındaki üst ve alt şehrin güzel manzarasını, kemerli trafiğe kapalı taş köprüyü, Zähringen Köprüsü’nü seyredebilir. Buradaki patika yol ve merdivenlerden nehrin karşı tarafındaki alt şehre inebilirsiniz.
Zähringen Köprüsü’ne gelmeden Grand Rue devamındaki yokuştan da alt şehre inebilirsiniz. Yokuş yolun yan tarafında duvar dibinde dar basamaklar da yer alır. Fazla yorucu olmayan bir yürüyüşten sonra nehir kıyısındaki alt şehrin küçük meydanlarına ve buradaki tarihi bölgeye ulaşabilirsiniz. Yürümekten hoşlanmıyorsanız 4 numaralı otobüse (Palme) de binebilirsiniz. Alt şehirde cafelerin yer aldığı küçük meydanların hemen yakınında nehrin üzerinde şehrin tek tahta köprüsü olan üstü çatı ile örtülü, 40 metre uzunluğundaki “Berne Köprüsü” ile bir küçük köprü daha bulunur. Bu defa alt şehirde nehir kıyısında yeşillikler arasında yürürken yukarı bakarak taş köprüyü, Zähringen Köprüsü’nü, surları ve kaleyi seyredebilirsiniz.
BERN
Bern (Berne) Bern Kantonu’nun merkezi ve ülkenin başkentidir. Almanca ve Fransızca konuşulur. Etrafı yemyeşil dağlarla çevrili, ilginç bir coğrafi yapıya sahip adeta üç boyutlu, sakin, çok sayıda park ve bahçe ile huzur dolu muhteşem bir Ortaçağ şehridir. Şehir; tarihi özelliği nedeniyle 1983 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. İsviçre denince akla ilk olarak Zürih ve Cenevre gelmesine karşılık Bern mutlaka görülmesi gereken çok güzel bir şehirdir. 1191 yılında bir Zäringen dükü tarafından kurulmuştur. Efsaneye göre dük ilk avladığı hayvanın adını şehre vereceğine söz vermiş, avladığı ilk hayvan ayı olmuştur. Düklüğün arması olan ayı halen şehrin hemen her yerinde farklı şekillerde karşınıza çıkar.
Bern “Aare Nehri” çevresinde kurulmuştur. Nehir; şehrin içinden burun şeklinde bir kıvrım yaparak geçer. Şehir kademeler halinde nehrin çevresinde yükselir. Nehrin üzerinde şehrin farklı bölümlerini birbirine bağlayan köprüler bulunur. Gece şehir ışıklar içinde olağanüstü güzel bir görünüme sahiptir.
“Eski Şehir” burun bölgesinin üst ve alt tarafında Tren İstasyonu önündeki “Tren İstasyonu Meydanı (Bahnhofplatz)” ile nehir arasında yer alır. Üst şehirdeki bölümü burun boyunca birbirine paralel uzanan ve birbirlerine ara sokaklarla bağlanan caddelerle çok güzeldir. Eski Şehrin surları günümüz kadar ulaşmamıştır. Ancak Bahnhofplatz altında bulunan yer altı çarşısında; Eski Şehrin doğu kapısı ile şehir surlarının bazı kalıntılarını görebilirsiniz. Kalabalık Bahnhofplatz çevresinde ise 1734-1742 yılları arasında inşa edilen “Bürgerspital” ile tarihi küçük bir kilise “Heiliggeistkirche” yer alır.
Kilisenin önünden geçen “Spitalgasse” farklı adlar alarak burunun sonuna kadar uzanır. Bu cadde ve Tren İstasyonu tarafından batıdan gelen ona paralel tarihi binaların sıralandığı dükkanlarla dolu birçok caddeİ birbirine bağlanan üç ana meydana “Waisenhausplatz”, “Bärenplatz” ve “Bundesplatz” açılır.
“Bundesplatz”; üzeri heykellerle süslü “Federal Meclis Binası (Bundenshaus)” önündeki meydandır. Binanın çok güzel olan içini günün belli saatlerinde düzenlenen rehberli turla gezebilirsiniz. Federal Meclis Binası ışıklandırılmış hali ile özellikle gece çok güzel bir görünüme sahiptir. Federal Meclis Binası’nın arka tarafındaki Teras’tan nehri, alt şehri, köprüyü ve nehrin diğer tarafındaki şehrin modern bölümünü görebilirsiniz. Alt şehre yürüyerek veya raylar üzerinde çalışan funiculara benzeyen bir araç ile inebilirsiniz.
Waisenhausplatz” ve “Bärenplatz” çevresindeki binaların ilk katları cafeler ve alışveriş yerleri ile doludur. Gündüz çok kalabalık ve aynı zamanda çok keyifli olan bu meydanlardaki kahve ve restaurantlarda oturarak meydanların çevredeki tarihi binaları seyredebilirsiniz. Her iki meydanın doğu tarafında ise iki güzel kule hemen gözünüze çarpar. Bunlardan daha görkemli olan, 1256 yılında yapılan “Käfigturm” geçmişte gözetleme kulesi ve hapishane olarak kullanılmıştır.
Şehrin ana caddesi olan Spitalgasse devamındaki “Marktgasse” Käfigturm’dan itibaren başlar. Marktgasse; yan yana sıralanmış, ilk katları kemerli binaları ile çok güzel bir görünüme sahiptir. Spitalgasse’den itibaren Eski Şehrin birçok sokağında gördüğünüz bu yapı tarzı bu cadde üzerinde daha net biçimde gözler önüne serilir. Kemerlerin altındaki yoldan dükkan vitrinlerine bakarak yürüyebilirsiniz. Cadde üzerindeki tarihi binaların birçoğundan sarkan renkli çiçekler ve üzerinde renkli figürler bulunan tarihi çeşmeler caddeye farklı, hoş bir görünüm sağlar. Bern çeşmeler şehridir. Eski Şehrin hemen her sokağında, farklı anlamlar taşıyan, renkli figürlerle süslenmiş hepsi birbirinden güzel sayısız çeşme görebilirsiniz. Marktgasse ve devamındaki caddeler tramvay trafiğinin yoğun olduğu caddelerdir. Siz büyük bir hayranlıkla binaları seyrederken birden arkanızda tramvay belirebilir. Bu nedenle bir kazaya neden olmamak için cadde üzerinde yürürken dikkatli olmanızda yarar vardır. Marktgasse üzerindeki en ilginç yapılardan biri küçük bir meydan olan Theaterplatz” üzerinde yer alan “Saat Kulesi’dir ( Zeitglockenturm)”. Kule 1218-1256 yılları arasında şehir duvarlarının ilk genişlemesi sırasında ana kapı olarak yapılmıştır. Bu renkli şık Kule üzerine daha sonraki yıllarda ilginç bir saat yerleştirilmiştir. Saat Kulesi’ni görmeye saat başından dört dakika önce gelirseniz güzel bir saat gösterisi izleyebilirsiniz.
