GEZİ KÖŞESİ

PROF. DR. AYSEN TOKOL

  • ANA SAYFA
  • ÜLKELERŞEHİRLERGALERİ
  • LİNKLER

 

                        

                                                             UKRAYNA

 

Ukrayna Doğu Avrupa’da yer alır. Rusya, Belarus, Polonya, Slovakya, Macaristan,  Romanya ve Moldova ile komşudur.

Ukrayna toprakları  Slavlara kadar İskitler, Hunlar, Hazar Kağanlığı, Kıpçaklar, Peçenekler, Kumanlar, Oğuzlar, Altınordu Devleti, Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti altında kalmıştır. XIV. yüzyılda Ukrayna topraklarının doğu bölümü Litvanya Grandüklüğü’nün eline geçmiş, batı bölümü Polonya (Lehistan) Krallığı’nın bir parçası olmuştur. XVI. yüzyılın ortalarında Zaporizya bölgesinde yaşayan kazaklar örgütlenerek bir birlik oluşturmuşlardır. 1648 yılında Kazaklar Polonya (Lehistan)- Litvanya Birliği’ne karşı ayaklanmış, özerklik kazanarak Zaporizya’da ilk Ukrayna devleti olan “Kazak Atamanlığı’nı” kurmuşlardır. XVII. yüzyılın ikinci yarısında bu bölge Lehistan, Rusya Çarlığı ve Osmanlı İmparatorluğu arasında mücadelelere neden olmuştur. 1795 yılında  Rusya İmparatorluğu Polonya (Lehistan)- Litvanya Birliği’nin  parçalanması ile Ukrayna topraklarını ele geçirmiştir.  1917 yılında Rusya İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra kasım ayında Kiev’de  “Özerk Ukrayna Cumhuriyeti” kurulmuştur. Aynı yılın aralık ayında da “Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” ilan edilmiştir. Ardından 1918 Aralık ayına kadar ülke Alman orduları tarafından işgal edilmiştir. 1919-1921 arasında Ukrayna, Beyaz Ordu ile Kızıl Ordu arasındaki Rusya iç savaşına dâhil olmuş, yönetimin Polonya ile anlaşarak Kızıl Ordu’ya karşı yürüttüğü savaş 1921 yılında  Rusya  ile Polonya arasında yapılan anlaşma ile sona ermiştir. Bunun sonucunda Doğu Galiçya, Volhinya  Polonya topraklarına, Ukrayna’nın Sovyet hükümeti 1922 yılında SSCB’ne  katılmıştır. Ülke 1941-1942 yıllarında Nazi Almanya’sı orduları tarafından işgal edilmiş, SSCB ordularının karşı saldırıları ile kurtulmuştur. Ukrayna’nın  1945 yılında Galiçya, Volhinya ve yeni topraklarla sınırları genişlemiş,  1954 yılında Kırım ülke topraklarına bağlanmıştır. 1991 yılında Ukrayna SSCB’den ayrılarak bağımsızlık kazanmıştır. 

Ülkede 2004 yılında  yapılan cumhurbaşkanlığı seçimine  hile karıştırıldığının ileri sürülmesi üzerine “Turuncu Devrim” adı verilen protestolar sonucu seçim yenilenmiştir. 2013 Kasım ayında da hükümetin AB ile ortaklık anlaşması imzalamayı reddetmesi, Rusya ile yakın ilişki kurması üzerine çıkan halk ayaklanması sonucu cumhurbaşkanı istifa etmiş, hükümet düşmüş,  batı yanlısı bir hükümet yönetime gelmiştir. 2014 yılında Kırım krizi sonucu Kırım Rusya tarafından   ilhak edilmiştir.  Bunun ardından  Rusya yanlısı ayrılıkçılar Ukrayna’nın doğu bölgesinde harekete geçmiş,  Rusya tarafından desteklendiği belirtilen ayrılıkçılarla Ukrayna ordusu arasında binlerce kişinin ölümüne yol açan çatışmalar yaşanmıştır. Yapılan ateşkes anlaşmalarına rağmen çatışmaların halen devam ettiği  belirtilmektedir.           

Yarı başkanlık sistemi ile yönetilen Ukrayna’da halen ülke nüfusunun büyük bölümünü Ukraynalılar oluşturmaktadır. Azınlık gruplar arasında Ruslar, Beyaz Ruslar, Moldovalılar, Tatarlar, Bulgarlar, Macarlar, Romenler, Yunanlılar, Polonyalılar, Yahudiler, Ermeniler, Azeriler, Gürcüler ve Ermeniler yer alır.

Ukrayna coğrafi konumu gereği karasal bir iklime sahiptir. Kışları soğuk, yazları sıcak olur. Ancak yaz aylarında hava sıcaklığı Türkiye’den daha düşüktür. Bu nedenle seyahat için en uygun aylar haziran, temmuz ve ağustos aylarıdır. Nisan ve mayıs ayları serin olmakla birlikte ülkeye seyahat edilebilecek  aylar arasındadır.

 

Ukrayna’nın para birimi ise “hryvnia’dır ”. Ekonomik güçlükler nedeniyle ülke parasının değeri  düşüktür. Bu nedenle Ukrayna’yı çok ucuz bir maliyetle dolaşabilirsiniz. Ancak seyahatiniz sırasında  bir anda büyük miktarda döviz bozdurmak yerine  gereksiniminize göre az miktarlarda döviz bozdurmanızda yarar vardır. Ayrıca paranın Dolar ve Euro karşısındaki değeri sürekli değiştiğinden her gün farklı kurdan döviz bozdurabilirsiniz. Ukrayna’da kredi kartı kullanımında turistik alanlarda sorun yaşamazsınız. Ancak her yerde kredi kartı geçerli değildir. Bu nedenle  yanınızda nakit  bulundurmanızda   yarar vardır.

Ukrayna mutfağı çok lezzetlidir.  Çorbaları, yemekleri ve tatlıları çok çeşitlidir. Bunlardan; Borsch çorbası, Vareniky (mantı), Kotleta po-kyivsky (Kievsky), Sirniki (genelde kahvaltıda yenir), Zavyvantsi, Deruny, Pampushky;  tatlı olarak  Strudel deneyebilirsiniz.
İçki olarak Horilka (Ukrayna votkası),  Medovukha (bal likörü),  Uzvar (kurutulmuş meyvelerden yapılan kompostoya benzeyen bir içecek),  Kvas (arpa ve çavdardan yapılan  bir içecek) içebilirsiniz.
Aşağıda Ukrayna seyahatim sırasında gördüğüm yerler hakkında bilgi ve izlenimlere yer verilmektedir.
KIEV                                                     

Kiev (Ukraynaca Kyiv) Ukrayna’nın başkenti, dört milyonun üzerinde nüfusu ile en büyük  şehridir.   “Dinyeper Nehri’nin (Dnipro)”  sağ tarafında ve ağaçlarla kaplı tepeler üzerinde kurulmuştur. Nehrin sol tarafındaki düz arazi  son yıllarda gelişmeye başlamış, bu bölgede yeni yerleşimler oluşturulmuştur.  Avrupa’nın en yeşil şehirlerinden biridir. Şehrin hemen her tarafı farklı büyüklükte parklarla kaplıdır. Bu nedenle “Parklar Şehri” olarak tanınır. Havaalanından şehre giderken Dinyeper Nehri üzerindeki köprüden nehrin sağ tarafında kalan ve hafif bir eğimle nehre inen yemyeşil  tepeler görürsünüz.  Bu tepelerde ağaçlar arasında altın yaldızlı kilise kubbeleri ve devasa heykeller dikkat çeker.  

Kiev’in  482 yılında kurulduğu tahmin edilmektedir. Rivayete göre şehir üç erkek bir kız kardeş tarafından kurulmuştur.   Şehir IX. yüzyılın ortalarına kadar Hazar Kağanlığı’nın bir parçası olmuştur. 860 yılı civarında Viking Kralı tarafından Hazar Kağanlığı’nın elinden alınmış,   “Kiev Rus Devleti’nin (Kiev Knezliği)” başkenti olmuştur. Kiev Rus Devleti 988 yılında Bizans İmparatorluğu’ndan Ortodoks Hıristiyanlığı kabul etmiştir. Zaman içinde sınırlarını genişleten devlet önce parçalanmış, 1240 yılında da  Moğollar tarafından yıkılmış ve şehir tahrip edilmiştir.  Şehir 1362 yılında Litvanya Grandüklüğü’nün, 1569 yılında Litvanya Grandüklüğü  ile Polonya Krallığı’nın oluşturduğu Polonya(Lehistan)- Litvanya Birliği’nin hâkimiyetine girmiştir. 1654 yılında da Rus Çarlığı’na bağlanmıştır. 1919 yılında  başkent özelliğini kaybetmiş ancak 1934 yılında  Sovyet hâkimiyetindeki Ukrayna’nın tekrar başkenti olmuştur. 1941-1943 yılları arasında Nazi Almanya’sı orduları tarafından  işgal edilmiştir.   

Kiev’e Türkiye’den uçakla gidebilirsiniz. Kiev “Boryspil Uluslararası Havaalanı” şehir merkezine yaklaşık 36 kilometre uzaklıktadır. Şehirdeki “Tren İstasyonu (Pivdenny)” veya Kharkivska Metro İstasyonu’na gitmek için havaalanından kalkan “Sky Bus”  havaalanı otobüsüne binebilirsiniz. Otobüsün kalkış saatleri için https://kbp.aero/en/transport/sky-bus/ web adresine bakabilirsiniz. Otobüs biletini şoförden veya  Terminal B ve D’de bulunan bilet gişelerinden satın alabilirsiniz. Tren İstasyonu otobüsün  son durağıdır. Burada inince  Tren İstasyonu’nun (Güney İstasyonu) içine girip,  istasyonun içindeki  köprüden geçerek, istasyonun  diğer tarafındaki (Kuzey İstasyonu) kapıdan çıktıktan sonra sol tarafınızda kalan “Vokzalna metro istasyonu’nundan M1 metro hattına” binerek şehir merkezine gidebilirsiniz. Ayrıca şehir merkezine gitmek için Kuzey  İstasyonu’nun önünden kalkan otobüs veya troleybüse de binebilirsiniz. Havaalanına gitmek için ise bu defa tam tersini yapmanız gerekir. Zira  Sky Bus  durağı Tren İstasyonu’nun Güney tarafındadır. Taksiye binmek isterseniz  havaalanı çıkış terminalinin içinde yanınıza yaklaşan taksiciler yerine  havaalanı çıkışındaki taksimetreli resmi taksileri tercih etmelisiniz.

