ÜRDÜN
Ürdün veya resmi adı ile “Ürdün Haşimi Krallığı” Ortadoğu’da yer alan, 92.300 km² yüzölçümüne sahip bir Arap ülkesidir. Kuzeyinde Suriye, kuzeydoğusunda Irak, güneyinde ve doğusunda Suudi Arabistan, batısında İsrail ve Batı Şeria ile komşudur. Güneybatısında, Kızıl Deniz’deki Akabe Körfezi’nde, 25 kilometre uzunluğunda bir kıyı şeridi bulunmaktadır.
Ürdün topraklarında yerleşim çok eskilere dayanır. Dünyanın en eski yerleşimleri M.Ö. 8000 yılında “Ain Ghazal”, “Al-Beidha” ve “Jericho” şehirlerinde kurulmuştur. Ain Ghazal’da bulunan heykeller, Ürdün Vadisi’ndeki “Teleilat Ghassul” duvar boyamaları bu dönemdeki kültürel yapının zenginliği hakkında bilgi vermektedir.
Ürdün topraklarında M.Ö. 4000 yılında ilk sürekli yerleşim kurulmuş, bunu M.Ö. 2900 yılında şehir devletleri, M.Ö. 1200 yılında “Ammon” ,“Moab”, “Edomit”, ”Dhiban” ve ”Bozrah” gibi Krallıkların kuruluşu izlemiştir. Daha sonra bölgeye sırasıyla İsrail Krallığı, Asurlar, Babiller, Persler, Büyük İskender, onun ölümünden sonra Ptolemy ve Seleucid Hanedanlığı, Nebatiler, Roma İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu hakim olmuştur. 635 yılında Arap-İslam Ordularının bölgeyi ele geçirmesinden sonra, Emeviler, Abbasiler, Fatimiler, Haçlılar, Eyyübiler ve Memluklar bölgede etkin olmuşlardır.
Ürdün; Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında 1516 yılında Osmanlı topraklarına katılmış, 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalmıştır. II. Abdülhamit döneminde Rusya’dan kaçan Çerkezlerin bir bölümü Amman civarına yerleştirilmişlerdir.
1908 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından Mekke emiri olarak atanan “Şerif Hüseyin (Sharif Hussein Bin Ali)”, I.Dünya Savaşı sırasında kendi krallığını oluşturmak amacıyla Birleşik Krallık’la işbirliği yapmış, Birleşik Krallık subayı “Thomas Edward Lawrence” tarafından yapılan yönlendirmelerle Osmanlılara karşı 1916 yılında “Arap İsyanı” başlatılmıştır. 1917 yılında Birleşik Krallık önce Kudus’ü, bir yıl sonra tüm Suriye’yi işgal etmiştir. 1920 yılında Ürdün Birleşik Krallığın sömürgesi olmuş, 1921 yılında Birleşik Krallık desteği ile Ürdün Nehri’nin doğu tarafındaki topraklarda, yarı bağımsız “Mavera-i Ürdün Emirliği/Emirate of Transjordan ” adı altında bir emirlik kurulmuştur. Emirliğin başına Birleşik Krallığın desteği ile Şerif Hüseyin’in oğlu olan “Emir Abdullah (I.Abdullah)” geçmiştir. 1946 yılında Londra Anlaşması uyarınca Birleşik Krallık Ürdün’ün bağımsızlığını tanımıştır.
“1948 yılında “İsrail Devleti” kurulmuş, Arap Birliği bu ülkeye karşı savaş açmış, Ürdün de bu savaşın içinde yer almıştır. “1948 Arap İsrail Savaşı’nda”; 700.000 civarında Filistinli komşu ülkelere sığınmış, bir bölümü Gazze’ye yerleştirilmiştir. Savaş sonrası İsrail savaşa katılan her ülke ile ayrı anlaşmalar yapmış, Ürdün Batı Şeria, Mısır Gazze Şeridi’ne asker yığmış, Kudüs’ün denetimi batıda İsrail, doğuda Ürdün arasında paylaşılmış, Gazze Mısır’ın olmuştur”.
1951 yılında Emir Abdullah’ın (I.Abdullah) öldürülmesi üzerine yerine oğlu “Tallal Bin Abdullah”, ancak onun hastalığı nedeniyle yerine 1952 yılında “Hüseyin Bin Tallal (I.Hüseyin)” geçmiştir. “Altı Gün Savaşı” olarak bilinen “1967 Arap İsrail Savaşı’nda” Ürdün, 1948 Arap İsrail Savaşı’nda kazandığı toprakları kaybetmiş, binlerce Filistinli ülkeye göç etmiştir. 1964 yılında kurulan “Filistin Kurtuluş Örgütü’nün” İsrail’e karşı yapılan saldırılarda Ürdün’ü üs olarak seçmesi, İsrail’in bu saldırılara cevap vermesi ülkede büyük yıkıma yol açmıştır. Ayrıca örgütün güçlenerek Ürdün yönetimine karşı tavır alması, 1970 yılında “Kara Eylül” olarak bilinen Amman sokaklarında Ürdün ordusu ile FKÖ arasında binlerce kişinin öldüğü sokak çatışmalarına neden olmuş, daha sonra FKÖ’nün merkezi ülke topraklarından çıkarılmıştır. Ülke; “1973 Arap İsrail Savaşı’na” katılmamış, “1980 İran Irak Savaşı’nda” Irak’ı desteklemiş buna karşılık “1990-1991 Körfez Savaşı” sırasında Irak’ın Kuveyt’i işgaline karşı çıkmıştır. Bu dönemde Kuveyt’ten çıkarılan binlerce Filistinli Ürdün’e göç etmiştir. 1994 yılında İsrail’le Ürdün arasında 46 yıl süren savaştan sonra yapılan barış anlaşması sonrasında ülkede turizm gelişmiş ancak 2005 ve 2007 yıllarında turistlere yönelik bombalı saldırılar bu gelişmeyi baltalamıştır. Ülkede 1998 yılında kadınlara oy kullanma hakkı tanınmış, 1999 yılında Kral I.Hüseyin’in ölümü üzerine yerine oğlu II.Abdullah geçmiştir. 2003 yılında Irak’ın işgali sırasında Irak’tan yana tavır alan Ürdün’e bu defa Irak’tan 100.000’den fazla göçmen gelmiş bunlar ülkenin batı bölgelerine yerleşmiştir. Günümüzde ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasi alanda modernleşmesi için yoğun çaba harcanmaktadır.
Ürdün halen Monarşi ile yönetilir. Sekiz eyaletten oluşur. Başkenti “Amman’dır.” Önemli şehirleri arasında “Jerash”, “Zarqa”, “Akabe”, “Salt” ve “Irbid” sayılabilir.
Ürdün yaklaşık 7 milyon nüfusa sahiptir. Ülke nüfusunun büyük bölümü şehirlerde, çok küçük bir bölümü de göçebe olarak yaşamaktadır. Nüfusun %98’i Arap, kalanlar Çerkez, Çeçen, Ermeni ve Türk azınlıklardır. Arapların %60’dan fazlası Filistinlidir. Nüfusunun %93’ü Müslüman, %5’i Hıristiyan’dır. Kalanı diğerleri oluşturur. Resmi dili Arapça’dır.
Ülke coğrafi olarak “Ürdün Vadisi”, doğu platosu ve çölden oluşmaktadır. Ülke topraklarının %90’ı çöldür. Çölde ülke nüfusunun %3’ünü oluşturan Bedeviler yaşar. Ülkenin batı bölümünü; kuzeyden güneye doğru “Ürdün Vadisi”, “Lut Gölü-Ölü Deniz” ve “Araba Vadisi” keser. Bu hat boyunca Ürdün toprakları deniz seviyesinin altındadır. Ülkenin diğer bölgeleri deniz seviyesinden 500-600 metre yüksektir. Ülkenin en büyük nehri “Ürdün Nehri’dir”.
Ürdün ekonomisi dışa bağımlıdır. ABD ve Arap ülkelerinden yardım alır. Ekilebilir toprakları doğal koşullar nedeniyle sınırlıdır. Tarım GSMH’nın %7-8’ini oluşturmaktadır. Fosfat ve Potas önemli kaynaklarıdır. Enerji ve su sıkıntısı çeken Ürdün’de az sayıda sanayi kolu gelişmiştir. Turizm önemli gelir kaynaklarının başında gelmektedir.
