YUNAN ADALARI
Yunanistan; Ion Denizi ve Ege Denizi’nde 3000’den fazla, kayalıklar da dikkate alınırsa 9500 civarında adaya sahiptir. Halen bu adaların 140’a yakınında sürekli yerleşim bulunur. Adalar; tarihleri, yüzey şekilleri, iklimleri, mimari özellikleri, yaşam tarzları yönünden birbirinden tamamen farklı özelliklere sahiptir.
Yunan adaları bulundukları bölgeye göre yedi grupta toplanır. Bunlar “İon Adaları”; “Argo- Saron Adaları”; “Sporadlar” ve “Èvvoia”; “Doğu Ege Adaları”; “Oniki Adalar”; “Kykladlar” ve “Girit” şeklinde sıralanabilir.
İon Adaları Yunanistan anakarasının batı kıyısında İon Denizi’nde yer alır. Zeytin ve selvi ağaçlarıyla kaplı bu adalarda Batı Avrupa etkisi görülür. “Korfu”, “Paksoi”, “Levkás”, “Itháki”, “Kefallinia” ve “Zákinthos” bu grupta yer alan adalardır.
Argo Saron Adaları Pire ve Atina’ya en yakın mesafede olan adalardır. Bu gruptaki adalar arasında “Salamis”, “Aíyina”, “Póros”, “Idhra”, “Spétsei” ve “Kíthira” sayılabilir.
Muhteşem doğası ile Sporadlar ve Èvvoia Adaları Yunanistan anakarasına yakın adalardır.
Birbirinden farklı özelliklere sahip Doğu Ege Adaları, Kuzeydoğu Ege’de yer alırlar. Bu adalar arasında “Thásos”, “Samothráki”, “Limnos”, “Lésbos”- “Midilli”, “Khios- Sakız”, “Ikaría”, ve Sámos bulunur.
Oniki Adalar Türkiye sahilleri boyunca dizilmişlerdir. “Pátmos”, “Lipsos”, “Léros”, “Kálimnos- Kilimli”, “Kos- İstanköy”, “Astipálaia”, “Nisyros”, “Tílos”, “Sími- Sömbeki”, “Rodos”, “Khálki”, “Kastellórizon”, “Kárlar” ve “Pathos” bu grupta yer alan adalardır.
Çoğu kayalık ve çorak olan, geleneksel mimarileri nedeniyle beyaz adalar olarak bilinen Kykladlar, turistlerin en fazla ziyaret ettiği ada grubudur. Bu adalar “Àndros”, “Tinos”, “Mikonos”, “Delos”, “Siros”, “Kéa”, “Kíthnos”, “Sérifos”, “Sífnos”, “Páros”, “Náksos”, “Amorgós”, “Ios”, “Síkinos”, “Folégandros”, “Mílos” ve “Santoríni” şeklinde sıralanabilir.
Adaların bir bölümüne Türkiye’den deniz yolu ile ulaşmak olasıdır. Örneğin Lésbos- Midilli Adası’na Ayvalık’tan; Khios-Sakız Adası’na Çeşme’den; Samos Adası’na Kuşadası’ndan; Kos- İstanköy Adası’na Bodrum’dan; Rodos’a Marmaris, Fethiye ve Bodrum’dan kalkan feribotlarla veya katamaranla Yunanistan vizesi almak koşuluyla günlük veya birkaç günlük gidebilirsiniz. Ayrıca seyahat acentalarının düzenlediği bir hafta veya daha kısa süreli, karada konaklamalı veya konaklamasız gemi turlarıyla adaları ziyaret edebilirsiniz. Tur programlarında gezilen ada sayısını ve adalarda kalma süresini yeterli görmüyorsanız Atina aktarmalı olarak bazı adalara uçakla gidebilir. Yunanistan seyahatiniz sırasında Atina ve Selanik’ten havayolu veya deniz yoluyla Pire Limanı’ndan ulaşabilirsiniz. Ayrıca bazı adalar arasındaki feribot bağlantılardan yararlanarak istediğiniz adaları dolaşabilirsiniz. Feribot, katamaran, hydrofoil veya Yunanistan Pire Limanı’ndan kalkan seyahat acentalarının düzenlediği tekne turlarına katılarak çok sayıda adayı gezebilirsiniz.
Adalar içindeki ulaşımda ise tarifelerini öğrenerek otobüsleri, taksileri, taksi veya dolmuş tekneleri, taksi kamyonetleri, motorsiklet veya bisikleti, bazı adalarda katırları gemi turları dışında seyahat ediyorsanız seyahatiniz öncesi kiralayacağınız araba veya cipleri kullanabilirsiniz. Ayrıca birçok adada bulunan seyahat acentalarının düzenlediği içeriği farklı turlardan da yararlanabilirsiniz. Adaların bir bölümünde taksiyle anlaşarak adayı yarım günlük veya tam günlük bir programla kısa sürede dolaşabilirsiniz. Ancak bazı adalarda taksi sayısı sınırlı olduğundan taksi bulmakta güçlük çekebilirsiniz. Adalar arası ve ada içindeki ulaşımda mayıs ekim ayları arasında seferler genelde düzenlidir. Ancak bu ayların dışında ulaşım olanakları sınırlıdır.
Adalarda genelde yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağmurlu geçer. Ancak her adanın iklimi farklıdır. Örneğin; Oniki ada, Kykladlar ve Girit’te haziran ve eylül ayları arasında “meltem” adı ile bilinen bir rüzgar eser. Bu nedenle hangi adayı seyahat etmeyi düşünüyorsanız seyahatiniz öncesi bu adanın hava durumunu öğrenmenizde yarar vardır. Ayrıca adaları yaz aylarında seyahat etseniz bile geceleri hava genelde serinlediğinden; feribot, tekne veya gemi seyahatiniz sırasında havalandırmadan kaynaklanan nedenlerle gereksinim duyacağınızdan; yanınızda mutlaka kalın bir kazak veya şal, yağmura karşı şemsiye ve yağmurluk bulundurmanızda yararlı vardır. Adalara seyahat etmek için en uygun aylar mayıs ve ekim aylarıdır. Temmuz, ağustos aylarında özellikle turistik adalar çok kalabalıktır.
Adalarda dil olarak Yunanca konuşulur. Turistik adalarda İngilizce bilen kişi sayısı fazla olduğu için dil sorunu yaşamazsınız.
Adalar farklı bütçe olanaklarına hitap eden çok sayıda konaklama seçeneğine sahiptir. Ancak tüm konaklama tesisleri her mevsim açık değildir. Seçeneklerin bol olduğu yüksek sezonda ise turistik adalarda konaklama yeri bulmakta sıkıntı yaşayabilirsiniz. Bu nedenle seyahate çıkmadan önce bir seyahat acentası aracılığıyla rezervasyon yaptırmanız yararlı olur.
Adalarda Euro kullanılır. Kredi kartı genelde geçerlidir. Ancak yaz sezonu banka ve ATM’ler çok kalabalık olduğu ve bazı küçük yerlerde kart kullanma alışkanlığı bulunmadığı için nakit bulundurmanızda yarar vardır.
Adalarda müze, kilise, banka, dükkan, sit alanlarının açılış ve kapanış saatleri bazen otobüs hareket saatleri adalıların siesta alışkanlıkları nedeniyle gün içinde değişebilmektedir. Genelde tüm adalarda sabah 8.00 veya 9.00 da başlayan çalışma saatleri öğlen saat 14.00 veya 14.30 ‘da sona ermekte, 17.00 veya 17.30’dan sonra yeniden başlamakta, 20.00’e kadar veya daha uzun olabilmektedir. Saatler adalara göre farklılık gösterebilmektedir. Müze ve sit alanları genelde pazartesi günü kapalıdır. Bu nedenle adalardaki turizm bürolarından çalışma saatleri konusunda bilgi almanızda yarar vardır.
Adalarda yemek tam bir keyiftir. “Her ada grubunda adanın coğrafi özellikleri ve tarihini yansıtan bir yemek kültürü bulunur. Ion Adaları’nda yemeklerin çoğu Venedik döneminin etkisiyle makarna ağırlıklıdır. Kayalık Kykladlar’ın yemekleri ağır, Oniki Ada ve Doğu Ege Adaları’nın yemekleri deniz ürünleri ağırlıklıdır. Girit mutfağında Osmanlı etkisi hissedilir.”