Şehir içi ulaşım için  metro ucuz ve güvenlidir. Şehirdeki   bazı metro istasyonları ise  çok şıktır.  Kiev coğrafi konumu nedeniyle dünyanın en derin metro istasyonlarına sahiptir.  “MI Arsenalna metro istasyonu” şehrin ve dünyanın en derin metro istasyonlarından biridir. “MI Universytet metro istasyonu’nda” yer alan yürüyen merdiven ise dünyanın en uzun  yürüyen metro merdivenlerinden biridir. Şehirde metro yanında otobüs, tramvay, minibüs ve troleybüslere de binebilirsiniz. Bu araçların biletlerini araçların içinden alabilirsiniz. Ancak aldığınız bileti  araçların içindeki makinede onaylatmanız gerekir. Bilet fiyatları çok düşük olduğu için kamu araçlarına binerken mutlaka yanınızda bozuk para bulundurmanız gerekir. Şehir haritalarının bazılarında otobüs, troleybüs, tramvay ve minibüs hatlarının numaralarını  bulabilirsiniz. Şehir içi ulaşımda taksi kullanacaksanız resmi taksilere binmenizde ve taksiyi otelden çağırtmanızda yarar vardır.

Kiev çok güzel bir şehirdir. Şehri gezmek için en az dört gün ayırmanız gerekir. Şehrin ana meydanını “Bağımsızlık Meydanı (Maidan Nezalezhnosti” oluşturur (MI  Khreschatyk veya M2 Maidan Nezalezhnosti metro istasyonları ile ulaşabilirsiniz). Meydan  Khreschatyk Bulvarı üzerinde yer alır. Bulvar tarafından iki parçaya  bölünür. Meydan Ukrayna tarihi açısından büyük önem taşır. 1991 yılında Ukrayna’nın SSCB’den ayrılmasına yönelik gösteriler ve toplantılar aylarca bu meydanda yapılmış sonunda Ukrayna SSCB’den  ayrılmıştır. 2004 yılında başkanlık seçimlerinden sonra Ukrayna halkı yine  meydanda toplanmış, Turuncu Devrim bu meydanda gerçekleştirilmiştir. Altında “Globus Alışveriş Merkezi” bulunan  meydanda  “Özgürlük Heykeli” tüm heybeti ile yükselir. “Eski Şehir Kapısı”, havuzlar ve Globus Alışveriş Merkezi’nin cam kubbeleri meydana ayrı bir güzellik verir. Meydan özellikle gece çok güzel ışıklandırılır.  Meydanın çevresinde 1950 ve 1970’li yıllarda yapılan “Postane”, “Ukrayna Sendikalar Konseyi”, “Ulusal Müzik Akademisi” gibi devasa binalar bulunur. Gösterilerin eksik olmadığı meydan gece ve gündüz kalabalıktır. Meydandaki merdivenlerde veya havuzların kenarlarındaki banklarda  özellikle akşam saatlerinde turistler ve Ukraynalı gençler oturarak  sokak sanatçılarının performanslarını izlerler.

Meydanı ikiye bölen “Khreschatyk Bulvarı” ((MI  Khreschatyk veya M2 Maidan Nezalezhnosti metro istasyonları ile ulaşabilirsiniz) 1100 metre uzunluğunda geniş bir bulvardır. Bulvarın bir ucunda  “Yevropeis’ka  Meydanı” diğer ucunda “Bessarabs’ka Meydanı” yer alır. Bulvar ve bulvara bağlanan ara sokaklarda oteller, şehrin önemli binaları, mağazalar, restaurantlar, cafeler  sıralanmıştır. Bulvarın Maidan Nezalezhnosti yakınındaki Yevropeis’ka  Meydanı üzerinde kültür merkezi olan “Ukrayna Evi”, “Ukrayna Ulusal Filarmoni Topluluğu”  gibi tarihi binalar yer alır. Altı alışveriş merkezi olan Bessarabs’ka Meydanı üzerinde ise çok katlı bir alışveriş merkezi ile 1910-1912 yılları arasında yapılan “Bessarabsky Kapalı Pazar Yeri” bulunur.  Bulvar özellikle gece çok kalabalık olur. İnsanlar cafelerde veya bulvarın bazı yerlerindeki banklarda oturur. Sohbet eder. Yürür. Cumartesi akşam üstü bir süreliğine  bulvar araç trafiğine kapatılır. Bulvardaki caddede konserler ve çeşitli gösteriler düzenlenir. Bulvar daha da eğlenceli ve keyifli hale gelir. Bulvarda metro yakınında yer alan “Lviv’s Handmade  Chocolate ”  Lviv merkezli  çikolataları ile ünlü bir yerdir. Buradan nefis çikolatalar satın alabilirsiniz.

“Lypky” şehrin aristokrat bölgesidir. Buraya Khreschatyk Bulvarı veya Maidan Nezalezhnosti  bağlanan sokaklardan ulaşabilirsiniz. Maidan Nezalezhnosti (Özgürlük Heykeli yönünden) bağlanan  şık ve oldukça pahallı  restaurantların bulunduğu  “Horodets’koho Sokağı” sizi   bölgenin önemli binalarının bulunduğu tepedeki  park alanı içindeki “Ivan Franko Meydanı’na”  götürür.  Meydanda mavi renkli, 1896-1898 yılları arasında yapılan “Ivan Franco Ulusal Akademik Drama Tiyatrosu” bulunur.  Tiyatronun  arka tarafındaki  tepedeki  “Bankova Sokağı” üzerinde şehrin en ilginç konutu olan, 1903 tarihli  “Chimeras” görebilirsiniz.  Konut  üzerine eklenmiş   mitolojik heykellerle  adeta bir sanat eseri görünümündedir. Binanın karşısında yer alan  “Eski Ukrayna Komünist Parti Merkez Komitesi Binası/ ”Yeni Başkanlık Sarayı” ise soğuk ve devasa görünümü ile bir kale gibi yükselir. Bu bölgedeki sokaklarda gönlünüzce dolaştığınızda karşınıza birbirinden güzel tarihi binalar çıkar. Bunlar arasında “Ulusal Tarih Müzesi” ile pembe renkli muhteşem cephesi  “Ukrayna Ulusal Bankası” görülmeye değer güzelliktedir.

Yevropeis’ka  Meydanı’na  “Dnipro Otel”  önünden bağlanan  yokuş  “Hrushevs’koho Caddesi”  üzerinde ise şehrin diğer önemli binalarını görebilirsiniz. Bu binalar arasında  “Ulusal Sanat Müzesi”, devasa büyüklükteki “Parlamento”, Parlamento’nun karşı tarafında parkın kenarında Ukrayna’nın bağımsızlığının ilân edildiği “Anayasa Mahkemesi’ ve onun yan tarafındaki “Mariinsk’yi Sarayı” sayılabilir. 1745-1752 yılları arasında Barok tarzda yapılan Mariins’ky Sarayı mavi ve krem renktedir.  Önünde küçük bir bir havuz bulunur. Saray geçmişte Rus İmparatoru’nun konutu olarak  kullanılmıştır. Anayasa Mahkemesi ve  Sarayın önündeki alanda ise cadde boyunca   “Mariins’ky Parkı” uzanır. Parktan Dinyeper Nehri ve şehrin karşı  tarafı çok güzel görünür.  Heykeller ve çeşmelerle süslü bu park son derece keyifli bir yerdir. Bu bölgeye metro ile gitmek isterseniz  “M1 Arsenalna   metro istasyonunda” inmeniz ve metrodan çıktıktan sonra kalabalık, satıcıların bulunduğu Arsenalna Meydanı’ndan  sağ tarafınızda kalan Hrushervs’koho Caddesi  boyunca veya parkın içinden  Yevropeis’ka  Meydanı’na kadar yürümeniz gerekir.   
 
Bir bölümü Khreschatyk Bulvarı’na paralel uzanan “Volodymyrs’ka Caddesi” ve çevresi şehrin “Eski Şehir ”  bölgesinin bir bölümünü oluşturur. Geçmişte bu bölge şehrin yönetim merkezi olan “Üst Şehir” bölgesidir (M3 Zoloti Volota veya  M1 Teatralna metro istasyonu ile Khreshchatyk Bulvarı, Maidan Nezalezhnosti çevresindeki sokaklardan yürüyerek ulaşabilirsiniz).

Volodymyrs’ka Caddesi’nin nehir yönünde uç tarafında “Mykhailivs’ka Meydanı” yer alır. Bu meydanda;  1911 yılında yapılan,  1995-1997 yılında yeniden inşa edilen   “Prenses Olga   Anıtı’nı,  1934-1936 yıllarında Sovyet  döneminde  yeni bir yönetim merkezi oluşturma projesi çerçevesinde  yıkılan kilisenin yerine yapılan Stalinist  “Dışişleri Bakanlığı Binası’nı” ve  Altın Kubbeli St. Michael Katedrali ve Manastırı’nı (Mykhaylivska Zolotoverkhyi Monasterya)” görebilirsiniz. İlk katedral 1108 yılında yapılmış, 1934-1936 yıllarında  diğer bir kilise ile birlikte tümü ile yıkılmıştır.  Ülkenin bağımsızlık kazanmasından sonra 1997-2000 yılları arasında katedral aslına  uygun şekilde yeniden inşa edilmiştir.  Katedral ve Çan Kulesi altın kubbeleri ile muhteşem bir görünüme sahiptir. Ancak katedralin içi, dışı kadar görkemli değildir. Katedralin avlusu içinde  Katedral dışında çok sayıda bina yer alır. Katedralin arka tarafında kalan ağaçlık alan   Dinyeper Nehri’ne tepeden bakan “Volodymyrs’ka  Parkı’dır”.