Bu meydana kuzeyden bağlanan sokaktaki “Kornhausplatz” ortasında da şık, renkli figürlü bir çeşme bulunur. Bu meydandaki büyük tarihi bina “Kornhausforum” eski tahıl pazarıdır. Halen kültür merkezi olarak kullanılmaktadır. Yanındaki bina ise “Şehir Tiyatrosu’dur (Stadtheater)”. Biraz ilerideki Köprü şehrin bu bölümünde yer alan alt ve üst şehri seyretmek için ideal bir yerdir.
Eski Şehrin ana caddesinin Saat Kulesi’nden sonraki bölümü “Kramgasse” üzerinde çok sayıda eski lonca binası bulunur. Ünlü fizikçi “Albert Einstein” ve ailesinin kısa bir süre yaşadığı cadde üzerindeki 49 numaralı evin 2.katı daha sonra onun adını taşıyan küçük bir müze haline getirilmiştir.dilerseniz müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Kramgasse sonunda soldaki sokağa girerseniz bu sokak sizi “Belediye Sarayı Meydanı’na(Rathausplatz)” götürür. Bu meydanın ortasında bir çeşme, kenarında XV. yüzyılda yapılan geç Gotik “Belediye Sarayı (Rathaus)” ile bir kilise bulunur. Meydanın civarında da şehrin ilk postanesini ve çeşitli tarihi binaları görebilirsiniz.
Kramgasse devamındaki “Gerechtigkeitsgasse” üzerinde çok sayıda antikacı ve eski saray yer alır. Caddenin sonunda 1842-1844 yılları arasında yapılan köprü “Nydegegbrücke” bulunur. Köprünün üzerinden aşağıya bakarsanız Aare Nehri’ni, şehrin en eski bölgesinde yer alan nehre kademeler halinde inen sıra sıra dizilmiş eski evleri, kiliseleri ve küçük köprüyü görebilirsiniz. Gördüğünüz bu güzel manzara karşısında köprüden uzun süre ayrılamazsınız. Şehrin köprüden gördüğünüz bu en eski bölümünü dolaşmak isterseniz Nydegegbrücke öncesinde caddenin sonundan aşağıya inen yokuş yola yönelmeniz gerekir. Burayı dolaştıktan sonra aşağıdaki küçük köprüden sağa dönerek önünüze çıkan yokuşu tırmanırsanız şehrin simgesi Ayı Pit’in bulunduğu alana “Brängraben” ulaşabilirsiniz. Bu yol size uzun gelirse şehrin bu bölümünü Nydegegbrücke üzerinden seyrettikten sonra köprünün sonuna yürüyerek sağda aşağıda bulunan Brängraben bakarak ayıyı görebilirsiniz.
“Şehir Katedrali (St.Vincent’s Catedrale- Münster)” Kramgasse nehir tarafından bağlanan sokaklardan kolaylıkla ulaşabileceğiniz, ortasında güzel bir çeşme olan “Münsterplatz” üzerindedir. Geç- Gotik tarzda yaklaşık 150 yılda yapılan Katedral’in 100 metre yüksekliğindeki çan kulesi çok görkemlidir. Kulede 100 ton ağırlığında bir çan bulunur. Bu kulenin ikinci terasına Katedralin içinden alacağınız bir biletle çok sayıda merdiven çıkarak ulaşabilirsiniz. Yorucu da olsa gördüğünüz manzara bu yorgunluğa değer. Buradan şehrin coğrafi konumunu daha iyi anlayabilir. Bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Katedralin içi de en az kulesi kadar güzeldir. Katedralin arka tarafındaki ağaçlık “Teras-Platform” şehrin “Matte” bölgesini, karşı kıyıları, bu iki kıyıyı birbirine bağlayan köprü “Kirchenfeldbrücke” manzarasını görmek için ideal bir alandır. Dilerseniz Teras’ın kenarında yer alan asansör ile Matte bölgesine inebilir. Buradaki tarihi evleri, küçük meydanları ve çeşmeleri görebilirsiniz. Katedralin önünden doğu tarafına uzanan, köprü yakınında Gerechtigkeitsgasse sonuna bağlanan dar “Junkerngasse” üzerinde de çok güzel eski saraylar bulunur. Katedral ile “Casino Platz” arasında yer alan Katedrale batı tarafından bağlanan birbirine paralel iki sokak da tarihi binalarla doludur. Eski Şehri gezerken binaların altında kalan bazı dükkanlara sokaktan merdivenlerle tıpkı bodrum katına iner gibi inildiğini görebilirsiniz. Bu dükkanlar oldukça ilginç bir mimari yapıya sahiptir. Akşamları dükkanların kepenekleri kapatıldığında, yerde, kare şeklinde logar kapaklarına benzeyen kapaklar aslında bu dükkanların giriş kapılarıdır.
Bern müzelerinin önemli bir bölümü; Eski Şehir’deki Casino Platz üzerinden karşı kıyıya bağlanan 1881-1883 yılları arasında yapılmış, uzun demir köprü “Kirchenfeldbrücke” ile ulaşabileceğiniz “Helvetiaplatz” üzerinde ve çevresinde yer alır.
BERNESE OBERLAND
Bern güneyinde yer alan Bernese Oberland dağları, gölleri, şelaleleri, muhteşem kasaba ve şehirleri ile çok güzel bir bölgedir.
THUN
Thun; Thun Gölü’nün kuzey ucunda “Aare Nehri’nin” iki kenarı ve bu nehrin bir bölümünde yer alan uzun küçük, dar bir adada yer alır. Nehrin iki kıyısı arasındaki bağlantı nehrin ortasındaki adaya iki yönden bağlanan küçük köprüler aracılığıyla sağlanır. Bu köprülerden ikisi çok güzel görünümlü, kenarları çiçeklerle süslü, üstleri çatı ile kaplı “kapalı köprülerdir”. Thun Gölü’ne ulaşabilmek için nehrin iki kıyısından uzun bir süre yürümeniz veya bu yöne giden bir otobüse binmeniz gerekir. Thun’un ilginç coğrafi konumunu içinde gezerken çok fazla anlayamazsınız. Bu nedenle şehrin coğrafi konumunu tam olarak anlayabilmek için Tren İstasyonu’nda bulunan Turizm bürosundan veya hediyelik eşya satan bir dükkandan şehir haritası veya şehrin konumunu gösteren bir kartpostal almanız yararlı olur.
Thun gezmekten keyif alacağınız çok güzel bir şehirdir. Nehrin sol tarafında Tren ve Otobüs İstasyonu bulunur. “Thun Panorama” da şehrin bu tarafında Thun Gölü kıyısında, “Seestrasse” üzerinde yer alan yuvarlak bir binadadır. Thun günlük yaşamını anlatan pano “Marquard Wocher” tarafından 1814 yılında yapılmıştır. Bu müze dünyanın en eski panorama müzesidir.
