GEZİ KÖŞESİ

PROF. DR. AYSEN TOKOL

  • ANA SAYFA
  • ÜLKELERŞEHİRLERGALERİ
  • LİNKLER

 

SİCİLYA

Sicilya 25.708 km2 yüzölçümü ile Akdeniz’in en büyük, 5 milyonu aşan nüfusu ile Akdeniz’in en kalabalık adasıdır. Aynı zamanda İtalya’nın en büyük bölgesini oluşturur. Sicilya, İtalya anakarasından “Messina Boğazı” ile ayrılır.

Dağlık olan adada, ova ve platolar ada yüzölçümünün sadece %14’nü oluşturur. Doğu Sicilya’nın iç kısımda bulunan 3323 metre yüksekliğindeki “Etna Dağı” Avrupa’nın en yüksek aktif yanardağıdır. “Stromboli” ve “Volcano Adaları” da aktif yanardağlar arasında yer alır. Adanın çevresinde “Aeolian Adaları”, “Ustica, Egadi Adaları”, “Pantelleria” ve “Pelagie Adaları” bulunur. Pelagie Adaları’nın en büyüğü “Lampedusa”, Avrupa’nın en güney noktasını oluşturur. Bu ada Tunus’a 113, Sicilya’ya 200 km uzaklıktadır. Sicilya’nın çevresini kuşatan Akdeniz, adanın her üç tarafında farklı bir adlar alır.  Adanın Messina Boğazı tarafına  “Ion Denizi”, Palermo tarafına “Tiren Denizi”, Agrigento tarafına  “Sicilya Denizi” olarak bilinir..

Sicilya uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Akdeniz’in ortasındaki stratejik konumu ne-deniyle farklı tarihlerde farklı devletler tarafından istila edilmiştir. Bu nedenle farklı  kültürlerin izlerini taşır. Sicilya’nın ilk yerleşimcileri Akdeniz’in diğer bölgelerinden gelen “Sicani Uygarlığı’dır (Siculi- “Sicel)”. M.Ö. VIII. yüzyılda Fenikeliler, Kartacalılar ve Grekler adayı kolonize etmeye başlamışlardır. M.Ö 243 yılında Sicilya’nın tümü Roma İmparatorluğu’nun eline geçmiş, ada altı yüzyıl boyunca bir Roma eyaleti olarak kalmıştır.

Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden ve Barbarların istilasından sonra Bizans İmparatorluğu’nun egemenliği başlamış, Bizans İmparatorluğu’nun güçten düşmesiyle Araplar Sicilya’yı ele geçirmişlerdir. M.S. 965 yılında tüm Sicilya Arap egemenliğine girmiş, Palermo dünyanın en önemli şehirlerinden biri haline gelmiştir.

Sicilya’daki Arap egemenliği, Normanların istilasıyla  son bulmuştur. XI. yüzyılın son-larından itibaren Normanlar adanın tamamına hakim olarak güçlü bir monarşi kurmuşlardır. Bir asır sonra “Norman Hauteville Hanedan”ı ortadan kalkmış, onun yerini Güney Alman “Hohenstaufen Hanedanlığı” almıştır. Hanedanlıkla papalık arasındaki çatışma nedeniyle 1266 yılında, Fransa kralının kardeşi, “Anjou Dükü”  adayı işgal etmiştir. Fransız yönetimine ve vergilerine tepki olarak 1282 yılında isyan çıkmış, bu durumdan yararlanan “Aragon Kralı” adayı işgal etmiştir.  Ada, 1409 yılında Aragon tacının malı sayılıncaya kadar  “Aragon Hanedanlığı” tarafından bağımsız bir krallık olarak yönetilmiştir.

Ada; 1479 yılından sonra İspanyol kralların eline geçmiş, bu dönem  sürekli Kuzey Afrikalı korsanların akınlarına uğramış, 1713 yılında “Savoy Krallığı’na” geçmiştir. Savoy’lar 1713-1720 yılları arasında adayı yönetmiş, burayı Sardunya Adası karşılığında, “Habsburg Hanedanlığı’na” bırakmışlardır. Habsburg’lar, adayı, Burbon yönetimindeki “Napoli Krallığı” ile 1743 yılında birleştirmişlerdir. 1820-1849 yılları arasında Sicilyalılar, Burbon yönetiminden ve Napoli Krallığı’ndan bağımsız olmak için isyan etmiş, ancak isyan bastırılmıştır.

Ada; 1860 yılında “Garibaldi” tarafından işgal edilerek “İtalyan Birliği’ne” katılmış, An-cak Sicilyalılar buna tepki göstermişlerdir. 1866 yılında, Palermo’da, İtalya’ya karşı çıkan isyan  bastırılmıştır. 1871 yılına kadar Güney İtalya ve Sicilya’da İtalyan Birliği’ne karşı gerilla saldırıları olmuştur. Bunun üzerine bölgeye ağır ekonomik ve siyasi baskı uygulanmış, Sicilya ekonomisi çökmüş ve adadan büyük bir göç dalgası başlamıştır. Hükümet, 1894 yılında tekrar ekonomik yaptırım uygulamış, radikal yönetime tepki olarak, adada, “Mafia” olarak bilinen organize suç örgütleri gelişmiştir. 1920’lerde faşist yönetim bunları bastırma konusunda bazı başarılar sağlamış, 1943 yılında müttefik güçler adaya çıkartma yapmış,  Mafia, müttefiklere destek vermiştir.

Adaya; 1948 yılında İtalya Anayasası ile kısmi bölgesel özerklik verilmiştir. 1948 yılından  bu yana Sicilya bölgesel bir parlamento tarafından yönetilmektedir. Ada dokuz şehre bölünmüştür. Bunlar; “Palermo”, “Messina”, “Catania”, “Syracuse”, “Ragusa”, “Agrigento”, “Caltanissetta”, “Enna” ve “Trapani”’dir.

Son yıllarda İtalya, Sicilya ekonomisinin gelişmesini sağlamak amacıyla büyük mali kaynaklar ayırmaktadır.  Halen ada işgücünün %65’i hizmet sektöründe, %20.9, sanayide, %14.1 tarımda istihdam edilmektedir. İşsizlik oldukça yüksek düzeydedir.

Sicilya tarih boyunca çok sayıda doğal felaketle karşı karşıya kalmış bir adadır. Adanın batı bölgesinde 1693 yılında,  Messina’da 1908 yılında büyük depremler olmuş, 1669 yılında Etna Yanardağı’nın patlaması sonucu Catania büyük zarar görmüştür. Etna Yanardağı 1923, 1971, 2001 yıllarında son olarak 2003 yılında yeniden patlamıştır.

Sicilya Akdeniz iklimine sahip bir adadır. Adada en sıcak aylar temmuz ve ağustos aylarıdır. Mayıs ile ekim ayları arasında sıcaklık ortalamaları birbirine yakın ve oldukça yüksektir. Sicilya, Avrupa’nın diğer bölgelerinin soğuk olduğu kasım, aralık, ocak ve şubat  aylarında  diğer aylara göre daha fazla yağmurlu olmasına karşılık rahatlıkla gezilebilecek bir yerdir. Eylül, ekim ayları ile ilkbahar ayları Sicilya’yı gezmek için en ideal aylardır.

Sicilya kültür, dil, doğa ve mimari yapı tarzı bakımından birbirinden farklı dört bölge-ye ayrılır.

Kuzeybatıda; “Palermo”, “Segesta”, “Selinunte”, “Solunto”, “Mozai” gibi arkeolojik açıdan önemli şehir ve kasabalarla “Cefalu”, “Erice” gibi ortaçağ kasabaları görülmesi gereken yerlerdir. Ayrıca şaraplarıyla  ünlü “Marsala”; “Trapani”, “Ustica” ve “Egadi Adaları” da bu bölgede bulunur.

Kuzeydoğuda; “Etna Dağı  “Aeolian Adaları”, “Messina”, “Catania” ve “Taormina” yer alır. Bunlardan Catania ve Taormina  mutlaka görülmesi gereken   yerlerdir.

Güneybatıda; Grek dönemine ait muhteşem tapınakların bulunduğu “Tapınaklar  Vadisi” ile ünlü “Agrigento”; “Sciaccio”, Roma dönemine ait önemli bir villanın bulunduğu “Piazza Armerina” görülmesi gereken önemli yerler arasındadır. Ayrıca bu bölgede “Caltanissetta”, “Enna” gibi şehirler ve “Pantelleria”, “Pelagie Adaları” yer alır. .

Güneydoğuda; “Ragusa”, “Noto” özellikle  “Syracuse”  görülmesi gereken  önemli şehirlerdir.

Sicilya’da sadece Palermo ve Catania şehirlerinde havaalanı bulunur. Palermo ve Catania şehirlerine Türkiye’den, Milano veya Roma aktarmalı veya bir seyahat acentasının düzenlediği özel bir programla aktarmasız olarak ulaşabilirsiniz.  Eğer İtalya seyahatiniz sırasında, Sicilya’ya da gitmek isterseniz; İtalya’nın büyük şehirlerinden, Palermo ve Catania şehirlerine düzenli uçak seferleri bulunur. Yaz aylarında Palermo ile Genova;  Livorno ile  Napoli arasında feribotlar, Messina ile Napoli arasında arabalı feribotlar çalışır. Sicilya civarındaki adalara bazı şehirlerden düzenli feribot seferleri yapılır.  Bazı turistik adalar için Palermo’dan uçak seferleri bulunur.

Sicilya’yı tur programı almadan seyahat etmek isterseniz,  adayı dolaşmanızın en iyi yolu, araba kiralamaktır. Eğer araba kiralama alışkanlığınız yoksa otobüs ve trenden de yararlanabilirsiniz. Ayrıca turizm bürolarına başvurarak yerel seyahat acentalarının düzenlediği günlük tur programlarına katılabilirsiniz. Tüm adayı gezme düşünceniz varsa adanın kuzeyine daha fazla zaman ayırmaya, belli başlı birkaç şehirde konaklayarak, diğer şehir ve kasabaları, tren, otobüs, acentaların düzenledikleri günlük tur programları veya arabanızla gezmeye özen göstermelisiniz.