Ürdün’e çöl iklimi hakimdir. Yazın çok sıcak ve nemli, kışın dağlık alanlar ve kuzey bölgeler çok soğuk ve kar yağışlıdır. Kasım nisan ayları arası yoğun yağış görülür. Ülkeye seyahat etmek için en uygun zaman mart- nisan ayları ile eylül ayından kasım ayı ortalarına kadar olan dönemdir.
Ürdün’e THY veya “Ürdün Kraliyet Havayolları” ile uçakla veya çevre ülkelerden uçak, otobüs, minibüs, dolmuş taksi veya taksi ile ulaşabilirsiniz. Uçakla giderseniz havaalanı Amman şehrinin 32 kilometre güneyindedir. Havaalanından yarım saatte bir kalkan, sabah erken saatlerden gece yarısına kadar çalışan “Havaalanı Otobüsü” ile şehrin belli noktalarına ulaşabilirsiniz. Ancak en iyi yol pazarlık etmek koşuluyla taksiye binmektir.
Ülkenin resmi para birimi Ürdün Dinarı’dır. Dolar ve Euro kullanabilirsiniz. Ancak Dolar Euro karşısında daha değerlidir. Kredi kartı kullanımı ise sınırlıdır. Ülkeden hediyelik eşya olarak çeşitli el sanatları ürünleri, gümüş ve yarı değerli taşlar ile deve kemiğinden yapılan takılar, Akabe ve Jerash Seramikleri ve mozaik objeler satın alabilirsiniz. Ancak alışveriş yaparken mutlaka pazarlık yapmanızda yarar vardır.
Ürdün yemekleri Lübnan ve Suriye yemeklerine benzer. Ekmek olarak “khobz” adı verilen lavaş kullanılır. Ana yemeklerini “Maqlubbeh”, ot ve yoğurdun içinde pişirilen kuzu eti “Mansaf “, döner ve her çeşit kebap oluşturur. Mezelerin çoğu tahinlidir. “Humus” en tanınmış mezedir. Fast food türü olarak sokaklarda ve restaurantlarda satılan kızartılmış soğanlı nohut ezmesi “Felafel”, lavaş içine konulan özel terbiye edilmiş koyun etinden oluşan, dönere benzeyen “Shwarma” tüketilir. Tatlı olarak baklava, künefe deneyebileceğiniz lezzetlerdir. İçecek olarak içine “kakula” eklenmiş, bol şekerli çayı veya kahveyi deneyebilirsiniz. Ülkede alkollü içki kullanımı sınırlıdır. Alkolü içki olarak rakıya benzeyen “Arak’ı” içebilirsiniz. Nargileyi yemek sonrası veya yemek arasında deneyebilirsiniz. Su olarak şişe suyu kullanmanızda yarar vardır.
Ürdün’de kadınların giyimlerine dikkat etmeleri gerekir. Seyahatiniz sırasında askeri bölgelerin, resmi binaların, sınır kapılarının, askeri karakolların, Ürdünlü kadınların, izin almadıkça Ürdünlü erkeklerin resmini çekmemenizde yarar vardır.
Aşağıda Ürdün’de gezme olanağı bulduğum “Amman”, “Madaba”, “Nebo Dağı”, “Ölü Deniz”, “Wadi Musa-Petra”, “Wadi Rum” ve “Akabe” hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
AMMAN
Amman Ürdün Haşimi Krallığı’nın başkenti, en büyük şehri ve Amman eyaletinin merkezidir. 1680 km² yüzölçümüne ve 2.5 milyonun üzerinde nüfusa sahiptir.
Günümüz Amman topraklarında yerleşim uzun bir geçmişe sahiptir. Şehir civarında “Ain Ghazal’da” yapılan kazılarda M.Ö. 8500 yılına ait bulgular ele geçirilmiştir. M.Ö. 1800 civarında şimdiki Kale bölgesinde ilk yerleşim gerçekleşmiştir. İncil’e göre; M.Ö. 1200 yılında “Rabath Amman” Ammon Krallığı’nın merkezidir. “Eski Ahit’te de” “Rabbath Amman’dan” Ammon Krallığı’nın en büyük şehri olarak bahsedilmektedir. Şehir; Mısır Ptolemy Hanedanlığı döneminde Ptolemy Philadelphia” tarafından onarılmış, adı “Philadelphia” olarak değiştirilmiştir. 635 yılında Arap-İslam Orduları tarafından alınmış, bu defa adı “Amman” olmuştur. 1921 yılında yeni kurulan emirliğin merkezi olmuş, 1948 Arap- İsrail Savaşı sırasında şehre çok sayıda Filistinli göç etmiş, daha sonraki yıllarda bölgedeki savaşlar sonucu ülkeye gelen Filistinliler ve 2003 yılında Irak Savaşı nedeniyle ülkeden kaçan Irak’lı göçmenlerle birlikte şehrin nüfusu sürekli artmıştır.
Amman 20’den fazla tepe üzerine kurulmuştur. Yerel halk tarafından “İl-Balad” olarak bilinen “Şehir Merkezi’nde” birbirine yakın mesafedeki birkaç tarihi yer dışında şehri yürüyerek dolaşmanız olanaksızdır. Şehir Merkezi’ndeki sokaklar dar, kıvrımlı ve merdivenlerle birbirine bağlanmıştır. Şehrin her yerinde kraliyet ailesinin resimleri yer alır. Trafik inanılmaz yoğundur.
Şehri dolaşmak için sarı renkli özel taksilerden veya beyaz renkli belli bir güzergah üzerinde çalışan dolmuş taksilerden yararlanabilirsiniz. Beyaz renkli dolmuş taksilerin durakları genelde çarşı içinde yer alan “ Hüseyin Cami (Great Husseini Mosque)” çevresindeki sokaklarda bulunmakla birlikte, kesin kalkış yerlerini otelinizden öğrenmeniz gerekir. Özel taksilere binerken ise taksimetre açtırmanız ve şoföre şehirde gideceğiniz yerin tam adını veya kavşak numarasına göre adres belirlendiğinden kavşak numarasını belirtmeniz gerekir. Cadde ve sokak adı yol tarifinde kullanılmamaktadır. Taksi şoförünün taksimetre açmak istememesi halinde taksiye binmemek en akıllıca yoldur.
Amman’da tarihi yerlerin sayısı sınırlı ve tümü “Şehir Merkezi’nde yoğunlaşmıştır. Şehir Merkezi’ndeki en önemli tarihi eser “Kale’dir. L şeklindeki Kale; 850 metre yükseklikteki “Jabal al Qala’a” üzerinde yer alır. Araştırmalar kalenin bulunduğu alanda Eski Bronz Çağı’ndan bu yana yerleşim olduğunu; tepenin binlerce yıl kale ve meydan olarak kullanıldığını göstermiştir. 1700 metre uzunluğunda duvarlarla çevrili olan kale; yapıldığı tarihten bu yana sürekli olarak yenilenmiş ve genişletilmiştir. Orta Bronz Çağı’ndan kalan duvarlar tepenin güney batısındadır. Kalede günümüzde görülenler Roma, Bizans ve Emevi dönemlerinden kalmıştır. Kalenin içinde, “Roma Herkül Tapınağı’ndan kalan birkaç Sütun, VI. ve VII. yüzyılda yapılan “Bizans Bazilikası Kalıntıları”, 720 yılında yapılan büyük bir alanı kaplayan, depremle yıkılan “Emevi Sarayı’ndan kalan, üzeri kubbeli giriş holü veya bekleme salonu olarak kullandığı düşünülen bölüm”, “Su Kuyusu” ile “Arkeoloji Müzesi” yer alır.
Arkeoloji Müzesi küçük bir müzedir. Ancak içindeki eserler çok önemlidir. Bunlar arasında; Ölü Deniz yakınındaki “Kumran Vadisi’ndeki (Qumra)” mağaralarda bulunan Hıristiyan ve Museviliğin bilinen en eski yazılı kaynağı olan, bir bölümü İbranice bir bölümü Aramice, kağıt, bakır ve deri plakalar üzerine yazılmış el yazması “Ölü Deniz Parşömenleri”, 6000 yıllık kafatasları, M.Ö. 6500 yılına ait Ain Ghaza ‘da bulunan heykeller sayılabilir.