Şehrin Ada bölümü küçüktür. Adanın iki yüzünde iki katlı tarihi binalar sıralanmıştır. Tarihi binaların arasında kalan adanın ortasından ada boyunca uzanan sokakta (Bälliz) sokak pazarı kurulur. Bu keyifli pazardan çeşitli hediyelik eşyalar alabilirsiniz.
“Eski Şehir” bölümü Nehrin sağ tarafında yer alır. Adanın uzunluğu boyunca tepedeki şatonun eteklerinde kurulmuştur. Kıyıda küçük meydanlar ve özellikle kapalı köprü civarında cafe ve restaurantlar ardı ardına sıralanmıştır. Buradaki cafelerde hemen önündeki adayı seyrederek güzel bir kahve içebilirsiniz. Modern sanattan hoşlanıyorsanız “Kunstmuseum” kıyıda adanın ucundaki kapalı köprüden hemen sonraki alanda göreceğiniz büyük binada yer alır. Eski şehrin ana caddesi nehre paralel uzanan iç taraftaki “Hauptgasse’dir” Bu caddenin “Obere Hauptgasse” bölümü iki katlıdır. Bu bölümde cadde boyunca yürüdüğünüzde cadde seviyesindeki dükkanlardan alışveriş yapabilirsiniz. Daha sonra merdivenlerle cadde seviyesindeki dükkanların çiçeklerle süslü tavanlarına çıktığınızda ve buradaki yol boyunca yürüdüğünüzde bu defa bu seviyesindeki dükkanlardan alışveriş yapmanız söz konusu olur. “Rathaus” bu caddenin üzerinde küçük bir meydandadır. Obere Hauptgase’den 55 ve 57 numaralı binalar arasında bulunan merdivenlerle tepedeki Şatoya “Schloss Thun” çıkabilirsiniz. Buradan şehrin muhteşem görünümünü seyredebilir. “Şövalyeler Odası” başta olmak çeşitli objelerin sergilendiği Şato odalarını ve içindeki “Tarih Müzesi’ni” gezebilir. Şatonun hemen yakınındaki Barok “Şehir Kilisesi’ni” görebilirsiniz.
SPİEZ
Spiez; “Thun Gölü (Thunsee)” güney kıyısında yer alan eşsiz güzellikte küçük bir kasabadır. Göle bakan tepelerde üzüm bağları ve ağaçlar arasında kaybolmuş birbirinden güzel yüzlerce ev bulunur. Dar sokaklarında yürüyerek kısa sürede gezebileceğiniz bu sessiz kasabanın en önemli binaları küçük limana yakın bir tepede yer alan XII. ve XIII. yüzyılda yapılan Şato ile “Romanesk Kasaba Kilisesi’dir”. Dilerseniz limandan belli saatlerde kalkan feribotlarla Thunsee kenarında yer alan küçük şehir ve kasabalara gidebilir. Buharlı gemilerle; çeşitli su sporlarının yapıldığı bu gölde güzel bir göl turu yapabilirsiniz.
INTERLAKEN
Interlaken Thun ve Brienz gölleri arasında kalan dar bir alanda kurulmuştur. Adını XII. yüzyılda burada kurulan bir kiliseden almıştır. Şehir; birçok etkinliğe yakın mesafede olduğu için dağcılar, yürüyüş yapanlar, kayakçılar, dağ trenlerinden hoşlananların konaklama noktasıdır. Bu nedenle bu küçük şehri gezerken çok sayıda turist görebilirsiniz.
Interlaken ilginç bir coğrafi konuma sahiptir. Şehir; Aare Nehri’nin iki kıyısı ile nehrin bir bölümünde nehrin ortasında nehrin iki tarafına ve karadan uzanan parçaya köprülerle bağlanan dar uzun bir ada ile karadan nehrin ortasına uzanan kara parçaları üzerine kurulmuştur. Şehri gezerken bu coğrafi konumu hissetmeniz oldukça güçtür. Bu nedenle Turizm bürosundan bir harita almanız veya Tren İstasyonu yanındaki alanda nehrin içindeki kara parçaları üzerinde dolaşmanız gerekir.
Şehri yürüyerek kısa sürede gezebilirsiniz. Şehrin ana caddesini “Höheweg” oluşturur. Bu uzun caddenin üzerinde oteller, casino, alışveriş yerleri, cafeler, Turizm bürosu ve şehrin ortasında içinde ineklerin gezindiği, yazın bile Jungfrau’nun karlı tepelerini göreceğiniz park “Höhe-Matte” yer alır. Bu caddeye bağlanan cadde ve sokaklarda da çeşitli alışveriş yerleri ve çok sayıda otel bulunur.
Şehir içinde gezilecek yer sınırlı olmasına karşılık şehir konumu nedeniyle size birçok alternatif sunar. Şehirde; funikularla 665 metre yükseklikteki “Heimwehfluh” çıkabilirsiniz. Funikuların kalkış yeri Tren istasyonuna yakındır. İstasyonun önünden geçen caddeden güneye doğru yürüdüğünüzde kalkış istasyonuna ulaşabilirsiniz. Aynı yöndeki “Ruge Ormanı’nda (Chlyne Ruge)” “Tell Açık Hava Tiyatrosu’nda (Tell Freilichtspiel)” yılın belli aylarında Schiller’in “Willhem Tell” oyununu seyredebilirsiniz. Bu oyun ile ilgili bilgiyi Turizm bürosundan alabilirsiniz. Alplerin bitki örtüsünü (fauna) şehrin kuzeyindeki “Harder”’deki hayvanat bahçesinde görebilirsiniz. Buraya Aare Nehri’nin diğer tarafında yer alan “cable car” ile ulaşabilirsiniz. Interlaken’den iki kilometre uzaklıktaki “Wilderswill’den ”kalkan dağ treni ile “Schynige Platosu’na” çıkabilirsiniz. 2000 metre yüksekliğindeki platodan Thun ve Brienz gölleri ile dağların görüntüsünü seyredebilirsiniz. Buradaki botanik bahçesinde Alp bitkilerini görebilirsiniz. Ayrıca dağlardan ve dağ trenlerinden hoşlanıyorsanız Interlaken’in güneyinde “Jungfrau Masifi” üzerinde üç yüksek tepe bulunur. Bunlar; 3970 metre yükseklikteki “Eiger”, 4099 metre yükseklikteki “Mönch” ve 4158 metre yükseklikteki “Jungfrau’dur”. Avrupa’nın en yüksek tren istasyonu 3454 metre yükseklikteki “Jungfraujoch İstasyonu’dur”. Buraya ulaşım konusunda Interlaken Turizm bürosundan bilgi alabilirsiniz. Kayak için Interlaken’e yakın mesafede yer alan kayak merkezlerini Turizm bürosundan öğrenebilirsiniz.
