GEZİ KÖŞESİ

PROF. DR. AYSEN TOKOL

  • ANA SAYFA
  • ÜLKELERŞEHİRLERGALERİ
  • LİNKLER

 

KÜBA                        

 

                     

 

Küba (Cuba) Karaipler’de bir ada ülkesidir. Küba Adası, Isla de la Juventud Adası ve 4.159  ada ve adacıktan oluşur. 110.861 km² yüzölçümüne sahiptir.  Kuzeyinde ABD, batısında Meksika ve Bahamalar, güneyinde Cayman Adaları ve Jamaika,  güneydoğusunda Haiti ve Dominik Cumhuriyeti yer alır. 

Küba topraklarında ilk insan buluntuları M.Ö 3500 yılına aittir. Ülkenin   ilk sakinlerini Güney Amerika’dan  gelen  yerliler oluşturur. Adaya M.Ö 1200 yılında  Taynolar  gelmiştir.  Ada  28 Ekim 1492 tarihinde Kristof Kolomb (Latince Christopher Colombus) tarafından  keşfedilerek, İspanyol  toprağı olarak  ilân edilmiştir. Adada  ilk kalıcı yerleşim 1511  yılında kurulmuş, İspanya’dan düzenli gemi seferlerinin başlaması ile Havana’nın  ticari ve stratejik önemi artmıştır. İşgücü gereksinimini karşılamak amacıyla  adaya önce Afrika’dan  köleler, 1885  yılında köle ticaretinin yasaklanmasıyla   Meksika yerlileri ile Çinliler   getirilmiştir. XIX. yüzyılın sonlarından itibaren  İspanya ile Küba arasında siyasi ve ekonomik bağlar  zayıflamaya, buna karşılık ABD’li sanayiciler şeker üretiminde ve ticaretinde güç kazanmaya başlamışlardır. İspanyolların adada gelişen özerklik talebine karşı çıkması,  vergileri  arttırması On Yıl Savaşı'na (1868-1878 )  neden olmuştur. Bu savaş sonunda  İspanya 1878 yılında yapılan bir anlaşma ile siyasal ve ekonomik reformlar yapmayı kabul etmiştir. Ancak adada sağlanan barış ortamı, ekonomik bunalımın derinleşmesi nedeniyle kısa sürmüştür. 1895  yılında  sürgündeki Kübalı şair ve gazeteci “José Marti” sürgündeki siyasi örgütleri bir araya getirerek gerilla taktiklerine dayanan bir bağımsızlık savaşı başlatmıştır. Bağımsızlık savaşına karşı İspanya adaya binlerce asker göndermiştir. Savaş ortamından adadaki şeker üretiminin etkilemesi üzerine ada ekonomisinde etkin olan ABD; Havana  limanındaki bir gemisinin batırılmasını bahane ederek  İspanya’ya karşı savaş açmıştır.

İspanya’nın 1898 yılında İspanya- Amerikan Savaşı  sonunda yenilmesinin ardından imzalanan Paris Antlaşması çerçevesinde öngörülen Küba'nın bağımsızlığı, 1 ocak 1899  tarihinde ABD’nin  işgali altında yürürlüğe girmiştir. Küba Devleti'nin siyasal ve ekonomik çerçevesini belirleyici önlemler alan ABD; Küba'nın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyu'nda bir deniz üssü kurma hakkını elde ettikten sonra 1901 yılında birliklerini adadan çekmiştir. 1909 yılında İkinci ABD  müdahalesinden “José Miguel Gomez” döneminde rüşvet, yolsuzluk ve sosyal adaletsizlik üzerine kurulu bir yönetim biçimi ortaya çıkmıştır. Özellikle Afrika kökenli Kübalıların siyasal haklar ve daha iyi iş olanakları için giriştiği eylemler sert biçimde bastırılmıştır. Gomez ile birlikte örtülü bir diktatörlüğe dönüşen cumhurbaşkanlığı çoğu kez hileli seçimler ve askeri baskı yoluyla ele geçirilen bir makam konumuna  gelmiştir. 1933 yılında  ABD’nin desteğiyle “Gerardo Machado” deviren “Fulgencio Batista”  uzun yıllar Küba’yı yönetmiştir. Batista zamanında tarım ve hayvancılığın yanısıra turizm ve kumarhane işletmeciliği  önemli bir gelir kaynağı haline gelmiştir. Buna karşı işsizlik oranın yükselmesi, nüfusun büyük çoğunluğunun yoksullaşması ve ekonominin giderek daha fazla dışa bağlanması Batista yönetimine karşı etkin bir muhalefetin doğmasına yol açmıştır.

Küba Devrim süreci;  komünist rejimi öngören gruplardan birine liderlik eden “Fidel Castro’nun” 26 Temmuz 1953’ tarihinde 135 gerilla ile birlikte Santiago de Cuba’daki  “Moncada Kışlası’na” yaptığı saldırıyla başlamıştır. Başarısızlıkla sonuçlanan saldırının ardından Fidel Castro kardeşi Raul Castro  ve diğerleri  tutuklanmıştır. Mahkemede "Tarih beni aklayacaktır" diye biten  ünlü  savunmasını yapan  Castro  on beş yıl  hapse mahkum edilmiştir. Ancak Batista artan siyasi baskılar sonucu  1955 yılında Moncada baskına katılanlar  dâhil olmak üzere tüm siyasi mahkumları serbest bırakmak zorunda kalmıştır. Fidel ve Raul Castro Meksika’ya sürgün edilmiş, Castro bu ülkede 1955 yılında  “26 Temmuz Hareketi’ni”  oluşturmuştur. Harekete  Arjantinli devrimci doktor  Ernesto Che Guevara de  katılmıştır.  Castro ve çevresindekiler  Meksika’da Kübalı eski askeri lider devrimci Alberto Bayo tarafından eğitilmişlerdir. 1956 yılında Fidel Castro önderliğindeki 82 kişi, 12 kişi kapasiteli “Granma Yatı” ile Küba’ya gelmişlerdir. Ancak örgüt üyelerinin büyük bölümü yattan sahile indiklerinde  Batista askerleri tarafından öldürülmüşlerdir. Kurtulanlar Sierra Maestra dağlarında saklanmış ancak bunların büyük bölümü de yapılan hava saldırılarında ölmüşlerdir. Hayatta kalan 12 kişi, başta Fidel Castro, Raul Castro, Camilo Cienfuegos ve Che Guevara olmak üzere devrimci gerilla kuvvetinin lider grubunu oluşturmuşlardır.  Sierra Maestra dağlarında diğer grupların desteğini de alarak güçlenen hareket, 1956 yılından 1958 yılının  ortalarına kadar Fidel Castro liderliğinde Sierra Maestra dağlarındaki Batista garnizonlarına saldırılar düzenlemiştir. Batista rejimi de bu saldırılara karşılık Küba’daki bazı şehirlerde kanlı eylemler gerçekleştirmiştir. Che Guevara ve Raul Castro da dağlarda Batista taraftarlarına ve Castro düşmanlarına karşı savaşmışlardır. Castro ve arkadaşlarının sayılarının az olmasına karşı başarılı olmalarının temelinde ordunun isteksizliği ile ABD’nin 1958 yılında uyguladığı ambargo etkili olmuştur. Batista'ya önemli miktarda silah ve cephane taşıyan zıhlı bir trenin  Che Guevara tarafından Santa Clara’da  ele geçirilmesi Havana’ya giden yolun açılmasına neden olmuş, paniğe kapılan Batista  1 Ocak 1959 tarihinde  ülkeyi terk ederek Bolivya’ya kaçmıştır. Fidel Castro'ya bağlı bin kişilik bir kuvvetin Havana’ya  girmesiyle de ülke için yeni bir dönem başlamıştır.

Toprak reformu ve  bazı uluslararası şirketlerin millileştirilmesi başta olmak üzere çeşitli reformlarla  Küba halkının desteğini kazanan Fidel Castro; ittifak kurduğu “Küba Sosyalist  Halk Partisi” ile birlikte yönetime ağırlığını koymuştur. Toprak reformundan zarar gören ABD şirketlerinin baskısıyla ABD yönetiminin uygulamaya başladığı ekonomik ambargo ile ABD’nin Küba’yı Batista yanlısı ordudan oluşturduğu  2506. Tugay adındaki askeri birlikle “Domuzlar Körfezi Çıkartması” olarak bilinen saldırıyla işgal etmeye çalışması Castro'nun SSCB ile yakın bir ilişkiye girerek sosyalist bir çizgiye yönelmesine yol açmıştır. ABD’nin düzenlediği ve adadaki Guantánamo Üssü’nden de desteklenen “Mongoose Operasyonu” sonucu Küba yeniden  işgal edilme tehlikesi ile karşı karşıya kalınca  adaya Sovyet balistik füzeleri yerleştirilmiştir.  Ancak  Küba'ya yerleştirilen Sovyet balistik füzeleri yüzünden patlak veren “Ekim Füzeleri Bunalımı’nda   SSCB’nin izlediği başarısız tutum ülkenin SSCB ile ilişkilerinin kısmen bozmasına neden olmuştur. 1960’larda  ABD baskısı nedeniyle  artan askeri harcamalar ülke ekonomisini olumsuz etkilemiş, Latin Amerika’daki  devrimci hareketlere verdiği destekten dolayı ülke diplomatik yalnızlığa itilmiştir.

1970’lerde ekonomide başlayan düzelme ile birlikte parti ve devlet istikrarlı bir yapıya kavuşturulmuştur. 1979-1982 yılları arasında Bağlantısızlar Hareketi’nin  dönem başkanlığını yürüten Küba'nın SSCB ile olan ilişkileri doğrultusunda Angola ve Etiyopya’ya asker göndermesi, bağlantısız bir ülke olan Afganistan’ın SSCB tarafından işgal edilmesine tepkisiz kalması ülkenin Üçüncü Dünya'da bazı tepkilerle karşılaşmasına yol açmıştır. 1980  yılında Kübalı rejim muhaliflerine ABD’ye gitme izninin verilmesi sırasında yaşanan olaylar  ve ABD'nin Grenada’ya müdahalesi  iki ülke arasındaki ilişkileri daha da gerginleştirmiştir.

SSCB tarafından yapılan hibe ve yardımların bu ülkenin 1991 yılında çözülmesi  sonucu kesilmesi ile ekonomik  bunalıma giren  Küba, turizm yatırımlarına yönelmiş, kısıtlı da olsa özel yatırımlara izin vermiştir. Bu dönemde ABD ile  ilişkilerde kısıtlı bir iyileşme görülmüştür. 1990'ların sonlarından itibaren Çin Halk Cumhuriyeti  ve Avrupa Birliği'ne yakınlaşan Küba, bazı Latin Amerika ülkeleri   (özellikle Venezuela ve Bolivya) ile yakın ilişkiler kurmuştur. Çin’den  mali destek alan ülke Venezuella’da  Hugo Chavez’in iktidara gelmesiyle bu ülkeyle yapılan ekonomi anlaşmalar sonucu  ekonomik açıdan kısmen rahatlamıştır. 31 Temmuz 2006 tarihinde Fidel Castro başkanlık görevlerini kardeşi Raul Castro’ya  devretmiş, 19 Aralık 2007 tarihinde yönetimden ayrılmıştır. Günümüzde  ABD, Küba ilişkilerinde belirgin bir düzelme görülmektedir. Bu düzelme çerçevesinde ABD Küba’ya bir büyükelçi atamıştır.  Ambargonun yakın bir gelecekte sona ermesi ve ABD-Küba ilişkilerinin normalleşmesi beklenmektedir.   

Küba sosyalist bir ülkedir.  14 vilayet/ il /bölge (Province) ve bir özel belediyeden oluşur. “Isla de la Juventud” özel belediyedir. Bölgelerini ise “La Habana”, “Artemisa”,  Mayabeque”,   “Pinar del Río”, “Matanzas”, “Villa Clara”, “Sancti Spiritus”, “Ciego de Ávila”, “Camagüey”,  “Las Tunas”, “Holguin”, “Granma”, “Santiago de Cuba”, “Guantánamo” oluşturur. Başkenti ve en büyük şehri  La Habana-Havana, ikinci büyük şehri Santiago de Cuba’dır.

Ülkenin nüfusu yaklaşık 11 milyondur. Geçmiş yüzyıllarda adaya değişik etnik toplulukların yerleşmesi nedeniyle karmaşık bir nüfus yapısına sahiptir. Kristof Kolomb öncesi dönemde sayıları 80-100 bin arası olan ada yerlilerinden günümüzde sadece adanın doğu ucunda yaşayan birkaç aile kalmıştır. Küba nüfusunun % 51'i Mulattolar (Avrupalı ve Afrikalıların karışımı), % 37'si beyazlar, % 11'i siyahlar ve % 1'i  Çinlilerden oluşur.  

Küba kültüründe   İspanya ve Afrika    etkisi belirgin şekilde hissedilir. Ülkede ırk ayrımı söz konusu değildir. Her yerde farklı ırktan insanlar birlikte görebilirsiniz  Okullarda faklı ırktan çocuklar aynı sırada yan yana oturur.  Aynı işte birlikte çalışır.  Birlikte yaşar. Birbirleri ile evlenirler.

Küba’lılar ateisttir. Nüfusun sadece %10’unu Katolik inanca sahiptir. Küba’da  Devrim’den sonra Batista yönetimine destek verdiği gerekçesi ile çok sayıda din adamı sürgüne gönderilmiş, kiliselerin mallarına el konmuş, Katolik okulları devletleştirilmiş, din yasaklanmıştır. Evlilik parti merkezlerinde yapılmaya başlanmıştır  Ancak 1991 yılında din serbest bırakılmış,   1992 yılında Anayasa ile din özgürlüğü güvence altına alınmıştır. 1998 yılında önce Papa 2. John Paul, 2015 yılında da ABD ile Küba arasındaki diplomatik ilişkilerin canlanmasına destek veren Arjantinli Papa Franciscus  Küba’ya gitmiş, papa Ateist olan Fidel Castro ile görüşmüş, halk tarafından  coşku ile karşılanmıştır. Devrim Meydanı’nda yapılan ayine Raul Castro ve Arjantin Devlet Başkanı da katılmıştır. 

