GEZİ KÖŞESİ

PROF. DR. AYSEN TOKOL

  • ANA SAYFA
  • ÜLKELERŞEHİRLERGALERİ
  • LİNKLER

 

                        

POLONYA

 

                

 

Polonya (İngilizce Poland/ Lehçe Polska) veya Polonya Cumhuriyeti 312.976 km²  yüzölçümüne sahip bir Orta Avrupa ülkesidir. Batıda Almanya, güneybatıda Çek Cumhuriyeti, güneyde Slovakya, kuzeydoğuda Rusya Federasyonu, doğuda Belarus ve güneydoğuda Ukrayna ile komşudur. Kuzeyde Baltık Denizi’ne kıyısı bulunur.

Polonya tarihi oldukça uzun bir geçmişe sahiptir. VI. yüzyıldan sonra  Slav kabileler doğudan günümüzdeki Polonya topraklarına göç etmeye başlamış, bir bölümü “Krakov” bir bölümü “Gniezno” topraklarına yerleşmişlerdir. Gniezno topraklarına yerleşenler X.yüzyılda “Piast Hanedanlığı’nın” yönetimi altında birleşmiş, “I.Mieszko”  966 yılında Hıristiyanlığı kabul etmiş,  izleyen yıllarda ilk Polonya devleti kurulmuştur. Polonya XI. yüzyılda güçlenmiş ancak Polonya Kralı “III. Bolesław- III.Boleslas’ın ” 1138 yılında ölümünden sonra ülke  parçalanmıştır. 1240-1242 yılları arasındaki  Moğol İstilaları Polonya’yı daha da  güçsüz bırakmıştır.  1320 yılında “ Kral Wladyslaw the Elbow High/Ladislas I.Piasti the Elbow High ” yeniden birliği sağlamış,   oğlu “Büyük Kazimierz- Casimir III” döneminde ülke gelişmiştir.        

1386 yılında “Krewa Birliği Anlaşması”  Polonya ve Litvanya Devletlerini birleştirmiş,  aynı kral tarafından yönetilen iki ayrı devlet oluşmuştur. Litvanya Grandükü Jagiełło, Polonya Prensesi ile evlenerek Polonya Kralı olmuş, böylece “Jagelló Hanedanlığı- Jagiellon Hanedanlığı” dönemi başlamıştır. Bu hanedanlık döneminde  krallık Avrupa’da büyük bir güç haline gelmiş, Çek ve Macaristan bir dönem “Jagelló Hanedanlığı- Jagiellon Hanedanlığı” kralları tarafından yönetilmiştir.

Polonya ve Litvanya arasında gerçek birlik 1569 yılında “Lublin Anlaşması” ile sağlanmış, “İki Ulus Cumhuriyeti-İki Ulus Birliği- İki Halk Birliği- Lehistan Litvanya Birliği” gibi farklı adlarla bilinen   yeni bir devlet oluşturulmuş, devlet   Avrupa’nın en güçlü devletlerinden biri olmuştur. Birleşme ile  tek kral, tek meclis ve senato kabul edilmiş, başkent Krakov olmuş, 1596 yılında başkent Varşova’ya taşınmıştır.  1655 -1660 yılları arasında Lehistan Litvanya Birliği  İsveç tarafından işgal edilmiştir.

1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması’nda  Kral “III.Jan Sobieski” sağladığı askeri destekle Osmanlı İmparatorluğu’nun kuşatmada başarısızlığa uğramasında önemli rol oynamıştır.  Ancak Lehistan Litvanya Birliği daha sonra  giderek zayıflamıştır. 1697-1764 yılları  arasında ülke Dresden’den Sakson krallar tarafından yönetilmiştir. 1764 yılında Rusya İmparatorluğu ülkeyi işgal etmiş, 1772 yılındaki ilk paylaşımda ülke toprakları Rusya, Avusturya ve Prusya arasında paylaşılmıştır. 1793 yılında ikinci paylaşım yapılmış, 1795-1797 yılları arasındaki üçüncü paylaşımda Litvanya- Lehistan Birliği bağımsız devlet olarak tamamen ortadan kalkmıştır. 1870-1809 yılları arasında Napolyon  “Varşova Dükalığı” oluşturmuş, “1815 Viyana Kongresi” Rusya İmparatorluğu’nun egemenliği altında Polonya Krallığı’nın kurulmasına neden olmuştur. Rusya İmparatorluğu’na karşı  1830, 1831 yılları ile  1846-1863 yılları arasında  ayaklanmalar olmuş ancak bu ayaklanmalar bastırılmıştır. Bu dönemde çoğu aydın olmak üzere yaklaşık 20.000  Polonyalı ülkeyi terk etmiş, başta Fransa olmak üzere diğer ülkelere, bir bölümü de Osmanlı topraklarına  gitmiştir.

1917 yılında Rusya İmparatorluğu’nun yıkılması üzerine  “1918 Versailles Anlaşması” ile Polonya bağımsızlığına kavuşmuş, cumhuriyet ilan edilmiştir. Ancak bağımsızlık dönemi kısa sürmüş,  Almanya ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği arasında yapılan anlaşma uyarınca 1939 yılında ülkenin bir bölümü Almanya, bir bölümü  SSCB tarafından işgal edilmiştir. II. Dünya Savaşı sırasında  Polonya Almanlar tarafından tahrip edilmiş, üç milyonu Polonyalı Yahudi olmak üzere 7 Milyon Polonyalı öldürülmüştür. Polonyalı askerler tüm cephelerde Almanlara karşı savaşmış, yeraltı hükümeti yeraltı direniş örgütü “Polonya Vatan Ordusu (Armia Krajowa)” ile işbirliği yapmıştır. 1944 yılında Polonya Vatan Ordusu   işgalci Alman güçlerine karşı Varşova’yı kurtarmak amacıyla  “Varşova İsyanı’nı” başlatmış, SSCB ordusunun etkisiz kalması sonucu iki ay devam eden isyan sonrasında Almanlar isyanı bastırmış, şehri tamamen yıkmışlardır. İsyan sırasında 166.000  kişi ölmüş, Polonyalıların bir bölümü toplama kamplarına gönderilmiştir. 1945 yılında SSCB ordusu Almanlara karşı saldırılarını sürdürmüş ve şehri kurtarmıştır.

II.Dünya Savaşı’ndan sonra ülke SSCB’nin etkisi altına girmiş, 1947 yılında yapılan seçimleri “Polonya Komünist Partisi” kazanmış, 1952 yılında “Polonya Halk Cumhuriyeti” ilan edilmiştir. Ülke 1955 yılında 8 sosyalist ülkenin imzaladığı askeri ve siyasi birlik anlaşması olan Varşova Paktı’na katılmıştır. 1956 yılında ülkede işçi ve öğrenci protestoları olmuş  ancak bunlar bastırılmıştır. 1968 yılında da öğrencilerle emniyet güçleri arasında çatışmalar yaşanmıştır. 1970 yılında Gdańsk’ta  işçi direnişleri ve kanlı protestolar gerçekleştirilmiş, 1976 yılında bazı şehirlerde  işçilerin fiyat artışları karşısında protestoları gündeme gelmiştir.  

1980’li yıllarda SSCB’nde başlayan özgürlük rüzgarları Polonya’yı da etkilemiştir. Gdańsk’taki “Lenin Tersaneleri’nde” gıda maddelerindeki artışları, Lech Wałęsa ve bazı işçi liderlerinin işten atılmasını  protesto etmek amacıyla  grev başlatılmış, daha sonra grev yayılarak genel greve dönüşmüştür.  Bunun üzerine grev komitesi ile  hükümet arasında yapılan anlaşma ile ilk bağımsız sendika olan “Solidarność (Dayanışma)” kurulmasına izin verilmiş, sendika başkanı “Lech Wałęsa” olmuştur. Solidarność  ile hükümet arasında 1981 yılında ekonomik ve idari reformlar yapılması konusunda bir anlaşma yapılmış ancak anlaşma  uzun sürmemiştir. 1981 yılında General “Wocjciech Jaruzelski” tarafından hükümet darbesi yapılmış, sıkıyönetim ilan edilerek Dayanışma Sendikası yasaklanmış, Lech Wałęsa  ile sendika yöneticileri tutuklanmıştır.

1981 yılı sonrası yapılan bazı reformların başarısız olması üzerine 1988 yılında grevler yeniden  başlamış, hükümet  Lech Wałęsa  ve sendika yöneticileri ile görüşmek zorunda kalmış, Dayanışma Sendikası yeniden yasalaşmıştır. Arkasına  geniş bir muhalefet desteği alan sendika ve Lech Wałęsa;  1989 yılında hükümetle bir dizi görüşme yaparak  demokratikleşmenin gerçekleştirilmesini sağlamıştır. 1989 seçimlerinde hükümet özgür seçimlerin yapılmasına izin vermiş, seçimlerde Dayanışma Sendikası büyük başarı elde etmiş, Lech Wałęsa tarafından desteklenen adayın başkanlığında bir koalisyon hükümeti kurulmuş, 1990 yılında da Lech Wałęsa  cumhurbaşkanı seçilmiştir. Ancak değişen koşullara bağlı olarak daha sonraki yıllarda Lech Wałęsa  ve Dayanışma Sendikası’nın ülke siyasetindeki  gücü tamamen ortadan kalkmıştır.  Ülke 2004 yılında Avrupa Birliği’ne üye olmuştur.

Polonya halen Cumhuriyetle yönetilir. 16 idari bölgeye ayrılır. Başkenti Varşova’dır (Warszawa). Önemli şehirleri arasında Kraków, Gdańsk, Lodz, Wrocław ve Ponzań yer alır.

Ülke yaklaşık 38 milyon nüfusa sahiptir. Nüfusun %96’sı Polonyalı,  %4’ü Belarus, Ukraynalı ve Alman  azınlıklardır. Nüfusun %90’nından fazlası    Katoliktir. Protestan, Ortodoks, Müslüman ve diğerlerinin oranı düşüktür. Katolik  Kilisesi devlet, siyaset ve toplum hayatında güçlü bir role sahiptir. Kilise ve devlet ilişkileri yasalarla  düzenlenmiş, kiliseye birçok alanda önemli haklar tanınmıştır.  

