KÜBA
Küba (Cuba) Karaipler’de bir ada ülkesidir. Küba Adası, Isla de la Juventud Adası ve 4.159 ada ve adacıktan oluşur. 110.861 km² yüzölçümüne sahiptir. Kuzeyinde ABD, batısında Meksika ve Bahamalar, güneyinde Cayman Adaları ve Jamaika, güneydoğusunda Haiti ve Dominik Cumhuriyeti yer alır.
Küba topraklarında ilk insan buluntuları M.Ö 3500 yılına aittir. Ülkenin ilk sakinlerini Güney Amerika’dan gelen yerliler oluşturur. Adaya M.Ö 1200 yılında Taynolar gelmiştir. Ada 28 Ekim 1492 tarihinde Kristof Kolomb (Latince Christopher Colombus) tarafından keşfedilerek, İspanyol toprağı olarak ilân edilmiştir. Adada ilk kalıcı yerleşim 1511 yılında kurulmuş, İspanya’dan düzenli gemi seferlerinin başlaması ile Havana’nın ticari ve stratejik önemi artmıştır. İşgücü gereksinimini karşılamak amacıyla adaya önce Afrika’dan köleler, 1885 yılında köle ticaretinin yasaklanmasıyla Meksika yerlileri ile Çinliler getirilmiştir. XIX. yüzyılın sonlarından itibaren İspanya ile Küba arasında siyasi ve ekonomik bağlar zayıflamaya, buna karşılık ABD’li sanayiciler şeker üretiminde ve ticaretinde güç kazanmaya başlamışlardır. İspanyolların adada gelişen özerklik talebine karşı çıkması, vergileri arttırması On Yıl Savaşı'na (1868-1878 ) neden olmuştur. Bu savaş sonunda İspanya 1878 yılında yapılan bir anlaşma ile siyasal ve ekonomik reformlar yapmayı kabul etmiştir. Ancak adada sağlanan barış ortamı, ekonomik bunalımın derinleşmesi nedeniyle kısa sürmüştür. 1895 yılında sürgündeki Kübalı şair ve gazeteci “José Marti” sürgündeki siyasi örgütleri bir araya getirerek gerilla taktiklerine dayanan bir bağımsızlık savaşı başlatmıştır. Bağımsızlık savaşına karşı İspanya adaya binlerce asker göndermiştir. Savaş ortamından adadaki şeker üretiminin etkilemesi üzerine ada ekonomisinde etkin olan ABD; Havana limanındaki bir gemisinin batırılmasını bahane ederek İspanya’ya karşı savaş açmıştır.
İspanya’nın 1898 yılında İspanya- Amerikan Savaşı sonunda yenilmesinin ardından imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde öngörülen Küba'nın bağımsızlığı, 1 ocak 1899 tarihinde ABD’nin işgali altında yürürlüğe girmiştir. Küba Devleti'nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan ABD; Küba'nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu'nda bir deniz üssü kurma hakkını elde ettikten sonra 1901 yılında birliklerini adadan çekmiştir. 1909 yılında İkinci ABD müdahalesinden “José Miguel Gomez” döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçimi ortaya çıkmıştır. Özellikle Afrika kökenli Kübalıların siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler sert biçimde bastırılmıştır. Gomez ile birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen cumhurbaşkanlığı çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam konumuna gelmiştir. 1933 yılında ABD’nin desteğiyle “Gerardo Machado” deviren “Fulgencio Batista” uzun yıllar Küba’yı yönetmiştir. Batista zamanında tarım ve hayvancılığın yanısıra turizm ve kumarhane işletmeciliği önemli bir gelir kaynağı haline gelmiştir. Buna karşı işsizlik oranın yükselmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksullaşması ve ekonominin giderek daha fazla dışa bağlanması Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açmıştır.
Küba Devrim süreci; komünist rejimi öngören gruplardan birine liderlik eden “Fidel Castro’nun” 26 Temmuz 1953’ tarihinde 135 gerilla ile birlikte Santiago de Cuba’daki “Moncada Kışlası’na” yaptığı saldırıyla başlamıştır. Başarısızlıkla sonuçlanan saldırının ardından Fidel Castro kardeşi Raul Castro ve diğerleri tutuklanmıştır. Mahkemede "Tarih beni aklayacaktır" diye biten ünlü savunmasını yapan Castro on beş yıl hapse mahkum edilmiştir. Ancak Batista artan siyasi baskılar sonucu 1955 yılında Moncada baskına katılanlar dâhil olmak üzere tüm siyasi mahkumları serbest bırakmak zorunda kalmıştır. Fidel ve Raul Castro Meksika’ya sürgün edilmiş, Castro bu ülkede 1955 yılında “26 Temmuz Hareketi’ni” oluşturmuştur. Harekete Arjantinli devrimci doktor Ernesto Che Guevara de katılmıştır. Castro ve çevresindekiler Meksika’da Kübalı eski askeri lider devrimci Alberto Bayo tarafından eğitilmişlerdir. 1956 yılında Fidel Castro önderliğindeki 82 kişi, 12 kişi kapasiteli “Granma Yatı” ile Küba’ya gelmişlerdir. Ancak örgüt üyelerinin büyük bölümü yattan sahile indiklerinde Batista askerleri tarafından öldürülmüşlerdir. Kurtulanlar Sierra Maestra dağlarında saklanmış ancak bunların büyük bölümü de yapılan hava saldırılarında ölmüşlerdir. Hayatta kalan 12 kişi, başta Fidel Castro, Raul Castro, Camilo Cienfuegos ve Che Guevara olmak üzere devrimci gerilla kuvvetinin lider grubunu oluşturmuşlardır. Sierra Maestra dağlarında diğer grupların desteğini de alarak güçlenen hareket, 1956 yılından 1958 yılının ortalarına kadar Fidel Castro liderliğinde Sierra Maestra dağlarındaki Batista garnizonlarına saldırılar düzenlemiştir. Batista rejimi de bu saldırılara karşılık Küba’daki bazı şehirlerde kanlı eylemler gerçekleştirmiştir. Che Guevara ve Raul Castro da dağlarda Batista taraftarlarına ve Castro düşmanlarına karşı savaşmışlardır. Castro ve arkadaşlarının sayılarının az olmasına karşı başarılı olmalarının temelinde ordunun isteksizliği ile ABD’nin 1958 yılında uyguladığı ambargo etkili olmuştur. Batista'ya önemli miktarda silah ve cephane taşıyan zıhlı bir trenin Che Guevara tarafından Santa Clara’da ele geçirilmesi Havana’ya giden yolun açılmasına neden olmuş, paniğe kapılan Batista 1 Ocak 1959 tarihinde ülkeyi terk ederek Bolivya’ya kaçmıştır. Fidel Castro'ya bağlı bin kişilik bir kuvvetin Havana’ya girmesiyle de ülke için yeni bir dönem başlamıştır.
Toprak reformu ve bazı uluslararası şirketlerin millileştirilmesi başta olmak üzere çeşitli reformlarla Küba halkının desteğini kazanan Fidel Castro; ittifak kurduğu “Küba Sosyalist Halk Partisi” ile birlikte yönetime ağırlığını koymuştur. Toprak reformundan zarar gören ABD şirketlerinin baskısıyla ABD yönetiminin uygulamaya başladığı ekonomik ambargo ile ABD’nin Küba’yı Batista yanlısı ordudan oluşturduğu 2506. Tugay adındaki askeri birlikle “Domuzlar Körfezi Çıkartması” olarak bilinen saldırıyla işgal etmeye çalışması Castro'nun SSCB ile yakın bir ilişkiye girerek sosyalist bir çizgiye yönelmesine yol açmıştır. ABD’nin düzenlediği ve adadaki Guantánamo Üssü’nden de desteklenen “Mongoose Operasyonu” sonucu Küba yeniden işgal edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalınca adaya Sovyet balistik füzeleri yerleştirilmiştir. Ancak Küba'ya yerleştirilen Sovyet balistik füzeleri yüzünden patlak veren “Ekim Füzeleri Bunalımı’nda SSCB’nin izlediği başarısız tutum ülkenin SSCB ile ilişkilerinin kısmen bozmasına neden olmuştur. 1960’larda ABD baskısı nedeniyle artan askeri harcamalar ülke ekonomisini olumsuz etkilemiş, Latin Amerika’daki devrimci hareketlere verdiği destekten dolayı ülke diplomatik yalnızlığa itilmiştir.
1970’lerde ekonomide başlayan düzelme ile birlikte parti ve devlet istikrarlı bir yapıya kavuşturulmuştur. 1979-1982 yılları arasında Bağlantısızlar Hareketi’nin dönem başkanlığını yürüten Küba'nın SSCB ile olan ilişkileri doğrultusunda Angola ve Etiyopya’ya asker göndermesi, bağlantısız bir ülke olan Afganistan’ın SSCB tarafından işgal edilmesine tepkisiz kalması ülkenin Üçüncü Dünya'da bazı tepkilerle karşılaşmasına yol açmıştır. 1980 yılında Kübalı rejim muhaliflerine ABD’ye gitme izninin verilmesi sırasında yaşanan olaylar ve ABD'nin Grenada’ya müdahalesi iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirmiştir.
SSCB tarafından yapılan hibe ve yardımların bu ülkenin 1991 yılında çözülmesi sonucu kesilmesi ile ekonomik bunalıma giren Küba, turizm yatırımlarına yönelmiş, kısıtlı da olsa özel yatırımlara izin vermiştir. Bu dönemde ABD ile ilişkilerde kısıtlı bir iyileşme görülmüştür. 1990'ların sonlarından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği'ne yakınlaşan Küba, bazı Latin Amerika ülkeleri (özellikle Venezuela ve Bolivya) ile yakın ilişkiler kurmuştur. Çin’den mali destek alan ülke Venezuella’da Hugo Chavez’in iktidara gelmesiyle bu ülkeyle yapılan ekonomi anlaşmalar sonucu ekonomik açıdan kısmen rahatlamıştır. 31 Temmuz 2006 tarihinde Fidel Castro başkanlık görevlerini kardeşi Raul Castro’ya devretmiş, 19 Aralık 2007 tarihinde yönetimden ayrılmıştır. Günümüzde ABD, Küba ilişkilerinde belirgin bir düzelme görülmektedir. Bu düzelme çerçevesinde ABD Küba’ya bir büyükelçi atamıştır. Ambargonun yakın bir gelecekte sona ermesi ve ABD-Küba ilişkilerinin normalleşmesi beklenmektedir.
Küba sosyalist bir ülkedir. 14 vilayet/ il /bölge (Province) ve bir özel belediyeden oluşur. “Isla de la Juventud” özel belediyedir. Bölgelerini ise “La Habana”, “Artemisa”, Mayabeque”, “Pinar del Río”, “Matanzas”, “Villa Clara”, “Sancti Spiritus”, “Ciego de Ávila”, “Camagüey”, “Las Tunas”, “Holguin”, “Granma”, “Santiago de Cuba”, “Guantánamo” oluşturur. Başkenti ve en büyük şehri La Habana-Havana, ikinci büyük şehri Santiago de Cuba’dır.
Ülkenin nüfusu yaklaşık 11 milyondur. Geçmiş yüzyıllarda adaya değişik etnik toplulukların yerleşmesi nedeniyle karmaşık bir nüfus yapısına sahiptir. Kristof Kolomb öncesi dönemde sayıları 80-100 bin arası olan ada yerlilerinden günümüzde sadece adanın doğu ucunda yaşayan birkaç aile kalmıştır. Küba nüfusunun % 51'i Mulattolar (Avrupalı ve Afrikalıların karışımı), % 37'si beyazlar, % 11'i siyahlar ve % 1'i Çinlilerden oluşur.
Küba kültüründe İspanya ve Afrika etkisi belirgin şekilde hissedilir. Ülkede ırk ayrımı söz konusu değildir. Her yerde farklı ırktan insanlar birlikte görebilirsiniz Okullarda faklı ırktan çocuklar aynı sırada yan yana oturur. Aynı işte birlikte çalışır. Birlikte yaşar. Birbirleri ile evlenirler.
Küba’lılar ateisttir. Nüfusun sadece %10’unu Katolik inanca sahiptir. Küba’da Devrim’den sonra Batista yönetimine destek verdiği gerekçesi ile çok sayıda din adamı sürgüne gönderilmiş, kiliselerin mallarına el konmuş, Katolik okulları devletleştirilmiş, din yasaklanmıştır. Evlilik parti merkezlerinde yapılmaya başlanmıştır Ancak 1991 yılında din serbest bırakılmış, 1992 yılında Anayasa ile din özgürlüğü güvence altına alınmıştır. 1998 yılında önce Papa 2. John Paul, 2015 yılında da ABD ile Küba arasındaki diplomatik ilişkilerin canlanmasına destek veren Arjantinli Papa Franciscus Küba’ya gitmiş, papa Ateist olan Fidel Castro ile görüşmüş, halk tarafından coşku ile karşılanmıştır. Devrim Meydanı’nda yapılan ayine Raul Castro ve Arjantin Devlet Başkanı da katılmıştır.
Küba’da “Santeria” inancı da oldukça yaygındır. Santeria; Yoruba inanç ve gelenekleri ile Katolik unsurların harmanlandığı Afrika – Karayip inancıdır. Afrika’dan gelen köleler tarafından Küba’ya getirilmiştir. Bu inanca sahip kişiler tamamen beyaz giyinir. Saçlarını beyaza boyarlar. Kıyafetleri ile hemen fark edilirler. Havana’da birçok meydan ve sokakta küçük bir masanın başında fal veya tarot açan Santeria inancına sahip kadınları görebilirsiniz. Santeria inancında altı tanrı bulunur. Bu tanrılara kurban kesilir. Şarkılar eşliğinde dans edilerek bir tür meditasyon yapılır. Dinin içinde Hıristiyan semboller bulunur. Örneğin Siyah Meryem heykelinin başı beyaz bir eşarp ile örtülür. Önüne rom konularak, üzerine parfüm sıkılır.