Küba’da “Santeria” inancı da oldukça yaygındır. Santeria; Yoruba inanç ve gelenekleri ile Katolik unsurların harmanlandığı Afrika – Karayip inancıdır. Afrika’dan gelen köleler tarafından Küba’ya getirilmiştir. Bu inanca sahip kişiler tamamen beyaz giyinir. Saçlarını beyaza boyarlar. Kıyafetleri ile hemen fark edilirler. Havana’da birçok meydan ve sokakta   küçük bir masanın başında fal veya tarot açan Santeria inancına sahip kadınları görebilirsiniz. Santeria inancında altı tanrı bulunur. Bu tanrılara kurban kesilir.  Şarkılar eşliğinde dans edilerek bir tür meditasyon yapılır. Dinin içinde Hıristiyan semboller bulunur. Örneğin Siyah Meryem heykelinin başı beyaz bir eşarp ile örtülür. Önüne rom konularak, üzerine parfüm sıkılır.    

Küba’da İspanyolca konuşulur. Ancak İngilizce bilen kişi sayısı  özellikle turistik yerlerde fazladır. Bu nedenle dil konusunda sorunla karşılaşmazsınız.

Küba yarı tropikal bir iklime sahiptir.  Kuru ve yağışlı mevsim olmak üzere iki mevsime sahiptir. Yağışlı mevsim mayıs ile ekim sonu arasındadır. Kuru mevsim kasım ayında başlar. Nisan sonunda sona erer. Ülke Karayip Denizi’nin   sıcak suları ve Meksika Körfezi’nin  karşısında olması nedeniyle  kasırgalardan fazlasıyla etkilenir. Ağustos ile kasım ayları arası kasırga dönemidir. Bu dönemde ülkeye gittiğiniz takdirde tatiliniz kabusa dönebilir. Günlerce otelden çıkamayabilirsiniz. Ancak bu dönem dışında kurak olarak belirtilen dönemde dâhi ülkeye gitseniz ve hava durumu açık, güneşli bir hava olacağını  gösterse bile gün içinde aniden bastıran şiddetli bir yağmurla karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle ülkeye giderken yanınızda şemsiye, yağmurluk ve yedek ayakkabı götürmenizde ve şemsiye ve yağmurluğunuzu otelden çıkarken hava güneşli olsa bile yanınızda  taşımanızda yarar vardır. Bir anda şiddetli bir yağmur yağabilir. Ardından hiç yağmur yağmamış gibi hemen yakıcı bir güneş  çıkabilir.  Oldukça yakıcı olan Küba güneşi sizi olumsuz etkileyebilir.  Bu nedenle sabah otelden çıkarken güneş kremi sürmenizde, şapka ve güneş gözlüğünü yanınızda bulundurmanızda da  yarar vardır. Sık sık yağan  yağmurlar nedeniyle Küba’da  hava çok nemlidir. Bu nemi yatağınızdaki çarşaftan, bavulunuzun içindeki giyeceklerinize kadar her yerde hissedersiniz. Bu nedenle klimayı veya bazı otellerde klima yanında tavanda bulunan  pervaneyi çalıştırmanız gerekir.  Ancak  sık yağan yağmurlar aynı zamanda ülkenin inanılmaz güzel bir doğaya sahip olmasına  neden olmuştur. Ülkede şehirler arasında seyahat ederken  tropik ağaçlarla kaplı, tablo güzellikteki  doğaya hayran kalırsınız. Küba’da geceler gittiğiniz mevsime göre değişmekle birlikte  serin olabilir. Bu nedenle yanınızda hafif kalın giysiler, Karayip Denizi’ne girmek isterseniz deniz malzemesi, sivrisineklere karşı önlem  olarak sivrisinekten koruyucu krem ve odanız için prizlere takılan sivrisinek kovucu küçük aletler almanızda yarar vardır.

Küba Türk vatandaşlarına vize uygular. Bu nedenle gitmeden önce vize almanız gerekir. Yeşil pasaporta sahibi iseniz  Küba’ya girişte  görevliler sizden de vize isteyebilirler. Zira görevlilerin bir bölümü yeşil pasaporta vize olmadığını bilmediklerinden bu konuda sorun yaşamamak için gitmeden önce Türkiye’deki Küba Büyükelçiliği’nden İngilizce ve Portekizce Türkiye’deki pasaport türleri  hakkında bilgi içeren resmi bir yazı almanızda yarar vardır. Ülkeden çıkışta da benzer soru ile karşılaşabilirsiniz. Bu nedenle aldığınız yazıyı dönüşte de yanınızda bulunmanız iyi olur.  Ayrıca gümrük  görevlileri giriş pasaport kontrolü sırasında enderde olsa (40-50 kişide bir) seyahat sağlık sigortası belgesi talep edebilir. Bu nedenle seyahat sağlık sigortası yaptırmanız, sigorta şirketinden belgenin Türkçe ve İngilizcesini talep etmeniz gerekir. Bir seyahat şirketi ile giderseniz yeşil pasaport ile ilgili belge ile seyahat sağlık sigortasını  şirket size sağlayacaktır. Küba için vize almışsanız vizenizi seyahat sonuna kadar saklamanız gerekir. Zira çıkış işlemleri sırasında vizenizi ibra etmeniz gerekecektir.    

Küba’ya bireysel veya bir seyahat şirketinin düzenlediği tur programları ile gidebilirsiniz. Havana dışında  ülkenin diğer şehirlerini de dolaşacaksanız daha konforlu bir seyahat için seyahat şirketlerinin düzenledikleri tur programlarına katılmanızda yarar vardır. Zira bu ülkedeki koşullar  diğer ülkelerden  daha  farklıdır. Tur fiyatları seyahat şirketinin seyahat ettiği havayollarına, konaklanılan yerin otel veya casa olmasına ve otelin yıldızına bağlı olarak değişir.

Ülkede iki farklı konaklama seçeneği bulunur. Bunlar; oteller ve “casa” olarak bilinen  pansiyonlardır. Otellerin fiyatı yıldızlarına göre  değişir. Varadero dışında ülkedeki tüm oteller devlete aittir. Devlet otelleri Devrim’den bu yana çok fazla bakım görmediğinden beş yıldızlı dahi olsalar beklentinizi fazla yüksek tutmamanız, Küba koşullarında en iyi oteller olduğunu unutmamanız gerekir.  Casalar ise Kübalı aileler tarafından devlet kontrolü altında işletilen pansiyonlardır. Evinin bazı odalarını pansiyon haline getirmek isteyen Kübalılar devlete vergi ödeyerek, devletin kontrolünde bu odaları turistlere kiraya verebilirler. Bu durumda binanın dışına bir “çıpa” işareti konulur. Çıpa işareti olan yerler diğer binalara göre daha bakımlı ve temiz oldukları için hemen dikkatinizi çekecektir. Casaların fiyatı otellere göre daha ekonomiktir. Kübalı ailelerle birlikte olmak, onların yaşantısına birebir tanık olmak isterseniz casalarda konaklayabilirsiniz. Özellikle Havana Eski Şehir bölgesinde otel ayarında şık casalar bulunur. Ancak casaların tümü beklediğiniz konforu sağlayamayabilir. Oteldeki olanakları casalarda bulamayabilirsiniz. Bu nedenle gitmeden önce konaklama seçeneğinizi her ikisinin de olumlu ve olumsuz yönlerini dikkate alarak belirlemenizde yarar vardır.                

Küba’ya Türkiye’den henüz direkt uçuş söz konusu değildir. Avrupa’nın farklı şehirlerinden (Paris, Madrid gibi),  Kanada ve Rusya’dan tek aktarmalı olarak farklı havayolu şirketleri ile Havana’ya gidebilirsiniz. Havana dışında ülkenin diğer şehirlerinde de havaalanları bulunur. Bu şehirlere özellikle Kanada ve Meksika’dan uçuşlar söz konusudur. Uçuş süresi ve ulaşım maliyeti seçeceğiniz havayolu şirketine bağlı  olarak farklılık gösterir. Ancak uçuş süresi her koşulda uzundur. Ayrıca aktarma sırasında havaalanında da bir süre beklemeniz gerekir. Uzun uçuşlarla ilgili sorununuz varsa bu durumu dikkate almanızda yarar vardır. Ayrıca saat farkının yarattığı sorunları  da göz önüne almalısınız.  

Küba’da şehirler arası yolculuk için  en güvenilir  otobüs firması  “Viazul’dur”. Ancak birden fazla kişi iseniz  taksi de iyi bir seçenektir. İki kişide iki katı fiyata gelse de daha konforlu ve daha az zaman kaybına neden olur. Kişi sayısı arttıkça taksi fiyatı da düşer. Küba’da şehirlerarası otobüsler ve tur otobüslerinin tümü Çin malıdır.

Küba’da şehirlerarası yollarda seyahat ederken yollarda elinde para-CUC- sallayan kadın ve erkekler görürsünüz. “Bu paramla yolculuk etmek istiyorum. Bani arabana al anlamına gelir”. Bu kişiler daha sonra durdurdukları arabaya bindiklerinde arabaya  CUC yerine değeri daha düşük olan CUP verirler. Bu durum şoförler tarafından bilinmesine rağmen uygulama gelenekselleşmiştir.    

Küba’da şehir içi ulaşımda ise taksi, otobüs, minibüs, bisiklet taksi, coco-taksi kullanılır. Turistler için en iyi ulaşım aracı taksidir. Bazı taksiler 1950 tarihli ABD arabaları, bazıları Rus Lada, bazıları   yeni model Peugeot, Skoda veya Mercedes modeldir. Yeni taksilerde taksimetre bulunurken, eski olanlarda taksiye binmeden önce pazarlık yapmanız gerekir. Eski taksilere nostaljik bir şehir turu yapmak için  binebilirsiniz. Tarih sayfalarından fırlamış gibi görünen bu arabalarla  şehir turu yapmak  oldukça  keyiflidir. Küba eski araba meraklıları için adeta bir cennettir. Ancak bu arabalar sık sık bozulduklanndan şehir içinde veya şehirler arası yollarda şoförü arabayı tamir etmeye çalışırken, turistleri de arabanın başında beklerken görebilirsiniz.  Şehir içi ulaşımda kullanılan  dolmuşlar ve otobüsler çok eski, otobüsler ise çok kalabalıktır. Otobüslerde çantanıza dikkat etmeniz gerekir. Bisiklet-taksi ( Bisikletli bir sürücünün arkasındaki bölüme oturulan ulaşım aracı) veya  Coco-taksi’ye de (Bir motorun arkasındaki Hindistan cevizine benzeyen bölüme oturulan ulaşım aracı)  binebilirsiniz. Ancak bunun için sürücü ile pazarlık etmeniz gerekir. Coco-Taksi’nin fiyatı taksiye göre daha pahallıdır.

Küba’da iki para birimi  CUP (Küba Ulusal Pesosu- Peso Nacional) ve   CUC (Küba Değiştirilebilir Peso- Peso Convertible) kullanılır. Turistlerin kullandığı   para birimi CUC’dur.  Bir CUC’u aşağı yukarı bir Euro olarak  düşünerek harcamalarınızı ona göre yapabilirsiniz. Küba oldukça pahallı bir ülkedir. Ülkede kredi kartı kullanımı çok sınırlıdır.  Bu nedenle yanınızda mutlaka  döviz bulundurmanız gerekir. Dolar, Euro, Sterlin ile CUC değişimlerinde komisyon uygulanır. ABD ile Küba arasındaki ilişkilerde son yıllarda yumuşama görülse de  ABD dolarında uygulanan  komisyon daha yüksek olduğu için  yanınızda Euro bulundurmanızda yarar vardır.  Küba parasının ülke dışına çıkartılması yasaktır. Ayrıca  her iki para biriminin de ülke dışında resmi bir değeri bulunmamaktadır. Paranızı döviz bürosu “Casa de Cambio- CADECA”, bankalar veya otelinizde bozdurabilirsiniz. Döviz büroları ve bankalar yavaş çalıştıkları ve sizden pasaport istedikleri için zaman kaybını önlemek amacıyla dövizi otelde bozdurmanız  daha uygun olur.

Küba’da yanınızda sürekli bozuk para bulundurmanızda yarar vardır. Zira birçok Kübalı  devletin kendilerine verdiği maaş düşük olduğu için yaşam standartlarını yükseltmek anacıyla ya ek iş yapar veya yaptıkları iş karşılığında turistlerden bahşiş beklerler.  Örneğin restaurantta yemek yerken müzisyenler, salsa yapan dansçılar  bir iki salsa veya müzikten sonra hemen masaları dolaşır. Para toplar veya kendi CD’lerini size satmak isterler. Turistik alanlarda yerel kıyafetlerle gezen veya ağzında büyük boy bir puro ile oturan kadınlar para almadan sizinle fotoğraf  çektirmezler. Fotoğrafını çektiğiniz herkes sizden mutlaka para bekler. Müzede  eşinizle sizin birlikte fotoğrafınızı çekebileceğini söyleyen müze görevlisi  bile sizden  bahşiş   bekler. Varadero’da açık büfe sistemi uygulayan lüks tatil köylerinde  garsonlar  sürekli hizmetten memnun olup olmadığınızı sorar. Sizden bahşiş bekler.  Restaurantlarda, otellerde hatta tatil köyünde tuvalet kapısında bekleyen kadınlar sizin onlara bahşiş vermeniz için gözünüzün içine bakarlar Turist otobüslerinin  geldiğini gören kadınlar sabun diye yanınıza yaklaşır. Devlet sabun verdiğinden aslında istedikleri sabun değil  birkaç CUC’dur. Ancak hiçbir Kübalı siz onlara para ( bahşiş) vermediğinizde ısrarcı olmaz. Sizi bunaltmaz.      