Ülkenin resmi dili Lehçe’dir (Polonyaca  da denilmektedir ). Büyük şehirlerde hizmet sektöründe çalışan gençler dışında İngilizce bilen kişi sayısı sınırlıdır. Ancak  Lehçe bilmemek büyük sorun yaratmamaktadır.

Polonya ovalarla kaplı, yemyeşil  bir ülkedir. Ülkenin sadece  güneyindeki Çek Cumhuriyeti ve Slovakya  sınırı  boyunca  dağlar uzanır. Ülkenin en yüksek noktası 2663 metre ile bu bölgedeki “Tatra Dağları” üzerindedir. Ülkenin güney ve kuzeyinde geniş ormanlık alanlar bulunur. Ormanlar  ülke topraklarının %%30’unu oluşturur.

Polonya’da yazlar sıcak, kışlar çok soğuktur. Sürekli yağışlı bir iklime sahiptir. Kışın büyük bölümü kar yağışlıdır. En fazla yağmur haziran, temmuz ve ağustos aylarında yağar. Bu nedenle ülkeye hangi mevsim giderseniz gidin yanınızda mutlaka yağmurluk ve şemsiye; ilkbahar ve sonbahar aylarında gece ısısı  düşük olduğu için kalın kazak bulundurmanız gerekir. Ülkede kış ayları çok soğuk olduğu için genelde seyahate uygun değildir. Ülkeye gitmek için en uygun zaman mayıs ve eylül aylarıdır.  

Polonya’ya Atatürk Havaalanı veya Sabiha Gökçen Havaalanı’ndan Varşova veya Krakov şehirlerine kalkan uçaklarla, çevresindeki ülkelerden uçak, otobüs veya trenle gidebilirsiniz. Bu ülkeden diğer ülkelere özellikle Almanya’ya tren veya otobüsle geçebilir. Almanya- Polonya turu yapabilirsiniz. Ülkede özellikle Varşova ve Krakov şehirlerinde çok etkin şekilde faaliyet gösteren turizm büroları bulunmaktadır. Bu şehirlerin Eski Şehir bölgelerinde, tren istasyonu ve  havaalanlarında yer alan turizm bürolarından  ücretsiz başta İngilizce olmak üzere çok iyi hazırlanmış çok sayıda kitapçık ve broşürler alabilir. Bu kitapçıklardaki bilgiler  veya turizm bürosunun yönlendirmeleri ışığında hiçbir sorun yaşamadan şehirleri, çevresini, hatta tüm ülkeyi dolaşabilirsiniz. Ayrıca turizm bürolarının veya özel şirketlerin düzenledikleri turlar tarihi yerleri kısa sürede görmenizi sağlar.       

Türkiye’de az sayıda seyahat şirketi Polonya’ya  tur programları düzenlemekte bu tur programlarının  çoğu da  yeterli talep olmadığı için genelde kalkmamaktadır. Çok güzel bir ülke olmasına rağmen Polonya Türkiye’de yeterince tanınmadığı veya tanıtılamadığı için az sayıda Türk vatandaşı  bu ülkeyi seyahat programı içine dahil etmektedir. Ancak ülkeye başta Almanya ve İsrail’den olmak üzere dünyanın her yerinden  her yıl 14 milyonun üzerinde turist  gelmektedir.

Polonya’nın resmi para birimi “Złoty’dir”. Euro alışverişlerde henüz kullanılmamaktadır. Bu nedenle havaalanına inince ilk yapmanız gereken şey  döviz bürosu’nda “Kontor” para bozdurmak olmalıdır. Kredi kartı kullanımı büyük şehirlerde ve sınırlıdır. Polonya diğer Avrupa ülkelerine göre çok ucuz bir ülkedir.

Polonya’dan hediyelik eşya olarak başta amber/kehribar’dan yapılmış takılar, yerel giysiler giydirilmiş süs bebekleri, yerel motiflerle süslü kazak, yün çorap gibi giysiler, gümüş takılar, şehri simgeleyen küçük objeler ve votka  satın alabilirsiniz.

Polonya mutfağı tarihi geçmişinin etkisiyle farklı ülkelerin mutfaklarından etkilenmiştir. Lahana, patates, mantar ülke mutfağında önemli yer tutar.  Çorbaları  doyurucudur. Çorbaları arasında içinde yumurta ve sosis parçaları bulunan bazı restaurantlarda içi oyulmuş, yuvarlak kalın bir ekmek içinde ikram edilen koyu kıvamlı “źurek”, mantarlı ve soğanlı “kapusniak”, içinde mantı parçaları bulunan “barsczs” sayılabilir. Ana yemek olarak lahana, mantar ve et ile yapılan “bigos”, bir çeşit mantı “pierogi” çok tüketilir. Kekleri ve pastaları da lezzetli ve çok çeşitlidir. Ülkede alkollü içki olarak votka ve bira kullanımı yaygındır. Gençler arasında  bira daha fazla tercih edilmektedir. “Crocavia”, “Wyborowa” ve “Goldwasser” tanınmış votka markalarıdır.  

Polonya güvenli bir ülkedir. Ancak dikkatli olmanızda yarar vardır. Ülkede turistler için en önemli sorun bir şirkete bağlı olmadan çalışan taksilerdir.

Aşağıda Polonya’da  gezme olanağı bulduğum Varşova ve Krakov   hakkında bazı bilgi ve izlenimlere  yer verilmiştir. 

VARŞOVA- WARSZAWA-WARSAW

Varşova ülkenin başkenti, 516.9 km² yüzölçümü,  çevresi ile birlikte 3.700.000 nüfusu ile ülkenin en büyük şehridir.   

Şehre uçakla gidercekseniz “Varşova Chopin Havaalanı” şehre 10 kilometre uzaklıktadır. Havaalanından şehre otobüs veya taksi ile ulaşabilirsiniz. Otobüsler A terminali önünde durur. Bunlardan 175 numaralı otobüsle Şehir Merkezi’ne ve Eski Şehir civarına, 148 ve 188 numaralı otobüslerle nehrin sağ tarafındaki  “Praga”, “Grochów” ve “Goslaw” bölgelerine, N32 gece otobüsü ile Şehir Merkezi’ne gidebilirsiniz.

Taksi konusunda dikkatli olmanızda  yarar vardır. Zira başta Varşova olmak üzere  ülkenin diğer şehirlerinde  şirketlere kayıtlı taksiler yanında korsan taksiler de çalışmaktadır. Şirketlere kayıtlı taksilerin  yan camında kilometre başına tarife yazısı, üstünde taksi işareti, yan kapısında şehrin arması, ön kapısı üzerinde sarı kırmızı taksi numarası, ön camında bir küçük belge üzerinde lisans numarası, araba kayıt numarası, içinde sürücünün resimli tanıtım kartı ve taksi lisans numarası, taksinin üzerinde telefon numarası bulunur.

Varşova’ya ülkenin diğer şehirlerinden veya ülkelerden trenle gelecekseniz şehirde üç tren istasyonu bulunur. Bunlardan “Warszawa Centralna” şehir merkezinde “Kültür ve Bilim Sarayı’nın” bulunduğu alandadır. Şehrin ana tren istasyonudur. Merkez otobüs İstasyonu da aynı bölgededir.

Varşova’yı keşfetmenin en iyi yolu yürümektir. Ancak yürümek istemezseniz  otobüs, tramvay veya belli hatlar için metroyu kullanabilir. Kültür ve Bilim Sarayı’ndan kalkan Hop on Hop off otobüslerine binebilir. Yerel şirketlerin şehir turlarına katılabilirsiniz. “180 numaralı otobüs” şehrin tüm   tarihi yerlerinden geçer. Yazın hafta sonları “Narutowicza Meydanı’’ndan (Plac Narutowicza)” 30 dakikada bir kalkan turistik tramvay  “Tram T” Şehir Merkezi’ni ve şehrin sağ tarafını dolaşır. Şehirde tüm kamu araçlarında aynı bileti kullanılır. İhtiyacınıza göre bir kullanımlık, 1,3 veya 7 günlük bilet satın alabilirsiniz. Gün içinde çok sayıda araca binecekseniz en iyi yöntem günlük bilet almaktır. Ancak biletinizi mutlaka otobüs veya tramvay içindeki kutularda damgalatmanız gerekir.

Kamu araçları dışında yazın her gün, kışın hafta sonları Plac Zamkowy kalkan “turistik tren” 30 dakika boyunca Stare Miasto ve Nowe Miasto sokaklarını dolaştırır. Aynı meydandan yazın  özel faytonlar veya çok sayıda kişinin binebildiği atlı arabalar  kalkar.

Şehir içi ulaşımda taksi kullanacaksanız taksiyi otelinize çağırtmak veya otelin tavsiye ettiği taksi şirketini telefonla aramak en iyi yöntemdir.   Otelinizin Şehir Merkezi’nde olması halinde birkaç yer dışında hiçbir  araca gerek olmadan şehrin tüm önemli yerlerini  yürüyerek rahatlıkla dolaşabilirsiniz.

Varşova “Wisła (Vistula) Nehri’nin” kenarında  kurulmuştur. Nehrin iki tarafı köprülerle birbirine bağlanır. Bu köprüler içinde en güzeli “Świętokrzyski Köprüsü‘dür”. Nehrin sağ tarafında  Praga, Grochów ve Goslaw gibi yerleşim alanları bulunur.  Tüm tarihi yerler nehrin sol tarafında yer alır. Varşova II. Dünya Savaşı’ndan en fazla zarar gören Avrupa şehirlerinin başında gelir. Savaşta bombalanan adeta taş üzerinde taş kalmayan şehir savaş sonrası  fotoğraflara bakılarak adeta yeniden  yaratılmıştır. Bu nedenle şehrin tarihi bölgelerini gezerken gördüğünüz tüm binalar aslına uygun olarak  yapılmış yeni binalardır. Bu binalara bakarak Polonyalıları takdir etmemek elde değildir.