Küba’da İspanyolca konuşulur. Ancak İngilizce bilen kişi sayısı özellikle turistik yerlerde fazladır. Bu nedenle dil konusunda sorunla karşılaşmazsınız.
Küba yarı tropikal bir iklime sahiptir. Kuru ve yağışlı mevsim olmak üzere iki mevsime sahiptir. Yağışlı mevsim mayıs ile ekim sonu arasındadır. Kuru mevsim kasım ayında başlar. Nisan sonunda sona erer. Ülke Karayip Denizi’nin sıcak suları ve Meksika Körfezi’nin karşısında olması nedeniyle kasırgalardan fazlasıyla etkilenir. Ağustos ile kasım ayları arası kasırga dönemidir. Bu dönemde ülkeye gittiğiniz takdirde tatiliniz kabusa dönebilir. Günlerce otelden çıkamayabilirsiniz. Ancak bu dönem dışında kurak olarak belirtilen dönemde dâhi ülkeye gitseniz ve hava durumu açık, güneşli bir hava olacağını gösterse bile gün içinde aniden bastıran şiddetli bir yağmurla karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle ülkeye giderken yanınızda şemsiye, yağmurluk ve yedek ayakkabı götürmenizde ve şemsiye ve yağmurluğunuzu otelden çıkarken hava güneşli olsa bile yanınızda taşımanızda yarar vardır. Bir anda şiddetli bir yağmur yağabilir. Ardından hiç yağmur yağmamış gibi hemen yakıcı bir güneş çıkabilir. Oldukça yakıcı olan Küba güneşi sizi olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle sabah otelden çıkarken güneş kremi sürmenizde, şapka ve güneş gözlüğünü yanınızda bulundurmanızda da yarar vardır. Sık sık yağan yağmurlar nedeniyle Küba’da hava çok nemlidir. Bu nemi yatağınızdaki çarşaftan, bavulunuzun içindeki giyeceklerinize kadar her yerde hissedersiniz. Bu nedenle klimayı veya bazı otellerde klima yanında tavanda bulunan pervaneyi çalıştırmanız gerekir. Ancak sık yağan yağmurlar aynı zamanda ülkenin inanılmaz güzel bir doğaya sahip olmasına neden olmuştur. Ülkede şehirler arasında seyahat ederken tropik ağaçlarla kaplı, tablo güzellikteki doğaya hayran kalırsınız. Küba’da geceler gittiğiniz mevsime göre değişmekle birlikte serin olabilir. Bu nedenle yanınızda hafif kalın giysiler, Karayip Denizi’ne girmek isterseniz deniz malzemesi, sivrisineklere karşı önlem olarak sivrisinekten koruyucu krem ve odanız için prizlere takılan sivrisinek kovucu küçük aletler almanızda yarar vardır.
Küba Türk vatandaşlarına vize uygular. Bu nedenle gitmeden önce vize almanız gerekir. Yeşil pasaporta sahibi iseniz Küba’ya girişte görevliler sizden de vize isteyebilirler. Zira görevlilerin bir bölümü yeşil pasaporta vize olmadığını bilmediklerinden bu konuda sorun yaşamamak için gitmeden önce Türkiye’deki Küba Büyükelçiliği’nden İngilizce ve Portekizce Türkiye’deki pasaport türleri hakkında bilgi içeren resmi bir yazı almanızda yarar vardır. Ülkeden çıkışta da benzer soru ile karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle aldığınız yazıyı dönüşte de yanınızda bulunmanız iyi olur. Ayrıca gümrük görevlileri giriş pasaport kontrolü sırasında enderde olsa (40-50 kişide bir) seyahat sağlık sigortası belgesi talep edebilir. Bu nedenle seyahat sağlık sigortası yaptırmanız, sigorta şirketinden belgenin Türkçe ve İngilizcesini talep etmeniz gerekir. Bir seyahat şirketi ile giderseniz yeşil pasaport ile ilgili belge ile seyahat sağlık sigortasını şirket size sağlayacaktır. Küba için vize almışsanız vizenizi seyahat sonuna kadar saklamanız gerekir. Zira çıkış işlemleri sırasında vizenizi ibra etmeniz gerekecektir.
Küba’ya bireysel veya bir seyahat şirketinin düzenlediği tur programları ile gidebilirsiniz. Havana dışında ülkenin diğer şehirlerini de dolaşacaksanız daha konforlu bir seyahat için seyahat şirketlerinin düzenledikleri tur programlarına katılmanızda yarar vardır. Zira bu ülkedeki koşullar diğer ülkelerden daha farklıdır. Tur fiyatları seyahat şirketinin seyahat ettiği havayollarına, konaklanılan yerin otel veya casa olmasına ve otelin yıldızına bağlı olarak değişir.
Ülkede iki farklı konaklama seçeneği bulunur. Bunlar; oteller ve “casa” olarak bilinen pansiyonlardır. Otellerin fiyatı yıldızlarına göre değişir. Varadero dışında ülkedeki tüm oteller devlete aittir. Devlet otelleri Devrim’den bu yana çok fazla bakım görmediğinden beş yıldızlı dahi olsalar beklentinizi fazla yüksek tutmamanız, Küba koşullarında en iyi oteller olduğunu unutmamanız gerekir. Casalar ise Kübalı aileler tarafından devlet kontrolü altında işletilen pansiyonlardır. Evinin bazı odalarını pansiyon haline getirmek isteyen Kübalılar devlete vergi ödeyerek, devletin kontrolünde bu odaları turistlere kiraya verebilirler. Bu durumda binanın dışına bir “çıpa” işareti konulur. Çıpa işareti olan yerler diğer binalara göre daha bakımlı ve temiz oldukları için hemen dikkatinizi çekecektir. Casaların fiyatı otellere göre daha ekonomiktir. Kübalı ailelerle birlikte olmak, onların yaşantısına birebir tanık olmak isterseniz casalarda konaklayabilirsiniz. Özellikle Havana Eski Şehir bölgesinde otel ayarında şık casalar bulunur. Ancak casaların tümü beklediğiniz konforu sağlayamayabilir. Oteldeki olanakları casalarda bulamayabilirsiniz. Bu nedenle gitmeden önce konaklama seçeneğinizi her ikisinin de olumlu ve olumsuz yönlerini dikkate alarak belirlemenizde yarar vardır.
Küba’ya Türkiye’den henüz direkt uçuş söz konusu değildir. Avrupa’nın farklı şehirlerinden (Paris, Madrid gibi), Kanada ve Rusya’dan tek aktarmalı olarak farklı havayolu şirketleri ile Havana’ya gidebilirsiniz. Havana dışında ülkenin diğer şehirlerinde de havaalanları bulunur. Bu şehirlere özellikle Kanada ve Meksika’dan uçuşlar söz konusudur. Uçuş süresi ve ulaşım maliyeti seçeceğiniz havayolu şirketine bağlı olarak farklılık gösterir. Ancak uçuş süresi her koşulda uzundur. Ayrıca aktarma sırasında havaalanında da bir süre beklemeniz gerekir. Uzun uçuşlarla ilgili sorununuz varsa bu durumu dikkate almanızda yarar vardır. Ayrıca saat farkının yarattığı sorunları da göz önüne almalısınız.
Küba’da şehirler arası yolculuk için en güvenilir otobüs firması “Viazul’dur”. Ancak birden fazla kişi iseniz taksi de iyi bir seçenektir. İki kişide iki katı fiyata gelse de daha konforlu ve daha az zaman kaybına neden olur. Kişi sayısı arttıkça taksi fiyatı da düşer. Küba’da şehirlerarası otobüsler ve tur otobüslerinin tümü Çin malıdır.
Küba’da şehirlerarası yollarda seyahat ederken yollarda elinde para-CUC- sallayan kadın ve erkekler görürsünüz. “Bu paramla yolculuk etmek istiyorum. Bani arabana al anlamına gelir”. Bu kişiler daha sonra durdurdukları arabaya bindiklerinde arabaya CUC yerine değeri daha düşük olan CUP verirler. Bu durum şoförler tarafından bilinmesine rağmen uygulama gelenekselleşmiştir.
Küba’da şehir içi ulaşımda ise taksi, otobüs, minibüs, bisiklet taksi, coco-taksi kullanılır. Turistler için en iyi ulaşım aracı taksidir. Bazı taksiler 1950 tarihli ABD arabaları, bazıları Rus Lada, bazıları yeni model Peugeot, Skoda veya Mercedes modeldir. Yeni taksilerde taksimetre bulunurken, eski olanlarda taksiye binmeden önce pazarlık yapmanız gerekir. Eski taksilere nostaljik bir şehir turu yapmak için binebilirsiniz. Tarih sayfalarından fırlamış gibi görünen bu arabalarla şehir turu yapmak oldukça keyiflidir. Küba eski araba meraklıları için adeta bir cennettir. Ancak bu arabalar sık sık bozulduklanndan şehir içinde veya şehirler arası yollarda şoförü arabayı tamir etmeye çalışırken, turistleri de arabanın başında beklerken görebilirsiniz. Şehir içi ulaşımda kullanılan dolmuşlar ve otobüsler çok eski, otobüsler ise çok kalabalıktır. Otobüslerde çantanıza dikkat etmeniz gerekir. Bisiklet-taksi ( Bisikletli bir sürücünün arkasındaki bölüme oturulan ulaşım aracı) veya Coco-taksi’ye de (Bir motorun arkasındaki Hindistan cevizine benzeyen bölüme oturulan ulaşım aracı) binebilirsiniz. Ancak bunun için sürücü ile pazarlık etmeniz gerekir. Coco-Taksi’nin fiyatı taksiye göre daha pahallıdır.
Küba’da iki para birimi CUP (Küba Ulusal Pesosu- Peso Nacional) ve CUC (Küba Değiştirilebilir Peso- Peso Convertible) kullanılır. Turistlerin kullandığı para birimi CUC’dur. Bir CUC’u aşağı yukarı bir Euro olarak düşünerek harcamalarınızı ona göre yapabilirsiniz. Küba oldukça pahallı bir ülkedir. Ülkede kredi kartı kullanımı çok sınırlıdır. Bu nedenle yanınızda mutlaka döviz bulundurmanız gerekir. Dolar, Euro, Sterlin ile CUC değişimlerinde komisyon uygulanır. ABD ile Küba arasındaki ilişkilerde son yıllarda yumuşama görülse de ABD dolarında uygulanan komisyon daha yüksek olduğu için yanınızda Euro bulundurmanızda yarar vardır. Küba parasının ülke dışına çıkartılması yasaktır. Ayrıca her iki para biriminin de ülke dışında resmi bir değeri bulunmamaktadır. Paranızı döviz bürosu “Casa de Cambio- CADECA”, bankalar veya otelinizde bozdurabilirsiniz. Döviz büroları ve bankalar yavaş çalıştıkları ve sizden pasaport istedikleri için zaman kaybını önlemek amacıyla dövizi otelde bozdurmanız daha uygun olur.
Küba’da yanınızda sürekli bozuk para bulundurmanızda yarar vardır. Zira birçok Kübalı devletin kendilerine verdiği maaş düşük olduğu için yaşam standartlarını yükseltmek anacıyla ya ek iş yapar veya yaptıkları iş karşılığında turistlerden bahşiş beklerler. Örneğin restaurantta yemek yerken müzisyenler, salsa yapan dansçılar bir iki salsa veya müzikten sonra hemen masaları dolaşır. Para toplar veya kendi CD’lerini size satmak isterler. Turistik alanlarda yerel kıyafetlerle gezen veya ağzında büyük boy bir puro ile oturan kadınlar para almadan sizinle fotoğraf çektirmezler. Fotoğrafını çektiğiniz herkes sizden mutlaka para bekler. Müzede eşinizle sizin birlikte fotoğrafınızı çekebileceğini söyleyen müze görevlisi bile sizden bahşiş bekler. Varadero’da açık büfe sistemi uygulayan lüks tatil köylerinde garsonlar sürekli hizmetten memnun olup olmadığınızı sorar. Sizden bahşiş bekler. Restaurantlarda, otellerde hatta tatil köyünde tuvalet kapısında bekleyen kadınlar sizin onlara bahşiş vermeniz için gözünüzün içine bakarlar Turist otobüslerinin geldiğini gören kadınlar sabun diye yanınıza yaklaşır. Devlet sabun verdiğinden aslında istedikleri sabun değil birkaç CUC’dur. Ancak hiçbir Kübalı siz onlara para ( bahşiş) vermediğinizde ısrarcı olmaz. Sizi bunaltmaz.
Ülkede tüm tuvaletler paralıdır. Ancak tuvaletlerde ödenecek para miktarı belli değildir. Bu nedenle tuvalet kapısındaki küçük tabağa dilediğiniz kadar bozuk para koyabilirsiniz. 1 CUC’dan fazla kağıt para verirseniz paranın üzerini geri alamazsınız. Tuvaletlerin temizliği ise gittiğiniz yere göre değişir. Bir bölümü temiz ve bakımlıdır. Sabun ve tuvalet kağıdı sorunu yaşamazsınız. Tuvalet kağıdı çoğunlukla siz içeri girerken kapıda bekleyen kadınlar tarafından küçük bir parça halinde size verilir. Bazı tuvaletler ise bakımsızdır. Bu tür tuvaletlere karşı tedbir olarak yanınızda ülkeye giderken kozmetikçilerde satılan kağıt sabun ile kağıt mendil götürmenizde yarar vardır.
