TUNUS
“AKDENİZ SAHİLLERİ VE KAIROUAN”
Tunus Cumhuriyeti; Kuzey Afrika'da, Akdeniz'e kıyısı olan 163.610 km² yüzölçümüne sahip küçük bir ülkedir. Ülkenin batısında Cezayir, doğusunda Libya ve Akdeniz, güneyinde Sahra çölü, kuzeyinde Akdeniz yer alır.
Tunus’da yaşama dair ilk izlere erken paleolitik dönemde rastlanır. “Kebili” yakınında bulunan ilkel taş aletler yaklaşık 200.000 yıl öncesine aittir. Bu bulgulardan ilk olarak Tunus topraklarında Aterian Uygarlığı’nın yaşadığı, onları yaklaşık 10.000 yıl önce Asya’nın batısından göç eden ve Güney Tunus’a yerleşen Capsian Uygarlığı’nın izlediği düşünülmektedir. M.Ö. 4500 yılına kadar var olan bu toplumun Berberilerin ataları olduğu tahmin edilmektedir. Berberiler hakkındaki bilgiler ise Fenikelilerin Tunus’a geldikleri tarihe kadar sınırlıdır. Berberi kelimesi Yunanlıların kendilerinden farklı gördükleri halk için kullandıkları “bizden olmayan” veya barbar anlamına gelen “Barbaroi” kelimesinden gelmektedir. Barbaroi daha sonra berberi haline dönüşmüştür.
Fenikeliler M.Ö. 1000 yılında Tunus topraklarına gelmiş, Sousse ve Bizerte sahilleri arasındaki bölgeye önce ticaret noktaları, M.Ö. 814 yılında da bu ticaret noktalarının merkezi olarak Kartaca-Carthage şehrini kurmuşlardır. Hızla gelişen Kartaca, “Kartaca (Pön-Punic) Uygarlığı’nın” merkezi olmuş, Doğu Akdeniz’den Atlantik Okyanusu’na kadar Kartaca yerleşimleri kurulmuştur. Bu dönemde yeni güçlenmeye başlayan Roma Cumhuriyeti’nin, Akdeniz’de Kartaca’ya rakip olmaya başlaması üzerine Kartacalılar ile Romalılar arasında M.Ö. 264 yılında “I. Pön Savaşı” başlamış, M.Ö.242 yılında sona eren bu savaşı, M.Ö.218-201 yılları arasında Hannibal’ın fillerle yaptığı yolculukla bilinen “II. Pön Savaşı”, M.Ö. 149-146 yılları arasında “III. Pön Savaşı” izlemiştir. Bu savaşın sonunda Kartaca şehri yağmalanmış, Kartaca toprakları Roma’nın Kuzey Afrika eyaletlerine bağlanmıştır. M.Ö. 44 yılında yeniden inşa edilen Kartaca şehri M.S. II. yüzyılda önemli Roma şehirlerinden biri haline gelmiştir. Tunus altı yüzyıl boyunca Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalmış, bu dönemde çok sayıda Roma şehri kurulmuş, Hıristiyanlık yayılmaya başlamıştır.
Roma İmparatorluğu’nun zayıflamaya başlaması üzerine 439-534 yılları arasında Kuzey Afrika, Vandalların egemenliğine girmiş, ancak 534 yılında Bizans İmparatorluğu onların egemenliğini sona erdirmiştir.
İslam dini altında birleşen Arap kuvvetleri 647-670 yılları arasında Bizans İmparatorluğu’nun sahip olduğu bölgelere yönelmiş, 670 yılında “Uqba Ibn Nafi” güney eyaletlerini ele geçirmiş, Kairouan şehrini kurmuştur. Ancak daha sonra Berberi isyanı ve iç karışıklıklar başlamıştır. 800-909 yılları arasındaki “Aglebi(Aghlabid) Hanedanlığı” döneminde ise Tunus altın çağını yaşamıştır. “Fatimi (Fatimid) Hanedanlığı’nın artan baskısı sonucunda 909 yılında Aglebi Hanedanlığı dönemi de sona ermiştir. 910-972 yılları arasında Fatimi Hanedanlığı ülkeyi ele geçirmiş, Mahdia şehri başkent olmuştur. 972-1152 yılları arasında “Zirid Hanedanlığı” tarafından yönetilen ülkenin, Jerba Adası, Gabés, Mahdia gibi bazı yerleşimleri 1148 yılında Normanlar’ın eline geçmiştir. 1159 yılında Fas Marakeş’ten Libya ve İspanya’ya kadar geniş bir alana yayılan “Muvahhidler (Almohadlar); Tunus’u ele geçirmiş, ülkeyi 1230 yılına kadar yönetmişlerdir. 1230-1574 yılları arasında “Hafsid Hanedanlığı’nın” egemenliği altına giren ülkenin yeni başkenti Tunus şehri olmuş, 1534-1581 yılları arasında İspanya’daki Granada şehrinin Arapların elinden çıkmasıyla birçok Müslüman ve Yahudi Tunus’a göç etmiştir. 1535 yılında Tunus ünlü bir korsan olan “Barbaros Hayretin’in” eline geçmiş, onun Osmanlı himayesine girmesinden sonra 1574 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. 1705 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalan Tunus bu dönemde zenginleşmiş, ancak merkezi denetimin zayıflaması üzerine Tunus’taki eyalet yönetiminde yeniçeri ağalarının etkisi artmış, 1705 yılında Tunus beylerbeyi olan Hüseyin Bey’in kurduğu “Hüseyni (Husaynid) Hanedanlığı 1881 yılına kadar ülkeyi yönetmiştir. 1881 yılında Fransa, göçebe kabilelerin Cezayir sınırını ihlal ettiği gerekçesiyle ülkeye asker göndermiş, daha sonra imzalanan “Bardo Anlaşması” ile ülkeyi sömürgesi altına almıştır.
1890’lı yıllarda “Genç Tunuslular” adıyla bir grup aydının başlattığı ılımlı muhalefet hareketi, 1911-1912 yılları arasında Fransız sömürge yönetiminin baskısıyla yeraltına inmiş, I.Dünya Savaşı’ndan sonra milliyetçi akımların yeniden canlanmasıyla, hareket, 1920 yılında “Düstur Partisi’ni” kurarak kitle örgütlenmeye yönelmiştir. Ancak kurulan partinin liderinin tutuklanması ve parti üzerinde baskıların yoğunlaşması üzerine 1934 yılında Düstur Partisi’nden kopan üyeler ve Habib Bourguiba tarafından “Yeni Düstur Partisi” kurulmuştur. Parti Fransa’ya karşı bağımsızlık mücadelesi başlatmıştır.
II. Dünya Savaşı sırasında stratejik konumu nedeniyle ülke büyük zarar görmüş, 1940 yılında İtalya; Bizerte ve Tunus’taki askeri hedefleri bombalamış, 1942 yılında Alman güçleri ülkeye girmiş, 1943 yılında müteffik güçler tarafından kurtarılan ülke ağır kayıplar vermiştir. Savaş sonrası Fransa denetimi devam etmiş ancak Arap dünyasındaki gelişmeler ve ülkedeki muhalefet nedeniyle Fransa ödün vermek zorunda kalmıştır. 1955 yılında “Bourguiba Hareketi” ile Fransa arasında Fransız yönetimine son veren bir anlaşma yapılmıştır. 20 Mart 1956 tarihinde de Tunus’un tam bağımsızlığını öngören bir anlaşma imzalanmış, 1957 yılında da beylik kaldırılarak cumhuriyet ilan edilmiştir. Geniş yetkilerle donatılmış “Habib Bourguiba” ilk devlet başkanı seçilmiş, 1959 yılında ilk anayasa hazırlanmıştır. 7 kasım 1987 tarihinde de “General Zeynel Ağabeydin Bin Ali” devlet başkanı olmuştur. General Zeynel Ağabeydin Bin Ali 1987 yılından 2011 yılındaki halk ayaklanmasına kadar görevini sürdürmüştür. Halk ayaklanması sonrasında ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Ülke 23 ekim 2011 tarihinde yapılan seçimle çok partili demokrasiye geçmiş ancak siyasi istikrar sağlanamamıştır.