Volodymyrs’ka Caddesi  üzerindeki en önemli dini yapı  “St.Sophia Katedrali’dir (St. Sofia/ Sofiysky Sabor)”. Katedral  Polonyalılara karşı kazanılan zaferi simgeleyen   “Hetman Bohdan Khmelnytsky Heykeli’nin yer aldığı “Sofiivs’ka  Meydanı’nda” yer alır.  Katedral ve diğer dini binaların yer aldığı bu büyük komplekse  XVII. yüzyılda yapılan dört katlı, altın renkli kubbeli  Çan Kulesi’nden girilir.   Girişte kompleks’te gezmek istediğiniz yere göre farklı fiyatlara sahip biletler almanız gerekir. Zamanınız sınırlı ise sadece Katedral için bilet alabilirsiniz. Ana gövdesi  beyaz, soğan biçimindeki kubbeleri yeşil, merkez kubbesi diğerlerinden daha büyük ve  altın renkli olan Katedral UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.  İlk katedral  1017-1037 yılları arasında “Prens Yaroslav the Wise” tarafından Bizans mimarisi tarzında inşa ettirilmiştir. İlk inşaatı sırasında fazla büyük olmayan Katedral  1685- 1707 yılları arasında Barok tarzında  yeniden yapılmıştır. Daha sonra farklı tarihlerde yapılan eklemelerle büyütülmüş, böylece  ilk yapıldığı dönemden farklı bir görünüm kazanmıştır. Katedral 1934 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Katedralin  içi XI. yüzyıldan kalan muhteşem mozaikler, freskler ve ikonalarla görülmeye değer güzelliktedir. Ancak katedralin içinde fotoğraf çekmesine izin verilmemektedir.

 

Kiev Rus Devleti Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra  Bizans İmparatorluğu’nun etkisinde kalmış, St. Sophia Katedrali  yanında  İstanbul’daki  Altın Kapı’dan esinlenerek 1037 yılında Yoroslav The Wise tarafından, şehrin ana giriş kapısı ve kale duvarlarının bir parçası olarak, üzerinde bir kilise bulunan  “Altın Kapı ( Zoloti Vorota)” yaptırılmıştır.  Kapı zaman içinde tahrip olmuş, üzeri toprakla örtülmüştür. Kapı ve şehir duvarları 1834 yılında yol yapımı sırasında  bulunmuştur. Günümüzdeki görünümüne ise 1982 yılında kavuşmuştur. Zoloti Vorota metro istasyonundan ulaşabileceğiniz   Altın Kapı’nın  her cephesi farklı bir görünüme sahiptir. Kapının batı duvarı tarafında 1997 yılında yeniden inşa edilen, elinde St. Sophia maketini tutan bronz heykel Yoroslav The Wise aittir. Arzu ederseniz Altın Kapı’nın  içine girebilir. Buradaki küçük terastan çevreyi seyredebilirsiniz.  Altın Kapı’nın önündeki sokaktan yukarı doğru yürüdüğünüzde halen “Aktörler Evi” olarak kullanılan Mauritania tarzı  dini yapı “Karaite Kanessa” görebilirsiniz. Arzu ederseniz Altın Kapı’nın alt tarafında Volodymyrs’ka Caddesi  üzerinde yer alan cafelerin birinde  kısa bir mola verebilirsiniz.       

 

Volodymyrs’ka Caddesi  üzerinde büyük bir meydanın ortasında yer alan  Opera Binası şehrin en güzel binalarından biridir. 1901 yılında yapılan Fransız Rönesans tarzındaki binanın içi de görülmeye değer güzelliktedir. Opera Binası’nın karşı tarafında  yerel özellikler taşıyan dekorasyonu ile hemen dikkatinizi çekecek olan  restaurant  hem Opera Binası’nı seyretmek hem de Ukrayna yemeklerinden güzel bir ziyafet çekmek için en uygun  bir yerdir.

Volodymyrs’ka Caddesi ile  “Shevchenka Bulvarı’nın” kesiştiği köşede 1837-1843 yılları arasında yapılan  “Taras Shevchenka Üniversitesi’nin” kırmızı renkli büyük binasını görebilirsiniz (MI Universytet metro istasyonu ile ulaşabilirsiniz).  Şehrin güzel katedrallerinden biri olan “St. Volodymyr Katedrali” Shevchenka Bulvarı üzerindedir.

Resimden hoşlanıyorsanız Bulvarda “Shevchenka Parkı’nın”  kenarındaki  “Tereschenkivs’ka  Sokağı’nda”   “Rus Sanat Müzesi (no 9)” ile XIX. yüzyılda  yapılmış bir binada yer alan “Doğu ve Batı Sanat Müzes ( no 15-17)” bulunur   (MI Universytet  ve M2 Ploscha Lva Tolstoğo metro istasyonu ile ulaşabilirsiniz).  

Kiev Eski Şehrin en önemli  sokağı  “Andriivs’kyi Yokuşu (Andriivs’kyi  Uzviz)”   şehrin  yönetim merkezi olan Üst Şehir ile halkın yaşadığı  “Alt Şehri (Podil)” birbirine bağlayan tarihi bir sokaktır. Yokuşa St. Sophia önündeki meydandan devam eden Volodymyrs’ka Caddesi üzerinden veya Altın Kubbeli St. Michael Katedrali’nin önündeki meydanda yer alan Dışişleri Bakanlığı binasının yanındaki “Desiatynna Sokağı’ndan” ulaşabilirsiniz. Ağaçlık Andriivs’kyi Uzviz son derece  keyifli bir sokaktır. Bu sokağın  her iki tarafında  hediyelik eşya   standları, ona bağlanan ara sokaklarda resim galerileri ve müzeler  bulunur. Sokak boyunca bir bölümü Dinyeper manzaralı cafe ve restoranlar yer alır.    Sokak üzerindeki en görkemli bina 1762 tarihli Barok  “St. Andrew Kilisesi’dir.  Kilise ortada büyük onun çevresindeki dört küçük yeşil yaldızlı kubbeleri ile son derece gözalıcıdır. Merdivenlerle kiliseye çıktığınızda buradaki terastan  yemyeşil ağaçlarla kaplı tepenin altındaki  Podil’in binaları,  nehir, köprü, karşı kıyılar çok güzel görünür. Sokak Podil’in merkezi olan  “Kontraktova Meydanı’na” bağlanır. Kontraktova Meydanı’nda tarihi  kalıntılar, çeşme, kilise, çok sayıda tarihi bina ve Osmanlılara  karşı savaşan  komutanın heykeli bulunur. Üst Şehir’deki ihtişam burada yerini sadeliğe bırakır. Meydana bağlanan dar ara sokakları dolaştığınızda Kiev’e özgü mimari özellikler taşıyan tarihi binalar, anıtlar, küçük meydanlar, çarşı ve pazarlar  karşınıza çıkar. Dinyeper Nehri  boyunca uzanan Podil  geçmişte  şehrin ticaret  merkezi olmuştur.   Geçmişte  her türlü azınlığın yaşadığı bölgenin ana caddesini  Kontraktova Meydanı ile Poshtova Meydanı arasında uzanan  “Sahaidachnoho Caddesi” oluşturur. Bu caddenin kenarında Ukrayna ve diğer ülkelerin mutfaklarından lezzetli yemekler sunan küçük, şirin restaurantlar yer alır. Bu restaurantlarda güzel bir yemek veya kahve molası verebilirsiniz. Cadde boyunca yürürken yemyeşil tepenin üzerinden St. Andrew Kilisesi’ni görürsünüz. Arzu ederseniz Poshtova Meydanı yakınındaki iskeleden  kalkan teknelerle kısa bir nehir turu yapabilir. Bu güzel şehrin bir bölümünü  nehirden seyredebilirsiniz. Podil’e Andriivs’kyi  Uzviz üzerinden yürüyerek gelmek veya dönmek istemezseniz metro veya “funikulara (Oyhe kynep)” binebilirsiniz. Funikular  Poshtova Meydanı ile tepedeki Altın Kubbeli St. Michael Katedrali arasında çalışır. Metro için M2 Poshtova Ploscha veya M2 Kontraktova Ploscha  metro istasyonunu kullanmanız gerekir.
 

Kiev’de mutlaka bir gününüzü “Kyievo Pecherska Lavra” ve çevresine  ayırmanız gerekir. Kyievo Pecherska Lavra Doğu Ortodoks Hıristiyanlığın kutsal yerlerinden biridir. UNESCO Dünya Mirası Listesindedir. “Pecherska” anlam olarak mağarayı, “Lavra” doğu Ortodoks Hıristiyanlığı’nda üst düzey erkek manastırlarını ifade etmektedir. Kyievo Pecherska Lavra  Dinyeper Nehri’nin sağ tarafındaki ağaçlarla kaplı tepeler  üzerinde yer alır.   Bölge sadece Doğu Ortodoksların kutsal mekanı olmaktan öte altın renkli kubbeli çok güzel  mimariye sahip kiliseleri ile şehre gelen tüm turistlerin mutlaka ziyaret ettikleri bir yerdir. Buraya giderken  dini bir bölgeye gittiğinizi dikkate alarak  ona uygun şekilde   giyinmelisiniz.  Kadın iseniz yanınıza mutlaka bir eşarp da almalısınız   Ayrıca genelde çok kalabalık olduğu için sabah erken saatlerde ve hafta içi gitmeniz gerekir.

 Kyievo Pecherska Lavra çok  büyük bir alanı kaplar.  Kompleks  içinde  çan kuleleri, katedral, yeraltı mağaraları, manastır, müzeler ve diğer dini binalar bulunur.  Geçmişi 1051 yılına dayanan Kyievo Pecherska Lavra içinde yer alan  dini yapıların her biri  farklı tarihlerde yapılmış ve restore edilmiştir.