Tur programı almadan seyahat ediyorsanız, otel rezervasyonunuzu Türkiye’den bir seyahat acentası aracılığıyla veya internet üzerinden yaptırabilirsiniz. Sicilya konaklama konusunda çok farklı seçeneklere sahiptir.  Adada lüks otellerin yanı sıra her türlü bütçeye ve tatil seçeneğine uygun konaklama tesisleri bulunmaktadır.  Otelinizi belirlerken tarihi alanları dolaşacaksanız şehir merkezinde olmasına dikkat etmenizde ulaşım kolaylığı bakımından yarar vardır. Oteliniz merkezden uzaksa bu durumda toplu taşım araçlarından veya taksilerden yararlanabilirsiniz. Toplu taşıma araçlarının biletleri genelde sigara, gazete bayilerinde veya bilet satış noktalarında satılmakta olup, bilet satış noktalarında otobüs hatlarıyla ilgili bilgiler de yer almaktadır. Oteliniz şehir merkezinde ise  önemli tarihi yerleri yürüyerek keşfedebilir-siniz. Sicilya’da taksi fiyatları uygun olduğundan taksi duraklarından binebileceğiniz veya otelinize çağırtacağınız taksilerle istediğiniz yere rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Sicilya denince akla Mafia gelse de, Sicilya, İtalya’nın diğer bölgelerine göre daha gü-venlidir. Ancak yine de tedbirli olmanızda, seyahat esnasında güvenliğiniz için gerekli olan tüm tedbirleri almanızda  yarar vardır. Sicilya ayrıca halkının cana yakınlığı, yardımseverliği ile İtalya’nın diğer bölgelerinden farklıdır. “Günaydın”, “Merhaba”, “Hoşça kal” gibi kelimeleri İtalyanca söylemeye çalışmanız burada yaşanları çoğunlukla mutlu eder. Adada turistik yerler dışında İngilizce, Fransızca, Almanca gibi dilleri bilen kişi sayısı sınırlıdır. Ancak İtalyanca veya Sicilyaca bilmeseniz bile beden dilini kullanarak kolaylıkla alışveriş yapabilir. Bazı gereksinimlerinizi karşılayabilirsiniz. 

Sicilya’da farklı özelliklere sahip, farklı fiyat ve yemek seçenekleri sunan, sunduğu hizmetin niteliğine göre farklı adlar taşıyan çok sayıda yemek yeri bulabilirsiniz. Ayrıca hemen her yerde farklı büyüklükte  nefis Sicilya kurabiye, kek ve  dondurmaları satan pastane ve  cafelere rastlayabilirsiniz. Yemek yiyebileceğiniz yerlerin bir bölümü günün her saati açık iken, bir bölümü sadece öğlen 13- 15.30, akşam 20.00/21.00-24.00 saatleri arasında açıktır. Açılış saatleri temmuz ve ağustos aylarında havanın sıcaklığına bağlı olarak değişebilir. Bu tür yerlere özellikle turizm sezonunda fazla sıra beklememek için tam açılış saatinde gitmek veya önceden rezervasyon yaptırmak en iyi çözümdür.  Sicilya’da tüm restaurantlar  haftada bir gün,  bazı restaurantlar yıllık tatil için   turizm sezonunu dikkate alarak farklı zamanlarda bir ay süre ile kapanır. Sicilya’da lezzetli bir yerel yemek veya pizza  yemek isterseniz, Sicilyalıların yemek yediği, genelde ara sokaklarda bulunan fazla turistik olmayan yerleri tercih etmenizde yarar vardır. Ayrıca Sicilya’da ana meydan ve caddelerde cafe sayısı ara sokaklara göre oldukça sınırlıdır.

Sicilya Mutfağı, adanın farklı kültürlerin etkisinde kalması nedeniyle son derece zen-gin ve çok lezzetlidir. Sicilya Mutfağı Akdeniz, İtalyan, Arap mutfağının etkisinde kalmış, karma bir mutfaktır.  Ekmek, Sicilya Mutfağı’nın vazgeçilmez yiyeceği olup, şekli,  içeriği birbirinden farklı çok sayıda ekmek çeşidi görebilirsiniz. Makarna benzer şekilde farklı içeriklerle her öğün yenilen bir yemektir. İçeriğinde farklı deniz ürünlerinin yer aldığı çok sayıda makarnadan birini mutlaka tatmalısınız. Bunlardan özellikle  “sardalyalı makarna (Pasta con le sarde)”  ile  mürekkep  balığıyla yapılmış makarnayı “Pasta al nero di sepia”  mutlaka denemelisiniz. Arap mutfağından gelen pirinç çeşitli yiyecekler içinde sıkça kullanılır. Bunlardan içli köfteye benzeyen “Arrancini” biraz yağlı olsa da denemeye değer.   Sicilya’da sebze ve meyveler Akdeniz ikliminin ve lavlı toprağın etkisiyle bol ve çok lezzetlidir. Bu nedenle bu sebzelerden yapılan zeytinyağlıların, narenciye ürünleriyle bunlardan yapılan şekerlemelerin ve diğer yiyeceklerin tadına doyamazsınız. Pizza yemek isterseniz akşamı beklemeniz gerekir. Gündüz bazı cafe ve pastanelerde sadece dilim pizza bulabilirsiniz.

Sicilya mutfağında ana et oğlak ve kuzu etidir. Balık bol ve yediğiniz yere göre fiyatı değişse de ucuzdur. Sardalye balığı Sicilya Mutfağı’nda önemli yer tutar. Hemen her yemekte kullanılır. Ayrıca mürekkep balığı, kılıç balığı adanın önemli balıklarıdır. Balıklar genelde bol soslu pişirilir veya kızartma yapılır. Sicilya mutfağında Arap kültürünün etkisiyle çeşitli baharatlar özellikle çam fıstığı bol kullanılır. Ayrıca bu  mutfakta pasta, kurabiye, kek ve dondurmalar ayrı bir yere sahiptir. Seyahat ettiğiniz şehir ve kasabaların tümünde yöresel özellikler taşıyan veya girdiğiniz işletmeye özgü birbirinden nefis pasta, kek, kurabiye, dondurma, panini ve börek çeşidi bulabilirsiniz. Bunlardan Sicilya mutfağının vazgeçilmezleri “Cassata” ve “Cannoli’yi” mutlaka tatmalı, üzeri şekerleme ile kaplı meyveleri, badem ezmeli kurabiyeleri, pişirildikten sonra üzerine pudra şekeri dökülen kestaneleri  denemelisiniz.

Şarap Sicilya’da ucuz ve kalitelidir. Hemen her cafe, bar veya restaurantlarda istediğiniz kalitede ev yapımı şaraplarda dahil olmak üzere Sicilya şarabı içebilir, bademli, limonlu veya farklı meyve aromalı likörleri tadabilirsiniz.

Sicilya’da zamanınızı iyi kullanmalı, yeterince dolaşabilmek ve rahat alışveriş yapa-bilmek için yerel saatlere uymalısınız. Zira Sicilya’da mağazalar genelde sabah 8.00 veya 9.00’da açılır. Öğlen  13.00 ila 16.00 arasında kapanır. 16.00’da  açılan mağazalar 19.00 veya 20.00’e kadar çalışır. Cumartesi yarım, pazar tam gün bazı kitapçı ve cafeler dışında hemen her yer  kapanır. Yazın bu süre ve zamanlar  değişebilir. Mağazaların kapalı olduğu saatler arasında tüm şehir ve kasabalardaki sokaklar boşalır. Sokaklarda turistlerden başka kimse kalmaz. Bu nedenle güvenlik sorunu olmasa da bu saatler arasında ara ıssız sokaklarda gezmemeye özen göstermelisiniz. Ayrıca mağazalar dışında banka, kilise, müze ve diğer ören yerleri de öğle saatlerinde ve belli günlerde kapalıdır. Bu nedenle bu tür yerlerin açılış ve ka-panış saatleri ile açık olduğu günleri önceden öğrenmenizde yarar vardır.

Sicilya’da alışveriş yapmak isterseniz Palermo başta olmak üzere büyük şehirlerde çok sayıda seçenek bulabilirsiniz. Sicilya’ya özgü eşyalar almak isterseniz o taktirde Sicilya’nın sembolü adanın üçgen biçimine uygun “trinacrea “adını taşıyan üç bacaklı medusa’yı, canlı renklerde yerel motiflerle süslenmiş seramik süs eşyaları ile lav taşından yapılmış süs eşyalarını, metalden yapılmış küçük müzik aletini, adanın simgesi olan sarı ve kırmızı renklerin yoğun olarak kullanıldığı, her kanadı farklı meyve, bitki veya tarihi resimlerle süslenmiş, karnavallarda veya kırsal kesimde günlük işlerde kullanılan, ustalar tarafından uzun uğraşlar sonucu yapılan, üzerindeki süslemelerden yapıldığı yörenin anlaşıldığı at arabaları ile el arabalarının minyatürlerini veya  tahtadan yapılmış kuklaları satın alabilirsiniz. Ayrıca ev yapımı başta olmak üzere Sicilya şaraplarıyla  farklı meyve aromalı likörleri bunlar arasında özellikle limon aromalı  “lemonçello” likörünü  beraberinizde getirebilirsiniz. Bunların yanı sıra adanın farklı yörelerinden adaya özgü farklı yiyecekler bulabilir. Antika eşyaların satıldığı pazarları veya el yapımı seramiklerin yapıldığı atölyeleri gezerek, buralardan değerli eşyalar satın alabilirsiniz.

Sicilya’yı baştan başa gezmek, adanın dört farklı bölgesinin tüm güzelliklerini  gör-mek adayı tam anlamıyla tanımanın en iyi yoludur. Ancak süreniz sınırlı ise veya bir tur programı ile gitmişseniz bu olanağa her zaman sahip olamayabilirsiniz. Bu durumda koşullarınız ölçüsünde olabildiğince çok yer görmeye çalışmak en mantıklı olandır.

Aşağıda gezme olanağı bulduğum Palermo,   Montreale, Cefalu,  Messina, Taormina, Catania, Etna ve  Syracuse hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer   verilmiştir.

PALERMO

Palermo, İtalya’nın beşinci büyük şehridir. Sicilya bölgesinin merkezini oluşturur. Grek koloni dönemi dışında Sicilya tarihinin tüm dönemlerini yaşamış, bu toprakları istila eden ulusların büyük bölümünün başkenti olmuştur. Bu nedenle şehrin hemen her köşesi her biri birbirinden güzel, farklı  mimari özelliklere sahip yüzlerce bina, kilise, sokak, çeşme ve tiyatro ile süslüdür.

Palermo’yu tanımanın en iyi yolu şehrin tarihi bölgelerini yürüyerek dolaşmaktır. Yü-rümek istemeyenler için şehri gezdiren tur otobüsleri “Politeama Garibaldi Tiyatrosu’nun (Teatro Politeama Garibaldi)” önündeki “Castelnuova Meydanı’ndan (Piazza Castelnova)” kalkar. İsterseniz bu otobüslere meydandan veya durduğu noktaların herhangi birinden binip, hiç inmeden dolaşır. Daha sonra isteğiniz yerde inip, tekrar binebilirsiniz. Otelinizden, kalkış yerinden veya ilgili acentalardan alabileceğiniz otobüs biletleri  24 saat süre ile geçerlidir. Nostaljik bir gezi yapmak isterseniz bu defa şehrin “Pretoria Meydanı (Piazza Pretoria)”, “Normanni Sarayı (Palazzo Dei Normanni)”  “Massimo Tiyatrosu (Teatro Massimo)” gibi tarihi yerlerinden kalkan paytonlara binebilirsiniz.  