Varşova’yı gezerken “Plac Zamkowy” merkez olarak kabul edebilirsiniz. Plac Zamkowy  Eski Şehir ve  “Kral Yolu” olarak adlandırılan yolun başlangıcını oluşturur. Meydandaki “Kraliyet Kalesi’ne (Zamek Królewski)” arkanızı döndüğünüzde sağ tarafınız ve şehir duvarlarının bulunduğu alan sizi  Eski Şehir ve Çevresi’ne, sol tarafınız Kral Yolu – Çevresi ve Şehir Merkezi’ne ulaştırır.    

Plac Zamkowy  her türlü sokak gösterilerinin yapıldığı, gece ve gündüz son derece kalabalık, canlı bir meydandır. Meydanda  “Kraliyet Kalesi (Zamek Królewski)”, “Pałac Pod Blachą”, “Kral III. Zygmunt Waza Sütunu (Kolumna Zygmunta III)”,  Eski Şehir duvarları, birkaç katlı, pastel renkli çok güzel görünüme sahip tarihi binalar bulunur. Meydana; Eski Şehrin dar sokakları ile “Krakowskie Przedmieście”   bağlanır. Meydandaki terastan (Kalenin yan tarafındaki);  nehir, karşı kıyıda yeni yapılan stadyum, Świętokrzyski Köprüsü ve yeşil alanlar   görünür. Bu bölgeyi ve şehri en iyi şekilde görebilmek için meydanın kenarındaki  “St.Anne Kilisesi Saat  Kulesi’ne” çıkmanız gerekir. Kule muhteşem bir şehir manzarasına sahiptir.

Meydandaki en önemli bina “Kraliyet Kalesi (Zamek Królewski)” XIV. yüzyılda yapılmış, daha sonra genişletilmiştir. Kale 1944 yılında Almanlar tarafından bombalanmış, 1971 yılında yeniden inşa edilmesine karar verilmiş, 1984 yılında halka açılmıştır. Kalenin bombalanmış hali kale önündeki panoda gösterilmiştir. Büyük bir alanı kaplayan, çok sayıda odaya sahip olan  kalede  “Şövalyeler Odası”, “Taç Odası”, “Mermer Oda”, “Kral Yatak Odası”, “Şapel” ve “Senatörler Odası” görülmeye değer güzelliktedir. Kalenin “Prens Odaları” olarak bilinen bölümünde  “Jan Matejko” ait ülke tarihi ile ilgili çok güzel resimler yer almaktadır. 

Kraliyet Kalesi’nin  yan tarafında ondan biraz daha aşağıda yer alan yeşil çatılı saray “Pałac Pod Blachą” ise XVIII. yüzyılda yapılmış, II.Dünya Savaşı’nda yıkılınca yeniden inşa edilmiştir.

Meydanın ortasındaki “Kral III. Zygmunt Waza Sütunu (Kolumna Zygmunta III)”   başkenti Krakov’dan Varşova’ya taşıyan kralın anısına 1644 yılında yapılmış, II.Dünya Savaşı sırasında zarar görmüştür. 22 metre yüksekliğindeki bu sütununun çevresi  sürekli sokak sanatçıları ile doludur.

Meydanın kenarında yer alan “Şehir Duvarları”  XIII. yüzyılda,  prensin sarayını  korumak amacıyla inşa edilmiştir. Daha sonra genişletilen duvarların  %90’ı II.Dünya Savaşı’nda yıkılmıştır. Savaş sonrası yapılan restorasyonla Eski Şehir ve onu çevreleyen duvarlar aslına uygun şekilde onarılmıştır. Halen Eski Şehir ve duvarları UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindedir.  Meydandan itibaren Barbakan- Barbican kadar devam eden  Eski Şehir duvarları boyunca  yürüdüğünüzde; iki heykel karşınıza çıkar. Bunlardan biri  XVIII. yüzyıl isyanının liderini,   başında kendinden büyük  miğfer bulunan çocuk heykeli ise  Varşova İsyanı sırasında Almanlara karşı savaşan küçük bir çocuğu göstermektedir.

Eski Şehir (Stare Miasto) ve Çevresini keşfetmenin en iyi yolu Plac Zamkowy bağlanan  Eski Şehrin dar sokaklarını gezmektir.  Bu sokaklardan kalenin hemen yanındaki sokak sizi ortasında savaş sırasında parçalanan, daha sonra parçaları bir araya getirilen, “XVII. yüzyıl Çanı’nın” bulunduğu, etrafı tarihi binalarla çevrili küçük meydana “Kanonia”  götürür.  Buradan da sokak aralarından ilerleyerek nehri ve karşı kıyıyı görebileceğiniz güzel bir terasa ulaşabilirsiniz.

Meydana bağlanan tüm sokaklarda çok sayıda kilise yer alır. Bunlar arasında Kalenin önüne bağlanan sokak “Świętojańska” üzerindeki XIV. yüzyılda yapılan, Gotik “St.John Katedrali  (Bazylika Archikatedralna pw. Męczeństwa św jana chrzciciela)”  basamaklı çatısı ile dikkat çekicidir. Katedral Varşova’nın ilk kilisesi olarak yapılmış, daha sonra yapılan düzenlemelerle katedrale dönüştürülmüştür. Katedralin içinde bazı piskoposlarla, bir düke ait  mezar bulunmaktadır.   

Plac Zamkowy bağlanan “Świętojańska”  ve diğer sokaklardan ulaşabileceğiniz “Eski Şehir Pazar Meydanı (Rynek Starego Miasta)” XIII. yüzyılın sonunda XIV. yüzyılın başında yapılmış, II. Dünya Savaşı’nda tamamen yıkılmış, XVII. ve XVIII. yüzyıllardaki görünümü ile  yeniden inşa edilmiştir. Turizm bürosunun (bürodan mutlaka “Warsaw in Short” kitapçığı alarak ona göre dolaşmaya çalışmalısınız) ve “Varşova Tarih Müzesi’nin” bulunduğu bu meydan sokak cafeleri ile doludur.

Meydanın dört tarafını çevreleyen Barok ve Gotik pastel renkli binalar çok güzel bir görünüme sahiptir. Hediyelik eşya satıcılarının, sokak ressamlarının bulunduğu meydanda en fazla ilgi çeken şey Varşova’nın simgesi olan elinde bir kılıç ve kalkan bulunan “Deniz Kızı Heykeli’nin” bulunduğu çeşmedir. Rivayete göre;  denizkızı “Syrenka” uzak denizlerden yüzerek Wisła Nehri kenarına gelmiş, burayı beğenerek, nehrin kenarında yaşamaya başlamıştır. Ancak balıkçılar balık ağlarına zarar verdiği için denizkızına kızmış, onu cezalandırmak için aramış ancak bulamamışlardır. Daha sonra balıkçılar  denizkızının  söylediği neşeli şarkılardan  etkilenmiş, onu çok sevmişlerdir.  Ancak  şehre gelen zengin bir  tüccar  denizkızını yakalamış, bir barakaya hapsetmiştir. Denizkızı bu barakada ağlayarak şarklar söylemeye başlamış,  onun  söylediği şarkıları duyan genç bir balıkçı denizkızını  kurtarmıştır. Bu olay üzerine denizkızı  artık burada yaşayamayacağını anlamış, şehirden ayrılmış ancak ayrılmadan önce halka ihtiyaç duydukları her an yanlarında olacağına ve şehre geri döneceğine dair söz vermiştir.  O günden sonra denizkızı Syrenka Varşova’nın koruyucusu olarak kabul edilmiş, bir elinde kılıç, bir elinde kalkan tutan heykeli bu meydana ve nehir kenarına dikilmiştir.

Deniz Kızı Heykeli’ni ve Eski Şehir Pazar Meydanı’nın canlı, kalabalık atmosferini izlemek için en iyi yöntem meydandaki sokak cafelerinin birinde   oturmaktır. Etrafı birbiri ile uyumlu binalarla süslü meydanda kahve içmek veya yemek yemek son derece keyiflidir.  Özellikle gece çok güzel bir görünüme sahip olan  meydan  çok sayıda dar sokağın  bağlandığı bir kavşak noktasıdır.  Bu sokaklardan  Świętojańska devamındaki “Nowomiejka” sizi  “Barbican- Barbakan” ve Şehir Duvarları’na ulaştırır.

Şehir Duvarları dışında kalan  bölge ise XIV. yüzyılda kurulmuş, XVIII. yüzyılda ayrı bir şehir haline gelmiştir. Bu nedenle bu bölge “Yeni Şehir (Nowe Miasto)” olarak adlandırılır.

Barbican devamındaki  “Freta Sokağı” Yeni Şehrin en canlı yeridir. Bu sokak ve onun devamındaki diğer sokak Barok ve Neo-Klasik bina ve kiliselerle doludur. Binaların  orjinalleri 1944 İsyanı’nda yıkılmış, II.Dünya Savaşı’ndan sonra yeniden yapılmıştır. Bu binaların alt katlarında cafeler ve restaurantlar bulunur. Ayrıca fizik ve kimya alanında iki defa Nobel ödülü alan  bilim kadını “Maria Skłodowskiej Curie” doğduğu daha sonra müze haline getirilen ev “Muzeum Marii Skłodowskiej Curie”   “Freta Sokağı” üzerinde 16 numarada yer alır (nefis Polonya yemekleri yapan Zapiecek’in  hemen yan tarafındaki bina).

Yeni Şehrin merkezini Freta Sokağı’nın bağlandığı “Rynek Nowego Miasta” oluşturur. XV. yüzyılda şekillenmeye başlayan meydanın ortasında “St. Casimir Kilisesi (Kościół św Kazimierza)” yer alır. Kilise 1944 İsyanı sırasında hastane ve sığınak olarak kullanılmış ancak daha sonra bombalanmış, bu sırada  yüzlerce insan ölmüştür.
 