Seyahat edeceğiniz her adanın sokaklarında çok sayıda farklı menülere sahip, yemek yiyebileceğiniz yerlerle karşılaşırsınız. Bu yiyecek yerlerinin her birinde birbirinden lezzetli yiyecekler bulabilir. Kimi basit, kimi çok sevimli, kimi daha lüks döşenmiş bu mekanlarda büyük bir keyifle yemek yiyebilirsiniz.
Adalarda; adalıların yaptığı gibi Yunan kahvesi- (Türk Kahvesi ile aynı) eşliğinde peksimet ve kurabiyelerle hızlı bir kahvaltı yaparak güne başlayabilir. Öğlen ve akşam yemeklerini sakin bir şekilde keyifle yapabilirsiniz. Adalılar gibi sebzelerden, çeşitli otlardan veya ahtapot, kalamar gibi deniz ürünlerinden yapılan, zeytinyağın bol kullanıldığı, çoğunlukla içine yoğurt ve sarımsak eklenen her adanın kendine özgü birbirinden nefis Türk mezelerine benzeyen mezeleriyle öğüne başlar. Et, deniz ürünleri veya sebze yemekleriyle yemeğinize devam edebilirsiniz. Meyve tabağının ardından öğlen ve akşam yemeklerinden sonra adalılar gibi bir pastaneye giderek çeşit çeşit tatlılardan birini tadabilir. Daha sonra bir cafeye giderek bir Yunan Kahves veya uzun bardaklarda getirilen sütlü veya sade “buzlu kahveyi –café frappé” içebilirsiniz. Mezenize İon, Girit, Doğu Ege Adaları’nın içimi hoş, bütçenize göre farklı kalitedeki şaraplarının eşlik etmesi bir ada yemek geleneğidir. Çam reçinesi ile aroma eklenen “Retsina-sakız şarabı” ile sert rakıya benzeyen “Uzo” Yunanistan anakarası gibi adalarda da en çok tüketilen alkollü içkilerdir.
Alışveriş yapmak isterseniz adaların çoğunda deriden yapılmış çeşitli giyim eşyalarını, Antik Yunan motiflerine sahip gümüş ve altın takıları, dekoratif seramikleri, süslü şık tespihleri, müzelerde yer alan eserlerin reprodüksiyonlarını, Uzo, Retsina ve her adaya özgü şaraplardan satın alabilirsiniz.
Adalarda tarihi ve turistik yerleri gezebilir. Bazı adalarda dağ sporu, tümünde çeşitli deniz sporları yapabilir. Bazı adalarda çılgın gece eğlencelerine katılabilir. Bazılarında sakin bir tatil geçirebilir. Kimi kumlu, kimi taşlı plajlarda mavi temiz deniz sularında gönlünüzce yüzebilir. Seçenekleriniz doğrultusunda keyifli bir tatil geçirebilirsiniz. Ancak adalar genelde güvenli olmakla birlikte yankesicilere karşı dikkatli olmanızda yarar vardır.
Aşağıda Yunan Adaları arasında gezme olanağı bulduğum Rodos, Santoríni, Míkonos ve Girit hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
RODOS-RHODES
Rodos Adası, oniki adanın en büyüğü ve en doğuda olanıdır. Marmaris limanına 43, Fethiye limanına 77 kilometre uzaklıktadır. Yüzölçümü 1.398 km², 2004 yılı itibariyle nüfusu 130.000 kişidir. Oniki adanın yönetim merkezidir.
Adaya; Marmaris Limanı’ndan sadece yazın her gün kalkan 50 dakika süren Katamaran veya yaz kış kalkan iki saat süren hızlı feribotla, haftanın belli günleri sefer yapan arabalı feribotla ( http://www.fethiyerental.com/?a=1&lang=2&Cat=112 ), Fethiye Limanı’ndan aylara göre değişen günlerde kalkan, 90 dakika süren feribotla ( http://www.olymposyachting.com/tr/feribot/fethiye_rodos.asp ), Bodrum Limanı’ndan ( http://www.olymposyachting.com/tr/feribot/bodrum_rodos.asp ) haziran ayından itibaren her gün kalkan, 2 saat 15 dakika süren feribotla, adaları dolaşan gemi turları veya Atina ve Selanik’ten kalkan veya Girit, Santorini ve bazı Yunan adalarından kalkan uçaklarla, Pire Limanı’ndan katamaran, feribot veya hydrofoil ile ulaşılabilirsiniz.
Rodos; coğrafi açıdan dağlık bir adadır. Adanın güneybatısından başlayan dağlar adanın kuzeydoğusuna kadar uzanır. Atavyros Dağı 1.215 metre yüksekliği ile adanın en yüksek noktasını oluşturur. Ada; bitki örtüsü bakımından Türkiye'nin batı kıyılarına benzer.
Rodos; sürekli esen meltem rüzgarı nedeniyle oldukça ılıman bir iklime sahiptir. Nem oranı düşüktür.
Adanın tarihi diğer Yunan şehirleri gibi mitolojiye dayandırılır. Geçmişi neolitik döneme kadar uzanan adaya M.Ö. XVI. yüzyılda Minoslar, XI.yüzyılda Dorlar gelmişlerdir. Dorlar döneminde Lindos, Ialysos ve Kámerios şehirleri kurulmuştur. Roma dönemine kadar refah içinde olan bu üç şehir devleti; Pers istilasının ardından, M.Ö. 478 yılında Atina Birliği'ne bağlanmıştır. M.Ö.431 yılında Peloponnesian Savaşları sırasında şehir devletleri tarafsız kalmış, M.Ö.408 yılında da üç şehir devleti yeni bir devlet oluşturmuş, Rodos şehri başkent olmuştur. M.Ö.357 yılında ada Karyalı’ların, M.Ö.340 yılında Persler'in, M.Ö.332 yılında Makedonyalı Alexander III’ ün Persleri yenmesinden sonra, Roma İmparatorluğunun bir parçası olmuştur. Alexander III’ün ölümünden sonra ada onun generalleri arasındaki çatışmanın ortasında kalmış, M.Ö. 164 yılında Roma ile anlaşma yaparak bazı imtiyazlar elde etmiş ancak Roma politikaları nedeniyle bu imtiyazlarını kaybetmiştir. I. Yüzyılda adada Hıristiyanlık yayılmış, 297 yılında Bizans İmparatorluğu dönemi başlamıştır.
Ada; 1306 yılında “Hospitalier Şövalyeleri” tarafından Cenevizli bir korsandan satın alınmış, Şövalyeler 1309 yılında yönetimi ele geçirmişlerdir. Hospitalier Şövalyeleri’nin geçmişi XI. yüzyılda Amalfili tüccarların kurduğu “St. Jean Şövalyeleri Tarikatı’na” dayanmaktadır. Şövalyeler papa tarafından Kudüs’te kutsal mezarı koruma, hasta ve yardıma muhtaç Hıristiyan hacıları bakmakla görevlendirildiklerinden “Hospitalier –Hastabakıcı” adı ile de anılmaktadırlar. İlk haçlı seferinden sonra askeri bir örgüt haline gelen şövalyeler, 1291 yılında Kudüs’ün alınmasından sonra Kıbrıs’a gelmişler. Daha sonra Rodos’a yerleşmişlerdir. Şövalyelerin egemenliği altında Rodos büyük önem kazanmış, Rodos'la birlikte ona komşu diğer adalara da sahip olan Şövalyeler, Anadolu sahillerini 1344-1403 yılları arasında ele geçirmişlerdir. Şövalyeler 1415 yılında Bodrum'a yerleşmişler. Burada dönemin en iyi korunan kalelerinden birini inşa ederek Anadolu kıyılarında önemli bir üsse sahip olmuşlardır. 1522 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun Rodos’u ele geçirmesi üzerine Rodos Şövalyeleri Rodos ve Bodrum’u terk ederek Malta Adası’na gitmişlerdir. Ada yaklaşık 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altında kalmıştır. 1912 yılında Trablusgarp Savaşı sırasında Rodos İtalya tarafından işgal edilmiş, 1948 yılında Yunanistan'a katılmıştır. Adada halen 2500 civarında Türk yaşamaktadır.
Rodos Adası’ndaki en büyük yerleşim adanın kuzey ucunun sonunda yer alan Rodos Şehridir. Adada; Rodos şehri dışında “Koskinoú”, “Faliráki”, “Arkhángelos”, “Líndos”, “Triánda”, “Paradisi”, “Afántou” gibi küçük köyler ve tatil beldeleri bulunur.