BRİENZ
Brienz “Brienz Gölü’nün (Brienzersee)” doğu ucunda yer alan küçük bir kasabadır. Kasabanın girişinde küçük bir liman, Tren istasyonu ve Turizm bürosu bulunur. Kasabanın içinden boydan boya geçen “Hauptstrasse” üzerinde; tahtadan yapılmış iki katlı çok güzel evler ardı ardına sıralanır. Bu caddeye bağlanan “Brunngasse” tahta evlerin muhteşem örneklerini görebileceğiniz çok güzel bir sokaktır. Brienz İsviçre ahşap işçiliğinin merkezidir. Kasabada ağaç işçiliği ve yaylı çalgıların yapımı ile ilgili okullar bulunur. Brienz’den ahşap hediyelik eşyalar alabilir. Brienz sahil yolunda masmavi gölü ve çevresindeki küçük yerleşimleri seyrederek yürüyebilir. 2349 metre yükseliğindeki “Brienzer Rothorn’a” göl ve dağ manzarası eşliğinde buharlı lokomotif ile çekilen eski tip bir trenle çıkabilirsiniz. Ayrıca vaktiniz ölçüsünde Brienz’in yaklaşık üç kilometre doğusunda bulunan “Ballenberg Açık Hava Müzesi’ne (Freilichtmuseum Ballenberg)” gidebilirsiniz. 66 hektarlık bir orman alanına kurulan müzede yaklaşık 100 adet orijinal İsviçre’nin farklı yörelerinden getirilen ve buraya yerleştirilen ağaç, taş ve tuğla evler bulunmaktadır. Getirildikleri yörelere göre gruplanan evlerin iç mekanları orijinal hallerine uygun olarak döşenmiş, sebze bahçeleri ve hayvanlarla birlikte yaşayan bir çevre oluşturulmuştur. Evlerin bazılarında geleneksel yöntemlerle ürünler üretilmekte ve satılmaktadır.
LUZERN
Luzern ( Lucerne) Orta İsviçre’de yer alır. Luzern Kantonu’nun merkezidir. Almanca konuşulur. İsviçre’nin küçük, sakin, çok güzel şehirlerinden biridir. “Luzern Gölü (Dört Kanton Gölü)” ile göle batıdan bağlanan “Reuss” Nehrinin kenarında yer alır. İnanılmaz güzel dağ ve göl manzarasına sahip, adeta bir masal şehridir.
Şehrin simgesi; üstü tahta bir çatı ile örtülü, kavisli, kenarları çiçeklerle süslü tahta “Şapel Köprüsü (Chapel Bridge /Kapellbrücke)” ile köprüye bitişik “Su Kulesi’dir (Water Tower/Wasserturm)”. 204 metre uzunluğundaki Köprü 1333 yılında yapılmış, 1993 yılında kısmen yanmış, tavan kirişlerinin oluşturduğu üçgenler üzerindeki şehrin koruyucu azizleri, konfederasyon ve şehir tarihi ile ilgili resimlerin bir bölümü tahrip olmuştur. Köprü ve resimler daha sonra aslına uygun olarak onarılmıştır. Ancak bazı resimler kurtarılamamıştır. Çatısı tahta, sekizgen, taş Su Kulesi 1300 yıllarında savunma amaçlı olarak köprüden önce şehir duvarlarının bir parçası olarak yapılmış, daha sonra çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Köprü ise kuleye askeri yol olarak inşa edilmiştir.
Şapel Köprüsü dışında nehrin daha iç tarafında, ona benzeyen, “Mill Brige/Mühlenbrücke/Spreuerbrücke” olarak bilinen ikinci bir köprü daha bulunur. Bu köprünün de üstü tahta çatı ile kaplanmış, tavan kirişlerinin oluşturduğu üçgenler üzerine “ölüm dansı” ile ilgili çok sayıda resim yerleştirilmiştir. Köprünün bulunduğu alanda gölün su seviyesini düzenlemek amacıyla 1860 yılında bir set inşa edilmiştir. Köprü ve onun önündeki meydandan “Mühlenplatz” karşısındaki tepeye baktığınızda halen otel ve restaurant olarak kullanılan “Gütsch Tepesi’ndeki” güzel şatoyu “Chateau Gütsch” görebilirsiniz. Dilerseniz bu Şatoya araba veya cable car ile çıkabilirsiniz. Ayrıca Köprüden sonra kıyı boyunca yürürseniz kıyıda Eski Şehrin kulelerinden birini ve Eski Şehir duvarlarını görebilirsiniz. Eski Şehrin farklı yerlerinden de görebileceğiniz şehir duvarlarının üzerinde 9 kule bulunur. Şehir duvarlarının bir bölümü ile kulelerden üçü halen halka açıktır. Bu kulelerden “Zyt Kulesi’nde” şehrin en eski saati yer alır.
Luzern “Eski Şehir Bölgesi” her iki tahta köprü arasında nehrin kuzey tarafında, nehir ile tepedeki şehir duvarları ve onun üzerindeki kuleler arasında yer alır. Eski Şehir küçük meydanları, meydanlardaki şık çeşmeleri, meydanların çevresinde ve dar sokaklarda yer alan çoğu restaurant, cafe, butik, hediyelik eşya mağazaları ve otele dönüşmüş tarihi binaları ile sıkılmadan dolaşacağınız küçük bir yerdir. Eski Şehir’deki bazı binaların ön cepheleri renkli resim veya çiçek motifleri ile süslenmiştir. Bazı binaların ön cephelerinde heykeller yer alır. ”Korn Meydanı’nda (Kornmarkt)” eski lonca binasının ön cephesinde yer alan; dallarında şehirdeki eski ailelerin armaları bulunan büyük ağaç resmi çok ilginçtir. Aynı meydanda yer alan, bir tarafı nehre bakan, 1606-1612 yılları arasında Rönesans tarzda yapılmış “Belediye Sarayı (Rathaus)” taş kulesi ile çok güzeldir.
Şehir Katedrali Eski Şehir tarafında, onun aksi yönünde, göle bakan tepelik bir alandadır. Caddeden merdivenlerle çıkılan Katedral iki sivri kulesi, Rönesans cephesi, bahçesi ve çevresindeki binalarla geniş bir alanı kaplar. Katedral; eski bir manastırın; iki kulesi dışında yanmasından sonra buraya yeniden inşa edilmiştir.
