GEZİ KÖŞESİ

PROF. DR. AYSEN TOKOL

  • ANA SAYFA
  • ÜLKELERŞEHİRLERGALERİ
  • LİNKLER

 

ROMANYA

Romanya; Orta Avrupa’nın güneydoğusunda, Balkan Yarımadası’nın kuzeyinde, 237.502 km² yüzölçümüne sahip bir ülkedir. Kuzeybatıda Macaristan, güneybatıda Sırbistan, güneyde Bulgaristan, kuzey ve kuzeydoğuda Ukrayna ve kuzeydoğuda Moldova Cumhuriyeti ile komşudur. Doğusunda Karadeniz yer alır.

                                        
Romanya uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. 2002 yılında Romanya’nın batısındaki bir mağarada 42.000 yıl öncesine ait olduğu tahmin edilen Avrupa’nın en eski insan fosilleri bulunmuştur.  Bölgeye ilk olarak M.Ö. 3000 yılında Asya’dan göç eden Indo Avrupa kökenli  Trakyalı  kavimler  yerleşmişlerdir. M.Ö. 2000 yılında Grekler  bu kavimleri “Getae”, Romalılar “Daçyalı” olarak adlandırmışlardır. M.Ö. 700 yılında Grekler; Karadeniz kıyısında “Histria”, “Tomis” ve “Callatis” kolonilerini kurmuşlardır. M.Ö.70-44 yılları arasında “Kral Burebista” Romanya topraklarını ele geçirmiş ve  “Dacian Krallığı’nı” kurmuştur. 100 yılında Dacian Krallığı büyük bir güce ulaşmıştır.


101-106 yılları arasında Romalılar Dacian  bölgesini ele geçirmiş, 106-271 yılları arasında Roma eyaleti olan Dacian, daha sonra Gotlar,  Hunlar, Avarlar, ve Slavlar’ın istilasına uğramıştır. Dacian; IX. ve XI. yüzyıllar arasında I. Bulgar Devleti’nin  parçası olmuş, bu dönemi Peçenek, Kuman, Tatar ve Macarların istilası izlemiştir. XI. yüzyılda Macarlar  kuzeybatı bölgesi ile Transylvania bölgesini işgal  etmişlerdir. 1241-1242 yılları arasındaki Moğol  İstilası’nın ardından Macaristan Kralı  “IV.Béla”  yeni işgal edilen bölgede gücünü  arttırmak amacıyla Saksonları  Transylvania bölgesine yerleşmeye ikna etmiş, Saksonlar bu bölgede yeni şehirler kurmuşlardır. Ayrıca  Macarlarla, bölgeye daha sonra göç eden Macar etnik grubuna (Szèkely) askeri destek karşılığı özerklik tanınmıştır.


XIII. yüzyılda “Wallachia (Eflak)”, “Moldavia (Boğdan)” ve “Transylvania (Erdel)” Beylikleri kurulmuş, Transylvania 1526 yılına kadar Macar kuralları altında özerk beylik olmuştur.  Bu dönemde Macaristan Krallığı diğer iki beyliği  ele geçirmeye çalışmış ancak başarısız olmuştur. XIV. ve XV. yüzyıllarda Wallachia ve Moldavia Osmanlı İmparatorluğu’na karşı direnmiş, “Vlad Ţepeş”, “Mircea cel Bătrân” ve “Ştefan cel Mare” bu direnişin önderleri olmuşlardır.


XVI. yüzyılda Macaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmesinden sonra; Wallachia, Moldavia ve Transylvania;  Osmanlı İmparatorluğu’na vergi ödemiş, savaşlarda asker desteği sağlamış, beyliklerin voyvodoları Romen soyluları arasından padişah tarafından atanmıştır. XVII. yüzyılda Wallachia, Moldavia ve Transylvania; Wallachia prensi komutasında birleşmiş ancak bir yıl sonra  Transylvania  Habsburgların eline geçmiş, Wallachia ve Moldavia beyliklerinin Osmanlı İmparatorluğu’na bağlılığı devam etmiştir. XVIII. yüzyılda Transylvania ve Bucovina (Moldavia bölgesinin kuzeyi)  Avusturya Habsburg  içinde birleştirilmiş, 1806-1812 Osmanlı Rus Savaşı’nı Osmanlı İmparatorluğu kaybedince, 1821 yılında yapılan “”Bükreş Anlaşması” ile  Moldovia bölgesinin doğusu  “Bessarabia” Rusya’ya bırakılmıştır. Böylece Moldavia  bölünmüştür.


1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra yapılan “Edirne Anlaşması” ile Wallachia (Eflak) ve Moldavia (Boğdan)   Osmanlı İmparatorluğu’nun elinde kalırken, onlara çeşitli imtiyazlar tanınmıştır.  1848 yılında, Transylvania, Avusturya’nın Budapeşte üzerinden doğrudan yönetimi altına girmiş, bölgede isyanlara karşılık Macarlaştırma politikası başlatılmıştır. 1861 yılında Wallachia ve Moldavia “Birleşik Romanya Prensliği’ni” oluşturmuş, prensliğin adı 1862 yılında “Romanya” olarak değiştirilmiştir. Rus İmparatorluğu’nun desteğiyle, Romanya, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını 1877 yılında ilan etmiş, 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nda  Osmanlıların Ruslara yenilmesinden sonra  “ Ayastefanos Anlaşması (San Stefano Anlaşması)” ve “1878 Berlin Anlaşması” ile  Romanya’nın bağımsızlığı kabul edilmiş, “Dobrogea” Romanya’nın parçası olmuştur. Ülke 1881 yılında  krallık, Alman Hohenzollern Hanedanı’ndan bir prens de Romanya kralı olmuştur.  


Romanya; I.Dünya Savaşı’nda kaybettiği topraklarını geri alabilmek için itilaf devletlerinin yanında yer almıştır. Savaş sonrasında Bessarabia, Bucovina, Avusturya Macaristan’ın parçası Banat ve Transylvania bölgesinin Romanya ile birleşmesiyle ülke toprak ve nüfus bakımından güçlenmiştir.


Ancak bu durum fazla uzun sürmemiş, ülkede siyasi istikrarsızlık ortaya çıkmış, 1939 yılında Almanya ile Rusya arasında imzalanan “Almanya-Rusya Saldırmazlık Paktı’nın (Molotov Ribbentrop Pact)” gizli maddelerine dayanılarak ülke işgal  edilmiştir. 1940 yılında, Sovyetler Birliği, Romanya’nın Bessarabia ve Kuzey Bucovina bölgelerini ilhak etmiş, Almanya ve İtalya’nın baskılarıyla; Kuzey Transylvania Macaristan’a, Güney Dobrogea Bulgaristan’a verilmiştir. Bu durum  halkın isyanına yol açmış, bunun üzerine kral, kendisiyle farklı görüşe sahip olan “General Marshall Ion Antonescu” destek istemiş, 1940 yılında Alman askerlerinin  ülkeye girişine izin verilmiş, 1941 yılında “General Marshall Ion Antonescu” askeri diktatörlük kurmuş, Romanya Almanya saflarında savaşa katılmıştır. Savaş sırasında 200.000 Yahudi, 40.000 Roman Nazi kamplarında öldürülmüşlerdir. 1944 yılında darbe sonucunda general devrilmiş, Romanya bu defa Rusya tarafına geçmiş, Romanya ve Rus orduları Alman ve Macar ordularını ülke topraklarından çıkarmışlardır. 


1945 yılında imzalanan “Yalta Anlaşması” ile Romanya, Sovyet sisteminin bir parçası haline gelmiştir.

Rusya’nın desteğiyle ülkedeki komünistler güçlenmiş, 1947 yılında “Romanya Halk Cumhuriyeti” kurulmuş, ağır bir baskı rejimi uygulanmaya başlanmıştır. Romanya’nın Moskova’ya bağlılığı 1950’lerin sonuna kadar devam etmiş, Sovyet askerleri 1958 yılında ülkeden ayrılmışlardır. 1960 yılından sonra iki komünist lider “Gheorghe Gheorghiu-Dej” (1952-1965) ile “Nicolae Ceauşescu” (1965-1989) Moskova’dan bağımsız bir dış politika izlemişlerdir. Bu doğrultuda 1968 yılında “Nicolae Ceauşescu” Sovyetler Birliği’nin Çekoslavakya’yı işgali gibi birçok konuda USSR politikalarına karşı tavır almıştır. Bu durum Romanya’nın batıdan destek ve ekonomik yardım almasını sağlamıştır.


1970'li yıllarda  mali kaynakların yönetimindeki başarısızlık, büyük maliyetli inşaat projeleri ve yanlış yatırım kararları Romanya'nın dış borçlarının arttırmıştır. Borçların kısa bir sürede ödenmesi amacıyla    izlenen kemer sıkma politikaları, 1982 yılından  itibaren ülkenin tarım ve sanayi ürünlerinin büyük bölümünün ihraç edilmesi halkın refah seviyesini düşürmüştür.  1980'lerde parti, hükümet ve muhalefete karşı izlenen sert politikalar, doğu bloğundaki çözülme huzursuzlukları daha da arttırmıştır.


1989 yılında, Banat bölgesindeki “Timişoara” şehrinde, baskı altında tutulan Macar azınlığın sevdiği bir rahibin, rejim muhalifi olduğu gerekçesiyle sürgüne gönderilmek  istenmesiyle  başlayan olaylar kısa sürede  büyüyerek,  Ceauşescu rejimine yönelmiş, buradan Bükreş’e yayılmış, 21 Aralık günü liderin Bükreş'te yaptığı konuşma sırasında olaylar çıkmıştır. 21-22 Aralık gecesi  ordu birliklerinin de desteklediği ayaklanmacılarla Ceauşescu emrindeki gizli polis gücü “Securitate” arasında şiddetli sokak çatışmaları yaşanmış, ardından tüm Ceauşescu karşıtları, kamu kuruluşlarını ele geçirmiş, 22 Aralık tarihinde ayaklanmalar bütün ülkeye yayılınca, ordu birlikleri tamamen ayaklanmacıların tarafına  geçmiş ve   Ceauşescu rejimi çökmüştür.