Kale farklı dönemlere ait kalıntıların yanı sıra muhteşem bir şehir manzarasına sahiptir. Kaleden tüm şehri seyredebilirsiniz. Kalenin ana giriş kapısının karşısındaki tepe Filistinlilerin yaşadıkları mahalleleri oluşturur. Burada bulunan bayrak yüksekliği ile Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer almıştır.
Şehir Merkezi’nde yer alan diğer önemli eser II. yüzyılda Roma döneminde yapılan “Roma Tiyatrosu’dur”. Tiyatronun ön tarafındaki sütunlar geçmişte Roma İmparatorluğu’ndaki en büyük meydandan biri olan Forum’dan kalmıştır. 6000 kişilik tiyatronun kuzeyi tepeye dayandırılmıştır. Dini açıdan da önemli olan tiyatronun, kuzeydeki sıralarının en üst katında göreceğiniz küçük oda, geçmişte Athene Heykeli’ne ev sahipliği yapmıştır. Farklı dönemlerde restore edilen bu muhteşem tiyatronun girişinin sol tarafında küçük bir müze yer alır. Bu müzede 100 yıldan eski geleneksel giysiler, antik takılar, el işleri ve Ürdün’deki çeşitli kiliselerden gelen mozaikler sergilenir. Tiyatroya giden Sütunlu Yol’un sonunda II. yüzyılda yapılan 500 kişilik “Odeon” bulunur. Odeonun içini yan taraftaki merdivenlerden çıkarak tepeden görebilirsiniz. Sütunlu yoldan karşı tepeye baktığınızda tepede eski Amman evleri birbiri üzerine sıralanır.
Roma Tiyatrosu girişi yakınında küçük bir turizm bürosu bulunur. Buradan tüm ülkedeki önemli yerlerle ilgili broşürleri ve şehir haritasını alabilirsiniz. Ancak Amman şehir haritası, büyük ve çok anlaşılır olmadığından, özellikle şehir merkezinde yönünüzü kaybettiğinizde en iyi yöntem yerel halk yerine turistlere gitmek istediğiniz yerin adresini sormaktır. Zira şehir merkezindeki yerel halk dil bilmediği için istese de size yardımcı olamamaktadır. Benzer durum taksi şoförleri için de geçerlidir.
Roma Tiyatrosu Eski Şehrin Merkezi’nde çarşı içinde olduğundan buradaki geleneksel çarşıyı-souk- gezebilir. Çarşıdaki tatlı dükkanlarında Ürdün’e özgü birbirinden güzel tatlıları yiyebilirsiniz. Hatta Roma Tiyatrosu’nun karşısında cadde üzerinde yer alan tatlıcının Türkçe bilen sahibi, size tatlı seçimi konusunda yardımcı bile olabilir. Eski Amman çarşısı dağınık, biraz pis, bakımsız, ucuz malların satıldığı dükkanlarla dolu, karışık bir yerdir. Ancak çarşı içindeki ara sokaklarda dolaşırsanız el yapımı çeşitli geleneksel objeler satın alabilirsiniz.
Roma Tiyatrosu’nun hemen doğusunda kısa bir yürüme mesafesinde “Raghadan Otobüs İstasyonu” bulunur. Roma Tiyatrosu’nun batısındaki cadde sizi Osmanlı tarzı “Hüseyin Cami’ne (Great Husseini Mosque )” götürür. Cami; 1924 yılında “Kral Abdullah” tarafından “Şerif Hüseyin” adına antik Emevi Cami’nin bulunduğu alanda yapılmıştır.
Cami ile Roma Tiyatrosu arasındaki bölgede, cami tarafında, sebze pazarının bulunduğu çarşının sokağında, 191 yılında yapılan, farklı bölümlerden oluşan, halen restorasyonu devam eden büyük Roma çeşme kompleksi “Nymphaeum” bulunur.
Şehir Merkezi’nin eski ve bakımsızlığına karşılık şehrin diğer yerleri daha moderndir. Amman halkı gelir düzeyine göre şehrin farklı bölgelerine yerleşmiştir. Şehri tanıyabilmek için Şehir Merkezi’nin yanında şehrin diğer bölgelerini de görmeniz gerekir. Bunun için bir taksi ile anlaşarak küçük bir şehir turu yapabilirsiniz.
Şehrin özellikle gece en hareketli yeri “Rainbow Caddesi’dir (Rainbow Street/ Al-Rinbo)”. Cadde, Şehir Merkezi’ne yakın, birkaç katlı, tamamına yakın bölümü dükkana çevrilmiş, 1920 ve 1930’larda yapılmış evlerin yan yana sıralandığı bir yerdir. Her yaştaki insanın özellikle gençlerin yoğun olduğu caddede; cafeler, restaurantlar, çeşitli mağazalar, Amman ile ilgili kitap alabileceğiniz kitapçılar ve antikacılar yer alır. Cadde; caddeyi gezmeyi gelen gençlerin kullandığı arabalarla yoğun bir araç trafiğine sahiptir. Şehir Merkezi’nden tümü ile farklı bir ortama sahip olan bu caddede; cafelerde oturarak nargile içebilir. Restaurantlarda yemek yiyebilir. Caddenin bazı bölümlerinde yer alan teraslarda şehrin bir bölümünü seyredebilir. Burada gece gitar çalan, şarkı söyleyen genç erkeklerden oluşan grupları dinleyebilirsiniz. Gündüz Rainbow Caddesi’nden sokakları birbirine bağlayan merdivenlerden de yararlanarak Hüseyin Cami’nin önüne, şehir merkezine ulaşabilirsiniz.
Şehrin “Shmeisani “ ile “Abdoun” bölgeleri de cafelerin, restaurantların, alışveriş yerlerinin bulunduğu yerlerdir. Şehir Merkezi’ndeki erkek ağırlıklı cafe ve restaurantlara karşılık bu bölgelerdeki cafe ve restaurantlar batı standartlarında veya ona yakındır. Bu bölgelerde dil konusunda fazla sorun yaşamazsınız. Şehrin batı bölümünde yer alan “Kral Abdullah Cami” 1989 yılında tamamlanmıştır. Bu yeni cami mavi kubbesi ve minareleri ile dikkat çekicidir.
Amman’ın farklı yerlerinde Lübnan yemeklerini geleneksel bir ortamda yiyebileceğiniz çok şık restaurantlar bulunur. Bu restaurantların adlarını turizm bürosundan alacağınız broşürde bulabilir veya otelinizden öğrenebilirsiniz.
Ürdün küçük bir ülkedir. Bu nedenle Amman’da konaklayarak, şehre 69 kilometre uzaklıktaki, 6500 yıllık geçmişe sahip, Ortadoğu’nun en iyi korunmuş antik Roma şehri olan “Jarash”, başta olmak üzere “Ajlan”, “Umm Qais”, “Çöl Kaleleri”, Madaba, Petra, Ölüdeniz, Wadi Rum ve Akabe gibi Ürdün’ün önemli yerlerini gezebilirsiniz.
Şehrin çevresini veya ülkenin diğer yerlerini kısa sürede gezebilmek için otellerin düzenlediği günlük turlardan yararlanabilirsiniz. Bazı oteller Ürdün yanında Amman’a yakın olan Suriye’nin Şam şehrine de günlük tur düzenlemektedir. Zamanınız fazla ise otelinizden şehirde çok sayıda otobüs istasyonu bulunduğundan, hangi otobüs istasyonundan hangi yöne giden dolmuş taksi, minibüs veya otobüslerin kalktığını ve buraya nasıl ulaşılacağını öğrendikten sonra minibüs, dolmuş taksi veya otobüsle ülkenin diğer önemli yerleri gezebilirsiniz. Ayrıca kalkış noktaları diğerlerinden farklı olan “JETT”, “Trust”, “Alpha” gibi özel otobüs şirketlerinin otobüslerinden de yararlanabilirsiniz. Pazarlık yapmak şartıyla taksi de bir seçenektir.
MADABA
Madaba 70.000 nüfusa sahiptir. Şehir nüfusunun üçte birini oluşturan Hıristiyanlarla, Müslümanlar geçmişten bu yana bir arada barış içinde yaşamaktadırlar.
Madaba Amman’a 32 kilometre uzaklıktadır. Buraya Amman’dan otobüs, minibüs, dolmuş taksi veya taksi ile gidebilir. Otobüs İstasyonu’ndan şehir merkezine yürüyerek veya taksi ile kısa sürede ulaşabilirsiniz.