Kyievo Pecherska Lavra  gitmek için “M1 Arsenalna metro istasyonunda” inmeli. Metrodan çıktıktan sonra yürümeyi seviyorsanız kalabalık ve satıcıların yoğun olduğu Arsenalna Meydanı’ndan sol taraftaki “Sichnevoho Povstannia  Caddesi” boyunca bir süre  yürümelisiniz. Yürümek istemezseniz Arsenalna Meydanı’ndan karşıya geçip, buradan 520 veya 406 numaralı minibüse binebilirsiniz. Ancak minibüs şoförleri İngilizce bilmediklerinden Kyievo Pecherska Lavra Üst Lavra bölümüne geldiğinizi caddenin solunda yer alan kubbesi altın renkli mavi küçük kiliseden veya araçtan inen turistlerden anlayabilirsiniz. Ancak Üst Lavra öncesindeki  Park alanı içinde yer alan anıtları ve Dinyeper Nehri’nin muhteşem manzarasını   görmek isterseniz yürümeniz  daha uygun olur. Taksi ile gitmek diğer bir seçenektir.        

Kyievo Pecherska Lavra  coğrafi konumlarına göre “Üst Lavra” ve “Alt Lavra” olmak üzere ikiye ayrılır.   Üst ve Alt Lavra’nın giriş kapıları ayrıdır. Ancak bir ara kapı ile birbirine bağlanırlar. Seyahat kitaplarında kalabalığa karşı  önce Alt daha sonra Üst Lavra’ya gidilmesi önerilir. Ancak yorgunluk açısından düşündüğünüzde önce Üst Lavra’ya daha sonra yokuş aşağı yürüyerek Alt Lavra’ya gitmek daha uygundur.  Üst Lavra devlete ait olduğu için ücretli, Alt Lavra  Ortodoks Kilisesi’ne ait olduğu için ücretsizdir. Üst Lavra’da giriş ücreti burada gezeceğiniz yerlere göre farklılaşır. Üst Lavra içindeki müzeleri ziyaret etmek isterseniz ayrıca ücret ödemeniz gerekir. Rehber eşliğinde gezmek isterseniz her iki Lavra   içinde yer alan Information  ofislerinden  bilgi alabilirsiniz.  

Üst Lavra’ya  caddenin üzerindeki bilet ofisinden bilet aldıktan sonra  “Trinity Gate Church” altındaki kapıdan giriş yapabilirsiniz. Bu kilise ilk olarak XII. yüzyılda yapılmış, XVIII. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir.  Giriş bir meydana açılır. Sol tarafınızda idari binalar ve kilise yer alır.  96.5 metre yüksekliğinde 1731-1744 yılları arasında inşa edilen  görkemli  “Çan Kulesi” meydanın başındadır. Arzu ederseniz 176 basamaklı Çan Kulesi’nin tepesine çıkarak karşısındaki Katedralin altın renkli kubbelerini ve şehri kuşbaşı seyredebilirsiniz.  Meydanın ortasındaki  görkemli yapı yedi altın renkli kubbeli  “Dormition Katedrali’dir”. Katedral II. Dünya Savaşı’nda yıkılmış günümüzde yeniden inşa edilmiştir.  2000’den fazla değerli replika bulunduğu belirtilen Katedralin içini ziyaret edebilirsiniz.   Katedralin önünde zaman zaman haç amacıyla buraya gelen Ortodokslar  dini tören yaparlar. Böyle bir törenle karşılaşırsanız   töreni  kenardan seyretmeli. Fotoğraf çekmemelisiniz. Zira törene katılan bazı kişiler buna tepki gösterebilirler.  Çan Kulesi ile Dormition Katedrali arasında göreceğiniz “Büyük Taş Blok”  eski Dormition Katedrali’nin   bir parçasıdır.

Üst Lavra’da çok sayıda   kilise ve müze yer alır. İlginiz ve zamanınız ölçüsünde bunları gezebilirsiniz. Ancak  Üst Lavra’da mutlaka görmeniz gereken yer Çan Kulesi’nin yan tarafında  küçük bir binanın zemin katında yer alan  “Microminyatür Müzesi’dir” Dünyada tek olan bu ilginç müzenin kurucusu ve buradaki tüm eserlerin yaratıcısı Ukraynalı “Mykola Syadristy'dir”. Müzede camekânlar içinde sergilenen ancak mercek yardımıyla görülebilen eserlerin her biri ayrı bir teknikle yapılmıştır.  Bu mikro eserlerin büyük bölümü Guinness Rekorlar kitabına girmiştir. Müzedeki birbirinden ilginç eserler  arasında toplu iğnenin başındaki satranç takımı, tek bir saç teli içindeki gül, dünyanın en küçük saati, iğne deliğindeki piramitler gibi nasıl yapıldığına akıl erdiremediğiniz çıplak gözle görülemeyen muhteşem  eserler sayılabilir.

Alt Lavra’ya gitmek için ise Üst Lavra’daki yönlendirmeleri izleyerek Katedralin yan tarafındaki yokuştan aşağıya yürümeniz gerekir. Her iki lavra bir kapı ile birbirinden ayrılır. Alt Lavra’dan Üst Lavra’ya giriş yapanlar için burada bir bilet gişesi bulunur. Alt Lavra’ya girdikten sonra sol taraftaki küçük ofisten rehber alabilir. Yemek  veya kahve için mola vermek isterseniz sağ taraftaki  cafe veya restauranta girebilirsiniz.  Yolun karşısında yokuşta gördüğünüz  kapı alt Lavra’nın ana giriş kapısıdır.  Alt Lavra   içindeki dini yapılar diğerine göre daha  geniş bir alana yayılmıştır.  Bu dini yapıları birbirine bağlayan taş yollar ve merdivenler kaygan ve yürümesi oldukça  zordur. Bu nedenle dikkatli olmanızda yarar vardır.  Ana giriş kapısına en yakın mağaralara  cafe ve restaurantların yakınından aşağıya inen yolun solunda kalan 1700 yılı yapımı  “Church of the Raising of the Cross” içinden girebilirsiniz. Mağaraya girmek için eşarp getirmedi iseniz kilisenin önündeki meydandaki satıcılardan eşarp satın alabilirsiniz. Kilisenin önünde de bir rahip kadın iseniz size pantolonlu dahi olsanız beden aşağı bölümünüzü örtmeniz için orada bulunan örtülerden birini almanızı çıkışta örtüyü kutuya bırakmanızı ister. Kilisenin içine girdiğinizde  mağaranın içindeki tünelde yürüyebilmeniz için küçük bir ücret ödeyerek mum satın almanız gerekir. Elinizdeki mumla  mağaranın içine girdiğinizde  bir tünelden aşağıya doğru ilerlemeye başlarsınız. Tünel sadece  tek kişinin geçebileceği kadar dar ve alçak tavanlıdır. Bu nedenle içine girdiğiniz zaman arkadan gelenler nedeniyle geri dönmeniz söz konusu değildir. Bazı yerlerde tünele bağlanan küçük odalar bulunur.  Tünelin içinde ilerken ara ara  ayin sesleri kulağınıza gelir.  Mumyalanmış rahiplerin üstleri örtülü sadece parmakları görülen cesetleri camekanlar içinde tünelin nişlerinde yer alır. Tünel kalabalık değilse sorun yaşamadan bu cesetlere bakarak yukarıya çıkarsınız. Turistlerin sadece mağaraların ilk bölümünü ziyaret etmelerine  izin verilmektedir. Mağaraların bazı bölümlerine  sadece inananlar girebilmektedir. Yeraltında üç mağara kilise yer almaktadır.

Alt Lavra’da diğer  mağaraya Alt Lavra’nın çıkışına (girişte yapılabilir) yakın “Church of Conception of St. Ann”  içinden girilmektedir. Buradaki mağarada da üç yeraltı kilisesi bulunmaktadır. İlginiz ve zamanınız ölçüde buradaki mağaraya da girebilirsiniz. Alt Lavra’daki bu iki kilise yanında başka kiliseler, bir Çan Kulesi ve dini bazı binalar bulunur. 

Alt Lavra’ya geldi iseniz kısa bir yürüyüşle,    gelmedi iseniz  M! Arsenalna    metro istasyonundan dolmuşla “II. Dünya Savaşı Müzesi’nin (History of the Great Patriotik War 1941-1945)” bulunduğu  alana ulaşabilirsiniz. Müze 1981 yılında II. Dünya Savaşı’nda ölenlerin anısına yapılmıştır.  Ağaçlık çok geniş bir alana yayılan müze açık ve kapalı bölümlerden oluşur. Açık bölümde savaşta kullanılan  tanklar, toplar, helikopterler, II. Dünya Savaşı’nda ölenlerin anısına yanan sönmeyen ateş ve  Alman faşizmine karşı halkın  mücadelesini anlatan çeşitli savaş heykelleri  yer alır. Bu heykellerden müze’nin kapalı bölümünün hemen yakınındaki alt geçidin duvarlarında yer alan savaşı anlatan devasa heykeller dikkat çekicidir.  Ancak en büyük heykel şehrin birçok yerinden görülen  62 metre yüksekliğinde elinde  büyük bir kılıç ve kalkan  tutan- “Vatan Ana-   Rodina Mat- Motherland”   olarak adlandırılan kadın heykelidir. Müzenin kapalı bölümü Vatan Ana Heykeli’nin  altındadır. Burada II. Dünya Savaşı ile ilgili belgeler, resimler, giysiler, silahlar, işkence aletleri, savaş ile ilgili her şey savaşın neden olduğu  acıları size hissettirecek şekilde sergilenir. Hele ikinci katta giyotin, kemik öğütme makinesi, insan derisinden yapılmış sabun ve eldivenleri  gördükten sonra artık müzeyi gezecek halinizi kalmaz. Dinlenmek için konulmuş koltuklara diğer müzeye gelen ve gördüklerinden etkilenenler gibi bir süre oturur kendinize gelmeye çalışırsınız.