Palermo’nun en canlı ve hareketli meydanı “Politeama Meydanı’dır (Piazza Politea-ma)”. Politeama Garibaldi Tiyatrosu’nun önünde yer alan bu meydan kısaca “Politeama”  olarak bilinir.  İki ayrı meydandan oluşur. Meydanda, tiyatronun dışında  heykeller, taksi durağı, yemek yerleri, kamu ulaşım araçlarının biletlerinin satıldığı büfeler yer alır. Meydanda  Neoklasik tarzda 1867-1874 yılları arasında yapılmış, muhteşem “Politeama Garibaldi Tiyatrosu (Politeama Garibaldi Teatro)”bulunur.  Tiyatronun içini görmek, tarihi atmosferi içinde “Sicilya Senfoni Orkestrası’nın” klasik müzik konserini dinlemek isterseniz mutlaka bir gecenizi buraya ayırmalısınız. Ayrıca tiyatronun üst katında bulunan “Modern Sanatlar Galerisi’ni (Galleria d’Arte Moderna)” de ziyaret etmelisiniz. Tiyatro binasının sol tarafındaki kapıdan girebileceğiniz bu galeride,  XIX ve XX. yüzyıl İtalya özellikle Sicilya sanatına ait 235 parça eser sergilenir. Galerideki eserler daha sonra şehrin La Kalsa Bölgesi’nde göreceğiniz “Abatellis Sarayı’nda (Palazzo Abatellis)” sergilenen diğer dönemlere ait eserlerle bir bütünlük oluşturur.

Meydandan şehrin en önemli caddelerinden biri;  adı bulduğu bölgeye göre değişen;  önce “Via Della Liberta”, bu bölgede “Via Ruggero Settimo”, sonra “Via Maqueda”, daha sonra “Via Oreto” olan ana cadde geçer. Cadde boyunca ve ara sokaklarda alışveriş yapabileceğiniz yüzlerce mağaza, cafe ve yiyecek yeri bulunur. İtalya’nın ünlü mağazalar zinciri “Rinascente”  bu caddede yer alır.  Caddenin üzerinde, Politeama Garibaldi Tiyatrosu dışında,  Vittorio Emanuele Caddesi ile kesiştiği yere kadar olan bölümde, Avrupa’nın en büyük ve ünlü tiyatrolarından biri olan  Neoklasik tarzda yapılmış, yapımı 1897 yılında tamamlanmış “Massimo Tiyatrosu ( Teatro Massimo)”  yer alır. Bu muhteşem tiyatroda güzel bir opera izlemek için kendinize mutlaka  zaman ayırmalısınız.

Maqueda Caddesi ile “Corso Vittorio Emanuele Caddesi’nin” kesiştiği yerde “Quattro Canti Meydanı (Piazza dei Quattro Canti)” yer alır. Bu meydan, dört köşesinde muhteşem güzellikte dört çeşme, onların üstünde dört mevsimi temsil eden heykeller, onların üstünde dört İspanya kralının heykelleri, en üstte şehrin koruyucu azizlerinin yer aldığı üç cepheli dört bina ile çevrilidir. Meydan İspanya döneminde gerçekleştirilen şehir planlamasının bir parçası olarak inşa edilmiştir.

Meydanın hemen yanında Maqueda Caddesi’nin üzerinde “Pretoria Meydanı (Piazza Pretoria)” ile onunla iç içe geçmiş “Bellini Meydanı (Piazza Bellini)” yer alır.  Pretoria Meydanı üzerinde  Maqueda Caddesi’nden biraz daha yüksek seviyede, üç kademeli olarak yapılmış, Palermo’nun dört nehrini simgeleyen mitolojik canavarların, yaratıkların, çıplak kadın ve erkek heykellerinin yer aldığı XVI. yüzyıldan kalma  muhteşem bir  çeşme bulunur. “Fontana Pretoria” bilinen adıyla “Çıplaklar” veya “Utanç Çeşmesi’nin” çevresinde bir tarafta yeşil ve sarı renkli süslemelerle kaplı kubbesiyle “San Giuseppe dei Teatini Kilisesi” diğer tarafta “Santa Caterine Kilisesi”, giriş ve ana kapısında dört meleğin yer aldığı, halen “Belediye Binası” olarak kullanılan, “Della Aquile Sarayı (Palazzo Della Aquile)” yer alır.

Bellini Meydanı üzerinde üç kırmızı kubbesiyle Arap Norman tarzı “San Cataldo Kilisesi” ile onun yanında  “Santa Maria Dell’Ammiraglio (The Martorana) Kilisesi” bulunur.  Maqueda  Caddesi’nin  Bellini Meydanı’nda  sonraki bölümünde  Barok tarzı Sicilya’daki ilk Yahudi ibadet yerlerinden biri olan “Chiesa Del Gesu” ve “Casa Professa” ile  “Sant Orsolo Kilisesi”.yer alır. Bunun yanındaki “Bosco Sokağı’ndan  (Via di Bosco)” “Carmine Meydanı’na (Piazza Del Carmine)”  doğru yürüdüğünüzde bu defa karşınıza XVII. yüzyılda yapılmış “Carmine  Kilisesi  (Chiesa Del Carmine)”  çıkar.

Quattro Canti Meydanı’nın ortasından geçen, bir tarafı kara, diğeri deniz tarafına uzanan, her iki tarafında birer şehir kapısı bulunan “Corso Vittorio Emanuele Caddesi” üzerinde ise yüzlerce tarihi bina yan yana dizilmiş bir şekilde durur.  Bir bölümü onarılmış, bir bölümü perişan halde olan bu yüksek tarihi binalar caddeye bağlanan dar ara sokaklarda da devam eder. Caddenin üzerinde Quattro Canti Meydanı dışında birbirinden güzel, mutlaka görülmesi gereken, etrafı tarihi eserlerle çevrelenmiş, iki ana meydan daha yer alır.

Caddenin kara tarafındaki bölümünde yer alan meydan “Vittoria Meydanı’dır (Piazza della Vittoria)”. Meydan, Roma, Arap ve Norman döneminden beri Sicilya’nın siyasi, askeri, ve idari merkezi olmuş, XII. yüzyılda yakınına Palermo Katedrali’nin inşa edilmesiyle birlikte dini açıdan da önem kazanmıştır. Meydan 1900’lü yılların başında park olmuş, çevresine  önemli tarihi eserler yapılmıştır. Vittoria Meydanı, “Villa Bonnanno”  çevresindeki palmiye ağaçlarıyla süslüdür. “Parlamento Meydanı (Piazza Del Parlamento)” ile iç içe geçmiştir. Meydanda, 1962 yılında yapılmış “V. Philip’in Heykeli”  tüm ihtişamı ile yer alır. Meydanın çevresinde yer alan tarihi binalardan biri, Corso Vittorio Emanuele Caddesi’nin üzerinde yer alan, 1583 yılında Kral V. Charles’ın  şehre girişinin anısına yapılan, tarihi “Nuova Kapısı’dır (Porta Nuova)”.

Şehir kapısının yanında yer alan görkemli bina ise halen “Sicilya Bölgesel Parlamentosu” olarak kullanılan Arap ve Norman sanatının izlerini taşıyan “Normanni Sarayı’dır (Palazzo Dei Normanni)”. Bu saray, Roma kalıntıları üzerine Araplar tarafından inşa edilmiş, yenilenerek ve genişletilerek bazı Norman kralları tarafından kullanılmıştır. Saray günümüzdeki  görünümünü XVI ve XVII. yüzyılda yapılan değişiklikler sonucu elde etmiştir. Sarayın içini görmek isterseniz bulunduğunuz bölgenin arkasında yer alan “Independance Meydanı’ndan (Piazza Independance)” girmeniz gerekir. Sarayın giriş katında Arap Norman sanatının  uyumlu  birlikteliğini sergileyen, küçük şapel “Cappella Palatina” bulunur. Sarayın ikinci katında ise  muhteşem kraliyet daireleri yer alır.

Vittoria Meydanı’nda,  Normanni Sarayı’nın yan tarafında, ona yakın, kırmızı kubbe-lerle süslü, iç avlusu çeşitli ağaç ve bitkilerle dolu,   Arap  Norman sanatı örneği mutlaka görmeniz gereken  “San Giovanni Delgi Eremiti Kilisesi” yer alır. Meydanın biraz ilerisinde caddenin hemen üzerinde tüm ihtişamıyla  yükselen bina “Palermo Katedrali’dir”. Katedral,  Palermo tarihinin farklı dönemlerini yansıtan, farklı mimari tarzları bir arada sergileyen şehrin en önemli yapılarından biridir. Bahçesinde çeşitli heykellerin yer aldığı bu tarihi yapıyı iyice anlayabilmek için çevresinde dolaşmanız, farklı cephelerden incelemeniz gerekir. Katedral, önce bazilika, sonra cami olan yapının üzerine 1179-1185 yılları arasında inşa edilmiş, daha sonra defalarca yenilenmiş, yeni bölümlerin eklenmesi ile genişletilmiştir. Katedralin farklı bölümlerinde, cami olarak kullanıldığı dönemden kalan bazı parçalar görülür. Bunlar arasında, kapının kenarındaki duvarda yer alan,” Ayet” en dikkat çekici olanıdır. Katedrali’nin hemen arkasında yer alan dar sokaklarda ise Sicilya’nın lezzetli sebze ve meyvelerinin satıldığı bir  pazar yeri bulunur. 

Corso Vittorio Emanuele Caddesi üzerinde görmeniz gereken diğer  meydan, cadde-nin deniz tarafına yakın bölümünde  yer alan “Marina Meydanı’dır (Piazza Marina)”. Egzotik ağaçlarla süslü “Garibaldi Bahçeleri’ni” de içine alan bu meydanda  cafe ve restaurantlar bulunur. Pazar günleri antika eşya pazarı kurulan  Marina Meydanı’nın  çevresinde yine çok sayıda tarihi bina yan yana sıralanmıştır. Bunlar arasında XIV. yüzyılda yapılmış saray “Palazzo Steri Chiaramonte”, XVII yüzyılda yapılmış saray “Palazzo Denti Fatta”, XVIII. yüzyılda yapılmış saray  “Palazzo Notarbartolo Greeco”  ve  XVI.yüzyılda yapılmış küçük kilise  “Santa  Maria dei Miracoli”  görülmeye değer yerlerdir.