Madaba özellikle VI. Ve VIII. yüzyıllara ait mozaikleri ile tanınır. Şehirde görmeniz gereken tüm tarihi yerler şehir merkezinde ve birbirine yakın mesafededir. Bu nedenle “Turist Merkezi’nden (Visitor Center)” alacağınız bir broşür ile şehri yürüyerek birkaç saat içinde dolaşabilirsiniz.
Visitor Center en yakın tarihi yer “Arkeoloji Parkı’dır”. Çok iyi düzenlenmiş Arkeoloji Parkı’nda çeşitli Bizans kiliselerinden getirilen mozaikler sergilenir. Bunlar arasında “Virgin Kilisesi” mozaikleri ile “Hippolytus Salonu” yer alır. VI. yüzyıldan kalan, içinde bazı mozaiklerin yer aldığı “Burnt Sarayı Kalıntıları” ile VI. Yüzyıl “Martyrs Kilisesi” kalıntıları göreceğiniz önemli yerler arasındadır.
Madaba’nın baş yapıtı “St. George Kilisesi’dir’”. Kilise eski bir Bizans kilisesinin üzerine 1884 yılında yapılmıştır. Kilisenin en önemli özelliği; bölgenin en eski mozaik haritasına sahip olmasıdır. 560 yılında, 16X6 metre ebatlarında, eski Bizans kilisenin zeminine yapılan, İki milyondan fazla parçadan oluştuğu ve altı yılda tamamlandığı tahmin edilen bu haritanın bazı bölümleri St. George Kilisesi’nin yapımı sırasında bulunmuştur. Bu önemli harita halen kilise zeminin küçük bir bölümünü kaplamaktadır. Ancak haritayı anlayabilmek için kilisenin içine girmeden önce bilet gişesinden harita ile ilgili resim satın almanız, buradaki kısa slayt gösterisini izlemeniz veya kilisenin bahçesinde asılı duran haritayı incelemeniz gerekir. Haritada; “Church of Holy Sepulchre ile Kudüs”, “Ölü Deniz”, “Ürdün Nehri”, “Jericho”, “Hebron”, “Mısır’daki Nil Deltası” ve “Güney Lübnan” gösterilmektedir. Haritayı yapan mozaik ustaları sınırları göstermek için farklı ebat ve renkte mozaikler, şehirleri ve diğer detayları göstermek için çeşitli semboller kullanmışlardır. Örneğin Ölü Deniz’in tuzlu olduğunu göstermek için denizden Ürdün Nehri’ne doğru kaçan balık figürü yapılmıştır. Haritada 157 adet yunanca yazılmış başlık bulunur. Haritada en detaylı gösterilen şehir; şehir duvarları ile çevrili Kudüs’dür.
Kilisenin yakınında, aşağıdaki vadide ise “Madaba Müzesi” yer alır. Antik bir şapelin üzerine kurulan müzede bu şapele ait mozaiklerle, diğer mozaikler sergilenir. Müzenin bir bölümü geleneksel giysi ve takıların sergilendiği “Etnoğrafya Müzesi” olarak hizmet vermektedir. “Tell Madaba Kalıntıları” ise müzenin karşı tarafındadır. Bu sit alanında Bizans dönemi ev kalıntıları ile Demir Çağı’ndan kalan kale ve duvar kalıntılarını görebilirsiniz. Müze ve civarındaki sokaklar tarihi çok sayıda Madaba evine ev sahipliği yapmaktadır. Müzenin yakınında, Kral Otoyolu kavşağına yakın bir konumda bulunan “Apostles Kilisesi’ mozaiklerinin güzelliği ile tanınır.
Şehir çarşısında çeşitli mozaik objelerin satıldığı çok sayıda dükkan bulabilirsiniz. Düzenli bir plana sahip olmayan şehir; birkaç katlı evleri, inişli çıkışlı sokakları, bazı yerlerde sokakları birbirine bağlayan merdivenleri ile ilginizi çekebilir.
NEBO DAĞI
Nebo Dağı deniz seviyesinden 817 metre yüksekliktedir. Yerel halk tarafından “Siyagha” olarak bilinir. Musa Peygamber’in kutsal topraklara baktığı, öldüğü ve nerede olduğu bilinmeyen mezarının bulunduğu yerdir. Dağ tüm dinler açısından kutsal bir yer kabul edilmektedir.
Nebo Dağı Madaba’dan 9 kilometre uzaklıktadır. Buraya Madaba’dan taksi veya dolmuş taksi ile gidebilirsiniz. Taksi ile giderseniz dağda görülecek yer sınırlı olduğundan ve gezmek için en fazla 45 dakika gerektiğinden taksi ile gidiş, dönüş anlaşmanız, sizi beklemesini istemeniz en iyi seçenektir.
Nebo Dağı’nın 710 metre yüksekliğindeki en yüksek Siyagha Tepesi’nde küçük bir müze, büyük yer mozaiklerinin sergilendiği bir çadır, “Musa Kilisesi (Moses Memorial Church)” yer alır. Kilisenin geçmişi çok eskidir. Kilise burada bulunan kalıntılar üzerine; 393 yılında yapılmış, 530 ve 597 yıllarında genişletilmiş, XVI. yüzyılda terk edilmiştir. 1933 yılında bulunan kilise ve manastırın kalıntıları üzerine günümüzdeki şekliyle yeniden inşa edilmiştir. Ancak halen restorasyon çalışmaları devam ettiğinden kilise ziyaret edilememektedir.
Nebo Dağı 2000 yılında “Papa II. John Paul” ve 2009 yılında “Papa XVI. Benedict” tarafından ziyaret edilmiştir. 2000 yılında yapılan ziyaretin anısına sit alanının hemen girişine bir heykel konulmuştur.
Gözlem terası tepenin en ilginç yeridir. Terastaki küçük plakette; Ölü Deniz, “Herodium”, “Bertlehem”, “Qumran”, “Jerusalem (Kudüs)”/ “Mount of Olives”, “Ramallah”, “Jericho”, “Bablus” ve “Tiberias Gölü’nün” bulunduğu yönler gösterilmektedir. Gözlem terasının bulunduğu yerde, kilise tarafında, terastan biraz daha yüksekteki alanda, bir İtalyan sanatçı tarafından yapılan bronz heykel bulunmaktadır. Bu ilginç heykel; İsa Peygamber’in haç üzerindeki çilesini ve ölümünü, yüzü olmayan yılan ise Musa Peygamber’in çölden yükselişini tasvir etmektedir.
ÖLÜ DENİZ- LUT GÖLÜ- DEAD SEA
Ölü Deniz Ürdün’ün en ilginç yerlerinden biridir. Buraya Amman’dan otobüs veya minibüs ile 1.5 saatte ulaşabilirsiniz. Benzer şekilde Madaba’dan gidebilirsiniz. En iyi yol; taksi veya otellerin düzenlediği özel turlarla gitmektir.
Ölü Deniz veya Lut Gölü “Büyük Rift Vadisi’nin” bir parçasını oluşturur. Deniz seviyesinin 408 metre altında, dünyanın en alçak, Doğu Afrika’daki Assal Gölü’nden sonra %31 tuzluluk oranı ile en tuzlu ikinci gölüdür. Geçmişi üç milyon yıl öncesine dayanan göl 600 km² alanı kaplar. Uzunluğu yaklaşık 80 kilometre, en geniş yeri 18 kilometre civarındadır.
Ürdün Batı Şeria, İsrail sınırında yer aldığından göl çevresinde “Ölü Deniz Otoyolu” boyunca sık sık askerler ve küçük barikatlar göze çarpmaktadır. Gece açık havada, göl kenarındaki otellerden, gölün karşı tarafındaki Kudüs’ün ışıkları görülebilmektedir.
Ürdün Nehri’nin Ölü Deniz’e akmasına karşılık yazın aşırı sıcak nedeniyle buharlaşmanın yüksek olması, göl sularının İsrail ve Ürdün tarafından özel havuzlarda buharlaştırılarak potas ve magnezyum klorür elde etmek amacıyla kullanılması nedeniyle göl tehdit altındadır. Ölü Deniz’in su seviyesi her yıl bir metre azalmaktadır.