Ülkede elektrik akımı genellikle 110 volttur. Prizler ince ve çift uçludur. Bu yüzden yanınızda adaptör götürmenizde yarar vardır. Ancak Türkiye’den götüreceğiniz bazı adaptörler işe yaramayabilir. Otellerin bazılarında priz yönünden sıkıntı yaşayabilirsiniz. Bazılarında ise elektrikli aletlerinizin fişleri prize girer. Ancak bu defada bazı elektrikli aletleriniz çalışmayabilir. Casalarda kalacaksanız prizler yine sorun olabilir.
Küba’dan hediyelik eşya olarak; puro, rom, tablo, resim, Alicia kremleri, parfüm, çikolata, kahve ve çeşitli tahta objeler satın alabilirsiniz.
En iyi üç puro markası “Cohiba”, “Romeo y Julieta” ve “Monte Cristo’dur”. Puroların fiyatı boyutuna, markasına ve sayısına göre değişir. Ancak oldukça pahallıdır. Puro devlet tarafından üretildiğinden her yerde fiyatı aynıdır. Sokaklarda satılan purolar ise ev koşullarında yapılmış, puro nemli bir ortamda bulunması gerektiğinden üzerine sağlık için zararlı bir madde dökülerek nemlendirilmiş sahte purolardır. Bu nedenle sokakta satılan puroları kesinlikle almamanız gerekir. Küba’da Türkiye’de bilinenin aksine purolar genç kızların bacaklarında değil, fabrikalarda her yaştaki kadın ve erkek tarafından tezgahların üzerinde sarılır. Kişi başına faturasız ülke dışına çıkarabileceğiniz puro miktarı iki kutudur. İki kutuyu yanınıza iki kutuyu bavulunuza koyarsanız sorun yaşamazsınız. Bu miktarı aştığınız takdirde puroyu ticari amaçla aldığınız düşünülerek sizden fatura talep edilir. Puro nemli bir ortamda bulunması gerektiğinden puro ile birlikte puro saklama kutuları da alabilirsiniz. Kutuyu alırken kutu kapağının kapanma sesine dikkat ederek gerçek saklama kabı olduğundan emin olmalısınız. Bu tür kutular genelde diğerlerine göre biraz daha pahallıdır. Puro saklama kutusunun içine purolarınızı bir parça ıslak pamuk ile birlikte koymanız gerekir. Ayrıca büyük purolar bir defada içilemediğinden puro kesmek için puro kesme makası da alabilirsiniz.
Rom Küba’da Ron olarak bilinir. “Havana Club” devlet tarafından üretilen rom’un markasıdır. Şekerkamışı suyunun damıtılmasıyla üretilen rom yerli hak tarafından genelde sek olarak içilir. Ülkedeki tüm kokteyllerde kullanılır. Romun fiyatı yılına göre değişir. 7 yıla kadar olan romlar kokteyllerde kullanılır ve ucuzdur. Sek içilecek romun en az 7 yıllık olması gerekir. Yıl sayısı arttıkça romun fiyatı ve değeri artar.
Küba’da sokak sanatçılarının yaptıkları yağlıboya tablolarda ülkenin karakteristik özelliklerini görebilirsiniz. Canlı renklerle yapılan çeşitli ebatlardaki tablolarda eski ABD arabaları, Kübalı kadınlar, ülkenin simgesel binaları ve Che Guevara gibi Küba’ya özgü değerler yer alır. Tabloların fiyatı aldığınız yere ve boyutuna göre değişir. Alırken mutlaka pazarlık yapmanız gerekir. Ancak pazarlık payı Asya ülkeleri kadar fazla değildir.
Küba’da devlet tarafından 6 ayda bir doğal malzemelerden üretilen “Alicia” kremleri hem ucuz hem de cilt yapınıza göre değişmekle birlikte genelde cilde çok iyi gelir. Küba seyahatiniz sırasında Alicia güzellik ürünlerinden “propolis’li göz kremi”, “plasentalı gece kremi” ile “gündüz kremi’ni” satın alabilirsiniz.
Ülke yine doğal malzemelerden kendi parfümlerini üretir. Kübalılar evlerinden getirdikleri küçük plastik şişelere devletin ürettiği parfümlerden dilediklerini seçerek doldurturlar. Parfüm dükkanları tıpkı resmi daire gibi belli saatte açılır ve kapanır. Erken gitmişseniz parfüm dükkanı önünde uzun bir kuyruk oluşsa bile içerideki görevli saati gelmeden dükkanı açmaz. Küba parfümlerinden satın almak isterseniz yerel halk gibi plastik parfüm şişelerine sahip olmadığınızdan bu dükkanlardan veya dükkanların kapısı önünde duran sokak satıcılarından plastik bir şişe satın alabilirsiniz. Özellikle Habana Vieja’daki devlet işletmesinde çok farklı ve güzel kokular bulabilirsiniz.
Küba’nın kendi ürettiği kahve ve çikolatalardan da satın alabilirsiniz. Özellikle Havana Vieja’daki Çikolata Müzesi’nde güzel çikolatalar bulunur.
Ülkede Havana dışında henüz internet erişimi söz konusu değildir. Havana’daki bazı otellerde ancak belli bir ücret karşılığı internete girebilirsiniz. Ancak sistem son derece yavaştır. Cep telefonunuz ile Türkiye veya başka bir ülke ile iletişim kurmakta sorun yaşamazsınız. Ancak telefon konuşmasının maliyeti çok yüksektir. Bu nedenle mesaj atmak daha ekonomik olur.
Küba seyahatiniz sırasında yanınıza kullandığınız her türlü ilacı almanızda yarar vardır. Ambargo nedeniyle ülke kendi ilacını üretmek zorunda kaldığından ülkedeki eczaneler sınırlı sayıda ilaç sattıkları gibi kullandığınız ilacın içeriğine uygun ve onunla aynı adı taşıyan ilaç bulmakta zorlanabilirsiniz. Gerçekte Küba çok etkin bir sağlık sistemine sahiptir. Ambargo ve gelir yetersizliği ülkenin kendi ilaçlarını üretmesine, kendi sağlık sistemini geliştirmesine neden olmuştur. Ambargo sonrasında öğrenciler tıp eğitimi için önce SSCB’e gönderilmiş, SSCB yardımıyla tıp fakülteleri kurulmuş, daha sonra ülke kendi doktorlarını yetiştirmeye başlamıştır. Bu doktorlar kısmen yardım amacıyla kısmen gelirleri düşük olduğu için daha fazla gelir elde etmek amacıyla Güney Amerika ve Afrika ülkelerine çalışmaya gitmişlerdir. Yurt dışına çalışmak doktorlar arasında zamanla yaygınlaşmış, binlerce Kübalı doktor, dünyanın farklı yerlerinde çalışmaya başlamışlardır. Bu doktorlar gittikleri ülkelerde para kazandıkları gibi ülkelerine döndüklerinde kendilerine halkın diğer kesimlerine göre daha fazla olanak tanınmış böylece doktorluk mesleği cazip hale gelmiştir. Doktorların gittikleri ülkelerde kazandıkları deneyim de ülkenin sağlık sisteminin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Küba özellikle akciğer kanseri ve lösemi tedavisinde önemli gelişmeler sağlamıştır. Bu nedenle dünyanın farklı yerlerinden ülkeye tedavi amacıyla gelen hastalar bulunmakta, bu amaçla oluşturulan az sayıda hastanede yabancı hastalara hizmet verilmektedir. Küba’da sağlık sistemi tümü ile devletin elinde ve ücretsizdir.
Küba sosyalist bir ülke olduğundan son yıllarda özel sektör yatırımlarına kısmen izin verilse de ülkedeki hemen her şey devlete aittir. Küba’da ambargo nedeniyle temel ihtiyaç maddeleri yanında aklınıza gelebilecek hemen her şey devlet tarafından üretilir. Ayrıca yemek yediğiniz restauranttaki garsonlar, şarkıcılar, revüdeki dansçılar, tur otobüslerindeki şoförler, hediyelik eşya satan tezgahlar dahil olmak üzere ülkedeki tüm çalışanlar devlet memurudur. Maaşlarını devletten alırlar. Maaşlar arasında da büyük farklılıklar bulunmaz. Kübalılar maaş dışında ek bir işte çalışarak, bahşiş alarak, puro fabrikalarında çalışanlar devletin kendilerine verdiği puroları kendileri içmek yerine bunları satarak veya yurt dışındaki yakınlarından gelen gelirlerle bir şekilde yaşam standartlarını yükseltmeye çalışırlar. Bu açıdan özellikle turizm sektöründe çalışanlar diğer sektörlerde çalışanlara göre daha iyi durumdadır. Küba vatandaşlarının 2013 yılına kadar özel davet almadıkça ülke dışına çıkmaları yasaklanmıştır.
Küba’da işgücünün % 21'i tarım sektöründe çalışır. Şekerkamışı, tütün, tropik meyveler, kahve ve pirinç ülkenin önemli üretim ve ihracat ürünleridir. Balıkçılık ve hayvancılık da büyük önem taşır. Nikel ülkenin en önemli madenidir. Turizm son yıllarda büyük bir canlılık kazanmıştır.
Her Küba vatandaşına devlet tarafından belirlenen miktarlarda temel yiyecek maddeleri, sabun, şampuan gibi kişisel temizlik ürünleri ve diğer temel ihtiyaç maddeleri karne ile devlet mağazalarında dağıtılır. 0-6 yaşındaki çocuklarla, 60 yaş üstündekiler için belirlenen miktar diğer yaş grubundakilere göre daha farklıdır. Devlet mağazalarında yer alan panolarda hangi ürünün hangi gün dağıtılacağı belirtilir. Kübalılar bu panolara bakarak mağazaya gelir. Uzun kuyruklar oluşturarak devletin dağıttığı malları alırlar. Bu mağazalar hemen her sokakta bulunur. Dağıtım günleri dışında mağazaların içine girip, çevrenizi bakarsanız raflarda çok sınırlı sayıda ve çeşitte mal olduğunu görebilirsiniz. Kübalılar devlettin dağıttığı dışında daha fazla mal satın almak isterlerse bunu kendi paraları ile almak zorundadırlar.
Küba’da eğitim ücretsizdir. Tüm okul malzemeleri ve okul önlükleri devlet tarafından verilir. Ülkede halkın tümü okur yazardır. Havana dışında diğer şehir ve kırsal kesimde okullar oldukça bakımsızdır. Okullardaki küçük camı ve kapısı olmayan sınıflarda tüm farklı renklerdeki çocuklar bir arada okur. Okulların duvarlarında Che Guevara’nın resimleri mutlaka bulunur. Okullarda çocuklar her sabah ant içerek derse başlar. Öğrencilere 10 dakika günlük haberler okunur. İngilizce ilkokuldan itibaren öğretilmeye başlanır. Okullarda kişisel bakım ile ilgili bilgiler öğretilir. Bu nedenle hava çok sıcak olmasına rağmen Kübalılar ter kokmazlar. Bazı okullarda öğlen yemek verilir. Bazılarında veliler öğle saatlerinde okula gelerek çocuklarını yemek için alır. Sonra tekrar geri getirirler.
Küba’da her Küba vatandaşının devlet tarafından verilmiş bir evi bulunur. Ancak yeni evlenenler ev için sıra beklerler. Sıraları gelinceye kadar veya maddi olanaklarını birleştirmek için aileleri ile birlikte otururlar. Küba’da evlerin ve binaların büyük bölümünde cam göremezsiniz. Bunun yerine ahşap panjur veya demir kepenk kullanılır. Aynı şekilde kapılarda her zaman açıktır. Kapılarda demir parmaklıklar bulunur. Evlerin camsız, kapıların açık olmasının nedeni; havanın çok sıcak olması, evlerin çok azında klima bulunması, camın çok pahallı olması, kapı ve camlar açık bırakılarak evdeki nemin engellenmesi ve tropik fırtınalardır. Küba’da binaların büyük bölümü yıllardır tamirat görmediğinden bakımsızdır. Evler çok küçüktür. Evlerin içinde sadece içinde yaşayanların gereksinimlerini karşılayacak kadar birkaç koltuk, yatak, tüplü televizyon ve az sayıda eşya bulunur. Evlerin duvarında ise mutlaka evin genç kızının şık giysili bir resmi yer alır. Küba’da 15 yaşına giren kız çocukları o gün en şık giysilerini giyer. Ailesi ile birlikte bulunduğu şehrin tüm önemli yerlerini gezer. Fotoğraf çektirir. Ailenin maddi durumuna göre evde veya bir restaurantta ailesi ve yakınları ile birlikte güzel bir akşam yemeği yer. Bu gelenekle kız çocukları büyük bir gururla topluma takdim edilir. İşte evlerin duvarlarındaki resim; kız ve ailesi için çok önemli bir gün olan o gün çekilen resimdir. Birçok evde de sallanan koltuklar evlerin değişmez eşyasıdır. Havanın sıcak olması ve birkaç neslin birlikte yaşaması nedeniyle ülkenin her köşesinde insanlar genelde evlerin dışında binaların önünde oturur. Birbirleri ile sohbet ederler.
.