Ülkede  tüm tuvaletler paralıdır. Ancak tuvaletlerde ödenecek  para miktarı belli değildir. Bu nedenle  tuvalet kapısındaki küçük  tabağa dilediğiniz kadar bozuk para koyabilirsiniz. 1 CUC’dan fazla kağıt para verirseniz paranın üzerini  geri alamazsınız.  Tuvaletlerin temizliği ise gittiğiniz yere göre değişir. Bir bölümü   temiz ve bakımlıdır. Sabun ve tuvalet kağıdı sorunu yaşamazsınız. Tuvalet kağıdı çoğunlukla siz içeri girerken kapıda bekleyen kadınlar tarafından küçük bir parça halinde size  verilir. Bazı tuvaletler ise bakımsızdır. Bu tür tuvaletlere karşı tedbir olarak yanınızda ülkeye giderken kozmetikçilerde satılan  kağıt sabun ile  kağıt mendil  götürmenizde yarar vardır.  

Ülkede  elektrik akımı genellikle 110 volttur. Prizler ince ve çift uçludur. Bu yüzden yanınızda adaptör götürmenizde yarar vardır. Ancak Türkiye’den götüreceğiniz bazı adaptörler  işe yaramayabilir. Otellerin bazılarında   priz yönünden sıkıntı yaşayabilirsiniz. Bazılarında ise elektrikli aletlerinizin fişleri  prize girer. Ancak bu defada bazı elektrikli aletleriniz  çalışmayabilir. Casalarda kalacaksanız  prizler yine sorun olabilir.

Küba’dan hediyelik eşya olarak; puro, rom, tablo, resim,  Alicia kremleri, parfüm, çikolata, kahve ve çeşitli tahta objeler   satın alabilirsiniz. 

En iyi üç puro markası “Cohiba”, “Romeo y Julieta” ve “Monte Cristo’dur”.  Puroların fiyatı boyutuna, markasına ve sayısına göre değişir. Ancak oldukça pahallıdır. Puro devlet tarafından üretildiğinden her yerde fiyatı aynıdır. Sokaklarda satılan purolar ise ev koşullarında yapılmış, puro nemli bir ortamda bulunması gerektiğinden  üzerine sağlık için zararlı bir madde  dökülerek nemlendirilmiş sahte purolardır. Bu nedenle sokakta satılan puroları kesinlikle almamanız gerekir. Küba’da Türkiye’de bilinenin aksine purolar genç kızların bacaklarında değil, fabrikalarda her yaştaki kadın ve erkek tarafından tezgahların üzerinde sarılır. Kişi başına faturasız ülke dışına çıkarabileceğiniz  puro miktarı iki kutudur. İki kutuyu yanınıza iki kutuyu bavulunuza koyarsanız sorun yaşamazsınız. Bu miktarı aştığınız takdirde puroyu ticari amaçla aldığınız düşünülerek sizden fatura talep edilir.  Puro nemli bir ortamda bulunması gerektiğinden puro ile birlikte puro saklama kutuları da alabilirsiniz. Kutuyu alırken kutu kapağının kapanma sesine dikkat ederek  gerçek saklama kabı olduğundan emin olmalısınız. Bu tür kutular genelde diğerlerine göre biraz daha pahallıdır. Puro saklama  kutusunun içine purolarınızı  bir parça ıslak pamuk ile birlikte koymanız gerekir.  Ayrıca büyük purolar bir defada içilemediğinden puro kesmek için puro kesme makası da alabilirsiniz.

Rom Küba’da Ron olarak bilinir. “Havana Club” devlet tarafından üretilen  rom’un markasıdır.  Şekerkamışı suyunun damıtılmasıyla üretilen rom yerli hak tarafından genelde sek olarak içilir. Ülkedeki tüm kokteyllerde kullanılır.  Romun fiyatı yılına göre  değişir. 7 yıla kadar olan romlar kokteyllerde kullanılır ve  ucuzdur. Sek içilecek romun  en az 7 yıllık  olması gerekir. Yıl sayısı arttıkça romun fiyatı ve değeri artar.

Küba’da sokak sanatçılarının yaptıkları yağlıboya tablolarda ülkenin karakteristik özelliklerini görebilirsiniz. Canlı renklerle yapılan  çeşitli ebatlardaki tablolarda eski ABD arabaları, Kübalı kadınlar, ülkenin simgesel binaları ve Che Guevara  gibi Küba’ya özgü değerler  yer alır. Tabloların  fiyatı aldığınız yere ve boyutuna göre değişir. Alırken mutlaka pazarlık yapmanız gerekir. Ancak pazarlık payı Asya ülkeleri kadar fazla değildir.   

Küba’da devlet tarafından  6 ayda bir doğal malzemelerden üretilen “Alicia” kremleri hem ucuz hem de cilt yapınıza göre değişmekle birlikte genelde cilde çok iyi gelir.  Küba seyahatiniz sırasında Alicia güzellik ürünlerinden “propolis’li göz kremi”, “plasentalı gece kremi” ile “gündüz kremi’ni” satın alabilirsiniz.

Ülke yine  doğal malzemelerden  kendi parfümlerini üretir. Kübalılar evlerinden getirdikleri küçük plastik şişelere  devletin ürettiği parfümlerden dilediklerini seçerek doldurturlar. Parfüm dükkanları tıpkı resmi daire gibi belli saatte açılır ve kapanır. Erken gitmişseniz parfüm dükkanı önünde uzun bir kuyruk oluşsa bile  içerideki görevli  saati gelmeden dükkanı açmaz. Küba parfümlerinden satın  almak isterseniz  yerel halk gibi plastik parfüm şişelerine sahip olmadığınızdan bu dükkanlardan veya  dükkanların kapısı önünde duran sokak satıcılarından  plastik bir şişe satın alabilirsiniz. Özellikle Habana Vieja’daki devlet işletmesinde  çok farklı ve güzel kokular bulabilirsiniz.

Küba’nın kendi ürettiği kahve ve çikolatalardan da satın  alabilirsiniz. Özellikle Havana Vieja’daki Çikolata Müzesi’nde  güzel çikolatalar bulunur.

Ülkede Havana dışında henüz  internet erişimi  söz konusu değildir. Havana’daki bazı otellerde  ancak belli bir ücret karşılığı  internete girebilirsiniz. Ancak sistem son derece yavaştır. Cep telefonunuz ile Türkiye veya  başka bir ülke ile iletişim kurmakta sorun yaşamazsınız. Ancak telefon konuşmasının maliyeti çok yüksektir. Bu nedenle mesaj atmak  daha ekonomik olur.

Küba seyahatiniz sırasında yanınıza kullandığınız her türlü ilacı  almanızda yarar vardır. Ambargo nedeniyle ülke kendi ilacını üretmek zorunda kaldığından   ülkedeki eczaneler sınırlı sayıda ilaç sattıkları gibi  kullandığınız ilacın içeriğine uygun ve onunla aynı adı taşıyan  ilaç bulmakta zorlanabilirsiniz.  Gerçekte Küba çok etkin bir sağlık sistemine sahiptir. Ambargo ve gelir yetersizliği  ülkenin  kendi ilaçlarını üretmesine, kendi  sağlık sistemini geliştirmesine neden olmuştur. Ambargo sonrasında öğrenciler tıp eğitimi için önce SSCB’e gönderilmiş, SSCB yardımıyla tıp fakülteleri kurulmuş, daha sonra ülke  kendi doktorlarını yetiştirmeye başlamıştır. Bu doktorlar  kısmen yardım amacıyla kısmen gelirleri düşük olduğu için daha fazla gelir elde etmek amacıyla  Güney Amerika ve Afrika ülkelerine çalışmaya gitmişlerdir. Yurt dışına çalışmak doktorlar arasında zamanla yaygınlaşmış, binlerce Kübalı doktor, dünyanın farklı yerlerinde çalışmaya başlamışlardır.  Bu doktorlar gittikleri ülkelerde para kazandıkları gibi ülkelerine döndüklerinde kendilerine halkın diğer kesimlerine göre daha fazla olanak tanınmış böylece doktorluk mesleği cazip hale gelmiştir. Doktorların gittikleri ülkelerde kazandıkları  deneyim de ülkenin sağlık sisteminin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Küba özellikle akciğer kanseri ve lösemi  tedavisinde önemli gelişmeler sağlamıştır. Bu nedenle dünyanın farklı yerlerinden ülkeye tedavi amacıyla gelen hastalar bulunmakta, bu amaçla oluşturulan az sayıda hastanede yabancı hastalara  hizmet verilmektedir. Küba’da sağlık sistemi tümü ile devletin elinde ve  ücretsizdir.

Küba sosyalist  bir ülke olduğundan  son yıllarda özel sektör yatırımlarına kısmen izin verilse de ülkedeki hemen  her şey devlete aittir. Küba’da ambargo nedeniyle temel ihtiyaç maddeleri  yanında aklınıza gelebilecek  hemen her şey devlet tarafından üretilir. Ayrıca yemek yediğiniz restauranttaki garsonlar, şarkıcılar, revüdeki dansçılar, tur otobüslerindeki şoförler, hediyelik eşya satan tezgahlar dahil olmak üzere  ülkedeki tüm çalışanlar devlet memurudur. Maaşlarını devletten alırlar. Maaşlar arasında da  büyük farklılıklar bulunmaz. Kübalılar maaş dışında ek bir işte çalışarak, bahşiş alarak, puro fabrikalarında çalışanlar devletin kendilerine verdiği puroları kendileri içmek yerine bunları satarak  veya yurt dışındaki yakınlarından gelen gelirlerle bir şekilde  yaşam standartlarını yükseltmeye çalışırlar. Bu açıdan özellikle turizm sektöründe çalışanlar diğer sektörlerde çalışanlara göre daha iyi durumdadır. Küba vatandaşlarının 2013 yılına kadar özel davet almadıkça ülke dışına çıkmaları  yasaklanmıştır.   

Küba’da işgücünün % 21'i  tarım sektöründe çalışır. Şekerkamışı, tütün, tropik meyveler, kahve ve pirinç ülkenin önemli üretim ve ihracat ürünleridir. Balıkçılık ve hayvancılık da büyük önem taşır. Nikel ülkenin en önemli madenidir. Turizm son yıllarda büyük bir canlılık kazanmıştır.

Her Küba vatandaşına devlet tarafından belirlenen miktarlarda temel yiyecek maddeleri,  sabun, şampuan gibi kişisel  temizlik ürünleri ve diğer temel ihtiyaç maddeleri karne ile devlet mağazalarında  dağıtılır. 0-6 yaşındaki çocuklarla, 60 yaş üstündekiler için belirlenen miktar diğer yaş grubundakilere göre daha farklıdır.   Devlet mağazalarında yer alan panolarda  hangi ürünün hangi gün dağıtılacağı belirtilir. Kübalılar bu panolara bakarak  mağazaya gelir. Uzun kuyruklar oluşturarak devletin dağıttığı malları alırlar.  Bu mağazalar hemen her sokakta bulunur. Dağıtım günleri dışında mağazaların içine girip, çevrenizi bakarsanız raflarda çok sınırlı sayıda ve çeşitte mal olduğunu görebilirsiniz. Kübalılar devlettin dağıttığı dışında daha fazla mal satın almak isterlerse bunu kendi paraları ile almak zorundadırlar.

Küba’da  eğitim ücretsizdir. Tüm okul malzemeleri ve okul önlükleri devlet tarafından verilir. Ülkede halkın tümü okur yazardır. Havana dışında diğer şehir ve kırsal kesimde okullar oldukça  bakımsızdır. Okullardaki küçük camı ve kapısı olmayan sınıflarda tüm farklı renklerdeki çocuklar bir arada okur. Okulların duvarlarında Che Guevara’nın resimleri mutlaka bulunur. Okullarda  çocuklar her sabah ant içerek derse başlar. Öğrencilere 10 dakika günlük haberler okunur. İngilizce ilkokuldan itibaren öğretilmeye başlanır.  Okullarda kişisel bakım ile ilgili bilgiler öğretilir. Bu nedenle hava çok sıcak olmasına rağmen Kübalılar   ter kokmazlar. Bazı okullarda öğlen yemek verilir. Bazılarında veliler öğle saatlerinde okula gelerek çocuklarını yemek için alır. Sonra tekrar geri  getirirler.    

Küba’da her Küba vatandaşının devlet tarafından verilmiş bir evi  bulunur. Ancak yeni evlenenler ev için sıra beklerler. Sıraları gelinceye kadar veya maddi olanaklarını birleştirmek için   aileleri ile birlikte otururlar.  Küba’da evlerin ve binaların büyük bölümünde cam göremezsiniz.  Bunun yerine ahşap panjur veya  demir kepenk  kullanılır. Aynı şekilde  kapılarda  her zaman açıktır. Kapılarda demir parmaklıklar bulunur. Evlerin camsız, kapıların açık olmasının nedeni; havanın çok sıcak olması, evlerin çok azında klima bulunması, camın  çok pahallı  olması, kapı ve camlar açık bırakılarak evdeki nemin engellenmesi ve tropik fırtınalardır. Küba’da binaların büyük bölümü yıllardır tamirat görmediğinden bakımsızdır. Evler çok küçüktür. Evlerin içinde sadece içinde yaşayanların gereksinimlerini karşılayacak kadar  birkaç koltuk, yatak, tüplü televizyon ve az sayıda eşya bulunur.  Evlerin duvarında ise mutlaka evin genç kızının şık giysili bir resmi yer alır. Küba’da 15 yaşına giren kız çocukları o gün en şık giysilerini giyer.  Ailesi ile birlikte bulunduğu şehrin tüm önemli yerlerini gezer. Fotoğraf çektirir. Ailenin maddi durumuna göre evde veya bir restaurantta ailesi ve yakınları ile birlikte  güzel bir akşam yemeği yer.  Bu gelenekle kız çocukları büyük bir gururla topluma takdim edilir. İşte evlerin duvarlarındaki  resim; kız ve ailesi için çok önemli bir gün olan o gün çekilen resimdir. Birçok  evde de  sallanan koltuklar evlerin değişmez eşyasıdır. Havanın sıcak  olması ve birkaç neslin birlikte yaşaması nedeniyle ülkenin her köşesinde  insanlar genelde evlerin dışında binaların  önünde oturur. Birbirleri ile sohbet ederler.         
.
Küba; Karayip, İspanyol ve Afrika karışımı bir mutfağa sahiptir. Küba mutfağında sarımsak, baklagil, pirinç ve şeker kamışı  ağırlıklı şekilde kullanılır. Yemeklerde baharat  ve sos kullanımı yaygındır. Ülkede tavuklar hormonsuz, “gezen tavuk” oldukları için oldukça lezzetlidir. Deniz ürünleri arasında özellikle devlet çiftliklerinde üretilen  istakoz denenmeye değer lezzettedir.   Küba’nın önemli lezzetleri arasında;  “tatlı patates”,  “Congri (siyah küçük fasulyenin pirinç pilavı ile karışımı)”, “Moros y Christianos( siyah küçük fasulye ile pirincin soğan, sarımsak, kekik, kırmızı ve yeşilbiber, kimyon ve defneyaprağı ile sote edildikten sonra haşlanmasıyla hazırlanır)”, “ Creole Ajiaco (sebze, tavuk ve domuz etli çorba)”,  “Picadillo (biber, kırmızı soğan, sarımsak, domates sosu, yağ, sultanas, siyah fasulye ile servis yapılır)”, “Guengue (tatlı)” ve “Poppelia ice cream (Küba dondurması)”  sayılabilir.