Katedral’in merdivenlerinin önündeki caddeden veya bu alanda göle açılan caddelerden iç tarafa doğru yürürseniz “Löwen Platz” üzerinde bulunan “Bourbaki Panorama Müzesi’ne” ulaşabilirsiniz. Bir kültür kompleksinin içinde yer alan müze 1870-1871 yılında Prusya Savaşı’ndaki yenilginin ardından “General Bourbaki” komutasındaki Fransız ordusunun İsviçre’ye girişini üç boyutlu bir resim ile yansıtmaktadır. Resim 1881 yılında yapılmıştır. Löwen Platz bağlanan “Lowenstrasse” üzerinde, bir park alanı içinde, kayaya oyulmuş, mızrakla yaralanmış “Aslan Anıtı’nı (Löwendenkmal)” görebilirsiniz. Anıt; Fransız Devrimi sırasında 1792 yılında Kral XVI. Louis ve ailesini korurken ölen 800 İsviçre askerinin anısına yapılmıştır. Aslan Anıtı’nın yan tarafında 20.000 yıl önce buzulların oluşturduğu derin çukurların bulunduğu “Buz Bahçesi (Gletschergarten)” yer alır. Burada konu ile ilgili bir müze bulunur.
Şehrin kuzey tarafında “Lidostrasse” yer alan, taksi veya otobüsle gidebileceğiniz “Swiss Transport Müzesi (Verkehrshaus der Schweiz)” İsviçre’nin en büyük ulaşım müzesidir. İçinde her türlü aracın sergilendiği müze çocuklar kadar büyükler için de gezmesi gerekli son derece keyifli ve eğitici bir yerdir.
Nehrin güney tarafında Spreuerbrücke ayaklarında iki müze daha bulunur. Bu taraftaki en güzel yapı nehir kenarındaki “Cizvit Kilisesi’dir (Jesuit Chirch/ Jesuitenkirche). 1666-1673 yılları arasında Barok tarzda yapılan kilisenin 1893 yılında tamamlanan kuleleri çok güzeldir. Kilisenin az ilerisinde köprünün kenarında bulunan cafe kilise ve nehri görmek için ideal bir yerdir. Kilisenin yan tarafında kıyı yolu üzerinde demir korkuluklu köprünün karşı tarafında ise güzel ön cephesi ile “Luzern Tiyatrosu’nu (Lucerne Theatre/Luzenertheater)” görebilirsiniz.
Nehrin Luzern Gölü’ne bağlandığı yerdeki araç ve yaya trafiğine açık “Seebrücke” nehri, gölü ve gölün iki yakasını seyretmek için ideal bir yerdir. Bu köprünün güneyinde, göl tarafında, üzerinde bir heykel bulunan heybetli bir “Tak” bulunur. Bu Tak’ın arka tarafında şehrin “Tren İstasyonu” yer alır. Turizm bürosu Tren istasyonunun içindedir. Tren İstasyonu önündeki meydandan şehrin farklı yerlerine giden otobüslere binebilirsiniz. Tren istasyonunun yan tarafındaki modern çelik bina “Kültür ve Kongre Merkezi’dir (KKL)”. Bu merkez içinde büyük bir konser salonu ve “Luzern Sanat Müzesi” yer alır. Resimden hoşlanıyorsanız Tren istasyonuna batı tarafından bağlanan “Pilatus strasse” üzerinde Tren istasyonuna yakın bir mesafede yer alan “Rosengart Collection (Stiftung Rosengart)” tam size göredir. Burada Monet, Matisse, Picasso ve diğer ressamlara ait resimleri görebilirsiniz.
Nehir ve göl şehre muhteşem bir güzellik katar. Şehirden keyif alabilmek için nehrin iki kenarında ve şehrin kuzeyindeki kıyıda etrafınızı ve kuğuları seyrederek yürümeniz veya buradaki cafe ve restaurantlarda oturmanız gerekir. Ayrıca farklı bir coğrafi konuma sahip olan gölde, tur yapan teknelere binerek, bu güzel gölün çevresindeki yerleşimleri görebilirsiniz.
Luzern civarında üç dağ bulunur. Bunlar “Pilatus”, “Rigi” ve “Stenserhorn ‘dur”. Bunlardan en turistik olanı Pilatus Dağı’dır. Pilatus Dağı’nın 2070 metrede bulunan platformuna farklı seçenekler kullanarak ulaşabilirsiniz. İlk yol; Seebrücke kuzey kenarında Eski Şehrin girişinde bulunan “ Schwanen Meydanı’ndan (Schwanen Platz)” 1 numaralı otobüse binmek, yaklaşık 15 dakika yolculuktan sonra “Kriens’e” ulaşmaktır. Buradan teleferik ve gondolas ile 30 dakikada tepeye çıkabilirsiniz. Teleferik ve gondolas yıl boyu çalışır. İkinci yol; Kültür ve Kongre Merkezi önünden mayıs – ekim ayları arasında “Alpnachstad” giden teknelere binmektir. Tekne farklı duraklarda durarak 90 dakikada sizi Alpnachstad’a ulaştırır. Böylece göl turu da yapmış olursunuz. Buradan Pilatus Dağ Treni İstasyonu’ndan kalkan dünyanın en dik, bazı yerleri %48 eğilimli, “dişli treni’ne” binmeniz gerekir. Ancak dişli tren mayıs- kasım ayları arasında havanın durumuna göre çalışır. Havanın iyi olduğu aylarda “Altın Tur (Golden Round Trip)” adı ile tüm senekleri kapsayan karma model uygulanır. Bu tur için biletleri Turizm bürosundan alabilirsiniz. Bu seçenekte tekne ile Alpnachstad’a ulaşmanız, buradan dişli trene binmeniz, daha sonra tepeden dağın diğer tarafından inen teleferik ve gondolas ile Kriens’e inmeniz buradan otobüsle şehre dönmeniz gerekir. Durumunuza göre bu seçeneklerden birini seçebilirsiniz. Ayrıca Alpnachstad’a gitmek için trene binip Pilatus İstasyonu’nda inebilirsiniz. Ancak hangi seçeneği seçerseniz seçin bu gezinin en ilginç olan bölümü başka bir yerde binemeyeceğiniz dişli trendir. Dişli trenle Pilatus Dağı’na çıkarken yolda her yaştan insanın belli bir noktaya kadar dağa tırmandığını, buradan trene bindiğini, dağda yürüyüş yapanlar için yiyecek bulundurulan kulübeler bulunduğunu görebilirsiniz. Dağın tepesinde kapalı ve açık seyir platformu ve bir otel bulunur. Tepede farklı süreli yürüyüş güzergahları oluşturulmuştur. Bu güzergahların başlangıcında sağ tarafta yer alan bir tabelada yürüyüş güzergahlarının yönü ve süresi gösterilmiştir. Tepede kalmak istediğiniz süreyi ve havanın durumunu dikkate alarak bu güzergahlardan kısa veya uzun olanı seçebilirsiniz. Kapalı platformdan da dağın her iki tarafının, gölün, şehrin, diğer dağların muhteşem manzarasını seyredebilir. Buradaki cafede yemek yiyebilir. Küçük alışveriş dükkanından alışveriş yapabilirsiniz. Özellikle uygun fiyatlı bir kol saati almayı düşünüyorsanız burada çok güzel kol saatleri bulunur. Tepeye çıkarken hangi mevsim olursa olsun mutlaka kalın giysiler giymenizde, eldiven, şapka, atkı takmanızda, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlıkları olanların tepeye çıkmamasında yarar vardır.