Barbican-Barbakan sonrası Freta Sokağı’nın kenarında yer alan “Church of Holy Split” önünden geçen “Długa Sokağı” Yeni Şehrin önemli sokaklarından bir diğeridir.  Bu sokak üzerinde   “Palac Raczyńskich” ve  “Katedra Polowa Wojska Polskiego” yer alır. “Katedra Polowa Wojska Polskiego”  1920-1991 yılları arasında  garnizon kilisesi olarak kullanılmıştır. 1991 yılından sonra Polonya Ordusu’nun askeri karargahı olmuştur. Barok güzel bir kilisedir. Kilisenin  karşısında Miodowa ile Długa Sokağı köşesinde  “1944 “Varşova İsyanı Anıtı (Pomnik Powstania Warszawskiego)” bulunur. Anıt 63 gün boyunca ülkesi için ölesiye savaşan binlerce insanın anısına iki bölüm halinde yapılmıştır. Anıtın birinci bölümünde ayaklanan askerler, ikinci bölümünde kanalizasyon deliklerinden çıkarak Almanlara karşı savaşan askerler yer alır.  Bu anıtın yanında o dönemden kalma üzeri tellerle örülmüş bir kanalizasyon deliği bulunur.

Anıtın karşı tarafında “Miodowa Caddesi” üzerinde yer alan Barok “Palac Krasińskich”  XVII. yüzyılda yapılmıştır.  Halen “Ulusal Kütüphane” olarak kullanılmaktadır. Anıtın yan tarafında   Miodowa Caddesi ile “Swiętojerska Caddesi’nin” kesiştiği  yerde bulunan  ilginç cam bina   “Polonya Cumhuriyeti Üst Mahkemesi’dir”. Binanın ön ve arka cephelerinin önüne farklı semboller  içeren ilginç sütunlar konulmuştur.    

Długa Sokağı ile kesişen “Miodova Caddesi” saray ve kiliselerle dolu bir caddedir. Bu caddenin altından geçen cadde üzerindeki bir meydanda;  elinde  kılıç tutan büyük bir bronz  kadın heykeli “Pomnik Bohaterow Warszawy Nike” bulunur.  Bu heykel Varşova’nın savaşçı ruhunu temsil etmektedir. Heykel 1939-1945 yılları arasında ulusu için ölen kahramanlar anısına yapılmıştır. Miodova Caddesi’nin bir ucu  Swiętojerska Caddesi’ne,  diğer ucu   Plac Zamkowy köşesinde yer alan St.Anne Kilisesi’nin önüne ulaşır.

Miodova Caddesi ile kesişen Swiętojerska Caddesi’nin bir ucu sizi  Maria Curie Müzesi’nin bulunduğu Pieta Sokağı’na, diğer ucundan devam eden “Anielewicza Caddesi” ise Eski Yahudi Getto’sunun bir bölümüne ulaştırır. 1943 yılında “Getto İsyanı” sırasında ölen Yahudilerin anısına yapılan “Getto Kahramanları Anıtı (Pomnik Bohaterów Getta)” Anielewicza Caddesi’ni kesen “Zamenhofa” üzerinde apartman blokları arasındaki park alanının hemen kenarında yer alır.   Alman SS ve polis birlikleri tarafından kanlı bir biçimde bastırılan Getto İsyanı sonrasında, getto yıkılmış, hayatta kalan 42.000 kişi çalışma ve toplama kamplarına gönderilmiş, kurtulanlardan bir bölümü bir süre harabeler içinde yaşamaya devam etmiştir. Anıtın bulunduğu park alanına halen büyük bir Polonya Yahudileri Tarih Müzesi binası inşa edilmektedir.       

Anıttan sokak boyunca yürüdüğünüzde “Stawki Caddesi’ndeki” “Umschlagplatz” kadar olan güzergahta göreceğiniz, üzerinde 1940-1943 yazısı bulunan 16 siyah taş” 1940-1943 yılları arasında Varşova Gettosu’nda ölen  Yahudileri temsil etmektedir.  “Miła Sokağı’nın” köşesinde, üzerinde  yazılar bulunan başka bir taş ise Yahudi Direnme Örgütü’nün toplandığı ve Yahudi direnişçilerin bodrum katında öldürüldüğü evin bulunduğu yeri ve burada ölenleri göstermektedir. “Stawki Caddesi” üzerindeki “Umschlagplatz”; Yahudilerin “Treblinka Toplama Kampı’na” trenle götürülmek üzere  toplandıkları alana yapılan  bir başka anıttır. Anıtın duvarı üzerine yazılmış   448 isim Getto’da toplanan  450.000 Yahudi’yi sembolize etmektedir.

Varşova’da görülmesi gereken diğer güzergah Kral Yolu ve Çevresidir. Kral Yolu  Plac Zamkowy, “Krakowskie Przedmieście”, “Nowy Świat”, “Łazienki Park Kompleksi” ve Wilanów Park Kompleksi’nden oluşur.  

Plac Zamkowy’den  Kral Yolu’na girmeden önce Plac Zamkowy köşesindeki Neo-Klasik St Anne Kilisesi’nin karşısından  Krakowskie Przedmieście bağlanan “Senatorska Caddesi’ne” girebilirsiniz (St Anne Kilisesi’nin bulunduğu yere bağlanan diğer cadde ise yukarıda belirtilen Miodovo Caddesi’dir) Bu cadde    çok güzel saray  ve kiliselerle doludur.  Caddedeki en görkemli bina “Plac Teatralny” üzerinde yer alan “Büyük Tiyatro’dur (Teatr Wielki-Operanarodowa)”. Bu tiyatro dışında bir sanat ve kültür şehri olan Varşova’da 2 opera, 29 tiyatro, 33 sinema ve 177 kütüphane bulunmakta ve bunların sayıları sürekli artmaktadır.

Kral Yolu’nun önemli caddesi  “Krakowskie Przedmieście” üzerinde Plac Zamkovy’den   itibaren nehir tarafında sırasıyla; St. Anne’s Kilisesi (Kosciół św. Anny)”, ünlü Polonyalı şair “Adam Mickiewicz Heykeli”, üzerinde yeşil bir dünya bulunan, II.Dünya Savaşı sırasında tahrip olmayan  Neo-Klasik “Carmelite Kilisesi (Kosciół Wniebowzięcia NMP i św  Józefa Oblubieńca)”, 1643-1645 yılları arasında inşa edilen daha sonra yenilenen  “Cumhurbaşkanlığı Sarayı”, şehrin eski ve lüks otellerinden biri olan “Hotel Bristol” yer alır.

Hotel Bristol’un karşısındaki sokak sizi “Plac Pilsudskiego”, “Bilinmeyen Asker Anıtı (Grób Nieznanego Źołnierza)” ve Saski Bahçeleri’ne (Ogród Saski)”  ulaştırır. Bilinmeyen Asker Anıtı Polonya için hayatını kaybeden askerler anısına yapılmıştır. İçinde sönmeyen bir ateş bulunur. Saski Bahçeleri XVIII. yüzyılın ilk yarısında yapılmış, 1720 yılında halka açılmıştır. Çok geniş bir alanı kaplayan bahçelerde  çok sayıda heykel, yuvarlak bir su kulesi ve  güneş saati yer alır.         

Krakowskie Przedmieście üzerinde Hotel Bristol ile “Mikołaj Kopernik Anıtı   arasındaki bölümde   ise “Varşova Üniversitesi (Uniwersytet Warszawski)” binaları ile çok sayıda saray ardı ardına sıralanmışlardır.  

Dünyanın ve diğer gezegenlerin güneş etrafında döndüğünü bulan, Astronominin kurucusu   Mikołaj Kopernik anısına yapılan Mikołaj Kopernik Anıtı  (Pomnik Mikolaja Kopernika)” caddenin ortasında tüm görkemi ile yükselir.  Bu  anıtın   çaprazında  XVII. yüzyılda yapılmış, önünde haç taşıyan bir Hıristiyan bulunan  “Church of Holly Cross (Bazylika Mniejsza pw. Świętego Krzyża)” yer alır. Kilise  iki ünlü kişinin - Polonyalı piyanist ve besteci “Frédéric Chopin- Fryderyk Chopin” ile Nobel ödüllü yazar “Wladyslaw Reymont”- kalplerine ev sahipliği yapar. Buna karşılık Chopin’in bedeni uzun yıllar yaşadığı ve öldüğü Paris’te gömülüdür. Kopernik Anıtı’nın arkasında kalan görkemli bina  ise  XIX. yüzyılın başında yapılan, halen “Polonya Bilimler Akademisi ve Varşova Bilim Topluluğu” binası olarak kullanılan bir saraydır.

Kalabalık, canlı, cafelerle dolu  Krakowskie Przedmieście devamında yer alan cadde “Nowy Świat olarak bilinir.

Krakowskie Przedmieście ile  Nowy Świat kesen “Świętokrzyska Caddesi” ve “Prosta Caddesi” civarında Eski Varşova Gettosu’ndan  günümüze kalan bazı izleri görebilirsiniz.  Świętokrzyska Caddesi’nin Eski Şehir tarafındaki bölümünde 1898-1902 yılları arasında inşa edilen savaş öncesinden kalan “Sinagog (Synagoga)” ile Getto döneminin izlerini taşıyan, Yahudilere ait az sayıda onarılmadıkları için harap durumda bulunan evlerin bulunduğu  “Próżna Sokağı”  bulunur. Ayrıca  Świętokrzyska Caddesi’nin  Jana Pawła II tarafından kesildiği bölgedeki Sienna 55/59 ve Złota 62 numaralı apartmanların avlularında  eski tuğla getto duvarından kalanları görebilirsiniz. 1940 yılında Varşova nüfusunun %30’undan fazlasını oluşturan Yahudiler için Almanlar tarafından, 3.5 metre yüksekliğinde, 307 hektar alanı kaplayan bir getto inşa edilmiş, 450.000 Yahudi bu gettonun içine yerleştirilmiştir. Getto sınırlarını öğrenebilmek ve getto hakkında bilgi sahibi olabilmek için bu konuda hazırlanmış, kitapçılarda ve turizm bürosunda bulunan kitap veya belgelerden yararlanabilirsiniz.        