Müzeyi çevreleyen parkın altında nehir kenarında şehrin kurucusu olduğuna inanılan Kyi, Schek, Khriv  ile   kızkardeşleri Lybid’i bir  kayık üzerinde gösteren  Heykel yer alır. Heykeli Kiev ile ilgili tüm kitaplarda görebilir ve  hediyelik  eşya satan tüm hediyelik eşya satıcılarında görebilirsiniz.              

 

LVIV

 

Lviv Ukrayna'nın batısında Polonya sınırında yer alır. Lviv tarihi bir şehirdir. Şehrin bulunduğu alanda ilk yerleşim V. yüzyılın ortalarında  başlamıştır. Şehir X. yüzyılda Doğu Slavların, 1272 yılında “Galicia-Volhynia Birleşik Krallığı’nın” merkezi olmuştur.  Lviv 1340 yılında Polonya’nın hâkimiyetine girmiş, stratejik ve ticari önemi nedeniyle birçok ticari ayrıcalık elde etmiş, 1412 yılında Roma Katolik Başpiskoposluğu’nun merkezi olmuştur. Polonya dilinde  “Lwów” olarak bilinir. Polonya (Lehistan)- Litvanya Birliği döneminde birliğin önemli şehirlerinden biri olmuştur. 1672 yılında Osmanlı kuşatması, 1695 yılında Tatar saldırısı ile karşı karşıya kalmıştır.  1704 yılında da İsveç Kralı XII. Charles tarafından ele geçirilmiş ve yağmalanmıştır. Şehir 1772 yılında Avusturya Habsburglar tarafından alınmış, bu dönemde Galicia’nın başkenti olmuş, “Lemberg” adını almıştır. 1918 yılında Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’nun yıkılmasından  sonra  Polonya’nın  hâkimiyetine girmiştir.    1939 yılında SSCB’nin bir parçası olmuş “Lvov” adını almıştır. Ukrayna’nın 1991 yılında bağımsızlık kazanmasından sonra adı  Lviv olarak değiştirilmiştir.

Lviv’e Türkiye’den uçakla veya Ukrayna’nın diğer şehirlerinden uçak  veya  trenle gidebilirsiniz. Ülke içi ulaşımda uçak yolculuğu daha kısa ve konforludur. Havaalanı şehre yedi kilometre uzaklıktadır. Havaalanından şehir merkezine taksi ile ulaşabilirsiniz. Ancak taksiye binmeden önce mutlaka pazarlık yapmanız gerekir. Şehir merkezine gitmek için “48 numaralı minibüs”  iyi bir seçenektir. Minibüs sizi şehrin kurucusu “Kral Danylo Halytskyi At üzerindeki Bronz Heykeli’nin” bulunduğu  “Halytska Meydanı’nda”, heykelin karşısındaki  otobüs durağında indirir. Seyahatiniz sonrası havaalanına giderken de aynı yerden minibüse binmeniz gerekir. Bu alanda özel bir minibüs durağı bulunmaz. Siz minibüs gelince binersiniz.

Şehir içi ulaşım için tramvay, troleybüs, minibüs ve taksiden yararlanabilirsiniz. Tramvay ve troleybüs biletini kiokslardan veya araçların içinden alabilirsiniz. Biletinizi aldıktan sonra aracın içindeki makinelerde onaylatmanız gerekir. Onaylatmazsanız belli aralıkla yapılan kontrollerde zor durumda kalabilirsiniz. Bu araçların durakları ile tramvay ve troleybüs numaralarını şehir haritası üzerinde bulabilirsiniz. Şehirdeki kamu ulaşım araçları özellikle troleybüsler  çok eskidir. Az sayıda yeni araç bulunur.  Benzer durum nispeten özel araçlar için de geçerlidir. Otobüs ve tramvay sürücülerinin büyük bölümü kadınlardan oluşur. Şehrin önemli gezilecek yerlerini  kısa sürede görmek isterseniz Ratusha önünden belli saatlerde kalkan “mini trene” binebilirsiniz. Mini tren sizi bir saat süren  bir yolculukla şehri tanıtır.  Ayrıca şehir  merkezinde bir otelde kalırsanız şehrin gezilecek yerleri birbirine  yakın mesafede olduğu için havaalanı dışında ulaşım aracı kullanmanıza gerek kalmaz. Lviv’de şehir merkezinde  çok uygun fiyata tarihi  güzel  bir otelde  kalabilirsiniz.  

Şehirde  İngilizce bilen kişi sayısı sınırlıdır. Şehirde dolaşırken gençlerden İngilizce, yaşlılardan  Rusça yardım isteyebilirsiniz. Ancak Rusya ile yaşanan sorunlar nedeniyle yaşlılar  Rusça konuşmak istemezler. Bununla birlikte şehrin turistik yerlerinde dil sorunu ile karşılaşmazsınız.

Lviv'de  restaurant, cafe ve şehrin önemli meydan ve sokaklarında ücretsiz wifi'den faydalanabilirsiniz.

Lviv II. Dünya Savaşı sırasında fazla tahrip olmamıştır. Bu nedenle şehirdeki tarihi binaların büyük bölümü orijinaldir. Şehir  geçmişten bu yana çok iyi korunduğu için tarihi dokusunu  yitirmemiştir. Bu nedenle  1988 yılında  şehrin tarihi bölgesi UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.

Şehir tarihi geçmişi nedeniyle çok kültürlü bir yapıya sahiptir. Şehirde Yahudiler, Polonyalılar, Almanlar, Ermeniler, Ruslar ve diğerleri  yüzyıllarca birlikte yaşamışlardır. Bunu  özellikle  mimaride ve  yemeklerde açık şekilde  hissedebilirsiniz. Şehrin mimarisinde özellikle  Alman ve Avusturya tarzı yapılar ağırlık taşır.

Lviv Türkiye’de çok az bilinen  güzel bir şehirdir. Oldukça küçük olan  Eski Şehir bölgesinin ana meydanını “Pazar Meydanı (Ploshcha Rynok)” oluşturur. “Turizm Bürosu’nun (Büronun yayını A walk Around a Mediaval Town kitapçığı ile Eski Şehri adım adım açıklamalı olarak dolaşabilirsiniz) ” bulunduğu meydan Alman şehirlerinin  mimari yapısına  uygun şekilde planlanmıştır. Meydanın ortasında  Neo-Rönesans Kulesi ile 1381 tarihli  “Ratusha (City Hall)” tüm ihtişamı ile yükselir. 408 basamak çıkmayı göze alırsanız kulenin tepesinden şehrin muhteşem görüntüsünü seyredebilirsiniz. Kulenin merdivenleri yorucu ve oldukça dar olmakla birlikte  gördüğünüz manzara buna değer. Şehri en iyi görebileceğiniz yer ise kuleden görülen,  daha az yorucu olması için taksi ile gidip,  yarım saat süren bir yürüyüşle Rynok Meydanı’na  geri dönebileceğiniz  “Yüksek Kale’dir ( Vysoky Zamok -High Castle)”.

Rynok Meydanı’nda Ratusha’nın dört köşesinde Yunan tanrı ve tanrıçaları Diana, Neptün, Adonis ve Amphitrite heykelleri ile süslü dört çeşme bulunur. Çeşmeler geçmişte şehrin su gereksinimimi karşılamak amacıyla yapılmıştır.  Meydanın dört  tarafında  yan yana dizilmiş her biri birbirinden güzel, farklı renklerde, üç- dört katlı muhteşem binalar sıralanır. Büyük bölümü ortaçağdan kalma, küçük bir bölümü XIX. yüzyılda yapılmış bu binalar  farklı mimari tarzlarda inşa edilmiştir. Geçmişte binaların meydana bakan cephesinin her katında üç pencere açılmasına izin verilmiş, dört ve daha fazla pencere olanlardan vergi alınmıştır. Her binanın cephesi veya çatısı  farklı motif veya heykellerle süslüdür. Meydanının dört tarafını   dolaşarak ve meydandaki cafelerde oturarak  bu güzel binaları  dikkatle inceleyebilirsiniz.  Bu binalardan özellikle   Bandinelli Palace (no 2), Wilczek Palace (no 3), Blackstone House (no 4), Korniakt Palace (no 6), Archbishops Palace (no 9), Lubomirski Palace (no 10), Venetian House (no 14) kendine özgü  hikayeleri olan çok güzel eski saray ve evlerdir. Bu evlerin bir bölümü halen müze olarak kullanılmaktadır.

Meydandaki önemli müzeler arasında   “Lviv Tarih Müzesi” ile “Eczane Müzesi” sayılabilir. Meydanın kuzeydoğu köşesinde 1735 yılında açılan şehrin en eski eczanesi halen Eczane Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Eczanenin özellikle bodrum katı  ilginçtir. Lviv Tarih Müzesi ise meydan çevresindeki üç binadadır. Bunlardan  Korniakt Palace  içinde XVI ve XVIII. yüzyıla ait eserler sergilenir. Bina ayrıca  “Italian Courtyard” olarak bilinen avlusu ile de tanınır.

Meydan gündüz şehrin en kalabalık yeridir. Meydan; Belediye Binası çevresindeki sokak tezgahlarında hediyelik eşya satan sokak satıcıları, sokak sanatçıları, cafelerde oturarak çevresini seyreden yerli halk ve az sayıda yabancı turist ile son derece keyifli bir yerdir. Gece ise  sessizleşir. Cafeler belli bir saatten sonra kapanır. Gündüz canlılığından eser kalmaz.

Meydanda ve şehirde Avusturya kültürünün  etkisiyle çok sayıda cafe yer alır. Bu cafelerde birbirinden güzel kekler eşliğinde kahve içebilirsiniz. Meydanın güneydoğu köşesindeki tarihi binanın altında yer alan “Coffee Manufacture” buram buram kahve kokan bir yerdir. Burada ister kapalı küçük  bahçede ister  mahzende oturarak  farklı kahve çeşitlerini tadabilirsiniz. Kahvenizi içtikten sonra arzu ederseniz  kahve ve kahve  ile ilgili  her türlü ürünün bulunduğu küçük satış yerinden alışveriş yapabilirsiniz. Önünde ahşap bir at bulunan “Atlas Cafe’”  Orta çağı  yaşatan ilginç iç mekanı ve kahvesi  ile  meydandaki güzel cafelerden bir diğeridir.