Tunus idari bakımdan 23 ile bölünmüştür. Bunlar; “Ariana”, “Beja”, “Ben Arous”, “Bizerte”, “El Kef”, “Gabés”, “Gafsa”, “Jendouba”, “Kairouan”, “Kasserine”, “Kebili”, “Mahdia”, “Medenine”, “Monastir”, “Nabeul”, “Sfax” , “Sidi Bou Said”, “Siliana”, “Sousse”, “Tataouine”, “Tozeur”, “Tunus” ve “Zaghouan” olarak sıralanabilir.
2009 Temmuz verilerine göre Tunus’un toplam nüfusu 10.436.339 kişidir. Nüfusun %98’i Arap ve Müslümandır. Arapça konuşur. Müslüman nüfusun %1'ini oluşturan ülkenin güneyinde yaşayan Berberiler ise Berberice konuşur. Nüfusun %1’i genellikle Fransız ve İtalyan’lardan oluşan Avrupa’lı ve Hıristiyan’dır. Nüfusun kalan %1’i ise Yahudi ve diğerleridir. Nüfusun yaklaşık % 70'i kuzeyde yaşar. “Medjerda Vadisi”, Tunus Bölgesi ve kıyılar ülkenin en kalabalık bölgeleridir.
Ülkenin resmi dili Arapça’dır. Okullardaki yoğun Fransızca eğitimi nedeniyle halkın önemli bir bölümü iyi derecede Fransızca konuşmaktadır. İngilizce bilen kişi sayısı sınırlıdır.
Tunus coğrafi bakımından üç bölgeye ayrılır. Bunlar; “Kuzey Bölgesi”, “Sahil Bölgesi” ve “Güney bölgesidir”.
Kuzey Bölgesi, Atlas Dağları’nın Akdeniz kıyısı boyunca uzandığı iki dağ şeridinin bulunduğu bölgedir. Dağların arasında Medjerda Vadisi yer alır. Bölge 1000 metreyi aşan az sayıda yüksekliğe sahip olmasına karşılık dağlık olarak nitelendirilebilir.
Sahil Bölgesi; ülkenin Tunus şehri güneyindeki kıyı bölgesini içine alır. Bu bölge kuzey bölgesinden bir dağ ile ayrılır. Bölge yumuşak tepeleri, geniş ovaları ve plajlarıyla ünlüdür.
Güney Bölgesi; Gabés Körfezi’nin çevrelediği geniş “Cafara” ve “Nefta Ova’ları” ve Sahra Çölü’ne ulaşan düzlük arazilerden meydana gelir. Buraya step ve çöl bölgesi de denilmektedir. Rakımı 200 metrenin altındadır. Yaklaşık 1200 km uzunluğundaki Tunus kıyıları genelde düzdür. Gabés Körfezi’nde gelgit olayı oldukça önemlidir. İki metreyi bulan deniz yükselmesiyle Akdeniz'deki en yüksek gelgit olayı burada gerçekleşir. Ülkenin önemli nehirleri “Mecorda” ve “Miliare'dir”.
Tunus bir tarım ülkesidir. Ülke topraklarının %55'i tarıma elverişlidir. Ancak bu alanın % 35'i ekilebilir topraklardan oluşmaktadır. Kuzeyde 900.000 hektar meşe ve çam ormanları bulunur. Toplam nüfusun % 50 - 60'ı tarımda çalışmaktadır. Buğday, arpa, zeytin, narenciye, sebze ve hurma başlıca tarım ürünleridir. Zeytincilikte dünyadaki ilk 10 ülkeden biridir. Güneyde sıcağa dayanıklı bitkiler yetişir. Tunus'un önemli yeraltı zenginlikleri fosfat, demir, petrol, kurşun ve çinkodur. Ülkedeki fosfat yatakları, Afrika'nın en büyük rezervine sahiptir. Petrol rezervleri bakımından kıta ülkeleri arasında beşinci sırada, doğal gaz kaynakları bakımından ise dördüncü sırada yer alır. Son yıllarda balıkçılık önemli bir gelir kaynağı halini gelmiştir. Turizm, madencilik, yiyecek, konserve, tekstil, hafif sanayi malları ve suni gübre ana sanayi kollarıdır.
Tunus’ta ülkenin coğrafi yapısına bağlı olarak iklim çeşitlilik gösterir. Ülkenin kuzey ve orta bölgesinde Akdeniz iklimi hüküm sürer. Yaz aylarında sıcaklık 40 dereceye kadar çıkar. Güney bölgesinde ise çöl iklimi hakimdir. Çöl bölgesinde haziran eylül ayları arasında gündüz sıcaklık 50 derece civarındadır. Kış aylarında bu bölgede özellikle geceleri sıcaklık önemli ölçüde düşer. Ülkeyi gezmek, aynı zamanda denizden yararlanmak için en uygun zaman ilkbahar ve sonbahar aylarıdır. Yaz ayları çok sıcak olmaktadır. Ülkenin güney bölgesi için en uygun zaman eylül ile mayıs ayları arasıdır. Özellikle eylül, ekim veya mart bu bölgeyi gezmek için en uygun aylardır. Türkiye’den yaklaşık iki saat yirmi dakikalık bir uçuş mesafesinde olan Tunus’un özellikle güneyi kış aylarında sıcak yer arayanlar için iyi bir seçenektir.
Tunus’a THY ve Tunusair ile bireysel olarak veya seyahat acentalarının düzenledikleri tur programları ile seyahat edebilirsiniz. Türkiye’deki seyahat acentaları, ülkenin Akdeniz kıyılarını içeren, genelde 4 gün süren, kısa tur programı ile Sahra Çölü’nü de kapsayan, daha uzun süreli, tur programı düzenlemektedirler. Kısa süreli tur programlarında konaklama yeri olarak Hammamet veya Sousse belirlenmektedir. İkisi arasında tercih yapmak zorunda kalırsanız Sousse şehri, Hammamet’e göre daha fazla gezilecek yere sahip olduğu için onu seçmenizde yarar vardır. Seyahat öncesi ülke hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz İstanbul’da Beyoğlu’nda bulunan Tunus Konsolosluğu’ndan harita ve broşür alabilirsiniz.
Tunus Türk vatandaşlarından vize istemeyen ülkelerden biridir. Uçakta veya uçaktan inişte dolduracağınız formu pasaportunuzla birlikte görevliye vermeniz ülkeye girmeniz için yeterlidir. Doldurduğunuz bu formu seyahatiniz süresinde kaybetmemeye özen göstermeniz gerekir. Formu kaybettiğiniz taktirde sorun yaşamamak için dönüşte pasaport kontrolü öncesi havaalanında yeni bir form doldurmanız gerekir.
Tunus’a bireysel gittiyseniz ülkeyi gezmek için otelinize veya turizm bürosuna başvurarak turistler için hazırlanan günlük veya birkaç günlük tur programlarından yararlanabilir veya kendi tur programınız için yerel seyahat acentalarından yardım alabilirsiniz. Bunun dışında tren, otobüs veya köy ve kasabalar arasında çalışan dolmuşları, günlük veya belirli güzergahları görmek için .pazarlık yapmak koşuluyla taksileri kullanabilir. Diğer seçeneklere göre daha pahalı olan araba kiralama yöntemiyle ülkeyi dolaşabilirsiniz. Şehir içi ulaşımda ise kullanacağınız ulaşım aracı gittiğiniz şehre göre değişir.
Tunus güvenli bir ülkedir. Ancak dikkatli olmanızda yarar vardır. Kıyafet konusunda turistik alanlar dışındaki alanlarda özellikle kadınların dikkatli olmaları gerekir. Ülkede camilerin içine Müslüman dahi olsalar kadınların girmesine izin verilmemekte, cami avluları ve diğer dini mekanların ziyareti sırasında kadınların örtünmeleri istenmektedir. Bu nedenle kadınların yanlarında eşarp bulundurmalarında yarar vardır.
Tunus’ta yemek yiyebileceğiniz farklı yemek yeri seçenekleri söz konusudur. Ancak yemek yeri seçerken mide ve bağırsak sorunu ile karşılaşmamak için dikkatli olmanızda yarar vardır. Daha pahalı olsa da hijyen standartları yüksek turistik otel ve resturantlarda yemek yemeniz uygun olur. Ayrıca turistik bölgelerin dışında aç kalma riski ile karşılaşamamak için akşam yemeğini erken saatlerde yemeniz gerekir.