Hiçbir canlının yaşamadığı göl; mineraller açısından zengin suyu ve çamuru ile bazı deri hastalarına iyi gelmektedir. Ayrıca Ölü Deniz tuzu ve çamuru kozmetik amaçlı kullanılmaktadır. Ölü deniz kozmetik ürünlerini Ölü Deniz’de otellerden, Amman Ölü Deniz yolu üzerindeki çeşitli alışveriş yerlerinden satın alabilirsiniz.
Tuz oranı okyanuslardaki tuz oranından 9 kat daha fazla olan Ölü Deniz’de yüzmek olanaksızdır. Bu nedenle denize girecekseniz sırt üstü denize girmek, suyun kaldırma gücünü hissetmek, denize girmeyecekseniz başı ve ayakları suyun üzerinde duran veya vücudunu çamura bulayan insanları seyretmek oldukça keyiflidir. Denize girecekseniz sahilde yer alan uyarıları dikkate alarak; suya kesinlikle başınızı sokmamanız, gözünüze su kaçmamasına dikkat etmeniz, açık bir yaranız varsa denize girmemeniz, içindeki mineraller nedeniyle deniz sonrası vücudunuzda oluşan hafif yağlı yaygan tabakadan kurtulmak için hemen duş almanız gerekir. Denize girmeyecekseniz suyun özelliğini anlayabilmek için elinize biraz deniz suyu alarak tadına bakabilir. Suyun elinizde oluşturduğu kaygan yağ tabakasını hissedebilirsiniz. Ölü Deniz’e girmek için çeşitli olanaklara sahip kamu plajlarından, Ölü Deniz’in kuzeydoğusunda yer alan otellerin plajlarından yararlanabilirsiniz. Oteller sahip oldukları olanaklar nedeniyle kamu plajlarına göre daha uygundur. Ölü Deniz çevresinde spa seçenekleri de söz konusudur.
Zamanınız yeterli ise Ölü Deniz kenarından geçen Ölü Deniz Otoyolu civarındaki vadileri ve küçük yerleşim yerini de ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Ölü Deniz Otoyolu üzerinde (Akabe tarafında) Kuran’da yok edildiği belirtilen Lut Kavmi’nin yaşadığı düşünülen şehrin bulunduğu yeri uzaktan görebilir. Yolun kenarındaki kayalıklar üzerinde Lut Peygamber’in karısının taşlaşmış hali olduğu söylenen insana benzeyen kayayı da görebilirsiniz.
MUSA VADİSİ-WADİ MUSA
Wadi Musa; otel, restaurant, cafe, hediyelik eşya dükkanları, seyahat acentaları, çarşı ve tepelere kurulmuş birkaç katlı evleri ile küçük bir köydür. Musa Peygamber’in bastonu ile su çıkardığı kaynak ve Petra dışında bir özelliği olmayan köye Amman’dan çok erken saatte kalkan, JETT, Trust ve Alpha özel otobüsleri ile Çöl Otoyolu’ndan üç saatte, doldukça kalkan minibüslerle dört saatte gidebilirsiniz. Akabe’den minibüsle 2.5, Wadi Rum’dan 2 saatte ulaşabilirsiniz. Ayrıca taksi de iyi bir seçenektir.
PETRA
Yunanca “taş şehir” veya “kaya şehir” anlamına gelen Petra’nın tarihi çok eski tarihlere dayanır. 1950’li yıllarda Petra’nın kuzeyinde, M.Ö. 7000 yılına ait Neolitik köylere ait kalıntılar bulunmuştur. Demir Çağı’nda bölgeye İncil’de Esau’nun torunları olarak geçen “Edomitler” yerleşmişlerdir. Göçmen Arap kavmi Nebatiler ise M.Ö. VI. yüzyılda Güneybatı Arabistan’dan bölgeye gelmişlerdir. Ticaretle uğraşan, Arabistan Suriye arasındaki kervan yolunun denetimini ellerine geçiren Nebatiler; kısa sürede Suriye’ye kadar uzanan bir ticari imparatorluk kurmuşlardır. Ticaretten elde ettikleri gelirle başkentleri Petra’da kayalara oyulmuş çok sayıda bina yapmışlardır.
Ancak sahip oldukları zenginlik nedeniyle Nebatiler; M.Ö. IV. yüzyılın sonlarında önce Seleucid Hanedanlığı’nın daha sonra Roma İmparatorluğu’nun saldırısına uğramışlardır. Suriye’deki “Palmyra” şehrinin ticari önem kazanması şehri olumsuz şekilde etkilemiştir. 106 yılında Petra Romalılar tarafından merkezi Suriye’deki Bosra şehri olan “Arabia Petraea” eyaletinin sınırları içine alınmış, III. yüzyılda “Palaestrina Tertia” eyaletinin merkezi olmuştur.
Bizans döneminde Petra’da bir piskoposluk oluşturulmuş, bazı tapınaklar kiliseye çevrilmiştir. 363 ve 551 yıllarında şehir depremlerle yıkılmış, VII. yüzyılda Müslümanlar tarafından alınmıştır. Ancak harabe durumundaki şehir 747 Depremi ile yeniden tahrip olmuştur. Petra; XII. yüzyılın başında Haçlıların eline geçmiş, Haçlılar burada iki kale inşa etmişlerdir. Selahaddin Eyyübi’nin kaleleri ele geçirdiği 1189 yılından XIX. yüzyılın başına kadar şehir unutulmuş, sadece Bedeviler tarafından kayıp şehir olarak adından söz edilmiştir. 1812 yılında şehir “Johann Ludwig Burckhardt” tarafından keşfedilmiş ve dünyaya tanıtılmıştır. Petra 1985 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır. Halen dünyanın yeni yedi harikasından biridir.
Petra yaklaşık 100 km² büyüklüğünde geniş bir alana yayılmıştır. Bu nedenle şehri zamanınız ölçüsünde Visitor Center alacağınız günlük, iki veya üç günlük biletle gezebilirsiniz. Ürdün’deki tüm ören yerleri ve müze girişleri gibi Petra giriş bileti de oldukça pahallıdır.
Şehri; Visitor Center veya buradaki dükkanlardan alacağınız harita veya kitaplardan yararlanarak keşfetmeye çalışmak en iyi yoldur. Arzu ederseniz Visitor Center size resmi rehber de sağlayabilir. Zamanınız kısıtlı ise 800’ün üzerinde tarihi yer ve 500’ün üzerinde mezar bulunan şehrin her tarafını gezemeyeceğiniz için seçici olmanızda yarar vardır.
Petra’’yı gece görmek isterseniz “Petra by Night” turuna katılabilirsiniz. Turun biletlerini Wadi Musa Kasabası’nda bulunan seyahat acentalarından veya Visitor Center saat 17.00’ den önce almanız gerekir. Tur; pazartesi, çarşamba ve perşembe akşamları saat 8.30’da başlamakta, iki - iki buçuk saat sürmektedir. Tur sırasında mumlarla aydınlatılmış Siq (yarık) boyunca Hazine’ye kadar yürüyüş yapılmakta, yerdeki mumlarla aydınlatılmış hazine önüne serilen hasırlar üzerine oturularak, kısa süren, fazla bir özelliği olmayan birkaç bedevinin çaldığı geleneksel Bedevi müziği eşliğinde bedevilerin ikram ettikleri şekerli çay içilmektedir. İlginç bir deneyim olmakla birlikte iyi organize edilmediği için gündüz Petra’yı gezmek daha keyiflidir.
Petra’yı gezmek için mutlaka seyahat ettiğiniz mevsime göre giyinmeniz, yanınızda su ve büskivi bulundurmanız, sabah erken saatte Visitor Center gelerek, bilet almanız, Petra’da uzun süre yürüyeceğiniz, çok sayıda merdiven ve tepe çıkmak zorunda kalacağınız için ağır çanta taşımamanız ve Petra içindeki farklı noktalarında bulunan küçük cafe tarzı yerlerde kısa molalar vererek gezmeniz uygun olur.