Meydanın az ilerisinde yer alan, “Butera Caddesi (Via Butera)”  üzerinde ise dünyanın en ünlü kukla müzelerinden biri olan “Museo Internazionale delle Marionette” bulunur. Meydana yakın mesafede olan “Alloro Caddesi (Via Alloro)” üzerinde de XV. yüzyılın sonunda  gotik tarzda inşa edilmiş, “Abatellis Sarayı (Palazzo Abatellis)” yer alır. Halen  “Sicilya Bölgesel Galerisi” olarak kullanılan saray, ortaçağdan XVIII. yüzyılın sonuna kadar olan  döneme ait, çok sayıda  önemli resim ve heykele ev sahipliği yapar.   Sarayın hemen yakınında yer alan XVI. yüzyılda yapılmış “Santa Maria Delgi Angeli Kilisesi(La Gancia)” ile barok “Santa Terasa Kilisesi” ve bu kiliseye yakın İspanya gotik sanatının son örneği “Santa Maria Dello Spasimo’nun Kalıntıları” mutlaka görmeniz gereken yerleridir. Ayrıca Corso Vittorio Emanuele Caddesi’nin üzerinde bulunan meydana yakın “Santa Maria Della Catena Kilisesi”,   diğeri kadar ihtişamlı olmayan caddenin üzerinden geçen ikinci şehir kapısı “Fellice Kapısı (Porta Fellice)” ve onun civarında yer alan tarihi binalar şehrin görmeniz gereken önemli tarihi binalarıdır.

XVI. yüzyıla kadar şehrin ana limanı olan halen teknelerin barındığı doğal koy  “La Cala”  ise Corso Vittorio Emanuele Caddesi ile Marina Meydanı’na yakındır. Geçmişte büyük öneme sahip olan bu limanın yerine 1567 yılında daha ileride kuzeyde yeni liman yapılmış, bu liman da değişen gereksinimlere bağlı olarak zaman içinde sürekli yenilenmiş ve genişletilmiştir. Halen son derece işlek bir liman olan Palermo Liman’ın girişinde; Palermo’ya gelenleri selamlayan “Bronz  Kadın Heykeli” yer alır.

Uzun bir sahile sahip olan, sahilin önemli bölümü tarihi binalarla ve yeşil alanlarla süslenmiş olan Palermo’da, canlılık Sicilya’nın çoğu şehrinde olduğu gibi deniz kenarından çok şehrin iç taraflarındaki ana caddelerde özellikle  Politema Garibaldi Tiyatrosu önünden geçen cadde ile arkasından geçen Roma Caddesi’nde yaşanır.        Maqueda Caddesi’ne paralel uzanan, şehrin önemli caddelerinden biri olan, “Roma Caddesi (Via Roma)”,  Maqueda Caddesi’ne göre daha gösterişsiz bir caddedir. Bu uzun caddenin üzerinde çeşitli tarihi binalar, kiliseler, oteller ve mağazalar  sıralanmıştır. Roma Caddesi bir taraftan  ara sokaklarla   Maqueda Caddesi’ne, diğer taraftan ara sokaklarla sahile bağlanır.  Maqueda Caddesi’ne bağlanan ara sokakların bazılarında çeşitli hediyelik eşyaların satıldığı tezgahlar, bazılarında yerel sanatçıların çeşitli süs eşyaları yaptıkları küçük atölyeler, kukla gösterilerinin yapıldığı küçük gösteri yerleri yer alır. Bu caddede görmeniz gereken önemli yerler arasında muhteşem binası ile “Bölge Arkeoloji Müzesi (Museo Archeologıco Regionale)” bulunur.  Maqueda Caddesi üzerindeki Massimo Tiyatrosu’nun karşısındaki sokaklardan birinden girdiğiniz de kolayca ulaşabileceğiniz bu. müzede, Sicilya’nın çeşitli yerlerinden gelen farklı dönemlere ait yüzlerce eser sergilenir.   Müzeyi gezmek isterseniz öğle saatlerinde kapalı olduğunu unutmamalısınız. Müzenin dışın-da Roma Caddesi üzerinde görebileceğiniz önemli yerler arasında müzenin karşı hattında duvarları muhteşem kabartmalarla süslü “Oratorio del Rosario di Santa Cita Kilisesi” ile aynı yönde yer alan Barok “San Domenico Kilisesi” yer alır. Corso Vıttorıo Emanuele ile Roma Caddesi’nin kesiştiği yere yakın mesafede, ara sokaklarda ise renkli görüntülere sahip “Vucciria” yerel pazarı kurulur.       

Palermo’da vaktiniz sınırlı değilse sahile yakın mesafede, “Abroma Lincoln Caddesi (Via Abramo Lincoln)” üzerinde bulunan, “Botanik Park (Orto Botanico)” ile “Giulia Parkı’na (Villa Giulia)” gidebilirsiniz. Botanik Park, yaklaşık on hektarlık bir alana yayılmıştır. Park  1785 yılında kurulmuş daha sonra genişletilmiştir. Parkın içinde dünyanın her tarafından getirilmiş bitkiler, ağaçlar ve çeşitli tarihi yapılar bulunur. Onun yanında yer alan 1788 yılında kurulmuş daha sonra yeniden düzenlenmiş olan Giulia Parkı da güzel bir parktır.

Palermo’da tarihi eserler ve parklar yukarıda belirtilenlerle sınırlı değildir. Şehri ge-zerken şehrin hemen her köşesinde yeni bir tarihi esere veya parka rastlayabilirsiniz. Bunlar arasında “La Cuba”, “Castello Della  Zisa Sarayları”, Sicilya gelenekleri, folkloru ile ilgili eşyaların sergilendiği “Etnografya Müzesi (Museo Etnografico Pitre)”, sahil kasabası “Mondello”,  Mondello   yolu üzerinde yer alan  büyük park “Parco Delle Favorita”,  yazlık saray “Palazzina Cinese”, tüm şehrin panoromik olarak görüldüğü “Pellegrino Dağı” ve dağın üzerinde yer alan “Rosalia Mabedi” sayılabilir. Ancak Palermo’ya gittiğiniz zaman asla gezmeden gelmemeniz gereken yer  Montreale kasabasıdır.

MONTREALE

Montreale, Palermo’dan yaklaşık 50 km uzaklıkta, “Caputo Dağı” eteklerinde, limon, portakal, meyve bahçeleriyle süslü küçük bir kasabadır. Palermo’dan otobüsle veya biraz karışık olması nedeniyle yolunu iyice öğrendikten sonra arabanızla gidebileceğiniz kasaba, katedral civarında çeşitli mağazaların yer aldığı iki küçük meydan ve birkaç caddeden oluşur. Kasabada  özellikle katedral civarında çok sayıda  tarihi bina bulunur.

Montreal’in en büyük özelliği, kasabanın merkezinde yer alan, Arap Norman Bizans Sanatı’nın  Dünya çapında önemli eserlerinden biri olan, “Montreale Katedrali’dir”.Yapımına 1172 yılında başlanan, 10 yıl süren bu muhteşem katedrali tanıyabilmenin en iyi yolu onu farklı cephelerden incelemektir. Dışı gibi içi de muhteşem olan katedralin hemen her yeri inanılmaz güzellikte mozaiklerle süslüdür. Özellikle eski ve yeni ahitte yer alan bazı bölümlerin anlatıldığı, altın işlemeli, büyük renkli mozaikler  muhteşem bir görüntüye sahiptir.  Katedralin  dini  ve Norman simgeleriyle süslü bronz ana kapısı  son derece güzeldir. Katedralin  228 ikiz mermer  kolondan oluşan Revaklı Avlusu da inanılmaz güzel bir görüntüye sahiptir.

Katedralin bronz kapısı’nın bulunduğu meydandaki binaların yanındaki aralıktan gir-diğinizde bu defa karşınıza muhteşem görüntüye sahip bir teras çıkar. Bu terastan Palermo’nun, Akdeniz’in ve “Conco d’Oro’nun”  tüm güzelliğini doyasıya seyredebilirsiniz.

CEFALU

Cefalu, Palermo Messina yolu üzerinde deniz kenarında yer alan şirin bir ortaçağ kasabasıdır.  Kasabaya otobüs, tren veya arabanızla Palermo’dan yaklaşık 40 dakika süren bir yolculukla  ulaşabilirsiniz.

Dik bir dağ olan “La Rocca Tepesi’nin” eteklerinde yer alan, çok güzel  bir sahile sahip olan bu kasabanın en önemli caddesi “Corso Ruggero Caddesi’dir (Via Corso Ruggero)”. Cadde; küçük bir meydan olan “Garibaldi Meydanı’ndan,. Crispi Meydanı’na kadar uzanır. Trafiğe kapalı olan bu dar uzun caddenin her iki tarafı mağazaya dönüştürülmüş eski küçük evler ve kiliselerle süslüdür. Caddenin en güzel köşesi, caddenin üzerinde  yer alan “Duomu  Meydanı’dır (Piazza Duomu)”. Meydanda, Cefalu Katedrali ile farklı tarzlarda inşa edilmiş biri halen belediye binası olarak kullanılan çok sayıda saray, tarihi bina ve cafe bulunur.  Meydanın en büyük ve en görkemli binası Sicilya’nın en güzel Norman katedrallerinden biri olan “Cefalu Katedrali’dir”. XII. yüzyılda yapılmış olan Katedralin içi Arap ve Bizans’lı ustaların eseri olan çok güzel mozaiklerle süslüdür. Palmiyelerle süslü bu küçük meydanda kısa bir mola vermek, bir taraftan Katedrali ve çevresini seyredip, diğer taraftan kahve içmek inanılmaz keyiflidir.

Corso Ruggero Caddesi’nin sonunda yer alan  meydan ise “Crispi Meydanı’dır (Piazza Crispi)”. Bu meydandan geçen, yukarıya ve aşağıya doğru uzanan, eski evlerin sıralandığı  caddeyi aşağıya doğru yürürseniz  bu defa karşınıza  kasabanın günümüze kadar ayakta kalabilen tek kale kapısı  “Porta Marina” ve “Liman” çıkar. Ayrıca bu caddenin ara sokaklarından sahile ve sahilde yer alan XVI ve XVII. yüzyıldan kalma kale duvarı kalıntılarına kolaylıkla ulaşabilirsiniz.

Kasabanın görülmesi gereken ikinci tarihi caddesi, sahile uzanan caddenin köşesinden başlayan, Corso Ruggero Caddesi’ne paralel uzanan, “Vittorio Emanuele Caddesi’dir (Via Vittorio Emanuele)”. Bu cadde önce liman boyunca dizilmiş eski evlerin arkasından  geçer. Daha sonra ikiye ayrılır. Bir tarafı  sahile, bir tarafı yukarıya doğru gider ve Garibaldi Medyanı’na ulaşır. Vittorio Emanuelle Caddesi üzerinde, birkaç basamak merdivenle inilen, ortaçağda yapılmış, halen kullanılabilir durumda olan, bir “Çamaşırhane”  bulunur.