Tunus tarihi geçmişini yansıtan bir mutfağa sahiptir. Kuzu eti, koyun eti, balık, deniz ürünleri ve sebzeye dayanır. İtalyan etkisiyle farklı makarna çeşitleri tüketilir. Kakule, kişniş, kimyon, karabiber, toz kırmızı biber, tarçın, taze ve kuru nane yemeklerde bol miktarda kullanılır. Acılı, koyu kıvamlı çorbalar “Chorba”, “Lablabi;” içine sebze, deniz ürünleri, yumurta gibi farklı malzemeler konularak yağda kızartılan bir çeşit börek “Brik”; kırmızı biber ve soğanla yapılan, ekmekle veya yemeklerin yanında yenilen acı sos “Harissa”; kuzu etinden yapılan bir çeşit baharatlı sosis olan “Merguez”; kimyonla tatlandırılmış, ağır ateşte pişirilen tavuk, sığır veya kuzu etinden yapılmış yahni “Kamounia”, kuzu veya tavuk eti kullanılan, havuç, kabak, nohut gibi sebzelerin yanında ot ve baharatla tatlandırılmış irmikten yapılan “Kuskus”; hurma tatlısı “Makhroud”; badem veya fındıktan yapılan “Zrir Tunisienne”; fındık veya badem ve balla yapılan “Oudnin el Kadhi”; badem ve hurmadan yapılan değişik tatlı ve kurabiyeler tatmanız gereken Tunus Mutfağı’na özgü lezzetlerdir.
İçecek olarak yeşil çay ve taze nane ile yapılan içine şeker konularak ikram edilen kimi zaman içine cam fıstığı da eklenen “Nane Çayı”; Tunus birası “Celtia”; birbirinden lezzetli yerel şaraplar; hurma likörü “Thibarine”; sek incir brendisi “Boukha”; palmiye ağacının özsuyundan yapılan “Laghmi” tatmanız gereken içeceklerdir. Ayrıca yerel kahvede bir nargile ve Arap Kahvesi’ni deneyebilirsiniz. Su içerken mutlaka şişe suyu olmasına dikkat etmelisiniz.
Ülkenin para birimi Tunus Dinarı’dır. Euro, dolar ve kredi kartı turistik bölgeler, büyük mağazalar, restaurantlar dışında az sayıda yerde kabul edilmektedir. Döviz bozdurma sırasında ödeyeceğiniz komisyon her yerde hemen hemen aynı olduğundan turistik yerlerde döviz büroları ve bankalar dışında büyük otellerden de yararlanabilirsiniz. Döviz bozdururken döviz bürosundan madeni para olarak bol miktarda “bir dinar” talep etmenizde yarar vardır. Zira müzelerde fotoğraf çekebilmek, küçük hediyelik eşyalar alabilmek, bahşiş olarak verebilmek için sürekli “bir dinar”a gereksinim duyulmaktadır.
Tunus’ta alışveriş yapmak için en ilginç yer Medina’nın (etrafı surlarla çevrili şehir/eski şehir) içinde yer alan “souk” olarak bilinen geleneksel çarşılardır. Bu çarşılarda ülkeye özgü her türlü hediyelik eşyayı rahatlıkla bulabilirsiniz. Ancak alışveriş yaparken mutlaka sıkı pazarlık yapmanız ve size teklif edilen fiyatın çok altında bir fiyatı satıcıya teklif etmeniz, bu fiyata satıcının göstereceği tepkiye göre hareket etmeniz gerekir. Pazarlık yapmak istemezseniz bazı şehirlerde bulunan devletin işlettiği “ONAT” veya “SOCOPA” adı verilen mağazalardan alışveriş yapabilirsiniz. Ayrıca belli günlerde kurulan yerel pazarlarda da ilginç objeler bulabilirsiniz. Ülkede alışveriş saatleri yaz ve kış sezonuna, Ramazan Ayı’na ve mağazanın türüne göre değişir.
Tunus’tan hediyelik eşya olarak; Kairouan ve Jerid şehirlerinden, “Zarbia” adı verilen kırmızı, yeşil mavi, lacivert veya bordo renkli zemin üzerine çok renkli, desenli halıları veya “Alloucha” adı verilen krem, bej gibi renklerde doğal deve veya keçi yününden yapılmış kahverengi veya siyah motiflerle süslü halıları; “Mergoum” adı verilen sarı kahverengi zemin üzerine renkli geometrik desenlerin kullanıldığı, Berberi orjinli halıları ; “Babuş” adı verilen deri terlikleri, “Nabeul” ve “Guellala” seramik ve çömleklerini, “Balık” veya “Fatima’nın Eli” figürlerinin kullanıldığı altın ve gümüş takıları, Sidi Bou Said’den farklı büyükteki süslü “kuş kafesleri’ni”, çölde kumların altında yer altı sularıyla birleşen kalsiyum fosfatın yarattığı çiçeğe benzeyen “Çöl Gülü’nü”, mozaik veya zeytin ağacından yapılmış tahta objeleri, geleneksel Tunus kıyafetlerini, Tunus’un ünlü kapılarının minyatürlerini, her biri birbirinden hoş içime sahip, çok uygun fiyatlı yerel şarapları ve 100’ den fazla çeşidi olan hurmayı satın alabilirsiniz.
Tunus; scuba, yatçılık, golf, su ve binicilik sporlarından hoşlananlar için uygun bir ülkedir. Scuba için Tabarka, Cap Bon arası ile Port el Kantaoui ve Djerba idealdir. Tabarka, Hammamet, Jerba Adası ve Port el Kantaoui büyük golf sahalarına sahiptir. .
Ayrıca Tunus’ta yabancıların kumar oynamalarına izin verildiğinden Hammamet, Sousse, Jerba Adası ve Gammarth’da çok sayıda kumarhane faaliyet gösterir.
Tunus gezilecek yerler bakımından altı bölgeye ayrılabilir. Bunlar; Tunus ve çevresi ile Cap Bon Yarımadası; Kuzey Tunus; Sahel; Jerba Adası ve Medenine Bölgesi; Güney Tunus ve Orta Tunus’tur.
Ülkenin başkenti Tunus’tur. Tunus yakınında görülmesi gereken önemli yerler arasında Kartaca ve Sidi Bou Said yer alır.
Cap Bon Yarımadası; Akdeniz kıyısında, kuzeydeki Tunus Körfezi’ni güneydeki Hammamet Körfezi’nden ayıran bir çıkıntı şeklindedir. Kartaca döneminden beri ülkenin tarım bölgesidir. Her türlü sebze ve meyve yetiştirilir. Kaliteli şarapları ile tanınır. Yarımada limon, portakal ve yasemin ağaçları ile kaplıdır. Ülkenin en güzel plajları bu bölgede yer alır. Hasır örme, nakış ve seramikleri ile tanınan “Nabeul” Cap Bon Yarımadası’nın yönetim merkezidir. Taş işleme atölyelerinin bulunduğu “Dar Chaabane”; VI. yüzyıldan kalma kalesi, balıkçı limanı, balıkları ve Muscat Şarabı ile “Kelibia”; Antik şehri ve Nekropolü ile UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan “Kerkouane”; eğitilmiş şahinleri, şahin festivali ve taş ocakları ile tanınan “El Haouaria”; Endülüs dönemi köyleri “Menzel Bou Zelfa” ve “Kobra” bölgede seyahat acentalarının düzenledikleri “Cap Bon Turu” ile veya bireysel olarak gezebileceğiniz önemli yerlerdir.
Kuzey Tunus; son yıllarda değişmekle birlikte ülkenin en az ziyaret edilen bölgesidir. Uzun bir tarihi geçmişe sahip olan bu bölgede plajları, Medina’sı, eski limanı, güneyindeki UNESCO Dünya Doğa Mirası listesi’nde yer alan “Ichkeul Ulusal Parkı” ile kuzeyin Venediği olarak tanınan “Bizerte”; mercan kayalıkları, golf sahaları ve uzun kumsalları ile tanınan “Tabarka”; mozaiklerle süslü yer altı Roma villaları ve Roma şehir kalıntıları ile tanınan “Bulla Regia”; Coteaux D’Utique şaraplarının üretildiği bağları ile tanınan “Raf Raf” ve “Béja” henüz bu bölgeye tur programları düzenlenmediğinden bireysel olarak gezebileceğiniz başkent Tunus’a çok yakın mesafede bulunan şehir ve kasabalardır.