Güneydoğu köşeden meydana bağlanan “Serbska Sokağı’ndaki”, dört katlı önü sürekli kalabalık bina  “Lviv Chocolate Factory”  çikolata seviyorsanız mutlaka ziyaret etmeniz gereken bir yerdir. Burada yüzlerce çeşit, her biri diğerinden lezzetli muhteşem çikolatalar  satılır.  Tezgahta sergilenen  çikolatalardan dilediğinizi seçerek  güzel bir kahve eşliğinde bu çikolatalarla kendinizi mutlu edebilirsiniz. Lviv  çikolatalarının fiyatları şehirdeki diğer çikolataların fiyatlarına göre daha pahallı ancak Türkiye’ye göre daha  ucuzdur. Bu nedenle hediyelik olarak alabilirsiniz.  

Çikolata fabrikasının yan tarafında “St. Masoch Cafe’nin”  önündeki bronz heykel Kürklü Venüs romanının yazarı ve mazoşizmin babası olarak bilinen “Leopold Von Sacher- Masoch’nin Heykeli’dir”. Yazarın geçmişte geldiği cafenin içi ve kahveleri de çok güzeldir.

Meydana  her köşeden Eski Şehrin önemli sokakları bağlanır. Bu sokaklara girerek tarihi binalarla, kiliselerle dolu sokaklarda kaybolabilirsiniz. Şehirde dikkat çekecek kadar çok sayıda kilise, manastır ve katedral bulunur. Hemen her sokakta karşınıza devasa bir dini bina çıkar.   

Rynok Meydanı’nın güneybatı köşesindeki “Katedralna Meydanı’nda” göreceğiniz “Latin Katedrali”  şehrin önemli katedrallerinden  biridir. Yapımı çok uzun sürdüğü  ve 1527 yılında büyük bir yangın geçirdiği için binada Gotik, Rönesans ve Barok  tarzlarını bir arada görebilirsiniz.  Latin Katedrali’ne komşu olan  “Boim Chapel”   aile mezarlığı ve ibadet yeri olarak 1609-1615 yılları arasında  Geç Rönesans tarzında yapılmıştır. Şapelin meydana bakan siyah dış cephesindeki, dini rölyefler ve kubbesinde oturan İsa Heykeli  görülmeye değer niteliktedir.  Meydanda şapelin yan tarafında  yer alan  çiçeklerle ve ilginç objelerle süslü küçük cafe ise  çok sevimlidir.  Adeta sizi güzel bir kahve ve kek yemeğe davet eder.

Rynok Meydanı’na güney doğu köşeden bağlanan tramvay raylarının geçtiği  “Ruska Sokağı” dar tarihi binalarla dolu bir sokaktır. Sokak meydan ile “Pidvalna Caddesi”  arasında uzanır.

“Pidvalna Caddesi” şehrin tarihi eserleri ile dolu güzel bir caddesidir. Ruska Sokağı’nın  caddeyi kestiği köşede yer alan, iki kademeli, sahaflar, sokak ressamları ile dolu  meydanda Rönesans  “Assumption Kilisesi’ yer alır.  Assumption Kilisesi; “Kilise”, “Üç Azizler Şapeli” ve 65 metre yüksekliğindeki “Korniakt Kulesi’nden” oluşan büyük bir kompleksidir. Korniakt Kulesi’nin yanında yer alan devasa “Dominik Katedrali ve Manastırı’nın” geçmişi ise  XII. yüzyıla dayanır. Günümüzdeki yapı XVIII. yüzyılda inşa edilmiştir. Meydanda ayrıca  “Kraliyet Cephaneliği (Royal Arsenal)” bulunur. Kraliyet Cephaneliği önünde bir elinde  kitap tutan bronz  insan heykeli Belarus, Rusya ve Ukrayna’ya ilk matbaayı getiren “Ivan Federov”  anısına  yapılmıştır.  

Meydanın karşı tarafında caddenin kenarındaki yeşillik alanda göreceğiniz  sivri çatılı taş yapı  “ Barut Kulesi (Gunpower Tower)” ise XVI. yüzyılda inşa edilmiştir.

Pidvalna Caddesi üzerinde Royal Arsenal dışında   1430 yılında silah ve yiyecek deposu olarak inşa edilen “Cephanelik (Arsenal)” yer alır. Eski cephanelik halen  XIII. yüzyıldan XX. yüzyılın   başına kadar olan dönemdeki   silahların ve savaş kıyafetlerinin sergilendiği bir müzedir (Armoury Museum).  Cephaneliği’nin  arka tarafında kalan   sokaklar ise eski Yahudi yerleşim bölgesidir.  

“St. Bernardine Katedral ve Manastırı ( Günümüzde St. Andrew Kilisesi)”  çok geniş bir alanı kaplayan, şehrin dikkat çeken  dini yapılarından biridir. Geçmişte bu dini  kompleks kalın bir Duvar ile çevrilmiştir. Günümüzde bu duvardan kalan bölüm ve  “Hlynianska Kulesi” “V. Vynnychenka Caddesi” üzerindedir (Pidvalna Caddesi bu caddeye bağlanır). 

Şehrin en önemli bulvarını Rynok Meydanı’na yakın “Özgürlük Bulvarı (Prospect Svobody)” oluşturur. Bulvarın çevresinde şehrin tarihi binaları, müzeler, kiliseler bulunur. Bulvarın ortasında ağaçlık geniş bir  yürüyüş alanı yer alır. Bu alanda yerel halk yürür. Hediyelik eşya tezgahları kurulur.  Yürüyüş alanında   Ukraynalı şair ve ressam “Shevchenko Anıtı” yer alır. Anıt  ilginç  dizaynı dikkat çeker.  “Lviv Ulusal Akademik Opera ve  Bale  Tiyatrosu” Svobody Bulvarı’nın kuzey ucundadır. Bina 1901 yılında  Neo-Rönesans  tarzında yapılmıştır. 1200 kişilik binanın içini görmenin en iyi yolu burada güzel bir opera izlemektir. Ulusal Akademik Opera ve Balo Tiyatrosu’na yakın mesafede yer alan “Lviv Ulusal Müzesi’nde” ise Ortaçağdan XIX. yüzyıla kadar Ukrayna sanatı ile ilgili eserler sergilenir.  Bulvarın güney ucunda ise Polonyalı şair “Adam Michiewicz Heykeli” bulunur.

 Svoboy Bulvarı’na  tiyatro tarafından bağlanan, Rynok Meydanı’na  yakın mesafedeki  “Virmanska Sokağı”  mimarisi ile dikkat çeken dar, kısa  bir  sokaktır. Ermeniler  XIV. yüzyılda şehre  yerleşmiş, bu bölgede kendi mahallelerini kurmuş,  1370 yılında bir kilise inşa etmişlerdir. Kilise daha sonra  farklı tarihlerde  onarılmıştır. Halen Rus, Gotik ve Ermeni mimarisinin özelliklerini taşıyan “Ermeni Katedral’in”  özellikle içi oldukça dikkat çekicidir.

Şehirde “Lviv Üniversitesi” ile “Lviv Ulusal Politeknik Üniversitesi” olmak üzere iki üniversite bulunur. Svobody Bulvarı ile I. Franko Parkı arasındaki bölgede Üniversite Caddesi üzerinde  Lviv Üniversitesi’nin tarihi binalarını görebilirsiniz. Üniversite karşısındaki meydanın arka tarafında yer alan  “ I. Franko  Parkı” mola vermek için  güzel, huzur dolu  bir yerdir.

Adam Michiewicz Heykeli’nin bulunduğu yerden Svobody Bulvarı’na bağlanan ”Kopernyka Caddesi’ndeki” “Potocki Sarayı”  şehrin en güzel binalarından biridir. Büyük bir bahçe içinde yer alan Neo- Rönesans saray Orta Avrupa’nın en güçlü ailelerinden biri olan Potocki  Ailesi tarafından yaptırılmıştır. İçi de çok güzel olan saray halen Ulusal Sanat Galerisi’nin bir bölümünü oluşturur. Sarayın duvarlarında Avrupa Rönesans ve Barok sanatının örneklerini   görebilirsiniz.

 “Lychakivsky Mezarlığı (Lychakivsky Tsvyntar)”şehrin gezilmesi gereken ilginç yerlerinden biridir. Burası  mezarlıktan öte adeta bir açık hava müzesidir.   Dünyada bu özelliğe sahip önemli mezarlıklardan biridir.  Mezarlığa “7 numaralı tramvay” ile ulaşabilirsiniz.  Mezarlık; bazıları melek heykeli veya ölen kişinin heykeli ile süslenmiş, bazıları  taş veya  mermerden yapılmış küçük şapel şeklindeki mezarlarla doludur.   42 hektar alan içinde 400.000’den fazla mezarı içeren mezarlık alanda  adeta bir şehrin sokaklarında dolaşır gibi gezebilirsiniz.   Mezarlık 1787 yılında kurulmuş, II. Dünya Savaşı sırasında ve daha sonraki yıllarda  tahrip olmuştur. 1975 yılında tarihi yapı olarak ilân edilmiş, yeniden düzenlenmiş ve yıkılan mezar taşları  ve heykeller  onarılmıştır. Mezarlığın restorasyonu  2005 yılında tamamlanmıştır.  Mezarlıkta ülkenin ünlü yazarları, şairleri, politikacıları, sanatçıları ve önemli kişilerinin  mezarları  bulunur. Mezarlığın doğusundaki askeri  mezarlıkta ise. I. Dünya Savaşı sonrası Polonya-Ukrayna ve Polonya-Rusya Savaşı sırasında ölenlerin mezarları yer alır.   Mezarlıkta 1921 yılında  Kızıl Ordu’ya karşı savaşırken ölen ABD’li  pilotlar için yapılmış   bir anıt da  görebilirsiniz.