Świętokrzyska Caddesi’nin nehir tarafındaki devamı “Takma Caddesi” üzerinde  Barok bir sarayda   “Chopin Müzesi (Muzeum Fryderyka Chopina)” yer alır. Müze Chopin ile ilgili dünyadaki en büyük  kolleksiyona sahiptir.  

Krakowskie Przedmieście devamında yer alan  “Nowy Świat” Neo-Klasik iki katlı binaların yer aldığı, lüks mağaza, restaurant, cafe, kulüp ve barların sıralandığı özellikle yaz geceleri inanılmaz kalabalık bir caddedir.  

Nowy Świat  kesen “Al Jerozolimskie” üzerinde, nehir tarafında,  “Ulusal Müze (Muzeum Narodowe)” yer alır. Üç katlı müzenin  Polonyalı sanatçılara ait resimlerin sergilendiği bölümü ile zemin katındaki dini objelerin sergilendiği bölümü görülmeye değer güzelliktedir.  

231 metre yüksekliği ile şehrin birçok yerinden görülen “Kültür ve Bilim Sarayı (Palac Kultury i Nauki)”; Al Jerozolimskie Caddesi ile “Marszałkowska Caddesi ” köşesinde, “Şehir Merkezi’nde”, “Plac Defilad” üzerindedir.  Stalin tarafından Polonya halkına hediye edilen bina Polonyalılar tarafından bu dönemi simgelediği için  sevilmemektedir. Ancak hediyelik eşya olarak  Kültür ve Bilim Sarayı’nın maketleri şehrin simgesi olarak her yerde  satılmaktadır. 3000’den fazla odaya sahip olan binanın 30.katındaki teras tüm şehri tepeden seyretmek için ideal bir yerdir. Buradan  sarayın bulunduğu Şehir Merkezi’nde yapılmış ve halen yapımına devam eden gökdelenler, şehrin büyük bölümünü kaplayan parklar, şehrin geniş yolları, kıvrılarak akan nehir, nehrin sağ tarafındaki bölge çok güzel    görülmektedir. Çoğu otel ve banka olarak kullanılan gökdelenler Şehir Merkezi’ni tümü ile kaplamıştır. Ancak bu binaların yüksekliği henüz Kültür ve Bilim Sarayı’nın altındadır. Şehrin büyük alışveriş merkezlerinin bir bölümü de Kültür ve Bilim Sarayı’nın karşısında Al Jerozolimskie Caddesi ile Marszałkowska Caddesi üzerindedir.

Nowy Świat Al Jerozolimskie Caddesi tarafından kesildikten sonra da devam eder. Caddenin “Rondo Gen. Ch de Gaulle’a” sonrası diğer bölümüne göre sessiz ve daha az turistiktir. Buradaki önemli yapılardan biri “Plac Trezech Krzyży” üzerinde caddenin ortasında yer alan Yunan tapınaklarına benzeyen kilise’dir “Kosciół św. Aleksandra”. Kral yolu    Nowy Świat devamı olan “Al Ujazdowskie Caddesi” boyunca “Park Łazienkowski” kadar devam eder. 

“Park Łazienkowski- Łazienki Parkı’na” Kosciół św. Aleksandra  yan tarafında cadde üzerinde bulunan duraktan kalkan 108 numaralı otobüsle (Parkın Ada Sarayı tarafına gider)  ayrıca  116, 118, 119, 162, 180, 195 ve 503 numaralı otobüslerle veya taksi ile gidebilirsiniz. Parka bindiğiniz otobüs numarasına göre farklı noktalardan girebilirsiniz. Park XVII. yüzyılda  kraliyet ailesi için yapılmış daha sonra yeniden düzenlenmiştir. Çok büyük bir alanı kaplayan parkta yönlendirmeler olmadığı için şehir haritasına bakarak veya  Su Sarayı (Palac Na Wyspie) önündeki tezgahtan broşür alarak gezmeniz gerekir.  Park içinde  “Chopin Heykeli ” ve diğer  ünlü kişilere ait heykeller, farklı amaçlar için kullanılan limonluklar, Beyaz Ev, müzeler, tapınaklar, saraylar, tiyatro  gibi binalar yer alır.

Parktaki saraylar içinde en güzeli ada üzerine kurulu “Su Sarayı- Ada Sarayı’dır (Palac Na Wyspie)”. Saray; XVII. yüzyılda yapılan bir hamamın XVIII .yüzyılda  saraya çevrilmesi ile oluşturulmuş, kraliyet ailesi tarafından yazlık saray olarak kullanılmıştır. II. Dünya Savaşı’nda tahrip olan bu saray daha sonra onarılmıştır. Sarayın heykellerle süslü göl üzerindeki terası çok güzeldir. Buradan kalkan süslü teknelerle  gölde kısa bir gezinti yapabilirsiniz. Sarayın hemen yakınında ise “Ada Tiyatrosu” yer alır. Ada Tiyatrosu ada üzerinde kurulu antik kalıntılara benzeyen sahnesi ve  üst tarafı heykellerle süslü izleyici bölümü ile çok güzel bir görünüme sahiptir. 

Su Sarayı’nın yakınında yer alan diğer bina;  1774-1784 yılları arasında yapılan, önünde çok güzel düzenlenmiş bir bahçe bulunan “Myślewicki Sarayı’dır (Palac Myślewicki)”.  

“Belweder” ise Chopin Heykeli’ne yakındır. Bu saray XVII. yüzyılda yapılmış, son olarak cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılmıştır.

Parkta Chopin Heykeli’nin bulunduğu alanda her yaz ağustos ayının 2.haftası “Chopin Festivali” ile haziran ve ağustos aylarında günde iki defa ücretsiz konserler düzenlenmektedir.

Kral Yolu’nun son durağı   “Wilanów Sarayı’dır” Şehirden oldukça uzak olan bu saraya 116, 130, 139, 164, 165, 180, 410, 414, 519, 522, 700, 710 ve 724 numaralı otobüslerle gidebilirsiniz. Saray XVII. yüzyılın sonunda kraliyet ailesi için yazlık saray olarak yapılmıştır. Geniş ve çok iyi düzenlenmiş büyük bir park alanı içinde yer alır.     

KRAKOV- KRAKÓW-CRAKOW

Krakov  çevresi ile birlikte yaklaşık 1.5 milyon nüfusa sahip ülkenin üçüncü büyük şehridir. Varşova’dan farklı olarak II. Dünya Savaşı sırasında bombalanmamış ve tahrip edilmemiştir. Bu nedenle özellikle Eski Şehir bölgesindeki binaların tümü  eski tarihlidir. Varşova’dan önce ülkenin  başkenti olduğu için şehirde çok sayıda tarihi bina bulunur. II. Dünya Savaşı sonrası yeniden şekillendirilen  Varşova’dan farklı olarak gökdelenler ve geniş yollar  bu şehirde yerini dar yollara ve daha az sayıda yüksek binaya bırakmıştır. 

Şehir; kıvrılarak akan Wisła Nehri’nin kenarına kurulmuştur. Nehrin Wavel Tepesi etekleri ile civarı geniş  yeşillik alanlarla kaplıdır. Bu kıyı şeridi  özellikle güneşli havalarda  yürüyüş ve  piknik   yapanlar, satranç oynayanlar, bisiklet binenler, çimenler üzerinde güneşlenenlerle doludur. Buradan kalkan gezi tekneleri ile nehir boyunca kısa bir gezi yapılabilmektedir.  

Krakov’a  Türkiye’den uçakla veya Varşova’dan tren ve otobüsle gidebilirsiniz. Otobüs yolculuğu yaklaşık 5 saat sürer. Ayrıca çevre ülkelerden otobüs, tren veya uçakla şehre ulaşabilirsiniz. Şehir içi ulaşımda otobüs veya tramvayları kullanabilirsiniz. Taksi için Varşova’da belirtilen öneriler Krakov için de geçerlidir.    

Krakov şehrinin en güzel yeri “Eski Şehir” bölgesidir. Burayı en iyi yürüyerek keşfedebilirsiniz. Yürüyüş mesafesi Varşova’ya göre çok daha kısadır. Ancak yürümek istemezseniz Eski Şehrin her köşesinden karşınıza çıkan üstü tenteli, etrafı açık,  küçük turistik araçlara binebilirsiniz. Araçların üzerinde gittikleri güzergahlar  yazılıdır. Bu yerlerin tümünü içeren bir tur yapabileceğiniz gibi, İngilizce bilen  sürücülerle konuşarak güzergahlardan  istediğinizi seçebilirsiniz. Turist arabaları genelde 4 kişiliktir. Daha büyükleri de bulunur. Her güzergahın fiyatı sabit olduğundan araca binen kişi sayısı arttıkça  kişi başına düşen fiyat azalmaktadır. Bu araçlar dışında Eski Şehri fiyatını önceden öğrenmek koşuluyla faytonlarla da gezebilirsiniz.    

Krakov şehrinde turizm bürosu inanılmaz etkindir. Eski Şehir’de her köşede turizm bürosu bulunur. Ayrıca  Eski Şehrin sokaklarında karşınıza sık sık üzerinde “Ask Me” yazısı bulunan ilginç kıyafetler giyerek  gezen  turizm bürosu elemanları çıkar.  Çok sayıda yerel tur şirketinin bürosu Eski Şehir sokaklarında yer alır. Bu şirketler birbirleri  ile aynı tur programları düzenler. Krakov çevresini dolaşmak için bu yerel şirketlerin programlarından yararlanabilirsiniz.

Eski Şehir; “Wavel Tepesi” ile “çevresi geniş bir park alanı ile çevrili, merkezi Rynek Główny olan bölgeden” oluşur.