Tunus’un orta bölgesindeki kıyı ise “Sahel” olarak bilinir. Bölge; Hammamet ile Mahdia arasında uzanan plajları; “Port el Kantaoui”, “Hammamet Jasmine” gibi yat limanları; “Sousse”, “Monastir”, “Mahdia”, “Sfax” ve “Gabés” gibi kasaba ve şehirleri; UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan büyüklüğü ile Roma’daki Colosseum’dan sonra en büyük Colosseum’a sahip olan “El Jem” yerleşimi; Amerikalı yönetmen “George Lucas'ın” "Yıldız Savaşları" filminin birçok sahnesini çektiği, erozyon sonucu oluşmuş küçük tepelerin alt kısımlarına hava koşulları ve saldırılardan korunmak için kazınmış halen bir bölümü kullanılmayan, bazıları otel haline getirilmiş, 3000’e yakın yeraltı mağara evi ve aya benzeyen yüzeyi ile tanınan “Matmata” Berberi Köyü ve on ay boyunca açan mavi ve beyaz yaseminleri ile tanınır.
“Jerba Adası” ise Gabés Körfezi’nin güney ucunda yer alan, 538 km² büyüklüğünde, anakaradan 5 kilometre uzaklıkta küçük bir adadır. Düz bir alana kurulu, zeytin ve hurma ağaçlarıyla kaplı, yüzlerce caminin bulunduğu ada; iklimi nedeniyle her mevsim denize rahatlıkla girilebilen plajları ve golf sahaları ile tanınır. 2000 yıl önce adaya gelen az sayıda Yahudi’nin yaşadığı adada, başkent “Houmt Souk’a” yaklaşık sekiz kilometre uzaklıkta, 1920 yılında yapılan “El Ghriba Sinagogu” bulunur. Sinagog, sinagogun halen bulunduğu alana, M.Ö 600 yılında gökyüzünden kutsal bir taş düştüğüne inanıldığı için Yahudiler tarafından kutsal kabul edilmektedir. Kuzey Afrika’daki en önemli hac merkezlerinden biridir. Sinagog’da ceylan derisi üzerine yazılmış dünyanın en eski el yazması Tevratlarından biri bulunur. Adadan dünyanın çeşitli şehirlerine direkt uçak seferleri bulunur.
Bir berberi bölgesi olan “Medenine Bölgesi” ise Jerba Adası’nın 40 kilometre güneybatısında yer alır. Bölge; “Medenine Kasabası” ve civarındaki “Metameur”, “Toujane” gibi ilgi çekici köyleriyle tanınır.
Güney Tunus; Tunus’ta mutlaka görülmesi gereken bir bölgedir. Yıldız Savaşları filminde kullanılan “Ksar Haddada”; bölgedeki en iyi korunmuş ksar kabul edilen “Ksar Outled Soltane”; bir çöl kalesine sahip, termal sularla beslenen bir vaha olan, “İngiliz Hasta Filmi’nin” birçok sahnesinin çekildiği “Ksar Ghilane” bölgede yer alan, görülmesi gereken önemli ksour (ksar’ın çoğulu) olarak bilinir. “Ksar”, 3-4 katlı, üst katlara ortadaki avludan açık bir merdivenle ulaşılan, çatısı kubbe şeklinde, geçmişte Berberilerin tahıl ambarı olarak kullandıkları “Ghorfa” adı verilen odaların yan yan ve alt alta sıralanmasıyla oluşan, ortasında geniş bir avlunun bulunduğu, içine bir giriş kapısından girilen ve koruma amacıyla dış tarafı yüksek bir duvar görünümünde olan, Berberilerin sosyal yaşamlarında önemli bir yer tutan, bazıları 600 yıllık bir geçmişe sahip, günümüzde bir bölümü hediyelik eşya dükkanları, ev veya otel olarak kullanılan yaşam alanlarıdır.
Bu bölgede ayrıca 23-25 mart tarihleri arasındaki “Ksour Sahra Festivali” ile tanınan “Tataouine”; “Çölün Kapısı” olarak bilinen, renkli “Perşembe Pazarı” ve aralık ayının son haftasında düzenlenen “Sahra Festivali” ile tanınan Tunus’un en büyük palmiye ormanına sahip, vaha köyü “Douz”; 11 Afrika ülkesinin paylaştığı deve turu yapabileceğiniz Bedevi çadırlarında konaklayarak, sıcak kumda pişirilmiş ekmek yiyebileceğiniz Tunuslulara göre yüz kemikleri daha belirgin, daha esmer tenli, erkekleri mavi, kadınları ela gözlü ve daha uzun boylu olan, özgürlüklerine düşkün, geleneklerine bağlı Berberileri ve onların yaşamını yakından görebileceğiniz “Sahra Çölü’nün” bir bölümü; Afrika’nın iki büyük tuz gölü “Chott el- Jerid” ile “Chott El Gharsa”; Sahra Çölü’nün en büyük kum denizlerinden biri olan “Grand Erg Oriental”; ülkenin en güzel vahalarından biri olan, palmiye ve hurma ağaçlarıyla süslenmiş, cephelerinde çeşitli simetrik şekillerin bulunduğu toprak tuğladan yapılmış evleri, eski şehri, Sahra safarileri, özel “Dar Cheraït Müzesi” ile tanınan, faytonla keyifli bir gezi yapabileceğiniz “Tozeur”; Tozeur yakınında yer alan Sufizm’in merkezi vaha yerleşimi “Nefta”; Tunus’un en güzel dağ vahalarından “Chebika”, “Tamerza” ve “Tamerza Şelaleleri” yer alır.
Orta Tunus ise farklı bir coğrafik yapıya sahiptir. Dört ulusal parkın bulunduğu bu bölgede “Kairouan”; UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Roma kalıntılarının bulunduğu “Dougga” ayrıca “Sbeïtla”, “Thuburbo Majus” önemli seyahat noktalarıdır.
Aşağıda gezme olanağı bulduğum Tunus, Kartaca, Sidi Bou Said, Hammamet, Sousse, Monastir ve Kairouan hakkında kısa bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
TUNUS-TUNIS
Tunus, ülkenin başkenti ve en büyük şehridir. Tunus şehrinin geçmişi Kartaca’nın ilk dönemine kadar uzanır. M.Ö. 146 yılında tahrip edilen şehir Romalılar tarafından yeniden inşa edilmiştir. Şehir; VII. yüzyılda Arap İstilası’ndan sonra önem kazanmış, Aglebi Hanedanlığı’nın son yıllarında ve XIII. yüzyılda Hafsid Hanedanlığı döneminde başkent olmuş, Osmanlı döneminde de önemini korumuştur. Fransız sömürge döneminde şehir büyümüş, Medina sınırları dışında yeni bir yerleşim alanı kurulmuştur. Halen Tunus şehri uzun tarihi geçmişinin etkisiyle; doğu ile batının, eski ile modernin bir arada olduğu bir şehirdir.
Şehrin modern bölümü; Fransız sömürge dönemi ve sonrasında Medina Bölgesi dışında inşa edilen “Ville Nouvelle” olarak bilinen bölgedir. Bu bölgenin ve şehrin ana caddesi; geçmişte “Habib Bourguiba” olarak adlandırılan, daha sonra adı “7 Kasım Caddesi” olarak değiştirilen uzun, geniş caddedir. Tunus Gölü ile Medina arasında yer alan cadde; palmiyelerle, Fransız sömürge dönemi binaları ve yüksek binalarla süslüdür. Cadde üzerinde “7 Kasım 1987 Meydanı ( Place du 7 Novembre 1987) ile “Bağımsızlık Meydanı (Place de I’Indépendance)” yer alır. Bağımsızlık Meydanı bölümünde caddenin adı “Fransa Caddesi (Avenue France)” olarak değişir. 7 Kasım Meydanı “Saat Kulesi” ve “Havuzu” ile hemen dikkatinizi çeker. Caddenin Medina’ya yakın Bağımsızlık Meydanı’nda 1882 yapımı Bizans, Gotik ve Kuzey Afrika Mimarisi’nin karma bir örneği olan ikiz kuleli “St. Vincent Paul ve St. Olive Katedrali “ bulunur. Katedral’in karşı tarafında ise Fransız sömürge döneminde yapılan “Art Nouveau Tarzı’nın” klasik örneği “Belediye Tiyatrosu (Théâtre Municipal)” hemen dikkatinizi çeker. 7 Kasım Caddesi ile bu caddeye bağlanan tüm caddelerde yüzlerce Art Nouveau tarzı bina bulunur. 7 Kasım Caddesi; mağazalar, oteller, restaurantlar, bankalar, kaldırım cafeleri ile dolu,son derece kalabalık ve canlı bir caddedir. Caddedeki hareketliliğini izleyebilmenin en iyi yolu bir kaldırım cafesinde kısa bir mola vermektir.