Bükreş’ten kaçan ancak kısa sürede  yakalanan Ceauşescu ve eşi  25 Aralık 1989 tarihinde yaklaşık bir saat süren yargılamanın ardından aynı gün  kurşuna dizilerek idam edilmişlerdir. Bu olayın ardından çok partili sisteme geçilmiş ancak eski komünist yöneticilerden, askerlerden ve eski parti muhaliflerinden oluşan “Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne” karşı muhalefet oluşmuş, ayaklanma ve gösteriler ancak Bükreş’e getirilen maden işçileri yardımıyla bastırılabilmiştir. 1990 yılında ilk serbest seçimler yapılmış, 1991 yılında yeni anayasa oylanmış, 2007 yılında ülke  Avrupa Birliği’ne üye olmuştur.  


Romanya halen cumhuriyetle yönetilmektedir. İdari açıdan ülke; eyalet, şehir ve komün olarak bölünmüştür. Romanya’da  41 eyalet, 83’ü belediye statüsüne sahip  263 şehir ve 2685 komün (13.285 köyle birlikte) bulunur. Önemli şehirleri; “Bükreş”, “Alba Iulia”, ”Arad”, “Baia Mare”, “Braşov”, “Brăila”, “Cluj Napoca”, ”Consţanta”, ”Craiova” ve Galaţi olarak sıralanabilir.


Ülkenin resmi dili Romence’dir. Ayrıca diğer diller de konuşulur. Büyük şehir ve kasabalarda İngilizce, Fransızca ve Almanca bilen kişi sayısı fazladır. Bu nedenle dil sorunu ile karşılaşmazsınız.


Ülkenin nüfusu yaklaşık 22 milyon civarındadır. Nüfusun % 89’unu “Rumen- Romen-Romanyalılar”, % 7.5’ini Macarlar, %1.9’unu Romanlar (Çingene),  %1.6’sını Almanlar, Ukraynalılar, Arnavutlar, Hırvatlar, Sırplar  ve Türkler oluşturur. Nüfusunun %87’si Ortodoks, %5’i Katolik, %5’i Protestan, kalanı Musevi, İslam ve diğerleridir.


Ülke topraklarının %31’ini dağlar, %36’sını tepe ve platolar, %33’ ünü  tarıma elverişli ovalar, %3.7’sini nehir ve göller oluşturur. Karpat Dağları; Doğu Karpatlar, Güney Karpatlar (Transylvania Alpleri) ve Batı Karpatlar olmak üzere üç sıra halinde ülke topraklarında uzanır.


Ülke topraklarından geçen  önemli nehirler arasında  “Mureş”, “Prut”, “Olteţ”, “Siret”, “Someş”, “Argeş” ve  “Tuna Nehri (Dunârea)” sayılabilir. Tuna Nehri ülke için çok önemlidir. Ülkedeki diğer nehirler doğrudan veya dolaylı olarak Tuna Nehri’ne bağlanır. Ülkenin Bulgaristan ve Sırbistan ile olan sınırının büyük bölümü Tuna Nehri tarafından belirlenir. Tuna Nehri’nin bir kolu olan Prut Nehri; Ukrayna’nın güneyi ve Moldova’nın sınırını oluşturur. Tuna Nehrinin diğer  kolu  “Tisza”, Romanya’nın Ukrayna ile sınırının bir bölümünü belirleyip, Macaristan topraklarına girer. Tuna Nehri üzerinde “Drobeta-Turnu Severin”, “Giurgiu”, “Călăraşi”, “Galaţi” ve “Tulcea” limanları yer alır. 1984 yılında yapılan  “Tuna-Karadeniz Kanalı” ile “Consţanta” nehre bağlanmıştır. Budapeşte’ye en yakın liman  “Giurgiu Limanı’dır”.


Ülkede 3500 civarında orta ve küçük göl bulunur. En büyük göller arasında  Karadeniz kıyısında;  “Razim”, “Sinoie”, Tuna kıyısı boyunca   “Brateş” sayılabilir.  Ülke; çoğu Karpat Dağları’nda çok sayıda ulusal park, üç biosfer rezervini içeren 500’den fazla korunmuş alana sahiptir.

Romanya’da iklim bölgeler arasında farklılık gösterir. Yazlar genelde çok sıcaktır. Güney ve Doğu Romanya’da temmuz, ağustos ayları çok sıcak geçer. Buna karşılık dağlık alanlar ve Karadeniz kıyıları daha serindir. Kışlar çok soğuktur. Ülke kasım ayından mart ayının ortasına kadar kar yağışlıdır. Kayak dönemi kasım ayından nisan ayı ortalarına kadar devam eder. Romanya sunduğu farklı tatil seçenekleriyle tüm yıl boyunca gidilebileceğiniz bir ülkedir. Ancak nisan sonu ile haziran ayı başı ve ağustos sonu ile ekim sonu arası dönem ülkeyi gezmek için en uygun zamanlardır. Romanya, Roma döneminden bu yana termal sularıyla tanınır. Halen ülkede 70 spa bulunur.

Romanya’ya vize almak koşuluyla uçakla, otobüsle, trenle veya arabanızla gidebilirsiniz. Ayrıca bazı seyahat acentalarının düzenledikleri tur programlarına katılabilirsiniz.

 

Ülkenin para birimi “Leu (RON)” olarak belirlenmiştir. Kredi kartınızı ancak büyük şehirlerde, otellerde ve alışveriş merkezlerinde kullanabilirsiniz. Kırsal kesimde kredi kartı kullanımı çok sınırlıdır. Romanya’dan hediyelik eşya olarak; yerel veya bölgesel  şarapları,  brendiyi “Ţuică”, yerel giysileri, örtü, seramik veya  ağaçtan yapılmış küçük objeleri satın  alabilirsiniz.


Ülkede büyük şehirlerde  farklı fiyat seçeneklerine sahip  restaurantlar ve fast food yiyecek yerleri bulunur. Restaurantlarda yemek yemek isterseniz  fiyatların menülerde belirtilmesine ve belirtilen fiyatın  kaç grama karşılık olduğuna  dikkat etmelisiniz. Bazı restaurantlarda menülerdeki fiyat 50 veya 100  grama karşılık  olduğundan, size sunulan  miktar daha fazla ise, hesap öderken beklemediğiniz bir rakamla karşı karşıya kalabilirsiniz. Menüde gram belirtilmemişse,  garsondan mutlaka bilgi almalısınız. Menülerde belirtilen fiyat tüm vergi ve servis ücretini içerir. Romanya’da yemekler ve çorbalar büyük tabaklarda ikram edildiğinden sipariş verirken bu durumu dikkate almalısınız.   


Romanya mutfağı Türk, Alman, Macar, Romen mutfaklarından etkilenmiştir. Ayrıca her bölgenin kendine özgü mutfağı bulunur.  Sade, krema veya peynirle  hazırlanan “Mămăligă” (iri taneli mısır unundan yapılmış lapa) ayrı veya garnitür olarak  en fazla tüketilen yiyecektir. 


Çorbalar arasında; "Ciorbă de perişoare" (köfteli çorba), "Ciorbă de legume" (sebzeli çorba), "Ciorbă de burtă" (işkembe çorbası); domuz veya diğer etlerden yapılan,  Mămăligă veya yumurtayla sunulan "Tochitură", "Sarmale" (sarma), "Mititei (köfte)" ülkeye özgü lezzetlerdir. Tatlı olarak "Papanaşi", "Clătite (krep)", Plăcintă ve "Cozonac" en çok tercih edilen tatlılardır.


İçecek olarak; özellikle erikle yapılanı tercih edilen  brendiyi “Ţuică”; Grek ve Roma dönemine kadar uzanan şarap üretimiyle dünyanın en iyi şarap üreten 12 ülkesinden biri olan ülkenin; farklı yörelerinde  üretilen yerel veya bölgesel şarapları deneyebilirsiniz. Şaraplar restaurantlarda genelde şişeyle ikram edildiğinden siparişinizi verirken bu durumu dikkate almalısınız.  Yaz aylarında  soda eklenmiş şarabı, kış aylarında ise sıcak şarabı deneyebilirsiniz.


Romanya’da güvenlik konusunda dikkatli olmanızda yarar vardır. Bu nedenle pasaport ve tüm değerli eşyalarınızı otelinizde bırakmaya özen göstermelisiniz.     


Romanya coğrafi bakımdan 6  bölgeye bölünür. Bunlar; “Wallachia”, “Transylvania”, “Çrisana-Banat”, “Marumeş”, “Moldavia-Bucovina” ve “Dobrogea” şeklinde sıralanabilir.


Wallachia; Romanya’nın güney bölgesini oluşturur.  Bölgenin önemli turistik yerleri arasında; “Bükreş”, uluslararası modernizm akımının önemli heykeltıraşlarından  “Constantin Brâncuşi”ait “Sonsuz Sütun”, “Öpücük Kapısı” gibi eserleri görebileceğiniz  “Targu Jiu”; ona yakın mesafedebulunan Bizans tarzında inşa edilmiş, Karpat Dağları eteklerindeki “Bistriţa”, “Arnota”, “Cozia”, “Curtea de Argeş” ve UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan  “Horezu” Ortodoks Manastırları; “Drobeta-Turnu Severin”; ve  “Iron Gates Doğal Parkı” yer alır.