Ülkede her çeşit tropik meyve bulunur. Tropik meyvelerarasında mango, ananas, avokado, Hindistan cevizi, tarçın elması, mamey ve plantano maço yer alır.

Alkolsüz içecek olarak tropik meyvelerden yapılan meyve sularını içebilirsiniz. Özellikle  “Guarapo (şeker kamışı suyu)”, Hindistan cevizi suyu ve mango suyunu deneyebilirsiniz.  Hindistan cevizi suyunu içtikten sonra Hindistan cevizinin üst tarafını kestirip içini yemeyi unutmamalısınız. Ayrıca Küba’nın kendi ürettiği  kola “Tukola” ile diğer ulusal  meşrubatları deneyebilirsiniz. Kahve içmek isterseniz  klasik Küba kahvesi “Café Cubano” ve  “Café Con Leche” (Café Cubano’ya süt ekleyerek hazırlanan kahve) deneyebilirsiniz. Ancak her iki kahve de son derece serttir. Bu nedenle sert kahve sevenler için uygundur.  Su olarak  şişe suyu içmenizde yarar vardır. Ancak ülkede henüz marketler bulunmadığından suyu otelinizden veya  veya cafelerden alabilirsiniz.

Küba ve Havana’nın simgesi  kokteyl’dir. Kokteyllerin tümü rom ile yapılır. Kokteyller arasında  “Mojito (taze nane, soda, beyaz rom, yeşil limon suyu, esmer şeker)”,  “Cuba Libre (cola, yeşil limon suyu ve kabuğu, rom)”, “Daiquiri (rom, şeker şurubu, yeşil limon suyu, misket limon suyu)”, “Pina Colada (krema, ananas suyu, malibu, rom)” en fazla tercih edilen kokteyllerdir. Kokteyllerin  yanında sek rom da içebilirsiniz. Rom ve kokteyllerle birlikte “Tostones (kızartılmış muz)” deneyebilirsiniz. Yerel biralar arasında en fazla “Cristal” ile  “Bucanero” tercih edilir. 

Küba’da müzik hayatın bir parçasıdır.  Ülkede her yerde   José Marti’nin eseri  “Guantanamera (Guantanamera’lı Kadın)”,  Kübalı sanatçı Carlos Puebla'nın 1965 yılında  Che Guevara'nın veda mektubundan sonra yazdığı, Afrika'ya gitmek üzere Küba'dan ayrılan Che Guevara’dan söz eden  “Commandate Che Guevara”,  Bolivya ordusuna ve Che Guevara'ya yazılan  “Soldadito Boliviano (Bolivyalı Küçük Asker)”, ve “Chan Chan”  şarkıları söylenir ve dinlenir. Salsa ülkenin ulusal dansıdır. Her yaşta  Kübalı bu kıvrak  dansı çok güzel yapar. Turistik restaurantlar, müzik evleri dışında sahilde veya sokakta salsa yapan gençler görebilir. Sizde bu dansın ritimlerine ayak uydurmaya çalışabilirsiniz.

Küba oldukça güvenli bir ülkedir.  Turistler  devlet koruması altındadır. Turiste zarar vermek en büyük suçlardan biridir. Ancak otobüslerde, kalabalık yerlerde ve özellikle gece   ışıklandırılması yetersiz olan oldukça karanlık olan ara sokaklarda dikkatli olmanızda yarar  vardır.  Şehir içinde gezerken yanınıza pasaportunuzun fotokopisi ile günlük gereksinimiz kadar  para almanız yeterlidir. Pasaportunuzu ve kalan paranızı otelinizdeki kasaya veya   bavulunuza  kilitleyebilirsiniz. Oteldeki odanızda açıkta para bırakmamaya özen göstermelisiniz.

Ülkeye gitmeden önce  ülkenin bugünkü durumunu daha iyi anlayabilmek için Küba tarihi, Fidel Castro, Che Guevara, José Marti, Camilo Cienfuegos  hakkında bilgi edinmenizde yarar vardır. Zamanınız ve ilginiz ölçüsünde Küba ve Che Guevara ile ilgili   belgesel veya film izleyebilirsiniz.

Aşağıda Küba’da gezme olanağı bulduğum “Havana”, “Pınar del Rio Bölgesi (Pinar del Rio Şehri, Viñales Vadisi, Viñales Köyü, Viñales Ulusal Parkı)”, “Varadero”, “Boca de Guamá”, “Cienfuegos”, “Santa Clara”, “Trinidad” ve “Valle de los Ingenios”  hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.

HAVANA

Havana, Küba’daki adı ile  La Habana  ülkenin başkenti, en büyük şehri, siyasi ve ekonomi merkezidir.

Türkiye’den uzun bir yolculuktan sonra ineceğiniz Havana’daki “José Marti Uluslararası Havaalanı (Aeropuerto Internacional José Marti)” küçük bir havaalanıdır. ABD ile ilişkilerin normalleşmesinden sonra havaalanının genişletilmesi planlanmaktadır. Havaalanından çıkmadan önce uluslararası uçuşlara ayrılan uçağınızın indiği 3 numaralı terminaldeki “Infotour” standından şehir  haritası satın almanızda yarar vardır. Harita  Havana yanında turistik diğer şehirlerin planlarını ve şehrirler arasındaki mesafeleri gösterdiğinden  son derece yararlıdır. Yol yorgunluğu ile havaalanından   harita almayı unutursanız  La Habana Vieja’da, Obispo Sokağı üzerindeki Infotour veya  otelinizden satın  alabilirsiniz. 

Havaalanından çıkar çıkmaz Küba’nın nemli ve sıcak havası size hemen merhaba diyecektir. Havaalanından şehir  merkezine  taksi  ile  ulaşabilirsiniz. Taksi ile şehir merkezine giderken ülkeye gece geldi iseniz havaalanının dışı gibi havaalanından şehre giden yollardaki aydınlatmanın da yetersiz olduğunu hemen fark edeceksiniz. Yollardaki evler, sokaklarda otobüs bekleyen insanlar, karanlık bakımsız sokaklar hemen dikkatinizi çekecektir.

Havana deniz kenarında, çok geniş bir alana yayılmış büyük bir şehirdir. Şehir çok sayıda bölgeden oluşur. Ancak görülecek yerler başlıca üç bölgede toplanmıştır. Bunlar; “La Habana Vieja(Eski Havana),”  Centro Habana   (Havana Merkezi)” ve  Vedado ( Yeni Havana)”  bölgeleridir.

Şehrin tümünü  görmek için en  iyi seçenek “Hop on hop off” otobüslerine   binmektir. Bu otobüsler üç farklı güzergaha sahiptir. Zamanınız ölçüsünde bu güzergahların tümüne veya bir bölümüne gidebilirsiniz. Şehrin iki bölgesi  La Habana Viejaile  Centro Habana’yı turistik ve turistik olmayan sokakları ile yakından tanımak isterseniz  mutlaka ara  sokaklarda yürümeniz veya bisiklet taksilerle sokak aralarında dolaşmanız gerekir. Havana’nın  kalbi Vedado Bölgesi’ndeki  “Devrim Meydanı’nda (Plaza de la Revolución)” atar. Devrim Meydanı Küba tarihi açısından birçok önemli olaya şahitlik etmiştir. Meydana Batista’nın ülkeden kaçmasından sonra 1959 yılı Ocak ayında  önce Che Guevara ondan birkaç gün sonra  Fidel Castro ve adamları  girmiş, 1961 yılı Mayıs ayında da  sosyalist Küba buradan tüm dünyaya  ilan edilmiştir. Meydanda her yıl 1 Mayıs’da binlerce kişinin katıldığı, coşkulu  gösteriler yapılır. Sabah 7.30-9.30 arasında yapılan 1 Mayıs törenine Fidel ve Raul Castro yanında Latin Amerika devlet başkanları da katılır.  Bu büyük meydanın etrafında; Batista döneminden kalan, apartmana benzeyen   yıpranmış  bakanlık binaları bulunur. Meydanın ortasında 142 metre yüksekliğinde devasa  bir “José Marti Anıtı” hemen dikkatinizi çeker. Pazar günü dışında anıta çıkılabilmektedir. Castro’nun Bürosu meydandaki “Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi Binası’ndadır”.  İçişleri Bakanlığı Binası’nın üzerinde  metal “Ernesto Che Guevara Figürü” ile “Hasta la Victoria Siempre ( Zafer İçin İleriye)” sloganı bulunur. Metal “Camilo Cienfuegos Figürü” Haberleşme  Bakanlığı Binası’nın üzerindedir. Meydan çevresinde  ayrıca yaklaşık sekiz milyon kitap bulunan “Biblioteca Nacional José Marti” ile “Teatro Nacional” yer alır.   Meydanda Fidel ve Raul Castro ile ilgili hiçbir şey göremezsiniz.

 

Ülkede Havana ve diğer şehirlerde   meydanlarda, okullarda hemen her yerde José Marti’nin farklı boyuttaki heykellerini görebilirsiniz. Onun sözlerine Havana ve diğer şehirlerin sokaklarında rastlayabilirsiniz. Benzer şekilde Küba Devrimi’nin liderlerinden Che Guevara’nın resimleri hemen her yerdedir. Buna karşılık  Camilo Cienfuegos ve Fidel Castro’nun  resimlerine daha az rastlarsınız.   Şehirlerarası yolların kenarlarında  zaman zaman  Fidel Castro’nıun sözlerini içeren  tabelalar bulunur. Fidel Castro halk  tarafından sevilen bir liderdir. Küba halkı kendine yakın bulduğu Fidel Castro’ya sadece adı ile  “Fidel”  hitap eder.  Ayrıca ülke ekonomisine sağladığı katkıdan dolayı birçok yerde  tek başına veya Fidel Castro ile birlikte Hugo Chavez’in  resimlerini görebilirsiniz. Duvarlarda veya yollarda  İspanyolca devrim sloganları göze çarpar. Bunlar arasında en fazla  kullanılan “Patria o Muerte”  Vatan ya da Ölüm”  anlamına gelir

Vedado Bölgesi’nde kıyıya yakın mesafede yer alan iki otel Küba tarihinde önemli rol oynar. Bunlardan “Havana Üniversitesi (Universidad de la Habana) yakınındaki “Hotel Habana Libre” Havana alındıktan sonra  Castro'nun askerlerinin konakladığı yerdir. Bu tarihi otelin lobisinde fotoğraf çekebilirsiniz.  “Hotel Nacional ” ise1930 yılında  inşa edilmiş, Neo-kolonial tarzı büyük bir  oteldir.  Otel bir dönem mafyanın merkezi olmuştur. Birçok ünlünün kaldığı, siyasi olayın yaşandığı, Küba tarihinde önemli yeri olan otelin  deniz manzaralı muhteşem bahçesindeki  küçük barın duvarları  otele gelen ünlülerin resimleri  ile doludur. Otelin içinde küçük bir müze de bulunur.  Devrim sonrası yenilenmemesine rağmen otel hâla  Havana’nın en fazla tercih edilen otellerinden biridir. Hotel Habana Libre önünden geçen “La Rampa” Vedado bölgesinin önemli caddelerinden biridir. Cadde özellikle geceleri  kalabalıktır.  Vedado bölgesinde genelde yüksek katlı binalar bulunur. Bu bölgedeki binalar La Habana Vieja ve Centro Habana göre daha bakımlıdır. Sokaklar daha düzgündür.

Centro Habana’da ise en görkemli bina  “Capitolio Nacional’ binasıdır.  Bina ABD Washington’daki Amerikan Kongre Binası’na   benzer.  Devrime kadar bina Küba Kongresi olan hizmet vermiştir.

Capitolio Nacional kara tarafında  “Parque de la Fraternidad” yer alır. Bu parkın yanındaki cadde kenarındaki  “Hint Çeşmesi (Fuente de la India)”  1837 yılında yapılmıştır.  Park ile Capitolio Nacional arasındaki  “Dragones”  kıvrılarak  Capitolio Nacional  arka tarafındaki “Çin Mahallesi’ne” gider.

Capitolio Nacional deniz tarafında muhteşem bir bina olan  “Gran Teatro de La Habana”  bulunur. 2.000 kişilik tiyatroda Ulusal Küba Balesi ve Devlet Operası’nın gösterileri yapılır. Tiyatronun yan tarafında  “Cabaret Nacional” ve “Hotel Inglaterra” yer alır.