Caddenin kara tarafındaki sonunda “Zafer Meydanı’nda (Place de la Victoire)” göreceğiniz 1848 yapımı büyük “Anıtsal Kapı (Bab el-Bahr)” ise sizi UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan “Tunus Medinası’na” götürür. Bu kapıdan geçtikten sonra karşınıza çıkan iki sokaktan sol taraftakine “Jemaa Zitouna Sokağı (Rue Jemaa Zitouna)” girdiğinizde bu sokak sizi “Zitouna Cami’nin (Büyük Cami)” merdivenlerine kadar ulaştırır. Medina’nın ana sokaklarından biri olan Jemaa Zitouna Sokağı her iki tarafı hediyelik eşya ve Tunus yiyecekleri satan dükkanları, küçük geleneksel erkek kahveleri ile son derece kalabalık, insanların ilerlemekte güçlük çektiği dar bir sokaktır. Medina’nın bu ana sokağının üzerinde yer alan kahvelerden birine oturmak, bir taraftan kahve veya nargile içerken, diğer taraftan sokağın hareketliliğini seyretmek oldukça keyiflidir.
Medina’nın merkezinde yer alan şehrin en büyük cami “Zitouna Cami”; 732 yılında burada bulunan “Athena Tapınağı’nın” üzerine kurulmuş, zaman içinde genişletilerek restore edilmiş, güzel bir camidir. Ancak bu güzel caminin içine turistlerin girmesine izin verilmemekte, dış duvarlarında Kartaca şehrinden getirilen taşların kullanıldığı caminin sadece avlusu görülebilmektedir. Geniş bir avluya sahip olan caminin XIX. yüzyılda yapılmış biri küçük, diğeri büyük dikdörtgen şeklinde iki bölümden oluşan minaresi, kubbesiyle İspanyol motifli ağaç kapısı görülmeye değer güzelliktedir.
Caminin çevresi ise halı, kumaş, parfüm, kuyum, giyim, hediyelik eşya satan küçük dükkanların yer aldığı, bazılarında fes gibi geleneksel malların üretildiği atölyelerin bulunduğu souklarla doludur.
Camiyi merkez olarak kabul ederek; cami’nin minaresinin bulunduğu tarafta yer alan halı ve giyim eşyalarının satıldığı sokaktan “Souk et Trouk” ilerlediğinizde karşınıza çıkan “Sidi Youssef Mosque” Medina’da en eski Osmanlı Tarzı minareye sahip camisidir. Bu caminin yan tarafında da önce eski bir bey sarayı, daha sonra Fransız sömürge idaresi merkezi olan halen başbakanlık binası olarak kullanılan “Dar el Bey” yer alır. Şehrin ana meydanı olan ve hükümet binalarının yer aldığı, havuz, palmiye ve çiçeklerle süslü “Hükümet Meydanı (Place du Gouvernement)” da buradadır. Souk et Trouk’ta bulunan halı dükkanı “Au Palais d’Orient” halıları ve cami manzaralı cafe ve restaurantı ile tanınır.
Büyük Cami’nin minaresinin karşısındaki sokağın “Rue Sidi Ben Arous” köşesinde yer alan “Hammuda Paşa Cami ve Türbesi (Hammouda Pahsa Mosque)” Osmanlı Tarzı sekizgen minaresi ve pembe mermer ön cephesiyle güzel bir camidir.
Büyük Cami’nin minaresinin yanından geçen sokaktan “Souk el Atarine”, Bab el-Bahr yönüne doğru parfüm kokuları içinde biraz yürüdüğünüzde zengin bir kitap koleksiyonuna sahip olan “Ulusal Kütüphane’ye” ulaşabilirsiniz.
Caminin merdivenlerinin bulunduğu taraftan biraz ilerlediğinizde ise üç medreseden oluşan büyük bir bina kompleksi karşınıza çıkar.
Cami çevresindeki bu tarihi eserlerin dışında Medina Bölgesi’nin dar sokaklarında kaybolduğunuzda karşınıza çok sayıda medrese, cami, türbe, eski beylerin sarayları ve süslü Tunus Kapıları çıkar.
Tunus şehrinde Medina dışında mutlaka görmeniz gereken yer “Bardo Müzesi’dir”. Bardo Müzesi; Tunus’un batı tarafında, XIX. yüzyılın ikinci yarısında Tunus beyinin ikametgahı olarak inşa edilen daha sonra müzeye dönüştürülen muhteşem bir sarayının içinde yer alır. Büyük ve küçük saray olarak iki bölümden oluşan sarayda doğu ve batı mimarisinin unsurları bir arada bulunur. Sarayın zarif sütunları, seramik ve çinilerle süslenmiş revaklı avluları, işlemeli tavanları Mağribi; yaldızlı kemerleri, mermer merdivenleri Avrupa özellikle İtalyan Mimarisi’nin özelliklerini taşır.
İçinde yer aldığı sarayın güzelliğiyle bütünleşen Bardo Müzesi halen Kuzey Afrika’nın en büyük arkeoloji, dünyanın en zengin Roma Mozaikleri Müzesi’dir. Müze; tarih öncesi, Kartaca, Roma, Hıristiyan, Arap- Müslüman dönemlerine ait eşsiz eserler ve “Mahdia Sualtı Buluntuları” ile Tunus tarihi hakkında ziyaretçilere görsel bir şölen sunar.
Müzede özellikle Roma Mozaikleri muhteşemdir. Sarayın tüm katlarında duvar veya zeminde sergilenen Tunus’un farklı yörelerinden getirilen mozaiklerde Roma günlük yaşantısından kesitlerin yanı sıra, mitolojik hikayeler de anlatılmaktadır. 4700 m² Roma Mozaği’nin sergilendiği müzede “Şair Virgilius ve İki Esin Perisinin Yer Aldığı Mozaik Pano”; “Deniz Tanrısı Neptün ve Dört Mevsim Mozaiği”; “Lord Julius Mozaiği” muhteşem mozaiklerden sadece birkaç tanesidir.
Tunus şehri civarında görmeniz gereken önemli yerler arasında Kartaca ve Sidi Bou Said yer alır. Ayrıca denize girmek isterseniz araba veya 7 Kasım Caddesi- sonunda “Deniz İstasyonu’ndan (Marine Station)” kalkan TGM treni ile gidebileceğiniz çok sayıda küçük köy ve kasaba bulunur. Bunlar arasında şehrin 15 kilometre kuzeydoğusunda yer alan “La Goulette” ile “Salambo”; şehrin 22 kilometre kuzeyinde yer alan “La Marsa”; şehrin 24 kilometre kuzeydoğusunda yer alan “Gammarth” sayılabilir. IX. yüzyılda Arapların Tunus şehrini denize bağlamak için açtıkları 10 kilometre uzunluğundaki kanal sonucu oluşan “Tunus Gölü” ise halen çeşitli kuş türlerinin yuvası olan turistik özellik taşımayan bir göldür.
KARTACA-CARTHAGE
Kartaca Tunus’a 17 kilometre uzaklıkta, başkanlık konutu başta olmak üzere lüks konutların bulunduğu, tarihi Kartaca şehri kalıntılarını görebileceğiniz bir yerleşimdir. Kartaca’ya seyahat acentalarının düzenlediği günlük turlarla veya 7 Kasım Caddesi sonunda “Deniz İstasyonu’ndan (Marine Station)” kalkan TGM treni ile gidebilirsiniz.