Küba; Karayip, İspanyol ve Afrika karışımı bir mutfağa sahiptir. Küba mutfağında sarımsak, baklagil, pirinç ve şeker kamışı ağırlıklı şekilde kullanılır. Yemeklerde baharat ve sos kullanımı yaygındır. Ülkede tavuklar hormonsuz, “gezen tavuk” oldukları için oldukça lezzetlidir. Deniz ürünleri arasında özellikle devlet çiftliklerinde üretilen istakoz denenmeye değer lezzettedir. Küba’nın önemli lezzetleri arasında; “tatlı patates”, “Congri (siyah küçük fasulyenin pirinç pilavı ile karışımı)”, “Moros y Christianos( siyah küçük fasulye ile pirincin soğan, sarımsak, kekik, kırmızı ve yeşilbiber, kimyon ve defneyaprağı ile sote edildikten sonra haşlanmasıyla hazırlanır)”, “ Creole Ajiaco (sebze, tavuk ve domuz etli çorba)”, “Picadillo (biber, kırmızı soğan, sarımsak, domates sosu, yağ, sultanas, siyah fasulye ile servis yapılır)”, “Guengue (tatlı)” ve “Poppelia ice cream (Küba dondurması)” sayılabilir.
Ülkede her çeşit tropik meyve bulunur. Tropik meyvelerarasında mango, ananas, avokado, Hindistan cevizi, tarçın elması, mamey ve plantano maço yer alır.
Alkolsüz içecek olarak tropik meyvelerden yapılan meyve sularını içebilirsiniz. Özellikle “Guarapo (şeker kamışı suyu)”, Hindistan cevizi suyu ve mango suyunu deneyebilirsiniz. Hindistan cevizi suyunu içtikten sonra Hindistan cevizinin üst tarafını kestirip içini yemeyi unutmamalısınız. Ayrıca Küba’nın kendi ürettiği kola “Tukola” ile diğer ulusal meşrubatları deneyebilirsiniz. Kahve içmek isterseniz klasik Küba kahvesi “Café Cubano” ve “Café Con Leche” (Café Cubano’ya süt ekleyerek hazırlanan kahve) deneyebilirsiniz. Ancak her iki kahve de son derece serttir. Bu nedenle sert kahve sevenler için uygundur. Su olarak şişe suyu içmenizde yarar vardır. Ancak ülkede henüz marketler bulunmadığından suyu otelinizden veya veya cafelerden alabilirsiniz.
Küba ve Havana’nın simgesi kokteyl’dir. Kokteyllerin tümü rom ile yapılır. Kokteyller arasında “Mojito (taze nane, soda, beyaz rom, yeşil limon suyu, esmer şeker)”, “Cuba Libre (cola, yeşil limon suyu ve kabuğu, rom)”, “Daiquiri (rom, şeker şurubu, yeşil limon suyu, misket limon suyu)”, “Pina Colada (krema, ananas suyu, malibu, rom)” en fazla tercih edilen kokteyllerdir. Kokteyllerin yanında sek rom da içebilirsiniz. Rom ve kokteyllerle birlikte “Tostones (kızartılmış muz)” deneyebilirsiniz. Yerel biralar arasında en fazla “Cristal” ile “Bucanero” tercih edilir.
Küba’da müzik hayatın bir parçasıdır. Ülkede her yerde José Marti’nin eseri “Guantanamera (Guantanamera’lı Kadın)”, Kübalı sanatçı Carlos Puebla'nın 1965 yılında Che Guevara'nın veda mektubundan sonra yazdığı, Afrika'ya gitmek üzere Küba'dan ayrılan Che Guevara’dan söz eden “Commandate Che Guevara”, Bolivya ordusuna ve Che Guevara'ya yazılan “Soldadito Boliviano (Bolivyalı Küçük Asker)”, ve “Chan Chan” şarkıları söylenir ve dinlenir. Salsa ülkenin ulusal dansıdır. Her yaşta Kübalı bu kıvrak dansı çok güzel yapar. Turistik restaurantlar, müzik evleri dışında sahilde veya sokakta salsa yapan gençler görebilir. Sizde bu dansın ritimlerine ayak uydurmaya çalışabilirsiniz.
Küba oldukça güvenli bir ülkedir. Turistler devlet koruması altındadır. Turiste zarar vermek en büyük suçlardan biridir. Ancak otobüslerde, kalabalık yerlerde ve özellikle gece ışıklandırılması yetersiz olan oldukça karanlık olan ara sokaklarda dikkatli olmanızda yarar vardır. Şehir içinde gezerken yanınıza pasaportunuzun fotokopisi ile günlük gereksinimiz kadar para almanız yeterlidir. Pasaportunuzu ve kalan paranızı otelinizdeki kasaya veya bavulunuza kilitleyebilirsiniz. Oteldeki odanızda açıkta para bırakmamaya özen göstermelisiniz.
Ülkeye gitmeden önce ülkenin bugünkü durumunu daha iyi anlayabilmek için Küba tarihi, Fidel Castro, Che Guevara, José Marti, Camilo Cienfuegos hakkında bilgi edinmenizde yarar vardır. Zamanınız ve ilginiz ölçüsünde Küba ve Che Guevara ile ilgili belgesel veya film izleyebilirsiniz.
Aşağıda Küba’da gezme olanağı bulduğum “Havana”, “Pınar del Rio Bölgesi (Pinar del Rio Şehri, Viñales Vadisi, Viñales Köyü, Viñales Ulusal Parkı)”, “Varadero”, “Boca de Guamá”, “Cienfuegos”, “Santa Clara”, “Trinidad” ve “Valle de los Ingenios” hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
HAVANA
Havana, Küba’daki adı ile La Habana ülkenin başkenti, en büyük şehri, siyasi ve ekonomi merkezidir.
Türkiye’den uzun bir yolculuktan sonra ineceğiniz Havana’daki “José Marti Uluslararası Havaalanı (Aeropuerto Internacional José Marti)” küçük bir havaalanıdır. ABD ile ilişkilerin normalleşmesinden sonra havaalanının genişletilmesi planlanmaktadır. Havaalanından çıkmadan önce uluslararası uçuşlara ayrılan uçağınızın indiği 3 numaralı terminaldeki “Infotour” standından şehir haritası satın almanızda yarar vardır. Harita Havana yanında turistik diğer şehirlerin planlarını ve şehrirler arasındaki mesafeleri gösterdiğinden son derece yararlıdır. Yol yorgunluğu ile havaalanından harita almayı unutursanız La Habana Vieja’da, Obispo Sokağı üzerindeki Infotour veya otelinizden satın alabilirsiniz.
Havaalanından çıkar çıkmaz Küba’nın nemli ve sıcak havası size hemen merhaba diyecektir. Havaalanından şehir merkezine taksi ile ulaşabilirsiniz. Taksi ile şehir merkezine giderken ülkeye gece geldi iseniz havaalanının dışı gibi havaalanından şehre giden yollardaki aydınlatmanın da yetersiz olduğunu hemen fark edeceksiniz. Yollardaki evler, sokaklarda otobüs bekleyen insanlar, karanlık bakımsız sokaklar hemen dikkatinizi çekecektir.
Havana deniz kenarında, çok geniş bir alana yayılmış büyük bir şehirdir. Şehir çok sayıda bölgeden oluşur. Ancak görülecek yerler başlıca üç bölgede toplanmıştır. Bunlar; “La Habana Vieja(Eski Havana),” Centro Habana (Havana Merkezi)” ve Vedado ( Yeni Havana)” bölgeleridir.
Şehrin tümünü görmek için en iyi seçenek “Hop on hop off” otobüslerine binmektir. Bu otobüsler üç farklı güzergaha sahiptir. Zamanınız ölçüsünde bu güzergahların tümüne veya bir bölümüne gidebilirsiniz. Şehrin iki bölgesi La Habana Viejaile Centro Habana’yı turistik ve turistik olmayan sokakları ile yakından tanımak isterseniz mutlaka ara sokaklarda yürümeniz veya bisiklet taksilerle sokak aralarında dolaşmanız gerekir. Havana’nın kalbi Vedado Bölgesi’ndeki “Devrim Meydanı’nda (Plaza de la Revolución)” atar. Devrim Meydanı Küba tarihi açısından birçok önemli olaya şahitlik etmiştir. Meydana Batista’nın ülkeden kaçmasından sonra 1959 yılı Ocak ayında önce Che Guevara ondan birkaç gün sonra Fidel Castro ve adamları girmiş, 1961 yılı Mayıs ayında da sosyalist Küba buradan tüm dünyaya ilan edilmiştir. Meydanda her yıl 1 Mayıs’da binlerce kişinin katıldığı, coşkulu gösteriler yapılır. Sabah 7.30-9.30 arasında yapılan 1 Mayıs törenine Fidel ve Raul Castro yanında Latin Amerika devlet başkanları da katılır. Bu büyük meydanın etrafında; Batista döneminden kalan, apartmana benzeyen yıpranmış bakanlık binaları bulunur. Meydanın ortasında 142 metre yüksekliğinde devasa bir “José Marti Anıtı” hemen dikkatinizi çeker. Pazar günü dışında anıta çıkılabilmektedir. Castro’nun Bürosu meydandaki “Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi Binası’ndadır”. İçişleri Bakanlığı Binası’nın üzerinde metal “Ernesto Che Guevara Figürü” ile “Hasta la Victoria Siempre ( Zafer İçin İleriye)” sloganı bulunur. Metal “Camilo Cienfuegos Figürü” Haberleşme Bakanlığı Binası’nın üzerindedir. Meydan çevresinde ayrıca yaklaşık sekiz milyon kitap bulunan “Biblioteca Nacional José Marti” ile “Teatro Nacional” yer alır. Meydanda Fidel ve Raul Castro ile ilgili hiçbir şey göremezsiniz.
Ülkede Havana ve diğer şehirlerde meydanlarda, okullarda hemen her yerde José Marti’nin farklı boyuttaki heykellerini görebilirsiniz. Onun sözlerine Havana ve diğer şehirlerin sokaklarında rastlayabilirsiniz. Benzer şekilde Küba Devrimi’nin liderlerinden Che Guevara’nın resimleri hemen her yerdedir. Buna karşılık Camilo Cienfuegos ve Fidel Castro’nun resimlerine daha az rastlarsınız. Şehirlerarası yolların kenarlarında zaman zaman Fidel Castro’nıun sözlerini içeren tabelalar bulunur. Fidel Castro halk tarafından sevilen bir liderdir. Küba halkı kendine yakın bulduğu Fidel Castro’ya sadece adı ile “Fidel” hitap eder. Ayrıca ülke ekonomisine sağladığı katkıdan dolayı birçok yerde tek başına veya Fidel Castro ile birlikte Hugo Chavez’in resimlerini görebilirsiniz. Duvarlarda veya yollarda İspanyolca devrim sloganları göze çarpar. Bunlar arasında en fazla kullanılan “Patria o Muerte” Vatan ya da Ölüm” anlamına gelir
Vedado Bölgesi’nde kıyıya yakın mesafede yer alan iki otel Küba tarihinde önemli rol oynar. Bunlardan “Havana Üniversitesi (Universidad de la Habana) yakınındaki “Hotel Habana Libre” Havana alındıktan sonra Castro'nun askerlerinin konakladığı yerdir. Bu tarihi otelin lobisinde fotoğraf çekebilirsiniz. “Hotel Nacional ” ise1930 yılında inşa edilmiş, Neo-kolonial tarzı büyük bir oteldir. Otel bir dönem mafyanın merkezi olmuştur. Birçok ünlünün kaldığı, siyasi olayın yaşandığı, Küba tarihinde önemli yeri olan otelin deniz manzaralı muhteşem bahçesindeki küçük barın duvarları otele gelen ünlülerin resimleri ile doludur. Otelin içinde küçük bir müze de bulunur. Devrim sonrası yenilenmemesine rağmen otel hâla Havana’nın en fazla tercih edilen otellerinden biridir. Hotel Habana Libre önünden geçen “La Rampa” Vedado bölgesinin önemli caddelerinden biridir. Cadde özellikle geceleri kalabalıktır. Vedado bölgesinde genelde yüksek katlı binalar bulunur. Bu bölgedeki binalar La Habana Vieja ve Centro Habana göre daha bakımlıdır. Sokaklar daha düzgündür.
Centro Habana’da ise en görkemli bina “Capitolio Nacional’ binasıdır. Bina ABD Washington’daki Amerikan Kongre Binası’na benzer. Devrime kadar bina Küba Kongresi olan hizmet vermiştir.
Capitolio Nacional kara tarafında “Parque de la Fraternidad” yer alır. Bu parkın yanındaki cadde kenarındaki “Hint Çeşmesi (Fuente de la India)” 1837 yılında yapılmıştır. Park ile Capitolio Nacional arasındaki “Dragones” kıvrılarak Capitolio Nacional arka tarafındaki “Çin Mahallesi’ne” gider.
Capitolio Nacional deniz tarafında muhteşem bir bina olan “Gran Teatro de La Habana” bulunur. 2.000 kişilik tiyatroda Ulusal Küba Balesi ve Devlet Operası’nın gösterileri yapılır. Tiyatronun yan tarafında “Cabaret Nacional” ve “Hotel Inglaterra” yer alır.