Vittorio Emanuele Caddesi  ile Corso Ruggero Caddesi  eski evlerin sıralandığı dara-cık dik ara sokaklarla birbirine bağlanır. Bu ara sokaklardan Katedralin tam karşısında yer alan sokakta  XIX. yüzyılda “Mandralisca Kontu” tarafından kurulan “Mandralisca Müzesi” yer alır. Çok çeşitli koleksiyonların yer aldığı bu küçük müzede “Antonello da Messina” tarafından yapılan “Bilinmeyen Adam Portresi” görülmeye değer güzelliktedir. Ayrıca vaktiniz ve enerjiniz varsa  “La Rocca Tepesi’ne” tırmanarak eski şehri ve sahili tepeden  seyredebilir. Farklı yüzyıllardan kalma eski tarihi tapınak kalıntılarını ve tepede yer alan kale kalıntılarını görebilirsiniz. Ayrıca kıyıda yer alan küçük balık lokantalarında çok uygun fiyata balık  yiyebilirsiniz.   

MESSINA

Messina; Sicilya’nın, İtalya anakarasına en yakın, anakaraya uzaklığı yaklaşık 3 kilometre olan küçük bir liman şehridir  Messina ile anakaradaki “Calabria” arasında her gün düzenli feribot seferleri yapılmaktadır. Yaklaşık 40 yıldan beri tünel veya köprüyle bu iki kıyının birbirine bağlanması tartışılmaktadır. Ancak siyasi ve ekonomik nedenlerle henüz bir gelişme sağlanamamıştır.

Yunanlılar tarafından kurulan Messina, stratejik konumu nedeniyle her dönem Si-cilya’nın önemli şehirlerinden biri olmuştur. Messina; 1783 ve 1908 yıllarında  depremlerle yıkılmış,  II. Dünya Savaşı sırasında İtalya’nın en fazla bombalanan şehri olmuştur. Bu büyük felaketler sonrasında tamamen yıkılan şehir, yeniden inşa edilmiştir. Bu nedenle Sicilya’nın diğer şehirlerinden farklı olarak  Messina’da tarihi eserlerin  sayısı sınırlıdır.

“Peloritani Dağı’nın” eteklerinde yer alan şehir uzun bir sahil şeridine ve ekonomik, askeri ve turist açıdan önemli bir limana sahiptir. Şehrin en önemli caddelerinden biri, liman boyunca uzanan çok sayıda anıtsal binanın yer aldığı “Vittorio Emanuelle II Caddesi’dir ( Via Vittorio Emanuelle II).” Caddeden, limanın girişinde yer alan, şehre gelenleri selamlayan, büyük tarihi heykel  “Madonnina dei Porto “ görülür.

Bu caddenin arka tarafından, ona paralel olarak uzanan, şehrin ana damarı “Garibaldi Caddesi (Via Garibaldi)” geçer. Palmiyelerle süslü  Garibaldi Caddesi, “Unita d’Italia Meydanı’ndan” sonra “Della Liberta Caddesi’ne (Via Della Liberta)” bağlanır. Caddenin üzerinde veya civarında “Belediye Sarayı (Palazzo Municipale)”, “Messina Heykeli (Statua di Messina)”, “Tiyatro (Teatro Vittorio Emanuelle)”, büyük kilise “Chiesa S.Giovanni di Malta”, orijinal parçaları Bölge Müzesi’nde yer alan küçük çeşme “Fountana Nettuno”,  “Bölge Müzesi (Museo Regionale)” yer alır. Şehrin diğer önemli caddesi deniz tarafından şehrin tarihi mey-danı  “Duomo Meydanı’na (Piazza del Duomo)” uzanan, “Primo Settembre Caddesi’dir (Via Primo Settembre)”.

Messina’nın tarihi merkezi “Duomo Meydanı’dır” ( Piazza del Duomo)”. Meydanda “Messina Katedrali” yer alır. Katedral 1197 yılında yapılmış, 1908 Depremi ve 1943 Bombardımanı’nda yıkılınca daha sonra yeniden inşa edilmiştir. Katedral’in yanında XVI. yüzyılda  90 metre olarak yapılan, depremlerden zarar gördükten sonra  60 metre yüksekliğinde yeniden inşa edilen çok şık “Astrolojik Saat Kulesi” bulunur. Kulenin üzerinde 1933 yılında yapılmış dünyanın en büyük saati yer alır. Katedralin karşısında, XV. yüzyıldan kalan, depremlerden zarar gören daha sonra yenilenen, üzeri çeşitli heykellerle süslü, dört büyük nehri temsil eden heykellerin yer aldığı muhteşem güzellikteki çeşme “Fontana Orione” yer alır. Meydandan şehre tepeden bakan, özellikle gece çok güzel ışıklandırılan  kilise,  “Santuario Madonna di Montalto “görülür. 

Şehrin diğer tarihi meydanı “Catalani Meydanı’dır (Piazza dei Catalani).” Bu meydanda 1908 Depremi’nden sonra yenilenen,  XII. yüzyıl Norman kilisesi “Santissima Annunziata dei Catalani” bulunur. Kilisenin önünde yer alan “Heykel”  ise 1571 yılında Osmanlılara karşı kazanılan “Leponto Zaferi’ni” simgeler.

Üniversite binaları “Carducci Meydanı’nda (Piazza Carducci)” yer alır. Üniversite, 1548 yılında kurulmuş, 1679 yılında İspanyol’lar tarafından kapatılmış, 1927 yılında yeniden inşa edilmiştir.

Messina kısa sürede dolaşılabilecek bir şehirdir. Şehrin civarında ise farklı özelliklere sahip  “Ganzirri”, “Grooto”, “Milazzo”, “Tyndaris”, “Capo D’Orlondo” gibi küçük kasabalar yer alır.        

TAORMINA

Taormina, Sicilya’nın en güzel kasabalarından biridir. Kasaba, “Tauro Dağı’nın” kayalık terasları üzerine kurulmuş, Etna Dağı ve Ion Denizi’nin muhteşem görüntüsüne sahip, Ion Denizi’nden yaklaşık 200 metre yükseklikte,  son derece şık, sadece yedi bin kişinin yaşadığı ancak yaz, kış turistlerle dolu, çok iyi korunmuş masal gibi bir ortaçağ kasabasıdır. 

Eskiden küçük bir dağ köyü olan Taormina, halen Avrupa’nın en gözde tatil merkez-lerinden biridir. Buraya   tren, otobüs veya arabanızla kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Trenle gelmişseniz sahilde kalan tren istasyonundan tepedeki merkeze düzenli aralıklarla işleyen otobüslere binmeniz, arabanızla gelmişseniz sahilde “Mazzaro Kasabası’nda” arabanızı park ettikten sonra teleferiğe binmeniz veya merkeze giden dik yamaçta yer alan park yerinde arabanızı park ettikten sonra düzenli aralıklarla çalışan otobüslere binmeniz gerekir. Kasabayı sahile bağlayan yol dar, keskin virajlı ancak muhteşem bir manzaraya sahiptir.

Kasabanın merkezini üç kemerli ana cadde “Corso Umberto” oluşturur. Cadde, kuzeydeki “Messina Kapısı’ndan (Port Messina)”, güneydeki “Catania Kapısı’na (Port Catania)” kadar uzanır. Trafiğe kapalı bu dar uzun caddenin, her iki tarafı, çoğu XV. yüzyıl Gotik sanatının izlerini taşıyan  evler,  bu evlerin ilk  katlarında yer alan küçük mağazalar, restaurantlar ve pastanelerle doludur. Her biri büyük bir zevkle dekore edilmiş mağazaların çoğunda son derece kaliteli, lüks mallar satılır. Cadde üzerinde ayrıca çok sayıda küçük kilise bulunur. Şık, çiçeklerle, portakal başta olmak üzere çeşitli meyve ağaçlarıyla süslü villaların yer aldığı çok sayıda küçük dar ara sokak dik yokuşlarla veya merdivenlerle caddeye bağlanır.  Caddenin üzerinde yer alan yeşillikler içindeki küçük meydanlar,  turistlerin ve kasaba sakinlerinin, buluşma noktalarını oluşturur.

Caddenin kuzeyinde, “Messina Kapısı’nın (Port Messina)”  önünde yer alan  ilk meydan, “V. Emanuele Badia Meydanı’dır (Piazza V. Emanuele Badia)”. Bu meydanda yer alan kuleli “Corvaja Sarayı ( Palazzo Corvaja)”, XI. Yüzyılda, Arap döneminde yapılmış, XIV ve XV. yüzyıllarda genişletilmiştir. Bir dönem Sicilya Parlamentosu  olan halen turizm bürosu ve folklor müzesi olarak kullanılan bu saray Arap, Norman, Gotik, Katalan ve Chiaramontane Sanatının özelliklerini bir arada barındırır. Saray’ın yanında yer alan kilise “Santa Caterina D’Alessandria” eski mabet kalıntıları üzerine XVII ve XVIII. yüzyıllarda inşa edilmiştir. Kilisenin arka tarafında eski evlerin arasında II. yüzyılda yapılmış  “Odeon “bulunur.

Corjava Sarayı’nın karşısında yer alan üst sokaktan ilerlediğinizde bu defa karşınıza Sicilya’nın   ikinci  büyük  Grek- Roma  Tiyatrosu  olan  “Greco  Tiyatrosu (Teatro Greco)” çıkar. Tiyatro, Helenistik Çağ’da,  M.Ö III. yüzyılda yapılmaya başlanmış,  Roma İmparatorluğu döneminde tamamlanmış, gladyatör dövüşleri için kullanılmıştır. Yarım daire şeklindeki tiyatro halen bazı müzik ve tiyatro gösteriler için kullanılmaktadır. Tiyatro muhteşem bir manzaraya sahiptir. Özellikle tiyatronun en üst noktasına kadar çıkar, sahne tarafına bakarsanız, körfezin, yeşillikler içindeki dağ eteklerinin ve  Etna Dağı’nın inanılmaz güzel manzarasıyla karşılaşırsınız. Tiyatronun alt tarafındaki yamaçlarda ise, bin bir çeşit ağaç ve çiçeğin içinde, XIX. yüzyılda yapılmış yapıların yer aldığı muhteşem manzaralı büyük   park, “Villa Communale  Duca Colonna Di Cessaro” bulunur.

Kasabanın  diğer güzel manzaralı köşesi  Corso Umberto Caddesi üzerindeki  “IX. April Meydanı’dır (Piazza IX.April)”. “Wünderbar” gibi ünlü cafe ve barların yer aldığı bu meydanda   Helenistik dönemde yapılmış, XVII. yüzyılın ikinci yarısında yeniden inşa edilmiş, “Saat Kulesi Torre Dell’Orologio”  bulunur. Meydanda ayrıca caddeden merdivenle çıkılan XVII. yüzyılda yapılmış barok tarzı küçük kilise  “S. Giusseppe”, meydanın deniz tarafındaki terasının kenarında halen kütüphane olarak kullanılan XV. yüzyılın ikinci yarısında Gotik tarzda inşa edilmiş “Sant’ Agostina Kilisesi” yer alır. Meydandan tepeye çok dikkatle baktığınızda, beyaz bir haç ile onun arkasında yer alan Dini Yapı Topluluğu’nun  “Sanctuary of Madonna Della Rocca”  binalarını görebilirsiniz.