Şehrin önemli caddelerinden  “Paseo de Marti (Del Prado)” Capitolio Nacional ile kıyıdaki “Castillo de San Salvador de la Punto” arasında   uzanır. Caddenin kenarında renkli, birkaç katlı  koloni tarzı  evleri görebilirsiniz.  Geçmişte çok güzel olduğu belli olan bu  evlerin büyük bir bölümü halen çok kötü durumdadır. Gidiş ve dönüş yönü bulunan geçmişte şehrin en önemli ve şık caddesi olan Del Prado Caddesinin  ortasındaki ağaçlık alanda  aslan heykelleri dikkatinizi çeker. Buradaki süslü perforje sokak lambaları kale topları eritilerek yapılmıştır. Cadde üzerinde çok sayıda eski Amerikan arabası görebilirsiniz. Capitolio Nacional,  Hotel Inglaterra  veya Devrim Müzesi  civarında müşteri bekleyen  bu arabalardan birine binerek sizde  bir saatlik nostaljik  şehir turu yapabilirsiniz.  Ancak arabalara binmeden önce mutlaka pazarlık etmeniz gerekir.

Gran Teatro de La Habana karşı tarafında yer alan “Parque Central”  Centro Habana’nın küçük, güzel parklarından biridir. Parkın ortasında küçük boyutta bir “José Marti Heykeli’ bulunur.    Parkın kenarındaki sokak üzerinde yer alan  “Museo Nacional de Bellas Artes- Arte Universal”  M.Ö 500’den günümüze Avrupa ve Latin Amerika tabloları ile  antik Yunan ve Roma eserlerini görebileceğiniz güzel bir müzedir. Heykelin karşısındaki iki sokaktan  müzenin tarafında kalan   “Calle  Obispo”  Habana Vieja’nın en önemli sokaklarından biridir.  Park ile  “Plaza Armas’ı” birbirine bağlar. Sokağın köşesinde yer alan “El Floridita Bar” şehrin en tanınmış barlarından biridir.  Barın içine girdiğinizde Küba’da uzun yıllar yaşayan  ABD’li Oskar ödüllü yazar “Ernest Hemingway’in” bara yaslanmış, gerçek boyutta bir heykelini görebilir. Onun en sevdiği kokteyl olan  Daiquri içebilir. Muz kızartması yiyebilirsiniz. Ancak barın fiyatları oldukça yüksektir. Turistlerle dolu, oturacak yer bulmak için kapıda sıra beklemeniz gereken  barın  duvarlarını yazarın fotoğrafları süsler.

Parque Central’’in hemen yakınında deniz tarafında  Küba sanatı ile ilgili eserlerin sergilendiği “Museo Nacional de Bellas Artes- Arte Cubano”  ile  “Devrim Müzesi (Museo de la Revolucion)” bulunur.

“Devrim Müzesi (Museo de la Revolucion)” pazartesi günleri kapalıdır. Diğer müzeler gibi Devrim Müzesi’ne  girişte  büyük çanta ile müzeye girmenize izin verilmez. Bu nedenle değerli eşyalarınız için yanınıza küçük bir çanta almanızda yarar vardır. Devrim Müzesi  devrimden önce başkanlık sarayı olarak kullanılmıştır.  1920 yılında tamamlanan Neo-klasik bina giriş ve iki kattan oluşur. Müzenin giriş katında giriş kapısının sağ tarafında, bahçeye çıkan  koridorun duvarında Batista, Reagan, baba ve oğul Bush'ların karikatürleri ile devrimine neden oldukları için bir teşekkür yazısı yer alır.  Bu koridordan  çıkılan  müzenin bahçesinde ise devrimde ölenlerin anısına sonsuza dek yanacak olan “sönmeyen ateş”, Fidel Castro’nun Domuzlar Körfezi Çıkartması’nda kullandığı tank,   cam  bir yapı içinde  Castro ve arkadaşlarının Küba’ya gelirken bindikleri “Granma Yatı (Memorial Granma)” bulunur (Müze bahçesinde sergilenenleri müzeye girmeden  yoldan geçerken de görebilirsiniz).

Giriş katından birinci kata çıkan  merdivenlerin duvarında bazı kurşun delikleri dikkat çeker. Bu delikler  35 devrimci üniversite öğrencisinin 13 Mart 1957 tarihinde saraya düzenledikleri saldırıdan kalmıştır. Bu öğrencilerden 32’si vurularak öldürülmüştür. Batista müzenin ilk katındaki çalışma odasının girişinde geçmişte  aynanın arkasında gizli olan merdivenlerden kaçarak  bu saldırıdan  kurtulmuştur. Müzenin ilk katında bu dönemde çalışma odası ve toplantı odası olarak kullanılan odaları görebilirsiniz. Bu kattaki koridorda ayrıca Küba Devrimi’nin kahramanlarının küçük bronz heykeli bulunur.

Müzenin ikinci katı    Küba Devrimi ile devrim sonrası döneme ayrılmıştır.   Müzede devrimle ilgili her türlü araçlar, silahlar, yazılar ve fotoğraflar sergilenir. Castro’nun  savunmasını yazdığı daktilo, mahkemede savunma sırasında çekilmiş fotoğraf, Che Guevara ve Camilo Cienfuegos’un gerçek boyutlu balmumu heykelleri, Batista rejiminin kullandığı bazı işkence aletleri, Che Guevara’nın beresi, silahı,  tüfeği,  Camilo Cienfuegos’un şapkası, tüfeği, Raul Castro’nun botları,  gerillaların kullandığı radyo vericisi   bunlardan bazılarıdır.

“Castillo de San Salvador de la Punto” Centro Habana’nın önemli köşelerinden biridir. Denizin kıyısında, tam burunda duran kalenin önündeki park alanındaki devasa heykel “Máximo Gómez”  anısına yapılmıştır.   Castillo de San Salvador de la Punto’nun  bir tarafında “Ave. Antonio Maceo (Malecón)” diğer tarafında   “Av. Carlos Manuel de Cespedes-Av. Del Puerto” yer alır. 

Malecón  yaklaşık 8 kilometre  uzunluğunda, yoğun bir trafiğe sahip, trafik ışıkları bulunmayan  geniş bir caddedir. Bu caddenin deniz tarafındaki  kaldırım gündüz ve gece denizi seyretmeye gelen, spor yapan, yürüyen, sohbet eden her yaşta insanla doludur. Akşamları özellikle gençler  geniş beton set üzerine oturup, müzik çalar, eğlenirler. Açık deniz olduğu için özellikle fırtına ve yağmur sonrasında deniz dalgaları deniz içinde oluşturulan setlere  rağmen bu beton setleri  aşarak adeta bir şelale gibi kaldırımı, caddeyi ve burada yürüyenleri ıslatır. Caddenin kara tarafında ise Centro Habana tarafında eski, Vedado ve daha sonraki bölgelerde nispeten daha yeni yüksek katlı binalar, hastaneler, stadyum, bazı anıtlar  yer alır. Centro Habana bölgesinde kalan bölümünde  bazı binaların altında küçük cafeler bulunur. Bu binalar arasında en görkemlilerden biri Vedado bölgesinde tepelik bir alanda yer alan Hotel Nacional  binasıdır.  

Havana’da  İstanbul’daki Haliç Körfezi’ne benzer  bir körfez “Bahai de la Habana” bulunur.  Castillo de San Salvador de la Punto körfezin başında inşa edilmiştir. Körfezin diğer tarafında da  bir deniz feneri ile  “Castillo de los Tres Reyes del Morro” yapılmıştır. Geçmişte körfezi korumak amacıyla her iki kale arasına demir zincir çekilmiştir. Günümüzde her iki kıyı arasında ulaşım suyun altında inşa edilen tüp geçitle   sağlanmaktadır. Dilerseniz taksi ile veya hop on hop off ile bu alt geçitten geçerek Morro Kalesi’ne gidebilir. Kaleden Malecón ile Habana Vieja bölgesinin manzarasını seyredebilirsiniz. Kaleden şehir   çok güzel görünür.     

Castillo de San Salvador de la Punto ile Habana Vieja’da bulunan  “Castillo de la Real” arasında körfez boyunca “Av. Carlos Manuel de Céspedes-Av Del Puerto” uzanır. Bulvarın kara tarafında  Habana Viaja’yı çevreleyen geniş bir park alanı bulunur. Morro Kalesi’nin bulunduğu körfezin karşı kıyısındaki tepeler 1962 Krizi’nde SSCB tarafından  füzelerin yerleştirildiği yerdir. Bu kıyıda  18 metre yüksekliğinde büyük bir   “İsa Heykeli” hemen dikkatinizi çeker. Heykel 1958 yılında yapılmıştır.  Bulvarda Katedral Meydanı’nın yakınında, kara tarafında, yolun kenarında,  “Atatürk Büstü” bulunurı.   Büstün altındaki kaide üzerinde  "Yurtta sulh, cihanda sulh"  Türkçe ve  İspanyolca olarak yazılmıştır. Büstün 19 Mayıs 1995 tarihinde açılışı yapılmıştır. İstanbul  Esenyurt’ta da aynı tarihte Abdullah Baştürk Parkı’nda Rosé Marti’nin büstü açılmıştır                                
 
Centro Habana’nın  ana caddeleri dışındaki ara sokakları hem Vedado hem Habana Vieja yönünde çok bakımsızdır. Buradaki çok katlı onarılmamış binalarda insanlar büyük bir zorluklar içinde yaşarlar. Oteliniz Vedado bölgesinde ise ve gece otelinize yürüyerek gidecekseniz Centro Habana’nın ara sokakları yerine  daha kalabalık olan El Malecón  üzerinden yürümeniz daha güvenli olur. 

Habana Vieja şehrin 1982 yılında UNESCO Dünya  Mirası Listesi’ne alınan bölgesidir. Bu bölgede birbirine yakın mesafede dört  ana meydan bulunur. Habana Centro’daki  Parque Central ve civarına bağlanan tüm sokaklar  bu meydanlardan birine çıkar. 

Bu meydanlardan “Katedral Meydanı (Plaza de la Catedral)”   “Catedral de la Habana” ev sahipliği yapar.  Katedralin çan  kulelerine bakarsanız ilginç bir biçimde   birinin diğerinden daha  geniş olduğunu görürsünüz. Meydanda yerel Küba kıyafetleriyle turistiklerle 1 CUC karşılığı   fotoğraf çektirmek için bekleyen kadınlar gezinir.  Meydanın  köşesinde geçmişte saray halen  restaurant  olarak kullanılan  1760 yılı yapımı   binanın  önünde beyaz giysili   fal ve tarot için turist bekleyen  kadınları durur. Gençler Küba resimleri  ve sahte puro için yolunuzu keser.     Meydan ve meydanın   çevresinde çok sayıda tarihi bina görebilirsiniz. Bunlar arasında koloni dönemine ait  mobilyaların ve dekoratif sanat eserlerinin sergilendiği  “Museo de Arte Colonial”,  Resim Müzesi ve Resim Galerisi olarak kullanılan  “Centro Wilfredo Lam” , XVIII. yüzyıl yapımı  “Casa de Lombillo”  1746 yılı yapımı  “Palacio del Marques de Arcos”, Grafik ve baskı atölyesi  “Taller Experimental de Grafica” sayılabilir.

Katedral Meydanı’na farklı yönlerden Habana Vieja’nın tarihi, bakımsız sokakları bağlanır. Bu sokaklardan  Katedrali arkanıza aldığınızda sağınızdaki  sokakta bulunan  “La Bodeguita del Medio”  Hemingway’in Küba’da yaşadığı dönemlerdeki favori barlarından biridir.  Dışı ve içi turistlerle dolu olan bu küçücük barda  mojita içmek için uzun bir süre sıra beklemeniz gerekir. Barın  duvarı çeşitli ülkelerden gelen turistlerin yazdığı yazılarla doludur. Türkçe yazılarda görebilirsiniz.  Bar kapısının yanında  duvarın kenarında  ağzında kocaman bir puro ile turistlerle 1 CUC karşılığı resim çektiren Kübalı yaşlı bir  kadın  oturur.  Barın çevresindeki gençler yine size bir şeyler satmaya çalışır.

Katedral Meydanı yakınında deniz yolu tarafından bulunan  “Castillo de la Real Fuerza” korsanlardan korunmak amacıyla yapılmış, daha  sonra devlet arşivi,  kütüphane olarak  kullanılmıştır. Günümüzde deniz müzesine ev sahipliği yapmaktadır.

Kalenin yakınındaki “Plaza de Armas”  koloni dönemine ait barok binalarla çevrilidir.  Bu binaların bir bölümü cafe ve restauranta dönüştürülmüştür. Meydanın ortasındaki küçük yeşillik  alanda “Carlos Manuel de Céspedes Heykeli” bulunur. Bu yeşillik  alanının içi ve çevresi  ikinci el kitap satan satıcıların  tezgahları ile doludur. Müze “El Templete ”  meydanın deniz tarafındadır. 

Meydandaki en görkemli yapı  “Palacio de Los Capitanes Generales”  halen  “Havana Kent Müzesi’ne (Museo de la Cludad)” ev sahipliği yapmaktadır.   Binanın ön cephesindeki meydanın  zemini  meydanın diğer tarafları gibi parke taşları ile değil  meydandaki  nal seslerinin bu sarayda yaşayanları rahatsız etmemesi için ahşapla kaplanmıştır.  Sarayın ağaçlarla süslü avlusunun ortasında  Kristof Kolomb’un   heykelini görebilirsiniz.  Saray sömürge döneminde  İspanyol valisinin konağı, Küba Devrimi’nden sonra bir süre Belediye Sarayı olarak kullanılmış, daha sonra müzeye dönüştürülmüştür.  Sarayın açık kapısından sadece avluya bakmak yerine ufak bir ücret ödeyerek sarayın İspanyol tarzı mimarisini daha iyi görmek için içine girmenizde yarar vardır.  Avlusu yanında içi de çok güzel olan sarayın giriş katında sömürge döneminde  kullanılan arabaları, dini objeleri, üst katlarında  ilk Küba bayrağını, Küba’nın İspanyol egemenliğinden kurtulması için  savaşan generallerin resimlerini, ve  eşyaları görebilirsiniz.