Şehrin önemli caddelerinden “Paseo de Marti (Del Prado)” Capitolio Nacional ile kıyıdaki “Castillo de San Salvador de la Punto” arasında uzanır. Caddenin kenarında renkli, birkaç katlı koloni tarzı evleri görebilirsiniz. Geçmişte çok güzel olduğu belli olan bu evlerin büyük bir bölümü halen çok kötü durumdadır. Gidiş ve dönüş yönü bulunan geçmişte şehrin en önemli ve şık caddesi olan Del Prado Caddesinin ortasındaki ağaçlık alanda aslan heykelleri dikkatinizi çeker. Buradaki süslü perforje sokak lambaları kale topları eritilerek yapılmıştır. Cadde üzerinde çok sayıda eski Amerikan arabası görebilirsiniz. Capitolio Nacional, Hotel Inglaterra veya Devrim Müzesi civarında müşteri bekleyen bu arabalardan birine binerek sizde bir saatlik nostaljik şehir turu yapabilirsiniz. Ancak arabalara binmeden önce mutlaka pazarlık etmeniz gerekir.
Gran Teatro de La Habana karşı tarafında yer alan “Parque Central” Centro Habana’nın küçük, güzel parklarından biridir. Parkın ortasında küçük boyutta bir “José Marti Heykeli’ bulunur. Parkın kenarındaki sokak üzerinde yer alan “Museo Nacional de Bellas Artes- Arte Universal” M.Ö 500’den günümüze Avrupa ve Latin Amerika tabloları ile antik Yunan ve Roma eserlerini görebileceğiniz güzel bir müzedir. Heykelin karşısındaki iki sokaktan müzenin tarafında kalan “Calle Obispo” Habana Vieja’nın en önemli sokaklarından biridir. Park ile “Plaza Armas’ı” birbirine bağlar. Sokağın köşesinde yer alan “El Floridita Bar” şehrin en tanınmış barlarından biridir. Barın içine girdiğinizde Küba’da uzun yıllar yaşayan ABD’li Oskar ödüllü yazar “Ernest Hemingway’in” bara yaslanmış, gerçek boyutta bir heykelini görebilir. Onun en sevdiği kokteyl olan Daiquri içebilir. Muz kızartması yiyebilirsiniz. Ancak barın fiyatları oldukça yüksektir. Turistlerle dolu, oturacak yer bulmak için kapıda sıra beklemeniz gereken barın duvarlarını yazarın fotoğrafları süsler.
Parque Central’’in hemen yakınında deniz tarafında Küba sanatı ile ilgili eserlerin sergilendiği “Museo Nacional de Bellas Artes- Arte Cubano” ile “Devrim Müzesi (Museo de la Revolucion)” bulunur.
“Devrim Müzesi (Museo de la Revolucion)” pazartesi günleri kapalıdır. Diğer müzeler gibi Devrim Müzesi’ne girişte büyük çanta ile müzeye girmenize izin verilmez. Bu nedenle değerli eşyalarınız için yanınıza küçük bir çanta almanızda yarar vardır. Devrim Müzesi devrimden önce başkanlık sarayı olarak kullanılmıştır. 1920 yılında tamamlanan Neo-klasik bina giriş ve iki kattan oluşur. Müzenin giriş katında giriş kapısının sağ tarafında, bahçeye çıkan koridorun duvarında Batista, Reagan, baba ve oğul Bush'ların karikatürleri ile devrimine neden oldukları için bir teşekkür yazısı yer alır. Bu koridordan çıkılan müzenin bahçesinde ise devrimde ölenlerin anısına sonsuza dek yanacak olan “sönmeyen ateş”, Fidel Castro’nun Domuzlar Körfezi Çıkartması’nda kullandığı tank, cam bir yapı içinde Castro ve arkadaşlarının Küba’ya gelirken bindikleri “Granma Yatı (Memorial Granma)” bulunur (Müze bahçesinde sergilenenleri müzeye girmeden yoldan geçerken de görebilirsiniz).
Giriş katından birinci kata çıkan merdivenlerin duvarında bazı kurşun delikleri dikkat çeker. Bu delikler 35 devrimci üniversite öğrencisinin 13 Mart 1957 tarihinde saraya düzenledikleri saldırıdan kalmıştır. Bu öğrencilerden 32’si vurularak öldürülmüştür. Batista müzenin ilk katındaki çalışma odasının girişinde geçmişte aynanın arkasında gizli olan merdivenlerden kaçarak bu saldırıdan kurtulmuştur. Müzenin ilk katında bu dönemde çalışma odası ve toplantı odası olarak kullanılan odaları görebilirsiniz. Bu kattaki koridorda ayrıca Küba Devrimi’nin kahramanlarının küçük bronz heykeli bulunur.
Müzenin ikinci katı Küba Devrimi ile devrim sonrası döneme ayrılmıştır. Müzede devrimle ilgili her türlü araçlar, silahlar, yazılar ve fotoğraflar sergilenir. Castro’nun savunmasını yazdığı daktilo, mahkemede savunma sırasında çekilmiş fotoğraf, Che Guevara ve Camilo Cienfuegos’un gerçek boyutlu balmumu heykelleri, Batista rejiminin kullandığı bazı işkence aletleri, Che Guevara’nın beresi, silahı, tüfeği, Camilo Cienfuegos’un şapkası, tüfeği, Raul Castro’nun botları, gerillaların kullandığı radyo vericisi bunlardan bazılarıdır.
“Castillo de San Salvador de la Punto” Centro Habana’nın önemli köşelerinden biridir. Denizin kıyısında, tam burunda duran kalenin önündeki park alanındaki devasa heykel “Máximo Gómez” anısına yapılmıştır. Castillo de San Salvador de la Punto’nun bir tarafında “Ave. Antonio Maceo (Malecón)” diğer tarafında “Av. Carlos Manuel de Cespedes-Av. Del Puerto” yer alır.
Malecón yaklaşık 8 kilometre uzunluğunda, yoğun bir trafiğe sahip, trafik ışıkları bulunmayan geniş bir caddedir. Bu caddenin deniz tarafındaki kaldırım gündüz ve gece denizi seyretmeye gelen, spor yapan, yürüyen, sohbet eden her yaşta insanla doludur. Akşamları özellikle gençler geniş beton set üzerine oturup, müzik çalar, eğlenirler. Açık deniz olduğu için özellikle fırtına ve yağmur sonrasında deniz dalgaları deniz içinde oluşturulan setlere rağmen bu beton setleri aşarak adeta bir şelale gibi kaldırımı, caddeyi ve burada yürüyenleri ıslatır. Caddenin kara tarafında ise Centro Habana tarafında eski, Vedado ve daha sonraki bölgelerde nispeten daha yeni yüksek katlı binalar, hastaneler, stadyum, bazı anıtlar yer alır. Centro Habana bölgesinde kalan bölümünde bazı binaların altında küçük cafeler bulunur. Bu binalar arasında en görkemlilerden biri Vedado bölgesinde tepelik bir alanda yer alan Hotel Nacional binasıdır.
Havana’da İstanbul’daki Haliç Körfezi’ne benzer bir körfez “Bahai de la Habana” bulunur. Castillo de San Salvador de la Punto körfezin başında inşa edilmiştir. Körfezin diğer tarafında da bir deniz feneri ile “Castillo de los Tres Reyes del Morro” yapılmıştır. Geçmişte körfezi korumak amacıyla her iki kale arasına demir zincir çekilmiştir. Günümüzde her iki kıyı arasında ulaşım suyun altında inşa edilen tüp geçitle sağlanmaktadır. Dilerseniz taksi ile veya hop on hop off ile bu alt geçitten geçerek Morro Kalesi’ne gidebilir. Kaleden Malecón ile Habana Vieja bölgesinin manzarasını seyredebilirsiniz. Kaleden şehir çok güzel görünür.
Castillo de San Salvador de la Punto ile Habana Vieja’da bulunan “Castillo de la Real” arasında körfez boyunca “Av. Carlos Manuel de Céspedes-Av Del Puerto” uzanır. Bulvarın kara tarafında Habana Viaja’yı çevreleyen geniş bir park alanı bulunur. Morro Kalesi’nin bulunduğu körfezin karşı kıyısındaki tepeler 1962 Krizi’nde SSCB tarafından füzelerin yerleştirildiği yerdir. Bu kıyıda 18 metre yüksekliğinde büyük bir “İsa Heykeli” hemen dikkatinizi çeker. Heykel 1958 yılında yapılmıştır. Bulvarda Katedral Meydanı’nın yakınında, kara tarafında, yolun kenarında, “Atatürk Büstü” bulunurı. Büstün altındaki kaide üzerinde "Yurtta sulh, cihanda sulh" Türkçe ve İspanyolca olarak yazılmıştır. Büstün 19 Mayıs 1995 tarihinde açılışı yapılmıştır. İstanbul Esenyurt’ta da aynı tarihte Abdullah Baştürk Parkı’nda Rosé Marti’nin büstü açılmıştır
Centro Habana’nın ana caddeleri dışındaki ara sokakları hem Vedado hem Habana Vieja yönünde çok bakımsızdır. Buradaki çok katlı onarılmamış binalarda insanlar büyük bir zorluklar içinde yaşarlar. Oteliniz Vedado bölgesinde ise ve gece otelinize yürüyerek gidecekseniz Centro Habana’nın ara sokakları yerine daha kalabalık olan El Malecón üzerinden yürümeniz daha güvenli olur.
Habana Vieja şehrin 1982 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan bölgesidir. Bu bölgede birbirine yakın mesafede dört ana meydan bulunur. Habana Centro’daki Parque Central ve civarına bağlanan tüm sokaklar bu meydanlardan birine çıkar.
Bu meydanlardan “Katedral Meydanı (Plaza de la Catedral)” “Catedral de la Habana” ev sahipliği yapar. Katedralin çan kulelerine bakarsanız ilginç bir biçimde birinin diğerinden daha geniş olduğunu görürsünüz. Meydanda yerel Küba kıyafetleriyle turistiklerle 1 CUC karşılığı fotoğraf çektirmek için bekleyen kadınlar gezinir. Meydanın köşesinde geçmişte saray halen restaurant olarak kullanılan 1760 yılı yapımı binanın önünde beyaz giysili fal ve tarot için turist bekleyen kadınları durur. Gençler Küba resimleri ve sahte puro için yolunuzu keser. Meydan ve meydanın çevresinde çok sayıda tarihi bina görebilirsiniz. Bunlar arasında koloni dönemine ait mobilyaların ve dekoratif sanat eserlerinin sergilendiği “Museo de Arte Colonial”, Resim Müzesi ve Resim Galerisi olarak kullanılan “Centro Wilfredo Lam” , XVIII. yüzyıl yapımı “Casa de Lombillo” 1746 yılı yapımı “Palacio del Marques de Arcos”, Grafik ve baskı atölyesi “Taller Experimental de Grafica” sayılabilir.
Katedral Meydanı’na farklı yönlerden Habana Vieja’nın tarihi, bakımsız sokakları bağlanır. Bu sokaklardan Katedrali arkanıza aldığınızda sağınızdaki sokakta bulunan “La Bodeguita del Medio” Hemingway’in Küba’da yaşadığı dönemlerdeki favori barlarından biridir. Dışı ve içi turistlerle dolu olan bu küçücük barda mojita içmek için uzun bir süre sıra beklemeniz gerekir. Barın duvarı çeşitli ülkelerden gelen turistlerin yazdığı yazılarla doludur. Türkçe yazılarda görebilirsiniz. Bar kapısının yanında duvarın kenarında ağzında kocaman bir puro ile turistlerle 1 CUC karşılığı resim çektiren Kübalı yaşlı bir kadın oturur. Barın çevresindeki gençler yine size bir şeyler satmaya çalışır.
Katedral Meydanı yakınında deniz yolu tarafından bulunan “Castillo de la Real Fuerza” korsanlardan korunmak amacıyla yapılmış, daha sonra devlet arşivi, kütüphane olarak kullanılmıştır. Günümüzde deniz müzesine ev sahipliği yapmaktadır.
Kalenin yakınındaki “Plaza de Armas” koloni dönemine ait barok binalarla çevrilidir. Bu binaların bir bölümü cafe ve restauranta dönüştürülmüştür. Meydanın ortasındaki küçük yeşillik alanda “Carlos Manuel de Céspedes Heykeli” bulunur. Bu yeşillik alanının içi ve çevresi ikinci el kitap satan satıcıların tezgahları ile doludur. Müze “El Templete ” meydanın deniz tarafındadır.
Meydandaki en görkemli yapı “Palacio de Los Capitanes Generales” halen “Havana Kent Müzesi’ne (Museo de la Cludad)” ev sahipliği yapmaktadır. Binanın ön cephesindeki meydanın zemini meydanın diğer tarafları gibi parke taşları ile değil meydandaki nal seslerinin bu sarayda yaşayanları rahatsız etmemesi için ahşapla kaplanmıştır. Sarayın ağaçlarla süslü avlusunun ortasında Kristof Kolomb’un heykelini görebilirsiniz. Saray sömürge döneminde İspanyol valisinin konağı, Küba Devrimi’nden sonra bir süre Belediye Sarayı olarak kullanılmış, daha sonra müzeye dönüştürülmüştür. Sarayın açık kapısından sadece avluya bakmak yerine ufak bir ücret ödeyerek sarayın İspanyol tarzı mimarisini daha iyi görmek için içine girmenizde yarar vardır. Avlusu yanında içi de çok güzel olan sarayın giriş katında sömürge döneminde kullanılan arabaları, dini objeleri, üst katlarında ilk Küba bayrağını, Küba’nın İspanyol egemenliğinden kurtulması için savaşan generallerin resimlerini, ve eşyaları görebilirsiniz.