Kartaca; M.Ö. 814 yılında Fenikeliler tarafından kurulmuş, M.Ö. IV. Yüzyılda Akdeniz’in en önemli şehirlerinden biri olmuştur. Son Pön Savaşı’nda yıkılan şehir Roma döneminde yeniden zenginleşmiş, daha sonra Vandallar ve VI. yüzyılda Doğu Roma İmparatorluğu tarafından istila edilmiş, 695 yılında Arapların istilasının ardından harabeye dönüşmüştür.
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Kartaca şehrinin kalıntıları çok geniş bir alana yayılmıştır. Bu nedenle kalıntıların tümünü dolaşmak için trenden yararlanmak, tarihi eserlere yakın farklı istasyonlarda inerek, yürümek veya yazın Kartaca Hannibal İstasyonu’nun yakınından kalkan tarihi eserlere turistleri taşıyan faytonlardan yararlanmak gerekir.
Kartaca’da görülecek tarihi eserler arasında; “Tophet Kutsal Alanı”, “Pön Limanı”; “Brysa Tepesi”; “Antonine Hamamları”; “Odeon” ve “Roma Villaları Sit Alanı”; “Hadrien Tiyatrosu (Roma Tiyatrosu)”; “Gargilius Hamamları” sayılabilir.
Türkiye’den bir seyahat acentasının düzenlediği tur programı ile Tunus’a giderseniz bu tarihi yerlerden sadece birkaçını görebilirsiniz. Eserlerin tümünü görmek için kendiniz gezmelisiniz. Turların götürdüğü, sizin zamanınız sınırlı ise mutlaka görmeniz gereken ilk yer “Antonine Hamamları’dır (Antonine Baths)”. Hamamların bulunduğu sit alanının girişinde Kartacalı ailelerin tanrılara kurban ettikleri ilk çocuklarına ait az sayıda küçük taş mezar bulunur. Sit alanının deniz tarafında ise II. yüzyıldan kalma, çok geniş bir alana yayılan, dev hamamların kalıntıları yer alır. Hamamlardan günümüze sadece dev temel taşları kalmış olsa da kalanlar bile muhteşem bir görüntüye sahiptir. Ancak burada fotoğraf çekerken dikkat etmeniz gereken önemli nokta; sit alanının yakınında tepede yer alan başkanlık konutu yönünde fotoğraf çekmemenizdir. Tunus ile ilgili resimli turistik kitaplara ilgi duyuyorsanız hamamların bulunduğu sit alanından çıkışta bu tür kitapları bulabilirsiniz.
Hamamlar dışında Kartaca’da mutlaka görmeniz gereken diğer bir yer; Kartaca döneminde şehrin merkezi olan, tanrılara adanmış bir tapınak bulunan, Roma döneminde tapınağın yerine bir “Jüpiter Tapınağı” ve pazar yeri inşa edilen “Brysa Tepesi’dir (Brysa Hill)”.Tepede halen 1890 yılında yapılan “St. Louis Katedrali”, Kartaca’nın tüm dönemlerinden eserlerin yer aldığı, Fenike, Roma ve Yunan eserlerin sergilendiği “Kartaca Ulusal Müzesi” ve Fenike evlerinin bulunduğu kazı alanı bulunur.
Kartaca’da halen gösterilerde kullanılan “Hadrien Tiyatrosu” son derece kötü restore edilmiş olsa da ilginizi çekebilir. Tarihi eserler dışında kalan vaktinizi denize girerek değerlendirmek isterseniz Kartaca’da denize girilebilecek güzel plaj alanları bulunur.
SIDI BOU SAID
Sidi Bou Said Tunus’un 20 kilometre kuzeyinde yer alır. Yüksek kayalıklar üzerine kurulmuş Tunus Körfezi’ne bakan, muhteşem bir manzaraya sahip küçük bir köydür. XIII. yüzyılda halen türbesi ziyaret edilen “Sufi Şeyhi Sidi Bou Said” tarafından kurulmuş, uzun süre sufizmin merkezi olmuştur. Köy yaklaşık bir yüzyıl kadar önce Tunus’a yakınlığı ve güzel doğası nedeniyle bölge sakinlerinin, önce yerel daha sonra dünya çapında sanatçıların dikkatini çekmiş, halen “Arap ve Akdeniz Müziği Merkezi” olarak kullanılan ünlü bir Baronun “Rodolphe d’Erlanger” 1912 yılında yaptığı villa “Dar Ennejma Ezzahra” ile tanınmıştır.
“Sanatçı Köyü” olarak bilinen bu küçük sahil köyü; mavi desenli şık kapıları, ferforje mavi pencereleri, “Mashrabiya” adı verilen balkonları, sardunya ve begonvillerle süslü beyaz küp şeklindeki evleri, dar sokakları, marinası ve plajları ile çok sevimlidir (Tunus’ta geçmişten bu yana binalarda beyaz renk güneşten, kireç böcekten, mavi renk nazardan korunmak amacıyla kullanılmıştır).
Köye; Tunus ile La Marsa arasında çalışan TGM treni ile rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Köyün ana sokağı; köyün girişinde ortada bulunan havuzun önünden tepeye doğru tırmanan uzun dar taş sokaktır. Turistlerle dolu bu sokağın ve ona bağlanan çok sayıda taş sokağın üzerinde yamaçlar üzerine kurulmuş birbirinden şık kuş kafesli büyük beyaz evler, her türlü hediyelik eşyanın satıldığı küçük dükkanlar, sanat galerileri, küçük camiler bulunur. Bu şık evlerin içini merak ederseniz ana sokak üzerinde bulunan “Dar an Annabi” adı ile bilinen evin içini gezebilirsiniz. 55 odadan oluşan 300 yıllık bu evin bir bölümü sahipleri tarafından özel müze haline getirilerek ziyarete açılmıştır. Evin içi ile köyün bir bölümünü görebileceğiniz terası çok güzeldir. Türkiye’den geldiğinizi belirttiğiniz taktirde size evi gezerken kullanılmak üzere Türkçe bir broşür vereceklerdir.
Bu kalabalık ana sokağın en üst noktasına ulaştığınızda tam karşınıza çıkan mavi trabzanlı merdivenler sizi köyün en tanınmış cafesine “Cafë des Nattes” götürür. Cafe mavi tenteli, sarı kapılı, arkasından cami minaresi görünen beyaz, küçük sevimli bir binadır. Duvarlarında cafeyi ziyaret eden ünlü kişilerin resimlerini görebileceğiniz, geleneksel tarzda döşenmiş bu cafenin içinde ayakkabılarınızı çıkarıp, yüksek bir zemin üzerindeki sedirlere oturarak veya küçük terasında nane çayı veya koyu bir kahve içerek keyifli zaman geçirebilirsiniz. Kahvenin yanından devam eden şık evlerin, cami, türbe ve cafelerin bulunduğu taş sokak boyunca yürüdüğünüzde yol sizi bu defa farklı seviyedeki teraslar üzerine kurulmuş, Yunan Adaları’ndaki cafeleri andıran mavi beyaz renklerin hakim olduğu ikinci ünlü cafeye “Cafë Sidi Chaabaane” götürür. Fıstıklı nane çayı veya doğal meyve suyu eşliğinde bu cafede marinanın ve plajın muhteşem görüntüsünü doyasıya seyreder. Buradan ayrılmak istemezsiniz. Bu şirin köyü tanıyabilmenin en iyi yolu dar taş ara sokaklarına girmek, zamanınız ölçüsünde dolaşmaktır.
HAMMAMET
Cap Bon Bölgesi’nde yer alan Hammamet; Tunus’a 65 kilometre uzaklıkta, Tunus’un en iyi plajlarına sahip küçük bir kasabadır. II. yüzyılda Romalılar tarafından kurulmuş, küçük bir balıkçı köyü iken 1920’li yıllarda burada büyük bir villa yaptıran Romalı milyarder “George Sebastian” sayesinde tanınmıştır. Halen bu villa “Hammamet Uluslararası Kültür Merkezi” olarak kullanılmaktadır.