Corso Umberto Caddesi üzerindeki diğer meydan “Duomo Meydanı’dır (Piazza del Duomo)”. Ortaçağ ve Rönesans döneminin izlerini taşıyan bu meydandaki en önemli eser, XVI. yüzyılda yapılmış, daha sonra çeşitli ilavelerle zenginleştirilmiş “San Nicolo Katedrali’dir”. Meydanın ortasında ise 1635 yılında yapılmış mitolojik figürlerle süslü, en üstünde  kasabanın simgesi olan heykelin bulunduğu bir “Barok Çeşme “yer alır.

Duomo Meydanı ile şehrin diğer kapısı “Catania Kapısı (Porta Catania)”  yakınında, kasabadaki Norman sanatının en iyi örneklerinden biri olan “Duchi Di Santo Stefano Sarayı (Palazzo Dei Duchi Di Santo Stefano)” bulunur. Arap etkisinin belirgin şekilde hissedildiği bu saray bir İspanyol Dükü’nün konutu olarak XIII. yüzyılda yapılmış, günümüze kadar çok iyi korunmuştur.

Taormina’nın en güzel yapılarından bir diğeri, halen otel olarak kullanılan,  “San Domenico Manastırı’dır”. Muhteşem manzarası, revaklı avlusu, çok iyi düzenlenmiş bahçeleri, geniş şık iç alanlarıyla  Corso Umberto Caddesi’nin alt taraflarında kalan bu otele yürüyerek veya  kısa bir taksi yolculuğu ile gidebilirsiniz.

Kasabanın merkezi kadar çevresi de çok  güzeldir. Taormina çevresinde kimi daha tepelerde,  kimi deniz kenarında Catania Messina yolu üzerinde veya ona yakın uzaklıkta  kayalıklar üzerine kurulmuş veya kayalık, çakıl, kum plajlara sahip küçük köy ve kasabalar yer alır.

Kasabanın üst tarafında  Ion Denizi’nden yaklaşık 529 metre yükseklikte   ortaçağ kale kalıntılarının yer aldığı  küçük  köy  “Castelmola” bulunur. Deniz tarafında ise   “Capo Taormina”, teleferiğin kalktığı kasabanın plaj bölgesi “Mazzaro”, yeşillikler içinde  sahile kum bir patika ile bağlanmış küçük ada “Isola Bela”, güzel bir plaja sahip olan “Capo S. Andrea”, “Forza d’Agro”, “Capo S.Alessio”,  Sicilya’nın ilk  Grek Kolonisi olan, Grek kalıntıları ve plajları ile ünlü “Giardini Naxos” yer alır.

Taormina ve çevresini tanımanın ve bu güzellikleri yaşamanın en iyi yolu, bu güzel kasabada birkaç gün geçirmek, gece ve gündüzü ile burasını doyasıya yaşamaktır.         

CATANIA
           
Catania,  adanın ikinci büyük şehridir.  Etna Dağı ile deniz arasında yani “su ile ateş” arasında yer alır. Şehrin kaderi depremler ve Etna patlamalarıyla  şekillenmiş, dokuz  büyük doğal felaketle karşı karşıya kalmıştır. Bunlardan özellikle 1169, 1693 Depremleri ile 1669 Etna Patlaması şehre büyük zarar vermiştir. Şehirdeki bütün tarihi binalar deprem ve Etna patlamalarından etkilenmiş, tarihi eserlerin bir bölümü tümüyle yıkılmış, bir bölümü defalarca onarılarak ve yenilenerek günümüze gelebil-miştir.

Şehrin önemli tarihi yerleri birbirine yakın mesafededir. Bu nedenle yürüyerek rahat-lıkla  dolaşabilirsiniz. Yürümek istemeyenler için Duomo Meydanı’ndan (Piazza del Duomo)  kalkan turist araçları şehri panoramik olarak gezdirir. 

Şehrin tarihi merkezi, Etna, Victoria Emanuelle II ve Garibaldi Cadde’lerinin birleştiği “Duomo Meydanı’dır (Piazza del Duomo)”. Meydan barok tarzında yapılmış tarihi binalarla çevrilidir. Bunlardan eski bir saray olan “Municipio Sarayı  (Palazzo Del Municipio)” halen “Şehir Meclisi” olarak kullanılır.  Binanın girişinde,  şehrin koruyucusu “Sant’ Agata” için, 3-5 Şubat tarihleri arasında yapılan festival sırasında kullanılan tarihi arabalar sergilenir. Sarayın karşısında Rustik sütunlarla süslü “Chierici Sarayı (Palazzo dei Chierici)” yer alır. Katedral yanındaki binaları  Chierici Sarayı ile bağlayan şık “Şehir Kapısı” “Porta Uzeda-Porta di Carlo V” olarak bilinir. 1696 yılında yapılmış olan kapı aynı zamanda Etna Caddesi’ni liman alanına bağlar. Ayrıca bu alanda pasaj içinde bir müze,”Museo Diocesanno” bulunur.
“Katedral (Cathedrale Basilica-Duomo)” meydanın en görkemli binasıdır. Katedral,  1073- 1093 yılları arasında, halen bir bölümü sergilenen, Roma termal hamam kalıntıları üzerine,  şehrin koruyucusu “Sant’ Agata” için yapılmıştır. Şehrin farklı yerlerinde “Sant’ Agata” için  yapılmış sekiz  kilise daha bulunur. Bunlardan “Badia di Sant’Agata”  katedralin hemen yakınında yer alır. Katedral, 1693 depreminde büyük zarar görmüş, defalarca yenilenmiş ve genişletilmiştir. Norman Barok tarzındaki katedralin içinde üç ünlü kişinin mezarını görebilirsiniz. Bunlardan biri Catania doğumlu ünlü müzisyen “Vincenzo Bellini’dir”.

Meydanın ortasında şehrin sembolü olan, 1736 yılında yapılmış, “Fontana dell ‘Elefante” bulunur. Bu ilginç eser pagan ve hıristiyan unsurları bir araya getirir. Heykellerle süslü bir kaidenin üzerinde bazalttan yapılmış bir fil, onun üzerinde 361 metre yüksekliğinde granitten yapılmış mısır obelisk, onun üzerinde de dallar arasında dünya ve haç bulunur.  Meydanda yer alan 1867 yılında yapılmış  “Çeşme  “Fontana dell’ Amenano”, yeraltından gelen “Amenano Nehri’nin” suları ile beslenir. Çeşmenin üzerinde yer alan heykeldeki genç, nehri simgeler. Çeşmenin arkasında ve ara sokaklarda her sabah Palermo’daki “Vucciria Pazarı” gibi renkli ve canlı bir pazar olan “Balık Pazarı (Perscheria)” kurulur.

Çeşme  aynı zamanda Victoria Emanuelle II Caddesi’ne paralel uzanan “Garibaldi Caddesi’nin (Via Garibaldi)” başlangıcını oluşturur. Bu caddenin sonunda anıtsal “Şehir Kapısı (Porta Ferdinandea-Garibaldi -Fortino) yer alır. Kapı, kireç taşı ve lav taşından 1768 yılında IV. Ferdinand’ın evliliği şerefine yapılmıştır.

Çeşmenin arka tarafında yer alan “Calogero Caddesi’ni (Via Calogero)” yürüdüğü-nüzde, bu defa karşınıza  “Federico di Svevia Meydanı’nda  (Piazza Federico di Svevia)” yer alan  “Ursino Kalesi  (Castella Ursino) çıkar.  Bu kale, 1239-1250 yılları arasında yapılmış, 1500’lü yılların ortalarında yeniden inşa edilmiştir.  Kalenin dört tarafında dört yuvarlak kule bulunur. Kalenin üst katında ise bir müze “Museo Civico”  yer alır. Bu müze,  farklı dönemlere ait değerli eserleri içeren üç özel koleksiyonu bir araya getirir.

Duomo Meydanı’nın önünden geçen “Victoria Emanuelle II Caddesi”  kiliseler ve barok saraylarla doludur.  Meydandaki fil heykelini arkanıza alarak sağa, deniz tarafına doğru yürürseniz, cadde üzerinde, 1770 yılında tamamlanmış barok tarzının önemli  bir örneği olan kiliseyi “Chiesa San Placido”  görebilirsiniz. Burada aşağıya doğru yöneldiğinizde  “Museo Biscari Caddesi” üzerinde dış cephesi muhteşem süslemelerle kaplı “Biscari Sarayı (Palazzo Biscari)” karşınıza çıkar. Saray Catania’nın en büyük özel sarayıdır. XVI yüzyılda şehir duvarları üzerine inşa edilmiş, daha sonra yapılan eklemelerle inşaatı yüz yıl sürmüştür. Saray halen sosyal ve kültürel aktiviteler için kullanılmaktadır.

Victoria Emanuelle II Caddesi’nin bu bölümünde yer alan diğer önemli eser, caddenin kuzeyinde kalan, “Leonardi Caddesi’den (Via Leonardi)” girdiğinizde “Bellini Meydanı (Piazza Bellini)” üzerinde yer alan, bu sokak dışında farklı sokaklardan da ulaşabileceğiniz, “Massimo V Bellini Tiyatrosu’dur  (Teatro Massimo V- Bellini)”. Ünlü müzisyen Vincenzo Bellini’nin adını taşıyan bu tiyatro 1890 yılında açılmıştır. Dışı gibi içi de çok güzel olan bu tiyatroyu görebilmek için öğle saatleri dışında tur almanız veya opera veya klasik müzik konseri izlemek için bir gecenizi buraya ayırmanız gerekir.

Meydandaki fil heykelini arkanıza alarak Victoria Emanuelle II Caddesi’nin sol ta-rafına doğru yürürseniz bu defa caddenin kenarında ortasında bir heykelin yer aldığı küçük bir meydan ile karşınıza çıkar. Bu meydan “San Francesco D’assisi’dir (Piazza San Francesco D’assisi)”. Meydanın köşesinde önü heykellerle süslü kilise  “Chiesa San Francesco e Immacolata”,bunun karşısındaki binada,  1930 yılında açılmış, Vincenza Bellini’nin eşyalarının sergilendiği “Bellini Müzesi (Museo Bellini) bulunur. Heykelin arkasındaki cadde, şehrin büyük depremden sonra yapılan önemli caddelerinden biri “Crociferi Caddesi’dir (Via Crociferi)”.  Etna Caddesi’ne paralel uzanan bu cadde diğer caddelere göre daha sessizdir.  Cadde üzerinde çok sayıda  barok saray ve kilise bulunur. Bunlar arasında “Terme Dele Rotando”, “Chiese San Benedetto”, “Chiese San Giuliano”, “Chiese San Francesco Bargia” sayılabilir. Cadde, bazısı merdivenli ara sokaklarla   Etna Caddesi’ne bağlanır. Crociferi Cad-desi’nden aynı zamanda “Gesuiti Caddesi” başta olmak üzere diğer ara sokaklarla Etna Caddesi’ne paralel uzanan diğer bir caddeye ve bu cadde üzerinde bulunan  “Dante Meydanı’na (Piazza Dante)” ulaşabilirsiniz.  Bu meydanda ise  “Chiese San Nicolo,  Monastera dei Benedettini” gibi önemli dini yapılar yer alır.