Şehirde  vaktiniz ölçüsünde “Museum of  Folk Architecture and Rural Life”  gidebilirsiniz. Bunun için 7, 2 ve 10 numaralı tramvaya binmeli.   Mechnikova Sokağı’nın köşesinde inmeli ve mezarlığa giden sokağın karşısına gelen “Krupyarska  Sokağı’ndan” tepeye doğru yönlendirmeleri izleyerek  bir süre yürümelisiniz.  Mezarlığa gitmişseniz mezarlıkla müze arası  yaklaşık  yarım saat yürüyüş mesafesindedir.  Ancak şehir merkezinden gidiyorsanız en iyi yöntem önce tramvay sonra yürümek yerine  taksiye binmektir.  Znesinnia Parkı’nın  güney tarafında,  84 hektar  alanı kaplayan bu açık hava müzesinde; Batı Ukrayna’nın farklı köylerinden sökülerek burada yeniden kurulmuş, Ukrayna köylülerinin yaşamını anlatan ağaçtan yapılmış  çeşitli binalar   yer alır.   Müzede altı ahşap kilise, 120 ahşap ev bulunur.  Park alanı  içindeki yönlendirmeleri izleyerek  bu binaların bir bölümünü görebilirsiniz. Müzenin kurulmasına öncülük eden şair “ Ivan Franco’nun Heykeli” ise müzenin giriş kapısındadır.   Burada yer alan küçük cafe mola vermek ve dinlenmek için  uygun bir  yerdir.  Müzeyi gezen kişi sayısı ise  oldukça sınırlıdır.

ODESSA

Odessa Odessa idari biriminin merkezidir. Ülkenin tatil merkezi olarak tanınır. Odessa tarihi bir şehirdir. Kırım Hanı Hacı I. Giray tarafından 1240 yılında Hacıbey adı ile kurulmuştur. Önce Litvanya,  1529 yılında Osmanlı hâkimiyetine girmiş, 1792 Osmanlı- Rus Savaşı’na kadar Osmanlıların  hâkimiyetinde kalmıştır.  1794 yılında Büyük Katherina şehir ile ilgili bir kararname yayımlamış, 1819-1858 yılları arasında serbest liman, Sovyet döneminde SSCB’nin ticari ve askeri limanı olmuştur. 2000 yılında 2025 yılına kadar serbest liman ve serbest ticaret bölgesi olarak ilân edilmiştir.

XIX. yüzyılda Rusya İmparatorluğu’nun dördüncü büyük şehri olan Odessa mimarisinde Rus mimarisinden çok Fransız ve İtalyan mimarisi hâkimdir. Bunda  yönetiminde yer alan dört Avrupalı yöneticinin  büyük etkisi olmuştur.

Odessa’ya Türkiye’den uçakla veya Ukrayna’nın diğer şehirlerinden tren veya uçakla gidebilirsiniz. Odessa Uluslararası Havaalanı çok küçük bir havaalanıdır. Havaalanından şehre  “117 numaralı minibüs” , “117 numaralı otobüs”  veya taksi ile ulaşabilirsiniz. Minibüs durağı havaalanından  çıktıktan sonra sağ taraftadır. Ancak  minibüsler çok eskidir. Şehir merkezine ulaşması zaman alır.  İneceğiniz yeri bilmiyorsanız şoförler İngilizce bilmediklerinden  sorun yaşayabilirsiniz. Bu nedenle havaalanı terminalinde çevrenizi saran taksiciler yerine havaalanından çıktıktan sonra park yerindeki  Information  barakasından şehre taksi ile gitme konusunda   yardım  alabilirsiniz. Taksi ücreti çok düşüktür. Bu nedenle taksiye binmek minibüs veya otobüse binmekten daha iyidir.    

Şehir içi ulaşımda  tramvay, troleybüs ve minibüs kullanabilirsiniz. Ancak bu araçlar genelde çok eskidir.  Otobüs bileti arabanın içinde  şoför veya biletçi tarafından satılır.  Bilet fiyatı çok düşük olduğu için yanınızda mutlaka bozuk para bulundurmanız gerekir. Şehir merkezinde bir otelde kalırsanız gezilecek önemli yerler sınırlı ve birbirine çok yakın mesafede olduğundan  toplu taşıma araçlarına  fazla gereksinim duymazsınız. Plajlara  gitmek için  taksiye binmeniz  daha uygun olur. Ancak taksilerde genelde taksimetre bulunmadığı için önceden pazarlık yapmanız gerekir. Taksi şoförleri  genelde İngilizce bilmediklerinden gideceğiniz yeri Ukraynaca otele yazdırmanızda veya  resepsiyondan yardım almanızda yarar vardır.

Odessa’ya sadece şehri gezmek amacıyla  giderseniz şehir merkezindeki küçük butik otellerde konaklamanız daha uygun olur.  Denize girmek için  giderseniz plaj bölgelerindeki büyük lüks  otellerde kalmanız gerekir. 

Odessa Kiev ve Lviv’e göre daha az gelişmiş bir şehirdir. Halkın gelir düzeyinin düşük olduğu burada daha fazla hissedilir. Özellikle toplu taşım araçlarına bindiğinizde veya şehrin çevresinde dolaştığınızda halkın zor durumda olduğunu hemen fark edersiniz. Buna karşılık şehir merkezi ayrı  bir dünya gibidir. Şehir;  merkez, Arcadia  ve diğer tatil bölgesi gibi birkaç yer dışında genelde  bakımsızdır. Şehrin çevresindeki mahalleler fazla gelişmemiş ve oldukça fakirdir.

Şehirde güvenlik konusunda gündüz ve gece Kiev ve Lviv’e göre daha dikkatli olmanız gerekir.  Şehir merkezinde zaman zaman dilenci görünümlü olmayan kişiler   yanınıza yaklaşarak sizden para isteyebilir veya  çantanızı boş bir anınızda almak  için sizi izleyebilir. Bu nedenle dikkatli olmanızda yarar vardır.

Şehirde Avrupalı yabancı turist sayısı oldukça sınırlıdır. Genellikle eski Doğu Bloğu ülkeleri ve Ukraynalı yerli turistler göze çarpar. Türkçe konuşanlara merkezde ve Arcadia bölgesinde rastlayabilirsiniz. Karşılaştığınız Türk erkeklerin bir bölümü burada çalışan veya yatırım yapan kişilerdir. Bir bölümü ise birkaç günlüğüne gelenlerdir. 

Odessa’da İngilizce bilen kişi sayısı Kiev ve Lviv’e göre çok sınırlıdır. Küçük otellerde resepsiyondaki kişi ile bile bazen İngilizce anlaşmakta zorluk çekebilirsiniz. Şehirde sokaklarda henüz İngilizce yönlendirmeler söz konusu değildir. Ancak otelinizden veya Turizm Bürosu’ndan alacağınız haritalar üzerinde Ukraynaca yanında İngilizce sokak isimleri de bulunduğundan bu haritalardan yararlanabilirsiniz.

Şehirde yemek yeri bulmakta zorluk çekmezsiniz. Şehir merkezinde  birbirinden şık, çok lezzetli Ukrayna, Rus   yemekleri ile pizza yiyebileceğiniz restaurantlar, cafeler bulunur. Restaurant ve cafelerdeki  fiyatlar ortam, yiyecek kalitesi ve sunum dikkate alındığında Türkiye’ye göre inanılmaz  ucuzdur. 

Şehirde gezilecek yerler birbirine yakın mesafededir. Bu nedenle yürüyerek  dolaşabilirsiniz. Şehir merkezinde Şehir Parkı ve Ulusal Opera ve Bale Tiyatrosu önünden rehberli tur araçları  kalkar. Bu araçlara binerken İngilizce tura katılmak istediğinizi belirtmenizde yarar vardır.  Zamanınız sınırlı ise bu tura katılabilirsiniz. Ancak zamanınız varsa turun gezdirdiği yerleri şehir haritasına bakarak  kendiniz de keşfedebilirsiniz.   

Odessa şehir merkezinin ana caddesini “Deribasovskaya  Caddesi” oluşturur. Cadde gündüz ve gece inanılmaz canlı ve kalabalıktır. Sokaklarda sokak sanatçıları gösteriler yapar. İnsanlar keyifle gezer. Özellikle hafta sonu akşamları her türlü sokak eğlencesi bir bölümü trafiğe kapalı bu cadde üzerinde gerçekleşir. Cadde üzerinde çok sayıda  tarihi bina ardı ardına  sıralanır. Bu binaların zemin katları cafe, restaurant, dükkan ve döviz bürosuna dönüştürülmüştür.  Caddenin kaldırımları cafe ve restaurantların masaları ile doludur. Cadde aynı zamanda  şehrin alışveriş bölgesidir. Caddedeki en büyük alışveriş merkezi, cadde ile ona paralel uzanan Bunina Caddesi” arasında kalan meydanın üzerindeki  “Afina’dir”. Ancak bu alışveriş merkezi Türkiye’deki alışveriş merkezlerine göre küçüktür. Ayrıca içinde alacak bir şey bulamazsınız.  

Caddenin “Sobornaya Meydanı” yakınında yer alan   “Şehir Parkı” dinlenmek için son derece keyifli bir yerdir. Parkın içinde bir çeşme, aslan heykelleri,  cafeler ve restaurantlar bulunur. Parkın ortasındaki küçük kamelyada zaman zaman konserler verilir. Arzu eden her yaşta insan  burada müziğin ritmine uyarak dans eder. Parkın önündeki   Sovyet cazının kurucusu “Leonid Utiosov  Heykeli”  kendisi ile resim çeken insanlarla doludur. 

Parkın karşı tarafında 1898-1899 yılları arasında yapılan “Pasaj” XIX. yüzyıl Odessa mimarisinin özelliklerini taşır. İçinde çeşitli dükkanlar bulunan bu Neo-Rönesans pasajın iç süslemeleri görülmeye değer güzelliktedir.    