LUGANO
Lugano İsviçre’nin Ticino Kantonu’nda yer alır. “Lugano Gölü” kıyısındadır. Yemyeşil “Brè Dağı” ile “San Salvatore Dağı” arasındaki koyda dağların eteklerindedir. Lugano Gölü kenarında Lugano dışında birçok küçük kasaba ve köy bulunur. Bunlardan “Campione d’Italia” İsviçre topraklarında yer alan küçük bir İtalyan yerleşimidir. “Melide” ise “Swissminiatur” ile tanınır. Bu parkta İsviçre’deki ünlü yapıların 1/25 ölçekte maketlerini görebilirsiniz. Lugano’da konaklayarak dilerseniz gölün kenarındaki köy ve kasabaları otobüs veya tekne ile dolaşabilirsiniz.
Lugano’ya trenle gidebilirsiniz. Tren İstasyonu yamaçta yer alır. Şehri çok kısa sürede yürüyerek veya mini trenle dolaşabilirsiniz. İtalyan etkisinin hissedildiği şehrin ana meydanını “Piazza Della Riforma” oluşturur. Bu meydan sokak kahveleri ve restaurantları ile şehrin en kalabalık yeridir. Meydandaki görkemli bina “Rathaus” Neo- Rönesans tarzda 1844-1885 yılları arasında inşa edilmiştir. Meydanın civarındaki dar alışveriş sokaklarında tarihi binalar, eski saraylar ve küçük kiliseler yer alır. “Cattedrale S. Lorenzo” meydana yakın, göl ile tren istasyonu arasında, tepede yer alan Rönesans tarzında bir katedraldir. Meydanın güneybatısındaki küçük bir meydanda yer alan, XV. yüzyılda yapılmış “Santa Maria Delgi Angioli” Lugano’nun önemli kiliselerinden biridir. Lugano’da kıyı boyunca uzanan heykellerle, çeşmelerle süslü parkta göl, dağlar ve şehir manzarası eşliğinde yürüyerek keyifli vakit geçirebilir. Koşan, yürüyen şık insanları seyredebilir. Tertemiz havayı içinize çekerek dinlenebilirsiniz. Parktan gece ışıklar altındaki şehri ve gölü seyretmek ayrı bir keyiflidir. Vaktiniz varsa şehrin farklı yerlerindeki müzeleri ziyaret edebilirsiniz. Lugano’da mutlaka göl turuna katılmalı, bu kıvrımlı gölün kenarındaki yeşillikler içindeki küçük sevimli yerleşimleri gölden seyretmelisiniz. Lugano’nun güneyinde kalan “Paradiso’dan” kalkan funicularla müthiş bir manzara eşliğinde 10 dakikada, 912 metre yükseklikteki “San Salvatore Dağı’na” çıkmalısınız. Dağdan inanılmaz güzellikte göl, Lugano ve Alp Dağları manzarası seyredebilir. Dağdaki Kilisenin çatısından 360 derece bir bakış açısı ile her yönü görebilirsiniz. “Brè Dağı’na” funicularla çıkmak için şehrin diğer tarafındaki “Castegnola”’dan funikulara binmeniz gerekir.
ZÜRİH
Zürih (Zürich) Zürih Kantonu’nun merkezidir. İsviçre’nin kuzeyinde yer alır. Yaklaşık 380 bin nüfusu ile ülkenin en büyük şehridir. “Zürih Gölü’nün (Zürichsee)“ kenarında, gölün suyunu boşaltan Limmat Nehri’nin” iki tarafındadır. Sakin, huzur dolu, keyifli, yaşam kalitesi yüksek bir şehirdir.
Zürih havaalanından şehre trenle 10 dakikada gidebilirsiniz. Ayrıca havaalanından Luzern, Bern, Basel ve Lozan’a sık aralıklarla trenler kalkar.
Zürih gezilmesi çok kolay, küçük bir şehirdir. Otelinizden veya Tren istasyonunda bulunan Turizm bürosu’ndan alacağınız bir harita ile şehri kolaylıkla keşfedebilirsiniz. Şehirde ulaşım sistemi çok iyi düzenlendiği için günlük bilet veya ulaşım yanında müzelere ücretsiz giriş ve birçok olanak sağlayan “ZürichCard” kullanarak şehri dilediğiniz gibi dolaşabilirsiniz. Oteliniz şehir merkezinde ise yürüyerek kısa sürede şehri keşfedebilirsiniz. Zamanınız sınırlı ise; Tren istasyonunun arka tarafında Landesmuseum yakınında ve nehrin diğer tarafında “şehir turlarının (Excursions)” kalkış yeri bulunur. Buradan; şehri, çevresini, diğer şehirleri ve Liechenstein kapsayan turlara katılabilirsiniz.
Zürih’in ana merkezini “Tren istasyonu (Hauptbahnhof)” oluşturur. Zürih’te her yer Tren istasyonuna göre tarif edilebilir.
Tren istasyonunun arka tarafında 1898 yılında yapılan şatoya benzeyen tarihi binada “İsviçre Ulusal Müzesi (Landesmuseum)” yer alır. Ülkenin en büyük müzesi olan bu müzede İsviçre tarihi geniş bir biçimde sergilenir. Müze pazartesi günü kapalıdır.
Tren istasyonunun üzeri heykellerle süslü ana giriş kapısının önünden Zürih Gölü’ne kadar uzanan “Bahnhofstrasse” şehrin en hareketli ve en önemli alışveriş caddesini oluşturur. Cadde üzerindeki tarihi binalarda pahalı şık dükkanlar, bankalar, cafeler yer alır. Birçok heykelin yer aldığı 1.5 kilometre uzunluğundaki bu cadde üzerinde tramvaylar sürekli çalışır. Caddenin göl tarafına yakın bölümünde bulunan “Parade Platz” tramvay duraklarının bulunduğu bir meydandır. Bu meydanın etrafı alt katlarında şık dükkanların yer aldığı tarihi binalarla çevrilidir. Ana caddeye her iki yönden bağlanan çok sayıda dar sokaklar ise çok şık ve gezmek için çok keyiflidir. Özellikle Bahnhofstrasse ile Limmat Nehri arasında kalan nehrin batısındaki Eski şehir bölgesi; restaurant, butik, antikacı ve müzeye dönüşen eski lonca binaları ve diğer tarihi binaları, çeşme ve heykellerle süslü dönemeçli sokakları, kiliseleri ile şehrin en güzel bölgelerinden biridir. Bu bölgede yer alan dik bir yoldan çıkacağınız ağaçlık tepe “Lindenhof” konumu nedeniyle Kelt yerleşimcilere, bir Roma kalesine ve X. yüzyılda imparatorluk sarayına ev sahipliği yapmıştır. Ancak günümüze bunlarla ilgili hiçbir kalıntı kalmamıştır. Küçük bir çeşmenin yer aldığı bu tepeden nehri ve nehrin doğu kıyısını keyifle seyredebilirsiniz.