Transylvania; Romanya’nın merkez bölgesini oluşturur. Karpat dağları tarafından kuşatılan bölge Almanlar, Macarlar, Romanlar gibi farklı etnik azınlıkları bir arada barındırdığından her yönüyle ilginç özellikler taşır.  Bu bölgede; “Braşov”;  Romanya’nın en eski ve zengin sanat müzesi “Bruckenthal Müzesi” ve şehrin kuzeybatısında yer alan  “Mărginimea Sibiului” adıyla bilinen  18 geleneksel köyü ve Romanya’nın farklı yörelerindeki 300 köy mimarisini bir araya getiren dünyanın ikinci büyük açık hava müzesi “Geleneksel Folklor Medeniyeti Müzesi” ile “Sibiu”; eski şehri UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınan, “Sighişoara”;  görülmeye değer  güzellikte üç önemli  ortaçağ şehridir. Bölgedeki  Braşov şehri yakınındaki “Hărman”, “Prejmer”; Sighişoara şehri yakınındaki “Biertan”; Biertan civarındaki  “Richiş”, “Copşa Mare”; “Mediaş”;  Mediaş civarındaki  “Bazna”, “Curciu”,”Moşna”,  “Valea Viilor”,“Viscri”; Sibiu şehri yakınındaki  “Şura Mare” gibi küçük yerleşimlerde yer alan binlerce yıllık çok sayıda “Sakson Kale Kilisesi”   UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. “Hunedoara” şehri yakınındaki XV. yüzyıl yapımı  “Corvinesti Kalesi”; ulaşılması çok zor olan  “Orăştie” kasabasının güneyinde yer alan, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki  “Dacian ve Roma Kale Kalıntıları”; bölgede  görülmesi gereken  diğer önemli yerlerdir.


Transylvania bölgesinde Macarların yoğun olarak yaşadıkları   “Szèkely Bölgesi”  bölgenin diğer bölümlerinden tümüyle farklı mimari ve yaşam tarzına sahiptir. Szèkely Bölgesi’nin en önemli şehri Habsburg  etkisinin hissedildiği “Targu Mureş” olarak bilinir. Transylvania, Çrisana sınırında yer alan “Apuseni Dağları”;  “Bucegi Doğal Rezervi” ve “Retezat Ulusal Parkı” bölgedeki önemli ulusal parklardır. “Sfântu Gheorghe “yakınında yer alan  “Băile Tuşnad”, Targu Mureş ile Sighişoara arasındaki bölgede yer alan “Sovata” önemli spa merkezleridir. “Prahova Vadisi’ndeyer alan “Sinaia”; Sinaia yakınındaki   “Predeal” kayak merkezleri en çok tercih edilen kayak merkezleridir.


“Çrisana ve Banat”;  ülkenin batı bölgesinde yer alır. Çrisana Macaristan’la; Banat Sırbistan’la sınıra sahiptir. Farklı ulusların uzun süre egemenliğinde kalan bu bölgelerde  halen önemli sayıda Alman, Sırp, Macar ve Romen  birlikte yaşar.   “Timişoara”, Banat; “Oradea” ve  “Arad” Çrisana bölgesinin  önemli şehirlerdir. Her üç şehirde de tarihi geçmişlerinin etkisiyle farklı dönemlere ait tarihi eserler bir arada görülür. Ancak mimari tarz ve yaşam biçimi bakımından Avusturya etkisi daha fazladır. Timişoara şehri yakınında yer alan daha sonra düzenlenen antik Roma Spa’sı  “Băile Herculane”; Oredea yakınında “Bihor Dağları’nın” batısında  15.000 yıl öncesine ait ayı fosilleri bulunan “Ayı Mağarası (Peştera Urşilor)” ve  “Băile Felix Spa Merkezi”  bölgenin diğer turistik yerleridir. Apuseni Dağları’nda yer alan “Gârda de Sus” ve “Stâna de Vale” bölgenin  kayak merkezleridir.


Maramureş; Romanya’nın kuzeybatısında yer alır. Ukrayna ve Macaristan’a sınırı bulunur. Ülkenin en az gelişmiş bölgesidir. “Baia Mare”, “Sighetu Marmaţiei” ve “Satu Mare” bölgenin önemli şehirleridir. Sighetu Marmaţiei yakınında bölgeye özgü “Ağaç Kiliseleri”, geleneksel motiflerle süslü anıtsal “Ağaç Ev Kapıları”, Roma döneminden kalan gelenekleri ve yerel folklorik giysileriyle  “Mara Vadisi” görülmeye değer güzelliktedir. Bu vadi dışında diğer vadilerde   “Berbeşti”, “Deseşti”, “Sat-Şugatag”, “Onceşti” “Călineşti”, “Budeşti” “Bârsana”,”Botiza”, “Bogdan Vodă” ve “ Poienile Izei” gibi çok sayıda  küçük köy yer alır. Bu köyler  UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. “Sighetu Marmaţiei” şehrinden 20 dakika uzaklıktaki “Săpânţa Köyü”; ilginç mezarlığı,  tahta kapıları, bölgenin en uzun tahta kilisesiyle tanınır.  “Rodnei Dağları Ulusal Parkı” UNESCO tarafından biyosfer statüsüne alınmıştır.


Moldavia; ülkenin kuzeydoğusunda “Moldova Cumhuriyeti” sınırında yer alır. Bölgenin kültürel merkezi “Iaşi” çoğu “Altın Plato’da” yer alan 100’den fazla Ortodoks kilisesiyle; Moldavia  kuzeyindeki bölge  “Bucovina”, XV. ve XVI. yüzyılda inşa edilmiş UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan, dini sahnelerin canlandırıldığı renkli dış cephe fresklere sahip  “Boyalı Manastırları” ile tanınır. Bunlar arasında en tanınmış olanı doğunun “Sistine Şapeli” olarak adlandırılan mavi rengin hakim olduğu “Voroneţ Manastırı’dır”. “Suceviţa”, “Humor”, “Putna”, Moldoviţa ve “Dragomirna”  bölgedeki  diğer önemli manastırlardır.  Kale kalıntıları, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesindeki “St. George Kilisesi”,  müzeleriyle “Suceava” manastır turlarının başlangıç noktasıdır. “Ceahlău Ulusal Parkı ve“Varta Dornei Spa Merkezi” bölgenin diğer önemli yerleridir.


Dobrogea; güneydoğu Romanya’da yer alır. Karadeniz sahili boyunca “Mamaia”, “Eforie Nord”, “Costineşti”, “Olimp”, “Neptun” ve “Mangalia” plajlarıyla tanınır. Bunlardan Romanya’nın ikinci önemli limanına sahip olan, “Mangalia”, antik Grek şehri “Callatis Kalıntıları” ile  erken ortaçağ eseri Hıristiyan bazilikası kalıntılarına sahiptir. “Costanţa (Köstence)” ülkenin Karadeniz’deki ana limanı ve üçüncü büyük şehridir. Şehir müzeleri, Roma ve Osmanlı döneminden kalan tarihi eserleri, casino, lüks otel ve plajlarıyla tanınır.  Köstence’nin 14 kilometre güneyinde yer alan “Eforie Nord”; plajları ve “Techirghiol Gölü” kıyısındaki şifalı çamur banyolarıyla ünlüdür. Ayrıca Köstence yakınlarında, M.Ö.657 yılında kurulan,  Romanya’nın en eski Grek yerleşim kalıntılarının yer aldığı “Histria” bulunur. Tuna- Karadeniz Kanalı’nın geçtiği Köstence yakınındaki “Murfatlar” bölgesi ülkenin en iyi bağlarına sahiptir. Şarap turlarıyla bu bölgedeki şarap üretim yerleri gezilebilmektedir.


“Tuna Deltası” bu bölgenin en önemli çekim merkezidir. Almanya’nın güneyinde “Schwarzwald” bölgesinden doğan Tuna Nehri’nin  Karadeniz'e döküldüğü “Sulina Limanı’na” kadar uzunluğu 2779 kilometredir. Almanya, Avusturya, Slovakya, Macaristan, Hırvatistan, Sırbistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova ve Ukrayna olmak üzere  10 ülkenin topraklarından geçen nehir; denize ulaşmadan önce üç kola ayrılarak (Chilia, Sulina, Sfântu Gheorghe) Avrupa’nın ikinci büyük deltası olan  “Tuna Deltası’nı” oluşturur.


Deltanın %80’ni Romanya, %20’si Ukrayna sınırlarındadır. Delta; alüvyonlu adalar, kanallar, nehirler, bataklıklar ve göllerin yer aldığı  150.000 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. 10.000 yıldan uzun sürede şekillenen delta alanı, Tuna’nın getirdiği alüvyonlu topraklarla her yıl genişlemektedir.  “Sfântu Gheorghe”, “Mila 23” , “Crişan”, “Letea” gibi  28 balıkçı köyü ve “Sulina” şehrinin yer aldığı delta alanında yaklaşık 15.000 kişi yaşamaktadır. Deltanın 46.000 hektardan fazla bölümü “Tuna Deltası Biyosfer Rezervi” kapsamında koruma altındadır. Bu alana giriş, turlarla veya bireysel ziyaretçiler için izinle gerçekleşmektedir. UNESCO tarafından Dünya Doğa Mirası listesine alınan delta; kuş gözlemeyi ve doğayı sevenler  için; 300’den fazla kuş, 3450 hayvan ve 1700’den fazla bitki çeşidiyle  tam  bir cennettir. 


Delta gezileri Köstence’ye 2 saat uzaklıktaki “Tulcea” şehrinden başlamakta, farklı seçeneklere sahip çeşitli turlar düzenlenmektedir. Turlar ve bireysel gezi olanakları için seyahatten önce http://www.romaniatourism.com/tulcea.html#danubedelta  ve http://www.romaniatourism.com/danube-river-cruises.html web adreslerine bakmanızda yarar vardır.


Aşağıda Romanya’da gezme olanağı bulduğum Bükreş, Sinai, Braşov, Bran hakkında bazı bilgi ve izlenimlere  yer verilmiştir.


BÜKREŞ- BUCHAREST-BUCUREŞTI

Bükreş Romanya’nın başkenti, 2.6 milyonu geçen nüfusu ile  en büyük şehridir. Eyalet statüsünde olan şehir; Tuna’nın bir kolu olan “Dămboviţa Nehri” kıyısında yer alır.