Müzenin yan tarafından meydana bağlanan  “Calle Obispo” Habana Vieja’nın  en kalabalık sokaklarından biridir. Infotour Bürosu’nun da bulunduğu bu sokak  Centro Habana’daki Parque Central’e kadar uzanır. Sokağın kuytu bir köşesinde küçük bronz Sancho Panza Heykeli sokaktan geçenlere bakar. Aynı zamanda alışveriş caddesi olan bu sokakta çok sayıda hediyelik eşya dükkanı görebilirsiniz. Sokağın köşesinde yer alan “Hotel Mundos” Hemingway’ın kendi çiftlik evini almadan önce konakladığı  oteldir. Otelin  zemin katında giriş kapısının tam karşısındaki duvarda yazarın resimlerini görebilirsiniz. Yazarın otelde konakladığı oda ise halen muhafaza edilmektedir.

Plaza Armas yakınındaki  “Plaza de San Francisco de Asis” küçük bir meydandır. Bu meydanın çevresinde “Basilica Menor de San Francisco de Asis” , “Aslanlar Çeşmesi”, çok güzel bir bina olan Ticaret Odası “Lonja del Commercio” ve “Feribot Terminali”  yer alır. Meydandaki  cafe güzel bir kahve molası vermek ve çevreyi seyretmek için ideal bir yerdir.  Bazilikanın  önündeki yoldan ilerlerseniz  sağ taraftaki küçük bir  sokakta Batista’nın ülkeyi gezerken kullandığı “zırhlı treni” görebilirsiniz. Bu sokağa bağlanan dar sokaklarda da  şehrin tarihi  kanalizasyon sisteminin kalıntılarını görebilirsiniz.

“Küba Rom Müzesi (Museo del Ron)” Feribot Binası ile Plaza de San Francisco de Asis  arasından geçen caddenin üzerindedir. Habana Club’ın eski üretim yeri olan bu müzede  bir görevli sizi müzeyi gezdirerek,   rom   ile ilgili  ile ayrıntılı bilgiler verir. Arzu ederseniz müzenin satış yerinden farklı fiyatlardaki ve kalitedeki   Habana Club marka romlardan satın alabilirsiniz. Müzenin giriş katındaki “Bar Habana Club’da”  Buena Vista olarak bilinen 1950'lere özgü Küba müziğini  yemekli veya yemeksiz olarak  izlenebilirsiniz.

Plaza Armas  ile Plaza Vieja  arasındaki “Calle Mercaderes” Habana Vieja’nın en kalabalık ve bakımlı sokaklarından biridir.  Çok sayıda şık yemek yerinin bulunduğu bu sokakta kültür evleri, küçük parklar, heykeller, galeriler, Çikolata Müzesi ve diğer bazı müzeler yer alır. Sokaktaki en ilginç binalardan biri Plaza Vieja yakınındaki “anne ve çocuk sağlığı merkezidir”. Bu merkezde hamile kadınlara doğum yapıncaya kadar hamilelik ve çocuk bakımı ile ilgili bilgiler verilmekte, çocukların sağlıklı doğması için doğum pilatesi öğretilmektedir. Bu binanın karşı tarafında da çocuklar dışında tüm Kübalıların üye oldukları devrim  komite merkezlerinden biri bulunmaktadır.         

Plaza Vieja ise diğer meydanlara göre daha büyük ve çevresindeki onarılmış renkli binalarla daha güzeldir. Meydanın Calle Mercedes ile birleştiği noktada köşede    yer alan “Camara Oscura’nın” tepesine saat 17.00’e kadar küçük bir ücret ödeyerek çıkıp,  bölgenin resmini çekebilirsiniz. Meydanın bir diğer köşesinde yer alan “Cafe el Escorial”  güzel bir kahve ve pasta molası vermek için ideal bir yerdir. Cafenin tam karşısında diğer köşedeki barda ise Küba  birası içerek meydanı seyredebilirsiniz.

Havana Vieja sokaklarında turistik eşya satan dükkanlar bulunmakla birlikte daha uygun fiyata hediyelik eşya almak isterseniz Plaza Vieja ve Rom Müzesi’ne  yakın mesafede deniz kenarında sabit bir alanda kurulu   “Almecenes San Jose Resim ve El Sanatları Pazarı’na gitmeniz gerekir. Burada her tür el sanatları, resimler, cam eşyalar, takılar, elbiseler, aklınıza gelecek her şey  bulunur. Alışveriş yaptıktan sonra    hemen yanında kıyıdaki eski  bira fabrikasının yerine yapılan birahanede biraz sıra bekledikten sonra denizi seyrederek yerel bira  Bucanero içerek dinlenebilirsiniz.

Habana Vieja’yı keşfetmenin en iyi yolu  bu meydan ve sokaklar dışında turistlerin girmediği ara sokaklara girmek bu sokaklarda “gündüz saatlerinde” bisiklet taksi ile veya  yürüyerek dolaşmaktır. Bu sokaklar tıpkı Centro Habana’nın ara sokakları gibi son derece bakımsız perişan haldedir.  Bu ara sokaklara  girdiğinizde yine turistlerin dolaştıkları sokaklardan daha farklı bir ortamla karşılaşır. Burada yaşayan insanları inciltmemek için  fotoğraf  çekmek istemezsiniz. Bu sokaklardaki birkaç katlı yıkık, dökük apartmanlarda veya tek katlı evlerde insanlar, hijyenik olmayan ortamda yaşarlar. Kaldırımlar kırık, asfalt bozuktur. Birçok yerde çöp yığınları birikmiştir. Yemek yerleri son derece bakımsız ve hijyenden uzaktır. Açık kapılar, camsız pencerelerden evlerin içine bakmaya çalıştığınızda  küçücük evlerde eski tüplü televizyonlar, az sayıda kırık dökük eşya gözünüze çarpar. Evlerin içi kalabalıktır.  Sokaklarda evlerinin kapılarının önünde toplanan birbirleri ile sohbet eden kadın ve erkekler size ve sizin gibi bu sokaklara giren turistlere bakar. Sizde onlara bakar. Birazda çekinerek  yürürsünüz.

Küba’da birçok yerde  gece çeşitli şovlar düzenlenir. Bu şovlar içinde “Tropicano Show” 200 dansçıdan oluşan ünlü bir şovdur. 1930’lardan kalma bir açık hava sahnesine  ve ışık sistemine sahiptir. Şov’da yer alan dansçıların hepsi Kübalı ve devlet memurudur. Her gece yapılan şovun  fiyatı ise oldukça yüksektir. Şovu görmek isterseniz bu konuda  otelinizden bilgi alabilirsiniz.

Havana’da denize girmek isterseniz şehre yakın mesafede güzel plaj alanları bulunur. Infotour’dan plajlar konusunda bilgi aldıktan sonra taksi ile gidebilirsiniz. Plajları görmek için Hop on hop off otobüslerine de binebilirsiniz Bu otobüslerin güzergahlarından biri    plaj  bölgesine gider.

PINAR DEL RĺO  BÖLGESİ

Küba’nın muhteşem doğası ile en güzel bölgelerinden biridir.  Merkezini “Pinar del Río Şehri” oluşturur. Bölge sınırları içinde  UNESCO Dünya Biyosfer Rezervi Listesi’nde yer alan “Península de Guanahacabibes”, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan “Valle de Viñales” ile  dalış ve yüzmeye uygun sahiller ve mağaralar bulunur.

Bölgenin en fazla  ziyaret edilen yeri Viñales Vadisi  ile Pinar del Río Şehri’dir. Bu yerlere  Havana’dan otelinizden, Infotour veya tur şirketlerinden (Cubatur, Havanatur, Paradiso, Cubanacan Viajes) alacağınız  günlük tur ile gidebilirsiniz. Bölgeyi daha ayrıntılı görmek isterseniz Pinar del Río Şehri veya Viñales Köyü’nde konaklamanız daha uygun olur. 

PINAR DEL RĺO ŞEHRİ

Pinar del Río Şehri yaklaşık 200.000 nüfusa sahip, Havana’dan 147 kilometre uzaklıkta küçük bir şehirdir. Bir veya iki katlı koloni tarzı renkli evlerden oluşur. Evlerin bir bölümü pansiyon olarak kullanıldığı için diğerlerine göre daha bakımlıdır. Şehirde özel işletmeler de bulunur. Şehirde görülecek yerler  birbirine yakın mesafedeki birkaç sokak üzerinde yer alır.  Havana’dan gelen Viazul otobüslerinin durduğu  Otobüs İstasyonu  merkeze çok yakındır. Şehre turistleri çeken büyük ölçüde puro ile  likör fabrikasıdır. “Fábrica de  Tobacos Francico Donatien”  Maceo Qeste sokağındadır. Mülkiyeti devlete aittir. Fabrika binası  1961 yılına kadar hapishane olarak kullanılmıştır. Fabrikaya her gün yüzlerce kişi ziyarete gelmektedir. Bu nedenle içeri girebilmek için  kapısında bir süre kuyruk beklemeniz gerekir. Kuyrukta sıra beklerken  bazı Kübalı kadın ve erkekler yanınıza yaklaşarak sürekli sizden para ister ve etrafınızda dolaşırlar. Fabrikanın puro üretilen bölümü ince,  uzun,   dikdörtgen şeklinde tek katlı bir binadan  oluşur. Binanın içinde ziyaretçilerle işçileri birbirinden ayıran bir bankonun arkasında masalara oturmuş her yaştan siyah ve beyaz tenli Kübalı kadın ve erkek işçiler masaların üzerinde duran tütün yaprakları ve malzemelerle  ünlü Havana purolarını sararlar. Fabrikada üretim tamamen el emeğine dayalıdır.  Bu sırada rehber size puronun yapılışı ile ilgili bilgiler verir.  Siz onların puro sarmalarını seyrederken   onlar  size hiç aldırmadan bir andan çalışır. Bir yandan kendi aralarında konuşur. Şakalaşırlar. Fabrikada fotoğraf çekilmesine izin verilmez. Ayrıca fabrikaya büyük çantalarla giremezsiniz. Bu nedenle fabrikaya giderken değerli eşyalarınız için yanınızda küçük bir çanta bulundurmanızda yarar vardır.  Puro yapımını gördükten sonra fabrika satış mağazasından kutu ve  tek puro  satın alabilirsiniz. Ayrıca fabrikada puro kutusu ile puro makasları da satılmaktadır. Fabrikadaki işçilerin her birine devlet belli bir miktar puro kontenjanı tanımaktadır. Puro içmeyen işçiler ek gelir sağlamak amacıyla kendilerine verilen puroyu fabrika satış yerine göre daha uygun bir fiyata daha sonra satmaktadırlar. Fabrikaya tur ile gitti iseniz rehberler size bu konuda bilgi vermekte, işçilerin sattıkları bu puroları satın almanızı sağlayabilmektedirler.  Şehirde ayrıca  “Fábrica  de Bebidas Casa Garay” likör fabrikası rehber eşliğinde  gezilebilmekte ve fabrika satış mağazasından alışveriş yapılabilmektedir.        

VİÑALES  VADİSİ   

“Viñales Vadisi (Valle de Viñales)”, devasa çam , portakal, avokado, muz ağaçları, geleneksel tarımın yapıldığı sebze  bahçeleri, ilginç şekilli kayalıkları, kahve, şekerkamışı ve  tütün çiftlikleri, geleneksel mimariye sahip çiftlik evleri, köyleri,  yeraltı nehirleri ve mağaraları  ile Küba ve  Pinar Del Rio’nun  en güzel yerlerinden biridir. 

Muhteşem doğası ile 1999 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Vadinin toprak yapısı nedeniyle  Küba’nın en iyi tütünleri burada yetişmekte ve bu tütünlerden adanın en iyi puroları üretilmektedir. Küba’da devlet  çiftçilere  toprağı kullanma hakkını vermekte,  çiftçi devletin belirlediği miktardaki  araziyi devlete para ödemeden ekebilmekte, üzerine ev yaparak, çocuklarına miras bırakabilmektedir. Ancak ürettiği tütün’ün %90’nını devlete satmak zorundadır. Tütünün yetiştirilmesi ise oldukça güçtür. Birçok aşamadan oluşur.  İlk olarak  çiftçiler tütünü  tohum olarak eker. Tohumdan elde edilen tütün  fidanları daha sonra tarlaya dikilir. Gelişen tütünler  farklı aşamalarda hasat edilir. Hasat sırasında  önce  alt, sonra orta en son en üst yapraklar toplanır. En son toplanan en üstteki yapraklar en değerli olanlardır.   Tütün toplandıktan sonra  üstü  saz  ile kaplı üçgen şeklindeki  kulübelerin içine kuruması için üç kademe halinde asılır.  Kuruyan yapraklar daha sonra  balyalanır ve  fermante edilir.  Ardından puro yapılmak üzere  devlete ait  fabrikalarına gönderilir. Tüm bu işlerin yapılması ise aylarca sürer.  Vadi içinde hemen her yerde tütün çitlikleri,   bu çiftliklerin bir kenarında sivri çatılı bir tütün kurutma kulübesi ve  o çiftlikte yaşayan ailenin oturduğu bir ev bulunur. Bir tur programı  ile giderseniz tütün kurutma kulübesi ile çiftçi ailesinin yaşadığı evin içine girebilir. Tütünün yetiştirilmesi hakkında  çiftçiden  ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.

Viñales Vadisi tarımın yanında doğa turizmi ile de turistlerin ilgisini çekmektedir. Vadide;  kaya tırmanma,  yürüyüş,  at safari, bisiklet turu  olanakları  bulunmaktadır. Vadide gezerken at veya bisikletle gezen çok sayıda turiste rastlamanız mümkündür.  

Vadiyi tepeden en güzel     “Viñales Ulusal Parkı Ziyaretçi Merkezi” ile  “Hotel Los Jazmines’in” yer aldığı  “ Jazmines Tepesi’nden”  görebilirsiniz.