Kasaba develeri ile ünlü iki turistik plaj bölgesine sahiptir. İlki kasabanın kuzeyinde sahil boyunca kilometrelerce uzanan, farklı otel seçeneklerine sahip, küçük cafe ve kaldırım lokantalarının bulunduğu merkeze daha yakın eski bölge, diğeri merkezden 8-10 kilometre uzaklıkta, standartları daha yüksek, dört ve beş yıldızlı otellerin, Tunus’un en büyük marinasının bulunduğu, “Hammamet Jasmine” olarak bilinen yeni bölgedir. Tunus’a bir seyahat acentasının hazırladığı tur programı ile giderseniz konaklayacağınız otelin bulunacağı bölge genelde Hammamet Jasmine olacaktır. Hammamet Jasmine; geniş bir plaj alanına, bir oyun parkı, alışveriş yerleri, cafe, restaurant ve kumarhanelere sahip küçük bir tatil yöresidir. Buradan kasabanın merkezine; düzenli çalışan üstü tenteli, tren vagonlarına benzeyen vagonlara sahip, ucuz, küçük turistik araçlarla; pazarlık yapmak koşuluyla taksi veya külkedisinin arabasına benzeyen faytonlarla ulaşabilirsiniz.
Kasabanın merkezi az sayıda görülecek yere sahiptir. Kasabanın ana meydanı; “Habib Bourguiba Caddesi (Avenue Habib Bourguiba)” ile “Cumhuriyet Caddesi’nin (Avenue de la Republique)” birleştiği kavşağın bulunduğu alandadır. Bu küçük meydanla deniz kıyısı arasında yer alan yüksek duvarlarla çevrili, dar sokaklı küçük “Medina”, çeşitli hediyelik eşyalar alabileceğiniz dükkanlarla doludur. Medina’nın deniz tarafındaki, güney ucunda yer alan XV. yüzyıl yapımı “Kasbah”, üst terasından, size güzel bir körfez, plaj ve kasaba görüntüsü sunar. Medina’nın ara sokaklarında yer alan sadece dışını görebileceğiniz “Büyük Cami” 1236 yılında inşa edilmiştir. Kasbah’ın altındaki bölümde, deniz kenarında yer alan küçük cafe hoş dekorasyonu ile körfezi seyredebileceğiniz güzel bir yerdir. Kasabanın ana caddesi küçük resturantlar, cafeler ve dükkanlarla dolu Habib Bourguiba Caddesi’dir.
SOUSSE
Sousse “Sahel Bölgesi’nin” merkezi ve ülkenin 3. büyük şehridir. M.Ö. IX. yüzyılda Fenikeliler tarafından kurulmuş, Pön Savaşları boyunca Kartacalı’ların önemli şehirlerinden biri olmuştur. Roma, Vandal, Doğu Roma, Arap ve Bedeviler tarafından işgal edilen şehir, Fransız sömürge döneminde yeniden önem kazanmıştır.
Sousse; önemli yerlerini yürüyerek dolaşabileceğiniz eski ve yeni bölgeleri birbirine yakın mesafede güzel bir şehirdir. Şehrin işlek limanı, içini gezebileceğiniz “Korsan Gemileri” ile ilginç bir görüntüye sahiptir.
UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan “Sousse Medinası” şehrin merkezinde geniş bir alana yayılmıştır. Medina duvarlarının limana yakın küçük meydana “Place des Martyrs” bakan bölümü II. Dünya Savaşı sırasında bombalanmıştır. Buna karşılık batı ve güney bölümü iyi korunmuştur. Geçmişte sekiz kapısı olan Medina’ya halen farklı yönlerde yer alan dört ayrı kapıdan girebilirsiniz. Birbirine bağlanan iç içe geçmiş yüzlerce sokaklardan oluşan binlerce dükkan, lokanta, ev ve küçük otellerin yer aldığı Medina; sokak satıcıları, yerli halk ve turistlerle dolu sokakları ile son derece kalabalıktır. Medina’yı ve soukları keşfedebilmenin en iyi yolu Medina sokakları arasında dilediğiniz gibi dolaşmaktır. Çok sayıda tarihi eseri barındıran Medina’ya liman tarafındaki meydandan “Palace des Martyrs” girdiğinizde Medina’nın içine yönelen sokağın sol başında 1943 Bombardımanı anısına yapılan “Heykel””i görebilirsiniz. Sokağın sağ başında ise Medina’ya girmeden önce almayı düşündüğünüz hediyelik eşyaların fiyatları hakkında bilgi sahibi olabileceğiniz Tunus’a özgü hediyelik eşyaların satıldığı “Soula Alışveriş Merkezi (Soula Shopping Center)” yer alır. Sokak boyunca ilerlediğinizde sol tarafta kale şeklinde, minaresi olmayan büyük bir yapı görürsünüz. Bu yapı turistlerin sadece avlusuna girmesine izin verilen, IX. yüzyıldan kalma “Büyük Cami’dir”. Biraz ileride sağ tarafta ise Aghlabid döneminden kalma, Tunus’un en iyi korunmuş ribatlarından biri yer alır (askeri ve dini amaçlı ileri karakol) . “Sousse Ribat’ının” güneybatı köşesinde de 127 metre yüksekliğinde “Gözlemevi (Nador)” bulunur. Ribat’ın hemen yakınında batı tarafında ise Osmanlı döneminde inşa edilen “Zakkak Zaviyesi’nin( Zaonia Zakkak)” sekizgen minaresi dikkatinizi çeker. Ribatın yanından geçen Medina duvarların üzerinde Ribat’a oldukça uzak bir mesafede, ara sokaklardan yürüyerek ulaşabileceğiniz, XIX. yüzyıl yapımı bir bölümü özel müze haline getirilmiş büyük ev “Dar Essid” yer alır. Dar Essid Tunus ev yaşamı hakkında bilgi sahibi olmak ve çatısında yer alan cafede güzel bir görüntü eşliğinde kahve içmek için ideal bir yerdir. II. ve III. yüzyıldan kalma Roma Mozaikleri’nin sergilendiği “Arkeoloji Müzesi’ne” ev sahipliği yapan “Kasbah” ise Medina duvarlarının kara tarafında, “Maraşal Tito Caddesi (Avenue du Marechal Tito)” üzerindedir. Kasbah’ın çatı terası güzel bir Medina görüntüsüne sahiptir.
Martyrs Meydanı’na bitişik diğer meydan “Place Farhat Hached” şehrin önemli caddelerinin kesiştiği, şehrin ana meydanıdır. Bu canlı meydanın bir tarafında Tren İstasyonu yer alır. Meydana bağlanan kalabalık “Bourguiba Caddesi (Avenue Bourguiba)” alışveriş merkezleri, cafeler, lüks binalarla şehrin modern yüzünü yansıtır. Bu hareketli cadde; plajların, otellerin, restaurantların yer aldığı sahil kenarındaki cadde “Avenue Hedi Cheker” ve ona paralel uzanan daha iç kısımdaki caddeye “Boulevard de la Corniche” kadar uzanır.
Sousse şehrinin kuzeyindeki bölge kilometrelerce devam eden kumsalları, lüks otelleri ve tatil köyleriyle tanınır. Şehrin 10 kilometre kuzeyinde yer alan “Port el Kantaoui” ise Tunus’un 2.büyük marinasına sahip, gözde tatil yörelerinden biridir.
MONASTIR
Monastir, Sahel bölgesinde yer alan, deniz ve su sporlarında hoşlananlar için çok sayıda otele ve kilometrelerce uzunluğunda kum plajlara sahip, Habib Bourguiba Havaalanı yakınındaki “Skanés Bölgesi’ndeki” plajlarla tanınan, küçük, modern görünümlü bir kasabasıdır.