Victoria Emanuelle II Caddesi’nin  San Francesco D’asisi Meydanı’ndan  sonraki bölümünde  “Grek Tiyatrosu’nu” görebilirsiniz. . Cadde üzerinden, cam bir kapı ile girilen bu tiyatro, Grek Tiyatrosu üzerine Romalılar tarafından yeniden inşa edilmiştir. Zamanla tahrip olan  tiyatronun bazı parçaları katedralin yapımında kullanılmıştır. Tiyatro’nun yanında bir de  “Odeon” yer alır. Koruma altına alınmış, restore edilen bu güzel eserin tüm çevresi eski, bakımsız evlerle dolu ve çok kötü bir görüntüye sahiptir.

Şehrin en uzun, en canlı caddesi,  Duomo Meydanı’ndan başlayan, kuzeyde “Gioeni Parkı’na (Parco Gioeni)” kadar uzanan, açık havada Etna Dağı’nın görüldüğü “Etna Caddesi’dir”. Caddenin her iki tarafı tarihi bina ve saraylarla doludur. Caddeye bağlanan ara sokaklar da  tarihi binalarla süslüdür.  Şehrin aynı zamanda alışveriş caddesi olan caddedeki tarihi binaların ilk katlarında ve ara sokaklarda yüzlerce mağaza ve pastane bulunur. Caddenin,  Duomu Meydanı’ndan “XX Settemble Caddesi (Via XX Settemble)”  ile kesiştiği yere kadar olan bölümünde yer alan mağaza ve pastaneler, kalan bölümünde yer alanlardan daha şık ve pahallıdır. Bir bölümü trafiğe kapalı olan hafif eğimli caddenin üzerinde çok sayıda küçük meydan bulunur.

Bu meydanlardan  biri Duomu Meydanı’nın hemen yakınında yer alan “Universita Meydanı’dır (Piazza Universita). Meydanda, “Palazzo dell’ Universita’, Palazzo Sangiuliano” gibi şık binaları görebilirsiniz  Ayrıca bu meydanın yakınında, şehirdeki önemli barok kiliselerden biri olan “Collegiata Kilisesi (Chiese Collegiata)”  ile “Gioleni D’ Angio’ Sarayı (Palazzo Gioleni D’Angio’)” bulunur.

Cadde üzerinde yer alan diğer meydan “Stesicoro Meydanı’dır (Piazza Stesicoro)”. Meydanda, “Roma Tiyatrosu (Anfiteatro Romano)” Kalıntıları’nın bir bölümünü, “San Biagio Kilisesi” ve “Vincenza Bellini  Heykeli’ni görebilirsiniz.     

Caddeden, büyük bir park olan “Bellini Parkı’na (Villa Bellini)” girebilirsiniz.  Önceden soylu bir aileye ait olan bu güzel park 1860 yılında Şehir Konseyi tarafından aileden satın alınarak halka açılmıştır. İki küçük meydanı olan park yüzlerce yıllık ağaçlar, çiçek bahçeleri, şehrin ünlü kişilerinin büstleri, çeşitli yürüyüş alanları ve yapılarla süslüdür. 

Catania oldukça uzun bir sahil şeridine sahiptir. Şehrin Syracuse tarafındaki güney sahili “La Plaja” olarak bilinir. Kumlu olan bu sahilde çok sayıda plaj yer alır. Taormina tarafındaki kuzey sahili ise “La Scogliera”  olarak adlandırılır. Burada Etna Dağı’nda akan lavlar üzerine kurulmuş oteller, villalar yer alır. Bu sahildeki plajlar kayalık ve taşlıktır.

Catania çevresini ve Etna Dağı’nı da görmek isterseniz otelinizden veya turizm ofisin-den  bilgi alabilirsiniz. Bazı seyahat acentalarının düzenlediği tur programları  ile  seramik kasabası “Caltagirone”, “Vizzini” ve diğerlerine gidebilir.  “Acitrezza” sahil kasabasını görebilirsiniz. Ayrıca Etna’nın dağ köylerine  veya “Etna ve Doğal Park” turuna katılabilirsiniz.

Catania ve Sicilya denince akla “Etna Dağı” gelir. Avrupa’nın en büyük aktif yanardağı olan Etna bu bölge için hem felaket, hem de verimli lav topraklarıyla  zenginlik kaynağıdır.  Catania şehrinden, Etna Dağı’na çıkan yol çok güzel bir manzaraya sahiptir. Yolun bir bölümü çok güzel evlerin yer aldığı küçük kasabalarla doludur. Bu güzel kasabalardan Etna Dağı’na çıktıkça  insanların dağa bu kadar yakın  nasıl oturduklarına  şaşırırsınız.

Etna Dağı’nın ancak 1800 metreye kadar olan bölümüne normal araçlarla çıkabi-lirsiniz. Dağın daha üstlerine çıkabilmeniz için finüküler ve arazi araçları kullanmanız, Etna Dağı’nı  gezebilmek için   en az bir gün ayırmanız, rehberli bir tur almanız ve   hava koşullarının uygun olmasını  beklemeniz gerekir.

Dağın normal araçlarla çıkılabilen bölümünde bol bol dağdan akan sönmüş lavlara rastlarsınız.  Bu simsiyah lavları seyrederken, lavlar arasından fışkıran bitkilere  şaşkınlıkla  bakarsınız.      

SYRACUSE

Syracuse küçük bir sahil şehridir. M.Ö.VIII.yüzyılda  Grek kavimleri tarafından  kurulmuş,  Sicilya’nın başkenti olmuş,  adanın bütün dönemlerine şahitlik etmiştir. Bu nedenle şehrin her yerinde  çok sayıda tarihi esere rastlayabilirsiniz.

Şehrin arkeolojik bölgeleri “Acradina” ve “Neapolis’dir”. Günümüzde modern bir görünüme sahip olan Arcadina bölgesinde,  “Syracuse Formu”, “Roma Gymnasium’u” ve “Bizans Hamam Kalıntıları” bulunur. Bu bölgedeki tarihi eserlerin çoğu apartmanların altında kalmıştır. Kazılarda bulunan  18.000 parça eser, üç bölüm halinde  “Arkeoloji Müzesi’nde  (Museo Archeologico Regionale Paolo Orsi)” sergilenir.. Müze, “Landolina Parkı’nda (Villa Landolina)” yer alır. Parkta ayrıca Napolyon’a karşı yapılan savaşta ölen İngilizlere ait  “İngiliz Mezarlığı” ile   “August Von Platen” adını taşıyan “Alman Şairinin Mezarı” bulunur.

Parkın yakınında da M.Ö.360-315 tarihleri arasında inşa edilmiş önemli bir arkeolojik alan yer alır. Bu alanda,  Bazilika ile, Roma döneminde ilk Hıristiyanların gömüldüğü, yeraltında galerilerle birbirine bağlanmış, yüzlerce odadan oluşan Mezar Alanı,   “San Giovanni Evangelista Katakomb’ları (Catacombe San  Giovanni Evangelista)” bulunur. Landolina Parkı’nın karşı tarafında ise  şehrin hemen her yerinden görülen, devasa büyüklükteki kilise “Santuario Madonna delle Lacrime”  yer alır. Koni şeklinde ilginç bir tasarıma sahip olan bu kilise, 1953 yılında “Meryem Ana Heykeli’nin” gözünden aktığı söylenen yaşların anısına, 1966-1994 yılları arasında inşa edilmiştir.

Şehrin “Neapolis Bölgesi” de önemli tarihi eserlerle doludur. 1955 yılında tarihi eserleri bir sit alanı içine almak amacıyla “Neapolis Arkeolojik Parkı (Parco Archeologica della Neapolis)” oluşturulmuştur. Parka, hafif eğilimli bir cadde olan,  “Paradiso Caddesi’nden  (Viale Paradiso)” ulaşabilirsiniz. Parka girince bilet gişesinden sonra, biri aşağıya, diğeri yukarıya doğru giden, iki yolla karşılaşırsınız. Aşağıya giden yol sizi cadde boyunca yürürken gördüğünüz çeşitli ağaç ve bitkilerin  yer aldığı, taş ocaklarının bulunduğu  “Latomie del Paradiso”  bölgesine götürür. Bu bölgedeki taş ocaklarından çıkarılan taşlar yüzyıllar boyunca şehirdeki tarihi eserlerin yapımında kullanılmıştır. Ayrıca bölgedeki karanlık, nemli mağaralar bazı dönemlerde hapishane işlevi görmüştür. Bu mağaralardan en ilgi çekici olanı, “Dionysius Kulağı (Orecchio di Dionisio)” olarak bilinen mağaradır. Mağaranın girişi 65 metre uzunluğunda 23 metre yüksekliğinde büyük bir kulak şeklindedir. Rivayete göre, “Dionysius”, mağaranın muhteşem akustiği sayesinde mahkumların tüm konuşmalarını duymuş, ona göre hareket etmiştir. Bu mağaranın dışında   bölgede tarihi açıdan daha az önem taşıyan “Grotta dei Cordari”, “Lantomia dell’ Intag-liatella”, “Latomia Santa Venera “ mağaraları bulunur.     

Tekrar gişenin olduğu yere gelip, bu defa yukarıya doğru giden yola saparsanız, karşınıza Grek tiyatro sanatının en önemli örneklerinden biri olan “Teatro Greco” çıkar. M.Ö. V yüzyılda yapılan, klasik eserlerin sahnelendiği bu muhteşem tiyatro, Romalılar zamanında gladyatör dövüşleri için kullanılmıştır. Tiyatro’da yaz akşamları  klasik tiyatro eserleri sahnelenmektedir.Tiyatronun üst tarafındaki terasta ise mağara  içinde küçük bir “şelale” ve onun sularının toplandığı bir “havuz”  bulunur.  Terasın diğer tarafında bir “mezar alanı” yer alır. Tiyatro’nun  bu bölümünden, arkeolojik parkın, denizin, Santuario Madonna delle Lacrime Kilisesi’nin  ilginç kubbesi görülür.