Rodos Şehri eski ve yeni şehirden oluşur. Şehrin en güzel bölümü “Eski Şehir” bölümüdür. Eski Şehir; uluslararası veya adalar arası büyük feribotlarla dolu Rodos Ticari Limanı’nın tam karşısındadır. UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Eski Şehrin çevresi hendeklerle ve 4 kilometre uzunluğunda, 12 metre kalınlığında, 11 giriş kapısı bulunan iç içe iki sıra surla çevrilidir. Bu muhteşem surlar salı ve cuma günleri saat 14.45’de Büyük Üstadlar Sarayı’ndan başlayan rehberli turla gezilebilmektedir.
Bulunduğunuz bölgeye göre farklı giriş kapılarından girebileceğiniz eski şehrin ana meydanı; deniz tarafındaki ikiz kuleli Deniz Kapısı’nın arkasında kalan, ortasında ortaçağdan kalma küçük bir çeşme bulunan “İppokrátaous Meydanı’dır (Plateía İppokrátaous)”. XV. yüzyıldan kalan binalar, cafe ve tavernalarla çevrili olan bu canlı meydan farklı yönlerden gelen sokakların kavşak noktasıdır. Meydanın bir tarafı Yahudi Mahallesi diğer tarafı Hora’dır.
“Yahudi Mahallesi’nde” görmeniz gereken en önemli yapılar; “İppokrátaous Meydanı’nın” devamında yer alan, ortasında siyah üç bronz deniz atının bulunduğu bir çeşme bulunan “Yahudi Şehitler Meydanı’nın (Evreon Martyron) “ yakınındaki XV. yüzyıl “St. Panteleimon Kilisesi” ile “Our Lady of Victory Kilisesi’nin” kalıntılarıdır. Yahudi bölgesinde oturanların bir bölümü II. Dünya Savaşı sırasında gönderildikleri “Auschwitz Kampı’nda” öldürüldüklerinden bu kişilerin anısına meydandaki çeşmenin yan tarafına siyah mermerden bir anıt dikilmiştir. (Gemi turu ile geldiyseniz ticari limanın tam karşısında yer alan kapıdan girdiğinizde ulaşacağınız bölge Yahudi Mahallesi’dir).
İppokrátaous Meydanı’nın diğer tarafındaki “Hora Mahallesi” ise; farklı yapı tarzlarındaki evlerin, dar sokakların, küçük meydanların, İppokrátaous Meydanı’ndan başlayan Sokrátous Caddesi’nin yer aldığı, Osmanlı döneminden kalan bir çok tarihi eserin bulunduğu bölgedir. Bu bölgedeki Osmanlı eserleri arasında meydana yakın “İbrahim Paşa Cami”, mahallenin ara sokaklarında kalan “Recep Paşa Cami”, “Mustafa Cami”, “Türk Hamamı”, halen bar olarak kullanılan “Saat Kulesi”, şövalyelere karşı elde edilen zafer onuruna yapılmış pembe kubbeli “Süleyman Cami”, caminin çaprazında içinde birçok Osmanlı elyazmasının bulunduğu “Osmanlı Kütüphanesi” sayılabilir.
Dükkanların saat 13.00-17.00 arasında kapalı ancak gece geç saatlere kadar açık olduğu Eski Şehrin ana caddesi “Sokrátous Caddesi” canlı ve kalabalık bir caddedir. Hediyelik eşya dükkanları, cafelerle dolu bu caddede Rodos’a özgü gümüş takılar ve çeşitli hediyelik eşyalar satın alabilir. Caddedeki cafelerde oturabilirsiniz.
Eski şehrin en ilginç bölümü “Şövalyeler Bölgesi’dir (Kollakhium).” Bölge “Şövalyeler Sokağı” ile “Büyük Üstadlar Sarayı’ndan” oluşur. İppokrátaous Meydanı’na çok yakın mesafede Sokrátous Caddesi’ne paralel uzanan “Şövalyeler Sokağı (Odos İppotón)” her iki tarafında gotik tarzda yapılmış, kalenin farklı bölgelerini korumakla görevli 7 farklı ulustan şövalyelerin toplandığı, dış cephelerinde armaları bulunan hanlarının sıralandığı, iki yerden kemerli geçit ve köprüyle birbirine bağlanmış muhteşem bir sokaktır. Sokağın meydana yakın güney tarafında yer alan “Şövalyeler Hastanesi” halen değerli eserlerin sergilendiği “Arkeoloji Müzesi” olarak kullanılmaktadır. Onun karşı tarafında yer alan “Dekoratif Sanatlar Müzesi’nde” Lindos Seramikleri ile geleneksel Rodos ev yaşantısı sergilenmektedir.
Şövalyeler Bölgesi’nin merkezi olan “Büyük Üstadlar Sarayı”, VII. yüzyılda yapılan Bizans kalesinin XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde düzenlenmesi sonucu oluşturulmuştur. Şövalyelerin yönetim merkezi olan bina 1856 yılında büyük bir patlama sonucu yıkılmış, daha sonra Mussolini ve Kral III. Vittorio Emmanuel için İtalyanlar tarafından 1937 yılında restore edilmiştir. Bu muhteşem sarayın iç kısmında Kos’dan getirilen mozaikler ve Avrupa’nın çeşitli yerlerinden getirilen mobilyalar hemen gözünüze çarpar. İçi gibi görkemli olan sarayın avlusu heykellerle süslüdür. Sarayda Ortaçağ ve Antik Rodos Sergilerini görebilir. Geceleri yapılan ışık ve ses gösterisinde XVI. yüzyıldaki Osmanlı kuşatmasını izleyebilirsiniz.
Şövalyeler Sokağı yakınındaki “Symis Meydanı’nda” ise “Aphrodite Tapınağı’nın” kalıntılarını görebilir. “Sanat Galerisi’ni” ziyaret edebilirsiniz. Meydan, Nea Agora –Yeni Market tarafındaki “Özgürlük Kapısı’na” yakın olduğundan buradan yeni şehir bölgesine gidebilirsiniz.
Şehrin kale duvarları dışında kalan “Yeni Şehir” bölümünde lüks malların satıldığı çok sayıda alışveriş merkezi bulunur. Yeni Şehir’de görülecek yerlerin başında Eski Şehir’le Mandraki Limanı arasında yer alan “Yeni Çarşı (Néa Agora)” kubbeli giriş kapısıyla hemen dikkatinizi çeker. Çarşı; dükkanlar ve cafelerle dolu canlı bir alandır.
Yeni Şehrin ana meydanı; Yeni Çarşı’nın arka tarafında bulunan “Plateia Rimini’dir”. Turizm büroları, otobüs durakları, taksi durağı meydanda veya onun civarındadır.
Yeni Çarşı’ya yakın, Ticari Liman’dan sahil boyunca yürüdüğünüzde, 10 dakikalık yürüyüş mesafede bulunan “Mandráki Limanı” ise özel yatlar, küçük feribotlar, hydofoil ve gezi teknelerinin bulunduğu hareketli bir limandır. Limanın girişinde biri dişi ve biri erkek “Bronz Geyik Heykelleri” hemen dikkatinizi çeker. Bu heykeller dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen “Rodos Heykeli’nin” yerine inşa edilmiştir. Rodos Heykeli M.Ö. 305 yılında “Güneş Tanrısı Helios” için yapılmıştır. 32-40 metre yüksekliğinde olduğu tahmin edilen bu dev heykel 12 yılda tamamlanabilmiştir. Efsaneye göre limana giren gemiler bu dev heykelin ayaklarının arasından geçerek limana girmişlerdir. Heykel M.Ö. 227 yılında büyük bir deprem sonunda yıkılmıştır.
Halen Mandráki Limanı’nın deniz tarafında üç yel değirmeni ve deniz feneri olarak kullanılan XV. yüzyıl yapımı “St. Nikolas Kalesi” yer alır. Limanın kara tarafında ise İtalyanlar tarafından 1920’li yıllarda yapılan “Mahkeme”, “Belediye Sarayı” ve “Ulusal Tiyatro” bulunur. “Evangelismoú Kilisesi”, “Çeşme”, “Hükümet Binası”, “Murat Reis Cami”, “Osmanlı Devlet Mezarlığı” liman ve civarında görebileceğiniz önemli tarihi eserlerdir.
Limanın kenarındaki “Plateia Eleftherías Caddesi’nden” kuzeye doğru yaklaşık 20 dakika yürüdüğünüzde, adanın en güzel plajlarından biri olan “Elli Plajları’na”, ardından “Akvaryum’un” bulunduğu “ Hidrobiyoloji Enstitüsü’ne” ulaşabilirsiniz.