Wallachia bölgesinde bulunan Bükreş; M.Ö. 70 yılında kurulmuş, 1459 yılında Prens Vlad Ţepeş tarafından, bu alanda askeri bir kale ve prenslik konutu yaptırılmış, şehir bu konutun çevresinde büyümüş, XVII. yüzyılın sonunda Wallachia bölgesinin, 1862 yılında Romanya’nın başkenti olmuştur. XX. yüzyılın başında gelişmiş, Paris model alınarak şehirde büyük Neo-Klasik yapılar ve parklar yapılmış, 1940 Depremi, II.Dünya Savaşı Bombardımanı ve 1977 Depremi’nden büyük zarar görmüştür. Nicolea Ceauşescu döneminde de tarihi binaların büyük bir bölümü yıkılmıştır.


Bükreş’e THY veya Romanya Havayolları “TAROM” ile  1.5 saatte; Bükreş İstanbul arasında her gün karşılıklı yapılan, Sirkeci Garı’ndan kalkan  “Bükreş Bosfor Ekspresi” ile 18 saatte;  otobüsle 12 saatte  veya arabanızla gidebilirsiniz. Ayrıca bazı seyahat şirketlerinin düzenledikleri tur programlarına katılabilirsiniz.


Bükreş’e uçakla gittiyseniz Bükreş’in uluslararası “Henri Coanda Havaalanı” şehre 16 kilometre uzaklıktadır. İç hatlar ve bazı charter uçuşlar için şehrin 8 kilometre kuzeyindeki  “Băneasa Havaalanı” kullanılır. Henri Coanda Havaalanı’nın bavul teslim bölümünde  şehre ulaşımla ilgili her türlü bilgi ve yönlendirme duvarlara asılmıştır. Bunlardan yararlanabilirsiniz. Havaalanından şehre; havaalanı çıkış terminali önünde duran, biletlerini biraz ilerideki “RATB” logolu bilet gişesinden alacağınız 783 numaralı otobüsle gidebilirsiniz. 783 numaralı otobüs saat 5.30- 23.00 saatleri arasında her 15 dakikada bir (20.30 dan sonra  ve hafta sonu 30 dakikada bir) kalkar. Otobüs; Băneasa Havaalanı’na da uğrar. Şehrin ana meydanlarında (Plaţa Presei Libere, Plaţa Victoriei, Plaţa Romană, Plaţa Universitătii (21 Decembrie 1989) ve Plaţa Unirii) durur. Băneasa Havaalanı’na geldiyseniz 783 numaralı otobüs yanında  #131 numaralı otobüsü de kullanabilirsiniz. Hafta sonu şehirdeki RATB bilet satış yerleri kapandığından, havaalanından gidiş yanında  dönüş biletinizi veya şehirden hafta içinde  dönüş biletinizi  almanızda yarar vardır. Havaalanı otobüs bileti şehir içinde kullanılan biletlerden daha pahallı olduğu için şehir içi ulaşımda kullanılan biletleri 783 numaralı otobüste kullanamazsınız. Bu nedenle bilet alırken havaalanına gideceğinizi belirtmeniz gerekir. Havaalanından  “Gară de Nord” Tren İstasyonuna gidecekseniz havaalanı ile bu istasyon arasında da otobüs seferleri bulunur. Otobüsle gidecekseniz biletlerinizi otobüs içinde damgalatmanız gerekir. Ayrıca ulaşım için oldukça pahallı olan “Fly Taksi’yi” de kullanabilirsiniz.


Trenle geldiyseniz “Gară de Nord”, şehrin ana tren istasyonudur. Buradan Romanya’nın diğer şehirlerine   veya  ülkelere  gidebilirsiniz. Uluslararası tren tarifeleri için http://www.RomaniaTourism.com/Transportation.html#ByTrain web adresine bakabilirsiniz. Köstence’ye giden bazı yerel trenler  “Gară Obor İstasyonu’nu” kullanır. İki tren istasyonu arasındaki ulaşımı 85 numaralı otobüsle sağlayabilirsiniz. Otobüs İstasyonu, “Gară de Nord” tren istasyonuna 350 metre uzaklıktadır. Romanya’nın diğer şehirlere tren ve  otobüs dışında,  minibüs, kiralık araba veya bazı şehirlere   uçakla gidebilirsiniz.  Gară de Nord Tren İstasyonu’nda bulunan turizm bürosundan; şehir ve ulaşım hakkında her türlü belge ve bröşürü alabilirsiniz.


Bükreş’in tüm önemli yerlerini yürüyerek rahatlıkla dolaşabilir. Ulaşım aracı olarak   otobüs, tramvay, troleybüs ve metrodan  yararlanabilirsiniz. Otobüs, tramvay, troleybüs biletlerini “RATB logolu” bilet satış yerlerinden alabilirsiniz.  Metro hırsızlık konusunda dikkatli olmanız şartıyla en iyi ulaşım aracıdır. Dört metro hattından  “M2” şehrin önemli yerlerinden geçer.  Metro biletlerini metro istasyonlardan satın alabilirsiniz. Otobüs ve metro biletlerinizi; araçların içindeki veya metroda istasyonlardaki  makinelerde mutlaka damgalatmanız gerekir. Seyahate çıkmadan önce http://www.urbanrail.net/eu/buc/bucurest.htm web adresinden metro haritasını bulabilir. Otelinizden alacağınız son derece güzel hazırlanmış, şehir haritası üzerindeki metro haritasını kullanabilirsiniz.


Ulaşımda taksi kullanacaksanız üzerinde şirket adı, telefon numarası, taksinin şoför veya yolcu kapısında kilometre başına fiyatı belirten kayıtlı taksileri kullanmalı, zorunlu olmadıkça yoldan taksiye binmemeli, bunun yerine otelinizden taksi çağırmalısınız. “Fly Taxi”, “Autogeneral”, “Confort”, “Mondial, “Taxi Total” kayıtlı taksilerden bazılardır.


Bükreş’te turizm fazla   gelişmemiştir. Bükreş ve çevresini dolaştıran  az sayıda yerel tur şirketi bulunur. Bu şirketler Bükreş ve çevresine yönelik  çok sayıda  seçenek sunmalarına karşılık, turist sayısı yeterli olmadığından, bir,  iki veya üç kişiye yönelik rehberli ve özel şöförlü arabalarla turlar düzenlemekte, ancak bu turların fiyatları oldukça yüksek olmaktadır. Bu nedenle Bükreş’in yakınındaki diğer şehirleri dolaşmak için en iyi yol tren, otobüs veya minibüslerden yararlanmaktır.  Ancak süreniz yetersizse ve Bükreş’e yakın şehirleri kısa sürede dolaşmak istiyorsanız, tur programları ve fiyatları hakkında bilgi almak için seyahate çıkmadan önce  http://www.jollytours.ro/ ,    http://www.cttours.ro/ , http://www.quasartravel.ro/ web adreslerine bakmanız veya otelinizden bilgi almanız gerekir.


Yerel şirketlerin düzenledikleri  turlar içinde  “Dracula” temalı tur; en fazla ilgi çeken turlardan biridir. 1897 yılında, İrlandalı yazar “Abraham Bram Stoker”,  1456-1462 yılları arasında Wallachia prensi olan, yaptığı korkunç işkencelerle “Kazıklı Voyvoda” olarak da bilinen  “Vlad Ţepeş’ten (Vlad the Impaler)” esinlenerek, “Dracula” adında bir roman yazmış, bu roman büyük bir ün kazanmıştır.  Gerçek Vlad Ţepeş, Wallachia dışında Romanya’nın diğer bölgelerine gitmemesine karşılık, romanda belirtilen  birçok yer günümüzde  onunla özleşleştirilmiş, Dracula turizmi doğmuştur. Sizde bu konuya ilgi duyuyorsanız  yerel turizm şirketlerinin düzenledikleri Dracula temalı turlara katılarak  romanda belirtilen yerleri gezebilirsiniz. 


Bükreş’in  en büyük meydanı “Unirii Meydanı’dır (Plaţa Unirii). Meydan doğu batı yönünde uzanan 3.5 kilometrelik “Unirii Bulvarı’nın (Bulevardul Unirii) ortasında yer alır. Şehirdeki tüm önemli bulvarlar bu meydana bağlanır. Bulevardul Unirii; Parlamento Sarayı’ndan, “Alba Iulia Meydanı’na (Piaţa Alba Iulia) kadar devam eder. Paris’teki “Champs Élysèes Bulvarı” örnek alınarak yapılan bulvar; 1989 Devrimi öncesinde “Sosyalist Zafer Bulvarı” olarak adlandırılmıştır. Son derece geniş, araç, yürüyüş yolu ve  ortasında her biri bir şehri temsil eden çeşmeler bulunan bulvarın; Parlamento tarafındaki bölümünde, bulvarın her iki tarafında, birbirine benzeyen dev gri bloklar yükselir. Bu bloklar halen konut veya hükümet binaları olarak kullanılmaktadır. Blokların altındaki dükkanların ise çoğu boştur. “Champs Élysèes Bulvarı gibi canlı, hayat dolu olmaktan çok uzak olan bulvarda birkaç cafe dışında cafe bulunmamaktadır. Bulvarın Unirii Meydanı sonrası bölümünde de boş alanlar ve henüz tamamlanmamış binalar hemen dikkatinizi çeker.