“Wavel Tepesi” Krakov ve Polonya için büyük bir öneme  sahiptir.  Rivayete   göre şehir kurulmadan önce halen kalenin nehre bakan yamacında bulunan ve merdivenlerle inilen “Ejderha Mağarası’nda” bir ejderha  yaşamış, şehri kuran  “Prens Krakus” bu ejderhayı yenerek tepeye  yerleşmiştir.  Bu tarihten sonra   şehrin sembolü ejderha olarak kabul edilmiştir (Bu rivayet dışında ejderha ile ilgili çok sayıda farklı rivayet duyabilirsiniz). Rivayetler dışında Wavel Tepesi Krakov tarihinin başladığı yer olarak kabul edilmektedir. Tepede yapılan kazılarda farklı yüzyıllara ait bulgular ele geçirilmiş, günümüzdeki kale  bu kalıntıların üzerine inşa edilmiştir.

Etrafı farklı yüzyıllarda yapılan surlarla ve kulelerle çevrili çok güzel bir görünüme sahip olan “Wavel Kalesi’nin” içine yan taraftaki hafif eğilimli rampa üzerinden girebilirsiniz. Burada göreceğiniz büyük heykel ulusal kahraman   “Tadeusz Kosciuszko” anısına yapılmıştır. Kalenin ana giriş kapısının  duvarları armalarla süslüdür. Buradaki demir kapı her akşam kapatılmaktadır. Kale içinde “Katedral”, “Kraliyet Şatosu”, farklı yüzyıllarda yapılmış halen “Katedral Müzesi”, konferans merkezi  olarak kullanılan binalar, eski kilise kalıntıları, II.John Paul Heykeli  yer alır.  

“Katedral” iki eski kilise üzerine 1320-1346 yılları arasında Gotik olarak yapılmış ancak zaman içinde yapılan eklemelerle birçok  farklı tarzı biraya getirmiştir. Dikdörtgen bir plana sahip olan Katedral kral ve piskoposlar tarafından yaptırılan 18 şapele ve biri saat kulesi, ikisi çan kulesi olmak üzere üç kuleye sahiptir. “Zygmunt-Sigismund  Kulesi’ndeki” 1520 tarihli çan, halen Polonya’nın en büyük çanıdır.  11 ton ağırlığındaki çan  önemli günlerde çalmaktadır. Katedralin içindeki şapellerde Polonya krallarının, piskoposlarının, şair ve kahramanlarının mezarları yer alır. Polonya krallarının taç giydikleri katedral sahip olduğu bu özellikler nedeniyle Polonya için manevi bir değer taşır.       

“Kraliyet Şatosu”, Katedralin yanındadır. Şato Piasti Hanedanlığı’ndan itibaren kraliyet konutu olarak kullanılmış, sürekli eklemeler yapılarak genişletilmiş, 1499 yılındaki yangınla büyük bölümü  tahrip olmuş, XVI. yüzyılın ilk yarısında Rönesans tarzda yeniden yapılmış, bir kanadı yangınla tahrip olunca bu bölüm Barok tarzda yeniden inşa edilmiştir. Şato 1596 yılında başkentin Varşova’ya taşınması üzerine önemini kaybetmiş, paylaşım döneminde askeri karargah olarak kullanılmış, XX. yüzyılın başında müze haline getirilmiştir.  Şatonun Katedral’in önünden geçilerek ulaşılan İtalyan Rönesans tarzı geniş avlusu görülmeye değer güzelliktedir.  Avlunun üç tarafı ilk iki katı kemer, üçüncü katı çatıyı tutan sütunlarla süslüdür. Üçüncü katta XVI. yüzyıldan kalma freskolar bulunur.  Şatonun avlusundaki iki ayrı girişten kraliyet hazinelerine ve kraliyet apartmanlarına girilmektedir.

Katedral Müzesi, “Lost Wavel Exhibition” kalenin diğer görülecek yerleridir.  Kilisenin Kulesi’nden ise şehir seyredilebilmektedir. Büyük bir alana yayılan kalenin bulunduğunuz bölgeye göre görünümü  farklı ve çok güzeldir.     

Wavel Tepesi ile Eski Şehrin ana meydanı “Rynek Główny” birbirine Eski Kral Yolu’nun bir parçası olan  “Grodzka Sokağı” ile bağlanır. Bu  sokağın üzerinde ve sokağa bağlanan ara sokak ve meydanlarda farklı dönemlerde ve tarzlarda yapılmış tarihi binalar ve çok sayıda kilise yer alır. Grodzka Sokağı cafe, hediyelik eşya dükkanları ve mağazalarla dolu kalabalık güzel bir sokaktır. Kale tarafında Grodzka Sokağı paralelindeki  bir diğer sokak “Kanonicza Sokağı ” üzerinde Ortaçağ’dan kalan, daha sonra Neo-Klasik ve Barok tarzda yenilenen şehrin en eski binaları bulunur. Sokak üzerinde ayrıca çok sayıda müze yer alır.

Grodzka ve Kanonicza birbirine bağlayan küçük meydan “Plac Św Marii Magdeleńy” eski bir pazar yeridir. Wavel Tepesi eteklerinde ilk yerleşim bu meydanın çevresinde başlamıştır. Meydanın ortasında küçük bir heykel durur. Meydanın kenarından geçen Grodzka Sokağı’nın üzerinde yer alan iki görkemli tarihi kiliseden  “Church of St Andrew (Kościół św Andrzeja)”  Romanesk,  “Church of Saints Peter and Paul (Kościół św św Piotra i Pawła) Barok tarzındadır.  

“Rynek Główny-Market Square” Eski Şehrin kalbi ve Avrupa’nın en büyük meydanlarından biridir. Meydan; son derece kalabalık, sokak cafe ve rastaurantları ile gece ve gündüz inanılmaz keyifli bir yerdir. Meydanın çevresi Gotik, Rönesans ve Barok binalarla çevrilidir. Meydana farklı köşelerden Eski Şehrin sokakları bağlanır.

Meydanın ortasında bulunan “Sukiennice” XIV. yüzyılda kapalı çarşı olarak yapılmış, daha sonra yanmış, 1875-1879 tarihleri arasında Romantik tarzda yeniden inşa edilmiştir. Farklı cephelerindeki kapılardan  içine  girebileceğiniz bu  dikdörtgen şeklindeki görkemli binanın  zemin katı yana yana sıralanmış hediyelik eşya dükkanları ile doludur. Burada özellikle amber/ kehriban takı satan çok sayıda dükkan bulunur.  Binanın üst katı ise Polonyalı ressamların resimlerinin sergilendiği “Resim Galerisi’dir”.

Meydanda Sukinnice ön cephesinin bulunduğu tarafta yer  alan heykel “Adam Mickiewicz  (Pomnik Mickiewicza)  anısına yapılmıştır. Heykelin  yan tarafında, kenarda kalan  “S.Adalbelrt Church (Św Wojciecha)” küçük, tarihi bir kilisedir.

Meydanın  köşesinde yer alan görkemli kilise “St. Mary Kilisesi’dir  (Church of St. Mary-(Bazylika Mariacka)”. Kilisenin  yapımına  XIII. yüzyılın ortalarında  başlanmış ancak XV. yüzyılın ortalarında  bitirilebilmiştir. Kilise burada bulunan eski bir kilisesinin kalıntıları üzerine inşa edilmiştir. Kilise birbirinden farklı yükseklikte ve farklı mimari tarzda iki kulesi  ile dikkat çeker. Kulelerden  81 metre yükseklikteki “Hejnał Kulesi” diğerine göre çok daha güzel ve yüksektir. Rivayete göre kuleler iki mimar kardeş tarafından yapılmış, halka kulelerden hangisinin daha güzel  olduğu sorulmuş, halkın uzun olan kuleyi seçmesi üzerine kısa kuleyi yapan  kardeş diğerini öldürmüştür. Hejnał Kulesi’nin   diğer ilginç  özelliği kuleden her saat başı borazan sesi duyulması daha sonra borazan sesinin aniden kesilmesidir. Bunun nedeni  1241 Moğol İstilası sırasında şehir kapılarının kapatılması için borazanla tehlikeyi haber veren borazancının kuleye atılan  okla öldürülmesidir.  Aradan yüzyıllar geçmesine rağmen bu olay  her saat başı çalan borazan sesi ile hala hatırlanmakta ve hatırlatılmaktadır.  Dışı görkemli olan kilisenin  içine girmek isterseniz kilisenin girişi yan taraftaki sokaktadır.

Sukiennice arka köşesinde ise 1316 yılında yapılan  Eski Belediye Sarayı’ndan kalan “Saat Kulesi” bulunur. Taş ve tuğladan yapılan kulenin dar merdivenlerini tırmanarak çıkacağınız kule balkonu çok güzel bir Eski Şehir manzarasına sahiptir.   Halen kulenin farklı bölümleri ve katları  çeşitli etkinlikler için kullanılmaktadır.

Meydanın Saat Kulesi  tarafında  “Sławkowska Sokağı” ile Szczepański Sokağı” köşesinde “Krakov Ulusal Müzesi” yer alır. “Szczepański Sokağı” ile ulaşılan “Plac Szczepański ” üzerinde Art Nouveau tarzı eski tiyatro başta olmak üzere çok sayıda  güzel bina görebilirsiniz.   

Meydanın  Saat Kulesi tarafına yakın  “Jagiellońska Sokağı’nda” ise basamaklı çatılı, tuğla bir binada “Jagiellonian Üniversitesi’nin en eski koleji  “Collegium Maius” yer alır. Kopernik de bu üniversitede öğrenim görmüştür.   

Meydana Church of St. Mary (Bazylika Mariacka) tarafından  eski Kral Yolu’nun bir parçası olan “Ulica Floriańska” bağlanır. Bu sokağın bir ucunda kilise diğer ucunda “Floriańska Kapısı” bulunur. Geçmişte aristokrasinin yaşadığı sokak her zaman kalabalıktır.  Yeşil kubbeli, XIV. yüzyılın başında yapılan,  Eski Şehrin kuzey ana giriş kapısı  “Floriańska Kapısı” hala görkemlidir. Kapıya geçmişte Krakov’u  çevreleyen çift yarım daire şeklindeki şehir duvarlarından  kalanlar bağlanmıştır. Kapının her iki tarafında yer alan   duvarlar  yerel sanatçıların astığı resimlerle çok canlı ve güzel  görülür. Bu duvarların yanında yer alan sokaklar  tarihi binalar ve kiliselerle doludur.