Yürümek istemezseniz; Hazine veya Arkeoloji Müzesi’ne iki kişilik at arabaları veya atla gidebilirsiniz. Bunun için; Petra’ya biletle giriş yaptıktan sonra sağ taraftaki bankta oturarak at veya at arabalarının gelmesini beklemeniz ve gideceğiniz mesafeye göre belli bir ücret ödemeniz gerekir. Ancak ücretli olmasına rağmen at arabalarının sayısı sınırlı olduğundan sadece yaşlıların veya belli bir rahatsızlığı olanların at arabalarına binmelerine izin verilmektedir. At arabası geldiği zaman buradaki kahya biletinizin üzerine bindiğiniz arabanın numarasını ve dönmek istediğiniz saati yazmakta, dönüşte aynı araba sizi belirtilen saatte Hazine veya Arkeoloji Müzesi önünden almaktadır. At ise diğer bir seçenektir. Petra’ya giriş biletiniz tek yönlü ata binme olanağı sağladığından bu hakkınızı gidiş veya dönüşte kullanabilirsiniz. Ancak dönüş daha yorucu olduğu için dönüşte ata binmeniz daha uygun olur. Giderken de ata binmek isterseniz ayrıca ücret ödemeniz gerekir. At arabası veya ata binerseniz çok kısa sürede sarsıntılı ancak çok keyifli bir yolculukla Hazine veya Arkeoloji Müzesi’ne ulaşabilir. Buradan istediğiniz yöne doğru yürüyebilirsiniz. At arabası veya ata binerseniz mutlaka gidiş ve dönüşte bahşiş vermeniz gerekir. Bahşişi baştan verirseniz bundan çok memnun olan sürücü size çevreyi anlatmaya, resim çekeceğiniz zaman atı veya arabayı yavaşlatmaya çalışır.
Yürümek isterseniz; Visitor Center ile Hazine arasını yürümek yorucu ancak iyi bir deneyimdir. Petra Antik Şehri’ne girdikten ve biraz yürüdükten sonra ilk olarak sağ tarafta “Djinn Blokları’nı (Djinn Blocks ) ” görebilirsiniz. Kumtaşından yapılmış, masif, 9 metre yüksekliğindeki kübik blokların, mezar mı? yoksa Nebati tanrısını mı? –Dushara- temsil ettikleri henüz bilinmemektedir. Bu bloklardan şehrin farklı noktalarında 25 adet bulunmaktadır. Bloklardan biraz ileride sol tarafta Mısır mimarisi tarzında kaya içine oyulmuş, alt katı her yıl ölen için yapılan törende kullanılan iki katlı “Obelisk Mezar (Obelisk Tomb)” bulunur.
Siq (yarık) girişinden hemen önce sağ tarafta; Wadi Musa’dan gelen suların şehre zarar vermesini engellenmek amacıyla 50 yılında Nebatiler tarafından yapılan “Baraj’dan (Dam)” kalan kalıntılar yer alır. Nebatiler binlerce yıl önce yaptıkları barajla şehre su basmasını engellemiş, sel sularının kullanılması amacıyla suyu şehir merkezine çeviren tünellerden oluşan bir sistem geliştirerek, suyun şehrin girişinden kuzey bölümüne taşınmasını sağlamışlardır. Bu alanda suyun yönünü Wadi Muthlim’e döndüren “Al Muthlim Tünelleri’nin (Al Muthlim Tunnel) ” girişi de bulunur.
“As-Siq (yarık)”; 1.2 kilometre uzunluğundadır. 100 metre yüksekliğinde, 2 metreye kadar daralan renkli kumtaşı kaya bloklarından oluşur. Yürüyüşünüz sırasında geçmişte şehre su taşıyan su kanallarını, üzerine üç deve ve bir bedevinin ayak ve gövdelerinin işlendiği kervan figürü oyulmuş kayayı, kayaların bazı yerlerine oyulmuş küçük Nebati tanrı kabartmalarını ve Nebati tanrısını- Dushara- temsil eden taş blokları görebilirsiniz. Siq zemini kum veya taşlıktır. Eski taş yoldan kalan büyük taşlar zaman içinde kaygan hale gelmiştir. Bu nedenle taşlık alanlara geldiğinizde kaymamak için dikkatli yürümenizde, dar Siq içinde yürürken hızla gelen at ve at arabalarına karşı dikkatli olmanızda yarar vardır.
As-Siq sizi Yunan kültürünün özelliklerini taşıyan muhteşem bir yapıya “Hazine’ye (Al- Knazneh/ Treasury)” ulaştırır. Hazine adı binanın ikinci katında ortadaki yuvarlak kaidenin üzerinde yer alan taş vazonun içinde firavun hazinesinin bulunduğunu anlatan bir Bedevi efsanesinden gelmektedir. Hazine 43 metre yüksekliğinde 30 metre genişliğinde kaya içine oyulmuş muhteşem bir binadır. İki katlı binanın ön cephesi sütunlar, Nebati tanrıları ile mitolojik karakterleri gösteren heykellerle süslüdür. M.Ö. I. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Hazine’nin hangi amaçla kullanıldığı konusunda kesin bilgiler bulunmamakta, kral mezarı veya tapınak olabileceği tahmin edilmektedir. Hazine’nin içine girilmesine izin verilmemektedir.
Siq ile Hazine arasındaki etrafı yüksek kayalarla çevrili gece gösterisinin yapıldığı alanda develer, at arabaları, atlar beklemekte, içecek ve hediyelik eşya alabileceğiniz küçük bir büfe bulunmaktadır.
Hazine’den sonraki diğer yarıktan “outer Siq” geçtikten sonra sol tarafta kayalara oyulmuş, ev, bina ve mezarların yer aldığı “Street of Façades” görebilirsiniz. Daha sonra solda Nebatiler tarafından kayalar oyularak 3000 kişilik olarak inşa edilen, Romalılar tarafından 106 yılında 7000 kişilik hale getirilen ve yenilenen, 368 Depremi’nden büyük zarar gören “Tiyatro bulunur.
Sol tarafta tiyatrodan önce kayalık basamakları tırmanarak “Jebel Madbah” tepesinde yer alan “High Place of Sacrifice (Al Madrah)” ulaşabilirsiniz. Antik dönemden kalan en iyi korunmuş kurban yeri olan, cenaze ritüelleri için de kullanıldığı düşünülen, Petra manzarasına sahip, High Place of Sacrifice tırmanmak çok yorucudur. Bu nedenle eşek kiralamak en iyi çözümdür. Yürüyerek çıkmak isterseniz enerjinizi tüketmemek için bu alanı gezmeyi dönüş yoluna bırakmanız daha uygun olur. Zamanınız sınırlı ise bu alana gitmemek daha uygundur.
Tiyatro’dan sonra sağ tarafta tepe “Jabal al-Khabtha” üzerinde, kayaların içine oyulmuş “Kral Mezarları’nı (Royal Tombs)’” görebilirsiniz. Geniş bir alana yayılan çok sayıdaki Kral Mezarı’nın ilki “Urn Tomb” olarak bilinir. İki katlı, kızıl renkli mezar en büyük kral mezarıdır. 70 yılında yapıldığı, V. yüzyılın ortalarında Bizans kilisesi olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. Dilerseniz diğer kral mezarlarını da tepeyi tırmanarak yakından görebilirsiniz. Yorulmamak için eşek kiralamak en iyi yöntemdir.
Kral Mezarları tarafına yönelmeden tiyatrodan yokuş aşağı yola devam ettiğinizde, sağ tarafta, büyük bir ağacın altında, II. yüzyılın başında yapılan, Siq önünden gelen suyun aktığı Roma çeşme kompleksinin “Nymphaeum” kalıntılarını görebilirsiniz. İki tarafında sütunlar bulunan mermer taşlarla döşeli “Sütunlu Cadde (Colonnaded Street)” şehir merkezine ulaştığınızı gösterir. Sütunlu Cadde Roma mimarisine uygun olarak 106 yılında yapılmıştır.
Nebatiler tarafından yapılan, Bizans döneminde yenilenen ve genişletilen, depremlerden tahrip olan, daha sonra yenilenen, tabanı mozaiklerle kaplı kiliseden kalanları Sütunlu Cadde’nin üst tarafındaki tepeye tırmanarak görebilirsiniz.
Sütunlu Cadde’nin her iki tarafında tapınak, kamu binaları kalıntıları yer alır. Sütunlu Cadde II. yüzyılın sonunda inşa edilen kapı ile sona erer. Kapı; sol taraftaki “Qasr Al Bint” olarak adlandırılan tapınağın avlusuna açılır. M.Ö. 30 yılında yapılan III. yüzyılda tahrip edilen Qasr Al Bint Petra’daki en geniş cepheye sahip tapınak olarak bilinir.