Fenikeliler tarafından liman olarak kurulan kasaba, burada doğan Habib Bourguiba ile özdeşleşmiştir. Kasabanın tüm önemli noktalarında eski devlet başkanının izine rastlarsınız. Hükümet binaları, kongre merkezi ve tiyatronun bulunduğu büyük meydanda “Place du Gouvernorat”, elinde kitabı ile eski devlet başkanının öğrencilik halini simgeleyen “Altın Habib Bourguiba Heykeli” bulunur. Heykelin önünden geçen “Rue A. Trimeche Caddesi” üzerinde, parkın karşısında, Tunus mimarisinin güzel bir örneği olan sadece avlusuna girebileceğiniz, 1963 yılında inşa edilen, “Habib Bourguiba Cami (Bourguiba Mosque)” yer alır. Caminin hemen yan tarafında, iki adet sekizgen kubbeli, ülkenin savunmasında ölen askerlerin anısına yapılan “Meçhul Asker Anıtı’nın (Tomb of the Unknown Soldier)” arkasında, sufi dervişlerin türbeleri “marabout” ve ruhani liderlerin mezarlarının bulunduğu “Sidi el Mezeri Mezarlığı’nın” ortasındaki geniş yolun sonunda bu defa karşınıza “Habib Bourguiba Anıtmezarı (Habib Bourguiba Mausoleum)” çıkar. Altın yaldızlı ikiz minaresi, biri altın yaldızlı üç kubbesiyle Habib Bourguiba ve ailesinin gömülü olduğu bu büyük anıtmezarı ücretsiz gezilebilirsiniz.
Habib Bourguiba Cami’nin hemen yan tarafından içine girebileceğiniz “Monastir Medinası” çeşitli malların satıldığı soukları ve sarı renkli taş “Ali el Mezeri Cami” ile ilginizi çekebilir.
Monastir kasabasında mutlaka görmeniz gereken yer anıtmezarın yan tarafında, sahilde yer alan ribattır. “Ribat de Harthama” halen biri açık dört kapısı, ortadaki büyük avluya bakan XI. yüzyılda tamamlanan yüksek kuleli savunma duvarları ile kasabanın en güzel yeridir. Yorucu olmakla birlikte merdivenlerle çıkılan gözlem kulesi kasabayı en güzel fotoğraflayabileceğiniz muhteşem deniz ve kasaba manzarasına sahiptir. Soluklanabileceğiniz küçük bir cafesi bulunan ribatın eski mesciti halen “İslam Sanatları Müzesi” olarak kullanılmaktadır. Ribatın yan tarafında da IX ve XI. yüzyıllarda tamamlanan “Büyük Cami (Great Mosque)” yer alır. Ribatın yanındaki caddeden deniz kenarına indiğinizde restaurant ve cafelerin yer aldığı “Marina’ya” oradan da plajlarla dolu sahil kenarında uzanan cadde boyunca yürüyerek kasabanın güneydoğusunda yer alan küçük, “Eski Balıkçı Limanı’na” ulaşabilirsiniz.
KAIROUAN
Kairouan; Orta Tunus’ta, bozkır bir alana kurulmuş, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan küçük bir şehirdir. Şehir 670 yılında Hazreti Muhammed’in sahabelerinden “Oqba Ibn Nafi” tarafından kurulmuş, 800 yılında Aglebi Hanedanlığı’nın başkenti olmuş, XI. Yüzyıla kadar Fatimi Hanedanlığı’nın idari merkezi olarak büyük önem kazanmıştır. Daha sonraki dönemlerde önemini yitiren şehir, İslam dünyası tarafından Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra dördüncü kutsal şehri olarak kabul edilmiştir. Şehre, Fransızların 1812 yılında şehri ele geçirdiği tarihe kadar Müslüman olmayanların girmesi yasaklanmıştır. Şehir 1988 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır.
Şehirde görülmesi gereken en önemli eser Medina’nın kuzeyinde yer alan “Sidi Oqba” veya “Büyük Cami’dir”. 670 yılında inşa edilen, daha sonra defalarca yenilenen, bugün görülenlerin çoğu IX. yüzyıldan kalan cami, kubbeli iki dış kapısı ve duvarları ile kaleye benzer bir görünüme sahiptir. İnanışa göre Müslümanların camiyi yedi defa ziyaret etmeleri bir defa Mekke’ye gitmelerine eş değerdir. Halen Fas’taki “II. Hassan Cami’nden” sonra Kuzey Afrika’nın en büyük ikinci camidir. Turistlerin sadece avlusunda dolaşmalarına izin verilen caminin avlusu, ortasına doğru eğimli şeklinde mermer döşelidir. Eğimin nedeni avlunun altında yer alan kuyulardır. Avluda namaz saatlerini belirlemekte kullanılan güneş saati ile suların kuyulara gitmesini sağlayan dekoratif logar kapakları hemen dikkatinizi çeker. Avlunun üç kenarında yer alan kemerlerle, avlunun bir kenarında yer alan 724 -728 yılları arasında inşa edilen üç kademeli dikdörtgen minare, taş işçiliğinin güzel örnekleridir. Caminin ince işlemeli mihrabı, pagan ve Hıristiyan yapılardan getirilen kolon gövdelerinin çoğu ve sütun başları, caminin içine girilemediğinden ancak “Babü’l Lalla Rihana” adı ile bilinen büyük kapı ve diğerlerinden görülebilir. Caminin ziyarete kapalı olduğu zamanlarda avluyu görebilmenizin en iyi yolu yakınında bulunan halı dükkanlarından birinin terasına çıkmaktır.
Cami dışında 7 kilometre uzunluğundaki duvarlarla çevrili “Kairouan Medinası” şehrin diğer ilgi çekici yerlerinden biridir. Dört giriş kapısı bulunan Medina’nın ana giriş kapıları “Bab Tunis” ve “Bab ech-Chouhada” şehrin en önemli caddesi olan “7 Kasım Caddesi (Avenue 7 Novembre)” üzerindedir. Medina içinde görülmesi gereken önemli yerler arasında; XIV. yüzyılda inşa edilen “Sidi el Ghariani Zaviyesi (Zaouia of Sidi el Ghariani)”; Medina’nın merkezinde yer alan IX. yüzyıl yapımı “Üç Kapılar Cami (Mosque of Three Doors)”; Ogba Ibn Nafi tarafından bulunan, suyunu içenin tekrar şehre geleceğine inanılan, bir deve tarafından çalıştırılan bir düzenekle su çıkartılan küçük kuyu “Bir Barouta”; Medina’nın kuzeybatı duvarına inşa edilen geçmişte savunma amacıyla, günümüzde lüks bir otel olarak kullanılan “Kasbah”; çeşitli ürünlerin ve ünlü Kairouan halılarının satıldığı souklar sayılabilir.
Şehrde görülmesi gereken önemli yerler arasında “Avenue de la République” üzerinde yer alan, Hz. Muhammed’in berberinin türbesinin de bulunduğu “Sidi Sahab Zaviyesi (Zaonia of Sidi Sahab)” ; geçmişi VIII. yüzyıla dayanan ancak Osmanlı döneminde tanınan Kairouan halılarının çeşitli örneklerini görülebileceğiniz “Avenue Ali Zouaoui” üzerindeki “ONAT Müzesi”; inşa edildiği 860 yılından beri işlevini sürdüren, en büyüğü 57 milyon litre su alan, yağmur suyu ile 35 kilometre uzaklıktaki tepelerdeki sukemerlerinden gelen sularla beslenen “Aghlabid Havuzları ( Aghlabid Basins) sayılabilir.
------------------------------------------------------------------------------
*Bu yazı 2010 yılında Tunus’a yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberimizin verdiği bilgiler ve aşağıda yer alan kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Dost Kitabevi, Tunus,Cep Rehberi, Berlitz, Ankara, 2006, ISBN, 978-975-298-294-9.
Dk, Eyewitness Travel Guides, Tunisia, Dorling Kindersley Limited, Great Britain, 2005, ISBN :978-1-4053-0869-4.
Nomad Travel Portraits, Tunisia a Travel Portrait, 2002, ISBN 99932-35-00-8.
Reyan Tuvi, “İtibarın Servetten Kıymetli Olduğu Ülke Tunus”, Hürriyet Seyahat, 17 Nisan 2006.
RotalSala & Sitcom,The Masterpıeces of the Bardo Museum, Milano,2009.
The National Bardo Museum, (Broşür)
http://www.turkcebilgi.com/tunus/ansiklopedi
http://www.ulkeler.net/tunus.htm
http://www.lezzetsirri.com/tunus.php
http://www.tatilyolu.net/c/haber.asp?id=1874
http://tr.wikipedia.org/wiki/Tunus
SEYAHATLER

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS
Design by MEHMET KEREM PALA
>