Şehir duvarı ile şık sokak kemeri arasında yer alan   “św Jana Sokağı” üzerindeki Neo-Gotik bina ise Czartoryski Ailesi’nin özel resim ve heykel koleksiyonunun sergilendiği    “Czartorysi Müzesi’ne ” ev sahipliği yapar.   Müzede “Leonardo da Vinci” ile “Rembrandt” ait iki önemli tabloyu görebilirsiniz.

Floriańska Kapısı’nın dışında, park  içinde yer alan “Barbican –Barbakan” Krakov Ortaçağ duvarlarından kalan bir bölümdür. Şehri çevreleyen çift duvarlar 1285 yılından, XV. yüzyılın başına kadar inşa edilmiş, XIX. yüzyılda bunların çoğu yıkılmıştır. Barbakan 1498-1499 yılları arasında  Floriańska Kapısı’nı korumak amacıyla  yapılmıştır.         

Eski şehri çevreleyen duvarların yerine XVIII. yüzyılın sonundan itibaren Eski Şehri yeşil kuşak şeklinde kuşatan park “Planty” yapılmıştır.  4 kilometre uzunluğunda, 21 hektar alanı kaplayan Planty çeşitli tarihlerde yapılan düzenlemelerle günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur. Park dinlenme alanları, heykelleri ile Eski Şehre farklı bir güzellik katmaktadır.  
 
Barbakan’ın hemen yakınında Eski Şehrin dışında yer alan “Plac Matejki” şehrin önemli meydanlarından biridir. XIX. yüzyılın sonunda oluşturulan bu meydanın etrafında büyük kamu binaları ve özel konutlar yer alır. Meydanın ortasında yer alan anıt Grunwald Mücadelesi’nin 500. yılı anısına 1910 yılında yapılmıştır. Meydana bağlanan cadde üzerinde yer alan “Church of St. Florian (Kościół św Floriana)” şehrin eski kiliselerinden biridir.

Krakov’un görülmesi gereken önemli yerlerinden bir diğeri Wavel Tepesi yakınındaki Eski Yahudi yerleşim bölgesi olan “Kazimierz’dir”. Kazimierz Polonyalı yönetmen,  “Roman Polanski” ait “The Pianist”  ile “ Steven Spielberg” ait   “Schindler’s List” filimlerinin çekildiği bölgedir.  Krakov’a X. ve XI. yüzyıldan itibaren  Yahudi tüccarlar gelmeye başlamış,  bu gelenleri daha sonra farklı yüzyıllarda çeşitli ülkelerden  gelen Yahudiler izlemiştir. Krakov’un  farklı yerlerine yerleşen Yahudiler daha sonra Kazimierz olarak adlandırılan bu bölgede toplanmaya başlamış, Kazimierz  zaman içinde Avrupa’nın önemli Yahudi yerleşim alanlarından biri haline gelmiştir. 1939 yılında bu bölgedeki Yahudiler üzerinde baskılar başlamış, 1941 yılında Kazimierz yakınında “Podgórze Gettosu”  kurulmuş, Krakov’lu Yahudiler bu gettoda toplanmışlardır. 1943 yılında Yahudiler toplama kamplarına gönderilmiş, Alman “Oskar Schindler” tarafından fabrikasında çalıştırılmak üzere seçilen 1100 Yahudi ölümden kurtulmuştur.  Halen “Schinder Fabrikası”   ziyaret edilebilmektedir. Savaşta tahrip olan bölge 1980’li yıllarda  yeniden onarılmaya başlanmış, bazı Yahudi aileler yeniden burada yaşamak için Krakov’a geri dönmüşlerdir.

Wavel Tepesi’ne yürüyüş mesafesinde olan Kazimierz bölgesini, Krakov haritası üzerinde işaretlenmiş  noktaları ve okları  izleyerek gezebilirsiniz. Ayrıca küçük turist araçlardan sadece “Kazimierz”  ile  Schindler Fabrika Turu”   alabilirsiniz. Kazimierz bölgesinin kalbini “Szeroka Sokağı”, bu sokağın üzerinde yer alan meydan ve çevresindeki dar sokaklar oluşturur. Bölgede çok sayıda eski tarihi bina, heykel ve sinagog bulunur. Sinagoglar içinde Szeroka Sokağı’ndaki, XVI. yüzyıldan kalan, geçirdiği yangından sonra onarılan  “Eski Sinagog (Synagoga Stara)” ile aynı cadde üzerinde 1557 yılında yapılan, hala ibadete açık olan küçük “Refuh Sinagogu” turistler tarafından en fazla ziyaret edilen sinagoglardır. Refuh Sinagogu’nun yanında  eski bir Yahudi Mezarlığı olan “Refuh Mezarlığı (Cmentarz i Synagoga Refuh)”  yer alır.          

AUSCHWITZ I VE AUSCHWITZ II-BIRKENAU TOPLAMA KAMPLARI

II. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın Avrupa’da oluşturduğu 1600 toplama kampından  6’sı Polonya’da, 3’ü Krakov şehri yakınlarındadır. Almanlar 1940 yılı ortalarında  Polonyalı siyasi tutukluları bir araya toplamak amacıyla Lehçe /Polonyaca “Oświęcim”, Almanca “Auschwitz” Köyü’ndeki askeri barakalarda  ilk kamp olan “Auschwitz I Kampı’nı” kurmuşlar. Daha sonra  kampı ihtiyaçları doğrultusunda büyütmüşlerdir. Kampta savaş sırasında 12.000-20.000 arasında mahkum kalmıştır

Auschwitz Kampı’nın tüm Avrupa’dan getirilen Yahudiler, Romanlar, Rus esirler ve diğerleri için yetersiz kalması üzerine 1941 yılında  Oświęcim Köyü’ne 3 kilometre uzaklıktaki “Brzezinka Köyü’nde”  Auschwitz I’den 11 kat daha büyük olan “Auschwitz II- Birkenau” kampını kurmuşlardır. Avrupa’daki en büyük toplama kampı olan bu kampta 1944 yılında 90.000’nin üzerinde mahkum kalmıştır. 1942 yılında   Oświęcim 6 kilometre uzaklıkta  “Monowice Köyü’nde” fabrikaların yanında Auschwitz III kurulmuştur. Bu kampta da 1944 yılı yaz ayında  11.000 mahkum kalmıştır. Kamp aynı yıl bağımsız olmuş,  “Monowitz Toplama Kampı” olarak adlandırılmış, Auschwitz I-II’e  bağlı diğer bölgelerdeki küçük kamplar ona bağlanmıştır. 1944 yılı sonunda kamplardaki vahşetin anlaşılmaması için Alman orduları çekilirken kampları yakmışlar, belgelerin çoğunu yok etmişlerdir. Rus askerleri 1945 yılında kamplara geldiklerinde  kamplarda sadece 7000 kişi bulabilmişlerdir. Halen üç kamptan ikisi Auschwitz I ve  Auschwitz II-Birkenau müze olarak gezilebilmektedir. Ancak  Auschwitz II-Birkenau Kampı daha fazla tahrip edildiği için o dönemin vahşeti Auschwitz I kampında daha açık şekilde görülmektedir.

Auschwitz Toplama kamplarına yerel tur şirketlerinin düzenlediği turlarla, bireysel olarak otobüs veya trenle  gidebilirsiniz. Kampların bulunduğu  Oświęcim kasabası- Auschwitz  Krakov şehrine yaklaşık 1.5 saat uzaklıktadır. Kampa ziyaret edenlerin sayısı çok fazla olduğu için sabah erken saatlerde kamp bölgesine gitmenizde yarar vardır.

Auschwitz I Kampı hangi ulustan olursa  olsun insanların ne kadar vahşileşebildiklerini göstermesi bakımından mutlaka görülmesi gereken bir yerdir. Kampta yaşanan vahşete çocukların dayanamayacağı düşünülerek kampı 14 yaşından küçük çocukların ziyaret etmesine izin verilmemekte ancak farklı ülkelerden gelen 14  yaşından büyük çok sayıda genç öğretmenleri eşliğinde kampı gezmekte, zaman zaman gördükleri karşısında baygınlık geçiren bazı gençlere rastlanmaktadır.

Kampın “Çalışmak Özgürlüktür” yazan kapısını geçtikten sonra başlayan bölümde dışarıdan bakıldığında ağaçlıklar arasında fazla bir özelliği olmayan tuğla binalar sıralanmaktadır. Kamp binalarının bir bölümünde Auschwitz kurbanlarının geldikleri ülkeler, kampa getirilen  1.100.000 Yahudi’nin ülkelere göre dağılımı, Auschwitz kurbanların (Yahudi, Polonyalı, Roman, Rus ve diğerleri) sayısı ve dağılımı, kadın ve erkek tutukluların saçları kazınmış, altlarında kampa geliş ve ölüm tarihlerini yazan fotoğrafları (kadınların kamplara geliş ile ölüm tarihleri arasındaki süre erkeklere göre daha kısadır), tutukluların kıyafetleri, kıyafetlerin üzerinde SS subaylarının  tutuklunun özelliği hakkında  bilgi edinmesini sağlayan amblemlerin anlamlarını gösteren işaretler (örneğin pembe ters üçgen  homoseksüelleri,  yıldız Yahudileri, kırmızı ters üçgen politik tutukluları  simgelemektedir), kamptaki günlük yaşamı gösteren resimler,  günde iki öğün yenilen yemekte verilen kahve ve çorbanın konulduğu küçük kaplar  gibi çok sayıda belge sergilenmektedir. Binaların bir  bölümünde ise; camekanlar içinde  kampa savaşın son ermesine yakın tarihte getirilenlerin Almanya’ya henüz gönderilmemiş binlerce çift ayakkabıları, tarakları, ayakkabı boyaları, gözlükleri, mutfak malzemeleri, üzerinde isimleri ve geldikleri yeri yazan bavulları, çocuk giysileri, dua pelerinleri, üst üste yığılmış saçları, bu saçlardan yapılan kumaş, gaz odalarında kullanılan “Cyclone B” maddesinin boş kutuları, fırınlarda bulunan son yakılan insanlardan kalan küllerin yer aldığı kavanoz gibi çeşitli eşyalar sergilenmektedir.