Parktan çıktıktan sonra, geldiğiniz caddeden geri dönerken, elinizdeki bileti kulla-narak, bu defa cadde ile bölünen parkın, diğer tarafında bulunan “Roma Tiyatrosu    (Anfiteatro Romano)” kalıntılarına girebilirsiniz. Taş işçiliğinin önemli eserlerinden biri olan bu tiyatro Romalılar tarafından yapılmış, gladyatör dövüşleri için kullanılmıştır. Tiyatronun yan tarafında ise aynı anda 400-450 boğanın kurban edilebildiği “Büyük Altar’ın( Hieron II’) Kalıntıları” yer alır.

Neapolis Arkeolojik Parkı’nın kuzeyinde kalan bölge “Necropolis Grotticelle” olarak bilinir. Bu bölgede “Archimede Mezarı’nın Kalıntıları”  bulunur. Ancak bu mezarın ünlü bilim adamına ait olmadığı, bu bölgenin onun ölümünden II yüzyıl sonra Ro-malı’lar tarafından inşa edildiği söylenmektedir.  Archimede, Syracuse’da doğmuş, burada yaşamış, suyun kaldırma kuvvetini bulan büyük bir bilim adamıdır. Roma kuşatması sırasında yaptığı mekanik düzeneklerle  Romalıları güç durumda bırakmış, rivayete göre büyük aynalar kullanarak Roma Donanması’nı yakmıştır. Ancak Arcimede M.Ö. 212 yılında şehrin Romalılar tarafından alınması sırasında bir asker tarafından öldürülmüştür. Bilim adamının anısına şehrin çeşitli yerlerine onun adı verilmiş,  adı yaşatılmaya çalışılmıştır.  

Syracuse’nin  en güzel bölgesi  “Ortygia Adası’dır”. Ada sahip olduğu çok sayıda tarihi eserle adeta bir açık hava müzesi görünümündedir. Ortygia Adası, şehrin iki limanını “Piccolo Limanı (Porto Piccolo)” ile Grande Limanı’nı (Porto Grande)” birbirinden ayırır. Bu iki liman bir kanalla birbirine bağlanır.

Ortygia Adası anakaraya köprülerle bağlanır. Bu köprülerden geçince karşınıza çıkan ilk meydan “Pancali Meydanı’dır (Piazza Pancali)”. Meydan kayıklar, kuşlar, köprüler ve tarihi binalarla hoş bir görüntüye sahiptir. Meydandan sonra karşınıza çıkan ilk tarihi eser “Apollo Tapınağı (Tempio di Apollo) Kalıntıları’dır”. Tapınak M.Ö. VI. yüzyılda yapılmış, Avrupa’nın en eski Dorik Tapınağı’dır. Zaman içinde değişim geçirmiş, şehrin tarihine bağlı olarak bazilika, cami, kilise, askeri depo olarak kullanılmıştır. Tapınağa yakın, “XX Settembre Caddesi’nde de (Via XX Settembre)”, M.Ö. V yüzyılda yapılmış bazı eserlerin  kalıntıları bulunur.

Tapınağın önünden düz yukarıya doğru “Corso Matteotti Caddesi’ni” yürürseniz “Archimede Meydanı’na (Piazza Archimede) ulaşabilirsiniz. Bu meydan ve çevresi çok sayıda tarihi bina ile doludur. Bunlar arasında “Montalto Sarayı (Palazzo Montalto)”, “Lanza Sarayı (Palazzo Lanza)”, “Chiesa del Collegia dei Gesuiti” sayılabilir.  Meydanın ortasında ise “Tanrıça Diana Heykeli” başta olmak üzere çok güzel heykellerle süslü bir “Çeşme - “Fontana di Artemide”  yer alır.

Çeşmenin sağ tarafındaki dar sokaktan girip, biraz yürüdükten sonra, sol taraftaki sokağa dönerseniz, biraz sonra karşınıza muhteşem güzellikte “Duomo Meydanı (Piazza del Duomo)” çıkar. Adanın en yüksek noktasında yer alan bu meydan eski acropol alanı üzerine inşa edilmiştir. Elips şeklindeki Duomo Meydanı başta Katedral olmak üzere birbirinden güzel barok kilise ve saraylarla çevrilmiştir. Bunlar arasında şimdi “Şehir Meclisi” olarak kullanılan “Vermexio Sarayı (Palazzo Vermexio)”,   “Bosco Sarayı ( Palazzo Beneventano del Bosco)” yer alır. Ayrıca “Tempio di Minerva”, “Chiesa  Santa Lucia alla Badia” gibi kiliseler meydanın farklı köşelerini süsler.

Meydandaki en görkemli yapı “Katedral’dir”. Katedral;  M.Ö. IX yüzyılda yapılan “Siculi Tapınağı” ve M.Ö. V. yüzyılda yapılan “Athena Tapınağı” üzerine, 640 yılında Bizanslılar tarafından inşa edilmiştir. Arap döneminde  cami, Norman döneminde kilise olmuş, sonra yenilenmiş yapılan eklemelerle  günümüze kadar gelmiştir.

Bu güzel ve canlı meydanı doyasıya seyretmenin en iyi yolu buradaki cafe veya lo-kantalarda  kısa bir mola vermektir. Meydandan aşağıya doğru uzanan dar ara sokakların birine girdiğinizde, bu defa karşınıza “Grande Limanı’na (Porta Grande)” bakan çok hoş bir seyir terası çıkar.  Adanın ve anakaranın bir bölümünün görüldüğü bu terasın alt tarafında, denizin yanında, mitolojik öneme sahip bir tatlı su birikintisi bulunur. İçinde papirüsler olan, ördeklerin ve balıkların yüzdüğü bir tatlı süs birikintisi “Fonte Aretusa” olarak bilinir.

Syracuse ve civarında Mısır’a özgü bir bitki olarak bilinen papirüs yetiştirilir. Av-rupa’nın en büyük papirüs alanı Syracuse yakınındaki “Ciane Nehri” çevresidir. Şehre, bu bitki, “Mısır Firavunu Prolemy II”, tarafından gönderilmiş ve kağıt yapımında kullanılmıştır.  Halen şehirde bir “Papirüs Müzesi” de bulunmaktadır.

Orytgia Adası’nın en güzel köşelerinden biri olan “Seyir Terası”, aynı zamanda adanın en canlı bölümünü oluşturur. Terasın yanındaki sahil yolunun bir tarafı  adanın en uç noktasında  yer alan Maniace Kalesi’ne, diğer tarafı   adanın girişinde yer alan Pancali Meydanı’na ulaşır.

Seyir Terası’ndan sahil boyunca aşağıya doğru yürürseniz,  adanın geçmişte ticaret merkezi olan bölümüne ulaşabilirsiniz. Burada İspanyol duvarlarının en iyi korunmuş parçası olan,  XV. yüzyıl yapımı “Gotik   Kapı (Porta Marina)” yer alır. Bu bölgede kendisiyle aynı adı taşıyan sokağın üzerinde, güzel  bir Gotik kilise olan  “Chiesa dei Miracoli” bulunur. Yolu yürümeye davam ederseniz  Pancali Meydanı’na ulaşabilirsiniz.  

Şehir terasından, sahil boyunca yukarıya doğru “Lungamero Alfeo Caddesi’ni” yürürseniz, çeşitli dükkan ve cafelerin yer aldığı eski küçük evlerin önünden geçerek, Maniace Kalesi’ne gidebilirsiniz.

Arzu ederseniz Lungamero Alfeo Caddesi’nin arka tarafındaki eni bir metreyi geçmeyen  dar ara sokak ve caddeleri  dolaşabilirsiniz. Bu sokaklarda da çok sayıda tarihi kilise ve bir Bölge Müzesi bulunur. “Belloma Sarayı’nda” yer alan Bölge Müzesi’nde Arap dönemine ait seramikler, Ortaçağ ve Rönesans Dönemi’ne ait heykel ve resimler sergilenir. Bunlar arasında “Antonello da Messina” tarafından yapılan  ‘Annunciation’ görülmeye değer güzelliktedir.

Adanın en uç noktasında yer alan Maniace Kalesi ise 1239 yılında yapılmış, daha sonra değiştirilmiş ve yenilenmiştir. Kale, Tanrıça Hera için yapılan tapınağın, bunun üzerine  yapılan özel bir konutun, daha sonra Bizanslıların yaptığı duvarların üzerine inşa edilmiştir. 

Kalenin bulunduğu bölgedeki ara sokaklardan adanın diğer sahiline de çıkabilirsiniz. Adanın bu sahili ve sahile paralel uzanan caddeleri diğerleri gibi güzel görüntülere sahiptir. Özellikle “Vittoria Veneto Caddesi (Via Vittorio Veneto )” üzerinde bazı önemli yapılar yer alır. Bunlar arasında  “Candido Sarayı ( Palazzo Candido)” sayılabilir.  Sahilde uzanan caddelerden “Lungemare Elio Vittorini” ve “Lungemare del Levante”  boyunca yürüdüğünüzde bu defa “Piccolo Limanı’nı (Porto Piccolo)” görebilirsiniz. Sahilin sonundan iç tarafa doğru kısa bir yürüyüşle de  Pancali Meydanı’na ulaşırsınız.

Ortygia uygun fiyata balık yiyebileceğiniz çok sayıda lokantaya sahip  güzel bir adadır.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
*Bu yazı 2007 yılında Sicilya’ya yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler,   rehberimizin verdiği bilgiler ve aşağıda yer alan kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.

Bonechi, Art and History Palermo and Montreale, Italy, ISBN 88-476-0210-6.
Bonechi, Sicily: History and Masterpieces, (ed: Luciana Savelli),   Italy, 2005,  ISBN 88-7204-579-7.
Bonechi,  The Golden Book of Taormina, (ed: Giuliano Valdes), Italy, 2007, ISBN 978-88-8029-358-3.
Comune di Catania Assessoratoal Turismo, Catania, Guida Turistica.
Dk, Eyewıtness Travel Guides, Sicily, Dorling Kindersley Limited, Great Britain, 2007, ISBN 978 -1-4053-1973-7.
Kına Italia, Catania, Milan.
Messina, Sicilia Folklore.
Syracuse and the Surrounding Area Between Myth and History, Dıtta Italia Paolo.
http://tr.wikipedia.org/wiki/sicilya 
http://italyaonline.net/Italya/bolgeler/sicilia.htm
http://platturk.com/Turkiye/142079-sicilya-tarihi.html

 

 

SEYAHATLER

AVUSTURYA

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km²   yüzölçümüne sahiptir.  Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde  Almanya ve Çek Cumhuriyeti  ile komşudur.

daha fazlası
BOSNA HERSEK

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan,  güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

daha fazlası
SİNGAPUR

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde  Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

daha fazlası
FAS KRALLIĞI

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da  yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan  Cebelitarık Boğazı ile ayrılır.  Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14  km uzaklıktadır.  Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a,  Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.

daha fazlası

Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS

Design by MEHMET KEREM PALA

>