VİÑALES  KÖYÜ

Viñales Vadisi içinde yer alan Viñales Köyü verandalı tek katlı, renkli tahta evleri,  her evin verandasında mutlaka bulunan sallanan  koltukları ile sevimli küçük  bir köydür. Kötün  bir ana caddesi ve bu caddeye bağlanan   Arnavut kaldırımlı az sayıda sokağı bulunur. Otobüsle geçerken köye girmeniz ile çıkmanız bir olur.  Köyün  sokaklarında vadiyi gezmeye gelen turistlerin fazlalığı dikkatinizi çekecektir. Turistlerin yoğun ilgisi nedeniyle kasabada pansiyonculuk gelişmiştir. Burada yaşayanlar evlerinin tümünü veya  bazı odalarını  kiraya verdiklerinden kasabadaki  evlerin çoğunun üzerinde çıpa işareti görebilirsiniz.  Bazı evler ise küçük, sevimli   lokantalar haline getirilmiştir. Kasabaya gelen turistler buradaki tur şirketleri aracılığıyla vadi ile Pinar del Rio’nun farklı köşelerini günlük turlarla gezmekte veya  hop on hop off otobüsleri ile vadiyi kendileri bir günde dolaşabilmektedirler. Viñales köyüne ise Havana’dan otobüs veya Cubataxi  ile gidilmektedir. 

VİÑALES ULUSAL PARKI   

“Viñales Ulusal Parkı (Parque Nacional Viñales)” çok büyük bir alanı kaplar. İçinde görülmesi gereken çok sayıda yer bulunur. En çok ziyaret edilenler arasında   “Cueva de Indio” ile “Mural de la Prehistoria” yer alır.   

CUEVA DE INDIO

Vadi içinde zaman içerisinde kireç taşı kayalıkların aşınması ile oluşan,  “Magote” adı verilen  ilginç şekilli  kızıl renkli, delikli  kayalar bulunur.  Kayaların üzerindeki  delikler  mağaralardır. Vadide bir bölümü henüz keşfedilmemiş binlerce mağara bulunmaktadır.  Vadideki mağaralardan biri olan Cueva de Indio 1920 yılında bulunmuştur. Geçmişte ada yerlileri olan Taynolar mağaraları  İspanyollardan saklanmak amacıyla kullanmışlardır. Cueva de Indio  geldiğinizde mağaraya girmeden önce enerji sağlamak için  Guarapo (şeker kamışı suyu) içebilirsiniz. Mağaraya girdiğinizde  mağara’nın içindeki dar yoldan tek sıra halinde   bir süre yürümeniz gerekir. Bu yürüyüşünüz sırasında üzerinize zaman zaman çok nemli olan mağaranın duvarlarından sular damlar. Bu nedenle mağaraya girerken  ince bir yağmurluk giymenizde yarar vardır. Mağaranın içinde ilerledikçe  farklı şekillerdeki kalın sarkıtlar dikkatinizi çekecektir. Kısa bir yürüyüşün ardından aşağıda mağara içinde oluşan küçük bir doğal   göle ulaşırsınız. Gölde bekleyen sandallara sıranız gelince biner. Sandalda çevrenizdeki kayalıkları seyrederek ilerlersiniz. Sandal sahibi veya rehber  size elindeki lazer ışığı ile kayalıkların aşınması ile oluşmuş,  Taynoların  timsah, yılan gibi hayvanlara benzeterek taptıkları  şekilleri gösterir. Daha sonra dar bir geçitten geçerek mağaranın dışına çıkarsınız. Mağaranın dışında az ileride göl şelale olarak aşağıya dökülür. Sandal sizi çatıları sazlarla kaplı küçük kulübelerin olduğu bir alanda bırakır. Bu alanda Guarapo  ve hediyelik eşya satan çok sayıda tezgah  ile yerel yemekler sunan güzel bir restaurant bulunur. Arzu ederseniz bu restaurantta   yemek yiyebilirsiniz.

MURAL DE LA PREHISTORIA

“Moral de la Prehistoria (Tarih Öncesi Resim)” duvar gibi düz  bir kayanın  üzerine  yağlıboya ile yapılmış dev bir tablodur. Resim  1961 yılında Leovigildo Gonzales Morillo ve 18 kişi tarafından dört yılda  yapılmıştır.  Resim 120 metre genişliğindedir. Resimde salyangoz, dinazor,  ejderha ve insan  figürleri ile evrim teorisi anlatılmaya çalışılmıştır. Resmi gördükten sonra  arzu ederseniz resmin bulunduğu  alandaki şık restaurantta kısa bir kahve veya yemek molası verebilir. Buradaki küçük büfeden alışveriş yapabilirsiniz.

VARADERO

Varadero Matanzas Bölgesi’nde yer alır.  Havana’ya 142 kilometre uzaklıktadır. Varadero bir şehir değil bir tatil yöresidir. Küba’nın  diğer taraflarından  tümü ile farklıdır.  20 kilometre uzunluğundaki “Hicacos Yarımadası” üzerinde tamamen turistik amaçla oluşturulmuştur. Karayiplerin en iyi  ve en büyük tatil merkezi olarak bilinir. Burada  sahil boyunca  dizilmiş  İspanyol otel zincirleri tarafından yap- işlet- devret yöntemi ile işletilen   farklı büyüklük ve yıldıza sahip oteller ile  alışveriş yerleri,  restaurantlar, barlar, eğlence yerleri,  golf sahası, parklar ve doğal alanlar bulunur.

Varadero, şehir merkezine yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta, Matanzas şehri yönünde  küçük bir  uluslararası havaalanına sahiptir. Buraya Avrupa’nın farklı şehirleri, Arjantin  ve Kanada’dan uçaklar gelir. Ayrıca Havana Havaalanı  Varadero’ya yaklaşık  2 saat uzaklıktadır. Ülkedeki tek paralı otoyol Havana ile Varadero arasında  yapılmıştır. Havaalanı ile Varadero  arasındaki  yol size    muhteşem  vadileri, deniz kıyısındaki  “Matanzas Şehri” ve diğer küçük yerleşimleri,  petrol alanları, Havana elektrik santrali ve plaj bölgeleri ile keyifli bir yolculuk sağlar.  Bu yoldaki vadilerde  ülkenin simgesi olan, Küba bayrağının renklerini taşıyan, sadece bu adada bulunan “Tocororo Kuşu’nu” görebilirsiniz. Havana dışında  Varadero’ya  ülkenin farklı şehirlerinden Viazul şehirlerarası otobüsleri ile gidebilirsiniz.       

Varadero’ya  özellikle Kanada’dan  yaklaşık dört saat süren bir uçak yolculuğu ile  kış aylarında  her şey dahil sistemle çalışan otellerde  dinlenmek amacıyla çok sayıda turist gelir. Ayrıca Kanadalılar dışında her ülkeden insanı bu otellerin  ön tarafında yer alan ve kilometrelerce devam eden ince kum kumsallarda  ve sıcaklığı 18 derecenin altına inmeyen masmavi denizde  görebilirsiniz.  

Bu tatil cennetine Küba vatandaşlarının 2008 yılına kadar çalışanlar dışında girmeleri  yasaklanmıştır. Günümüzde ise parası olan Kübalılar  otellerde kalabilmektedir.
.
Varadero’da gezilecek yerler  sınırlıdır.   Arzu ederseniz Varadero’yu  görmek için   hop on hop off  otobüslerinden yararlanabilirsiniz. Mavi işaretli noktalar bu otobüslerin durak yerleri gösterir.   Otobüs biletini otobüsten satın  alabilirsiniz. Ayrıca eski ABD arabaları ile gezebilir. Turistik küçük gezi trenine binebilir. 3 saat süreli rehberli   Varadero Şehir Turu’na katılabilirsiniz.  Dalış yapabilir.  Yüzebilir. Tekne gezilerine katılabilirsiniz.

BOCA DE GUAMÁ

Boca de Guamá  Matanzas Bölgesi’nin güneyinde “Peninsula de Zapata”  alanındadır.  Adını yerli Tayno şefinden alır. Burada en önemli turistik etkinlik devlete ait “Timsah Çiftliği” ile “Tayno Köyü’dür”.

Timsah Çiftliği’nde timsahları doğal yaşamı içinde görebilir. Yavru bir timsahı elinize alabilir. Çitlikte bulunan küçük dükkanlarda timsah derisi her türlü eşya bulabilir. Timsah eti yiyebilirsiniz.

Tayno Köyü’ne ise  küçük bir limandan kalkan sürat motoru ile ulaşabilirsiniz. Sürat motoru sizi aldıktan  sonra önce  yemyeşil  kara parçalarının arasındaki   su kanallarından geçirir. Kanallardaki kısa  yolculuktan sonra  “Hazine Gölü’ne (Laguna del Tesoro)” oradan gölün kenarında  geçmişte Taynoların yaşadığı küçük bir köye ulaşırsınız. Köy  Taynoların yaşamlarını anlatmak amacıyla oluşturulmuş turistik bir yerdir. Sazdan yapılmış evler, farklı anlamlar ifade eden ağaç Tayno heykelleri köy arazisi üzerine serpiştirilmiştir.  Balçık, kara  toprağın bulunduğu  köyde  sazdan yapılmış bir Tayno çadırında o dönemin yerli giysilerini giymiş birkaç görevli  geçmiş Tayno geleneklerine uygun şekilde sizi karşılar. Sizden buna karşılık bahşiş bekler. Bu küçük köyde kaldığınız süre içinde köydeki küçük  barda Hindistan cevizi suyu içebilir. Timsah eti yiyebilir. Küçük hediyelik eşya  dükkanından hediyelik eşya satın alabilir. Ağaçlarla kaplı köyde çok güzel fotoğraflar çekebilirsiniz.                   

CIENFUEGOS

Cienfuegos, Cıenfuegos bölgesinde  yer alır. Bölgenin merkezidir.  Havana’ya 256 kilometre uzaklıktadır.  Küçük ve çok güzel bir şehirdir. 2005 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştır.  Şehirdeki binalar ve yollar ülkenin diğer şehirlerine göre daha bakımlı ve temizdir. Şehir deniz kenarında çok güzel bir coğrafi konuma sahiptir.

Şehrin merkezini “Parque José Marti”  oluşturur. Ağaçlık küçük parkın içinde José Marti Heykeli” ile parkın batı tarafında Küba’daki tek zafer takı olan Küba’nın bağımsızlığını simgeleyen “Arco de Triunfo”  bulunur. Parkın  etrafını çevreleyen caddelerin üzerinde 1869 tarihli Katedral, “Teatro Tomás Terry”,   Şehir Müzesi,” “Yönetim Binası”  ve diğer tarihi bina ve saraylar yer alır. Tiyatro şehrin zenginlerinden birinin anısına  1887-1889 yılları arasında yapılmıştır.  950 kişilik tiyatronun içi son derece  güzeldir. Binanın içinde yapılacak etkinliğe göre koltukların bulunduğu zemin aşağı yukarı hareket edebilmektedir. Tiyatronun içi gezilebilmekte ancak fotoğraf çekimi için ayrıca para ödemeniz gerekmektedir.

Şehrin ana caddesini   “Calle 37- Paseo  del Prado”  oluşturur. Parkın doğu tarafından  4 blok sonra şehri bir baştan bir başa geçen bu cadde aynı zamanda Küba’nın en  uzun bir caddesidir. Caddenin üzerinde bazı heykeller ve   Neo-klasik binalar dikkat çeker. Caddenin buruna kadar devam eden  deniz kenarındaki bölümünde sahil boyunca uzanan   ağaçlarla süslü kaldırımlarda yürümek son derece keyiflidir. Geçmişte zenginlerin yaşadığı bu bölgede caddenin her iki tarafında   birkaç katlı villalar, “Palacio Azur” ve “Palacio de Valle” gibi saraylar, yat kulübü, parklar  bulunur. Bu evler ve saraylar zaman içinde yıpranmışlardır. Palacio de Valle burunun uç tarafındaki meydanın yan tarafındaki  tepelik alandadır.   Bu güzel  saray   1917 yılında Fas tarzında yapılmış çok şık bir konuttur. Halen restaurant olarak kullanılan sarayda yemek yiyebilir. Çatısındaki terasa çıkarak denizi ve çevresindeki bölgeyi  güzel bir Küba kokteyli şenliğinde seyredebilirsiniz. Terasta uzakta göreceğiniz cami/ hamam benzeri yapı ise SSCB tarafından yapımına başlanan ancak SSCB’nin çöküşünden sonra yapımı tamamlanamayan hidroelektrik  santrali binalarından biridir.   

SANTA CLARA

Santa Clara,  Villa Clara Bölgesi’nde yer alır. Bölgenin merkezidir. Santa Clara şehrine Havana ve Küba’nın farklı şehirlerinden otobüs veya trenle  ulaşabilirsiniz. Havana’ ya 270 kilometre uzaklıktadır. Şehirde uluslararası bir havaalanı da bulunur.

Santa Clara Küba Devrimi’nde  kritik bir noktada olduğu için büyük önem taşımıştır. Che Guevara, bu kritik noktayı almayı başarmış, Castro ve birlikleri tüm ülkede zafer kazanmışlardır.  Santa Clara  Che Guevara’nın şehri olarak bilinir. Şehrin girişindeki   Che Guevara’nın karargahının bulunduğu yeri  gösteren Che Guevara resimden başlayarak şehrin hemen her yerinde Che Guevara’ nın resimleri, heykelleri,  sözleri ile   onun izine rastlanır. Ülkede seyahat ederken  sık sık duyduğunuz “Commandante Che Guavera ” şarkısında adı geçen şehir  Santa Clara şehridir.

Santa Clara oldukça küçük bir şehirdir. Eski bakımsız koloni evleri ve dar sokaklara sahiptir. Sokaklarda eski Amerikan arabaları yanında ilginç bir ulaşım aracı  olan  “Coches Hicacos” adı verilen  birçok kişinin bindiği iki kanapeli  at arabalarını görebilirsiniz.

Santa Clara merkezini “Parque Vital” oluşturur. Parkın dört tarafından şehrin caddeleri geçer. Meydan çevresinde bu caddelerin üzerinde “Teatro la Caridad”, “Museo de Artes Decorativas”, “Palacio Provincial” gibi binalar   yer alır. Park günün her saati oldukça yoğundur. Bu nedenle çantalarınıza dikkat etmenizde yarar vardır. Parkın kenarında yer alan “Hotel Santa Clara Libre” şehrin tarihi açısından son derece önemli bir binadır. 1959 yılında meydandaki en yüksek bina olan  otele    Batista askerleri yerleşmiş, buradan şehri ele geçirmek  isteyen Che Guevara ve adamlarının her hareketini görerek onların üzerine kurşun yağdırmışlardır. Bir türlü şehri ele geçiremeyen Che Guevara ve adamlarına o dönem şehrin ileri gelen zenginlerinden birinin kızı olan, oteli ve çevresini iyi bilen Aleida March yardım etmiş onun bilgileri ışığında otelin yanındaki sekiz  binanın duvarları içten yıkılarak otelin girişine  ulaşılmış ve otel ele geçirilmiştir. Hareketin içine katılan Aleida March ile Che Guevara  daha sonraki yıllarda evlenmişlerdir.  