Mahkum odaları, idam alanları, ziyarete kapalı SS doktorlarının çocuklar özellikle ikiz çocuklar ve kadınlar üzerinde deney yaptıkları binalar, bu binalardan ayrı bir bölümde yer alan, dikenli tellerle çevrili bir alanda bulunan, tavanında gazın gönderildiği ufak bir deliğin yer aldığı küçük odalar, gaz odalarında ölenlerin daha sonra toplanarak yakıldığı fırınlar (crematorium) kampın diğer bölümleridir. Kampla ilgili her türlü belge ve kitap  kampın içinde ve çıkışında yer alan küçük dükkanlarda satılmaktadır.    

Auschwitz I  yakın mesafedeki Auschwitz II-Birkenau Kampı;  Alman orduları ülkeden çekilirken kamplarda yaşananlarının öğrenilmemesi için kampı büyük ölçüde yıktıklarından halen Auschwitz I Kampı’na göre daha az görülecek yere sahiptir.  Filim ve resimlerde gördüğünüz Tren İstasyonu binasından içine girilen bu kamp geniş bir alana yayılmış barakalarla doludur.

Kampın Tren İstasyonu’na arkanızı döndüğünüzde sağ tarafında kalan bölümünde ön taraftaki barakalarda  erkekler, arka tarafta tellerin arkasından görülen sadece bacaları kalmış bölümde aileler, kampın sol tarafta kalan  bölümünde ise kadınlar kalmışlardır. Burada bulunan büyük gaz odaları ve fırınlar Alman ordusu tarafından yıkılmıştır. Hayvan ahırları ile iç içe  dar uzun barakalar binlerce kişinin yattığı yerler olmuş,  içindeki küçük dar üst üste konmuş ranzalardaki yataklarda dört beş kişi bir arada yatmak zorunda kalmışlardır. Barakalar, barakanın her iki tarafında yer alan sobalarla ısıtılmaya çalışılmış ancak barakaların alt taraflarındaki boşluklardan kışın Polonya soğuğunun girmesi engelleyemediğinden çok sayıda kişi soğuktan ölmüştür. Bu barakaların bazılarında göreceğiniz yüksek beton zemin üzerine açılmış yan yana yuvarlak delikler ise  tuvaletler olarak kullanılmıştır. Tuvaletlere düdük çalınarak kişiler toplu olarak  alınmış, daha sonra düdüklerle tuvaletler boşaltılmış, böylece yeni gelenlere yer açılmıştır.

Kampın her iki tarafını yürüyerek gezebileceğiniz gibi barakaların içi birbirlerine benzediğinden daha kötü durumda olan erkekler tarafındaki bazı barakaları gezebilir. Kampın tümünü tepeden görmek için   Tren İstasyonu’nun kulesine  çıkabilirsiniz.

WIELICZKA TUZ MADENİ

Wieliczka Tuz Madeni Krakov seyahatiniz sırasında mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Maden 1978 yılında UNESCO Dünya Kültür ve Doğal Miras listesine alınmıştır. Tuz Madeni şehre 10 kilometre  uzaklıkta, yaklaşık 18.000 nüfusa sahip “Wieliczka” şehrinde bulunur. Buraya şehir merkezi veya Merkez  Tren İstasyonu’ndan kalkan minibüslerle, Merkez Tren İstasyonu’ndan Wieliczka şehrine giden trenle veya numaralarını ve kalkış yerlerini turizm bürosundan  öğreneceğiniz şehir otobüsleri ile gidebilirsiniz. Ayrıca Eski Şehir Merkezi’nde çok sayıda  tur şirketi sabah ve öğleden sonra madene yaklaşık 4 saat süren  tur düzenler.

Wieliczka Tuz Madeni    64-327 metre arasındaki derinlikte yer alan 9 kattan,  300 kilometre uzunluğunda galerilerden ve  3000 yakın odadan(bölümden) oluşur. Bunun  sadece 64-135 metre arasındaki üç katı,   2 kilometre uzunluğundaki galerileri ve bu galerilere bağlı 22 bölümü  müze olarak ziyarete açıktır.  

Maden  bir rehber eşliğinde en fazla 35 kişilik gruplar halinde gezilebilmektedir. Bireysel ziyaretçiler için madende belirli aylarda ve saatlerde farklı dillerde rehberli turlar düzenlenmektedir. Ancak madene giriş sırasında fazla zaman kaybetmemek için yerel şirketlerin düzenlediği turlarla madeni gezmek bireysel ziyarete göre daha uygundur.  Madende ısı sürekli 14 derecedir. Galeri kapıları açıldığında ufak bir esinti olmakla birlikte maden yanınızda kalın giysiler götürecek kadar soğuk  değildir. Bu nedenle yanınızda ince bir kazak   bulundurmanız yeterli olacaktır. Ancak  galerilerde ve merdivenlerde rahat yürüyebilmek için rahat bir ayakkabı giymenizde yarar vardır. Ayrıca kapalı alan korkusu  ile solunum yolu rahatsızlığı olanların madene girmemeleri tavsiye edilmektedir.  

Madenin 1.katında 64 metrede yer alan “The Daniłowıcz Shaft Bottom” bulunduğu tur başlangıç noktasına dar ve yorucu olmayan tahta merdivenlerle 378 basamak inilerek ulaşılmaktadır.  Bu alandan sonra tamamen tuz olan ancak granit görüntüsüne sahip  çoğunun giriş ve çıkışı ahşap kapılarla kapalı oldukça geniş galerilerden yürünmektedir. Galerilere bağlanan odalarda(bölümlerde); VII. yüzyıldan XX. yüzyıla kadar madenin çıkarılma yöntemini ve madenin çıkarılması sırasında kullanılan aletlerin tuz veya tuzdan zarar görmeyen ahşaptan  yapılmış canlandırmalarını, ülkenin ünlü kişilerinin tuzdan heykellerini, madencilerin kendilerine yardım ettiklerine inandıkları tuzdan yapılmış cüce heykellerini görebilirsiniz. Madende sürekli aşağıya inen ışıklandırılmış ahşap merdivenler, tuzdan yapılmış şapeller,  küçük yer altı gölleri, madenin çökmemesi için yapılan ahşap destekler bulunur.

Madenin en güzel yeri 91.6 ile 101.4 metreler arasında  yer alan “St Kinga Şapeli’dir”. Her şeyin tuzdan yapıldığı bu büyük şapelin tuz bloklarından oluşan duvarları; farklı yüzyıllarda yapılan “Son Akşam Yemeği” gibi dini içerikli rölyeflerle, Papa II. John Paul’un heykeli ve  diğer heykellerle süslüdür. Tavandan sarkan dev tuzdan yapılmış avizeler altında tuz şapel   inanılmaz güzel,  hayatınız boyunca asla unutamayacağınız bir görünüme sahiptir.

Şapel sonrasında ise  Chopin müziği eşliğinde gölde yapılan ışık gösterisi maden gezisine ayrı bir güzellik katmaktadır. Maden turu  3.katta 134- 135.6 metre derinlikteki “The Daniłowıcz Shaft Bottom”  sona ermekte, dört katlı her seviyede 9 kişi binilen çok küçük bir asansör ile çok kısa sürede yüzeye  çıkılmaktadır. Tuz madeni ile ilgili hediyelik eşyalar madenin içindeki çeşitli hediyelik eşya standlarında veya müze ana girişinde bulunan hediyelik eşya dükkanlarında satılmaktadır. Ancak bu hediyelikler madenin ihtişamını yansıtacak güzellikte değildir. 

Zamanınız olması halinde Polonya seyahatiniz sırasında  ülkenin “Pomerania” bölgesinde  yer alan Gdańsk ile “Silesia” bölgesinde yer alan Wrocław şehirlerini de gezebilirsiniz. Bu şehirler tarihi geçmişleri ve günümüzdeki görünümleri ile rehberler ve kaynak kitaplar tarafından  Polonya’da görülmesi tavsiye edilen  şehirler arasında yer almaktadır.

-------------------------                                                                                     
Bu yazı Polonya’ya 2011 yılında yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberin verdiği bilgiler ve aşağıda yer alan kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.

Auschwitz-Birkenau The Past And The Present, ISBN:978-83-60210-41-3.
Bonechi-Galaktyka, The Golden Book of Poland, 2008, ISBN: 83-89896-29-X.
Bonechi-Galaktyka, The Golden Book of Warsaw,  ISBN: 978-88-476-2191-6.
Dk, Eyewitnesss Travel Guides, Poland, Dorling Kindersley Limited, Great Britain, 2006, ISBN: 1-4053-1199-1.
Kına Italia, Krakow Civilisation, Art And History.
House Karpaty, Wieliczka Historical Salt Mine,Tourist Guide, Crakow, 2010, ISBN: 976-83-61928-01-0.
Warsaw Tourist Information, Warsaw In Short, Warsaw,2010.
Warsaw  Tourist Information, Mazowsze, The Visitor, IV-V, Nr 62, 2011.
Warsaw In Your Pocket, April-May 2011. ISBN: 1641-5264.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Polonya
http://tr.wikipedia.org/wiki/Polonya_tarihi

http://tr.wikipedia.org/wiki/Lech_Walesa

 

 

SEYAHATLER

AVUSTURYA

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km²   yüzölçümüne sahiptir.  Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde  Almanya ve Çek Cumhuriyeti  ile komşudur.

daha fazlası
BOSNA HERSEK

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan,  güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

daha fazlası
SİNGAPUR

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde  Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

daha fazlası
FAS KRALLIĞI

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da  yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan  Cebelitarık Boğazı ile ayrılır.  Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14  km uzaklıktadır.  Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a,  Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.

daha fazlası

Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS

Design by MEHMET KEREM PALA

>