Pentagon’dan sonra dünyanın ikinci en büyük idari binası olan, daha önce “Halkın Evi (Casa Poporului)” olarak adlandırılan “Parlamento Sarayı (Palatul Parlamentului)”; bulvarın, “Bulevardul Libertăţii” ile birleştiği alanda, bulvarın batı tarafında tüm haşmetiyle yükselir. Bina eski Komünist Parti Lideri Nicolae Ceauşescu tarafından 1984 yılında  merkez komitesi binası, başbakanlık ve bakanlık binası olarak  yaptırılmıştır. Halen Romanya Parlamentosu, uluslararası konferans merkezi ve “Romanya Çağdaş Sanat Müzesi” olarak kullanılan bina; 12 katlıdır. 3100 odaya sahip olan bina 350.000 m² alanı kaplar. Parlamento Sarayı’nın içini görmek için, “Izvor Parkı” tarafındaki giriş kapısından girmeniz gerekir. Sarayın bazı bölümleri her gün 10.00-16.00 saatleri arasında, İngilizce bilen bir rehber eşliğinde 45 dakika  süre ile grup halinde gezdirilmektedir. Sarayın içini gezebilmek için yanınızda mutlaka pasaportunuzu bulundurmanız gerekir. Pasaportunuz olmadığı taktirde tura katılmanıza izin verilmemektedir. Güvenlik kontrolünden ve pasaportunuz karşılığında bir kimlik kartı aldıktan sonra girebildiğiniz sarayın içi inanılmaz ihtişamlıdır. Sarayın her tarafında her biri birbirinden güzel, tonlarca ağırlıkta büyük  kristal avizeler, inanılmaz büyüklükte halılar, mermer kaplı büyük salonlar, galeriler yer alır. Sarayın balkonundan  Unirii Bulvarı ve  çevresi görülür.  Bu ihtişamlı sarayın içini gezdiğinizde halkın saraya olan tepkisini çok daha iyi  anlayabilirsiniz. Bulvarın ve sarayın yapımı sırasında şehrin tarihi alanında yer alan 35.000 bina yıkıldığı, ülkeye büyük ekonomik yük getirdiği, geçmişteki acıları hatırlattığı için saray ve bulvar halk tarafından hiç sevilmemektedir. 


Yeşillik büyük bir alan içinde yer alan Parlamento Sarayı’nın, bir tarafında “ Celea 13 Septembrie” üzerinde; geçmişte Elena Ceauşescu’nun başkanı olduğu “Ulusal Bilim ve Teknoloji Enstitüsü” ile “Çağdaş Eserler Müzesi’ni (Muzeul Nationalde Arta Contemporana)” görebilirsiniz. Müzeler şehri olan Bükreş’te şehrin her köşesinde  37’den fazla müze bulunur.


Ulusal Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nün yakınında, Unirii Meydanı’nın yaklaşık bir kilometre güneybatısında, büyük bir park olan “I. Carol Parkı” bulunur. Büyük bir göl,  açık hava tiyatrosu, gözlemevi, küçük bir kale bulunan parkta; parkın girişinden itibaren uzun bir yolla ve merdivenlerle ulaşabileceğiniz, bir tepe üzerine, siyah ve kırmızı granitten yapılmış, Komünist lider “Gherorge Gheorgiu Dej Mozolesi” ile“Bilinmeyen Asker” için yakılan  “Sönmeyen Ateş” yer alır. Mozolenin yer aldığı tepeden   güzel bir şehir manzarası seyredebilirsiniz.


Parlamento Sarayı’nın diğer tarafında “Dămboviţa Nehri’ne” kadar “Izvor Parkı (Parcul Izvor)” uzanır. Izvor Parkı’nın karşısında, Bulevardul Libertăţii üzerindeki yüksek blokların arkasında, nehrin yakınında, XVI. yüzyıl yapımı “Prens Mihai Manastırı’nı (Mânăstirea Mihai Vodă)”, ona yakın mesafede Parlamento Sarayı’na bakan dev kamu binaları ile nehir kenarındaki “Adalet Sarayı”  arkasındaki ara sokaklarda, şehrin en eski kiliselerinden biri olan 1636 yapımı “St Apostle’s Kilisesi’ (Biserica Sfintii Apostoli)” ile “Prenses Bălaşa Kilisesi’ni (Biserica Domniţa  Bălaşa)” görebilirsiniz. Bu bölgeden arzu ederseniz “Naţiunile Unite Meydanı’ndaki köprüden  nehrin karşısına geçerek eski şehrin ana caddesine “Calea Victoriei” ulaşabilirsiniz.


Unirii Meydanı’nın güneyine doğru meydana bağlanan “Strada Dealul Mirropoliei” boyunca yürüdüğünüzde, Patrik Tepesi’nde, XVIII.yüzyıl yapımı, Romen Ortodoks kilisesinin merkezi “Metropolitan Kilisesi- Patrik Katedrali (Catedrala Patriahală Romȃnă) karşınıza çıkar.İçi Bizans tarzında yapılmış olan katedralin, çan kulesi 1698 yılında inşa edilmiş, 1958 yılında onarılmıştır. Katedralin  yanında “Patrik Sarayı” ve küçük bir şapel bulunur.


Izvor Parkı’nın yanından gelen Dămboviţa Nehri Unirii Meydanı’nın tam altında yeraltına girer. Meydanın diğer tarafından çıkar. Yeniden yüzeye çıktığı meydanın diğer tarafındaki bölümde, nehre yakın mesafede,  birbirine yakın,  XVI. yüzyıl yapımı “Prens Radu Manastırı (Mânăstirea Radu Vodă)”  ile 1743 tarihli  “Church of Bucur the Stepherd (Biserica Bucur Ciobanul)” bulunur.


Unirii Meydanı’nda yer alan  “Unirea Alışveriş Merkezi” şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden biridir. Alışveriş merkezinin arka tarafında “Yahudi Tarih Müzesi” bulunur. Meydana metro istasyonu tarafından bağlanan “Bulevardul Brătianu” adı daha sonra değişerek şehrin önemli meydanlarından (Plaţa Universitătii, Plaţa Romană ve Plaţa Victoriei) geçer.  


“Strada Lipscani” ve çevresindeki sokaklar “Eski Şehri” oluşturur. “Calea Victoriei”, “Bulevardul Brătianu”, “Bulevardul  Regina Elisabeta” ve Dămboviţa Nehri  arasındaki sokaklar şehrin geçmişinden kalan izlerle doludur. 1400’lü yılların başında farklı uluslardan tüccar ve sanatkarlarının dükkan ve imalathanelerinin bulunduğu bu bölgedeki sokaklar hala çeşitli meslek toplulukları ve loncaların adını taşır. Farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bu sokaklarda  Barok, Neo-Klasik, Art Nouveau gibi birçok mimari tarzını bir arada görebilirsiniz. Bölgedeki önemli eserler arasında; Dămboviţa Nehri’nin Unirii Meydanı’nın altına girdiği alanda, nehrin kıyısına yakın bir yerde bulunan,  1804- 1808 yılları arasında han olarak yapılan, 1812 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile Rus İmparatorluğu arasında barış anlaşmasının imzalandığı, çevresinde odalar olan büyük  avlu kompleks, “Hanul Lui Manuc” yer alır. Binanın yan tarafındaki sokaktan girdiğinizde, (Ulusal Tarih Müzesi’nin yanından, Calea Victoriei Sokağı’na bağlanan) “Strada Franceză” üzerinde, XV. yüzyılda Vlad Ţepeş tarafından yaptırılan, “Old Princely Court- Curtea Veche”  kalıntıları ile “Vlad Ţepeş Heykeli’ni” görebilirsiniz. Rivayete göre; Vlad Ţepeş, prenslik  konutunun altında bulunan ve şehrin altına doğru genişleyen,  zindanlarda,  mahkumları hapsetmiştir. “Old Court Museum” bu alanda yapılan kazılarda bulunan Bükreş ile ilgili bulguları sergiler. Kalıntıların yanında, 1559 tarihli, şehrin en eski kilisesi “Biserica Curtea Veche” yer alır. Romen prenslerin taç giydikleri bu kilisede XVI. yüzyıla ait orjinal bazı freskler bulunur. Son yıllarda yapılan kazılarda eski şehir kalıntılarının bulunduğu ve bunun caddenin farklı bölümlerinde sergilendiği Strada Lipscani ve  çevresindeki dar, bir bölümü oldukça bakımsız sokaklarda;   alışveriş yapabilir. Ara sokaklardaki restaurant, cafe ve barlarda  oturabilirsiniz. Son derece kalabalık olan bu sokaklardaki cafelerde oturmak, çevredeki kalabalığı seyretmek son derece keyiflidir.

Şehrin en önemli alışveriş  caddesi “Calea Victoriei Caddesi’dir. Bu cadde her yere yakın mesafede olduğundan ve şehrin en canlı bölümünü oluşturduğundan, konaklama için en uygun yerdir. Caddede yer alan dört veya beş yıldızlı otellerde bile  çok uygun fiyata kalabilirsiniz. Cadde; Dămboviţa Nehri  kıyısından başlayarak Victoriei Meydanı’na (Plaţa Victoriei) kadar kilometrelerce devam eder. “Bulevardul Brătianu” paralel olarak uzanan ve onunla Victoriei Meydanı’nda birleşen cadde şehrin önemli caddeleri “Strada Lipscani”,  “Bulevardul  Regina Elisabeta”  ve “Bulevardul Dacia”  ile kesişir. Bu nedenle cadde boyunca yürüyerek ve çevresindeki sokak ve meydanlara girerek şehrin önemli yerlerinin büyük bir bölümünü görebilirsiniz. Calea Victorie Caddesi; 1692 yılında “Old Princely Court” ile “Mogoşoaia Sarayı” arasında bağlantı sağlamak amacıyla yapılmış, iki dünya savaşı arasındaki dönemde şehrin en önemli caddelerinden biri olmuştur.


Caddenin nehir kıyısından Bulevardul  Regina Elisabeta kadar olan bölümünde; Neo-Klasik bir binada yer alan, tarih öncesi dönemden XX. yüzyıla kadar ülkenin tarihiyle ilgili eserlerin sergilendiği, bir hazine dairesi bölümüne sahip,  “Ulusal Tarih Müzesi (Muzeul National de Istorie al Romaniei”) bulunur (Müzenin nehir tarafı yanındaki Strada Franceză, sizi, Old Princely Court ve Biserica Curtea Veche  götürür). Müzenin yanında yer alan sokakta “Strada Stavropoleos”, 1724 yılında yapılan, Romanya ve Bizans tarzı, şehrin en güzel kilisesini “Stavropoleos Kilisesi” görebilirsiniz. Güzel bir avlusu olan kilisenin fresk ve ağaç ikonları görülmeye değer güzelliktedir.Bu sokakta yer alan 1879 tarihli, Neo-Gotik  “The Beer Cart Restaurant (Carul cu Bere)” şehrin en ünlü restaurantlarından biridir. Fiyatları diğer restaurantlara göre daha pahallı olan bu restaurantta yemek yiyebilmek için sıra beklemeniz gerekir. Ulusal Tarih Müzesi’nin karşı tarafında 1894-1900 yılları arasında yapılan Neo-Klasik “Ekonomik Konsorsiyum Sarayı’nı (Casa de Economii şi Consemnaţiuni)”, onun yanında da modern cam  “Finans Merkezi’ni”  görebilirsiniz. 1885 tarihli Neo-Klasik Fransız tarzı “Romanya Ulusal Bankası  (Banca Nationala a Romaniei)” Finans Merkezi’nin karşısından  caddeye bağlanan Strada Lipscani üzerinde, caddenin hemen yakınındadır. Calea Victorie ve Romanya Ulusal Bankası tarafından girişi bulunan,  “Pasajul Vilacrosse” cafe ve barlarla dolu,nargile ve sürahide getirilen şekerini kendiniz eklediğiniz limonata  içebileceğiniz kalabalık bir pasajdır.