Lindenhof yakınındaki bir sokak arasında yer alan tarihi “St. Peter Kilisesi”; üzerinde çapı 8.7 metre olan Avrupa’nın en büyük saatinin yer aldığı, XIII. yüzyıldan kalma çan kulesi ile hemen dikkatinizi çeker.
Nehrin hemen kenarında, küçük bir meydanda yer alan “Fraumünster” şehrin en önemli kiliselerinden biridir. Kilise ilk olarak 853 yılında yapılmış, daha sonra farklı yüzyıllarda, farklı tarzlarda yenilenmiştir. Kilise özellikle “Marc Chagall” tarafından 1970 yılında yapılan dini içerikli, renkli vitrayları ve Romanesk koro bölümü ile tanınmıştır. Kilisenin yan tarafında kıyı boyunca uzanan şık tarihi bina “Stadthause ’dur”.
Fraumünster önünden karşıya bağlanan köprünün hemen kenarında “Grossmünster” yer alır. Nehrin doğu tarafındaki uzun ikiz kuleli bu katedral 1100-1250 yılları arasında IX. yüzyıldan kalma bir kilise üzerine yapılmıştır. Geçmişte Reformasyon’un ana kilisesi olarak işlev görmüştür. Giriş kapısı ve vitrayları dikkat çekicidir. Grossmünster’in hemen yakınında nehir kıyısında şehrin bir diğer önemli kilisesi olan “Wasserkirche” görebilirsiniz. Grossmünster yakınında kara tarafında da İsviçre’nin en büyük saat galerisi olan “Güzel Sanatlar Müzesi (Kunsthaus)” yer alır. Müzede Rembrandt, Chagall, Munch, Picasso, Van Gogh ve Dali gibi birçok ünlü ressamın resimlerini görebilirsiniz. Müze pazartesi günü kapalıdır.
Nehrin doğu tarafı batı tarafı gibi güzeldir. Doğu tarafında kıyı boyunca uzanan “Limmatquai” üzerinde birkaç katlı halen dükkan ve restauranta dönüştürülmüş çok sayıda lonca binası sıralanır. “Belediye Binası (Rathaus)’” da Limmatquai üzerindedir. Limmatquai üst tarafında kıyıya paralel uzanan “Niederdorfstrasse” ve onun devamındaki “Oberdorfstrasse” restaurantların, alışveriş yerlerinin yer aldığı caddelerdir. Araç trafiğine kapalı olan bu caddeler özellikle gece eğlencesinin merkezidir. Bu caddelere bağlanan sokaklarda da son derece güzel binalar, küçük meydanlar ve kiliseler bulunur. Niderdorfstrasse bağlanan sokaklardan birinde Lenin’in bir süre kaldığı evi görebilirsiniz. Evin üzerine bir tabela konmuştur. Evin altındaki hediyelik eşya dükkanının vitrininde de Lenin’in, ilginç küçük bir büstü yer alır. Haritaya bakarak Niderdorfstrasse ‘den daha iç taraflara doğru bir süre yürürseniz “Zürih Üniversitesi” ve “Teknoloji Enstitüsü’nün” görkemli binalarına ulaşabilirsiniz.
Zürih’in Neo-Barok “Opera Binası (Opernhaus)” nehrin göle bağlandığı yerdeki köprüye yakın mesafedeki bir meydandadır. Bu görkemli bina 1891 yılında yapılmıştır. Binanın arka sokaklarında şık dükkanlar ve çok sayıda otel yer alır.
Limmat Nehri şehre muhteşem bir güzellik katar. Şehirden keyif alabilmek için nehrin iki tarafını birbirine bağlayan küçük köprüler üzerinde durup, etrafı seyretmeniz, nehrin her iki tarafındaki sahil boyunca yürümeniz veya buradaki cafelerde oturmanız gerekir. Ayrıca gölün her iki kıyısında da zamanınız ölçüsünde yürüyebilir. Gölün doğu tarafında yer alan büyük parka “Zürichhorn Park” gidebilirsiniz. Landesmuseum’dan kalkan teknelerle Limmat nehrinden şehri seyredebilir. Gölle nehrin birleştiği köprünün hemen yakınından, gölün batı tarafından kalkan, teknelerle zamanınıza göre süreleri değişen çeşitli nehir turlarına katılabilir. Böylece göl çevresindeki küçük kasabaları görebilirsiniz. Şehri, gölü, Alpleri panoramik olarak tepeden seyretmek isterseniz Tren istasyonundan kalkan trenle “Üetliberg” gidebilirsiniz. Tren istasyonundan sık aralıklarla kalkan “S7 Treni’ne” binerek “Winterthur’a” , aynı trenle 15 dakika sonra göl kenarında çok güzel bir ortaçağ kasabası olan “Rapperswill’e” ulaşabilirsiniz.