Yeni Şehrin batısında yer alan, limandan oldukça uzak bir mesafede olan “Smith Tepesi” şehir manzarasını en güzel görebileceğiniz yerdir. Tepede İtalyanlar tarafından restore edilmiş M.Ö. II. yüzyıla ait “Stadyumu”, “Tiyatro’yu”, “Pyhian Apollon Tapınağı’nın” dört sütununu ve diğer tapınak kalıntılarını görebilirsiniz. Bu bölgeye Plateia Rimini Meydanı’ndan kalkan 5 numaralı şehir otobüsü ile ulaşabilirsiniz.
Rodos şehrinin dışında kalan adanın diğer bölümlerini Yeni Şehir’den araba veya motosiklet kiralayarak gezebilir. Yeni Çarşı’nın arkasındaki Plateia Rimini Meydanı’ndaki Doğu Otobüs Durağı’ndan Faliráki ve Líndos’a giden otobüslere, Yeni Çarşı’nın yanındaki Batı Otobüs Durağı’ndan Antik Kámerios’a giden otobüslere binebilirsiniz. Plateia Rimini Meydanı’nda ve şehrin diğer yerlerinde bulunan turizm bürolarından otobüs seferleriyle ilgili bilgi alabilirsiniz. Taksi de zaman kaybını önleyen iyi bir seçenektir. Plateia Rimini Meydanı’nın doğusunda yer alan ana taksi durağındaki taksilerle şehrin içini ve çevresine uygun fiyata gezebilirsiniz. Ancak taksilerin tıpkı dolmuşlar gibi aynı yöne yolcu aldığını, taksilere sadece taksi duraklarından binilebileceğinizi unutmamalısınız.
Adada görebileceğiniz yerler arasında; Rodos şehrinin on kilometre güneyinde geleneksel Rodos evlerini görebileceğiniz “Koskinoú Köyü” yer alır. Şehrin 15 kilometre güneyinde, limandan kalkan bir taksiyle 30 dakikada ulaşabileceğiniz uzun kumsalı, çeşitli spor olanakları, eğlenceli hayatı ile adanın en güzel tatil beldesi olan “Faliráki” bulunur. Buradan teknelerle başta “Ladikó Koyu” olmak üzere birçok küçük koyu keyifle gezebilirsiniz. Şehrin 15 kilometre güneybatısında “Antik İalyssós” şehrinden kalan bazı kalıntıları; orman içindeki “Moni Filerímou’da” İtalyanlar tarafından restore edilmiş eski dini yapıları görebilirsiniz. Şehrin 26 kilometre güney batısında dar ağaçlık bir vadi olan “Kelebekler Vadisi (Petaloúdes)” yaz aylarında uçuşan binlerce kelebeği görmek için gelen turistlerle doludur. Şehrin 33 kilometre güneyinde ise bazı geleneksel el ürünleriyle tanınan adanın en büyük köyü “Arkhángelos” bulunur. Şehrin 36 kilometre güneybatısında otobüsle 20 dakika ulaşabileceğiniz “Antik Kámerios Şehri’nde” III. ve VI. yüzyıla ait şehir kalıntılarını görebilirsiniz.
Rodos şehrinin 52 km güneydoğusunda ise M.Ö. 2000 yılında kurulan adanın en güzel antik köyü olan “Líndos” yer alır. Otobüs veya taksiyle veya Mandraki Limanı’ndan sabah saat 9.00 da kalkan, saat 18.00 de dönen tur tekneleriyle ulaşılabileceğiniz Lindos, Líndos Akropolü’nün altındaki bir alanda kurulmuş 700 kişinin yaşadığı küçük bir köydür.
Köye arabaların girişi yasak olduğu için; köyün girişiyle köy meydanı arasındaki ulaşım sürekli çalışan akülü otobüsle sağlanmaktadır. Küçük bir meydana sahip olan köyde gireceğiniz her sokak meydana ulaştığından kaybolma olasılığınız söz konusu değildir. Lindos; labirent gibi sokaklara sıralanmış, taş, sardunyalarla süslü, siyah beyaz mozaiklerle kaplı avlulara sahip, beyaz XVII. yüzyıl zengin denizci evleri; meşhur Líndos Seramikleri başta olmak üzere çeşitli hediyelik eşya satan dükkanlarla dolu çarşısıyla küçük bir yerdir. Yazın çok kalabalık olan köyün merkezinde tarihi “Çan Kulesi” ile Bizans dönemine ait bir “Kilise” bulunur.
Köyün en ihtişamlı bölümü yürüyerek veya katırla gidebileceğiniz 125 metre yükseklikte bir tepede bulunan “Líndos Acropolis’dir”. Acropolis’e çıkan merdivenler dik, ancak fazla yorucu değildir. Dantel satan kadınlarla dolu 300 basamağı tırmandığınızda, XIII. yüzyılda Rodos Şövalyeleri tarafından yapılmış kale burçları içinde; M.Ö.IV. yüzyılda yapılan Athena Tapınağı’ndan kalan sütunları, III. yüzyılda yapılan Dorik stoa kalıntılarını, XIII. yüzyılda yapılan kiliseyi, M.Ö. 200 yılından kalan sütunları görebilirsiniz. Líndos Acropolis ve Acropolis’ten görülen köy ve deniz manzarası çok güzeldir. Köyün ana kumsalı dışında kumsala bir patika ile bağlı “Pallás Kumsalı”, köye yakın mesafede yer alan “Lárdos Koyu” yüzmek için ideal alanlardır.
SANTORINI
Santoríni; Kyklad Adaları grubunda yer alan, 78 km² yüzölçümü, 13.000 nüfusa sahip, 13 köyden oluşan küçük bir adadır.
Ada uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Adaya ilk olarak M.Ö. 3000 yılında Girit Adası’ndan gelen Minos’lular yerleşmiş, bu dönemde “Akrotíri” büyük bir ticaret merkezi olmuştur. Minos’lular, adaya, burada bulunan volkanın şeklinden dolayı yuvarlak anlamına gelen “Strogyle” adını vermişlerdir. Bu volkan, MÖ 1450 yılında patlamış, adanın ortasında “Caldera” adı verilen, 83 km² büyüklüğünde bir alanı kaplayan krater oluşturmuş, adadan geriye sadece hilale benzer şekliyle bugünkü Santorini ile “Aspronisi” kalmıştır. Adadaki patlama sırasında oluşan dev dalgalar, Girit’e kadar ulaşmış ve bazı bilim adamlarına göre Minos Krallığı’nı ortadan kaldırmış bazılarına göre zarar vermiştir. M.Ö. 236 yılında “Thirasia” anakaradan ayrılmış, M.Ö. 197 yılında “Palaiá Kaméni” oluşmuştur. Santorini’nin güney sahili 1570 yılında yeniden yıkılmış, 1707 Depremi “Néa Kaméni’nin” oluşmasına neden olmuştur.
Minos’lulardan sonra M.Ö. XI. yüzyılda Dorlar adaya yerleşmiş, Dorlar zamanında adanın adı “Thíra” olmuş, Peloponnesian Savaşı sırasında ada Sparta Şehir Devleti tarafından işgal edilmiş, daha sonra Atina’nın kontrolüne girmiştir.1207 yılında adaya yerleşen Venedikliler “Azize Irene” atfen adaya Santoríni adını vermişlerdir. Günümüzde Yunanlılar ada için daha çok Thíra adını kullanmaktadırlar. Venediklilerin ardından Osmanlı İmparatorluğu 1570 yılında adayı işgal etmiş, 1832 yılında diğer Kykladlarla birlikte Yunanistan’a geçmiştir.
Halen adanın merkezi “Firá” şehridir. Diğer önemli yerleşim yerleri arasında “Oía”, “Imerovígli”, “Perissa” ve “Kamári” sayılabilir.
Türkiye’den Santoríni’ye direkt uçak seferi bulunmamaktadır. Adaya Atina aktarmalı uçakla; Atina’dan Olympic Airlines ile aynı havayolu şirketi ile Rodos ve Míkonos’tan; Gemi turları ile veya Míkonos ve Pire Limanı’ndan katamaran; Pire, Selanik, Girit, Míkonos ve bazı adalardan feribotla ulaşabilirsiniz.
Adaya feribot veya katamaranla gitmeniz halinde; bu deniz taşıtları Santoríni’nin Athiniós Limanı’na gitmekte, Limandan Firá’ya gece geç saatlere kadar otobüs seferleri bulunmaktadır. Ayrıca Perissa ve Kamári yerleşimleri ile Athiniós Limanı arasında düzenli seferler yapılmaktadır.