Calea Victoriei Caddesi’nin  “Bulevardul  Regina Elisabeta” ile  kesistiği alanda önünde fıskiyeler bulunan “Askeri Dinlenme Evi’ni (Cercul Militar) görebilirsiniz. Bulevardul Regina Elisabete üzerinde yer alan “Üniversite Meydanı-21 Kasım 1989 Meydanı (Piaţa Universităţii - 21 Decembrie 1989)” şehrin en kalabalık meydanlarından biridir.  Meydan; 1990 yılında gösterilere sahne olmuş, gösteriler Jiu Vadisi’nden getirilen madencilerin yardımıyla bastırılmıştır. Meydanın dört tarafı tarihi binalarla çevrilmiştir. 1857-1859 tarihli Neo-klasik “Bükreş Üniversitesi’nin farklı birimlerine ait  binalar meydana hakimdir. Üniversitenin karşısındaki alanda bulunan üç heykelden biri olan  “Viteazul Heykeli’nin” arkasındaki sokaktan “Rus Kilisesi’ne” ulaşabilirsiniz. Heykelin yan tarafında da   halen “Bükreş Tarih ve Sanat Müzesi (Muzeul Municipiului Bucureşti)” olarak kullanılan, 1832-1834 tarihleri arasında Neo-Klasik tarzda yapılan  “Sutu Sarayı’nı (Palatul Sutu)” görebilirsiniz. Meydanın diğer tarafından meydana bağlanan    “Bulevardul I. C. Bratianu” üzerinde 1888 tarihli Neo-Klasik “Coltea Hastanesi” onun yanında 1701 tarihli “Coltea Kilisesi” bulunur.  “Bükreş Ulusal Tiyatrosu”, şehrin en yüksek otellerinden biri olan “Intercontinental Hotel” Üniversite Meydanı’ndaki diğer binalardır. Meydanın altındaki alt geçitten  meydanın farklı taraflarına geçebilir. Metro istasyonuna ulaşabilirsiniz. Üniversite Meydanı-21 Kasım 1989 Meydanı ile “Romană Meydanı (Plaţa Romană)” arasında Calea Victoriei Caddesi’ne paralel uzanan bulvar diğer bulvarlarda olduğu gibi çok katlı, oldukça eski, bakımsız binalarla çevrilidir. Buradaki dükkanların da çoğu boş ve dükkanların çevresindeki duvarlar yazılmış veya boyanmıştır.


Calea Victoriei Caddesi’nin  “Bulevardul  Regina Elisabeta” ile  kesistiği alanda yer alan “Askeri Dinlenme Evi’nin (Cercul Militar) yanından geçen Bulevardul Elisabete  boyunca yürüdüğünüzde şehrin güzel parklarından biri olan  “Cişmigiu Parkı’na” (Gradinà Çişmigiu)” ulaşabilirsiniz. Park 1845 yılında düzenlenmiş, 1860 yılında halka açılmıştır. Romanya Dağları ve Viyana Botanik bahçesinden getirilen binlerce bitkinin yer aldığı park Bükreş’in en eski parkıdır. Parkta yürüyebilir. Parkın  içindeki gölde  botla gezebilirsiniz.


“Askeri Dinlenme Evi’nin (Cercul Militar) önünden Calea Victorie boyunca bir süre yürürseniz caddenin  sağ tarafında tiyatro binasının önündeki küçük meydanda Atatürk’ün küçük bir büstü ile karşılaşır. İnanılmaz mutlu olur. Gurur duyar. Büstün önünden uzun bir süre ayrılamazsınız.


Calea Victoriei Caddesi üzerinde yer alan diğer önemli meydan; Atatürk büstüne yakın mesafedeki ”Devrim Meydanı’dır(Piata Revolutiei)”. Bu meydanda bulunan “Komünist Partisi Merkez Komitesi” balkonunda Nicolae  Ceauşescu,  21 Kasım 1989 tarihinde, son konuşmasını yapmış, meydanda toplanan  halkın gösterdiği tepkiler üzerine, helikopterle kaçmak zorunda kalmıştır. Bu bina halen “Romanya Senatosu” olarak kullanılmaktadır. Meydanın ortasında, 1989 Devrimi’ni simgeleyen, ilginç,  “Yeniden Doğuş Anıtı (Memorialul Renaşterii) bulunur.


Meydanın  büyük bölümünü, eski “Kraliyet Sarayı (Palatul Regal)”, günümüzdeki  “Ulusal Sanat Müzesi (Muzeul Naţional de Artă)” kaplar. Kraliyet Sarayı; 1812-1815 yılları arasında Neo-Klasik tarzda özel bir konut olarak yapılmış, 1859 yılında resmi kraliyet konutu olmuş, 1930’lu yıllarda önemli ölçüde değiştirilmiş, 1989 yılına kadar Devlet Konseyi binası olarak kullanılmıştır. Üç katlı müzenin iki farklı kanatında  Romanya ve Avrupa sanatına ait çok sayıda eseri görebilirsiniz. Müzenin Romanya Sanatı tarafında; Ortaçağ Romanya Sanatı  ile ilgili paralar, giysiler, freskolar, inciller, ağaç oyma kapılar ve eşyalar, ikonlar, çeşitli dini objeler;  Modern Romanya Sanatı ile ilgili bölümünde, XX. yüzyılın önemli Romen sanatçıları  Theodor Aman”  “Constantin Brancuşi”, “Gheorghe Patraşcu” ve Gheorghe Tatarescu  ait resimler başta olmak üzere çok sayıda Romen sanatçıya ait resim bulunur. Müzenin Avrupa sanatı tarafında başta  “El Greco”, “Monet”, “Rembrandt”, “Renoir”, “Cezanne” ve “Rubens” olmak üzere  Avrupalı sanatçılara ait çok sayıda resim ve heykeli görebilirsiniz. 


Kraliyet Sarayı’nın yakınında bulunan, 1960 yılında Komünist Partisi kongresinin toplantı salonu olarak yapılan, konkav çatılı bina; halen “Konser Salonu (Sala Palatului)” olarak kullanılmaktadır. Kraliyet Sarayı’nın yanındaki; küçük kırmızı tuğlalı, Ortodoks  “Creţulescu Kilisesi”,1722 yılında yapılmıştır.


Sarayın yakınında, Üniversite Kütüphanesi’nin bulunduğu alanın yanında muhteşem binası ile   “Romanian Athenaeum (Ateneul Roman)” karşınıza çıkar.  Atenul Romenhalkının bağışlarıyla 1888 yılında yapılmıştır. Yüksek kubbesi, Dorik sütunlarıyla antik tapınaklara benzeyen bina, halen “Romen George Enescu Philharmonic Orkestrası'na” ev sahipliği yapmaktadır.

   
Calea Victoriei Caddesi’nin Devrim Meydanı ile Victoriei Meydanı  arasındaki bölümü diğer bölümlerine göre daha sakindir. Otellerin, lüks mal satan az sayıda mağazanın bulunduğu bu bölümde görülecek önemli yerler arasında; “Sanat Koleksiyonu Müzesi (Muzeul Collecţiilor  de Artă)” ile 1898-1900 yılları arasında yapılan,  Neo-Klasik tarz ile Art Nouveau tarzı birleştiren Fransız tarzı,  “Cantacuzino Sarayı” yer alır. Sarayhalen Romen kompozitör ve viyolonist “George Enuscu” ait çeşitli objelerin sergilendiği “George Enescu Müzesi(Muzeul George Enescu)” olarak kullanılmaktadır. Cadde; Victoriei Meydanı’ndan önce “Bulevardul Dacia” ile “Romană Meydanı’na (Plaţa Romană)”bağlanır. Meydan birçok otobüs hattının kalkış noktasıdır.


“Victoriei Meydanı (Piaţa Victoriei)”; Calea Victoriei Caddesi ile Unirii Meydanı’ndan başlayan  uzun bulvarın birleştiği meydandır. Meydana farklı yönlere giden çok sayıda bulvar bağlanır. Bunlardan “Şoseaua Kiseleff”, yeşillik, komünist dönemde parti ileri gelenlerinin oturduğu uzun bir bulvardır. Bulvarın başında Zafer Meydanı’nın kuzeybatısında “Grigore Antipa Doğal Tarih Müzesi (Muzeul de Istorie Naturală Grigore Antipa)” yer alır. Müzenin hemen yakınında “Romanya Köylü Müzesi (Muzeul Tăranului Român)” bulunur. Müzede; Romanya’ya özgü çömlekleri, folklorik giysileri, ikon, kırsal yaşamında kullanılan  objeleri, ağaç kiliselerle, ağaç köy evini görebilir. Müze satış yerinden geleneksel el sanatları ürünleri   satın alabilirsiniz.  Bu müzenin karşısında, caddenin karşı  tarafında yer alan “Ulusal Jeoloji Müzesi’ni de  (Muzeul National de Geologie)” ziyaret edebilirsiniz. 