Caddenin Şehir Parkı sonunda yer alan “Sobornoya Meydanı’nın ” çevresi Neo- Rönesans binalarla doludur. Bu meydanda şehrin önemli yapılarından  “Transfiguration Katedrali” ve  “Vorontsov Heykeli’” yer alır.  

Cadde üzerindeki sayısız cafe ve restaurant içinde   “Lviv's Handmade Chocolate” çikolata ve kahvesi, “Kompot (no 20)” iç dekorasyonu, lezzetli Ukrayna ve Rus yemekleri ile mutlaka uğramanız gereken yerlerdir. “Kompot’ta”  diğer yerel yiyecekler yanında “bychki” olarak adlandırılan Odessa’ya özgü kızartılmış balık yiyebilir. Bir kavanoz içinde masaya getirilen içinde meyve parçaları bulunan  alkolsüz  içecek   “kompot’u” deneyebilirsiniz.            

Deribasovskaya  Caddesi’ne paralel uzanan “Lanzheronovskaya Caddesi” şehrin bir diğer güzel caddesidir. Bir tarafı Şehir Parkı’na ulaşan   bu cadde üzerinde çok güzel küçük oteller ve  yerel şık restaurantlar  yer alır. Caddenin en güzel binası  “Ulusal Opera ve Bale Tiyatrosu’dur”.  Bina Avrupa’nın en güzel opera ve bale binaları arasında kabul edilmektedir. 1810 yılında tamamlanan bina 1873 yılında yanmış, 1887 yılında Viyana Barok tarzında düzenlenmiş, binanın restorasyonu  2007 yılında tamamlanmıştır. Dışı kadar  içi de göz kamaştıran Ulusal Opera ve Bale Tiyatrosu’nda arzu ederseniz inanılmaz ucuz bir fiyata çok güzel bir opera izleyebilirsiniz. Çok büyük bir alanı kaplayan binayı tiyatronun yan tarafındaki “Dumskaya Meydanı’ndaki” banklara oturarak, sokaktaki kahve arabalarından alacağınız bir kahve eşliğinde  uzun süre seyredebilirsiniz.

Tiyatro binasının yan tarafındaki hafif eğimli, geniş  Dumskaya Meydanı’ndan  şehrin güzel binalarından olan   “Arkeoloji Müzesi” ile şehrin en önemli bulvarı  “Primorskiy Bulvarı’na”” ulaşabilirsiniz.

Primorskiy Bulvarı kestane ağaçlarının altında deniz manzaralı, hediyelik eşya ve yiyecek tezgahları ile dolu uzun  bir yürüyüş yoluna sahip güzel bir bulvardır. Son derece kalabalık olan bulvarın tiyatro yönünde başında beyaz sütunlu  “Belediye Binası” ile   “Puşkin Heykeli” yer alır. Bir kenarı tarihi şık binalarla dolu bu bulvarda  ilk vali  “Duke de Richelieu Heykeli” hemen  “Potemkin Merdivenleri’nin üzerindedir.  Heykelin bulunduğu yerden  “Odessa  Limanı’” ile  “Odessa Oteli” çok güzel görünür. 

Potemkin Merdivenleri ilginç bir özelliği ile tanınır.  Merdivenlerin   üst  tarafı 15, alt tarafı 21 metre genişliğindedir.  Merdivenlere tepeden baktığınızda  sadece merdivenlerin arasında bulunan düz sahanlıkları, yürüyerek veya Turizm Bürosu’nun yan tarafındaki funikularla inerek  aşağıdan bakıldığınızda sadece merdivenleri görebilirsiniz. 1841 yılında  inşa edilen merdivenler  Denizden yüksekte kurulu olan  Odessa’yı limandaki yolcu terminaline  bağlar.   192  basamaklı  merdiven Sergei Einsten'in  “Potemkin  Zırhlısı' ile ün kazanmıştır. 

Primorskiy Bulvarı’nda güzel bir kahve veya yemek molası vermek isterseniz Duke de Richelieu Heykeli’nin arkasında kalan  köşedeki  cafeye uğrayabilirsiniz. Buradan bulvardaki  ve merdivenlerin başındaki kalabalığı izleyebilirsiniz. Ayrıca bulvardaki banklara  oturarak Odessalılar gibi bulvardaki sokak satıcılarından aldığınız lezzetli kurabiyeleri yiyerek tepeden denizi ve  çevrenizi seyredebilirsiniz.

Duke de Richelieu Heykeli’nin bulunduğu alana bağlanan caddedeki  “Ekaterininskaya Meydanı’nda” ise Rus İmparatoriçesi “Büyük Katherina’nın Heykeli” bulunur. Bu meydanın çevresi  şık binalarla çevrilidir. Meydana kısa bir sokakla bağlanan “Gogolya Sokağı” üzerinde  XIX. yüzyıla ait şehrin  en iyi Art Nouveau binalarını  görebilirsiniz.

Büyük Katherina Heykeli’nin bulunduğu meydana bağlanan bir diğer sokak  “Vorontsov” üzerinde  sadece ön cephesi olan bir bina görünümünde ilginç bir bina olan   “Duvar Ev- Düz Ev” yer alır.

Primorskaya Bulvarı, Gogolya Sokağı, Vorontsov Sokağı veya diğer sokaklardan  yürüyerek ulaşabileceğiniz  “Vorontsov Sarayı”  1826 yılında klasik tarzda inşa edilmiştir.  Ancak oldukça bakımsız bir görünüme sahiptir.  Saray üç vali tarafından konut olarak kullanılmıştır. Sarayın bahçesinde  aslan heykelleri ile deniz kenarında antik Yunan sütunlu “Colonnade” bulunur. Buradan liman  ve çevresi ile    “Mother –in- Laws Bridge”  çok güzel görünür.  Köprünün  demirleri üzerinde  çok sayıda kilit dikkat çeker. Bu kilitler yeni evlenenlerin ömür boyu  birbirlerinden ayrılmamak için  köprüye taktıkları ve  anahtarını denize attıkları kilitlerdir. Rivayete göre;  köprüyü Odessa Komünist Partisi’nin ilk sekreteri  her gün iş çıkışı daha kısa sürede annesinin  evine giderek onun yaptığı güzel kekleri yemek için yaptırmıştır.

Resimden hoşlanıyorsanız  Tren İstasyonu ile Ulusal Opera ve Bale Tiyatrosu yanındaki meydan arasında uzanan ağaçlık “ Pushkinskaya Caddesi” üzerinde  XIX.  yüzyıldan kalma bir sarayda yer alan “Batı ve Doğu Sanatı Müzesi’ne (Museum of Western and Eastern Art-no. 9)” gitmeniz gerekir.  Müzede Caravaggio, Canaletto, Rubens ve bazı ünlü ressamların resimlerini görebilirsiniz. Puşkin Müzesi de bu müzenin yakınındadır (no 13). Tarihi evlerin bulunduğu bu uzun caddenin Tren İstasyonu’na yakın bölümündeki bir ara sokakta  da “Tatar Cami”  yer alır.

Odessa’da şehre yakın mesafede çok sayıda plaj bölgesi bulunur. Ancak bunlar içinde “Arcadia” en ünlü olanıdır. Arcadia bir bölümü halka açık, bir bölüm  kulüp plajları, lüks otelleri, tatil siteleri, cafeleri, restaurantları, barları, gece kulüpleri  “Ibiza”, “Itaka” gibi açık hava diskoları  ile şehre gelen turistlerin mutlaka uğradığı bir bölgedir. Gündüz plajları, gece gece hayatı ile sürekli hareketlidir. Ancak hava sıcaklığı Türkiye’ye göre daha düşük olduğu için plajlar rüzgarlı ve deniz oldukça soğuktur. Arcadia  küçük bir yer olduğu için  yürüyerek kısa sürede dolaşabilirsiniz. Plajlar için ise  mini trene binebilirsiniz. Şehre sadece denize girmek için gidecekseniz  Türkiye’deki plajlar buradaki plajlara göre daha güzeldir. Arcadia, şehir merkezi’ne taksi ile yaklaşık 10-15 dakika mesafededir.  Tramvay veya troleybüs ile gidecekseniz  “5 numaralı tramvay veya troleybüse” binmeli. Son durakta inmelisiniz.

Odessa Katakombları şehrin altında yer alan dünyanın en büyük yeraltı katakomb ağıdır. 2500 kilometreden fazla uzunluğa sahip katakombların sadece küçük bir bölümü müze olarak açıktır. II. Dünya Savaşı sırasında partizanlar tarafından da kullanılan katakomblar rehberli turla  gezilebilmektedir.  Şehrin dışında bulunan  katakomblara gitmek  için Turizm Bürosu’ndan bilgi alabilirsiniz.

    
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu yazı 2015  yılında   Ukrayna’ya  yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler ve aşağıda belirtilen kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.  

Turistik yerlerin adları haritalarda ve kitaplarda Rusça, Ukraynaca ve İngilizce yazılmasına bağlı olarak farklı olabilir. 

Kyiv, Top 10, ISBN 966-8137-55-8.
Lonely Planet, Ukraine, 2008, ISBN 978-1-74104-481-2.
Tourist Information Centre, A Walk Around A Medieval Town.
Yuriy Nykolyshyn, Lviv the Guidebook, ISBN 078-617-629-009-4.

http://wikitravel.org/en/Lviv
http://wikitravel.org/en/Odessa
http://wikitravel.org/en/Kiev
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ukrayna
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ukrayna_Sovyet_Sosyalist_Cumhuriyeti

 

 

 

                              

                          

 

 

SEYAHATLER

AVUSTURYA

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km²   yüzölçümüne sahiptir.  Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde  Almanya ve Çek Cumhuriyeti  ile komşudur.

daha fazlası
BOSNA HERSEK

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan,  güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

daha fazlası
SİNGAPUR

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde  Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

daha fazlası
FAS KRALLIĞI

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da  yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan  Cebelitarık Boğazı ile ayrılır.  Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14  km uzaklıktadır.  Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a,  Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.

daha fazlası

Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS

Design by MEHMET KEREM PALA

>