Adaya gemi turları ile gitmeniz halinde; geminiz adaya yakın bir noktada demir atmakta, botlarla küçük “Skala Firón Limanı’na” ulaşılmaktadır. Buradan 260 metre yüksekliğindeki Firá’ya; her biri dört kişi alan arka arkaya dizili beş vagonu bulunan, 7.00- 22.00 saatleri arasında çalışan teleferikle; mavi boncuklarla süslü katırların sırtında veya 588 basamaklı zikzak şeklindeki merdivenleri yürüyerek çıkabilirsiniz. Genelde tur gemileri aynı anda adaya geldiğinden teleferikle çıkmak uzun zaman almakta, katır yolculuğu size daha sonraki günlerde oturma sorunu yaşatabilmekte, yürümek katırların pisliklerinden dolayı merdivenlerin kaygan hale gelmesi ve koku nedeniyle zor olmaktadır. Katırlarla merdivenleri çıktığınız zaman yerel bir fotoğrafçı resimlerinizi çekmekte, dönüş yolunuzda aynı yerden resimlerinizi alma olanağınız bulunmaktadır. Geminin düzenlediği ada turuna katılmanız halinde; botlarla gemiden feribot limanına, buradan otobüsle adanın tümünü görerek, Firá’ya gelmeniz, köyü gezdikten sonra teleferikle Skala Firón Limanı’na, oradan teknelerle geminize ulaşmanız daha kolay olmaktadır.
Firá, XVIII. yüzyılda kurulmuş, 1956 yılında 7.8 şiddetindeki depremden büyük zarar görmüş, daha sonra yeniden imar edilmiş küçük bir yerdir. Şehir dik bir uçurumun kenarına kurulduğundan, tüm binalar adeta denize uçacakmış izlenimi vermektedir. Köy; beyaz veya pastel renkli küp şeklinde veya bir bölümü varil tipi çatılı mağara evleri; mavi kubbeli sayısız şapelleri, katırların geçebileceği genişlikte dar, kimi merdivenli ve kemerli sokaklarıyla ilginç bir yerdir. Fiyatları manzarasına göre değişen restaurant ve hediyelik eşya dükkanlarının yoğun olarak bulunduğu Firá’da özellikle günbatımlarında oluşan Caldera görüntüsü muhteşemdir.
Firá; Caldera boyunca kuzey güney doğrultusunda uzun dar bir alanda kurulmuştur. Uçurumun kenarında uzanan hediyelik eşya dükkanları, cafeler, tavernalar ve adaları tanıtan broşürlerde gördüğünüz ünlü “Agáou Mína Kilisesi’nin” bulunduğu “Agiou Mina Sokağı” ve onun devamında yer alan “M. Nomikou Sokağı” köyün en güzel manzaraya sahip iki sokağıdır.
N. Nomikou Sokağı üzerinde teleferik istasyonu, belediye binası bulunur. Ayrıca “Akrotíri” ve “Antik Thíra’dan” getirilen eserlerin sergilendiği, pazartesi dışında açık olan “Arkeoloji Müzesi” yer alır. İstasyonun arka tarafındaki sokakta 1956 Depremi öncesi Firá resimlerinin sergilendiği “Mégaro Ghisi Müzesi”, “Katolik Kilisesi” ve “Manastır” bulunur. N.Nomikou Sokağı’na bağlanan denize paralel uzanan ancak iç tarafta kalan “Erythrou Stavrou” ile “Ypapantis” şık dükkanların yer aldığı sokaklardır. Bu iki sokak ve bunları kesen diğer sokaklar birbirlerine merdivenlerle ve dik yokuşlarla bağlanmıştır.
Fira’nın ana caddesini; kuzeyden güneye uzanan “25 Martiou Caddesi” oluşturur. Cadde üzerinde ;şehrin ana meydanı “Plateia Theotokopoulou” ile otobüs ve taksi durakları; pazartesi dışında açık olan, Akrotíri’den çıkarılan eserlerin sergilendiği, “Thera Müzesi (Museum Of Prehistoric Thera)” yer alır.
Firá’dan kuzeye yürüyerek 1.5 kilometre uzaklıktaki daha sessiz, daha uygun fiyatlı oteller bulabileceğiniz “Firostefáni Köyü’ne” ve 3 kilometre uzaklıktaki çok güzel günbatımı manzarasına sahip olan adanın en yüksek noktasındaki “İmerovígli Köyü’ne” ulaşabilirsiniz.
Adanın en güzel yeri ise, bazıları küp şeklinde, bazıları kayadan oyulmuş beyaz ve bej renkli çatısız evleri ve yamaçlarda bulunan mavi kubbeli kiliseleri ile adanın kuzeyinde, Firá’dan 11 kilometre uzaklıkta bulunan “Oía Köyü’dür”. Buraya; Firá’dan taksi, motorsiklet, yarım saate bir kalkan otobüsle ulaşabilirsiniz. Geldiğiniz araçtan indikten sonra dar sokaktan tırmanarak ulaşacağınız yer; beyaz renkli büyük köy kilisesinin bulunduğu, denize bakan muhteşem görüntüye sahip, küçük bir meydandır. Meydanın iki tarafından meydana bağlanan, uzun, denize paralel uzanan sokak, köyün ana sokağıdır. Yüzünüzü denize dönüp sağ tarafınızda bulunan dar sokağa girdiğinizde, mavi kubbeli küçük bir şapel başta olmak üzere çok sayıda sanat atölyesi, butik, hediyelik eşya ve şarap satan dükkan ve cafelerin arasından yolun sonunda bulunan muhteşem manzaraya sahip “Venedik Kalesi” kalıntılarına ulaşabilirsiniz. Bu sokak boyunca ilerlerken sık sık sokak aralarına girerek inanılmaz güzellikte Caldera ve Oía manzarası çekebilir. Kalenin yan tarafında yer alan merdivenlerden plaja ve taze balık yiyebileceğiniz tavernalara inebilirsiniz. Meydanın sol tarafta bulunan sokak ise benzer özelliklere sahip ancak daha sessiz, dükkanların daha az olduğu bir sokaktır.
Oía’nın, “Ammoúdi Limanı’ndan” sabah ve akşam kalkan botlarla ikinci büyük ada olan “Thirasia Adası’na” bir gezi yapabilirsiniz. Bu adaya ayrıca haftanın belirli günlerinde Athiniós Limanı’ndan kalkan gemilerle de gidebilirsiniz. Adanın küçük limanından adanın merkezine 145 merdivenle yürüyerek ulaşabilir. Buradan Santorini Adası ve Caldera manzarasını seyredebilirsiniz.
Oía özellikle günbatımı manzarası ile tanınmıştır. Akşamüstü adanın farklı köşelerinden gelen yüzlerce turist bu harika günbatımı manzarasını seyretmekte, bu görüntüyü alkışladıktan sonra adanın diğer yerlerine dağılmaktadırlar.
Adanın güneybatı ucunda yer alan “Antik Akrotíri Kalıntıları’na” ise Firá merkezinden her saat kalkan otobüslerle ulaşabilirsiniz. Minos yerleşimi olan Akrotíri’de, 3500 yıl boyunca volkanik küller altında kalan tarihi eserlerin çoğu bozulmadan günümüze kadar ulaşmıştır. Buradan çıkarılan tarihi eserlerin çoğu Firá Arkeoloji Müzesi ile Atina’daki Arkeoloji Müzesi’nde koruma altına alınmıştır. Antik yerleşime yakın mesafade yer alan plajlar kırmızı yamaçlarla ve kırmızı kumsallarla kaplıdır.
Adanın diğer tarafı olan doğu bölümünde, Firá merkezinden yarım saatte bir kalkan otobüsle rahatlıkla ulaşabileceğiniz “Monólithos”, “Kamári”, “Perissa” gibi çok sayıda küçük yerleşim ve plaj bulunur. Volkanik bir ada olması nedeniyle adanın doğu tarafı kilometrelerce gri, siyah kum ve çakıllarla kaplı plajlara sahiptir. Bunlar arasından Kamári en çok tercih edilen plajdır.
Kamári ile Perissa arasında 370 m. yüksekte “Mesa Vounó Burnu” üzerinde ilk olarak M.Ö. IX. yüzyılda Dorlar tarafından kurulan “Antik Thíra Kalıntıları” yer alır. 8.30- 14.30 arasında açık olan bu alan; Helenist, Roma ve Bizans dönemine ait kalıntıları içermektedir. Kalıntılara, Perissa’dan kayalık bir patika yol boyunca 45 dakika süren zor bir yürüyüşle, Kamári’den arabayal ulaşabilirsiniz.