Şoseaua Kiseleff Bulvarı’nın üzerinde, Paris şehrinde bulunan Zafer Takı’na   benzeyen, 25 metre yüksekliğinde, üzeri Romen sanatçıların rölyefleri ile süslü bir  “Zafer Takı (Triumphal Arch (Arcal de Triumf)” bulunur. Zafer Takı,  1922 yılında I.Dünya Savaşı’nda mücadele eden Romen askerlerin anısına yapılan ahşap bir takın yerine 1935 yılında yapılmıştır.


Zafer Takı’nın bulunduğu bölgede,  200 hektar büyüklüğünde, şehrin en güzel parklarından biri olan “Herăstrău Parkı” yer alır. Gece ve gündüz kalabalık olan bu büyük parktaki yürüyüş yolunda şekerli patlamış mısır yiyerek yürüyebilir. Gölde kiralık teknelerle veya gezi tekneleriyle gezebilir. Az sayıdaki cafe ve restaurantta oturabilirsiniz. Şoseaua Kiseleff üzerindeki farklı giriş kapılarından girebileceğiniz parka, Romană Meydanı’ndan  kalkan 131 veya 113 numaralı otobüslerle gidebilirsiniz. Ayrıca parkın içinden veya  Şoseaua Kiseleff üzerindeki ana giriş kapısından  “Köy Müzesi’ne (Muzeul Satului)” girebilirsiniz. “Herăstrău Gölü” kıyısında 14 hektar büyüklüğünde bir alanı kaplayan müze sizin Romanya geleneksel kültürü ile tanışmanızı  sağlar. Müzede; Transilvania, Banat, Walachia, Oltenia, Dobroudja ve Moldavia bölgelerindeki, farklı dönemlere ait çeşitli binaların örnekleri  bulunur. Geleneksel ev, atölye, kilise,  yel değirmeni, depo ve çeşme  örneklerinin sergilendiği bu  köy müzesinde, binalar arasında keyifle dolaşabilir. Bu binaların bir bölümünde satılan geleneksel el sanatları ürünlerini satın alabilirsiniz. Köy müzesini gezmeden önce girişteki hediyelik eşya dükkanından küçük bir ücret karşılığında bir broşür satın alırsanız, köyde dolaşırken binaların adlarını, hangi yüzyıla veya hangi bölgeye ait olduklarını bilerek dolaşabilirsiniz. Broşür bulamazsanız her binanın önünde yer alan panolardaki bilgilerden yararlanabilirsiniz.


Bükreş’te yukarıda belirtilen parklar dışında şehrin her köşesinde farklı büyüklükte çok sayıda park bulunur. Şehrin batısında yer alan “Botanik Bahçesi”, şehrin biraz dışında kalan “Damboviţa Gölü” ve “Bȃneasa Parkı” bunlardan bazılarıdır.


Şehrin civarında kısa sürede ulaşabileceğiniz yerler bulunur. Bunlar arasında; şehre 20 dakika uzaklıkta, bir  göl kenarında yer alan, halen müze olarak kullanılan “Mongoşoaia Sarayı”; şehre 1 saat uzaklıkta, gölü, göl üzerindeki adada yer alan  UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesindeki “Snagov Manastırı” ve bu manastırda bulunan Vlad Ţepeş’ e ait olduğuna inanılan mezarı ile tanınan “Snagov” sayılabilir.    


Bükreş’te gece eğlenmek için ise şehrin farklı yerlerine dağılmış, farklı zevklere hitap eden çok sayıda eğlence yeri ve casino bulunur.


SINAI


Sınai; Transylvania bölgesinde, Prahova Vadisi’nde, Bucegi Dağı eteklerinde yer alan 15.000 nüfusa sahip çok güzel  bir şehirdir.


Şehre, Bükreş’ten   muhteşem manzaralar eşliğinde  tren veya otobüsle 1.5 saatte ulaşabilirsiniz.  Otobüs C&I otobüs istasyonundan yarım saatte bir kalkar. Bu istasyona Gară de Nord Tren İstasyonu’ndan kalkan 69 veya 85 numaralı otobüsle; Metro I hattının “Plaţa Iancului” İstasyonu’nda indikten sonra kısa bir süre yürüyerek ulaşabilirsiniz. Tren ise  Gară de Nord Tren İstasyonu’ndan her saat kalkar. Sinai şehrinde otobüs istasyonu “Bulevardul Carol I” üzerinde, tren istasyonu bu caddenin hemen yakınındadır.        


Sinai; her biri birbirinden güzel evleri, çok sayıda lüks otel ve restaurantları,  turistlerle dolu kalabalık sokakları, muhteşem doğasıyla görülmesi gereken bir şehirdir. Yaz aylarında bisikletçilerin, doğa severlerin, yürüyüş yapmak, dinlenmek isteyenlerin  geldikleri şehir, kış aylarında   kayakçıların gözdesidir.


Şehrin ana caddesi ve merkezi  “Bulevardul Carol I” Bükreş, Braşov yolunun geçtiği  caddedir. Cadde üzerinde turizm bürosu, banka, alışveriş merkezi, yerel tur şirketi gibi gereksinim duyabileceğiniz tüm yerleri bulabilirsiniz. Bu caddeye bağlanan cadde ve sokakları tırmanarak her biri yürüyüş mesafesinde olan tüm tarihi yerlere kısa sürede ulaşabilir. Ayrıca küçük turist treni ile tarihi yerlere  gidebilirsiniz.


Bucegi Dağları’nda yürümek, kayak yapmak,  bisiklete binmek veya  dağı görmek isterseniz caddeye yakın mesafedeki teleferik istasyonunu kullanabilirsiniz. Teleferik sizi farklı yükseklikteki iki alana ulaştırır. Yapmayı düşündüğünüz spor için gereksinim duyduğunuz malzemeleri ise istasyon yakınında bulunan dükkandan satın alabilir veya kiralayabilirsiniz.


Sinai şehrinde görülmesi gereken tarihi yerlerin başında “Sinai Manastırı (Str Mănăstirii)” gelir. Manastır XVI. yüzyılda, “Prens Mihail Cantacuzino” tarafından yaptırılmış, şehir daha sonra bu manastırın çevresinde gelişmiştir. İki avludan oluşan manastırın giriş avlusunun orta yerinde 1846 yılında yapılmış, parlak kırmızı tuğlalarla ve renkli nişlerle süslenmiş, çok güzel bir Bizans tarzı Ortodoks kilisesi bulunur. Kilisenin içi de en az dışı kadar güzeldir. Avluda ayrıca küçük bir manastır müzesi ile 1895 yılında yapılmış bir çan kulesi yer alır. Değerli dini objelerin sergilendiği Manastır Müzesi’nde; eski el yazması İncil ile   1668 yılında Romanya’da ilk  tercüme edilen İncili görebilirsiniz. Manastırın ikinci avlusunun ortasında yer alan küçük kilise  1695 yılında Bizans tarzında yapılmıştır. Diğerine göre daha sadedir. İkinci avlunun çevresinde manastır yapılmadan önce Bucegi Dağları’nda yaşayan keşişlerin yaşam alanları yer alır. Keşişler geleneksel kıyafetleri ile manastırın her yerinde karşınıza çıkar.


Manastırdan; hediyelik eşya ve yerel yiyecekler satan satıcıların sıralandığı, bir tarafında nehir ve şelalerin aktığı ağaçlık yoldan yürüyerek, kısa sürede,  “Peleş Şatosu’na” ulaşabilirsiniz. Peleş Şatosu ağaçların arasından yükselen sivri kuleleri  ile adeta masallarda anlatılan   şatolara benzeyen muhteşem bir görüntüye sahiptir.  1873-1914 yılları arasında farklı mimarlar tarafından yapılan şatonun dış cephesinde, ağırlıklı olarak Alman Neo-Rönesans tarzı hakimdir. Dış cephesi ağaç, taş ve mermer olan şatonun bahçesi heykeller, vazolar, kolonlarla İtalyan Neo- Rönesans tarzında son derece güzel düzenlenmiştir. Bahçede şatonun  ön tarafında yer alan heykel şatoyu yaptıran I.Carol  aittir. Yazlık saray olarak kullanılan Peleş Şatosu’nun içini İngilizce bir rehber eşliğinde, grup halinde, 40 dakikada gezebilirsiniz. Bunun için bir bilet alarak kapıda beklemeniz, İngilizce grup  anonsu yapıldığında  içeri girmeniz gerekir. Bilet alırken iki farklı fiyatlı biletten daha pahalı olanı seçerseniz şatonun üst katlarını da görebilirsiniz. 160 odadan oluşan şato halen  konut olarak kullanıldığı dönemdeki şekliyle  muhafaza edildiğinden, müzeden çok  yaşanılan bir yer görünümündedir. Diğer saray ve şatolardan farklı olarak ayakkabılarınızın üzerine naylon  poşetleri taktıktan sonra şatonun zemininde serili  Türk halıları üzerinde yürüyebilir. Eşyalar arasında dolaşabilir. Onlara dokunabilirsiniz.  Şatonun içinde Alman Neo-Rönesans tarzı hakim olmakla birlikte, İtalyan, İngiliz Rönesans, Alman Barok, Rokoko, Fas ve Türk tarzı da kullanılmıştır. Şatonun Türk  tarzı döşenen odasında  sedirler, nargile ve bakır eşyalar yer alır. Avrupa’nın merkezi ısıtma ve aydınlatma sistemine sahip ilk şatosu olan şatonun içi inanılmaz güzel bir görünüme sahiptir. Ahşabın yoğun olarak kullanıldığı şatoda; farklı ülkelerden sanatçıların ürünü olan değerli eşyalar büyük bir uyum içinde bir araya getirilmiştir. Şato Nicolae Ceauşescu döneminde ise komünist liderleri ve devlet başkanlarını ağırlamak amacıyla kullanılmıştır.