Müzenin yan tarafından meydana bağlanan “Calle Obispo” Habana Vieja’nın en kalabalık sokaklarından biridir. Infotour Bürosu’nun da bulunduğu bu sokak Centro Habana’daki Parque Central’e kadar uzanır. Sokağın kuytu bir köşesinde küçük bronz Sancho Panza Heykeli sokaktan geçenlere bakar. Aynı zamanda alışveriş caddesi olan bu sokakta çok sayıda hediyelik eşya dükkanı görebilirsiniz. Sokağın köşesinde yer alan “Hotel Mundos” Hemingway’ın kendi çiftlik evini almadan önce konakladığı oteldir. Otelin zemin katında giriş kapısının tam karşısındaki duvarda yazarın resimlerini görebilirsiniz. Yazarın otelde konakladığı oda ise halen muhafaza edilmektedir.
Plaza Armas yakınındaki “Plaza de San Francisco de Asis” küçük bir meydandır. Bu meydanın çevresinde “Basilica Menor de San Francisco de Asis” , “Aslanlar Çeşmesi”, çok güzel bir bina olan Ticaret Odası “Lonja del Commercio” ve “Feribot Terminali” yer alır. Meydandaki cafe güzel bir kahve molası vermek ve çevreyi seyretmek için ideal bir yerdir. Bazilikanın önündeki yoldan ilerlerseniz sağ taraftaki küçük bir sokakta Batista’nın ülkeyi gezerken kullandığı “zırhlı treni” görebilirsiniz. Bu sokağa bağlanan dar sokaklarda da şehrin tarihi kanalizasyon sisteminin kalıntılarını görebilirsiniz.
“Küba Rom Müzesi (Museo del Ron)” Feribot Binası ile Plaza de San Francisco de Asis arasından geçen caddenin üzerindedir. Habana Club’ın eski üretim yeri olan bu müzede bir görevli sizi müzeyi gezdirerek, rom ile ilgili ile ayrıntılı bilgiler verir. Arzu ederseniz müzenin satış yerinden farklı fiyatlardaki ve kalitedeki Habana Club marka romlardan satın alabilirsiniz. Müzenin giriş katındaki “Bar Habana Club’da” Buena Vista olarak bilinen 1950'lere özgü Küba müziğini yemekli veya yemeksiz olarak izlenebilirsiniz.
Plaza Armas ile Plaza Vieja arasındaki “Calle Mercaderes” Habana Vieja’nın en kalabalık ve bakımlı sokaklarından biridir. Çok sayıda şık yemek yerinin bulunduğu bu sokakta kültür evleri, küçük parklar, heykeller, galeriler, Çikolata Müzesi ve diğer bazı müzeler yer alır. Sokaktaki en ilginç binalardan biri Plaza Vieja yakınındaki “anne ve çocuk sağlığı merkezidir”. Bu merkezde hamile kadınlara doğum yapıncaya kadar hamilelik ve çocuk bakımı ile ilgili bilgiler verilmekte, çocukların sağlıklı doğması için doğum pilatesi öğretilmektedir. Bu binanın karşı tarafında da çocuklar dışında tüm Kübalıların üye oldukları devrim komite merkezlerinden biri bulunmaktadır.
Plaza Vieja ise diğer meydanlara göre daha büyük ve çevresindeki onarılmış renkli binalarla daha güzeldir. Meydanın Calle Mercedes ile birleştiği noktada köşede yer alan “Camara Oscura’nın” tepesine saat 17.00’e kadar küçük bir ücret ödeyerek çıkıp, bölgenin resmini çekebilirsiniz. Meydanın bir diğer köşesinde yer alan “Cafe el Escorial” güzel bir kahve ve pasta molası vermek için ideal bir yerdir. Cafenin tam karşısında diğer köşedeki barda ise Küba birası içerek meydanı seyredebilirsiniz.
Havana Vieja sokaklarında turistik eşya satan dükkanlar bulunmakla birlikte daha uygun fiyata hediyelik eşya almak isterseniz Plaza Vieja ve Rom Müzesi’ne yakın mesafede deniz kenarında sabit bir alanda kurulu “Almecenes San Jose Resim ve El Sanatları Pazarı’na gitmeniz gerekir. Burada her tür el sanatları, resimler, cam eşyalar, takılar, elbiseler, aklınıza gelecek her şey bulunur. Alışveriş yaptıktan sonra hemen yanında kıyıdaki eski bira fabrikasının yerine yapılan birahanede biraz sıra bekledikten sonra denizi seyrederek yerel bira Bucanero içerek dinlenebilirsiniz.
Habana Vieja’yı keşfetmenin en iyi yolu bu meydan ve sokaklar dışında turistlerin girmediği ara sokaklara girmek bu sokaklarda “gündüz saatlerinde” bisiklet taksi ile veya yürüyerek dolaşmaktır. Bu sokaklar tıpkı Centro Habana’nın ara sokakları gibi son derece bakımsız perişan haldedir. Bu ara sokaklara girdiğinizde yine turistlerin dolaştıkları sokaklardan daha farklı bir ortamla karşılaşır. Burada yaşayan insanları inciltmemek için fotoğraf çekmek istemezsiniz. Bu sokaklardaki birkaç katlı yıkık, dökük apartmanlarda veya tek katlı evlerde insanlar, hijyenik olmayan ortamda yaşarlar. Kaldırımlar kırık, asfalt bozuktur. Birçok yerde çöp yığınları birikmiştir. Yemek yerleri son derece bakımsız ve hijyenden uzaktır. Açık kapılar, camsız pencerelerden evlerin içine bakmaya çalıştığınızda küçücük evlerde eski tüplü televizyonlar, az sayıda kırık dökük eşya gözünüze çarpar. Evlerin içi kalabalıktır. Sokaklarda evlerinin kapılarının önünde toplanan birbirleri ile sohbet eden kadın ve erkekler size ve sizin gibi bu sokaklara giren turistlere bakar. Sizde onlara bakar. Birazda çekinerek yürürsünüz.
Küba’da birçok yerde gece çeşitli şovlar düzenlenir. Bu şovlar içinde “Tropicano Show” 200 dansçıdan oluşan ünlü bir şovdur. 1930’lardan kalma bir açık hava sahnesine ve ışık sistemine sahiptir. Şov’da yer alan dansçıların hepsi Kübalı ve devlet memurudur. Her gece yapılan şovun fiyatı ise oldukça yüksektir. Şovu görmek isterseniz bu konuda otelinizden bilgi alabilirsiniz.
Havana’da denize girmek isterseniz şehre yakın mesafede güzel plaj alanları bulunur. Infotour’dan plajlar konusunda bilgi aldıktan sonra taksi ile gidebilirsiniz. Plajları görmek için Hop on hop off otobüslerine de binebilirsiniz Bu otobüslerin güzergahlarından biri plaj bölgesine gider.
PINAR DEL RĺO BÖLGESİ
Küba’nın muhteşem doğası ile en güzel bölgelerinden biridir. Merkezini “Pinar del Río Şehri” oluşturur. Bölge sınırları içinde UNESCO Dünya Biyosfer Rezervi Listesi’nde yer alan “Península de Guanahacabibes”, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan “Valle de Viñales” ile dalış ve yüzmeye uygun sahiller ve mağaralar bulunur.
Bölgenin en fazla ziyaret edilen yeri Viñales Vadisi ile Pinar del Río Şehri’dir. Bu yerlere Havana’dan otelinizden, Infotour veya tur şirketlerinden (Cubatur, Havanatur, Paradiso, Cubanacan Viajes) alacağınız günlük tur ile gidebilirsiniz. Bölgeyi daha ayrıntılı görmek isterseniz Pinar del Río Şehri veya Viñales Köyü’nde konaklamanız daha uygun olur.
PINAR DEL RĺO ŞEHRİ
Pinar del Río Şehri yaklaşık 200.000 nüfusa sahip, Havana’dan 147 kilometre uzaklıkta küçük bir şehirdir. Bir veya iki katlı koloni tarzı renkli evlerden oluşur. Evlerin bir bölümü pansiyon olarak kullanıldığı için diğerlerine göre daha bakımlıdır. Şehirde özel işletmeler de bulunur. Şehirde görülecek yerler birbirine yakın mesafedeki birkaç sokak üzerinde yer alır. Havana’dan gelen Viazul otobüslerinin durduğu Otobüs İstasyonu merkeze çok yakındır. Şehre turistleri çeken büyük ölçüde puro ile likör fabrikasıdır. “Fábrica de Tobacos Francico Donatien” Maceo Qeste sokağındadır. Mülkiyeti devlete aittir. Fabrika binası 1961 yılına kadar hapishane olarak kullanılmıştır. Fabrikaya her gün yüzlerce kişi ziyarete gelmektedir. Bu nedenle içeri girebilmek için kapısında bir süre kuyruk beklemeniz gerekir. Kuyrukta sıra beklerken bazı Kübalı kadın ve erkekler yanınıza yaklaşarak sürekli sizden para ister ve etrafınızda dolaşırlar. Fabrikanın puro üretilen bölümü ince, uzun, dikdörtgen şeklinde tek katlı bir binadan oluşur. Binanın içinde ziyaretçilerle işçileri birbirinden ayıran bir bankonun arkasında masalara oturmuş her yaştan siyah ve beyaz tenli Kübalı kadın ve erkek işçiler masaların üzerinde duran tütün yaprakları ve malzemelerle ünlü Havana purolarını sararlar. Fabrikada üretim tamamen el emeğine dayalıdır. Bu sırada rehber size puronun yapılışı ile ilgili bilgiler verir. Siz onların puro sarmalarını seyrederken onlar size hiç aldırmadan bir andan çalışır. Bir yandan kendi aralarında konuşur. Şakalaşırlar. Fabrikada fotoğraf çekilmesine izin verilmez. Ayrıca fabrikaya büyük çantalarla giremezsiniz. Bu nedenle fabrikaya giderken değerli eşyalarınız için yanınızda küçük bir çanta bulundurmanızda yarar vardır. Puro yapımını gördükten sonra fabrika satış mağazasından kutu ve tek puro satın alabilirsiniz. Ayrıca fabrikada puro kutusu ile puro makasları da satılmaktadır. Fabrikadaki işçilerin her birine devlet belli bir miktar puro kontenjanı tanımaktadır. Puro içmeyen işçiler ek gelir sağlamak amacıyla kendilerine verilen puroyu fabrika satış yerine göre daha uygun bir fiyata daha sonra satmaktadırlar. Fabrikaya tur ile gitti iseniz rehberler size bu konuda bilgi vermekte, işçilerin sattıkları bu puroları satın almanızı sağlayabilmektedirler. Şehirde ayrıca “Fábrica de Bebidas Casa Garay” likör fabrikası rehber eşliğinde gezilebilmekte ve fabrika satış mağazasından alışveriş yapılabilmektedir.
VİÑALES VADİSİ
“Viñales Vadisi (Valle de Viñales)”, devasa çam , portakal, avokado, muz ağaçları, geleneksel tarımın yapıldığı sebze bahçeleri, ilginç şekilli kayalıkları, kahve, şekerkamışı ve tütün çiftlikleri, geleneksel mimariye sahip çiftlik evleri, köyleri, yeraltı nehirleri ve mağaraları ile Küba ve Pinar Del Rio’nun en güzel yerlerinden biridir.
Muhteşem doğası ile 1999 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Vadinin toprak yapısı nedeniyle Küba’nın en iyi tütünleri burada yetişmekte ve bu tütünlerden adanın en iyi puroları üretilmektedir. Küba’da devlet çiftçilere toprağı kullanma hakkını vermekte, çiftçi devletin belirlediği miktardaki araziyi devlete para ödemeden ekebilmekte, üzerine ev yaparak, çocuklarına miras bırakabilmektedir. Ancak ürettiği tütün’ün %90’nını devlete satmak zorundadır. Tütünün yetiştirilmesi ise oldukça güçtür. Birçok aşamadan oluşur. İlk olarak çiftçiler tütünü tohum olarak eker. Tohumdan elde edilen tütün fidanları daha sonra tarlaya dikilir. Gelişen tütünler farklı aşamalarda hasat edilir. Hasat sırasında önce alt, sonra orta en son en üst yapraklar toplanır. En son toplanan en üstteki yapraklar en değerli olanlardır. Tütün toplandıktan sonra üstü saz ile kaplı üçgen şeklindeki kulübelerin içine kuruması için üç kademe halinde asılır. Kuruyan yapraklar daha sonra balyalanır ve fermante edilir. Ardından puro yapılmak üzere devlete ait fabrikalarına gönderilir. Tüm bu işlerin yapılması ise aylarca sürer. Vadi içinde hemen her yerde tütün çitlikleri, bu çiftliklerin bir kenarında sivri çatılı bir tütün kurutma kulübesi ve o çiftlikte yaşayan ailenin oturduğu bir ev bulunur. Bir tur programı ile giderseniz tütün kurutma kulübesi ile çiftçi ailesinin yaşadığı evin içine girebilir. Tütünün yetiştirilmesi hakkında çiftçiden ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.
Viñales Vadisi tarımın yanında doğa turizmi ile de turistlerin ilgisini çekmektedir. Vadide; kaya tırmanma, yürüyüş, at safari, bisiklet turu olanakları bulunmaktadır. Vadide gezerken at veya bisikletle gezen çok sayıda turiste rastlamanız mümkündür.
Vadiyi tepeden en güzel “Viñales Ulusal Parkı Ziyaretçi Merkezi” ile “Hotel Los Jazmines’in” yer aldığı “ Jazmines Tepesi’nden” görebilirsiniz.