Teknelerle gidebileceğiniz “Palaiá Kaméni Adası’nda” sıcak çamur banyosu yapabilir. “Néa Kaméni Adası’nda” volkan krateri üzerinde yürüyebilirsiniz. Ancak yerlerin ıslak olması nedeniyle uygun bir ayakkabı ve çorap giymenizde yarar vardır.
Santoríni volkanik kayaların bağcılık için uygun koşullara sahip olması nedeniyle şarabı özellikle beyaz şarabı ile ünlüdür. Bu nedenle adadan hediyelik eşya olarak Santoni şarabı alabilir. Şarap satın alırken tadım yapabilir. Ayrıca özel şarap tadım turlarına katılabilir. Adada bulunan iki adet şarap müzesini gezebilirsiniz.
MIKONOS-MYKONOS
Míkonos; Kykladlar grubunda yer alan 85 km² yüzölçümüne, yaklaşık 5500 nüfusa sahip, yeşillikten yoksun, çorak ancak renkli gece hayatı ve her türlü cinsel tercihe saygılı yaklaşımı, plajlarıyla ünlü, her yıl milyonlarca turistin seyahat ettiği küçük bir adadır.
Adanın tarihi geçmişi hakkında bilgiler sınırlıdır. İlk yerleşimcilerinin ardından Mısır, Phoenician, Girit ve M.Ö. 1000 civarında Ion’ların etkisinde kaldığı, Pers Krallığı döneminde adada iki önemli yerleşimin bulunduğu bilinmektedir. Bugün tarih öncesi Kyklad Medeniyeti’nin bazı izlerine rastlanmaktadır. Ada, M.Ö 478 yılında Atina Konfederasyonu’nun bir üyesi olmuştur. Delos Adası’nın ekonomik olarak gerisinde kalan ada; 1207 yılında Venedik Cumhuriyeti’nin, 1537 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş, bu dönemde kaptanlar tarafından yönetilmiştir. 1615 yılında ise adalılar tarafından “Míkonos Topluluğu” kurulmuştur. XVI. yüzyılın başı ile XVII. yüzyılın sonunda ada korsanların barınağı olmuş, onlarla işbirliği yapan adalıların etkisiyle zenginleşmiştir. Daha sonra kısa sürelerle Venediklilerin eline geçen ada 1770-1774 yılları arasında Rusların egemenliğine girmiş, XVIII. yüzyılda stratejik konumu nedeniyle ekonomik açıdan yeniden zenginleşmiş, 1821 Bağımsızlık Savaşı sırasında kadın “Amiral Manto Mavroyenous” liderliğinde ada halkı büyük mücadele vermiştir. Ada II. Dünya Savaşı yıllarında diğer adaların desteğiyle ayakta kalmış, zor günler geçirmiştir. XIX. yüzyılın ortalarından itibaren adadan göçler başlamış, 1950’lerde Delos Adası’na gelen turistlerin ilgisini çekerek, kısa sürede tüm dünyanın tanıdığı bir yer haline gelmiştir.
Türkiye’den Míkonos’a; Atina aktarmalı olarak uçakla veya gemi turlarıyla; Yunanistan’dan Olimpic Airlines ile Atina ve Selanik’ten uçakla; Pire Limanı’ndan kalkan katamaran ve feribotlarla; Selanik, Girit, Santorini ve bazı adalardan feribotla gidebilirsiniz. Benzer şekilde Mikonos’tan Atina, Selanik, Girit, Rodos ve Santorini’ye uçakla, birçok adaya feribotla geçiş yapabilirsiniz.
Gemi turu ile gitmeniz halinde; hava ve liman koşullarına bağlı olarak gemiden adaya inişiniz farklı şekillerde gerçekleşmekte, karaya iniş şekliniz adaya yaklaştığınız zaman sizlere bildirilmektedir.
Ada’nın merkezi, Míkonos, daha çok kullanılan adıyla “Khóra Kasabası’dır”. Kasaba; begonville ve sardunyalarla kaplı, küçük beyaz küp şeklinde, ağırlıklı olarak mavi veya canlı renklerdeki tahta kapı, pencere ve merdivenli evleri; her biri birbirinden şık, sevimli her yerde karşınıza çıkan restaurantları; cafeleri, pahallı tabloların, müzelerdeki antik eserlerin kopyalarının sergilendiği sanat galerileri; her türlü hediyelik eşyanın satıldığı dükkanları, butikler, ilginç dükkan tabelaları, dar, temiz, beyaza boyalı, birbirine bağlanan kıvrımlı, her biri birbirinden güzel, her an kaza yapabilecek motorsikletlerle dolu taş sokakları; her ailenin kendine ait beyaz boyalı, çatıları mavi veya kırmızı renkli 350’e yakın şapeli; limanda gezinen pelikanları ile çok hoş görüntüye sahip bir küçük yerdir.
Kasaba’nın ana meydanı; adada sınırlı sayıda bulunan taksilerin, durağının bulunduğu, “Taksi Meydanı’dır (Taxi Square- Plateia Manto Mavrogenous). Bu küçük meydanda “Kadın Amiral Manto Mavroyenous’un Büstü” bulunur. Taksi Meydanı’na; geminiz “Tourlos Limanı” açıklarına demir atmışsa transfer botlarıyla ulaşacağınız feribot limanından sahil boyunca kaldırım olmadığından dikkatle yürüyerek veya transfer arabalarıyla geldiğiniz limandaki otobüs durağından sahil boyunca yürüyerek ulaşabilirsiniz. Meydanla feribot limanı arasındaki alanda Helenist ve Roma dönemine ait Delos Adası’ndan gelen tarihi eserlerin sergilendiği, pazartesi dışında 8.30- 15.00 saatleri arasında açık “Arkeoloji Müzesi” yer alır.
Kasabada; başta kasabanın en şık dükkanlarının bulunduğu “Matogianni Caddesi” olmak üzere Taksi Meydanı’na ve limana açılan labirent gibi birbirine bağlanan dar sokakları dilediğinizce dolaşabilirsiniz. Bu sokaklarda gezerken pazartesi dışında 10.30- 13.00 ve 16.30- 21.00 saatleri arasında açık olan XIX. yüzyıl mimarisi örneği “Ege Deniz Müzesi’ni”, onun yanındaki aynı döneme ait “Lena’nın Evi’ni (Lena’s House)” ve “Sanat Galerisi’ni (Municipal Art Gallery)” görebilirsiniz.
Limandan sahil boyunca feribot limanının aksi istikametinde yürüyerek sahildeki tek kırmızı çatılı bina olan XVIII. yüzyılda yapılmış “Belediye Binası’na”, antik kale surlarının bir bölümüne yapılan “Folklor Müzesi’ne” ulaşabilirsiniz. Bu müzede XIX. yüzyıla ait çeşitli eşyaların yanı sıra, kasabanın sembolü içi doldurulmuş ilk pelikan “Petros’u” görebilirsiniz. Ayrıca “Kastro Bölgesi” olarak bilinen bu bölgede ortaçağ kalesinin arka kapısının üzerine farklı tarihlerde yapılmış, beş küçük kilisenin tek bir binada birleştirilmesiyle oluşan Bizans tarzı, asimetrik beyaz boyalı “Panagia Paraportiani Kilisesi’ni” görebilirsiniz. Kiliseden sahile paralel sokak boyunca yürüdüğünüzde, adanın diğer tarafındaki adanın en güzel koylardan biri olan “Küçük Venedik- Little Venice” bölgesine kısa sürede ulaşabilirsiniz. Eskiden kaptanların oturduğu evlerin bulunduğu, dalgaların evleri dövdüğü denize bakan farklı renkteki balkonlu iki katlı beyaz evleriyle Küçük Venedik; sahildeki cafelerinde keyifli bir kahve veya içki içmek, dünya mutfağının çeşitli örneklerini sunan restaurantlarında güzel bir yemek yemek, gün batımını seyretmek için adadaki en güzel yerdir.
Aynı koya bakan karşı tepede ise halen kullanılmayan, biri restore edilmiş, içi gezilebilen adanın simgesi, üzeri saman kaplı beyaz yel değirmenlerini görebilirsiniz.