SCHAFFHAUSEN
Schaffhausen aynı adı taşıyan kantonun merkezidir. İsviçre’nin doğusunda Ren Nehri’nin kuzey kıyısında yer alır. Zürih’ten şehre günebirlik gidebilirsiniz. Şehir Ortaçağ’da nehir taşımacılığı nedeniyle önemli bir ticaret merkezi olmuş ve zenginleşmiştir. Şehrin küçük “Eski Şehir” bölgesi şehrin geçmişteki zenginliğini yansıtan Gotik, Rönesans, Barok ve Rococo binalarla doludur. Tarihi binaların çoğunun ön cepheleri heykel, fresko, rölyef ve vitray pencerelerle süslüdür. Eski Şehrin trafiğe kapalı ana alışveriş caddesi “Vordergasse” ve devamındaki cadde üzerinde birbirinden güzel tarihi bina yan yana sıralanmış, caddenin bağlandığı küçük meydanların ortalarına heykellerle süslü şık çeşmeler yapılmıştır. Bu cadde üzerinde ayrıca XI. yüzyılda yapımına başlanan XVI. yüzyılın başında tamamlanan “St. Johann Kilisesi (Kirche St. Johann)” yer alır. Kilisenin karşı sırasında ise Eski Şehrin en güzel binalarından biri olan “Şövalyeler Evi (Haus zum Ritter)” bulunur. Bu binanın ön cephesi 1568-1570 yılları arasında yapılmış, Roma tarihi ve mitolojisinden esinlenen çok güzel fresklerle süslenmiştir. Haus zum Ritter’in yakınında yer alan “Rathaus” ise 1412 yılında tamamlanmış ve Rönesans tarzında dekore edilmiştir. Rathaus yakınında Ortaçağda pazar yeri olarak kullanılan küçük meydan “Fronwagplatz” üzerinde heykellerle süslü iki güzel çeşme yer alır. Meydanın çevresinde yer alan binalar arasında Gotik, Barok ve Rococo tarzlarının bir arada kullanıldığı “Grosses Haus” Eski Şehrin en güzel binalarından biridir. Vodergasse’nin nehir tarafı yönündeki bir alt sokakta XI. yüzyılda yapımına başlanan, XII. yüzyılın ortalarında tamamlanan “Allerheiligen Manastırı” yer alır. Bu büyük manastır kompleksinin içinde bir kilise ve müze bulunur. Tarihi binalarla dolu Eski Şehri keşfedebilmenin en iyi yolu; birbirine bağlanan sokakları, binaları seyrederek keyifli bir şekilde gezmektir. Bu güzel şehri ve şehrin içinden geçen Ren nehrini tepeden görmek isterseniz Eski Şehrin doğusundaki tepe üzerinde yer alan daire şeklindeki, XVI. yüzyılda yapılmış “Munot Şatosu’na ” çıkabilirsiniz. Ayrıca şehirden kalkan otobüslerle şehre 4 kilometre uzaklıkta bulunan Avrupa’nın en büyük şelalesi olan “Rheinfall” ulaşabilirsiniz. Şelaleyi; bulunduğu alandaki ana yolun altındaki nehir kıyısından veya şelalenin yan tarafında yer alan asansörle ineceğiniz platformdan seyredebilirsiniz.
STEİN AM RHEİN
Stein am Rhein; İsviçre’nin doğusunda, tepesinde bir şato bulunan yemyeşil tepelerin eteklerinde, Ren nehrinin kıyısında yer alır. İsviçre’nin en güzel kasabalarından biridir. Stein am Rhein; Schaffhausen çok yakın olup yaklaşık 19 kilometre uzaklıktadır. Geçmişi Roma dönemine dayanan bu küçük kasabada iki şehir kapısı bulunur. Kasabanın girişinde otopark yakınında yer alan şehir kapısından kasabaya girdiğinizde önünüzde uzanan cadde veya meydan; şehrin kalbini oluşturur. Bu cadde üzerinde ve ona bağlanan ara sokaklarda inanılmaz güzellikte birbirinden güzel, renkli fresklerle süslü, Ortaçağ ve XVI. yüzyıldan kalma yarı tahta evler sıralanır. Evler cephelerindeki süslemelere göre adlandırılır. Trafiğe kapalı, Turizm bürosu’nun da yer aldığı bu alışveriş caddesinin en güzel köşelerinden biri Rathausplatz’dır. Bu meydanda çok güzel bir çeşme ve iki sokağın birleştiği noktada tam köşede “Belediye Sarayı (Rathaus)” yer alır. Rathaus’un arka tarafında XI. yüzyılın sonunda Alman İmparatoru’nun yaptırdığı, kasabanın gelişmesinde önemli rol oynayan Benedikten manastırı “Kloster St. Georgen” bulunur. Manastırın bir parçası olan XII. yüzyılda yapılmış manastır kilisesinin hafif burgulu kulesi mimari açıdan inanılmaz güzelliktedir. Kasabanın ara sokaklarında ve nehir kıyısında gezdikten sonra köprü ile nehrin karşı kıyısına geçebilirsiniz. Ancak kasabanın nehrin karşı kıyısında kalan bölümü Rathaus’un bulunduğu bölge kadar güzel ve özellikli değildir.
APPENZELL
İsviçre’nin doğusunda yer alan Appenzell bir bölgenin adıdır. İki yarı kantondan oluşmaktadır. Bunlar; “Appenzell Ausserrhoden” ve “Appenzell Innerrhoden’dir”. Bunlardan ilki; Protestan ve oldukça sanayileşmiş, diğeri ise Katolik, kırsal ve çok turistiktir. Süt ürünleri özellikle peynirleri ile tanınır. Appenzell Innerrhoden yarı kantonunun merkezi Almanca konuşulan Appenzell kasabasıdır. Yemyeşil bir alanda kurulu, otlaklarında besili koyun ve ineklerin gezdiği kasaba “Sitter nehri’nin” kenarında yer alır. Trenle veya araba ile ulaşabileceğiniz bu kasabanın tarihi bölümünün ana caddesini “Hauptgasse” oluşturur. Turistlerle dolu bu kalabalık dar cadde üzerinde; çok güzel görünüme sahip, her birinin üzerinden İsviçre bayrakları sallanan, renkli tahta evler sıralanır. Bu evler halen otel, restaurant veya cafe olarak kullanılmaktadır. Cadde üzerinde ilerlediğinizde iki ana meydan karşınıza çıkar. Bunlardan “Landsgemeindeplatz” diğerine göre daha büyüktür. Kasabanın kısa sürede gezebileceğiniz birbirinden güzel ve renkli evlerle süslü adeta bir kartpostal görünümlü sokakları bu şirin kasabada konaklamaya gelenleri ağırlayan butik otellerle ve restaurantlarla doludur. Kasabanın hediyelik eşya dükkanlarından yöreye özgü farklı objeler, yöresel peynirler, nehrin kenarındaki otoparkın karşısında bulunan bira fabrikasının satış bölümünden yerel Appenzell biraları satın alabilirsiniz. Dilerseniz kasabanın sokakları arasına dağılmış küçük cafelerde yöresel peynir eşliğinde güzel bir Appenzell birası içebilirsiniz.
-----------
Bu yazı İsviçre’ye farklı zamanda yaptığım iki seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberlerin verdiği bilgiler ve aşağıda yer alan kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Berlitz, İsviçre, Cep Rehberi, Görsel Gezi Rehberleri, Ankara, 2003, ISBN: 975-298-073-2.
Dk, Eyewitnesss Travel Guides, Switzerland, Dorling Kindersley Limited, Great Britain, 2005, ISBN: 1-4053-0292-5.
Escudo de Oro, Guide to Bern.
Escudo de Oro, Guide to Lucerne.
Photoglob AG, Zürich,2007.
Photoglob AG, Switzerland, 2008.
Foundation du Château de Chillon, Chillon, Broşür.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Fribourg_(Sehir)
http://tr.wikipedia.org/wiki//İsviçre
tr.wikipedia.org/wiki/İsviçre_tarihi
SEYAHATLER

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS
Design by MEHMET KEREM PALA
>