Tapınaktan sonra zamanınız ölçüsünde Visitor Center aldığınız broşüre göre sol veya sağ tarafa giden yollara yönelerek farklı yapılar görebilirsiniz.
Sağ tarafa yöneldiğinizde polis noktasını geçtikten sonra restaurantların içinden geçerek bir Nebati Tapınağı içinde yer alan “Arkeoloji Müzesi’ne” ulaşabilirsiniz. Bu küçük müzede şehirden çıkarılan az sayıda tarihi obje sergilenir.
Müzenin önünden sağa doğru devam eden patika bir yoldan sonra, kayalardan olaşan yüzlerce basamağı tırmanarak, yolun yarısında sol tarafta kayaya yaslanmış taşın altındaki merdivenlerden “Lion Triclinium’a” ulaşabilirsiniz. Daha sonra geri dönerek kayalık merdivenlerden tepeye doğru tırmanmaya devam ederseniz müzeden yaklaşık 1.5 saat sonra şehrin en güzel yapılarından biri olan “Manastır’a (Ad Deir – Monastery )” ulaşabilirsiniz. Yüksek bir dağ üzerinde yer alan kayalıklar içine oyulmuş, I.yüzyılda yapılan Manastır Hazine’ye benzer ancak ondan daha büyüktür. Kral mezarı olarak yapılmış, Bizans döneminde kiliseye çevrilmiştir. Manastır 50 metre genişliğinde, 45 metre yüksekliğindedir. Buradan küçük bir patika ile daha yukarıya doğru yürüdüğünüzde “Wadi Araba” ve “Jebel Haraoun Tepelerini” seyredebilirsiniz. Manastıra yürüyerek çıkarsanız manastıra tırmanan eşeklere dikkat etmeniz gerekir. Manastır yolu boyunca kayalık basamaklarda çeşitli hediyelik eşya satan kadınlara, çocuklara rastlarsınız. Bazı bedevi erkek satıcılar sizi yeni demledikleri çayı içmeye davet ederler. Manastıra yürüyerek çıkmak çok yorucu olduğundan ve basamaklar bitmek bilmediğinden en iyi yöntem müze civarında duran eşekleri kiralamaktır. Ayrıca yoldan da eşeklere binebilirsiniz. Özellikle zamanınız kısıtlı ise kesinlikle eşeklere binmelisiniz. Eşek sahipleri ücret yanında bahşiş de beklediğinden bahşiş vermeyi de unutmamalısınız.
Petra’da farklı noktalarına kurulmuş hediyelik eşya satan tezgahlardan çok iyi pazarlık yapmak koşuluyla gümüş ve yarı değerli taşlardan yapılmış yöreye özgü motifler içeren takılar alabilirsiniz.
Petra çok büyük bir yer olduğu için tam anlamıyla gezmek için üç gün ayırmanız gerekir.
RUM VADİSİ- WADI RUM- WADI RAMM
Wadi Rum taşlı kum ve granit kayalardan oluşan Ürdün’deki en büyük vadidir. 1988 yılında koruma altına alınan vadide tarih öncesi çağlardan beri çeşitli uygarlıklar yaşamıştır. Vadide 1840 metre yüksekliğindeki Ürdün’ün en yüksek dağı “Jebel Um Adaami” yer alır. 1734 metre yüksekliğindeki ülkenin ikinci yüksek dağı “Rum Dağı (Jabal Rum)” “Bilgeliğin Yedi Sutunu (Seven Pillars of Wisdom)” olarak anılır. Kayalık adını; Thomas Edward Lawrence ait otobiyoğrafik eserden almaktadır (Thomas Edward Lawrence; 1916-1918 yılları arasında Osmanlılara karşı çıkan Arap İsyanı’nda Birleşik Krallık subayı olarak görev yapan, Arap ulusal ayaklanmasının öncüsü kabul edillen ve Bedevilerin çoğu tarafından çok sevilen bir kişidir).
Rum Vadisi’ne; Amman’dan araba veya taksi ile, Wadi Musa Köyü’nden sabah erken saatlerde kalkan minibüs veya taksi ile, Akabe’den taksi ve otobüsle gidebilirsiniz. Ayrıca “Wadi Rum Desert Services” http://www.wadirumsafari.com gibi seyahat acentaları aracılığıyla günlük veya konaklamalı turlarla Akabe veya Wadi Musa’dan ulaşabilirsiniz. Wadi Rum Amman’dan üç, Wadi Musa ve Akabe’den bir saatten fazla uzaklıktadır.
Wadi Rum’a giderken mevsimine göre çöle uygun şekilde giyinmeniz, yanınızda su ve yiyecek bulundurmanız, gece konaklayacaksanız buna uygun malzemeler almanız gerekir.
Wadi Rum’a giriş “Visitor Center” denetimi altındadır. Visitor Center bilet satış yeri olmasının ötesinde cip ve deve turlarını organize etmekte, rehber sağlamakta, kampta konaklama yeri belirlemektedir. Merkezde ayrıca restaurant, başta gümüş olmak üzere çeşitli el sanatları ürünleri satan bir satış yeri bulunur. Buradan Wadi Rum ile ilgili harita veya broşür alabilirsiniz.
Wadi Rum’u gezmek için şöförlü bir cip, deve veya at kiralayabilirsiniz. Vadiyi en kısa sürede görmek için en iyi yöntem ciplerden yararlanmaktır. Vadiyi arzu ederseniz kendi belirlediğiniz güzergaha göre rehber kiralayarak veya kiralamadan şoförle birlikte bir tam gün gezebilirsiniz. Arzu ederseniz Visitor Center gezi bürosunun belirlediği güzergahlardan birini seçerek ona katılabilirsiniz. Cip gezilerinin fiyatlar araç başına olduğu için birden fazla kişi ile anlaşarak araçlara binmek daha ekonomiktir.
Rum Vadisi’nde küçük bir Bedevi Topluluğu’nun çadırlarda yaşadığı, konuk evi, restaurant, hediyelik eşya dükkanının bulunduğu küçük bir “Rum Köyü”, köye yakın mesafede bir “Nebati Tapınağı”, “Lawrence’s Spring” adı ile bilinen doğal su kaynağı, “Lawrence Evi”, “Kum Tepeleri Alanı”, kayaların üzerine çizilmiş, vadinin farklı noktalarında yer alan, 2500 yıllık, kervanlara yol gösteren “kitabeler”, taşların rüzgarla oyulması ile oluşmuş köprüye benzeyen taş şekilleri, dağlar, kanyonlar, kamp yerleri yer alır.
Kırmızı çöl Wadi Rum’un gecesini görnek isterseniz; Rum Köyü’nde veya çölün farklı noktalarındaki Bedevilere ait sürekli veya geçici kamp yerlerinde konaklayabilirsiniz. Bu kamplarda çok sayıda çadır ve ortak kullanılan tuvalet ve banyolar bulunur.
Kamplara gece konaklamanın dışında gündüz yemek yemek amacıyla da gidebilirsiniz. Kamplardaki ana yemek kumun altında büyük bir kabın içinde pişirilen kuzu etidir.
Çeşitli yerlerden gün batımını izleyebileceğiniz Wadi Rum’da; çölün farklı yerlerine kurulmuş çadırlardan, başta deve kemiğinden yapılmış takılar olmak üzere ufak objeler satın alabilirsiniz. İsterseniz çölden küçük bir torba içinde kum alarak Türkiye’de kendiniz burayı hatırlatacak ilginç bir obje oluşturabilirsiniz. Zaman içinde gezdiğiniz farklı ülkelerin çöllerinden alacağınız kumları kullanarak oluşturduğunuz objelerle size özgü güzel bir koleksiyon sahibi olabilirsiniz.