Plajlarıyla ünlü Míkonos’ta sahilden yürüyerek 20 dakikada Tourlos Limanı’nın sol tarafındaki “Tourlos Agios Stéfanos Plajı’na”, otobüsle merkeze iki kilometre uzaklıkta “Ornos Plajı’na”, otobüsle adanın batı tarafında Delos’a bakan beyaz kumsallı “Agios Giannis Plajı’na” gidebilirsiniz. Adanın en iyi plajları adanın güneyinde yer alır. Limandan kalkan otobüsle ulaşabileceğiniz kumluk “Platýs Giálos Plajı’na” buradan kalkan teknelerle “Paradise Plaji’na”, eşcinsel ve çıplaklar plajı olarak bilinen “Super Paradise Plajı’na”, çıplaklar plajı olan “Eliá Plajı’na” gidebilir. Arzu ederseniz daha sakin koy ve plajlar keşfedebilirsiniz.
Ayrıca limanın Panagia Paraportiani Kilisesi’ne yakın bölümünden her gün saat 8.00 ve 10.00’da kalkan teknelerle; adaya 6.5 kilometre uzaklıktaki Antik Yunan’da “Tanrı Apollon” ile “Tanrıça Artemis’in” doğum yeri olarak kabul edilen, M.Ö. 1000 yıllarında Ionlar tarafından kurulan, önce dini daha sonra ticaret merkezi olan “Delos Adası’na” gidebilirsiniz. UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan üzerinde yerleşim bulunmayan bu adada antik tiyatro, zengin mozaiklerle süslü evler, “Apollon Tapınağı” ve “Aslanlar Terası” gibi birçok tarihi kalıntı bulunur.
Mikonos birkaç gün kalınabilecek, kalabalık, hareketli, önceden rezervasyon yaptırmanız gereken, küçük sevimli otel ve pansiyonlara sahip güzel bir adadır.
GİRİT- CRETE
Girit; Yunanistan'ın en büyük, Akdeniz'in beşinci büyük adasıdır. Ege Denizi'nin güneyinde yer alır. Yüzölçümü 8.336 km², 2005 yılı itibariyle nüfusu 650.000'dir. Girit adası; Akdeniz’i, Ege Denizi’nden ayıran merkezi bir konuma sahiptir.
Girit uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Geçmişi neolitik döneme kadar dayanır. Ada; M.Ö. 3000-1400 yılları arasında Minos Krallığı’nın egemenliği altında kalmış, bu krallık bir görüşe göre Santorini’deki deprem sonrasında, bir görüşe göre bu depremden 130 yıl sonra bilinmeyen bir nedenle ortadan kalkmıştır. Adayı; M.Ö 1200-1100 arasında Mykenai, M.Ö.1100 yılında Dorlar, M.Ö. 68 yılında Roma İmparatorluğu daha sonra Bizans İmparatorluğu istila etmiştir. Ada 828-961 yılları arasında Abbasiler'e bağlı Hafsiler tarafından yönetilmiş, 961 yılında tekrar Bizans İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş, 1204 yılında Venedik Cumhuriyeti tarafından ele geçirilmiştir. Girit’in büyük bir bölümü, 1645 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine girmiş, ancak “Iráklion- Kandiye “ 24 yıl süren savaş sonunda ancak 1669 yılında alınabilmiştir. Adanın Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmesinden sonra Girit halkının bir bölümü Avrupa'ya, bir bölümü doğuya göç etmiş, adada kalanların bir bölümü İslamiyet’i kabul etmiştir. Avrupaya göç edenler arasında ünlü ressam “El Greco” sayılabilir.
1669-1898 yılları arasındaki Osmanlı yönetimi sırasında adaya Türkler göç etmiş, burada kendilerine özgü bir kültür oluşturmuşlardır. Ancak Osmanlıların yönetimine karşı 1770, 1821, 1866, 1897 yıllarında isyanlar gerçekleştirilmiş, Birleşik Krallık, Fransa, Rusya ve İtalya’nın müdahalesiyle adaya “Yüksek Komiserlik” atanmış, 1898 yılında “Girit Cumhuriyeti” kurulmuştur. Ada; 1913 yılında Yunanistan’a bağlanmış, II. Dünya Savaşı sırasında Almanya tarafından işgal edilmiştir. Ada halkının dört yıl süren direnişi 1945 yılında sona ermiş, 1973 yılında Yunanistan’ın 13 idari bölgesinden biri olmuştur.
Ortodoks mezhebi idari yapısı açısından “Girit Başpiskoposluğu”, “Fener Patrikhanesi'ne” bağlıdır. Girit Başpiskoposluğu; Oniki Adalar ve diğer bazı Ege adaları'nın metropolitlerini idaresi altında toplamaktadır.
Girit dağlık bir araziye sahiptir. Batıdan doğuya uzanan dağ zincirinin arasında “Lasíthi”, “Omalos” ve “Nída Platoları”, “Diktaion” ve “Idaion Mağaraları” ve “Samariá Geçidi” yer alır. Fauna ve flora bakımından zengin olan adada, adaya özgü 2000 bitki çeşidi bulunur.
“Zeytinyağı, zeytin, ekmek, sebze, ot ve balığa dayalı Girit mutfağı dünyanın en sağlıklı mutfaklarından biri olarak tanınır. Adadan zorunlu göç nedeniyle Girit mutfağına özgü yemek türü İzmir mutfağına da girmiştir. “Tahinli dolma”, “Girit usulü çullama (Çulamas)”, “zeytin salatası”, “pirinçli ve naneli patlıcan”, “balık pidesi” tatmanız gereken lezzetlerden bazılarıdır”.
Girit ekonomisi tarıma dayalıdır. Ancak turizm de gelişmiştir. Adanın en fazla ilgi çeken turizm merkezleri arasında; İráklion’un 5 kilometre güneyinde yer alan, M.Ö. 1900 yılında yapılan, 1700 yılında depremle yıkılan ilk sarayın üzerine yeniden yapılan ve 1900-1929 yılları arasında restore edilen “Minos Knossós Sarayı Kalıntıları”; İráklion’un 65 kilometre güneybatısında yer alan “Minos Phaistos Sarayı Kalıntıları” ve “Górtys Arkeolojik Sit Alanı”; “Réthimnon” şehrindeki “Venedik Kalesi”, “Samariá Geçidi”, “Amári Vadisi”, “Váï Sahili”, “Siteía”, “Agios Nikólaos” sayılabilir. Halen adanın kuzey kıyıları güney kıyılarına göre daha fazla turist çekmektedir.
Girit'in başlıca şehirleri “Iráklion-Kandiye”, “Khaniá-Hanya”, “Réttimnon-Resmo”, “Ierápetra”, “Agios Nikólaos” ve “Siteía” olarak sayılabilir.
Türkiye’den Girit’e Atina aktarmalı olarak uçakla; Olimpic Airlines ile Rodos ve Santorini’den; Gemi turları ile veya Pire Limanı’ndan katamaran; Pire, Selanik, Girit, Míkonos ve bazı adalardan feribotla ulaşabilirsiniz. Adada halen İrákleion, Khaniá ve Siteía şehirlerinde birer havaalanı bulunmaktadır.
Aşağıda Girit Ada’sında gezme olanağı bulduğum Khaniá-Hanya, Réthimnon-Resmo, hakkında bazı bilgi ve izlenimlere yer verilmiştir.
KHANIÀ- CHANIA - HANYA
Khaniá; 120.000 nüfusu ile adanın ikinci büyük şehri, dört idari bölümünden Khaniá’nın merkezidir. 1971 yılına kadar adanın başkenti olan şehir “Tarihi Kydonia” sit alanı üzerinde kurulmuştur.
Deniz yolu ile Girit’e gitmeniz halinde; Khaniá şehrine Girit’in en büyük doğal koyu “Souda Koyu’ndan” kalkan otobüs veya taksilerle kısa sürede ulaşabilirsiniz.
Şehrin en güzel bölgesi “Eski Şehir” olarak bilinen bölgedir. Eski şehir; şehir merkezindeki “Agora” ile liman arasındaki alanda kurulu, kale surları içinde kalan, geniş bir yerdir. Çeşitli sebze meyve ve hediyelik eşyaların satıldığı Agora’nın önündeki küçük meydandan ve meydana yakın turizm bürosundan alacağınız bir harita yardımıyla gezebileceğiniz Eski Şehrin, en güzel bölümü ise “Khaniá Limanı’dır”. Agora’nın arkasındaki sokaklardan veya önündeki “Hatzimihall Caddesi’nden” kısa süren bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz “Halidon Sokağı” eski şehrin ana sokağıdır. Küçük dükkanlarla dolu bu sokaktan yürüyerek önce sokak üzerindeki “Folklor Müzesi’ne”, “Katolik Kilisesi’ne”, “Venedik San Francesco Kilisesi” içindeki “Arkeoloji Müzesi’ne” ve onun karşısındaki küçük meydanda yer alan XIX. yüzyıl yapımı “Agía Triada Katedrali’ne” daha sonra küçük bir meydan olan “Veniziélos Meydanı’na” ve “Khaniá Limanı’na” ulaşabilirsiniz.