VİÑALES KÖYÜ
Viñales Vadisi içinde yer alan Viñales Köyü verandalı tek katlı, renkli tahta evleri, her evin verandasında mutlaka bulunan sallanan koltukları ile sevimli küçük bir köydür. Kötün bir ana caddesi ve bu caddeye bağlanan Arnavut kaldırımlı az sayıda sokağı bulunur. Otobüsle geçerken köye girmeniz ile çıkmanız bir olur. Köyün sokaklarında vadiyi gezmeye gelen turistlerin fazlalığı dikkatinizi çekecektir. Turistlerin yoğun ilgisi nedeniyle kasabada pansiyonculuk gelişmiştir. Burada yaşayanlar evlerinin tümünü veya bazı odalarını kiraya verdiklerinden kasabadaki evlerin çoğunun üzerinde çıpa işareti görebilirsiniz. Bazı evler ise küçük, sevimli lokantalar haline getirilmiştir. Kasabaya gelen turistler buradaki tur şirketleri aracılığıyla vadi ile Pinar del Rio’nun farklı köşelerini günlük turlarla gezmekte veya hop on hop off otobüsleri ile vadiyi kendileri bir günde dolaşabilmektedirler. Viñales köyüne ise Havana’dan otobüs veya Cubataxi ile gidilmektedir.
VİÑALES ULUSAL PARKI
“Viñales Ulusal Parkı (Parque Nacional Viñales)” çok büyük bir alanı kaplar. İçinde görülmesi gereken çok sayıda yer bulunur. En çok ziyaret edilenler arasında “Cueva de Indio” ile “Mural de la Prehistoria” yer alır.
CUEVA DE INDIO
Vadi içinde zaman içerisinde kireç taşı kayalıkların aşınması ile oluşan, “Magote” adı verilen ilginç şekilli kızıl renkli, delikli kayalar bulunur. Kayaların üzerindeki delikler mağaralardır. Vadide bir bölümü henüz keşfedilmemiş binlerce mağara bulunmaktadır. Vadideki mağaralardan biri olan Cueva de Indio 1920 yılında bulunmuştur. Geçmişte ada yerlileri olan Taynolar mağaraları İspanyollardan saklanmak amacıyla kullanmışlardır. Cueva de Indio geldiğinizde mağaraya girmeden önce enerji sağlamak için Guarapo (şeker kamışı suyu) içebilirsiniz. Mağaraya girdiğinizde mağara’nın içindeki dar yoldan tek sıra halinde bir süre yürümeniz gerekir. Bu yürüyüşünüz sırasında üzerinize zaman zaman çok nemli olan mağaranın duvarlarından sular damlar. Bu nedenle mağaraya girerken ince bir yağmurluk giymenizde yarar vardır. Mağaranın içinde ilerledikçe farklı şekillerdeki kalın sarkıtlar dikkatinizi çekecektir. Kısa bir yürüyüşün ardından aşağıda mağara içinde oluşan küçük bir doğal göle ulaşırsınız. Gölde bekleyen sandallara sıranız gelince biner. Sandalda çevrenizdeki kayalıkları seyrederek ilerlersiniz. Sandal sahibi veya rehber size elindeki lazer ışığı ile kayalıkların aşınması ile oluşmuş, Taynoların timsah, yılan gibi hayvanlara benzeterek taptıkları şekilleri gösterir. Daha sonra dar bir geçitten geçerek mağaranın dışına çıkarsınız. Mağaranın dışında az ileride göl şelale olarak aşağıya dökülür. Sandal sizi çatıları sazlarla kaplı küçük kulübelerin olduğu bir alanda bırakır. Bu alanda Guarapo ve hediyelik eşya satan çok sayıda tezgah ile yerel yemekler sunan güzel bir restaurant bulunur. Arzu ederseniz bu restaurantta yemek yiyebilirsiniz.
MURAL DE LA PREHISTORIA
“Moral de la Prehistoria (Tarih Öncesi Resim)” duvar gibi düz bir kayanın üzerine yağlıboya ile yapılmış dev bir tablodur. Resim 1961 yılında Leovigildo Gonzales Morillo ve 18 kişi tarafından dört yılda yapılmıştır. Resim 120 metre genişliğindedir. Resimde salyangoz, dinazor, ejderha ve insan figürleri ile evrim teorisi anlatılmaya çalışılmıştır. Resmi gördükten sonra arzu ederseniz resmin bulunduğu alandaki şık restaurantta kısa bir kahve veya yemek molası verebilir. Buradaki küçük büfeden alışveriş yapabilirsiniz.
VARADERO
Varadero Matanzas Bölgesi’nde yer alır. Havana’ya 142 kilometre uzaklıktadır. Varadero bir şehir değil bir tatil yöresidir. Küba’nın diğer taraflarından tümü ile farklıdır. 20 kilometre uzunluğundaki “Hicacos Yarımadası” üzerinde tamamen turistik amaçla oluşturulmuştur. Karayiplerin en iyi ve en büyük tatil merkezi olarak bilinir. Burada sahil boyunca dizilmiş İspanyol otel zincirleri tarafından yap- işlet- devret yöntemi ile işletilen farklı büyüklük ve yıldıza sahip oteller ile alışveriş yerleri, restaurantlar, barlar, eğlence yerleri, golf sahası, parklar ve doğal alanlar bulunur.
Varadero, şehir merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta, Matanzas şehri yönünde küçük bir uluslararası havaalanına sahiptir. Buraya Avrupa’nın farklı şehirleri, Arjantin ve Kanada’dan uçaklar gelir. Ayrıca Havana Havaalanı Varadero’ya yaklaşık 2 saat uzaklıktadır. Ülkedeki tek paralı otoyol Havana ile Varadero arasında yapılmıştır. Havaalanı ile Varadero arasındaki yol size muhteşem vadileri, deniz kıyısındaki “Matanzas Şehri” ve diğer küçük yerleşimleri, petrol alanları, Havana elektrik santrali ve plaj bölgeleri ile keyifli bir yolculuk sağlar. Bu yoldaki vadilerde ülkenin simgesi olan, Küba bayrağının renklerini taşıyan, sadece bu adada bulunan “Tocororo Kuşu’nu” görebilirsiniz. Havana dışında Varadero’ya ülkenin farklı şehirlerinden Viazul şehirlerarası otobüsleri ile gidebilirsiniz.
Varadero’ya özellikle Kanada’dan yaklaşık dört saat süren bir uçak yolculuğu ile kış aylarında her şey dahil sistemle çalışan otellerde dinlenmek amacıyla çok sayıda turist gelir. Ayrıca Kanadalılar dışında her ülkeden insanı bu otellerin ön tarafında yer alan ve kilometrelerce devam eden ince kum kumsallarda ve sıcaklığı 18 derecenin altına inmeyen masmavi denizde görebilirsiniz.
Bu tatil cennetine Küba vatandaşlarının 2008 yılına kadar çalışanlar dışında girmeleri yasaklanmıştır. Günümüzde ise parası olan Kübalılar otellerde kalabilmektedir.
.
Varadero’da gezilecek yerler sınırlıdır. Arzu ederseniz Varadero’yu görmek için hop on hop off otobüslerinden yararlanabilirsiniz. Mavi işaretli noktalar bu otobüslerin durak yerleri gösterir. Otobüs biletini otobüsten satın alabilirsiniz. Ayrıca eski ABD arabaları ile gezebilir. Turistik küçük gezi trenine binebilir. 3 saat süreli rehberli Varadero Şehir Turu’na katılabilirsiniz. Dalış yapabilir. Yüzebilir. Tekne gezilerine katılabilirsiniz.
BOCA DE GUAMÁ
Boca de Guamá Matanzas Bölgesi’nin güneyinde “Peninsula de Zapata” alanındadır. Adını yerli Tayno şefinden alır. Burada en önemli turistik etkinlik devlete ait “Timsah Çiftliği” ile “Tayno Köyü’dür”.
Timsah Çiftliği’nde timsahları doğal yaşamı içinde görebilir. Yavru bir timsahı elinize alabilir. Çitlikte bulunan küçük dükkanlarda timsah derisi her türlü eşya bulabilir. Timsah eti yiyebilirsiniz.
Tayno Köyü’ne ise küçük bir limandan kalkan sürat motoru ile ulaşabilirsiniz. Sürat motoru sizi aldıktan sonra önce yemyeşil kara parçalarının arasındaki su kanallarından geçirir. Kanallardaki kısa yolculuktan sonra “Hazine Gölü’ne (Laguna del Tesoro)” oradan gölün kenarında geçmişte Taynoların yaşadığı küçük bir köye ulaşırsınız. Köy Taynoların yaşamlarını anlatmak amacıyla oluşturulmuş turistik bir yerdir. Sazdan yapılmış evler, farklı anlamlar ifade eden ağaç Tayno heykelleri köy arazisi üzerine serpiştirilmiştir. Balçık, kara toprağın bulunduğu köyde sazdan yapılmış bir Tayno çadırında o dönemin yerli giysilerini giymiş birkaç görevli geçmiş Tayno geleneklerine uygun şekilde sizi karşılar. Sizden buna karşılık bahşiş bekler. Bu küçük köyde kaldığınız süre içinde köydeki küçük barda Hindistan cevizi suyu içebilir. Timsah eti yiyebilir. Küçük hediyelik eşya dükkanından hediyelik eşya satın alabilir. Ağaçlarla kaplı köyde çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.
CIENFUEGOS
Cienfuegos, Cıenfuegos bölgesinde yer alır. Bölgenin merkezidir. Havana’ya 256 kilometre uzaklıktadır. Küçük ve çok güzel bir şehirdir. 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır. Şehirdeki binalar ve yollar ülkenin diğer şehirlerine göre daha bakımlı ve temizdir. Şehir deniz kenarında çok güzel bir coğrafi konuma sahiptir.
Şehrin merkezini “Parque José Marti” oluşturur. Ağaçlık küçük parkın içinde José Marti Heykeli” ile parkın batı tarafında Küba’daki tek zafer takı olan Küba’nın bağımsızlığını simgeleyen “Arco de Triunfo” bulunur. Parkın etrafını çevreleyen caddelerin üzerinde 1869 tarihli Katedral, “Teatro Tomás Terry”, Şehir Müzesi,” “Yönetim Binası” ve diğer tarihi bina ve saraylar yer alır. Tiyatro şehrin zenginlerinden birinin anısına 1887-1889 yılları arasında yapılmıştır. 950 kişilik tiyatronun içi son derece güzeldir. Binanın içinde yapılacak etkinliğe göre koltukların bulunduğu zemin aşağı yukarı hareket edebilmektedir. Tiyatronun içi gezilebilmekte ancak fotoğraf çekimi için ayrıca para ödemeniz gerekmektedir.
Şehrin ana caddesini “Calle 37- Paseo del Prado” oluşturur. Parkın doğu tarafından 4 blok sonra şehri bir baştan bir başa geçen bu cadde aynı zamanda Küba’nın en uzun bir caddesidir. Caddenin üzerinde bazı heykeller ve Neo-klasik binalar dikkat çeker. Caddenin buruna kadar devam eden deniz kenarındaki bölümünde sahil boyunca uzanan ağaçlarla süslü kaldırımlarda yürümek son derece keyiflidir. Geçmişte zenginlerin yaşadığı bu bölgede caddenin her iki tarafında birkaç katlı villalar, “Palacio Azur” ve “Palacio de Valle” gibi saraylar, yat kulübü, parklar bulunur. Bu evler ve saraylar zaman içinde yıpranmışlardır. Palacio de Valle burunun uç tarafındaki meydanın yan tarafındaki tepelik alandadır. Bu güzel saray 1917 yılında Fas tarzında yapılmış çok şık bir konuttur. Halen restaurant olarak kullanılan sarayda yemek yiyebilir. Çatısındaki terasa çıkarak denizi ve çevresindeki bölgeyi güzel bir Küba kokteyli şenliğinde seyredebilirsiniz. Terasta uzakta göreceğiniz cami/ hamam benzeri yapı ise SSCB tarafından yapımına başlanan ancak SSCB’nin çöküşünden sonra yapımı tamamlanamayan hidroelektrik santrali binalarından biridir.
SANTA CLARA
Santa Clara, Villa Clara Bölgesi’nde yer alır. Bölgenin merkezidir. Santa Clara şehrine Havana ve Küba’nın farklı şehirlerinden otobüs veya trenle ulaşabilirsiniz. Havana’ ya 270 kilometre uzaklıktadır. Şehirde uluslararası bir havaalanı da bulunur.
Santa Clara Küba Devrimi’nde kritik bir noktada olduğu için büyük önem taşımıştır. Che Guevara, bu kritik noktayı almayı başarmış, Castro ve birlikleri tüm ülkede zafer kazanmışlardır. Santa Clara Che Guevara’nın şehri olarak bilinir. Şehrin girişindeki Che Guevara’nın karargahının bulunduğu yeri gösteren Che Guevara resimden başlayarak şehrin hemen her yerinde Che Guevara’ nın resimleri, heykelleri, sözleri ile onun izine rastlanır. Ülkede seyahat ederken sık sık duyduğunuz “Commandante Che Guavera ” şarkısında adı geçen şehir Santa Clara şehridir.
Santa Clara oldukça küçük bir şehirdir. Eski bakımsız koloni evleri ve dar sokaklara sahiptir. Sokaklarda eski Amerikan arabaları yanında ilginç bir ulaşım aracı olan “Coches Hicacos” adı verilen birçok kişinin bindiği iki kanapeli at arabalarını görebilirsiniz.