AKABE- AQABA-AL-AQUBAH
Akabe; Ürdün’ün güneyinde, Akabe vilayetinin merkezi, 70.000 nüfuslu küçük bir şehirdir. Ülkenin tek limanı olan şehir “Kızıl Deniz’in” “Akabe Körfezi” kıyısında yer alır. Körfezin çevresinde ayrıca İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır toprakları bulunur. Şehir; İsrail’in “Eliat” şehri, Suudi Arabistan toprakları ile yan yanadır. Konumu nedeniyle farklı uygarlıkların yaşadığı şehir; Hicaz Demiryolu’nun açıldığı tarihe kadar Hac yolu üzerinde önemli bir durak noktası olmuştur. Akabe 400 yıl boyunca Osmanlı egemenliği altında kalmıştır. I.Dünya Savaşı’ndan sonra Birleşik Krallığın yönetimi altına giren şehir; 1946 yılında Ürdün topraklarına katılmıştır. Arap İsrail Savaşları’ndan sonra çok sayıda Filistinli şehre yerleşmiş, bunun sonucunda şehrin nüfusu artmıştır.
Amman şehrinden 324 kilometre uzaklıkta olan Akabe şehrine Amman’dan “Royal Wings” ile uçakla, JETT ve Alpha otobüsleri, kamu otobüsleri veya taksi ile gidebilirsiniz. Akabe’de konaklayarak; taksi veya seyahat acentalarının düzenledikleri programlarla Wadi Musa (Petra), Wadi Rum ile Türkiye’den vize koşullarını öğrenerek İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan’a ulaşabilirsiniz. Şehirden Mısır’a feribot seferleri bulunur. Zamanınız sınırlı ise Wadi Musa ve Wadi Rum’a gitmek için en iyi yol seyahat acentalarının tur programlarından yararlanmaktır.
Akabe yürüyerek dolaşabileceğiniz küçük bir şehirdir. Şehrin en önemli caddesini tüm sahil boyunca iç taraftan uzanan “Al Malik Al Husayn Ibn Talal Street” oluşturur. Şehrin tüm gezilecek yerleri bu cadde üzerinde veya ona yakın sokaklardadır. Caddenin üzerinde yer alan, yeşil, geniş bir alanı kaplayan “Alya Meydanı’nı (Alya Square)” merkez olarak kabul ederseniz bunun kuzey tarafında; cadde üzerinde “Movenpick Resort and Spa” ve “Aqaba Gulf Hotel” gibi lüks oteller, yeni yapılan lüks yerleşim alanları, alışveriş merkezi, ara sokaklarda seyahat acentaları, otobüs şirketleri, cafe ve restaurantlar yer alır. Dünyanın en eski kilisesi olduğu düşünülen “IV. Yüzyıl Roma Kilisesi” kalıntılarını Movenpick Resort and Spa Hotel sonrasında “Al Istiqlal Street” doğu tarafında görebilirsiniz. Ayrıca Movenpick Resort and Spa Hotel ile Royal Yacht Club arasındaki deniz tarafındaki alanda, Aqaba Gulf Hotel karşısında, “Erken İslam Dönemi Ayla Şehir Kalıntıları (Early İslamic Ayla)” bulunur. Eski Şehir Kalıntıları’nın yan tarafındaki bina kompleksi içinde öğle saatlerinden gece geç saatlere kadar açık olan, çok şık restaurant ve cafeler yer alır.
Alya Square arka tarafındaki bölgede şehir merkezi bulunur. Şehir merkezinde her türlü eşyanın satıldığı dükkanlarla, çok sayıda hediyelik eşya ve takı dükkanı bulunan büyük bir çarşı yer alır. Ayrıca Çarşı içinde çok sayıda yerel restaurant ve küçük oteller bulunur.
Alya Square güney tarafına Al Malik Al Huseyn Ibn Talal Street boyunca veya buradan Marina’yı geçtikten sonra kıyaya inerek yürürseniz; kıyıda halk plajlarını, körfezi, limanı sağ tarafınızda kuzeyde kalan İsrail Eliat şehrini daha iyi görebilirsiniz. Halk plajı Ürdünlü’lerin kalabalık gruplar halinde aileleri ile geldikleri, yere serdikleri hasırlar üzerinde yemek yedikleri, uyudukları, top oynadıkları, sadece çocuk ve erkeklerin denize girdiği kalabalık, bakımsız ve oldukça pistir. Bu plajlarda kadın turistlerin denize girmeleri güçtür. Bu nedenle denize girmek isterseniz Halk Plajı yerine otellerin plajlarından yararlanmanızda yarar vardır. Halk Plajı’nda kıyıda çok sayıda küçük tekne yer alır. Bu teknelerin tabanının bir bölümü cam ile kaplıdır. Bu tekneleri kiralayarak Kızıl Deniz’deki mercanları ve bazı batıkları seyredebilir. Körfezi daha iyi görebilirsiniz. İsterseniz tekneden denize de girebilirsiniz. Ayrıca günün belli saatlerinde Akabe Körfez turu yapan gezi teknelerinin turlarına da katılabilirsiniz.
Kıyı boyunca yürürken gördüğünüz büyük “Ürdün Bayrağı”, deniz kenarındaki meydanın ortasında yer alır. Bu meydandan kara tarafındaki sokağa doğru yürüdüğünüzde veya Al Malik Al Husayn Ibn Talal Street üzerinden bayrak direği tarafına giden sokağa yöneldiğinizde bu sokakta “Akabe Müzesi” ile “Akabe Kalesi’ni” görebilirsiniz.
Akabe Kalesi; 1510-1517 yılları arasında Memluklar tarafından yapılmış, Osmanlı döneminde Mısır’dan gelen hacıların konaklama yeri olmuş, 1917 yılında Birleşik Krallık Donanması tarafından tahrip edilmiş, daha sonra onarılmıştır. Kalenin yan tarafında yer alan bina Akabe Müzesi’dir. Küçük müzede Ayla’dan çıkarılanlarla, çeşitli dönemlere ait eserler sergilenmektedir. “Sharif Hussein Bin Ali Evi” de müzenin bir parçasıdır. Müzenin karşısında köşede yer alan “Noor Al-Hussein Foundation” çeşitli el sanatları ürünlerini satın alabileceğiniz küçük bir yerdir.
Feribot İskelesi, ticari liman ve güney plajları şehrin Bayrak Direği’nden sonraki bölümünde yer alır.
Akabe Amman’a göre daha sıcaktır. Kışın sıcaklık 20 derece, yazın 40 derece, deniz suyu sıcaklığı da kışın 22.5, yazın 26 derece civarındadır. Havası ve denizi nedeniyle şehir deniz sporları merkezi haline gelmiştir. Akabe Körfezi 200’den fazla çeşit mercan ve 1000 den fazla çeşit balık türü ile dünyanın önemli dalma merkezlerinden biridir. Şehirdeki dalma merkezlerinin adını otelinizden veya Ayla Square yakınındaki turizm ofisinden alacağınız şehri tanıtıcı broşürden öğrenebilirsiniz. Benzer şekilde şehrin önemli restaurantlarının ad ve adresleri de bu broşürde yer alır. Akaba deniz ürünleri ile tanınır. Balık, pilav ve çeşitli soslarla yapılan “Sayadiya” tatmanız gereken farklı bir lezzettir.
-------------------------------------------
Bu yazı 2010 yılında Ürdün’e yaptığım seyahat sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberlerden edinilen bilgiler ve aşağıda belirtilen kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Al Ulama Books, Petra A Wonderland and of the Past, 2009.
Brian Haughton., Gizlenen Tarih: Kayıp Medeniyetler, Gizli Bilgiler ve Eski Çağın Sırları, (çev: Halil Ummak), Koridor Yayıncıılık, 2008, ISBN: 978-9944-983-44-0.
Jane Taylor., Jordan, Images from the Air, Al Uzza Books, 2005.
Lonely Planet, Jordan, (ed: Jenny Walker, Matthew D. Firestone), 2009, ISBN: 978-174104-738-7.
Ministry of Tourism and Antiquities, Amman (Broşür).
Ministry of Tourism and Antiquities, Madaba (Broşür).
Ministry of Tourism and Antiquities, Wadi Rum (Broşür).
Ministry of Tourism and Antiquities, Petra (Broşür).
Ministry of Tourism and Antiquities, Aqaba (Broşür).
http://www.jordanjubilee.com
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ürdün
http://www.turkcebilgi.com/ürdün/ansiklopedi
http://www.visitjordan.com/
http://en.wikipedia.org/wiki/Wadi_Rum
http://en.wikipedia.org/wiki/Mount_Nebo_(Jordan)
http://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Edward_Lawrence
http://tr.wikipedia.org/wiki/1948_Arap-İsrail_Savaşı
SEYAHATLER

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS
Design by MEHMET KEREM PALA
>