Yunanistan ve adaları tanıtan broşürlerde gördüğünüz cafe, tavernaya dönüşmüş tarihi evler ve gezi tekneleriyle dolu, kalabalık liman bölgesi; gece ve gündüz son derece etkileyici bir görüntüye sahiptir. Limanda ilk dikkatinizi çeken limanının her köşesinden görülen dalgakıranın ucundaki “Deniz Feneri” ile halen sergi salonu olarak kullanılan minaresiz “Kioutsouk Hasan Cami’dir”. Caminin arka tarafında eski evlerin yer aldığı tepelik alan şehrin en eski bölgesi olan “Kastelli Bölgesi’ni” oluşturur. Bu bölgede halen “Minos Kydonia” yerleşiminin kazıları yapılmaktadır. Limanın cami tarafındaki bölümünde liman boyunca yürüdüğünüzde bir süre sonra XVI. yüzyıldan kalan halen perişan durumdaki “ Venedik Depo’larına” ulaşabilir. Deniz Feneri’nin bulunduğu dalgakıranı yürüyerek fenerin bulunduğu bölgeden limanın güzel görüntüsünü seyredebilir. Ara sokaklara girerek Kastelli Bölgesi’ni keşfedebilir. Limana bakan “Katehan Meydanı’ndaki“ park yerinin hemen arkasındaki “Kapnario” adını taşıyan küçük tavernada lezzetli Girit yemeklerini ve Girit şarabını tadabilirsiniz.
Limanın cami tarafının karşında kalan diğer bölümüne doğru yürüdüğünüzde ise “Deniz Müzesi’ni”, “Venedik Kale Duvarları’nı” görebilir. Kale duvarlarından sonra kara tarafında altlarında yüzlerce küçük dükkanın bulunduğu sokağı gezebilir. Bu sokaktan ve buna bağlanan sokaklardan eski şehrin farklı yönlerine yürüyerek Eski Şehri keşfedebilir. Çok şık ürünlerin satıldığı dükkanlardan alışveriş yapabilir. Çizme ve sandalet başta olmak üzere çeşitli deri eşyaların satıldığı Agora yakınındaki sokaktan Türkiye’ye göre daha pahallı olan çeşitli deri eşyalardan satın alabilir. Limanda bir cafede oturarak limanı seyredebilir. Deniz Müzesi’ne yakın bir ara sokakta yer alan “Tamam” adını taşıyan tavernada çeşitli Girit yemeklerini tadarak Eski Şehrin keyfini çıkarabilirsiniz. Ayrıca Eski Şehrin dışında, Agora’nın güneyindeki “Tzanakáki Sokağı’nda” XIX. yüzyılda bir Osmanlı paşasının yaptırdığı “Halk Bahçeleri’ne” gidebilir. Bahçelerin içindeki hayvanat bahçesinde “kri- kri’” adı ile bilinen ünlü “Girit Yabankeçisi’ni” görebilirsiniz.
RÉTHIMNON- RESMO-RETHYMNO
Réthimnon 25.000 nüfusu ile adanın üçüncü büyük şehri, dört idari bölümünden Réthimnon’un merkezidir. Son dönem Minos sit alanı üzerinde kurulmuştur. 1924 nüfus mübadelesi öncesi Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir şehirdir.
Şehirdeki en önemli tarihi yapı iç limana bakan deniz saldırılarına karşı şehri korumak amacıyla 1571 yılında yapılan “Kale’dir (Fortétsa)”. Güzel bir manzaraya sahip olan kalenin içinde henüz restore edilmemiş cami, kilise ve bir konağın kalıntılarını görebilirsiniz. Kalenin ana girişinin karşısında bulunan “Arkeoloji Müzesi’nde” ise bölgeden çıkarılan eserleri inceleyebilirsiniz.
Dar sokakları, Venedik ve Osmanlı tarzı evleri, her çeşit ürünün satıldığı dükkan, taverna ve cafeleriyle “Eski Şehir’e” kalenin yan tarafından ulaşabilirsiniz. Eski şehirde görebileceğiniz önemli yerler arasında, Eski Şehrin sokakları arasına dağılmış, Arkeoloji Müzesi’ne yakın bir Venedik evindeki “Folklor Müzesi”, XVII. yüzyıl yapımı aslan başı musluklu Venedik “Rimóndi Çeşmesi”, XVI. yüzyıl yapımı Venedik “Loggia”, halen konser salonu olarak kullanılan kiliseden camiye dönüştürülen eski “Nerantzés Cami” ve “Katedral” sayılabilir.
Bir bölümü kumsal, bir bölümü tavernalarla dolu limanın; batı ucundaki iç liman bölgesinde, dalgakıranın sonunda, XIII. yüzyıl yapımı “Deniz Feneri” yer alır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
*Bu yazı 2009 yılında Yunan Adaları’na yaptığım gemi seyahati sırasında gördüğüm yerler, edindiğim izlenimler, rehberlerimizin verdiği bilgiler ve aşağıda yer alan kaynaklardan yararlanılarak hazırlanmıştır.
Bonechi, Art and History of Crete, ISBN 88-8029-424-5.
Dost Kitabevi, Yunan Adaları, Görsel Gezi Rehberleri Dizisi, Dk, Ankara, 2006, ISBN 975-8457-42-X..
Dost Kitabevi, Yunan Adaları, Cep Rehberi , Berlitz, Ankara, 2003, ISBN 975-298- 062-7.
Haitalis,Getting to Know Mykonos& Delos, ISBN 978-960-8284-71-5.
Michael Toubis Publications, .Rhodes, The Island of the Sun, ISBN 960-540-148-7.
Michael Toubis Publications, Santorini, Thirassia, An Island of Lava, ISBN 960-540-258-0.
Michael Toubis Publications, 777 Wonderful Greek Island, (ed: Yiannis Desypris), ISBN 960-540-124-X.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Rodos_Adası
http://tr.wikipedia.org/wiki/Girit
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hanya
http://tr.wikipedia.org/wiki/Retimnon
SEYAHATLER

Avusturya Cumhuriyeti; Orta Avrupa'nın güneydoğusunda yer alır. 83.858 km² yüzölçümüne sahiptir. Batıda Liechtenstein ve İsviçre, güneyde İtalya ve Slovenya, doğuda Macaristan ve Slovakya, kuzeyde Almanya ve Çek Cumhuriyeti ile komşudur.

Bosna Hersek 51.147 km² yüzölçümüne sahip bir Balkan ülkesidir. Ülke; kuzey, batı ve güneyde Hırvatistan, doğuda Sırbistan, güneyde Karadağ ile komşudur. Ülkenin kuzey bölgesi “Bosna”, güney bölgesi “Hersek” olarak tanınır.

Singapur Güneydoğu Asya’da yer alan bir ada devletidir. Malakka Boğazı ve Güney Çin Denizi arasında Malakka Yarımadası'nın güneydoğu ucunda yer alır. Kuzeyde Malezya'nın Johor Eyaleti, güneyde Endonezya'nın Riau Adaları ile çevrilidir. Anakaradan Johor Boğazı ile ayrılır. Malezya’ya iki uzun köprü ile bağlanır. Güneydoğu sahilindeki 63 küçük ada ile birlikte yüzölçümü yaklaşık 682 km2 civarındadır. Dünyanın en küçük yirmi ülkesinden biridir.

Fas Krallığı, kuzeybatı Afrika'da yer alan Arap ülkesidir. İspanya’dan Cebelitarık Boğazı ile ayrılır. Akdeniz ve Atlantik Okyanusu'na kıyısı olup, Afrika'nın Avrupa'ya yaklaştığı uçta, Avrupa’ya 14 km uzaklıktadır. Afrika'nın en ucundaki “Tangier” şehri Fas'a, Fas topraklarındaki “Ceuta” ve “Melilla” İspanya'ya aittir. Yüzölçümü 446.550 km2, güneyinde hak iddia ettiği,1975'ten beri yönettiği Batı Sahra dahil edilirse 710.850 km2 ‘dir.
Copyright 2010. Privacy Policy | Terms of Use | XHTML | CSS
Design by MEHMET KEREM PALA
>