Peleş Şatosu’nun 100 metre tepesinde Kral I. Carol tarafından daha sonra kral olan Ferdinand  ve eşi Marie için 1899-1902 yılları arasında yaptırılan “Pelişor Sarayı” yer alır. Peleş Şatosu’na göre daha  küçük olan, 70 odalı, bu saray Alman Ortaçağ tarzında yapılmıştır. İngilizce bilen bir rehber eşliğinde, grup olarak gezilebilen, sarayın içi Kraliçe Marie tarafından Art Nouveau tarzında diğerine göre daha sade döşenmiş, “Altın Oda”, “Şapel” ve “Altın Yatak Odası” Marie tarafından oluşturulan farklı bir tarzda dekore edilmiştir. Sarayın mobilyalarının çoğu  Viyana’dan getirilmiştir.


Bu iki binanın dışında Peleş Şatosu’nun yakınında,  I.Carol tarafından, şatonun yapımı sırasında geçici yazlık konut olarak kullanılmak üzere bir köşk yaptırılmıştır. Nicolae Ceauşescu döneminde av köşkü olarak kullanılan bu yer henüz ziyarete açık değildir.


BRAŞOV


Braşov; XIII. yüzyılda “Teutonic Şövalyeleri” tarafından kurulan, XIII. yüzyılda Alman tüccarların ticari kolonisi olan,  Translyvania bölgesinin en güzel ortaçağ şehirlerinden biridir. Bükreş’e 160 kilometre uzaklıkta olan şehre  tren veya otobüsle yaklaşık 2.5 saat süren bir yolculukla ulaşabilirsiniz.


Yürüyerek kısa sürede gezebileceğiniz  şehrin ana meydanını “Piaţa Sfatului” oluşturur. Bu kalabalık, etrafı renkli ortaçağ evleri ile çevrili olan büyük meydanın ortasında şık kulesi ile “Konsey Binası” yer alır. Bina halen “Braşov Tarih Müzesi’ne” ve turizm bürosuna ev sahipliği yapar. Ortasında bir çeşme bulunan meydan; üzerine büyük Braşov tabelası asılmış, teleferik bulunan yemyeşil Tampa Dağı önünde adeta bir tablo görünümündedir.


Meydana bağlanan, yürüyüş yolu  “Str Republicii” cafe ve dükkanlara dönüşen ortaçağ evleri ile kalabalık canlı bir sokaktır. Buradaki cafelerden birine oturarak, bu güzel sokağın keyfini çıkarabilirsiniz. Bazı yerel tur şirketlerinin bürolarını da bulabileceğiniz sokak; şehrin ana caddesine  “Bulevardul Eroilor” bağlanır. Bu ana cadde farklı adlar alarak her iki yöne de devam eder. Sokağın bulvara bağlandığı yerde “1989 Devrimi kurbanlarının  anısına yapılan bir anıt yapılmıştır. Büyük otellerin yer aldığı Bulevardul Eroilor üzerinde “Sanat Müzesi” ile “Etnoğrafya Müzesi”  bulunur. Caddenin yakınında, Citadel Tepesi’nde ise “Citadel” yer alır. Burada XVI. ve XVII. Yüzyıldan kalma taş duvar kalıntıları görebilirsiniz. Bulevardul Eroilor ile Piaţa Sfatului arasında yer alan, meydana ana girişi oluşturan “Str Mureşenilor” tarihi binaların yer aldığı ana sokakların en güzellerinden  biridir.   


Meydandan görülen meydana yakın mesafedeki “Kara Kilise (Biserica Neagră)” şehrin en önemli yapılarından biridir. Büyük, Gotik kilise 1383-1480 yılları arasında yapılmış, adını 1689 yılındaki yangından sonra siyaha dönen duvarlarından almıştır. İçinde Osmanlılarla ticaret yapan tüccarların kiliseye hediye ettiği, XVII ve XVIII. yüzyıldan kalma çok değerli halılar sergilenir. Kiliseye yakın mesafede eski evlerin arasında ise Avrupa’nın en dar sokağını görebilirsiniz.


Braşov XV. yüzyılda, Osmanlı saldırılarına karşı korunmak amacıyla,  12 metre yüksekliğinde, 3 kilometre uzunluğunda, 7 tabyanın yer aldığı  duvarlarla çevrilmiştir. Bu duvarların kalıntılarını Kara Kilise’nin yakınında dağ yönünde ve Bulevardul Eroilor bağlanan “Str Dupa Ziduri” civarında görebilirsiniz. Bu bölgede ayrıca “Siyah Kule (Turnul Neagru)” ve “Beyaz Kule (Turnul Alba)” bulunur.  Duvarın en dar sokağa yakın bölümde  “Schei Kapısı (Poatra Schei)” ile dağ tarafında içinde bir müze bulunan tabyayı görebilirsiniz. 


Schei Kapısı geçmişte kale duvarları ile çevrili Saksonların yaşadığı bölge ile bu duvarların içine girmesine izin verilmeyen Romenlerin yaşadığı bölgeyi birbirinden ayırmıştır. Kapıdan sonraki sokak “Str Purundului”, Schei bölgesinin ana meydanına “Plaţa Unirii” ulaşır. Bu meydanın civarında ilki 1392 yılında yapılan daha sonra farklı dönemlerde farklı tarzlarda yeniden inşa edilen Ortodoks “St.Nicholas Katedrali (St.Nicolea din Scheii)” ile onun yanında “Romanya Okul Müzesi” yer alır. Meydan, cadde ve bu bölgede yer alan evler yapı tarzı bakımından eski kale içindeki evlerden oldukça farklıdır.


Yemyeşil görüntüsü ile çok güzel bir görünüme sahip olan “Tampa Dağı’na” ise şehrin her tarafından görülen teleferikle çıkabilirsiniz. Yürüyüş için uygun olan dağ çok güzel bir şehir manzarasına sahiptir. 


Braşov şehrinin  çevresinde ve şehre yakın  mesafede  çok sayıda gezilecek yer bulunur. Bunlardan “Poiana Braşov” şehir merkezine 12 kilometre uzaklıkta, Karpat Dağları’nda yer alan, 1700 metre yüksekliğinde, bölgenin en iyi kayak merkezlerinden biridir. Bu merkez yazın binicilik ve yürüyüş sporu için kullanılmaktadır. Poiana Braşov dışında otobüsle 25 dakikada kalesi ile tanınan Rȃşnov şehrine, yerel tur acentalarının tur programları, otobüs veya trenle  2.5 saatte Sibiu ve Sighişoara şehirlerine ulaşabilirsiniz.


BRAN


Bucegi ile Piatra Craiului Dağları arasında giriş kapısı olan, küçük, yemyeşil, çok güzel bir yerdir. Buraya Braşov Autogară 2’den  her yarım saatte bir kalkan  otobüsle yaklaşık bir saate gidebilirsiniz.


Kasabanın merkezi Braşov-Piteşti Yolu’nun her iki tarafında yer alır.  Villalar, restaurantlar ve küçük konaklama tesisleri bu yolun  üzerinde veya yakın  çevresindedir. Kasabanın en ilginç yeri  “Dracula Kalesi” olarak tanınan “Bran Kalesi’dir” Küçük bir park alanı içinde yer alan kaleye geleneksel köy evlerinin yer aldığı küçük bir açık hava müzesinin yanındaki yokuştan ulaşılır. Kayalık bir alan üzerinde bulunan  kale Braşov şehri halkı tarafından Türk saldırılarına karşı 1377-1378 yılları arasında yapılmış, daha sonra sürekli el değiştirmiştir. 1920 yılından sonra  Kraliçe Marie kalede yaşamış, 1947 yılına kadar kraliyet yazlık sarayı olarak kullanılmıştır. 1957 yılında da müze olmuştur. Wallachia Prensi Vlad Ţepeş kalede hiçbir zaman yaşamamasına rağmen  1897 yılında, İrlandalı yazar “Abraham Bram Stoker”, tarafından yazılan roman nedeniyle kale Vlad Tepeş ve ondan esinlenerek  yarattığı Dracula karakteri ile  özleşleştirilmiştir. Kalenin içindeki odalardan birinde duvara asılan panolarda bu konu ayrıntılı şekilde açıklanmaktadır.


Brad Kalesi  küçük odalardan, dar koridor ve merdivenlerden oluşan,  kalabalık nedeniyle dolaşması oldukça zor  bir kaledir. Dracula efsanesi nedeniyle geri planda kalan  Kraliçe Marie tarafından kullanılan odalar, son derece basit ve  sade bir şekilde döşenmiştir. Kalenin üst katındaki küçük pencerelerden ve gözlem terasından  görülen manzara ise muhteşemdir. Yemyeşil küçük tepeler ve tepelerin eteklerine yayılmış evler  çok güzel bir görünüme sahiptir.  Kalenin küçük basık iç avlusunda yer alan kuyu ise geçmişte gizli geçit olarak kullanılmıştır.


Kasabada kale dışında eski savunma duvarından kalan kalıntılar, 1940 yılında Kraliçe Marie anısına yapılan küçük bir taş kilise bulunur. Kaleye giderken geçilen küçük pazar yeri ise yöresel peynir ve yiyecekler, hediyelik eşya ve  vampir şarabının satıldığı canlı hareketli bir alandır.
-----------------------
Andrei Poenaru, Bran, Bureşti Bel Alpin Tour, 2009, ISBN: 978-606-92143-0-5.
Lonely Planet, Romania&Moldova (ed: Robert Reid, Leif Pettersen) 2007, ISBN:978-1-74104-478-2.
Rodica Rotarescu, Peleş, Sinai, 2009, ISBN 973-97620-5-0.
http://www.RomaniaTourism.com/
http://www.romaniatourism.com/bucharest.html
http://tr.wikipedia.org/wiki/Tuna_Nehri
http://tr.wikipedia.org/wiki/Romanya
http://tr.wikipedia.org/wiki/Romanya_Devrimi

 

SEYAHATLER

AVUSTURYA

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km²   yüzölçümüne sahiptir.  Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde  Almanya ve Çek Cumhuriyeti  ile komşudur.

daha fazlası
BOSNA HERSEK

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan,  güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

daha fazlası
SİNGAPUR

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde  Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

daha fazlası
FAS KRALLIĞI

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da  yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan  Cebelitarık Boğazı ile ayrılır.  Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14  km uzaklıktadır.  Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a,  Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.

daha fazlası

Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS

Design by MEHMET KEREM PALA

>