Che Guevara Anıtı / Mezarı ve Müzesi ise Parque Vital’in  batısındadır. Buraya Hotel Santa Clara Libre yanındaki sokak ile  ona paralel  Tiyatro binası önünden batıya doğru uzanan ve üzerinde “St. Anne Katedrali” bulunan   sokaktan  yaklaşık iki kilometre yürüyerek  veya faytonla ulaşabilirsiniz. “Che Guevara’nın  Anıtı  “Plaza de la Revolucion”  üzerinde  yer alır. Bu büyük  meydanın  her iki tarafına Che Guevara’nın doğduğu günü simgeleyen  14’er ağaç, toplam 28 ağaç dikilmiştir. Meydandan daha yüksekte olan anıt birkaç parçadan oluşur. Anıt kompleksinin merkezinde Che Guevara’nın Heykeli yer alır. Heykel’de  Che Guevara kolu sarılı, başında bere, elinde tüfekle uzaklara bakar şekilde tasvir edilmiştir. Che Guevara Anıtı’nın altında "Zafere kadar, daima" yazısını görebilirsiniz. Heykelin her iki  tarafında ise üzerinde Che Guevara’nın Bolivya’ya giderken bıraktığı iki mektuptaki  sözler;  Latin Amerika ile ilgili sözleri, Bolivya’da  ve Santa Clara’da yaptıkları  ile ilgili bilgiler içeren metinlerin yer aldığı  bazı  taş anıtlar bulunur.

Anıtın arka tarafına dolaştığınızda bu bölümde Che Guevara ve arkadaşlarının mezarlarının bulunduğu bir Mezar Odası ile Che Guevara’nın hayatını anlatan küçük bir Müze yer alır. Mezar ve müze bölümüne eşya ve fotoğraf makinesi ile girilmesi yasaktır. Hafif bir ışık ile aydınlatılmış mezar odasında Che Guevara ve Bolivya’da kendisi ile birlikte savaşan arkadaşlarının mezarları bulunur. Üzerindeki yıldız lazer ışığı ile aydınlatılan duvara gömülü  çekmecede Che Guevara’nın  kemikleri yer alır. Che Guevara Bolivya’da yakalandıktan  iki gün sonra öldürülmüş, cesedi halatlarla uçaktan sarkıtılmış,  daha sonra bilinmeyen bir yere gömülmüştür. Gömüldüğü yer yıllar sonra bulunmuş, kemikleri 1997 yılında ülkeye getirilmiştir. Odadaki tüm mezarların üzerine çiçek konulmuştur. Odada askerler bekler.  Kısa bir süre kalmanıza izin verilen mezar odasından sonra müze bölümünü ziyaret edebilirsiniz.  Müzede Che Guevara’nın hayatı ve devrimdeki rolü ile ilgili   resimler, belgeler, kişisel bazı  eşyaları sergilenir.  Bu resimlerden özellikle Bolivya dönemine ait resimler oldukça ilginçtir. Bu resimlerin bir bölümünde Che  Guevara tanınmamak için  kılık değiştirmiş  yaşlı bir insan  kimliğine bürünmüştür. Hatta bu yaşlı  kimliği ile 1965-1967 yılları arasında  Küba’ya gizlice gelerek ailesini ziyaret etmiştir. Müzede ayrıca   devrim sonrası Maliye Bakanlığı iken  basılan Che Guevara imzalı paraları da görebilirsiniz.  Müze pazartesi günü kapalıdır.

Şehirdeki diğer önemli yer  “Tren Anıtı (Monumento a la Toma del Tren Blindado)"  Parque Vital’ın doğusunda kısa bir yürüyüş mesafesindedir.  Meydanda iseniz  tiyatronun önündeki sokaktan doğu yönünde yürür. Daha sonra yeşillik alandan sola dönerseniz Küba tarihinin önemli mücadele alanlarından biri olan  Tren Anıtı’na ulaşabilirsiniz.  Burada  Che Guevara ve  27 kişi  Batista için silah ve cephane taşıyan zırhlı treni durdurmuşlardır. Che Guevara grayder ile tren raylarını bozmuş, raylardan çıkan tren devrilmiş, trenin içine  molotof kokteyli atılmış,  treni terk edenler öldürülmüş, çıkmayanlar ise dumandan boğularak ölmüşlerdir. Halen trenden kalan  vagonlar  müze haline getirilmiştir. Vagonların  içinde  savaş sırasında çekilen resimler, belgeler ve bazı eşyalar sergilenmektedir. Bu eşyalardan özellikle Molotof kokteyli yapımında kullanılan cola şişeleri dikkat çekicidir. Rayları bozmakta kullanılan  grayder ile ölenlerin anısına yapılan ilginç bir anıt   tren vagonlarının  hemen yanında yer alır. Che Guevara’nın maketi de yolun köşesindedir.

TRINIDAD

Trinidad, Sancti Spiritus Bölgesi’nde yer alan küçük bir ilçedir. İlçenin adı İspanyolca üçleme “baba- oğul- kutsal ruh”   anlamına gelir. Adı Kristof Kolomb tarafından verilmiştir. Denizden gelecek saldırılara  karşı denizden uzakta  tepelik bir alanda kurulmuştur. Santeria inancının merkezidir. İlçenin çevresinde büyük  şeker kamışı plantasyonları bulunur. Bu nedenle geçmişte Trinidad toprak ağası ve şeker kamışı plantasyonları ile özdeşleşmiştir. 1988 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.    

İlçeye Havana’dan Viazul otobüs  şirketinin  otobüsleri ile    ulaşabilirsiniz. Çok küçük olan “Otobüs İstasyonu (Terminal de Omnibus)” Plaza Mayor’a yakındır.

Trinidad dar, taş kaplı sokakları, bu sokakların kenarına sıralanan   tek veya iki katlı, renkli Koloni dönemi mimarisindeki  evleri ile ülkenin turistik yerlerinden biridir. Merkezden uzaklaştıkça   sokaklar ve  evler merkeze göre daha bakımsız bir görünüme bürünür. Gece ilçe merkezi   dışında sokak aydınlatmaları yetersizdir. Sokak adlarını fazla görmeseniz de araç trafiğine kapalı ilçe merkezini ve diğer sokakları kısa sürede yürüyerek dolaşabilirsiniz.  İlçede gezilecek önemli yerler “Plaza Mayor ve çevresinde” bulunur.  Ortasında palmiyelerle süslü küçük bir park bulunan  meydanda yer alan  “Trinity Kilisesi”  ilçenin en büyük kilisesidir.   Kilisenin yan tarafındaki sokağın kenarında   yer alan sarı renkli iki katlı  “Romántico (Palacio Brunet) ” şeker tüccarlarından  biri tarafından oğlu ve gelini için konut olarak yaptırılmıştır. Halen müze olan binada geçmiş dönemde İspanyol zenginlerin yaşantılarından kesitler  görebilirsiniz.  Müzede yer alan resimler, mobilyalar, gümüşler ve diğer ev eşyalarının büyük bölümü orjinaldir.  Bu binanın önünden geçen sokağın az ilerisinde diğer bir kilise   “San Francisco de Asis” çan kulesi ile hemen dikkatinizi çekecektir.  Arzu ederseniz çan kulesine çıkarak ilçeyi tepeden fotoğraflayabilirsiniz.

Trinity Kilisesi’nin hemen yanında bulunan merdivenlerin üstündeki  “Casa de la Mùsica” Trinidad’da gece turistlerin ve yerel halkın  gittiği bir müzik evidir. Bu açık hava mekânında saat 9.00’dan sonra küçük platformda gruplar çıkar. Salsa müziği ve dansı yaparlar. İnsanlar dans eder. Sizi de dansa kaldırabilirler. Ancak daha sonra CUC talep edebilirler. Buna hazırlıklı olmanız gerekir. Müzik evine yakın mesafedeki “Casa de Trova” da da yemek eşliğinde güzel bir müzik dinleyebilirsiniz.

Meydana yakın bir sokakta  bulunan “Historia Municipal  (Palacio Cantero)” geçmişte servetini köle ticaretinden kazanmış bölgenin en zengin tüccarına ait  eski bir  konuttur. Halen   müze olarak kullanılan nu bina kapıdan girişte büyük yüksek tavanlı, süslemeli şık  bir salon ve bu salona açılan odalardan oluşur. Salon ve odalarda döneme özgü eşyalar bulunur. Sıcağa ve neme karşı  odaların  duvarları  tavana kadar yapılmamış, doğal bir klima ortamı yaratılarak  konutun ahşap tavanı  ile oda duvarları arasında Romántico da  olduğu gibi bir açıklık bırakılmıştır. Girişteki ana bina daha sonra etrafında çeşitli binalar ve kule bulunan büyük bir avluya açılır.  Arzu ederseniz kuleye çıkarak  ilçeyi ve çevresindeki tepeleri seyredebilir.   Kuledeki hediyelik eşya standından Trinidad ile ilgili güzel kartpostallar ve şehrin haritasını satın alabilirsiniz. İlçede bu iki konut gibi geçmişte zengin şeker tüccarlarına ait çok sayıda  konut bulunur. Bu konutlardan bazıları halen casa olarak kullanılır.

Historia Municipal yanındaki sokak ile  La Canchánchara karşısındaki sokak ve    merkezdeki bazı ara sokaklarda küçük hediyelik eşya pazarları kurulur. Bu pazarlarda ve ilçenin dik yokuş sokaklarında kadınlar şeker kamışı saplarından şapkalar, çantalar yapar ve satarlar. Sokak aralarındaki küçük dükkanlarda seramik atölyeleri,  güzel resim galerileri bulunur.  

Plaza Mayor’un hemen yakınındaki “La Canchánchara” ilçenin en ünlü barıdır. İlçede kime sorarsanız size yerini gösterecektir. Plaza Mayor yakındaki bu küçük bar  seramik kulpsuz kaplarda sunulan “La Chanchanchara” kokteyli ile ünlüdür. Canchanchara; süzme bal, limon suyu,  rom, su, buz ile yapılan tatlı bir kokteyldir.  İçerisi turist dolu olan barda sıranız geldiği zaman avlusundaki  az sayıdaki sandalyelerden birine oturup, Küba müziği çalan orkestrayı dinleyerek kokteylinizi büyük bir keyifle yudumlayabilirsiniz. Barın bir duvarında kokteylin içeriği yazılıdır. Kokteyliniz bittikten sonra dibindeki balı kaşıkla yiyebilirsiniz. Trinidad civarındaki yerleşim yerleri  balları ile tanındığından kokteyl de balla yapılmıştır. Barın karşısında yine küçük bir hediyelik eşya pazarı bulunur.  Havana veya Pinar de Rio’dan  puro almadı iseniz ilçedeki Colón Sokağı  üzerindeki “Fábrica de Tabaco” uğrayabilirsiniz. İlçenin sokaklarında eski ABD arabaları yanında başlarında şapkaları ile sokaklarda at üzerinde gezen çiftçilere veya at arabalarına rastlayabilirsiniz.

Trinidad  ilçe  merkezinde  sadece  casalarda konaklayabilirsiniz. Açık büfe sistemi ile hizmet veren üç yıldızlı  tatil köyleri ilçe merkezi dışında   Playa Ancón’da”  bulunur.   Burası merkeze  taksi ile  10-15 dakika mesafededir. Tatil köylerinde sivrisineklerden rahatsız olmamak için  tedbirli olmanızda  yarar vardır.  Tatil köylerinin plaj bölümü  ise incecik kumları, muhteşem denizi ile çok güzeldir.

VALLE DE LOS INGENIOS

“Valle de Los Ingenios (Şeker Vadisi)”  1988 yılında UNESCO  Dünya Mirası Listesi’ne  alınmıştır. Vadiye gitmek için Trinidad  merkezindeki “Cubatur” tarafından   düzenlenen turlardan birine katılabilirsiniz. Tur   vadiye buharlı bir trenle ulaşır. Vadide  eski bir şeker kamışı üretim tesisi, şeker kamışı yetiştirilen arazinin ortasındaki 45 metre yüksekliğinde  çan kulesi ziyaret edilir.  Kule geçmişte hem köleleri takip etmek hem de gün başı ve sonunu çanla bildirmek amacıyla kullanılmıştır. Vadide ayrıca  toprak ve köle sahibinin oturduğu  evi,  elle çevrilen şeker kamışı öğütme değirmenlerinden birini görebilirsiniz. İlçede bu turu alacak kadar zamanınız bulunmuyorsa  Santa Clara’ya giderken de  büyük   şeker kamışı plantasyonlarını ve bu plantasyonlar içinde yer alan çan kulelerinden bazılarını görebilirsiniz.

 

-------
Bu yazı 2015 yılında Küba’ya yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberimiz Kıvanç Demirel’den edinilen bilgiler ve aşağıda belirtilen kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Infotur, Pinar del Rio, Guide.
Lonely Planet ,Cuba, 2013. ISBN 978-1-74220-422-2.

https://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BCba

 

 

 

SEYAHATLER

AVUSTURYA

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km²   yüzölçümüne sahiptir.  Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde  Almanya ve Çek Cumhuriyeti  ile komşudur.

daha fazlası
BOSNA HERSEK

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan,  güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

daha fazlası
SİNGAPUR

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde  Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

daha fazlası
FAS KRALLIĞI

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da  yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan  Cebelitarık Boğazı ile ayrılır.  Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14  km uzaklıktadır.  Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a,  Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.

daha fazlası

Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS

Design by MEHMET KEREM PALA

>