Santa Clara merkezini “Parque Vital” oluşturur. Parkın dört tarafından şehrin caddeleri geçer. Meydan çevresinde bu caddelerin üzerinde “Teatro la Caridad”, “Museo de Artes Decorativas”, “Palacio Provincial” gibi binalar yer alır. Park günün her saati oldukça yoğundur. Bu nedenle çantalarınıza dikkat etmenizde yarar vardır. Parkın kenarında yer alan “Hotel Santa Clara Libre” şehrin tarihi açısından son derece önemli bir binadır. 1959 yılında meydandaki en yüksek bina olan otele Batista askerleri yerleşmiş, buradan şehri ele geçirmek isteyen Che Guevara ve adamlarının her hareketini görerek onların üzerine kurşun yağdırmışlardır. Bir türlü şehri ele geçiremeyen Che Guevara ve adamlarına o dönem şehrin ileri gelen zenginlerinden birinin kızı olan, oteli ve çevresini iyi bilen Aleida March yardım etmiş onun bilgileri ışığında otelin yanındaki sekiz binanın duvarları içten yıkılarak otelin girişine ulaşılmış ve otel ele geçirilmiştir. Hareketin içine katılan Aleida March ile Che Guevara daha sonraki yıllarda evlenmişlerdir.
Che Guevara Anıtı / Mezarı ve Müzesi ise Parque Vital’in batısındadır. Buraya Hotel Santa Clara Libre yanındaki sokak ile ona paralel Tiyatro binası önünden batıya doğru uzanan ve üzerinde “St. Anne Katedrali” bulunan sokaktan yaklaşık iki kilometre yürüyerek veya faytonla ulaşabilirsiniz. “Che Guevara’nın Anıtı “Plaza de la Revolucion” üzerinde yer alır. Bu büyük meydanın her iki tarafına Che Guevara’nın doğduğu günü simgeleyen 14’er ağaç, toplam 28 ağaç dikilmiştir. Meydandan daha yüksekte olan anıt birkaç parçadan oluşur. Anıt kompleksinin merkezinde Che Guevara’nın Heykeli yer alır. Heykel’de Che Guevara kolu sarılı, başında bere, elinde tüfekle uzaklara bakar şekilde tasvir edilmiştir. Che Guevara Anıtı’nın altında "Zafere kadar, daima" yazısını görebilirsiniz. Heykelin her iki tarafında ise üzerinde Che Guevara’nın Bolivya’ya giderken bıraktığı iki mektuptaki sözler; Latin Amerika ile ilgili sözleri, Bolivya’da ve Santa Clara’da yaptıkları ile ilgili bilgiler içeren metinlerin yer aldığı bazı taş anıtlar bulunur.
Anıtın arka tarafına dolaştığınızda bu bölümde Che Guevara ve arkadaşlarının mezarlarının bulunduğu bir Mezar Odası ile Che Guevara’nın hayatını anlatan küçük bir Müze yer alır. Mezar ve müze bölümüne eşya ve fotoğraf makinesi ile girilmesi yasaktır. Hafif bir ışık ile aydınlatılmış mezar odasında Che Guevara ve Bolivya’da kendisi ile birlikte savaşan arkadaşlarının mezarları bulunur. Üzerindeki yıldız lazer ışığı ile aydınlatılan duvara gömülü çekmecede Che Guevara’nın kemikleri yer alır. Che Guevara Bolivya’da yakalandıktan iki gün sonra öldürülmüş, cesedi halatlarla uçaktan sarkıtılmış, daha sonra bilinmeyen bir yere gömülmüştür. Gömüldüğü yer yıllar sonra bulunmuş, kemikleri 1997 yılında ülkeye getirilmiştir. Odadaki tüm mezarların üzerine çiçek konulmuştur. Odada askerler bekler. Kısa bir süre kalmanıza izin verilen mezar odasından sonra müze bölümünü ziyaret edebilirsiniz. Müzede Che Guevara’nın hayatı ve devrimdeki rolü ile ilgili resimler, belgeler, kişisel bazı eşyaları sergilenir. Bu resimlerden özellikle Bolivya dönemine ait resimler oldukça ilginçtir. Bu resimlerin bir bölümünde Che Guevara tanınmamak için kılık değiştirmiş yaşlı bir insan kimliğine bürünmüştür. Hatta bu yaşlı kimliği ile 1965-1967 yılları arasında Küba’ya gizlice gelerek ailesini ziyaret etmiştir. Müzede ayrıca devrim sonrası Maliye Bakanlığı iken basılan Che Guevara imzalı paraları da görebilirsiniz. Müze pazartesi günü kapalıdır.
Şehirdeki diğer önemli yer “Tren Anıtı (Monumento a la Toma del Tren Blindado)" Parque Vital’ın doğusunda kısa bir yürüyüş mesafesindedir. Meydanda iseniz tiyatronun önündeki sokaktan doğu yönünde yürür. Daha sonra yeşillik alandan sola dönerseniz Küba tarihinin önemli mücadele alanlarından biri olan Tren Anıtı’na ulaşabilirsiniz. Burada Che Guevara ve 27 kişi Batista için silah ve cephane taşıyan zırhlı treni durdurmuşlardır. Che Guevara grayder ile tren raylarını bozmuş, raylardan çıkan tren devrilmiş, trenin içine molotof kokteyli atılmış, treni terk edenler öldürülmüş, çıkmayanlar ise dumandan boğularak ölmüşlerdir. Halen trenden kalan vagonlar müze haline getirilmiştir. Vagonların içinde savaş sırasında çekilen resimler, belgeler ve bazı eşyalar sergilenmektedir. Bu eşyalardan özellikle Molotof kokteyli yapımında kullanılan cola şişeleri dikkat çekicidir. Rayları bozmakta kullanılan grayder ile ölenlerin anısına yapılan ilginç bir anıt tren vagonlarının hemen yanında yer alır. Che Guevara’nın maketi de yolun köşesindedir.
TRINIDAD
Trinidad, Sancti Spiritus Bölgesi’nde yer alan küçük bir ilçedir. İlçenin adı İspanyolca üçleme “baba- oğul- kutsal ruh” anlamına gelir. Adı Kristof Kolomb tarafından verilmiştir. Denizden gelecek saldırılara karşı denizden uzakta tepelik bir alanda kurulmuştur. Santeria inancının merkezidir. İlçenin çevresinde büyük şeker kamışı plantasyonları bulunur. Bu nedenle geçmişte Trinidad toprak ağası ve şeker kamışı plantasyonları ile özdeşleşmiştir. 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.
İlçeye Havana’dan Viazul otobüs şirketinin otobüsleri ile ulaşabilirsiniz. Çok küçük olan “Otobüs İstasyonu (Terminal de Omnibus)” Plaza Mayor’a yakındır.
Trinidad dar, taş kaplı sokakları, bu sokakların kenarına sıralanan tek veya iki katlı, renkli Koloni dönemi mimarisindeki evleri ile ülkenin turistik yerlerinden biridir. Merkezden uzaklaştıkça sokaklar ve evler merkeze göre daha bakımsız bir görünüme bürünür. Gece ilçe merkezi dışında sokak aydınlatmaları yetersizdir. Sokak adlarını fazla görmeseniz de araç trafiğine kapalı ilçe merkezini ve diğer sokakları kısa sürede yürüyerek dolaşabilirsiniz. İlçede gezilecek önemli yerler “Plaza Mayor ve çevresinde” bulunur. Ortasında palmiyelerle süslü küçük bir park bulunan meydanda yer alan “Trinity Kilisesi” ilçenin en büyük kilisesidir. Kilisenin yan tarafındaki sokağın kenarında yer alan sarı renkli iki katlı “Romántico (Palacio Brunet) ” şeker tüccarlarından biri tarafından oğlu ve gelini için konut olarak yaptırılmıştır. Halen müze olan binada geçmiş dönemde İspanyol zenginlerin yaşantılarından kesitler görebilirsiniz. Müzede yer alan resimler, mobilyalar, gümüşler ve diğer ev eşyalarının büyük bölümü orjinaldir. Bu binanın önünden geçen sokağın az ilerisinde diğer bir kilise “San Francisco de Asis” çan kulesi ile hemen dikkatinizi çekecektir. Arzu ederseniz çan kulesine çıkarak ilçeyi tepeden fotoğraflayabilirsiniz.
Trinity Kilisesi’nin hemen yanında bulunan merdivenlerin üstündeki “Casa de la Mùsica” Trinidad’da gece turistlerin ve yerel halkın gittiği bir müzik evidir. Bu açık hava mekânında saat 9.00’dan sonra küçük platformda gruplar çıkar. Salsa müziği ve dansı yaparlar. İnsanlar dans eder. Sizi de dansa kaldırabilirler. Ancak daha sonra CUC talep edebilirler. Buna hazırlıklı olmanız gerekir. Müzik evine yakın mesafedeki “Casa de Trova” da da yemek eşliğinde güzel bir müzik dinleyebilirsiniz.
Meydana yakın bir sokakta bulunan “Historia Municipal (Palacio Cantero)” geçmişte servetini köle ticaretinden kazanmış bölgenin en zengin tüccarına ait eski bir konuttur. Halen müze olarak kullanılan nu bina kapıdan girişte büyük yüksek tavanlı, süslemeli şık bir salon ve bu salona açılan odalardan oluşur. Salon ve odalarda döneme özgü eşyalar bulunur. Sıcağa ve neme karşı odaların duvarları tavana kadar yapılmamış, doğal bir klima ortamı yaratılarak konutun ahşap tavanı ile oda duvarları arasında Romántico da olduğu gibi bir açıklık bırakılmıştır. Girişteki ana bina daha sonra etrafında çeşitli binalar ve kule bulunan büyük bir avluya açılır. Arzu ederseniz kuleye çıkarak ilçeyi ve çevresindeki tepeleri seyredebilir. Kuledeki hediyelik eşya standından Trinidad ile ilgili güzel kartpostallar ve şehrin haritasını satın alabilirsiniz. İlçede bu iki konut gibi geçmişte zengin şeker tüccarlarına ait çok sayıda konut bulunur. Bu konutlardan bazıları halen casa olarak kullanılır.
Historia Municipal yanındaki sokak ile La Canchánchara karşısındaki sokak ve merkezdeki bazı ara sokaklarda küçük hediyelik eşya pazarları kurulur. Bu pazarlarda ve ilçenin dik yokuş sokaklarında kadınlar şeker kamışı saplarından şapkalar, çantalar yapar ve satarlar. Sokak aralarındaki küçük dükkanlarda seramik atölyeleri, güzel resim galerileri bulunur.
Plaza Mayor’un hemen yakınındaki “La Canchánchara” ilçenin en ünlü barıdır. İlçede kime sorarsanız size yerini gösterecektir. Plaza Mayor yakındaki bu küçük bar seramik kulpsuz kaplarda sunulan “La Chanchanchara” kokteyli ile ünlüdür. Canchanchara; süzme bal, limon suyu, rom, su, buz ile yapılan tatlı bir kokteyldir. İçerisi turist dolu olan barda sıranız geldiği zaman avlusundaki az sayıdaki sandalyelerden birine oturup, Küba müziği çalan orkestrayı dinleyerek kokteylinizi büyük bir keyifle yudumlayabilirsiniz. Barın bir duvarında kokteylin içeriği yazılıdır. Kokteyliniz bittikten sonra dibindeki balı kaşıkla yiyebilirsiniz. Trinidad civarındaki yerleşim yerleri balları ile tanındığından kokteyl de balla yapılmıştır. Barın karşısında yine küçük bir hediyelik eşya pazarı bulunur. Havana veya Pinar de Rio’dan puro almadı iseniz ilçedeki Colón Sokağı üzerindeki “Fábrica de Tabaco” uğrayabilirsiniz. İlçenin sokaklarında eski ABD arabaları yanında başlarında şapkaları ile sokaklarda at üzerinde gezen çiftçilere veya at arabalarına rastlayabilirsiniz.
Trinidad ilçe merkezinde sadece casalarda konaklayabilirsiniz. Açık büfe sistemi ile hizmet veren üç yıldızlı tatil köyleri ilçe merkezi dışında Playa Ancón’da” bulunur. Burası merkeze taksi ile 10-15 dakika mesafededir. Tatil köylerinde sivrisineklerden rahatsız olmamak için tedbirli olmanızda yarar vardır. Tatil köylerinin plaj bölümü ise incecik kumları, muhteşem denizi ile çok güzeldir.
VALLE DE LOS INGENIOS
“Valle de Los Ingenios (Şeker Vadisi)” 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Vadiye gitmek için Trinidad merkezindeki “Cubatur” tarafından düzenlenen turlardan birine katılabilirsiniz. Tur vadiye buharlı bir trenle ulaşır. Vadide eski bir şeker kamışı üretim tesisi, şeker kamışı yetiştirilen arazinin ortasındaki 45 metre yüksekliğinde çan kulesi ziyaret edilir. Kule geçmişte hem köleleri takip etmek hem de gün başı ve sonunu çanla bildirmek amacıyla kullanılmıştır. Vadide ayrıca toprak ve köle sahibinin oturduğu evi, elle çevrilen şeker kamışı öğütme değirmenlerinden birini görebilirsiniz. İlçede bu turu alacak kadar zamanınız bulunmuyorsa Santa Clara’ya giderken de büyük şeker kamışı plantasyonlarını ve bu plantasyonlar içinde yer alan çan kulelerinden bazılarını görebilirsiniz.
-------
Bu yazı 2015 yılında Küba’ya yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberimiz Kıvanç Demirel’den edinilen bilgiler ve aşağıda belirtilen kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Infotur, Pinar del Rio, Guide.
Lonely Planet ,Cuba, 2013. ISBN 978-1-74220-422-2.
SEYAHATLER

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS
Design by MEHMET KEREM PALA
>